ELEKTRONİK İHALELERDE İRADE SAKATLIĞI İDDİASI VE MADDİ HATA TEORİSİ: SİSTEMSEL ONAY MEKANİZMASININ HUKUKİ BAĞLAYICILIĞI ÜZERİNE BİR İNCELEME (YARGITAY 12. HD. 2025/6612 K.)

Abone Ol

ÖZET

Türk İcra ve İflas Hukuku, 7343 sayılı Kanun ile getirilen köklü değişiklikler neticesinde geleneksel "mezat" usulünden, tamamen elektronik altyapıya dayalı "e-satış" modeline geçiş yapmıştır. Bu dijital dönüşüm, beraberinde klasik borçlar hukuku prensiplerinin dijital arayüzler karşısında yeniden yorumlanması zorunluluğunu getirmiştir. İşbu akademik inceleme; muhammen bedelin fahiş oranda üzerinde (yaklaşık 2380 katı) verilen bir teklifin, sistem tarafından sağlanan uyarı ve onay mekanizmalarına rağmen "maddi hata" (yanılma) kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini konu alan güncel yargı kararlarını mercek altına almaktadır. Çalışmada, Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesi'nin "insani hata ve hakkaniyet" eksenli yaklaşımı, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi'nin (BAM) "ihaleye fesat ve rekabetin korunması" yönündeki değişken içtihadı ve nihayetinde Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin "sistemsel kesinlik ve şekli sıkılık" ilkesini benimseyen son kararı 1 detaylıca analiz edilmiştir. İnceleme neticesinde, Yargıtay'ın elektronik ihalelerde irade beyanının sıhhatini, kullanıcının sistem uyarılarına verdiği "dijital onay" ile sınırlandırdığı ve bu alanda "ex ante" (işlem öncesi) denetimin varlığını, "ex post" (işlem sonrası) hata iddialarına karşı mutlak bir def'i olarak kabul ettiği sonucuna varılmıştır.

I. GİRİŞ VE HUKUKİ ÇERÇEVE

Hukuk, toplumsal ilişkileri düzenleyen canlı bir organizma olarak, teknolojinin getirdiği yeni ilişki biçimlerine ve işlem türlerine kayıtsız kalamaz. Özellikle şekli hukukun en katı uygulandığı alanlardan biri olan İcra ve İflas Hukuku (Cebri İcra), dijitalleşme süreciyle birlikte "fiziki varlık" şartından "dijital veri" güvenliğine doğru evrilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) "Paraya Çevirme" başlığını taşıyan hükümlerinde, 7343 sayılı Kanun ile yapılan reform niteliğindeki değişiklikler, ihalelerin fiziki ortamdan (mezat salonlarından) tamamen sanal ortama (UYAP e-Satış Portalı) taşınmasını sağlamıştır. Bu değişiklik, ihalelere katılımı artırarak malın gerçek değerini bulmasını amaçlasa da, "klavye hataları", "sistemsel algı yanılmaları" ve "arayüz körlüğü" gibi yeni nesil uyuşmazlık türlerini de yargı dünyasına taşımıştır.

İncelememize konu olan somut uyuşmazlık, klasik hukuk dogmatiğindeki "İrade Teorisi" ile "Beyan Teorisi" arasındaki çatışmanın dijital çağdaki tezahürüdür. Bir yanda, bir taşınmaz için milyarlarca liralık teklif vermeyi asla arzulamamış, sadece klavye sürçmesi veya sistemsel bir zorunlulukla hareket etmiş bir "gerçek irade"; diğer yanda ise güvenli elektronik imza ve çok aşamalı onay mekanizmalarıyla teyit edilmiş, hukuki sonuç doğurmaya yönelik "şekli bir beyan" bulunmaktadır.

Bu makalede, öncelikle uyuşmazlığın maddi vakıaları ve taraflar arasındaki hukuki ilişki, kişisel verilerden arındırılarak akademik bir titizlikle ortaya konulacaktır. Akabinde, yerel mahkeme, istinaf dairesi ve temyiz mercii arasındaki hukuki görüş ayrılıkları; "maddi hata", "ihaleye fesat karıştırma" ve "dürüstlük kuralı" bağlamında derinlemesine irdelenecektir. Çalışmanın nihai amacı, Yargıtay'ın son içtihadının, elektronik işlemlerde irade sakatlığı iddialarının geleceğini nasıl şekillendireceğini tespit etmektir.

II. MADDİ VAKIALAR VE SÜRECİN KRONOLOJİK İNCELEMESİ

Hukuki tahlilin sağlıklı yapılabilmesi, uyuşmazlığın temelini oluşturan maddi olay örgüsünün, özellikle elektronik log kayıtlarına yansıyan kısmının doğru anlaşılmasına bağlıdır. İncelenen kararlar 1 ışığında, olay örgüsü bir "hatalar zinciri" ve "sistemsel domino etkisi" olarak tezahür etmektedir.

A. İhalenin Konusu ve Başlangıç Aşaması

Uyuşmazlık, Zonguldak ili, Çaycuma ilçesi sınırlarında bulunan ve ortaklığın giderilmesi (izale-i şüyu) davasına konu olan bir taşınmazın satışı sürecinde doğmuştur. Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğu tarafından yürütülen 2022/.... Satış sayılı dosyada, taşınmazın muhammen bedeli (tahmini piyasa değeri) 440.935,44 TL olarak belirlenmiştir.1 İİK m. 111/b uyarınca satışın elektronik ortamda açık artırma suretiyle yapılmasına karar verilmiştir. Ortaklığın giderilmesi davalarında hissedarların da ihaleye katılması olağan bir durum olup, somut olayda hem davacı (Şikayetçi/İhale Alıcısı S.D.) hem de davalı hissedarlar (R.D. ve diğerleri) artırmaya iştirak etmişlerdir.

B. Teklif Süreci ve "Milyarlık" Hata Anı

Elektronik ihale süreci, 13.09.2023 tarihinde sona ermek üzere planlanmıştır. İhalenin son dakikalarına kadar verilen teklifler, piyasa rasyonelliği içerisinde seyretmiştir. Ancak 13.09.2023 sabahı, saat 09:10 sularında yaşananlar, davanın konusunu oluşturmuştur. Elektronik tutanaklara yansıyan ve tarafların beyanlarıyla doğrulanan akış şöyledir:

1. Makul Teklif (09:10:33): İhale alıcısı (Şikayetçi), saat 09:10:33'te sisteme 950.000,00 TL tutarında bir teklif girmiştir. Bu bedel, muhammen bedelin yaklaşık iki katı olup, taşınmaz piyasası gerçeklerine ve rekabet koşullarına uygundur.1

2. Kırılma Anı ve İlk Hata (09:10:17): Diğer hissedar R.D., sisteme 1.050.000,00 TL (Bir Milyon Elli Bin) teklif girmek isterken, muhtemelen "0" tuşuna fazladan basması veya kopyala-yapıştır hatası neticesinde 1.050.000.000,00 TL (Bir Milyar Elli Milyon) teklif girmiştir. Bu işlem saati, tutanaklarda 09:10:17 olarak görünmekle birlikte, sisteme işlenmesi ve diğer katılımcıların ekranına düşmesi milisaniyelik farklarla gerçekleşmiş olabilir.1

3. Algı Yanılması ve Sistemsel Zorlama (09:20:58): Şikayetçi S.D., rakibi R.D.'nin teklifini geçmek istemiştir. Şikayetçinin iddiasına göre; ekranda rakibin teklifini "1 Milyon" mertebesinde algılamış, ancak sistemin "Minimum artış miktarı 440,94 TL'dir, teklifinizi güncelleyiniz" uyarısıyla karşılaşmıştır. Kendi manuel girişleri (1.051.000 TL vb.) sistem tarafından "mevcut en yüksek teklifin altında olduğu" gerekçesiyle reddedilmiştir. Bunun üzerine Şikayetçi, sistemin "otomatik artır" veya "+" seçeneğini kullanarak teklifi güncellemiştir.1

4. Nihai Teklif: Şikayetçi, farkında olmadan, rakibinin hatalı 1 milyar TL'lik teklifinin üzerine asgari artış miktarını ekleyerek 1.050.020.727,00 TL teklif vermiş ve onaylamıştır. İhale bu astronomik bedelle Şikayetçi üzerinde kalmıştır.1

Aşağıdaki tablo, teklifler arasındaki rasyonellik uçurumunu somutlaştırmaktadır:

Teklif Sahibi

Amaçlanan Teklif (Tahmini)

Gerçekleşen Teklif

Muhammen Bedele Oranı

Hukuki Durum

Muhammen Bedel

-

440.935,44 TL

%100

Başlangıç Değeri

Hissedar R.D.

1.050.000,00 TL

1.050.000.000,00 TL

~%238.100

İlk Hatalı İşlem

İhale Alıcısı S.D.

~1.051.000,00 TL

1.050.020.727,00 TL

~%238.134

Bağlayıcı Son Teklif

Bu tablo, ortada iktisadi bir karardan ziyade, teknolojik arayüzün kullanımı sırasında meydana gelen zincirleme bir kazanın varlığını açıkça göstermektedir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİNİN YAKLAŞIMI: "MADDİ HATA" VE HAKKANİYET

Uyuşmazlığın ilk durağı olan Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesi, konuyu "İhalenin Feshi" davası kapsamında ele almıştır. Şikayetçi vekili, müvekkilinin iradesinin sakatlandığını, ortada bir "maddi hata" bulunduğunu ve bu hatanın dürüstlük kuralı gereği korunması gerektiğini savunmuştur. Davalı taraf ise (R.D. vekili), hatayı kabul etmekle birlikte, dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığı savunmasını geliştirmiştir.1

A. Mahkemenin "Açık Hata" Tespiti

Yerel Mahkeme, 03.04.2024 tarihli kararında, olayın oluş şekline ve hayatın olağan akışına odaklanmıştır. Mahkeme hakimi, 440 bin TL değerindeki bir tarla/arsa için 1 milyar TL teklif verilmesinin, akıl sağlığı yerinde bir bireyden beklenemeyeceğini, bu durumun "açıkça maddi hata" (manifest error) olduğunu tespit etmiştir. Mahkeme, elektronik sistemdeki log kayıtlarının ötesine geçerek, tarafların gerçek iradelerini araştırmış ve her iki tarafın da (hem hatalı ilk teklifi veren R.D.'nin hem de ihaleyi kazanan S.D.'nin) bu durumu "sehven" (yanlışlıkla) gerçekleştirdiğini kabul ettiğine dikkat çekmiştir.1

B. Yargıtay'ın Eski İçtihatlarına Atıf

Yerel Mahkeme, kararını güçlendirmek için Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin geçmiş tarihli (2014 ve 2018 yıllarına ait) kararlarına atıf yapmıştır. Bu kararlarda (Örn: 2014/1249 E., 2018/11321 E.), Yargıtay'ın fahiş bedelli tekliflerde maddi hatayı kabul ettiği ve ihalenin feshine karar verdiği görülmektedir. Mahkeme, "hata sonucu böyle bir bedelin ortaya çıktığı gözetilerek" ihalenin feshine karar vermiş ve davacıyı bu yükümlülükten kurtarmıştır.1 Bu karar, şekli gerçekten ziyade maddi gerçeği ve hakkaniyeti önceleyen bir yaklaşımın ürünüdür.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNİN (BAM) İKİLEMİ: USUL, ESAS VE "FESAT" TARTIŞMASI

Dava istinaf aşamasına taşındığında, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi nezdinde karmaşık bir hukuki süreç yaşanmıştır. BAM'ın tutumu, yargılamanın seyrinde belirleyici olmuş ve Yargıtay'ın nihai müdahalesine zemin hazırlamıştır.

A. İlk Karar ve Usuli Bozma

BAM, ilk incelemesinde yerel mahkemenin "maddi hata" gerekçesini yerinde bulmamış ve ihalenin feshi talebini reddetmiştir. Ancak bu karar, Yargıtay tarafından HMK m. 298/2 uyarınca "gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunduğu" gerekçesiyle usulden bozulmuştur. Bu aşama, uyuşmazlığın esasına girilmeden önceki prosedürel bir düzeltmedir.1

B. İkinci Karar: "İhaleye Fesat Karıştırma" Doktrini

Bozma sonrası dosyayı yeniden ele alan BAM Heyeti, bu kez strateji değiştirerek yerel mahkemenin "ihalenin iptali" sonucunu onamış, ancak bunu "maddi hata" (irade sakatlığı) gerekçesiyle değil, "ihaleye fesat" (kamu düzeni) gerekçesiyle yapmıştır.1

BAM'ın 10.09.2025 tarihli kararındaki (çoğunluk görüşü) temel argüman şudur:

Orantısız Pey Sürme: Muhammen bedelin 100 katını aşan bir teklif, ihalenin doğal rekabet ortamını yok eder.

Caydırıcılık Etkisi: Böyle bir teklifi gören diğer potansiyel alıcılar, ihaleden çekilir. İhale, "gerçek bir yarışma" olmaktan çıkar.

Sonuç: Bu durum, İİK m. 134 kapsamında "ihaleye fesat karıştırma" sonucunu doğurur ve ihalenin feshini gerektirir.1

BAM, bu yorumuyla, hatayı yapan kişinin "mağduriyetini" gidermekten ziyade, "ihale sürecinin sıhhatini" korumayı amaçlamıştır. Yani, "kişi hata yaptı, onu kurtaralım" değil; "bu ihale sakatlandı, iptal edelim" demiştir.

C. Muhalefet Şerhi: Geleceğin İçtihadının Habercisi

BAM kararında Üye A…..Ö……. tarafından kaleme alınan muhalefet şerhi, hukuk tekniği açısından son derece kritiktir. Sayın Üye, çoğunluğun "fesat" görüşüne katılmamış ve sistemin uyarılarına rağmen yapılan teklifin geçerli olduğunu savunmuştur. Bu görüş, "elektronik sistemde pey sürülürken sistemin yapmış olduğu uyarılar" ve "teklif edilen değer arasındaki fahiş fark" unsurlarının, hatayı "mazur görülemez" kıldığını ileri sürmüştür.1 Bu şerh, Yargıtay'ın nihai kararının temelini oluşturacaktır.

V. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ'NİN NİHAİ KARARI VE HUKUKİ ANALİZİ

Dosyanın temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2025/8068 E. ve 2025/6612 K. sayılı ilamı ile son sözü söylemiş ve BAM kararını kaldırarak İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur.1 Bu karar, elektronik ihaleler hukukunda bir dönüm noktası niteliğindedir.

A. "Confirmation Screen" (Onay Ekranı) Doktrini ve İrade Beyanı

Yargıtay'ın kararındaki en çarpıcı husus, elektronik ihale sisteminin (UYAP e-Satış) arayüz özelliklerine atfedilen hukuki sonuçtur. Kararda şu ifadelerle sistemin işleyişi betimlenmiştir:

"İhale katılımcısının muhammen bedelin üzerinde teklif verebilmesi için... seçeneği işaretlemiş olmasının gerektiği, yine verilen teklifin onayının istendiği, bununla birlikte verilen teklifin muhammen bedelin çok üstünde olması durumunda sistemin muhammen bedelin aşıldığı uyarısını vererek onay istediği..." 1

Yargıtay, bu teknik işleyişten şu hukuki sonucu çıkarmaktadır:

1. Farkındalık: Kullanıcı, teklifi girdiği anda değil, onay butonuna bastığı ve uyarı penceresini geçtiği anda borç altına girer.

2. Uyarıların Bağlayıcılığı: Sistem, "Bedel çok yüksek, emin misin?" diye sorduğunda, kullanıcının buna "Evet" demesi, olası bir dikkatsizliği (sehven davranışı) ortadan kaldırır. Hukuken bu aşamadan sonra "hata yaptım" demek, kendi kusuruna dayanmak anlamına gelir.

3. İİK m. 111/b-5'in Kesinliği: Kanun, kişinin teklifinden ancak daha yüksek bir teklif gelirse dönebileceğini düzenlemiştir. Bunun dışında "hata" nedeniyle tekliften dönme yolu kapatılmıştır.

B. "Maddi Hata" Savunmasının Çöküşü

Yargıtay, Sulh Hukuk Mahkemesi'nin dayandığı "maddi hata" kabulünü açıkça reddetmiştir. Klasik Borçlar Kanunu uygulamasında (TBK m. 30 ve devamı), "miktarda hata" esaslı hata sayılarak sözleşmenin iptaline imkan verirken; Yargıtay, cebri icra ihalelerinin kendine özgü (sui generis) yapısı ve elektronik ortamın sağladığı güvenlik prosedürleri nedeniyle bu hükmün uygulanmasını daraltmıştır. Yüksek Mahkeme'ye göre, muhammen değer ile teklif edilen değer arasındaki farkın "çok olması", hatanın varlığına değil, kullanıcının bu riski bilerek üstlendiğine karine teşkil eder.1

C. İhaleye Fesat Karıştırma Unsurunun Yokluğu

Yargıtay, BAM'ın "orantısız pey sürmek ihaleye fesat sonucunu doğurur" görüşüne de katılmamıştır. İhaleye fesat karıştırma suçu (TCK m. 235) veya fesih nedeni (İİK m. 134), genellikle ihaleye katılımı engellemek, malın değerini düşürmek veya gizli anlaşmalar yapmak şeklinde tezahür eder. Oysa somut olayda malın değeri düşmemiş, aksine astronomik bir seviyeye çıkmıştır. Yargıtay, yüksek teklifin -ödenemeyecek olsa bile- tek başına fesat oluşturmayacağını, olsa olsa ihale alıcısının teminatını yakmasına neden olacağını (ki bu da alacaklı lehinedir) zımnen kabul etmiştir.

VI. TARTIŞMA VE GENİŞLETİLMİŞ HUKUKİ DEĞERLENDİRME

Yargıtay'ın bu kararı, sadece somut olayı çözmekle kalmamış, aynı zamanda "dijital hukuk okuryazarlığı" ve "sistemsel sorumluluk" konularında yeni bir standart belirlemiştir.

A. İrade ile Beyan Arasındaki Uçurum: Hukuki Tasarım (Legal Design) Sorunu

Bu vaka, hukuk ile tasarımın kesişim noktasında durmaktadır. Şikayetçinin, "Sistem minimum artış tutarını dayattı, başka çarem yoktu" savunması 1, "Karanlık Desenler" veya "Zorlayıcı Arayüz" tartışmalarını akla getirmektedir. Eğer sistem, kullanıcının 1.050.000 TL (doğru rakam) teklif vermesini, "rakibin 1 Milyarlık teklifinin altında kaldı" diye engelliyorsa, kullanıcıyı hataya sistem mi sürüklemiştir?

Yargıtay, bu "teknik zorunluluk" savunmasını dikkate almamıştır. Mahkeme, kullanıcının o anda ihaleden çekilmek veya teklif vermemek yerine, fahiş bedeli onaylamayı seçmesini "özgür irade" olarak yorumlamıştır. Bu durum, Türk hukukunda "Objektif Sorumluluk" alanının genişlediğini göstermektedir. Kullanıcı, kullandığı dijital aracın (UYAP) verdiği uyarıları okumakla ve sonuçlarını öngörmekle yükümlü tutulmuştur.

B. Ekonomik Sonuçlar ve "Teminat Yakma" Riski

Yargıtay'ın kararı neticesinde ihale geçerli sayıldığında, Şikayetçi S.D. için iki ihtimal doğmaktadır:

1. Bedeli Yatırma: 1 Milyar 50 Milyon TL'yi yatırarak taşınmazı almak (ki bu ekonomik olarak imkansızdır).

2. Teminatı Yakma:

7343 Sayılı Kanun’un 17.maddesi ile değişik 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) "İhalenin Yapılması" başlıklı 115. maddesi ve ilgili hükümleri uyarınca süreç şu şekilde işlemektedir:

Ödeme Süresi : İhale bedeli, artırma sonuç tutanağının elektronik satış portalında ilan edildiği tarihten itibaren en geç 7 gün içinde ödenmelidir (İİK m.130).

Ödeme Şekli: İhale bedeli, satışı gerçekleştiren ilgili icra dairesinin banka hesabına peşin olarak yatırılmalıdır.

Ödememe Halinde İptal: İhale bedelinin süresi içinde yatırılmaması durumunda, ihale icra dairesi tarafından resen iptal edilir (İİK m.115/6).

Teminatın Akıbeti: İhale alıcısının en yüksek teklifi vermesine rağmen ihale bedelini yatırmaması halinde, yatırmış olduğu teminat iade edilmez. Bu tutar, öncelikle satış masraflarından düşülmek üzere, hak sahiplerine alacaklarına mahsuben ödenir.

Asgari ihale bedelinin teklif edilmediği veya en yüksek teklif verenin ihale bedelini yatırmadığı hâllerde ikinci artırma, birinci artırmadaki şartlar çerçevesinde daha önce ilan edilen tarihte başlar…. “Bu kapsamda Mülga Edilen İik'nın 133. Maddesi Kapsamında Değerlendirme Yapılamayacağı,1.Satış Gününde Taşınmazın İhalesinin Yapıldığı, Ancak Belirlenen Sürede İhale Bedelinin Yatırılmaması Nedeniyle Satış Memurluğunca Alınan ...... Tarihli Kararda Satışa Karar Verilen Mahcuzların Belirtilen Artırma Teklif Verme Süresi Sonunda En Yüksek Teklif Verenin İhale Bedelini Yatırmaması Nedeniyle 1.İhale İptal Edilir ve malların ihalesinin 2.ihale tarih ve saati arasında tekrar yapılmasına karar verilir. Bu durumda şikayetçi, yatırdığı teminatı (muhammen bedelin %10'u olan yaklaşık 44.000 TL) kaybeder. Yargıtay'ın bu kararı, muhtemelen sadece "teminatın irat kaydedilmesi" yaptırımını yeterli görecek bir kapıyı aralamaktadır.

C. Usul Ekonomisi ve İhale Güvenliği İlkesi

Yargıtay'ın katı tutumunun arkasındaki temel motivasyon, "İhale Güvenliği" ilkesidir. Eğer mahkemeler, her "fazla sıfır attım" diyeni haklı bulup ihaleyi iptal ederse:

● Kötü niyetli katılımcılar, rakiplerini bloke etmek için astronomik teklifler verip, sonra "hata yaptım" diyerek ihaleyi iptal ettirebilirler.

● Yargı, her ihalenin niyet okumasıyla meşgul olur.

● Elektronik satış sistemine olan güven sarsılır.

Yargıtay, bireysel adalet (somut olay adaleti) yerine sistemsel güvenliği (genel adalet) tercih etmiştir. Bu tercih, faydacı hukuk felsefesine uygundur.

VII. SONUÇ

İncelenen yargı kararları silsilesi, Türk hukukunun dijitalleşme serüveninde kritik bir eşiği temsil etmektedir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2025/8068 sayılı kararı, elektronik ortamda gerçekleştirilen irade beyanlarının bağlayıcılığı konusunda "katı şekilci" bir yaklaşımı benimsemiştir.

Bu içtihadın ortaya koyduğu temel prensipler şunlardır:

1. Sistem Uyarıları Esastır: Elektronik satış portalında (UYAP) yer alan uyarı pencereleri (pop-up) ve onay kutucukları, kullanıcının iradesinin sıhhatini denetleyen yasal filtrelerdir. Bu filtreleri geçen bir beyan, sonradan "hata" iddiasıyla geçersiz kılınamaz.

2. Maddi Hata İddiası E-İhalede Geçersizdir: Muhammen bedelin binlerce katı üzerinde teklif verilmesi gibi hayatın olağan akışına aykırı durumlarda dahi, sistemin "teyit" mekanizması işletilmişse, teklif geçerlidir.

3. Kusursuzluğa Yakın Özen Yükümlülüğü: E-ihaleye katılan vatandaşlar, her tıklamanın hukuki sonuçlarını bilmek ve ekranı dikkatle okumak zorundadır. "Görmedim", "Yanlışlıkla bastım" veya "Sistem beni zorladı" savunmaları, Yargıtay nezdinde kabul görmemektedir.

Sonuç olarak; dijital çağın hukuku, kullanıcılardan sadece dürüstlük değil, aynı zamanda yüksek bir "dijital dikkat" talep etmektedir. Yargıtay'ın bu kararı, e-devlet uygulamalarının ve dijital yargı süreçlerinin ciddiyetini vurgulaması açısından yerinde, ancak bireysel mağduriyetlere (örneğin 1 milyar liralık borç yükü altına giren vatandaşa) çözüm üretmemesi açısından doktrinde eleştiriye açık bir içtihat olarak hukuk tarihindeki yerini almıştır. Hukuk uygulayıcıları ve vatandaşlar için çıkarılacak en büyük ders; dijital ortamda atılan her adımın, en az noter huzurunda atılan imza kadar, hatta ondan daha bağlayıcı ve geri dönülemez sonuçlar doğurduğudur.

İNCELENEN KARAR

1. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2025/8068 E. ve 2025/6612 K. sayılı ilamı