Anayasa Mahkemesi, 25/3/2025 tarihli ve 2022/11809 başvuru numaralı kararında, yersiz olarak tahsil edilen bir verginin iade edilmesine rağmen faiz ödenmemesi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığı anayasal denetim konusu yapmıştır. Karar, biçimsel olarak Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkı üzerinden kurulmuş; ancak içeriği itibarıyla, yersiz vergi tahsilinde faizin hukuki niteliği, yargısal yorumun sınırları ve hukuk güvenliği ilkesi bakımından önemli sonuçlar doğurmuştur.
Uyuşmazlığın merkezinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin dördüncü fıkrasının yorumu yer almaktadır. Anılan hüküm, fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin tecil faiziyle birlikte iadesini öngörmesine rağmen, somut olayda Bölge İdare Mahkemesi, verginin idarece iade edilmiş olmasını yeterli görmüş ve faizi ana vergiden bağımsız bir talep olarak değerlendirmiştir. Bu yaklaşım, aynı dairenin benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda faiz ödenmesi gerektiği yönündeki kararlarıyla açık biçimde çelişmiştir.
Anayasa Mahkemesi, söz konusu çelişkili uygulamayı öngörülemezlik ve hukuk güvenliğinin zedelenmesi bağlamında ele almış; açık kanun hükmüne rağmen geliştirilen bu yorumun, yargısal takdir sınırlarını aşarak hakkaniyete uygun yargılanma hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme, yeniden yargılama yoluyla ihlalin giderilmesine karar vermiş; bu suretle, faizin yersiz tahsil edilen verginin ayrılmaz bir sonucu olduğuna hükmetmiştir.
Kararın Usulî Sonuçları ve Uygulamaya Etkisi
Anayasa Mahkemesinin bu kararı, yalnızca yersiz tahsil edilen vergilere ilişkin faiz talebinin esasını değil, faiz taleplerinin usulî olarak nasıl ileri sürülebileceğini de açıklığa kavuşturmuştur. Kararda benimsenen yaklaşım, faizin ana alacaktan bağımsız bir talep olarak nitelendirilemeyeceğini; ancak buna rağmen ana alacak iade edilmiş olsa dahi, faize ilişkin eksik ifanın ayrıca dava konusu yapılabileceğini ortaya koymaktadır.
Bu çerçevede, idarenin yersiz tahsil edilen bir vergiye karşılık tecil faizi yerine yasal faiz ödemesi ya da faizi hatalı başlangıç tarihinden hesaplaması hâlinde, yapılan ödemenin hukuken eksik ifa niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Karar, faiz talebinin yalnızca ana verginin iadesiyle tüketilmeyeceğini; doğru faiz türü ve doğru hesaplama yapılmadığı sürece, başvurucunun zamanaşımı süresi içinde yeniden düzeltme ve şikâyet yoluna başvurabileceğini göstermektedir.
Bu yaklaşım, uygulamada mükellefler lehine önemli bir usulî avantaj doğurmaktadır. Zira idarenin faiz konusunda yaptığı hatalar, ana uyuşmazlık sona ermiş olsa dahi, ayrı bir idari başvuru ve buna bağlı dava süreciyle yargısal denetime taşınabilecektir.
KARARDAN ALINTILAR:
Yargısal Yorumun Öngörülebilirlik Sınırı
“Başvurucuların medeni haklarıyla ilgili uyuşmazlıklarda uygulanan hukuk kurallarının açıkça keyfî veya hakkın tesliminden kaçınacak biçimde yorumlanması, usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getireceğinden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilebilir. Hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması hukuk devleti ilkesini zedeler.” (Anayasa Mahkemesi, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 32)
Faizin Ana Alacaktan Koparılamayacağı
“213 sayılı Kanun’un 112. maddesinin dördüncü fıkrasında, fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin tecil faizi ile birlikte iadesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda başvurucudan tahsil edilen verginin yersiz olarak alındığı idarenin kabulündedir. Dava konusu tecil faizinin de yersiz olarak tahsil edilen vergiye ilişkin olduğu açıktır.” (Anayasa Mahkemesi, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 38)
Açık Kanun Hükmüne Olağanın Dışında Anlam Yüklenmesi
“Bu itibarla Dairenin 213 sayılı Kanun’un 112. maddesinin dördüncü fıkrasının açık hükmüne olağanın dışında farklı bir anlam yükleyip buna göre uygulama yaptığı ve vardığı sonucun öngörülemez nitelikte olduğu kanaatine ulaşılmıştır.” (AYM, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 39)
İçtihat Tutarlılığı ve Aynı Dairenin Çelişkili Uygulaması
“Daire, benzer olaylara ilişkin olarak verdiği kararlarında 213 sayılı Kanun’un 112. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince fazla veya yersiz tahsil edilen vergiler dolayısıyla idarenin tecil faizi ödemesi gerektiğini değerlendirmiştir.” (AYM, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 37)
Yargısal Yorumun Anayasal Sınırı (Açık Keyfilik)
“Başvurucuların medeni haklarıyla ilgili uyuşmazlıklarda uygulanan hukuk kurallarının açıkça keyfî veya hakkın tesliminden kaçınacak biçimde yorumlanması, usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getireceğinden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilebilir.” (AYM, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 32)
Öngörülemez Yorumun Hukuk Devletiyle Bağdaşmaması
“Hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması hukuk devleti ilkesini zedeler.” (AYM, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 32)
Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlali
“Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” (AYM, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 40)
Yeniden Yargılamanın Zorunlu Giderim Yolu Olması
“İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından…” (AYM, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 41)
Yeniden Yargılama Yapılmasında Hukuki Zorunluluk
“İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır.” (AYM, 25.03.2025, B. No: 2022/11809, § 42)