KAMU KURUM VE TÜZEL KİŞİLİKLERİ ARAÇ OLARAK KULLANMAK SURETİYLE YAPILAN DOLANDIRICILIK

Abone Ol

1- Giriş:

Bu makalemizde, Türkiye’de en çok işlenen suçlar arasında ilk beşte yer alan dolandırıcılık[1] suçunu nitelikli hali olan kamu kurumu ve diğer tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık türünü inceleyeceğiz.

Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişilerce işlenen suçtur[2]. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunda (TCK) dolandırıcılığın basit hali tanımlanmış, nitelikli halleri sayılmıştır. Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırıcılık yapılmasında, dolandırıcılık suçunun sayılan nitelikli hallerinden biridir.

2- Kamu kuruluşlarının ve tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılığa örnekler:

TCK madde 158/1-d’de düzenlenen dolandırıcılık suçunun “Suçun, kamu kurum ve kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişilerinin araç olarak kullanılması suretiyle” işlenmesi hali (Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırıcılık) mevzuatta nitelikli hal olarak düzenlenmiş olup, çağımızın getirdiği internet ortamında en çok işlenen suç türlerinden biridir. Kanun koyucu bu nitelikli hali düzenlerken, “… Birinci fıkranın (d) bendinde, dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi, bu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Çünkü, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişilikleri toplumda güven beslenen müesseseler olarak kabul edilmişlerdir.” şeklinde gerekçelendirmiştir[3]. Bu tür dolandırıcılıkta kamu güveni kazanmış kamu kurum ya da deiğer tüzel kişiliklerin vermiş olduğu toplumsal güven hissi kullanılarak kişinin iradesi sakatlanmakta hileye düşürülmekte, böylece iradesi sakatlanan kişiden menfaat temin edilmektedir.

Burada sayılan kamu kurum ve diğer tüzel kişiliklerden neyi anlayacağımız Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (YCGK) 05.11.2023 tarih 2012/1354 E. ve 2013/437 K. sayılı kararında şu şekilde örneklendirilmiştir[4]:

“…Bu aşamada kamu kurumu ve kuruluşları, siyasi parti, vakıf ve dernek sözcükleri üzerinde durulmasında da yarar bulunmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşları, genel, katma ve özel bütçeli kurumlar, belediyeler ve bu kurumların kurdukları döner sermayeli kuruluşlar, kamu iktisadi teşekkül ve teşebbüsleri, özel kanunlarla kurulan diğer devlet teşekkülleridir.

Kamu kurumu; belirli bir ya da birkaç kamu hizmetini ya da faaliyetini yürütmekle görevli, tüzelkişiliğe sahip idare teşkilatı birimidir. Kamu kurumu deyince akla; devlet tüzel kişiliği, il özel idareleri, belediyeler, üniversiteler, Yüksek Öğretim Kurumu, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu ve katma bütçeli kuruluşlar gelmektedir.

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, Anayasanın 135. maddesiyle tanımlanmıştır. Anılan maddeye göre, belli mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen hükümlere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilen kamu tüzel kişileridir. Örneğin, Barolar, Noterler Birliği, Ticaret ve Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları gibi kuruluşlar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır.

Siyasi partiler, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa göre faaliyetlerini sürdürmektedirler. 2820 sayılı Kanunda siyasi partiler tanımlanmış olup, anılan kanunun 3. maddesine göre; “Siyasi partiler, Anayasa ve kanunlara uygun olarak; milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzel kişiliğe sahip” kuruluşlardır. Öğretide de siyasi parti, belirli bir ilkeyle programını belirleyip seçmenin desteğini almak suretiyle, yönetime gelmeyi amaçlayan sürekli ve düzenli etkinliği olan, siyasi bir topluluğun örgütü olarak tanımlanmıştır.

Dernek; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını,

Vakıf ise; gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip, mal topluluğunu ifade eder.” Suçun nitelikli halinde belirtilen tüzel kişilerden ne anlaşılacağı içtihat birleştirme kurulunun bu metninde ayrıntılı biçimde açıklanmıştır.

Bu tür dolandırıcılıklarla alakalı nitelikli hallere ilişkin örnek vermek gerekirse, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 23.11.2022 tarih 2021/13189 E. ve 2022/19522 K. sayılı kararında, “…Maddede belirtilen kamu kurum ve kuruluşları, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliğinin sadece isminin kullanılması bu bendin uygulanması için yeterli olmayıp, bunlara ait maddi varlığın veya bu tüzel kişiliklerle bağ kurulmasını sağlayan somut başka olguların kullanılması gerekir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evrak ve makbuzların sunulması, taşıtın kullanılması, mağdur üzerinde bentte sayılan tüzel kişiliklerden gelindiğine veya buralardan aranıldığına dair bir düşünce oluşturulması ve mağdurun aldatılması gerekmekte olup somut olayda sanığın katılana SGK’de çalıştığını emekli olması için problemlerini çözeceği vaadinde bulunması atılı suçu oluşturmayıp, sanığın eyleminin suç tarihinden sonra 02/12/2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile TCK'nin 158/1. maddesine eklenen (L) bendi kapsamında kaldığı, ancak suç tarihinde (L) bendinin yürürlükte olmaması nedeniyle eylemin sanık lehine olan TCK'nin 157/1. maddesindeki basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı” şeklindedir[5].

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.11.2023 tarih 2012/1354 E. ve 2013/437 K. sayılı kararında, “…Sanığın, kendisini tanımayan ve suç tarihinde Kars ili, Susuz Özel İdare Müdürü olarak görev yapan tanık F. K.’yı makam telefonundan arayıp Başbakanlıktan aradığını söylediği, kendisini İ. Y.olarak tanıttıktan sonra, tanığa Susuz ilçesine bağlı . ve ... köylerinin sosyal yapısı ve eğitim durumu hakkında sorgulayıcı sorular yöneltip, psikolojik olarak etki altına aldıktan sonra Başbakanlıkça yürütülen projeler kapsamında Susuz ilçesine bağlı köylerden kamuda çalışabilecek eğitim durumları uygun kişileri tespit etmeye çalıştığını söylediği, görüşme sırasında kendi cep telefonu numarasını vererek tanık F.'dan ... ve .... köyü muhtarlarının kendisini aramalarını sağlamasını istediği, bu telefon görüşmesinden sonra tanık F.’nın A. köyü muhtarı M. B. ile ....köyü muhtarı F. K.'nu arayıp sanıkla arasında geçen görüşmeleri aktardığı, özel idare müdüründen sanığın telefon numarasını alan ve karşılaştıkları durumu kamu idaresinin yapmış olduğu genel bir uygulama ve değerlendirilmesi gereken bir imkan olarak algılayan tanık muhtarların kamu kurumunda görevli olup, olmadığı konusunda tereddüt geçirmeden sanığı aradıkları, sanığın muhtarlarla yaptığı görüşmelerde Başbakanlıkta çalıştığını, kamuda çalışacak kişileri tespit ettiğini, hatta bu algıyı güçlendirmek amacıyla mağdurların iş başvurusu için hazırlamış olduğu evrakları Başbakanlık Personel Başkanlığına, İş ve İşçi Bulma Kurumuna yapacakları müracaat sonrasında alacakları aday numaralarını ise kendisine göndermelerini istediği, bu şekilde gerek aracılık yapan tanıkların, gerekse müştekilerin başbakanlıkta görevli bir kişiyle muhatap oldukları algısını güçlendirdiği, sanıkla muhatap olan kişilerin hiçbir aşamada tereddüt geçirmediği ve sanığın değişik zamanlarda farklı gerekçelerle kendilerinden istediği paraları gönderdikleri şeklinde gelişen somut olayda; sanığın öncelikle Başbakanlıkta görevli olduğu konusunda Susuz Özel İdare Müdürünü inandırıp, müştekiler ile irtibat kurmasına aracılık etmesini sağladığı, özel idare müdürünün resmi sıfatını da kullanarak tanık köy muhtarlarında Başbakanlıkta görevli bir kişiyle muhatap oldukları algısını oluşturduğu ve köy muhtarları ile müştekilerin özel idare müdürünün yönlendirmesiyle Başbakanlıkta görevli bir şahısla muhatap oldukları kanaatiyle hareket etmelerini sağladığı hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın aşamalı olarak aracılık yapan tanıklar ile müştekileri yanıltıp, onları kandıracak yoğunluk ve güçteki sözleri ile planlayıp ustaca sergilediği hileli davranışlarla aldatma sonucunda müştekilerin zararına gerçekleştirdiği eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Sanığın aldatma aracı olarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık teşkilatı ile Susuz Özel İdare Müdürlüğünü bizzat kullandığı, müştekilerin kamu kurumlarına duydukları güvenin istismar edilerek iradelerinin baskı altına alınması sonucu sanığa değişik zamanlarda para gönderdikleri sabit olup, sanığın eylemleri bu şekliyle TCK’nın 158/1-d maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.” şeklindedir.

Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 01.12.2020 tarih 2017/26070 E. ve 2020/11642 K. sayılı kararında, “… Sanıklar olay tarihinde … mahallesinde esnafları dolaşarak kendilerini SGK görevlileri olarak tanıtıp Suriye uyruklu işçi çalıştırıp çalışmadıklarını kontrol ettiklerini beyan ederek, ilk önce mağdur iş yerinde gittikleri ve sanık … işyerinin işçilerini Suriye uyruklu olduğunu söyleyerek 14.000 TL ceza keseceğini söyleyip 1.000 TL para istediğim 200 TL’ye razı oldukları mağdurun kendilerine 200 TL verdi akabinde diğer mağdurun … aynı mahallede altın baş tekstilde iş yerine gittikleri burada da sanık … mağdura işçilere Suriye uyruklu olduğunu söyleyerek ceza keseceğini belirttiği bu esnada diğer mağdurun telefonla mağdura dolandırıcılara bildirerek polise ihbarda bulunduğu sanığın mağdur … 1.000 TL para istediği mağdurun 500 TL verdiği her iki olayda da sanığın …. işyerinde dışında bekleyerek gözcülük yaparak yardımda bulunduğu ayrıca sanık … üzerinde adli emanette kayıtlı sahte SGK kimlik kartı ve adli emanette bulunan belgeyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği kabul edildiği olayda temiz itirazların reddine hükümlerin onanmasına” şeklindedir.

Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 05.11.2020 tarih 2013/9591 E. ve 2015/22310 K. sayılı kararında, “…Sanığın, katılan ...'nın kurucu başkanı olduğu, Ankara'da faaliyet gösteren ve Ankara Valiliği İl Dernekler Müdürlüğünde kayıtlı bulunan Kanserle Savaş ve Aile Yardım Derneğinin İzmir'de herhangi bir şubesinin bulunmadığı ve İzmir ilinde herhangi bir şahsa yardım toplama amacıyla yetki vermediği halde, üzerinde Kanserle Savaş ve Aile Yardım Derneği (Kansav) yazılı bağış makbuzları olan bir takım kağıtlarla dernek adına yardım toplamaya başladığı, İzmir Şubesi olarak bağış makbuzlarının üzerinde ... Mh. 569 Sk. N:29/1 ... adresinin yazılı olduğu, ancak burada Lösemi Araştırma ve Yardım Derneği adı altında başka bir derneğin bulunduğu ve dernek yönetim kurulunda sanığın yer almadığının tespit edildiği, olay tarihinde bağış makbuzlarıyla müşteki ...'in adresine giderek yardım almak istediği sırada şüphelenen müştekinin durumu polise haber vermesi sonucu olayın ortaya çıktığı, bu suretle sanığın TCK md 158/1-d nitelikli halini işlediği sanığın savunması, müşteki ve katılan beyanları, tutanaklar, dernek yazıları, ile dosya kapsamından sanığın üzerine atılı suçu işlediğine yönelik mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.” şeklindedir.

Yine kamuoyunda çokça konuşulan, kendisini hakim, savcı, polis olarak tanıtarak mağdur kişilerin terör örgütü üyesi olduğu ya da suç örgütü üyesi olduğu şeklinde telefonla iletişime geçilerek dolandırılması da kamu kurum ve tüzel kişileri araç olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılığı örnek gösterilebilir.

3- Kamu kurum ve tüzel kişileri araç olarak kullanmak suretiyle yapılan dolandırıcılığının İkna suretiyle irtikap suçundan farkları nelerdir?

TCK 250. madde “Görevin sağladığı güveni kötüye sağlamak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”[6] şeklindedir. Yani suçun failleri farklıdır. Dolandırıcılıkta fail herkes olabilirken; ikna suretiyle irtikapta fail sadece kamu görevlisi olabilir.

4- Suçun maddi ve manevi unsurları ve diğer nitelikli halleri nelerdir?

Suçun maddi unsurları; a) Fail, dolandırıcılık suçunun faili herkes olabilir. Kanun suça mahsus bir özellik aramamaktadır. b) Mağdur, dolandırıcılık suçunun mağduru sadece gerçek kişiler olabilir. Tüzel kişiler mağdur olamaz, sadece suçtan zarar gören olabilirler. Mağdur, failin hileli davranışı karşısında maddi olarak zarara uğrayan kişidir. c) Konu, para ya da mal varlığına ilişkin oluşan bir zarardır. d) Fiil, dolandırıcılık suçunda fiil unsurunu hileli davranışlarla mağdurun hataya sürüklenmesi hareketidir. e) Netice, hileli davranışlar neticesinde aldatılan mağdurun bu aldanmaya bağlı olarak failin yararına kendisinin zararına mal varlığında görülen eksilmedir. f) İlliyet bağı, dolandırıcılıkta oluşan zarar ile aldatma fiili arasında bir illiyet bağı bulunmasıdır.

Suçun manevi unsuru, dolandırıcılık suçu sadece kasten işlenebilir. Taksirle işlenemez. Yani fail, mağduru aldatırken ekonomik bir menfaat elde etmeyi ilk temastan itibaren planlamalıdır. Nitelikli hal olan tüzel kişi dolandırıcılığı sadece doğrudan kast ile işlenebilir, olası kastla işlenmesi mümkün değildir.

5- Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırıcılık yapılmasında etkin pişmanlık hükümleri uygulanır mı?

TCK madde 168’e göre dolandırıcılık ve nitelikli hallerde etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir. Şüpheli soruşturma aşamasında etkin pişmanlık göstererek mal varlığının iadesi ya da tazmin etmesi halinde verilecek cezadan 2/3 oranında indirim yapılır; sanık kovuşturma/yargılama aşamasından hüküm verilesiye kadar ki aşamada etkin pişmanlık göstererek mal varlığının iadesi ya da tazmin etmesi halinde verilecek cezadan 1/2 oranında indirim yapılır. Suçun faili, azmettireni veya yardım edeni samimi bir pişmanlık göstererek zararı aynen veya nakden (parayla) gidermelidir.

6- Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırıcılık yapılmasında özel görünüş biçimleri nelerdir?

Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırıcılık yapılmasında hileli davranışlara başvurulmasına rağmen karşı tarafı aldatamazsanız suç teşebbüs aşamasında kalmış olur. Aynı şekilde, karşı tarafı aldattınız ancak zarar oluşmadı ise yine suç teşebbüs aşamasında kalmış kabul edilir.

Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırıcılık yapılmasında iştirak halinde birden fazla kişiyle işlenebilir. İştirak halinde işlenen suçlar üçten fazla kişi ile işlenirse yarı oranında, örgütlü olarak işlenirse bir kata kadar artırılacaktır. Bu kişiler, olayın işlenişi esnasındaki pozisyonları önemlidir. Faillerin üçü müşterek fail ise artırıma gidilir, ancak bir kısmı fail ve diğerleri yardım eden ya da azmettiren ise bu kişiler sayıya dahil edilmez.

Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırıcılık yapılmasında içtima mümkündür. Yani bu suçu işleyen kişiler birden fazla suçtan yargılanabilecektir. Uygulamada genelde failler, dolandırıcılığın nitelikli hali yanında resmi belgede sahtecilik ya da suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından biriyle ya da her ikisiyle beraber yargılanabileceklerdir. Davada görevli mahkeme ağır ceza mahkemesi olup, kişi dört yıldan on yıla ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla yargılanmaktadır.

7- Sonuç:

Dolandırıcılıkla alakalı bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdim. İlk yazıma da yargıda en çok karşılaşılan türlerden internet dolandırıcılığından başlamaya karar verdim. Bu yazımın konusu ise Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırıcılık yapılmasına ilişkindir. Halkımızın Devletimize olan güveni suistimal edildiği bu türden dolandırıcılıkların kapsamı ve çeşidi her geçen gün artmaktadır. Devlet kurumları sürekli insanlarımızı uyarmak suretiyle mağduriyetlerin önüne geçmeye çalışmaktadır. Ancak dolandırıcılar, şeytanın aklına gelmeyecek taktiklerle insanları mağdur etmektedir. Çevremizde de çok sayıda Kamu kurum ve tüzel kişilerin araçsallaştırılarak dolandırılmış mağdur bulunmaktadır. Devam eden yazılarımda diğer nitelikli dolandırıcılık türlerini ele almaya devam edeceğim.

----------------

[1] https://www.gurses.av.tr/turkiyede-en-cok-islenen-suclar-2024-yilina-dair-kapsamli-bir-degerlendirme/ (17.10.2025 / 10.15)

[2] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5237&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5 (19.10.2025 / 10.30)

[3] Ceza Hukuku Özel Hükümler, Prof. Dr. M. Emin ARTUK/ Prof. Dr. Ahmet GÖKCEN, 21. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara – 2024

[4] https://www.hukukihaber.net/ceza-genel-kurulunun-201215-1354-e-2013437-k-sayili-karari (17.10.2025 / 11.12)

[5] www.hukukihaber.net/yargitay-11-ceza-dairesinin-202113189-e-202219522-k-sayili-karari (17.10.2025 / 11.55)

[6] Ceza Hukuku Özel Hükümler, Prof. Dr. M. Emin ARTUK/ Prof. Dr. Ahmet GÖKCEN, 21. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara – 2024