Kişinin, Karşı Tarafla Yapmış Olduğu Telefon Görüşmesini Kayda Almasının, Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçu Kapsamında Kısa Bir İncelemesi

Abone Ol

Haberleşme, sosyal bir varlık olan insan için vazgeçilmezdir. Anayasamızın 22. maddesinin birinci fıkrasına göre herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir ve haberleşmenin gizliliği esastır. Anayasal güvence altına alınan haberleşme hürriyeti ve haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi ceza kanunumuzda “suç” olarak sayılmış ve yaptırım altına alınmıştır. Bu kapsamda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde yer alan 132. maddesinde Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK’nın “Haberleşmenin gizliliğini ihlal” kenar başlıklı 132. maddesi şu şekildedir:

Madde 132- (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.

(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 2/7/2012-6352/79 md.) İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

Maddenin gerekçesinde;

“Madde metninde, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu suç, belirli kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğinin öğrenilmesiyle işlenmektedir. Kişiler arasındaki haberleşmenin ne suretle yapıldığının suçun oluşumu açısından önemi yoktur. Bu haberleşme, örneğin mektupla, telefonla, telgrafla, elektronik posta yoluyla yapılabilir. Bu suç açısından önemli olan, haberleşmenin belirli kişiler arasında yapılmasıdır. Söz konusu suçu, bu haberleşmenin tarafı olmayan kişi işleyebilir. Haberleşmenin gizliliğinin sadece dinlemek veya okumak suretiyle ihlâl edilmesi, bu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Ancak, bu gizlilik ihlâlinin, haberleşme içeriklerinin yani konuşulanların veya yazılanların kayda alınması suretiyle yapılması, bu suçun nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Örneğin telefon konuşmalarının ses kayıt cihazıyla kayda alınması hâlinde, suçun bu nitelikli hâli gerçekleşmektedir. Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin belli bir suça ilişkin soruşturma kapsamında Anayasa ve kanunların belirlediği koşullar çerçevesinde öğrenilmesinin veya kayda alınmasının hukuka uygun olduğu muhakkaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Haberleşme içerikleri hukuka uygun bir şekilde veya birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle öğrenilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, haberleşme içeriklerinin ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Fıkra metninde bu ifşanın hukuka aykırı olması açıkça vurgulanmıştır. Bu bakımdan örneğin kişiler arasındaki telefon konuşmalarına ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada açık bir şekilde dinlenmesi veya okunması hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık, henüz soruşturma aşamasında iken, kişiler arasındaki konuşma içeriklerinin, hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olsalar bile, örneğin televizyonlarda veya gazetelerde yayınlanması hâlinde, bu suç oluşacaktır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, kişinin kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa etmek suretiyle haberleşmenin gizliliğini ihlâl etmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, ifşanın alenen yapılması gerekir. Bu bakımdan, örneğin kişi kendisine gönderilen mektubu gönderenin bilgisi ve rızası dışında bir başkasına okutması hâlinde, bu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık, mektubun gönderenin bilgisi ve rızası dışında alenen okunması, başkaları tarafından okunmasını temin için bir yere asılması veya basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, söz konusu suç oluşacaktır...” açıklaması yapılmıştır.

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere 5237 sayılı TCK’nın 132. maddesinde, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini ifşa ve kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini ifşa olmak üzere anılan suçun üç ayrı görünümü düzenlenmiştir. İşte bu makalemizde de kişinin, karşı tarafla yapmış olduğu telefon görüşmesini kayda alması özelinde TCK’nın 132. maddesinin 3. fıkrasında yaptırım altına alınan “Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa etme” suçuna kısa bir bakış yapmaya çalışacağız.

Akıllı telefonlar, sunduğu teknolojik imkânlar nedeniyle artık günümüzde vazgeçilmezimiz hâline geldi. Akıllı telefonların bizlere sunduğu imkânlardan biri de karşı tarafla yapmış olduğumuz telefon görüşmelerini kaydetme kolaylığı sağlayan uygulamalardır. Peki, karşı tarafla yapmış olduğumuz telefon görüşmesini kaydetmek, bu kayıtları farklı amaçlarla kullanmak hukuki açıdan bizlere ne gibi sorunlar yaratabilir?

Öncelikle belirtmek gerekir ki kişinin, karşı tarafla yapmış olduğu telefon görüşmesini “sadece kaydetmesi” Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu için yeterli değildir. Kanun koyucu tarafından yasaklanan eylem, kaydın, karşı tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa edilmesidir. Telefon görüşmesini sadece kayda almak, diğer şartların da varlığı hâlinde suça teşebbüse konu olabilir. Ayrıca 5237 sayılı TCK’nın 134. maddesinde yaptırım altına alınan Özel Hayatın Gizliliğini İhlal suçuna konu olabilir. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 16/02/2015 tarih ve 2014/22867 Esas, 2015/2626 Karar sayılı ilamı da şu şekildedir; “…Sanığın, katılanlarla yaptığı telefon görüşmelerini kaydetme eyleminde, sanığın konuşmaların tarafı olması nedeniyle TCK'nın 133/1-3. maddesindeki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması ve aynı Kanunun 132/1-2. cümlesindeki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının somut olayda gerçekleşmediği, ancak eylemin TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir ise de; konuşma içeriklerinin taraflar arasında görülen hukuk davasına ilişkin olduğu dikkate alındığında, konuşma içeriklerinin, özel hayat kapsamında değerlendirilebilecek, katılanların başkalarının duymasını ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına dair kayıt niteliğinde olmadığı, bu itibarla katılanların özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğinden de söz edilemeyeceği anlaşılmakla, sanığın beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.”

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunun Faili

5237 sayılı TCK’nın 37/1 maddesine göre, suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.

Bu bağlamda, 5237 sayılı TCK’nın 132. maddesinin 3. fıkrasında yaptırım altına alınan Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçunun faili, haberleşmenin tarafı olan ve karşı tarafla yapmış olduğu telefon görüşmesini kayda alıp bu kaydı, karşı tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişidir. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 22/09/2014 tarih ve 2014/1712 Esas, 2014/18278 Karar sayılı ilamı da şu şekildedir; “…sanığın, bir süre duygusal arkadaşlık yaşadığı katılan ile birliktelikleri döneminde yaptığı özel bir telefon konuşmasını, katılanın rızası olmaksızın cep telefonuyla kaydederek, bilahare konuşma kaydını arkadaşı Fadime'ye göndermek suretiyle ifşa ettiği olayda; TCK'nın 132/2. maddesindeki suçun failinin haberleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişi veya kişiler olması gerektiği, sanığın, tarafı olduğu haberleşmenin içeriğini açıklaması nedeniyle, eylemin TCK'nın 132/3.maddesine uyan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek, olayda uygulama yeri bulunmayan aynı Kanun'un 132/2. maddesi uyarınca hüküm kurulması, Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden…”

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunun Mağduru

5237 sayılı TCK’nın 132. maddesinin 3. fıkrasında yaptırım altına alınan Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçunun mağduru, haberleşmenin tarafı olan ve yapmış olduğu telefon görüşmesi karşı tarafça kaydedilen, sonra da rızası dışında hukuka aykırı olarak alenen ifşa edilen kişidir.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Hukuka Aykırı Olarak Alenen İfşa

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21/05/2013 tarih ve 2012/1270 Esas, 2013/248 Karar sayılı ilamında da açıkça belirtildiği üzere, kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulü zorunludur. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusudur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, karşı tarafla yapılan telefon görüşmesinde, kendisine karşı işlenmekte olan örneğin hakaret, tehdit veya şantaj gibi bir suça ilişkin kanıt elde etme amacıyla yapılan kayıt ile ortada işlenmekte olan herhangi bir suç yokken yapılan kayıt farklıdır. Birinci durumda, ani gelişen olayda adli makamlara sunmak üzere delil elde etme amacı varken ikinci durumda böyle bir amaç yoktur ve planlı bir kayıt söz konusudur.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Öngörülen Yaptırım

5237 sayılı TCK’nın 132. maddesinin 3. fıkrasında yaptırım altına alınan Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı ceza öngörülmüştür.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Şikâyet

5237 sayılı TCK’nın 139/1 maddesinde, “Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.” hükmü amirdir.

Bu bağlamda, Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren altı (6) ay içinde şikâyette bulunması gerekir. Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse 6 ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Önödeme

Önödeme, 5237 sayılı TCK’nın 75. maddesinde düzenlenmiştir. TCK’nın 75/1 maddesine göre;

Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;

a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,

b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yüz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,

c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,

Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz.

5237 sayılı TCK’nın 132/3 maddesinde yaptırım altına alınan Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğünü yukarıda belirtmiştik. Öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı 6 aydan fazla olduğu için ve bu suç 5237 sayılı TCK’nın 75/6-a maddesinde sayılan suçlardan biri olmadığı için Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçlarında önödeme hükümleri uygulanmaz.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Uzlaştırma

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253/1 maddesinde belirtilen suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur.

5271 sayılı CMK’nın 253/1-a maddesi gereğince, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar uzlaştırma kapsamındadır. Bu bağlamda Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu da şikâyete bağlı bir suç olduğu için uzlaştırma kapsamındadır.

Bu suçtan yürütülen soruşturmada kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararı Verilebilir mi?

5271 sayılı CMK’nın 171. maddesinin 2. fıkrasına göre, uzlaştırma ve önödeme kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, Cumhuriyet savcısı, üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verebilir.

Görüldüğü üzere Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilmesi için ilgili suçun uzlaştırma ve önödeme kapsamında olmaması gerekir. Yukarıda belirttiğimiz üzere Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu uzlaştırma kapsamındadır. Bu nedenle şüpheli hakkında Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçundan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Tutuklama

Anayasa’nın 19. maddesi uyarınca bir kişinin tutuklanabilmesi, öncelikli olarak suç işlediği hususunda "kuvvetli belirti" bulunmasına bağlıdır. Bu, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur.

5271 sayılı CMK’nın “Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100/1 maddesine göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.

5271 sayılı CMK’nın 100/4 maddesine göre, sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

Bu bağlamda, hakkında 5237 sayılı TCK’nın 132/3 maddesinde yaptırım alınan Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçundan soruşturma ya da kovuşturma olan fail ile ilgili diğer şartların da varlığı hâlinde tutuklama kararı verilebilir. Ancak burada şu hususa da değinmek gerekir. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Yine 5271 sayılı CMK’nın 100/1 maddesine göre işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez. Bu nedenle tutuklamaya ilişkin kararlarda dikkate alınacak hususlardan biri de tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Görevli Mahkeme

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçlarında öngörülen ceza üst sınırı 10 yıldan fazla hapis cezası olmadığından, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun gereği bu suç için görevli yargı organı Asliye Ceza Mahkemeleridir.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Basit Yargılama Usulü

Basit yargılama usulü, 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir. Kanun metninden de açıkça anlaşılacağı üzere basit yargılama usulünün uygulanmasına karar vermek, mahkemenin takdirindedir. Basit yargılama usulünde, duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın hüküm verilir. Sanık hakkında mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir (1/4) oranında indirilir.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu için öngörülen ceza miktarı ve türü dikkate alındığında, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilemez.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Kararı Verilebilir mi?

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin 5. fıkrası gereğince, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, müsadereye ilişkin hükümler hariç, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi hâlinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için gereken şartlar 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasında belirtilmiştir. Buna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın; aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,

gerekir.

Bu bağlamda sanık hakkında Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçundan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise diğer şartların varlığı hâlinde HAGB kararı verilebilir.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçundan Verilen Hapis Cezası Adlî Para Cezasına Çevrilebilir mi?

5237 sayılı TCK’nın 49/2 maddesine göre, hükmedilen bir (1) yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır. Yine 5237 sayılı TCK’nın “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” kenar başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine göre kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adlî para cezasına çevrilebilir.

Bu bağlamda, sanık hakkında Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçundan hükmedilen hapis cezası 1 yıl veya daha az süreli hapis cezası ise diğer şartların varlığı hâlinde bu ceza adlî para cezasına çevrilebilir. Bu durumda uygulamada asıl mahkûmiyet, 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesi hükümlerine göre çevrilen adlî para cezasıdır.

5237 sayılı TCK’nın 52. maddesinin 2. fıkrasında, 1 gün karşılığı en az 20,00; en fazla 100,00 Türk Lirası olan adlî para cezası, 12/03/2024 tarih ve 32487 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7499 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile 1 gün karşılığı en az 100,00; en fazla 500,00 Türk Lirası olarak değiştirilmiş ve bu değişiklik 7499 sayılı Kanun’un 40/1-a maddesi gereğince 01/06/2024 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Buna göre suç tarihi 01/06/2024 öncesi olan Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçlarında, 1 gün karşılığı olarak en az 20,00; en fazla 100,00 Türk Lirası adlî para cezası verilmesi gerekirken, suç tarihi 01/06/2024 ve sonrası olan suçlarda, 1 gün karşılığı olarak en az 100,00; en fazla 500,00 Türk Lirası adlî para cezası verilmesi gerekir.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçundan Verilen Hapis Cezası Ertelenebilir mi?

5237 sayılı TCK’nın “Hapis cezasının ertelenmesi” kenar başlıklı 51. maddesinin 1. fıkrasına göre, işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;

a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,

b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.

Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz. Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.

Bu bağlamda, sanık hakkında Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçundan hükmedilen hapis cezası 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası ise diğer şartların varlığı hâlinde bu ceza ertelenebilir.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Dava Zamanaşımı

5237 sayılı TCK’nın 66/1 maddesine göre, Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,

b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,

c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,

d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,

e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, geçmesiyle düşer.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu için 5237 sayılı TCK’nın 132/3 maddesi gereğince 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğünü yukarıda belirtmiştik. Bu nedenle dava zamanaşımı 8 yıldır.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunda Koşullu Salıverilme

Bilindiği üzere mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz. Bu anlamda Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçundan yargılanıp hapis cezasına mahkûm edilen kişiler için de cezanın infaz edilebilmesinin ön koşulu mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesidir.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107/1 maddesine göre koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir. Aynı Kanun’un 107. maddesinin 2. fıkrası gereğince süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının yarısını infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107/2-f maddesi gereğince 5237 sayılı TCK’nın Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlardan (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar, cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Bu bağlamda Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçundan hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar için de koşullu salıverilme oranı 2/3’dir.

Ancak burada şu hususa da değinmekte fayda var. Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin “Doğrudan açık kuruma alınacak hükümlüler” kenar başlıklı 5/1-a maddesine göre, kasıtlı suçlardan toplam üç (3) yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm olanların cezaları doğrudan açık kurumlarda yerine getirilir. Bu bağlamda Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçundan 3 yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm olan hükümlülerin de cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilir.