MAKALE

Uyuşturucu Madde Suçlarında “Kullanma – Ticaret” Ayrımında Suç Kastının Belirlenmesi ve Temyiz Denetiminin Önemi

Abone Ol

Uyuşturucu veya uyarıcı madde suçları, Türk Ceza Hukuku uygulamasında hem yaptırım ağırlığı hem de koruma tedbirlerinin yoğunluğu nedeniyle en hassas alanlardan birini oluşturmaktadır. Özellikle kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu (TCK m. 191) ile uyuşturucu madde ticareti suçu (TCK m. 188) arasındaki ayrım, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında belirleyici bir role sahiptir. Bu ayrımın hatalı yapılması, bir yandan suçla etkin mücadeleyi zedeleyebileceği gibi, diğer yandan bireyin temel hak ve özgürlükleri bakımından telafisi güç sonuçlar doğurabilmektedir.

Bu nedenle suç kastının doğru tespiti, yalnızca maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından değil, aynı zamanda adil yargılanma hakkının bir gereği olarak da değerlendirilmelidir.

I. Suç Kastının Belirlenmesinde Temel Sorun Alanı

Uyuşturucu madde suçlarında yakalanan şüpheli veya sanıkların en sık ileri sürdükleri savunma, ele geçirilen maddenin ticaret amacıyla değil, kişisel kullanım amacıyla bulundurulduğu yönündedir. Bu noktada soruşturma ve kovuşturma makamlarının temel görevi, failin beyanlarıyla yetinmeden, somut olaya özgü objektif kriterler üzerinden maddi gerçeği tespit etmektir.

Zira TCK m. 188 kapsamında yürütülen soruşturmalarda tutuklama başta olmak üzere ağır koruma tedbirleri uygulanabilirken, TCK m. 191 kapsamında kalan eylemlerde kamu davasının açılmasının ertelenmesi, denetimli serbestlik ve tedavi gibi fail lehine sonuçlar doğmaktadır. Bu farklılık, yapılacak hukuki nitelendirmenin ne derece hayati olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

II. Yargıtay’ın Suç Kastına Yaklaşımı ve Yerleşik Kriterler

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve özel daire kararlarında, uyuşturucu madde bulundurmanın hangi amaçla gerçekleştirildiğinin tespitinde esas alınması gereken kriterler istikrarlı biçimde ortaya konulmuştur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.09.2012 tarihli kararında da açıkça vurgulandığı üzere, belirleyici unsur madde miktarı değil, bulundurmanın amacıdır.

Bu doğrultuda Yargıtay içtihatlarında öne çıkan kriterler şu şekilde özetlenebilir:

1. Satış, devir veya temine yönelik davranışların varlığı:

Sanığın müşteri araması, pazarlık yapması, numune göstermesi gibi eylemlerinin bulunup bulunmadığı titizlikle araştırılmalıdır.

2. Uyuşturucu maddenin paketleniş biçimi:

Maddenin çok sayıda, özenle hazırlanmış, eşit gramajlı küçük paketler halinde bulunması; hassas terazi, ambalaj malzemeleri gibi araçların ele geçirilmesi ticari amaç açısından güçlü emarelerdir.

3. Ele geçiriliş yeri ve koşulları:

Maddenin evde, işyerinde, araçta veya kamuya açık alanlarda ele geçirilmesi; sanığın yakalanma anındaki davranışları ve olayın gelişim süreci birlikte değerlendirilmelidir.

4. Madde miktarı:

Miktar tek başına belirleyici değildir. Yargıtay’a göre 0,1 gram dahi ticari amaçla bulundurulabileceği gibi, yüzlerce gramlık miktar da kişisel kullanım kapsamında değerlendirilebilir. Miktar, ancak diğer delillerle birlikte anlam kazanır.

5. Sanığın kişisel özellikleri:

Sanığın uyuşturucu kullanıp kullanmadığı, kullanım sıklığı, sosyal ve ekonomik durumu, geçimini ne şekilde sağladığı gibi olgular da kastın tespitinde dikkate alınmalıdır.

III. Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi ve Vasıflandırma Sorunu

Ceza muhakemesinin evrensel ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesi, uyuşturucu madde suçlarında vasıflandırma bakımından özel bir önem taşımaktadır. Yargıtay kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere, ticaret suçunun oluştuğu hususu her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanmadıkça, eylemin kullanmak için bulundurma kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Bu ilke, yalnızca beraat kararları bakımından değil, suçun vasfının belirlenmesi açısından da uygulanır. Hâkimin kanaati, yüzde yüz kesinliğe ulaşmadığı sürece, şüphe sanık lehine yorumlanmalıdır. Aksi yaklaşım, masumiyet karinesinin ihlali sonucunu doğurur.

IV. Temyiz Denetiminde Gerekçeli Kararın Önemi

Uyuşturucu madde ticareti suçlarında verilen mahkûmiyet kararlarının önemli bir kısmı, eksik gerekçe veya hatalı vasıflandırma nedeniyle Yargıtay denetiminden dönmektedir. İlk derece mahkemesinin, sanığın ticaret kastını hangi somut delillere dayanarak kabul ettiğini gerekçeli kararda açık ve denetlenebilir şekilde ortaya koyması zorunludur.

Salt madde miktarına dayanılarak verilen mahkûmiyet kararları, Yargıtay içtihatları karşısında bozma sebebi oluşturmaktadır. Bu yönüyle temyiz incelemesi, yalnızca hukuki denetim değil, aynı zamanda bireyin özgürlüğüne yönelik müdahalenin ölçülülüğünü sağlayan temel bir güvence işlevi görmektedir.

Av. Muhammet Berat IŞIKGÖR