T.C.
Yargıtay
10. Hukuk Dairesi
2020/6774 E., 2024/7542 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1646 Esas – 2019/1770 Karar
HÜKÜM/KARAR : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorlu 2. İş Mahkemesi
SAYISI : 2014/300 Esas, 2018/339 Karar
Taraflar arasındaki iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, davacı vekilinin temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili özetle; meydana gelen iş kazasında müvekkili ...'nın iş göremezliğe uğrayacak şekilde yaralandığı, kazanın meydana gelişinde davalı işverenin kusurlu olduğundan bahisle davacı kazalı ... için 1.139.885,00 TL maddi, 905.311,20 TL bakıcı gideri, 5.000,00 TL tedavi gideri, 300.000,00 TL manevi, eş ... için 200.000,00 TL manevi, çocuk ... için 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili özetle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle davacı kazalı ...'nın iş kazası nedeniyle %100 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı ve başkasının sürekli bakımına muhtaç olduğu, kazanın meydana gelişinde davacı kazalı ...'nın %25, davalının %75 oranında kusurlu olduğu kabulünden hareketle kazalı lehine 449.562,97 TL maddi, %50 hakkaniyet indirimi ile 452.655,60 TL bakıcı gideri, 120.000,00 TL manevi, eş lehine 40.000,00 TL manevi, çocuk lehine 30.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, tedavi giderine yönelik talebi reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle Mahkemece davacının aylık net ücretinin 1.800,00 TL olduğu gözetilerek bilirkişi raporunun ikinci seçeneği ve ıslah talepleri doğrultusunda davanın kabulü gerekirken, birinci seçenek doğrultusunda hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davacıya kazanın oluşumunda kusur atfedilemeyeceğini, davacının tamamen kusursuz olduğunu, davacılar lehine hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının düşük kaldığını, bakım gideri yönünden yapılan %50 oranınındaki hakkaniyet indiriminin fahiş olduğunu, vekalet ücretinin hatalı olarak hüküm altına alındığını, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalıya bilirkişi raporunda atfedilen kusur oranını kabul etmediklerini, kazanın oluşumunda davalı işverenin kusurunun bulunmadığını, bakıcı gideri hesabından davacının %25 oranındaki kusur oranı düşünülmeden rapor düzenlenmesinin hatalı olduğunu, davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminatın fahiş miktarda olup davacıların sebepsiz zenginleşmesine yol açtığını, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların istinaf başvurularının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı kazalı lehine 449.562,97 TL maddi, %50 hakkaniyet indirimi ve %25 Kusur indirimi ile 339.491,70 TL bakıcı gideri, 120.000,00 TL manevi,
Eş lehine 40.000,00 TL, çocuk lehine 30.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, Mahkemece hükme dayanak alınan hesap raporu seçeneğinde ki ücretin hatalı tespit edildiğini, hükme esas alınan ikinci ek hesap raporuna yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, bilinen aktif ve pasif dönemdeki kazancında 2. seçeneğin esas alınmasını, bilinmeyen pasif dönem net kazanç hesabında asgari ücretin 2,455 katı üzerinden hesaplama yapılarak çıkacak sonuca göre karar verilmesi taleplerinin de kabul görmediğini, müvekkilinin kusursuz olduğunu, davalının tam kusurlu olduğunu, hüküm altına alınan manevi tazminatların az olduğunu, bakıcı giderinden hakkaniyet indirimi yapılmasının hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, kusur oranlarını kabul etmediklerini, hesap raporunun hatalı olduğunu, bakıcı gideri hesabında davacının %25 oranındaki kusuru nedeniyle indirim yapılması gerekirken yapılmadığını, hüküm altına alınan manevi tazminatların fazla olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 417 nci maddesi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 13, 16, 20 ve 21 inci maddeleri ile 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 8 inci ve 31'inci maddeleri.
3. Değerlendirme
a. Davalı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz dilekçesinin süresinden sonra verilmesi hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar, davalı vekiline 06.08.2019 tarihinde e- tebliğ yoluyla tebliğ edilmiş; temyiz dilekçesi ise yasal süre geçirildikten sonra 04.09.2019 tarihinde verilmiştir. Açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz isteminin süreden reddine karar vermek gerekmiştir.
b. Davacılar Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamından, davacı kazalı ...'nın iş kazası nedeniyle başkasının bakımına sürekli muhtaç kalacak ve %100 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayacak şekilde yaralandığı, kazanın meydana gelişinde davacı kazalının %25, davalı işverenin %75 oranında kusurlu olduğu, davacı tarafın dava dilekçesinde hamur ustası olan davacı kazalının aylık net 2.000,00 TL ücret aldığını iddia ettiği, mahkemece ücret araştırması yapıldığı, ticaret odasının aylık net 1.000,00 TL ücret bildirdiği, Tek Gıda İş Sendikası'nın aylık net 1.800,00 TL ücret bildirdiği, İlk Derece Mahkemesince bir adet kök, iki tane de buna ek hesap raporu alındığı, son alınan ikinci ek hesap raporunun ticaret odasının bildirdiği ücrete göre hesaplama yapan seçeneğine itibar edildiği, 02.12.2016 havale tarihli kök hesap raporunda ticaret odasının bildirdiği ücret + 1 öğün yemek ücretinin dönem asgari ücretinin 1,468 katına isabet ettiği kabulünden üzerinden iş göremezlik zarar hesaplaması yapıldığı, davacının iş göremezlik zararının 385.011,68 TL, bürt asgari üzerinden hesaplanan bakıcı giderinin kusur indirimi yapılmamış haliyle 744.370,20 TL olarak bulunduğu, bu kök hesap raporuna taraflarca süresinde itiraz edildiği, bu itirazlar üzerine 21.08.2018 tarihli birinci ek hesap raporunun alındığı, raporda iki ihtimalli hesaplama yapıldığı, ilk ihtimalde yine ticaret odasının bildirdiği ücret+1 öğün yemek ücretinin dönem asgari ücretinin 1,468 katına isabet ettiği kabulü üzerinden iş göremezlik zararı hesaplandığı, davacı kazalının iş göremezlik zararının 664.714,58 TL, brüt asgari üzerinden hesaplanan bakıcı giderinin ise kusur indirimi yapılmamış haliyle 905.311,20 TL olarak bulunduğu, ikinci ihtimalde sendikanın bildirdiği ücret+1 öğün yemek ücretinin dönem asgari ücretinin 2,455 katına isabet ettiği kabulü üzerinden hesaplama yapıldığı, davacının iş göremezlik zararının 1.139.885,16 TL, bakıcı giderinin kusur indirimi yapılmamış haliyle 905.311,20 TL olarak bulunduğu, davacı tarafça birinci ek hesap raporuna itiraz edilmediği, raporun sendika seçeneğine göre talep arttırıldığı, davalı tarafın süresinde birinci ek hesap raporuna itiraz ettiği, bu aşamada davacının 2017 yılında malulen emekli olduğu 01.08.2017 tarihinden itibaren aylık aldığının anlaşıldığı, Mahkemece bu husus gözetilerek yeniden rapor düzenlenmesi için 21. celsede dosyanın hesap bilirkişine tevdi edilmesine karar verildiği, mahkemece hükme dayanak kılınan 06.11.2018 tarihli ikinci ek hesap raporunda yine iki ihtimalli hesaplama yapıldığı, ilk ihtimalde yine ticaret odasının bildirdiği ücret+1 öğün yemek ücretinin dönem asgari ücretinin 1,468 katına isabet ettiği ve aktif dönemin 01.08.2017 tarihinde sona erdiği kabulleri üzerinden iş göremezlik zararı hesaplandığı, davacı kazalının iş göremezlik zararının 449.562,97 TL, brüt asgari üzerinden hesaplanan bakıcı giderinin ise kusur indirimi yapılmamış haliyle 905.311,20 TL olarak bulunduğu, ikinci ihtimalde sendikanın bildirdiği ücret+1 öğün yemek ücretinin dönem asgari ücretinin 2,455 katına isabet ettiği ve aktif dönemin 01.08.2017 tarihinde sona erdiği kabulleri üzerinden hesaplama yapıldığı, davacının iş göremezlik zararölge Adliye Mahkemesinin temyiz incelemesine konu kararında bakıcı giderinden ayrıca davacının %25 oranındaki kusuru oranında da indirim yapılarak sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının veya ölümü halinde yakınlarının maddi zararının hesabında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı işyeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret gözönünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Öte yandan İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda "sürekli işgöremezlik" olarak adlandırılan bedensel zararlara "kalıcı sakatlık" denildiği gibi, Yargıtay kararlarında ve Adli Tıp Kurumu raporlarında "beden gücü kaybı" veya "çalışma gücü kaybı" ya da "meslekte kazanma gücü kaybı" da denilmektedir.
Adli Tıp dilinde, "kalıcı" bedensel zararlar organ yitimi ve organ zayıflaması olarak ikiye ayrılmaktadır. Sürekli işgöremezlik zararları, beden gücü kayıp oranlarına göre de ayrılmakta, bunlar: 1- Sürekli kısmî işgöremezlik, 2- Sürekli tam işgöremezlik olarak adlandırılmaktadır.
Sürekli kısmî işgöremezlik, organ eksilmesi veya organ zayıflaması nedeniyle beden gücünün belli bir oranda azalması durumudur. Bu durumdaki kişi çalışmasını sürdürebilir ise de, yaşıtlarına ve aynı işi yapanlara göre (sakatlığı oranında daha fazla güç ve çaba harcayacağından), kazançlarında bir azalma olmasa bile (sakatlığı oranında) tazminat isteme hakkı bulunduğu kabul edilmekte; buna Yargıtay kararlarında "güç kaybı-efor kaybı" tazminatı denilmektedir.
Sürekli kısmî işgöremezlik durumundaki kişi, çalışan ve kazanç elde eden biri olmayıp da işsiz, yaşlı, emekli, ev kadını, çocuk olsa bile, bunlar günlük yaşamlarını sürdürürlerken "sakatlıkları oranında zorlanacak olmaları" nedeniyle tümünün "güç kaybı tazminatı" isteme hakları bulunduğu kabul edilmektedir.
Sürekli tam işgöremezlik, beden gücünün bütünüyle yitirilmesi durumudur. Bu durumdaki kişi artık çalışamayacak ve kazanç elde edemeyecektir. Bu nedenle tazminatı yüzde yüz oranı üzerinden hesaplanacak, giderek başkasının yardımıyla yaşamını sürdürmesi zorunluluğu varsa, ayrıca tazminat bakıcı giderleri de eklenecektir (Ç. Ahmet Çelik: Trafik Kazalarında Tazminat ve Sigorta Hukuk ve Ceza Sorumluluğu, ... Yayınevi, Nisan 2017, s: 385vd.).
Önemle vurgulamak gerekir ki TBK'nın 55 inci maddesinin emredici hükmü karşısında tazminatın kapsamını belirleme biçimi ve tazminattan yapılacak indirimler ve sıralaması 818 sayılı BK'nın 43 üncü ve 44 üncü ile 6098 sayılı TBK'nın 51 inci ve 52 inci maddelerinde belirtilen durumların varlığı hâlinde ancak hâkim tarafından tazminattan indirim yapılabilecektir.
TBK'nın 51 inci maddesine (BK' nın 43 üncü md) göre hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak tazminatı belirleyecektir. Buna göre; öncelikle hâkim zarar görenin kusuru varsa bu kusur oranında tazminattan indirim yapabilecektir.
Ayrıca TBK'nın 52 inci (BK' nın 44.md) maddesine göre zarar gören; zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. TBK'nın 52 inci maddesinde hakime tanınan geniş yetki ölüm nedeniyle uğranılan zararlarda ve bedensel zararlarda 55 inci madde ile açık biçimde kısıtlanmıştır.
TBK'nın 55 inci maddesi hükmünde yer alan "Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” cümlesinde de geçen “Hesaplanan tazminat,… ” ibaresi ile ifade edilen, kuralın gerekçesinde de belirtildiği üzere Kanun’un 49 ila 52 inci maddeler hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanan tazminattır. Başka bir ifadeyle hesaplanan tazminat, Kanun’un zararın ve tazminatın belirlenmesini düzenleyen 50 inci ve 51 inci maddeleri ile tazminatın indirilmesine veya tamamen kaldırılmasına ilişkin esasları hükme bağlayan 52 inci maddesi ve 55 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümleleri uyarınca belirlenmektedir (Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 25.12.2019 tarihli ve 2019/34 E., 2019/97 K. sayılı kararı).
Anılan madde hükmünde yer alan düzenleme ile hesaplanan tazminat üzerinden yalnızca tazminatın çok olduğu gerekçesi ile indirim yapılamayacağını ya da sadece tazminatın az olduğu gerekçesi ile artırım yapılamayacağını düzenlemek suretiyle miktarın çokluğuna dayanılarak yapılacak olası bir indirim ile zarar görenin mülkiyet hakkının ve benzer şekilde sadece miktarın azlığına dayanılarak yapılacak olası bir artırım ile zarar verenin mülkiyet hakkının sınırlandırılamayacağını hüküm altına almaktadır (AYM’nin 25.12.2019 tarihli ve 2019/34 E., 2019/97 K. sayılı kararı).
Tazminatın amacı zararın tazmin edilmesini sağlamaktır. Hesaplanacak tazminatın azami miktarı gerçek zarar ile sınırlıdır. Bu yönüyle TBK’nın 55 inci maddesindeki “hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” ibaresi hesaplanan tazminatın yalnızca miktar gözetilerek azaltılamayacağını öngörmek suretiyle zarar görenin mülkiyet hakkı kapsamındaki meşru beklentisini korumaktadır. Öte yandan aynı nedenle tazminat miktarının artırılamamasına ilişkin kural fazla tazminat ödenmesini engellemek suretiyle, zarar verenin mülkiyet hakkını da korumakta, zarar veren ve zarar gören tarafların menfaatlerini adil bir şekilde dengelemektedir.
Kanun koyucunun bedensel zararlar konusunda tarafların yıkımına yol açacak yüksek miktarda tazminat hesaplanmasının dahi hakkaniyet düşüncesiyle indirime konu edilemeyeceği yönündeki tutumu konunun hassasiyetini de ortaya koymaktadır.
Ayrıca gerek mülga BK’nın 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nın 56 ncı maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Somut olayda davalı iş yerinde sendikal yapılanma olmadığı ve dolayısıyla davacı kazalının sendikalı olmadığı açık olduğunda göre mahkemece sendika tarafından bildirilen ücret üzerinden yapılan hesaplamaya itibar edilmemiş olması yerinde ise de TÜİK ve meslek odasından araştırma yapılmaksızın Ticaret Odasının bildirdiği ücret üzerinden yapılan hesaplama ile sonuca gidilmesi yerinde görülmemiştir. Yine bakıcı giderine ilişkin olarak belirlenen maddi tazminattan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55 inci maddesinin ilk fıkrasının üçüncü cümlesi hükmüne açıkça aykırı olacak ve haksız fiil sorumlusu lehine ve fakat bakıma muhtaç sigortalı ve onun aile bireyleri aleyhine sonuç yaratacak şekilde sağlıklı bir insan için geçerli olan kadar bir bakiye ömrü olmadığı ve aile içi bakım dayanışması gerekçe gösterilerek, hakkaniyet indirimi yapılması isabetsiz olduğu gibi davacıların tamamı lehine hüküm altına alınan manevi tazminatların az takdir edilmesi de hatalı olmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, sigortalının yaptığı iş, yaşı, kıdemi belirtilmek suretiyle TÜİK’den ve meslek odasından bilinen devrede kazalı sigortalının alabileceği ücretleri sormak, elde edilecek sonuçları dosyadaki diğer verilerle birlikte değerlendirip davacı kazalının gerçek ücretini usuli kazanılmış hakları da dikkate almak suretiyle tereddütsüz olarak belirlemek, sonrasında davacı kazalının iş göremezlikten kaynaklanan maddi zararını yeniden hesaplatmak, belirlenen 905.311,20 TL bakıcı giderinden sadece davacı kazalının %25 kusuru oranında indirim yapılabileceğini ve fakat hakkaniyet indirimi yapılmaması gerektiğini göz önünde bulundurmak, davacıların manevi tazminat talepleri noktasında yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda manevi tazminat tutarlarını belirlemek ve usuli kazanılmış hakları da dikkate alarak çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1.Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin süreden REDDİNE,
2.Davacılar vekilnin temyiz itirazları yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
3.Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine,
4.Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.