T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
2025/7850 E., 2025/6258 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Ceza Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı vekili, icra mahkemesine başvurusunda, takip dışı (üçüncü kişi) davalı ...nin, 89/1 haciz ihbarnamesine itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, İİK'nun 338/1. maddesi hükmüne göre şirket yetkilisi sanığın cezalandırılmasını ve üçüncü kişi davalı hakkında İİK'nun 89/4. maddesine göre tazminata mahkum edilmesini talep ettiği, mahkemece sanığın beraatine ve tazminat davasının reddine dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 2016/13582 Esas ve 2018/7966 Karar sayılı ilamıyla, sanık hakkında İİK’nun 338. maddesi uyarınca kurulan hükmün onanmasına, tazminat talebine ilişkin kurulan hükmün bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası mahkemece tazminat davasının reddine dair verilen kararın temyizi üzerine Dairemizin 09/05/2023 tarihli, 2022/4999 Esas ve 2023/3173 Karar sayılı ilamıyla tazminat talebi yönünden "...Somut olayda, dava dışı borçlu şirket ile davalı arasında düzenlenen sözleşme uyarınca, borçlu şirketin davalıdan 2013 tarihinde 191.133,29 TL alacağı bulunduğu, yüklenici işi yapan borçlu firmanın 2013 yılında 3.405.253,33 TL fatura düzenlediği, 2014 yılında yüklenici ile davalı arasında düzenlenmiş herhangi bir fatura bulunmadığı, yine 05.02.2014 tarihi itibari ile dava dışı borçlu şirketin 30.997,15 TL alacağının bulunduğu, bunun yanında davalı ile dava dışı şirket arasında düzenlenen sözleşme uyarınca belirlenen ödeme tarihi gözetildiğinde İİK'nın 89/1. maddesi gereğince düzenlenen haciz ihbarı tebliği tarihi itibari ile davalı şirketin muaccel borcunun bulunduğu anlaşılmış olup, mahkemece yetersiz gerekçe ile alacağın muaccel olmadığının belirtilmesinin isabetsiz olduğu" gerekçesi ile kararın bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, tazminat talebinin reddine karar verildiği ve kararın davacı/alacaklı tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
Somut olayda; mahkemece, Dairemizin 09/05/2023 tarihli, 2022/4999 Esas ve 2023/3173 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildiği, bozma sonrası yapılan yargılamada bozma gereklerine uyulmaksızın karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi halinde, (HUMK 429, HMK 363 ve devamı maddeleri) mahkeme artık bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozmaya uyma kararı, lehine bozma yapılan taraf için usule ilişkin kazanılmış hak doğurur (HGK 2010/9-71 E., 2010/87 K.).
O halde mahkemece, alacaklının usuli kazanılmış hakkı da nazara alınarak hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılması ile oluşacak sonuca ve HMK’nın 297/2. maddesine uygun karar verilmesi gerekir.
Mahkemece bozma sonrası yapılacak iş, uyulmasına karar verilen Dairemizin 09/05/2023 tarihli, 2022/4999 Esas ve 2023/3173 Karar sayılı bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmesidir.
Bu durumda, bozma ilamına uyulması ile oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek, hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince, bilirkişi raporunda 05.02.2014 tarihi itibari ile muaccel olduğu belirtilen 30.997,15 TL alacak yönünden tazminatın kabulüne karar verilmesi gerekirken, usuli kazanılmış hak ilkesi ihlal edilerek davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de;
Somut olayda, mahkemece üçüncü kişinin haciz ihbarnamesine vekili aracılığıyla verilen cevabı kapsamında iddia edilen suçun unsurları itibariyle oluşmayacağı ve bundan kaynaklı tazminata dair sorumluluğun da doğmayacağı gerekçesiyle tazminat isteminin reddine karar verildiği anlaşılmış olup, her ne kadar davaya konu haciz ihbarnamesine vekil tarafından itiraz edilmiş ise de; vekil tarafından yapılan itiraz ancak ceza hukuku anlamında suçun oluşumunu ve cezaların şahsiliği prensibi gereğince vekilin beyanlarından dolayı asilin cezalandırılmasını engeller. Ancak vekilin asil adına yapmış olduğu itiraz hukuki anlamda geçerli olup, tazminat davası açısından asili bağlayacağı ve bu nedenle eğer şartları var ise tazminata hükmedilmesini gerektirir.
İİK’nun 89/4. maddesine göre “üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini tetkik merciinde ispat ederek üçüncü şahsın İİK'nun 338/1. maddesi hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. Tetkik mercii, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.” hükmü karşısında haciz ihbarnamesine verilen cevabın gerçeğe aykırı olduğu iddiası nedeniyle üçüncü kişinin cezalandırılması isteği cezanın kişiselliği prensibi de dikkate alınmak suretiyle ayrı bir yargılama usulüne tabi olup, tazminat istemi yönünden davanın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerekeceğinden, mahkemece anılan gerekçe uyarınca karar verilmesi de hatalı olduğundan, kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:
Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.10.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi.