KARARLAR

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA SAHTE FATURA DÜZENLEME SUÇUNDA KARİNELER

Abone Ol

ÖZ

VUK m.359 hükmü ile birtakım kaçakçılık suçları ihdas edilmiştir. Bu suçlardan en çok karşımıza çıkanı ise Sahte Fatura Düzenleme Suçudur. İşbu suçun cezası, 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası olup bu suçla vergi kaybına neden olunması halinde üç kat vergi ziyaı cezası kesilmektedir. Bu suçun oluşumu ve sübutu bakımından Yargıtay birtakım karineler öngörmüştür.

Karine, varlığı bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olguya ilişkin sonuç çıkartmaktır. Bu doğrultuda sahte fatura düzenleme suçunda, sanığın gerçekten bir mal ya da hizmet alım-satımı ilişkisi içinde olup olmadığına yani faturanın gerçekten sahte düzenlenip düzenlenmediğine yönelik zamanla birtakım karineler ortaya çıkmıştır.

Yargıtay’ın sahte fatura düzenleme suçu konusunda sanığın suçu işlediğine yönelik başlıca karineler, beyan edilen vergi matrahı ile sermayenin uyumlu olup olmadığı, sanığın ilişkide olduğu mükellefler hakkında karşıt inceleme yapılıp yapılmadığı, yoklamalarda işletmenin faal olup olmadığı, sık adres değiştirip değiştirmediği, üretimi yapacak kapasiteye sahip olduğunu gösteren; depo, emtia, işçi, stok bulunup bulunmadığı, Ba/Bs bildirimlerinin uyumlu olup olmadığı, alış yaptığı firmaların sahte fatura suçlarını işleyip işlemediği, sanığın vergilerini düzenli beyan edip ödeyip ödemediği vb.lerdir.

Bunların biri ya da birkaçının bulunmaması, somut olaya göre değişmekle birlikte sanığın mezkûr suçu işlediğine delalet etmektedir. Ancak, bu karineler aksi ispat edilebilir nitelikte olduğundan, kategorik olarak sanığın suçu işlediğini göstermez.

Bu doğrultuda, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin sahte fatura düzenleme suçuna ilişkin olarak verdiği bir kararını tahlil edeceğiz. Bunun yanında sahte fatura düzenleme suçuna ilişkin karineler konusunda Yargıtay içtihatlarının istikrarlı olduğunu da ifade etmemiz gerekmektedir.

GİRİŞ

Vergi Usul Kanunu m.359’da birtakım vergi suçları öngörerek bunların ceza mahkemelerinde yargılanarak hapis cezası ile cezalandırılmasını hükme bağlamıştır.[1] Bu suçlardan en çok işlenen ve dolayısıyla mahkemelerde dava konusu edilen suç tipi, sahte fatura düzenleme suçudur.

08.04.2022 tarih ve 7394 sayılı kanunla Vergi Usul Kanununda yapılan değişikliklerle birlikte mezkûr suçun cezasında üst sınırın arttırılarak sekiz yıla çıkartılmıştır. Ayrıca işbu suçun işlenmesiyle vergi ziyaına sebep olunduysa VUK m.344/2 mucibince ziyaa uğratılan verginin üç katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilmektedir.

Görüldüğü üzere, sahte fatura düzenlenme suçunun hem adli hem de idari açından ciddi sonuçları bulunmaktadır. Bu nedenle, suçun oluşup oluşmadığının ve oluştuysa sanığa isnat edilip edilmeyeceğinin belirlenebilmesi son derece önemlidir. Bu bağlamda Yargıtay, müstakar içtihatlarıyla birtakım karineler ihdas etmiş olup somut olayda suçun oluşup oluşmadığı ve sanığa isnat edilebilirliği bu karineler ışığında tespit edilebilmektedir.

Bu bağlamda, önemli karinelerin yer aldığı Yargıtay 11.Ceza Dairesi’nin E. 2019/6291, 2021/11657 K. ve 07.12.2021 T. Sayılı Kararını işbu makalede inceleyeceğiz.

I. SAHTE FATURA DÜZENLEME SUÇU

Sahte fatura, halk arasında naylon fatura olarak da bilinmektedir. Uygulamada genelde, düzenleyenler bunu komisyon karşılığında yapmakta; kullananlar ise giderlerini fazla göstererek matrahtan düşürmek ve dolayısıyla daha az vergi ödemek ya da KDV iadesi almak amacıyla kullanmaktadır.[2]

VUK m.359/2-b hükmüne göre, “Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler… üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.”

Görüldüğü üzere kanun, sahte faturanın tanımını yapmıştır. Buna göre, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen fatura, sahte faturadır. Söz gelimi, ortada gerçek bir alım, satım ya da kiralama yokken bunlar varmış gibi düzenlenen fatura, sahtedir. Vergi kaybına sebebiyet verilmesi sahte fatura düzenleme suçunun unsuru değildir. Ancak çoğu zaman vergi matrahını düşürmek veya iade almak gibi nedenlerle somut suçun işlendiğini öngören kanun koyucu, sahte fatura düzenleme suçuyla vergi kaybına neden olunması halinde VUK m.344/2 uyarınca kayba uğratılan verginin üç katı vergi ziyaı cezası kesilmesini öngörmektedir.

Sahte fatura düzenleme suçunun oluşabilmesi için her şeyden önce düzenlenen faturanın kanunda öngörülen zorunlu unsurları taşıması gerektiği aksi halde, işlenemez suç söz konusu olacağı yönünde bir uygulama vardı.[3] Zira VUK m.227/3 hükmüne göre, Elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekenler de dâhil olmak üzere, bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun E:2018/11-427, K:2018/517 ve 08.11.2018 T. Sayılı İlamında Vergi Usul Kanununun şekil şartları eksik faturayı mükellef hakkında yapılacak idari denetimlerde usul hükümlerine riayet edilmeden hazırlanmış fatura kabul ederek ilgili denetimlerde dikkate almamak için VUK 227(3) maddede bu tür faturaların düzenlenmemiş sayılacağı hükmüne yer verdiğini, bu maddenin kaçakçılık suçlarına yönelik olmadığını bildirmiştir.[4]

Bu doğrultuda, TCK’da yer alan belgede sahtecilik suçlarında öğreti ve yargı, suçun oluşabilmesi için belgenin iğfal (aldatma) kabiliyetinin bulunması gerektiğini ifade etmektedir.[5] Ancak sahte fatura suçlarında iğfal kabiliyetinin bulunması aranmamaktadır. Bu yönde;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2018/11-427, K:2018/517 ve 08.11.2018 T. Sayılı İlamı

VUK’un 359.maddesinin b fıkrasında düzenlenen sahte belge düzenlemek veya kullanmak sureti ile kaçakçılık suçlarında VUK’un 230 ve devamı maddelerine yollama yapan aynı Kanun’un 227. Maddesinin 3. Fıkrasındaki düzenleme gerekçe gösterilerek belgede bulunması gereken zorunlu bilgilerin (şekli unsurların) suçun unsuru olarak kabul edilmesi ve buna bağlı olarak da VUK’daki aldatma kabiliyetinin TCK’da düzenlenen sahtecilik suçları gibi şekil yönünden de değerlendirilmesi gerektiğinin kabul edilmesi Vergi Usul Kanunu’nundaki düzenlemeler açısından kanun koyucunun amaçlamadığı yanılgılı uygulamalara ve sonuçlara yol açabileceği gözetilmelidir. Bu nedenlerle VUK’un 359. Maddesindeki vergi kaçakçılığı suçuna cezai müeyyide getiren sahte belge düzenleme ve kullanma suçları ve kavramları ile TCK’daki sahtecilik suçları ve kavramlarının birebir eşleştirilmesinin, aynı anlamların yüklenmesinin şekil şartları ve aldatma yeteneği yönünden aynı denetime tabi tutulmasının doğru olmayacağı kabul edilmelidir.”

Hükmünü haizdir.

Sahte fatura düzenleme suçundan dolayı dava açılmadan önce vergi idaresinin mütalaasının alınması dava şartıdır.[6]

Zira VUK m.367/1 hükmüne göre, “Yaptıkları inceleme sırasında 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden Vergi Müfettişleri ve Vergi Müfettiş Yardımcıları tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık tarafından keyfiyetin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi mecburidir.”

Cumhuriyet Başsavcılığının inceleme dışında haricen suçun işlendiğini öğrenmesi halinde savcılık, durumu ilgili vergi idaresine bildirmeli, inceleme talep etmelidir. Kamu davası, inceleme nihayetlendirilene kadar açılamayacaktır.

II. YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ KARARI

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, müstakar Yargıtay içtihatları ile sahte fatura suçuna ilişkin birtakım karinelere yer verilmiştir.

Bu doğrultuda, Yargıtay 11.Ceza Dairesi’nin E. 2019/6291, 2021/11657 K. ve 07.12.2021 T. Sayılı İlamında bu karinelerin büyük bölümüne yer verilmektedir. Buna göre;

1. Suça konu faturaların sanık ...´ya gösterilerek yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını söylemesi halinde temin edilecek yazı ve imza örnekleri ile faturalardaki yazı ve imzaların sanık ...´e ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması,

2. Faturaları kullandığı belirlenen mükellefler hakkında karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediğinin ilgili vergi dairesinden sorulması, düzenlenmiş ise onaylı örneklerinin getirtilmesi,

3. Aynı mükellefler hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmış ise dosyalarının getirtilip incelenerek ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya alınması,

4. Gerektiğinde, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için; faturaları düzenleyen mükellefe ait mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyelerinin, teslim ve tesellüm belgelerinin, bedelinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun ve kanıtlama yeterliliği olan banka hesaplarının ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler ile faturaları düzenleyen mükellefin yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığına ilişkin belgelerin getirtilmesi, faturaları düzenleyen mükellef ile kullanan mükellefin ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması… gerekir.

III. KARİNELERİN İNCELENMESİ

1. Faturalardaki Yazı ve İmzaların Sanığa Ait Olup Olmadığı Konusunda İmza İncelemesi Yapılması Gerekir.

Her şeyden önce, faturada yer alan yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması gerekir. Bunun için bilirkişi marifetiyle imza incelemesi yapılması zorunludur.

Ceza yargılamasında sanığın mahkumiyeti için her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillere yer verilmesi gerektiğinden[7] imzanın sanığa ait olup olmadığı kesinleştirilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi hukuka aykırı olacaktır. Bu nedenle uygulamada, derece mahkemelerince imza incelemesi yaptırılmadığından bahisle çok sayıda bozma kararı verilmektedir.[8]

2. FATURALARI KULLANDIĞI BELİRTİLEN MÜKELLEFLER HAKKINDA KARŞIT İNCELEME YAPILMASI GEREKİR.

Karşıt inceleme; başlanılan ve devam eden bir vergi incelemesinde kullanılmak üzere, incelenen mükellef ile ilişkisinden dolayı başkaca mükellefin defter, kayıt ve belgelerinden yararlanılarak yapılan incelemeleri ifade etmektedir.[9]

Sahte fatura düzenleme fiili, bu faturayı kullanarak ya da komisyon karşılığında başkalarının kullanmasını sağlayarak vergi matrahını azaltmak, KDV iadesi alabilmek gibi amaçlar doğrultusunda işlenmektedir. Bu itibarla genel olarak bir düzenleyen ve kullanan bulunmaktadır.

Bu nedenle, sanığın sahte fatura düzenleyip düzenlemediğinin tespitinde Yargıtay, istikrarlı olarak karşıt inceleme raporu aramaktadır. Zira sahte faturayı düzenleyen kişinin ilişki içerisinde olduğu, alım satım vb., kişi veya kişilerin bu sahte faturayı kullanıp kullanmadığı, taraflar arasındaki ilişkin mahiyetinin ne olduğu ancak karşıt inceleme raporlarının düzenlenmesiyle tespit edilebilir.

Bu nedenle Yargıtay, sahte fatura düzenlemeden hakkında kamu davası açılan sanığın ilişkide olduğu mükellefler hakkında karşıt inceleme yapılmamasını bozma nedeni yapmaktadır. Karşıt inceleme yapılmalı ve sanık ile ilişkili olan mükelleflere ilişkin işbu inceleme raporları birlikte değerlendirilerek faturanın gerçekten sahte olup olmadığı tespit edilmelidir.

3. AYNI MÜKELLEFLER HAKKINDA DAVA AÇILIP AÇILMADIĞININ ARAŞTIRILMASI, DAVA AÇILMIŞ İSE DOSYALARININ GETİRTİLİP İNCELENEREK İLGİLİ BELGELERİN ONAYLI ÖRNEKLERİNİN DOSYAYA ALINMASI GEREKİR.

CMK m.10 hükmüne göre, kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir. CMK m.11 hükmüne göre, Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8’inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.

Yukarıda izah edildiği üzere sanığın ilişkide olduğu mükellefler hakkında düzenlenen karşıt inceleme raporları doğrultusunda kamu davası açılmışsa dosyaların birleştirilmesi elzemdir. Zira sanıklar arasında iştirak iradesinin tespiti ve ticari ilişkinin gerçek olup olmadığı birlikte değerlendirilerek sonuca daha sağlıklı ulaşılacaktır.[10]

4. FATURALARI DÜZENLEYEN MÜKELLEFE AİT MAL VE PARA AKIŞINI GÖSTEREN SEVK VE TAŞIMA İRSALİYELERİNİN, TESLİM VE TESELLÜM BELGELERİNİN, BEDELİNİN ÖDENDİĞİNE İLİŞKİN TİCARİ TEAMÜLE UYGUN VE KANITLAMA YETERLİLİĞİ OLAN BANKA HESAPLARININ VE KASA MEVCUDUYLA UYUMLU GEÇERLİ BELGELER İLE FATURALARI DÜZENLEYEN MÜKELLEFİN YETERLİ MAL GİRİŞİ VEYA ÜRETİMİ OLUP OLMADIĞINA İLİŞKİN BELGELERİN GETİRTİLMESİ, FATURALARI DÜZENLEYEN MÜKELLEF İLE KULLANAN MÜKELLEFİN TİCARİ DEFTER VE BELGELERİ ÜZERİNDE KARŞILIKLI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPTIRILMASI… GEREKİR.

Fatura ve belgelerin gerçek hizmet ifası ya da alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi bakımından; mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyelerinin, teslim tesellüm belgelerinin, bedelin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun ve kanıtlama yeterliliği olan banka hesaplarının veya geçerli ödeme belgelerinin, faturayı kullanan yönünden yeterli mal girişi olup olmadığının, faturayı düzenleyen yönünden yeterli üretim, mal girişi ya da stoku olup olmadığının da araştırılması önemlidir.[11]

Bunun doğrultuda, sevk ve taşıma irsaliyeleri, banka hareketleri, kayıtlı araç ve depoların bulunup bulunmadığı, BA-BS formlarının[12] uyumlu olup olmadığı, sigortalı çalışanlarının olup olmadığı, varsa sayısı ve sanığın hısımı olup olmadığı, beyan edilen ticari iş hacminin olup olmadığı, yoklamalarda adresinde bulunup bulunmadığı, sık adres değiştirip değiştirmediği, vergi borcunun bulunup bulunmadığı, faturayı düzenleyen mükellefle kullanan mükelleflerin ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılıklı inceleme yapılıp yapılmadığı gibi hususlarının tespit edilmesi gerekmektir.

Bu yönde;

Danıştay 4.Dairesi E. 2016/21035, 2020/5296 K. ve 08.12.2020 T. Sayılı İlamı;

Belirtilen tespitlerin değerlendirilmesinden, anılan mükelleflere ait herhangi bir depo, şube olmaması, iş hacmi ile irtibatlandırılabilecek yeterli miktarda emtia ve işçilerinin olmaması, katma değer vergisi matrahları toplamı ile davacıdan mal ve hizmet aldığını bildirenlerin bildirimleri arasında büyük farklar bulunması, yapılan yoklamalardaki tespitlerden beyan edilen ciroları ile bu miktarda işi yapabilecek kapasiteye sahip olmamaları, alışlarının çoğunun sorunlu mükelleflerden yapılmış olması tespitleri dikkate alındığında, adı geçen mükellefler tarafından düzenlenen faturaların sahte olduğu sonucuna varılmıştır. Bu itibarla yukarıda vergi tekniği raporları özetlenen mükelleflerden alınan faturalar nedeniyle davacı adına yapılan cezalı tarhiyatlarda hukuka aykırılık bulunmadığından mahkeme kararının bu mükelleflerden alınan faturalara isabet eden cezalı tarhiyatlara ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Yargıtay 21. CD E.2016/1660, K.2016/4663 ve T.25.05.2016 Sayılı İlamı;

“Sanığın yetkilisi olduğu kabul edilen şirketin 2006 takvim yılında sahte fatura düzenlediğinin kabul edildiği olayda; dosyada bulunan üç bilirkişi raporundan ikisinde şirketin faal olduğunun, işçi çalıştırdığının ve verilmediği iddia edilen beyannamelerin sonradan verildiğinin tespitinin yapıldığı görülmekle, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak derecede belirlenmesi amacıyla; sahte olduğu iddia olunan faturaları kullanan şirketlerin bazıları hakkında karşıt inceleme yapıldığı görülmekle, sahte fatura kullanan ilgili şirketlerin vergi tekniği ve ek raporları getirtilerek, şirket yetkilileri hakkında dava açılmış olup olmadığının ilgili vergi dairesinden araştırılması, açıldığının tespiti halinde mümkünse birleştirilmesi mümkün olmadığı takdirde dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim ve tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun, kanıtlama yeterliliği olan banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler, faturaları kullananların yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da dikkate alınarak faturaları kullanan şirketler ile sanığın ticari defter ve belgeleri üzerinde gerekli görülmesi halinde bu eksiklikler giderildikten sonra üç kişilik bilirkişi heyetine incelemesi yaptırılması…”

Hükmünü haizdir.

Bu doğrultuda, uygulamada özellikle komisyon karşılığında sahte fatura düzenlenmesi yaygın olduğundan kişinin komisyoncu mu yoksa gerçekten esnaf veya tacir mi olduğunun belirlenebilmesi önem arz etmektedir.

VUK m.229’a göre, fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.

Şu hâlde, kişinin fatura düzenlemesi mal veya hizmet sattığını göstermektedir. İşte, kişinin sahte fatura karşılığında komisyonculuk mu yaptığı yoksa gerçekten bir mal veya hizmet mi sattığının tespitinde yargı organlarınca getirilen kriterler önemlidir.

Önemli miktarı ihtiva eden sahte fatura düzenleyen kişi; gerekli sermayeye, mala, stoğa, işçiye, üretim kapasitesine ve organizasyona sahip değilse faturaların sahte olduğu karine olarak kabul edilmektedir. Bu durumda aksinin ispatını yapmak, bu kişiye düşmektedir. Yargı organları da bu durumdaki kişiyi sahte fatura komisyoncusu olarak görmekte ve aksinin ispatını artık bu kişiye bırakmaktadır. Bu doğrultuda, kişinin zamanında vergisini beyan etmemesi ve ödenmemiş vergi borcunun bulunması hususu da zaman zaman yargı makamlarınca aleyhe yorumlanmaktadır. [13]

Bu yönde;

Yargıtay 11.CD E. 2012/26578, K. 2014/11423 ve T. 10.06.2014 Sayılı İlamı;

Sanığa ilişkin yoklamada 40 metrekarelik işyerinde 1 masa 1 sandalye ve telefon olduğu, işçi çalıştırılmadığı, kiralık 1 adet kamyonu bulunduğu, Ba formunda mal alışı yaptığını beyan ettiği mükelleflerin büyük bölümünün sahte fatura düzenlediği hususunda Vergi Tekniği Raporları bulunduğu, yüksek matrahlı katma değer vergisi beyannamesi verilmesine rağmen düşük miktarda ödenecek katma değer vergisinin beyan edildiği, sermaye yapısına nazaran bildirdiği matrah kadar ticari faaliyette bulunmasının mümkün olmadığı, vergi borçlarını ödemediği hususlarının tespit edilmiş olması karşısında, sanığa yüklenen sahte fatura düzenlemek suçlarının tüm unsurları itibariyle oluşup sübuta erdiği…”

SONUÇ

Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir. Vergi kaybına sebebiyet verilmesi sahte fatura düzenleme suçunun unsuru değildir. Ancak mezkûr suçun işlenmesiyle vergi ziyaına sebep olunduysa VUK m.344/2 mucibince ziyaa uğratılan verginin üç katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilmektedir. Bunun yanında, sahte fatura düzenleme suçunda, TCK’daki belgede sahtecilik suçlarının aksine iğfal kabiliyeti aranmamaktadır. Ayrıca işbu suçtan kamu davasının açılabilmesinin şartı, vergi idaresinden mütalaa alınmasıdır.

Sübut konusunda, bir tarafın sahte faturayı düzenlediği diğer tarafınsa sahte faturayı kullandığı göz önüne alındığında sahte faturayı düzenleme eyleminde, sahte faturayı kullanan yönünden karşıt inceleme yapılması ve karşıt incelemeye konu mükellefin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi, imza incelemesi yapılması gerekmektedir. Ayrıca, beyan edilen vergi matrahı ile sermayenin uyumlu olup olmadığı, yoklamalarda işletmenin faal olup olmadığı, sık adres değiştirip değiştirmediği, üretimi yapacak kapasiteye sahip olduğunu gösteren, depo, emtia, işçi, stok bulunup bulunmadığı, Ba/Bs bildirimlerinin uyumlu olup olmadığı, alış yaptığı firmaların sahte fatura suçlarını işleyip işlemediği, vergilerini düzenli beyan edip ödeyip ödemediği araştırılmalı ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.

Uygulamada sıklıkla karşımıza çıkan sahte fatura düzenleme suçunun oluşup oluşmadığı ve ispatı bakımından Yargıtay’ın öngördüğü karinelerin doğru ve yerinde uygulanması gerekmektedir. Zira karine, aksi ispat edilebilir niteliktedir. Bunların somut olaya doğru uygulanması ve özellikle vergi inceleme raporlarında yer verilen tespitlerle yetinilmeyerek, somut olaya dair doğru soruşturma yapılması elzemdir. Özellikle yapılan soruşturma ve kovuşturmanın ceza hukuku kapsamında olduğu göz önüne alındığında, TCK ve CMK’da yer alan temel prensiplerden kopmadan, suçun unsurları ve ispatı konusunda titiz değerlendirme yapılmalı, vergi inceleme raporları ve bilirkişi raporları ile yetinilmeyerek maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ortaya çıkartılması gerekmektedir.

Stj. Av. Mehmet Talha IŞIK*

------------------

* İzmir Barosuna Kayıtlı Stajyer Avukat ve Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Kamu Hukuku Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi.

[1] Mualla ÖNCEL ve Diğerleri, Vergi Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 28.Baskı, 2019, s.229

[2] YCGK E.2018/396, K.2019/567, T.26.09.2019 Sayılı Kararı

[3] Yargıtay 19 CD, 10.06.2015 tarih, E: 2015/2945, K: 2015/2583; 16.09.2015 tarih, E: 2015/4355, K: 2015/4424 Sayılı İlamları.

[4] Ceyda ÜMİT, “Vergi Ceza Hukukunda Sahte Belge Düzenleme ve Sahte Belge Kullanma Suçlarına İlişkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri,” Dergipark, 2021, S.373

[5] Durmuş TEZCAN ve Diğerleri, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi, 18.Baskı, 2020, S.1050-1051. Y.CGK E.2016/829, K.2019/547 ve 17.09.2019 T Sayılı İlamı. “Aldatıcılık özelliği özel/resmî belgede sahtecilik suçlarının temel unsuru olup özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahte belgenin ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde düzenlenip, belirli bir kişiyi değil birçok kişiyi aldatabilecek nitelikte olması ve aldatma gücünün objektif objektif olarak saptanması gerekir.” Hükmünü haizdir.

[6] Suç haberi ciddi, fiil ve fail belli olmasına rağmen, dava açılabilmesi için bulunması gereken koşullara dava şartları diyoruz. Çünkü, ceza davası açılabilmesi için bu şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Ceza muhakemesi hukukunda başlıca dava şartları şikâyet, izin, talep, yargı bulunmaması, açık dava bulunmaması, önödeme ve uzlaştırmanın gerçekleşmemesidir. (Bahri ÖZTÜRK ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi, 15.Baskı, 2021, s.44-70)

[7] Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2012/6-1309, K.2013/258 ve 21.05.2013 Sayılı İlamı

[8] Yargıtay 21. CD E.2016/1660, K.2016/4663 ve T.25.05.2016 Sayılı İlamında imzaların bilirkişi marifetiyle incelenmemesi bozma nedeni yapılmıştır.

[9] Mutlu YORULDU, “Vergilendirmenin Güvenliği Açısından Karşıt İnceleme Kurumu: Hüküm ve Sonuçları,” Balkan Sosyal Bilimler Dergisi, Özel Sayı, 2019, S.417

[10] Yargıtay 11 CD, E: 2020/1119, K: 2020/5276 ve 01.10.2020 T. Sayılı İlamında, sahte belge düzenlemek eyleminde maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından sahte olduğu iddia olunan faturaları kullanan şirketler hakkında karşıt inceleme raporları düzenlenip düzenlenmediği araştırılarak, faturayı kullanan ilgili şirket yetkilileri veya şahıslar hakkında dava açılıp açılmadığı araştırılıp, açıldığının tespiti halinde dava dosyaları getirtilip incelenerek, somut olaydaki davayı ilgilendiren tüm delillerin onaylı örneklerinin dosya içine konulması gereğine işaret edilmiştir.

[11] Yargıtay 11 CD, 01.10.2020 tarih, E: 2020/1119, K: 2020/5276; 04.06.2018 tarih, E: 2017/9450, K: 2018/5286; 22.12.2016 tarih, E: 2016/3147, K: 2016/8747 sayılı ilamları. Ceyda ÜMİT, a.g.e., S.374-378

[12] Büyük alış anlamına gelen Ba formu, belli bir tutarın üzerinde alınan mal ve hizmetleri bildirmek için düzenlenmektedir. Büyük satış anlamına gelen BS formu ise, belli bir tutarın üzerinde satılan mal ve hizmetleri bildirmek için düzenlenmektedir.

[13] ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 2. VERGİ DAVA DAİRESİ E. 2017/875, K. 2017/2539 ve 28.12.2017 T. Sayılı İlamı;

“Rapor tarihi itibariyle 134.570,64 TL vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi borcunun bulunduğu, hiç aracının bulunmadığı, inceleme yapılan dönemlerde sadece mali müşavir …. ile çalıştığı, muhasebecisi …..'in mükellef kurumun işyerinde 4-5 ton matbaa kağıdı gördüğünü beyan ettiği, mükellef kurumun, 2010 ve 2011 yıllarında mal alışlarının %99'unun, haklarında sahte fatura düzenleme nedeniyle vergi tekniği raporu bulunan veya özel esaslara alınan mükelleflerden yapıldığı tespitlerinde bulunularak, mal alışı olmadan mal satışı yapılamayacağı, yüksek katma değer vergisi matrahları beyan ettiği halde, 50-100 metre kare bir işyerinde, birkaç çalışanla, aracı olmadan, depo vb. organizasyona sahip olmadan bu yüksek matrahlara ulaşmasının ekonomik ve teknik icaplara uygun olmadığı, yüksek matrahlara rağmen ödenecek katma değer vergisinin çıkmaması nedeniyle, mükellef kurumun incelenen hesap dönemlerinde ticari faaliyetinin olmadığı, bu dönemlerde  düzenlenen belgelerin gerçek mal teslimi ve hizmet ifası içermeyen komisyon karşılığı düzenlenen sahte belgeler olduğu sonucuna ulaşıldığı..”