2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı” başlıklı 48. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır”.

Maddede; bu maddelerin tespiti için kolluk tarafından teknik cihazlar kullanılacağı, yaralanmalı, ölümlü ya da kolluğun müdahil olduğu maddi hasarlı trafik kazalarında bu ölçümün zorunlu olduğu ifade edilmiş, bu ölçüme itirazın veya teknik cihazlarla ölçüm yapılmasına müsaade etmemenin gündeme geldiği hallerde ise, CMK m.75 (beşinci fıkra hariç olmak üzere) uyarınca kişiden kan, tükürük, idrar gibi örneklerin alınacağı belirtilmiştir.

KTK m.48/9’a göre; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır”.

Bu madde uyarınca; kişinin kollukça ölçüm yapılmasını kabul etmemesi, idari para cezası ve sürücü belgesinin geri alınması gibi idari yaptırımları gündeme getirecektir.

Yapılan tespit sonucunda; 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluşsa bile, idari para cezası uygulanacak ve sürücü belgesi belirli sürelerle geri alınacaktır. Hususi otomobil dışında bu sınır, 0.20 olarak belirlenmiştir. Fiilin tekrarı halinde, idari para cezasında ve geri alma süresinde KTK m.48/5’e göre artırım uygulanmaktadır.

Düzenlemede; “fiil suç oluştursa bile” şeklinde bir açıklamaya yer verilmesi, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu m.15/3’de yer alan, “Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır” kuralına istisna getirmeye yöneliktir.

KTK m.48/6’ya göre; “Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır”.

Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 179. maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır. KTK m.48/7 uyarınca; hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, (diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin) üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi halinde, ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanır.

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı TCK m.179/3’e göre, “Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi” üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. KTK m.48/6’nın bu maddeye yaptığı atıf doğrultusunda, kandaki alkol oranı 1,00 promil üstünde ölçülen kişiler bakımından hem idari yaptırımlar (idari para cezası ve ehliyetin geri alınması) uygulanacak ve hem de bu kişiler TCK m.179/3 çerçevesinde cezalandırılacaktır.

KTK m.48/7’ye göre; “Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır”.

Bu düzenlemeye göre, bir kimsenin hususi otomobilini kullanırken 0,50 promil üstünde (diğerleri bakımından 0,20 promil) alkollü olduğunun tespit edilmesi, tek başına TCK m.179/3’u gündeme getirmeyecek, kişiye sadece idari yaptırım uygulanacaktır. Bu halde; TCK m.179/3’te yer alan suçun gündeme gelmesi, kişinin maddi hasarlı bir trafik kazasına neden olmasına bağlıdır.

Belirtmeliyiz ki; bazı hallerde (kolluğun olay yerine geç ulaşması, sürücünün savuşması, sürücünün teknik cihaza üflemeyi reddetmesi gibi) sürücünün alkol ölçümü hemen yapılamamakta, ölçüm yapıldığında aradan bir miktar süre geçmektedir. Yargıtay, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Dairesi’nin görüşünü de dikkate alarak, müstekar bir şekilde, kandan alkolün saatte 0,15 promil azaldığını dikkate alarak, olay anındaki alkol düzeyine ilişkin bir tespitte bulunmaktadır. Örneğin; olaydan iki saat sonra yapılan ölçümde, 0,50 promil değerine ulaşıldığında, sürücünün olay anında 0,80 promil alkollü olduğu değerlendirilmektedir.

Yargıtay; KTK’nın düzenlemesini de dikkate alarak, sürücünün -maddi hasarlı bir kaza yapmamış olsa dahi- kandaki alkol oranının 1,00 promilin üstünde olduğu hallerde TCK m.179’da yer alan suçun oluştuğunu kabul etmektedir. Alkol düzeyinin 1,00 promilin altında tespit edildiği hallerde ise, failin somut olayda güvenli sürüşü yeteneğini kaybedip kaybetmediğine ilişkin bir değerlendirme yaparak suçun oluşup oluşmadığına karar vermektedir.

Belirtmek isteriz ki; yaralanmalı ve ölümlü trafik kazalarında Yargıtay, alkol nedeniyle güvenli sürüş yeteneğinin kaybolduğunun tespit edilmesi halinde failin olayda bilinçli taksirle hareket ettiği kabul etmektedir. Kandaki alkol düzeyinin 1,00 promili geçmesi halinde Yargıtay, failin güvenli sürüş yeteneğini yitirdiği sonucuna objektif bir şekilde ulaşmaktadır.

Kanaatimizce; kandaki alkol düzeyinin 1,00 promilin üzerinde olmasının objektif olarak ortaya koyduğu esaslı bir tehlikenin bulunduğu ve bu nedenle TCK m.179/3’de yer alan suçun tatbik edilmesi gerektiği makul olsa da, zarar suçları bakımından, somut olayın gerçekleşme koşulları bağlamında alkolün olayın meydana gelmesine nedensel katkısı tartışılmadan sanığın bilinçli taksirli olduğunun kabul edilmesi, TCK’nın reddettiği objektif sorumluluğu gündeme getirecek ve “kusur” ilkesine aykırılık teşkil edecektir.

Kandaki alkol düzeyinin 1,00 promilin altında olduğu (örneğin 0,70 promil) veya kandaki alkol miktarının ölçülemediği hallerde; Yargıtay’ın, failin dışa yansıyan hareketlerinde belirgin alkol etkisi ve olayın gerçekleşme şekli dikkate alınarak, failin güvenli sürüş yeteneğini kaybedip kaybetmediğine karar verdiği görülmektedir. Şayet failin güvenli sürüş yeteneğinin yitirdiği tespit edilemezse; Yargıtay, TCK m.179/3’de yer alan suçun oluşmadığına, yaralanmalı-ölümlü trafik kazalarında ise sırf alkol nedeniyle failin bilinçli taksirle hareket ettiğinin söylenemeyeceğine işaret etmektedir.

Yargıtay; sürücünün alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi altında araç kullandığının tespit edildiği ve sürücünün bu halde yaralanmalı-ölümlü bir trafik kazasına neden olduğu hallerde, tehlike suçunun zarar suçuna dönüştüğünden bahisle, TCK m.179/3’de yer alan suçtan değil, tek başına ilgisine göre taksirle-kasten öldürme ve yaralama suçlarından hüküm kurulması gerektiğini, müstakar bir şekilde vurgulamaktadır. Yaralamanın şikayete tabi nitelikte olduğu suçlarda taksirle yaralama suçuna ilişkin şikayetten vazgeçildiği hallerde, TCK m.179/3 hükmüne göre ceza tatbik edilmektedir. Uzlaşma halinde ise; bir bütün olarak olayın takibinin mümkün olmadığından bahisle, TCK m.179/3 artık uygulanmamakta ve faile bu nedenle ceza verilmemektedir.

Özetle; sürücünün uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı tespit edilmesi, hem idari yaptırımları (KTK m.48/8) hem de TCK m.179/3’ü gündeme getirecektir. Yaralanmalı ve ölümlü kazalarında ise, güvenli sürüş yeteneği bakımından bilinçli taksir tartışmasının gündeme geleceğine kuşku bulunmamaktadır.

.

Prof. Dr. Ersan Şen

Araş. Gör. Erkam Malbeleği

.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.