1. Genel Olarak

Ceza hukukunda itiraz, henüz kesinleşmemiş hâkim veya mahkeme tarafından verilen kararların hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kararı veren merciye veya itirazı incelemekle görevli merciye yapılan hukuki bir başvurudur. Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir[1]. Basit yargılama sonucunda verilen hükümlere karşı itiraz edilebilir. Süresi içinde itiraz edilmeyen hükümler kesinleşir sayılır (CMK m. 252/1).  İtiraz süresi tefhim veya tebliğden itibaren yedi gün olup bu süre hak düşürücü niteliktedir.

CMK’da basit yargılama usulünde asliye ceza mahkemesi tarafından verilen hükme karşı klasik itiraz yolunu kabul etmiş olmakla birlikte itiraz incelemesi konusunda sınırlı bir düzenleme getirmiştir. İtiraz incelemesi sadece süre ve sıfat açısından yapılacak şekilde sınırlandırılmıştır (CMK 252/6).  Hüküm mahkemesi bu açılardan itiraz incelemesi yaptıktan sonra sürenin kaçırıldığı veya başvuranın sıfatının bulunmadığını belirlerse itirazı merciye gönderecek ve merci sırf bu yönleriyle itirazı inceleyerek karar verecektir[2].

2. İtiraz Usulü Ve İnceleme Mercii

Genel olarak asliye ceza mahkemesinin kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren merciye verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan merciye gönderir.   Basit yargılama usulünde özel bir düzenleme getirilmiş olup 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesinin ikinci fıkrasıyla, basit yargılama usulü sonucu verilen kararlara itiraz edilmesi halinde hükmü veren mahkemece altıncı fıkrada belirtilen şekli şartlar hariç itiraz üzerinde herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın duruşma açılarak genel hükümlere göre yargılamaya devam edileceği düzenlenmektedir.

Hükmü veren mahkeme süresinde yapılan itiraz hakkında itirazın reddi ya da kabulüne ilişkin bir yerindelik denetimi yapmadan duruşma açmak zorundadır[3].  Ancak itiraz süresinde yapılmamış veya itiraza hakkı olmayan kişiler itiraz etmişse mahkeme itirazın reddine karar verecektir.

İtiraza hakkı olanlardan herhangi birisi, karara süresinde itiraz ettiğinde basit yargılamaya ilişkin hükmü veren mahkeme tarafından duruşma açılması gerekir. Mahkemenin duruşma açıp açmama yönünde bir takdir hakkı bulunmamaktadır. Mahkeme duruşma açarak genel hükümlere göre yargılama yapacaktır[4].

3. Mahkemece İtiraz Üzerine Yapılan Yargılama

İtiraz üzerine hükmü veren mahkemece duruşma açılır ve genel hükümlere göre yargılamaya devam olunur. Taraflar gelmese bile duruşma yapılır ve yokluklarında CMK’nın 223.  maddesi gereğince hüküm verilebilir. Taraflara gönderilecek davetiyede bu husus yazılır. Duruşmadan önce itirazdan vazgeçilmesi hâlinde duruşma yapılmaz ve itiraz edilmemiş gibi hüküm kurulur.

Mahkeme, itiraz üzerine yargılama yapıp hüküm verirken, CMK’nın 251.  maddesi kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. Ancak, itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde CMK’nın 251.  maddenin üçüncü fıkrası uyarınca sanık lehine yapılan indirim korunur. (CMK m. 252/3).  Diğer bir ifadeyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesinin üçüncü fıkrasında, basit yargılama usulü uygulanarak verilen hükümlere itiraz edilmesi üzerine, mahkemenin itirazdan önce verdiği kararla bağlı olmaksızın genel hükümlere göre karar verebileceği hükme bağlanmaktadır. Mahkeme sanık hakkında daha hafif ceza verebileceği gibi daha ağır ceza da verebilecek ve 251. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan dörtte bir oranındaki indirimi uygulamayacaktır. Ancak, itirazın mağdur, müşteki veya Cumhuriyet savcısı tarafından yapıldığı hallerde dörtte bir oranındaki bu indirim korunacaktır. Böylelikle, basit yargılama usulünden umulan faydanın gerçekleşmesi öngörülmektedir.

Belirtmek gerekir ki, itiraz üzerine genel hükümlere göre duruşma açıldığında taraflara çıkarılacak davetiyede, duruşmaya katılmamaları halinde yargılamaya devam olunarak yokluklarında CMK’nın 223. maddesi gereğince hüküm kurulabileceği hususu mutlaka yazılmalıdır.

Adil yargılamanın temini açısından itirazın sanık tarafından yapılması halinde, sanığın mutlaka savunmasının yüz yüze veya talimatla alınması şarttır. Basit yargılama usulünde ilk hüküm sanığın yargılamada ifadesi alınmadan verildiği için sanığın ifadesinin alınmayarak meramını anlatma ilkesine aykırı olup savunma hakkının da kısıtlanmış olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir[5]

İtiraz üzerine verilen hükmün sanık lehine olması hâlinde, bu hususların itiraz etmemiş olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da itiraz etmiş gibi verilen kararlardan yararlanır (CMK m. 252/4). Diğer bir ifadeyle,  itiraz üzerine verilen kararın sanık lehine olması halinde, bu lehe durum aynı suçu işlediği iddia edilen diğer suç ortaklarına da sirayet edecektir. Ancak bunun için gerçekleşmesi gereken önemli iki koşul bulunmaktadır. Bunlardan ilki hükmün sanık lehine olması; ikincisi ise hükmün diğer sanıklara uygulanma olanağının bulunmasıdır. Bir uyuşmazlıkta bu iki koşul birlikte gerçekleşmedikçe, itiraz üzerine verilen hükmün diğer sanıklara sirayeti söz konusu olmayacaktır[6].

Basit yargılama usulü ile yargılama sürecini kısaltmayı ve yargılamayı hızlandırmayı  hedefleyen yasa koyucu, sistemin  hızlı, etkin ve sağlıklı işlemesini sağlamak amacıyla, sanık hakkında tespit edilen sonuç cezanın dörtte bir oranında indirilmesini sisteminin uygulanmasını teşvik edecek bir hüküm olarak düzenlemiştir. Eğer sanığın itirazı nedeniyle  kovuşturmanın genel hükümlere göre yürütülmesine karar verilmişse, sanığın sonuç cezanın dörtte bir oranında indirilmesine yönelik hükümden faydalanması söz konusu olmayacaktır. Ayrıca hem müşteki hem sanık itiraz etmişse ceza indirimi söz konusu olmayacaktır.

Doktrinde basit yargılama usulünde kurulan hükme yalnızca sanığın itiraz etmiş olması durumunda ¼ oranındaki indirimin korunacağına ilişkin düzenlemenin sanık üzerinde kanun yoluna başvurmamaya yönelik bir baskı olduğu ileri sürülmüştür[7]. Ceza indiriminin baskı olarak algılanmaması tamamen sanığı hızlı ve etkin bir yargılamaya özendirmesi olarak düşünmek gerektiği kanaatindeyiz.

Basit yargılama usulüne tabi işlerde itiraz süre ve taraf açısından hukuki olması koşuluyla hükmün kesinleşmesini engeller. Tarafların özellikle sanık veya müştekinin basit yargılama usulünün hukuki anlam ve sonuçları konusunda bilgi sahibi olmamaları nedeniyle kararların tarafları tatmin etmemesine rağmen kesinleştiği gözlemlenmekte olup bu durum adil yargılanma hakkının ihlaline yol açmaktadır. İnsanların kendilerini ifade etmelerine yönelik olarak şikâyet, savunma ve delillerini sunabilmeleri için hukuki yardıma ihtiyaç duymaları nedeniyle müdafi ile temsil edilmeleri konusunda yasal düzenleme yapılmasına önermekteyiz. Tebligat ile tarafların adil yargılama kapsamında kendilerini ifade etmelerinin istenmesi hukuki işleyişe uygun değildir. Hukukçuların bile kavramları anlamakta zorlandığı sürekli bir değişim içerisinde olan usullerle ilgili tarafların bilgi sahibi olmasını beklemek hukuken imkânsızı istemektir.

4. İtiraz Üzerine Yapılan Yargılamada Verilen Kararlara İlişkin Kanun Yolları

İtiraz üzerine yapılan genel yargılamada verilen karar niteliğine göre itiraz veya istinafa tabidir. Mahkeme itiraz üzerine yaptığı yargılamada önceki kararla bağlı değilse bile, sanık hakkında koşulları varsa tekrar HAGB kararı verebilir. Verilecek bu son karara karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulacaktır[8].  Eylemle ilgili olarak basit yargılama usulü uygulanırken itiraz olması halinde verilen karara ilişkin gidilecek kanun yolu değişecektir. Bu durum uygulamada kavramlara verilen yanlış anlamlar nedeniyle belirsizliklere neden olmaktadır[9].

Cezanın aleyhe ağırlaştırılması yasağının, olağan bir kanun yolu olması açısından itiraz kanun yolu bakımından da uygulanması mümkün ise de itiraz neticesinde verilen kararların niteliği dikkate alındığında bu yasağın itiraz açısından mümkün olamayacağı açıktır[10].

Özetle kanun koyucu, CMK m.252/5 düzenlemesiyle, basit yargılama usulü sonunda verilen hükme itiraz edilmesi üzerine, aynı olay bakımından genel muhakeme usulüne göre yapılacak yargılama sonunda verilecek hükme karşı olağan kanun yollarına başvurulabileceğini kabul etmiştir. Dolayısıyla basit yargılama usulü uygulanmaksızın, doğrudan genel muhakeme usulüne göre yapılan yargılama sonucunda verilen hükme karşı hangi kanun yoluna başvurulabiliyorsa, basit yargılama usulü sonunda verilen hükme itiraz edilmesi üzerine yapılacak yargılama sonunda verilecek hükme karşı da aynı kanun yoluna başvurulabilecektir[11]. Kanun yolu verilen kararın türü ve tarihi itibariyle istinaf veya temyiz olabilmektedir.

DOÇ. DR. CENGİZ APAYDIN

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

GENÇLİK CEZA PLATFORMU

HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org

 

---------------

[1] Apaydın, 121.

[2] Yenisey/Nuhoğlu, 882-883.

[3] Aygörmez,/Korkmaz, 73.

[4] Taşkın, 157.

[5] Aynı yönde bkz. Taşkın, 159.

[6]  Karakehya,/Tunçer, Ceza Muhakemesinde Basit Yargılama Ve Adil Yargılanma Hakkı, 331.

[7] Centel, Nur/Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 17. Baskı, 2020; Aygörmez,/Korkmaz, 75.

[8] Taşkın, 162.

[9] “Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan sanık M..hakkında yapılan yargılama sırasında; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Ceza Dairesiyle İstanbul Anadolu 17. Ağır Ceza Mahkemesi arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi istemiyle gönderilen dosya Yargıtay Başsavcılığından tebliğname ile daireye verilmekle incelenerek gereği düşünüldü: Sanık hakkında hükümlünün veya tutuklunun kaçması suçundan açılan davada İstanbul Anadolu 57. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/11/2020 gün, 2020/218 Esas ve 2020/582 sayılı Kararı ile sanığın hükümlü ve tutuklunun kaçması suçundan mahkumiyetine karar verilmiş, söz konusu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Anadolu Bölge Adliye Mahkemesi 32. Ceza Dairesinin 13/10/2021 gün, 2020/5897 Esas ve 2021/4696 sayılı Kararı ile basit yargılama usulünün uygulandığı ve verilen kararın itiraz yasa yoluna tabi olduğu belirtilerek dosyanın incelenmeksizin mahal mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, akabinde itiraz hususunu değerlendirmek üzere dosyanın gönderildiği İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20/12/2021 gün 2021/1284 değişik İş sayılı Kararı ile yargılama sırasında basit yargılama usulünün uygulanmadığından bahisle mahkumiyet kararını değerlendirme yetkisinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Ceza Dairesinde olduğu gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek dosyanın Dairemize gönderildiği gözetilerek incelenen dosya içeriğine göre; Sanık hakkında genel hükümlere göre yargılama yapıldığı anlaşılmakla ve İstanbul Anadolu 17. Ağır Ceza Mahkemesi kararındaki gerekçeye göre, yerinde görülmeyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Ceza Dairesinin 13/10/2021 gün ve 2020/5897 E. 2021/4696 K. sayılı görevsizlik olarak kabul edilen incelenmeksizin mahal mahkemesine gönderilmesine ilişkin kararının kaldırılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Başsavcılığına tevdiine  07/07/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi”. Yargıtay 5. C.D, 7. 07.2022 tarihli, 2022/358 esas ve 2022/9304 sayılı kararı (UYAP isimli Hâkim ve Cumhuriyet savcılarına Yargıtay kararlarına ulaşma imkânı sağlayan siteden alınmıştır).

[10] Kaymaz, Seydi, Ceza Muhakemesinde Aleyhte Değiştirme Yasağı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Hukuk Araştırmaları Dergisi, İstanbul 2013, C: 19, 1415.

[11] Karakehya,/Tunçer, Ceza Muhakemesinde Basit Yargılama Ve Adil Yargılanma Hakkı, 332.