I. MEŞRU SAVUNMA

Ceza hukukunda meşru savunma, kişinin kendisine ya da üçüncü kişiye uygulanan şiddetin savunulmasında sık sık başvurulan bir kavramdır. Bu tip bir savunmanın kullanılması beraberinde bir takım belirsizlikleri de ortaya koyar ki bu belirsizlikler aynı zamanda bu kavramın niteliklerini oluştururlar. Meşru savunma her zaman her yerde kabul edilmiş bir hukuka uygunluk nedenidir. Çağdaş ceza hukukunda da, meşru savunma durumunda bulunup da kanuni tipe uygun bir fiil işleyen kişinin bu eyleminin cezalandırılmayacağı konusunda kuşku yoktur. Buna karşılık, meşru savunmada niçin ceza verilmediğini, yani bu kurumun hukuksal niteliğini açıklamak amacı ile pek çok teori ileri sürülmüştür. Bunlar sübjektif teoriler olan Tabi Hak Teorisi, Manevi Cebir Teorisi, Saikte Meşruluk Teorisi, Kendini Koruma İçgüdüsü Teorisi, Kusurlu ve Fakat Cezalandırılamayan Hareket Teorisi ve objektif teoriler olan Kefaret Teorisi, Menfaatlerin Çatışması Teorisi, Kötülüğün Kötülükle Karşılanması Teorisi, Yetki Devri Teorisi, Hukuk İçin Mücadele Teorisi, Toplumsal Zararın Yokluğu Teorisi ve Tali Kamu Savunması Teorisi’dir. Bu teorilerin her biri kullandıkları terimler paralelinde meşru savunmanın cezalandırılmamasının nedenini açıklama çabasında olmuşlardır. Meşru savunma yasal düzenlemelerden ve uygulamasından anlaşılacağı üzere belirsiz ve unsurlarının oluşup oluşmadığı açısından problemli bir kavramdır. Bu tespitten yola çıkarak ortaya çıkan sorunlar incelenmeli ve gerekçelendirilerek derinleştirmelidir. Mevcut hukuka uygunluk nedenlerinin en eskisi olan meşru savunmayı bugün kabul etmeyen bir hukuk üzeni bulunmamaktadır.

Bir kimsenin, kendisine veya başkasına karşı yapılan haksız bir saldırıyı def etmek maksadıyla ve başka surette korunması olanaklı bulunmayan böyle bir saldırıdan kurtulmak üzere yaptığı savunmaya, hukukta meşru savunma denilir[1]. Meşru savunma-sık sık adı nefis savunması olarak da geçen, tüm zamanlar ve tüm kanun sistemleri tarafından tanınan, çekirdeğinde doğuştan gelen bir karakterin dahi bulunduğu hukuki bir esastır. Meşru savunma hakkı kavramı altında başka insanların gayri meşru saldırılarına karşılık verme hakkı anlaşılmaktadır[2]. Meşru savunmayı haklı çıkartacak neden ağırlıklı çıkar prensibine dayanmaktadır. Olay uygun hareket eden fail, bir çıkarlar çatışması içerisinde ağırlıklı çıkarı gözetmek zorundadır. Bu failin çıkarı (meşru savunma) olabilirken, üçüncü bir şahsın çıkarı da söz konusu olabilir (acil durum yardımı)[3]. Meşru savunma, bir saldırının varlığı halinde bireyin kendisini savunabileceği temel düşüncesine dayanmaktadır. Çünkü bizatihi haksız davranan başka birisinin bir saldırısına maruz kalmaktadır ve buna karşılık saldırgana karşı kendisini savunmaktadır[4]. Meşru savunma, failin bireysel menfaatini savunması dışında, kamu düzeninin korunması amacıyla hukuki menfaatin gerçekleşmesi olarak da kabul edilir[5].

II. MEŞRU SAVUNMANIN KOŞULLARI

Tüm yasal sistemlerde hukuka uygunluk nedenlerinin en eski esası olan meşru savunma, kanunla yasaklanmış olan bir fiilin hukuka aykırılıktan çıkmış olma durumu ile ilgili ceza hukukunda neredeyse evrensel bir esastır. Her ne kadar eskiden “Hukuk hukuksuzluğa boyun eğmemelidir” esası prensip olarak görülse de kapsamı ve menzili değişmektedir. Boyun eğmemesi gereken “hukuk” ya da hak nedir? “Hukuksuzluk” nedir? Şeklen kanunlara aykırı her türlü saldırı mıdır? Çeşitli menfaatlerin orantısı neyi gerektirir? Bu ve benzeri soruların cevabı meşru savunmanın koşulları belirlenerek çözümlenebilir[6]. Meşru savunmanın koşullarına ilişkin olarak, TCK’nın 25’inci maddesinin 1’inci fıkrasının düzenlemesinde, saldırı ve savunma yönlü ikili bir ayrım yapıldığı görülmektedir. Keza bu koşullara ilişkin olarak doktrinde de, saldırıya ilişkin koşullar ve savunmaya ilişkin koşullar şeklindeki ikili bir ayrım benimsenmiştir[7]. Doktrinde meşru savunmanın koşullarının üç grup halinde incelenebileceği de ileri sürülmüştür[8].

Alman doktrininde meşru savunmanın koşullarına ilişkin yapılan açıklamalarda, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı (meşru savunma hâli), haklı savunma hareketinin hukuka uygunluğu ve sübjektif hukuka uygunluk unsuru (savunma iradesi) şeklinde bir ayrım benimsenmektedir. Bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı (meşru savunma hâli) ise saldırı, saldırının güncelliği ve saldırının hukuka aykırılığı şeklinde alt unsurlardan oluşmaktadır. Haklı savunma hareketinin hukuka uygunluğu, elverişlilik, gereklilik ve uygunluk (haklı savunmanın toplumsal etik sınırları) şeklinde alt unsurlardan oluşmaktadır. Sübjektif hukuka uygunluk unsuru (savunma iradesi) ise, haklı savunma durumu bilgisi, hareketin savunmaya hizmet ettiğini bilmek ve savunmak için hareket etmek (saik) şeklindeki alt unsurlardan oluşmaktadır[9].

Amerikan eyaletlerinin çoğunda meşru savunmanın koşulları şunlardır; Sübjektif unsur (fail kendisine yönelen haksız saldırıdan kurtulabilmek için öldürmenin zorunlu olduğu inancı ile hareket etmelidir), objektif unsur (fiilin işlendiği sırada haklı görünmesi), failin saldırıyı gerçekleştiren ilk kişi olmaması ve savunmanın mevcut saldırı ile orantılı ve zorunlu olmasıdır[10].

Yargıtay’ın da bu ikili ayrımı benimsediği çeşitli kararlarda görülmektedir. Yargıtay’ın meşru savunmanın koşullarına ilişkin kararında şöyle denilmektedir; “5237 sayılı TCK’nın 25/1’inci maddelerinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle de eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1.  Saldırıya ilişkin şartlar:

a) Bir saldırı bulunmalıdır.

b) Bu saldırı haksız olmalıdır.

c) Saldırı meşru müdafaa ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.

d) Saldırı ile savunma eşzamanlı bulunmalıdır.

2. Savunmaya ilişkin şartlar:

a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.

b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.

c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır”[11].

 Saldırıya ilişkin olarak; bir saldırının varlığı, saldırının haksızlığı, saldırının bir hakka yönelik olması, saldırının güncelliği koşulları aranırken, savunmaya ilişkin olarak ise, savunmanın saldırıya ve bu nedenle saldırıyı gerçekleştirene karşı yapılması, savunmanın zorunlu olması, saldırı ile savunma arasında oran bulunması ve sübjektif hukuka uygunluk olarak savunma iradesi koşulları bulunmalıdır.

III. MEŞRU SAVUNMAYA İLİŞKİN YARGITAY KARARI

Y A R G I T A Y

1 .  C E Z A   D A İ R E S İ   

Esas No : 2022/9996

Karar No : 2023/1779

SUÇ : Kasten yaralama

SUÇ TARİHİ : 12.03.2015

HÜKÜM: Mahkûmiyet

TEMYİZ EDEN: Sanık

Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

1. İstanbul Anadolu …. Asliye Ceza Mahkemesinin, 10.05.2016 tarihli ve 2015/277 Esas, 2016/265 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 58 inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.

2. İstanbul Anadolu … Asliye Ceza Mahkemesinin, 10.05.2016 tarihli ve 2015/277 Esas, 2016/265 Karar sayılı kararının sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesinin 16.11.2020 tarihli ve 2020/13118 Esas, 2020/16424 Karar sayılı kararı ile "ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığının tespit edilemediğinden sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari hadden uygulanması gerektiği, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması" nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.

3. İstanbul Anadolu … Asliye Ceza Mahkemesinin, 17.02.2021 tarihli ve 2020/629 Esas, 2021/134 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un  86 ncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 58 inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca 11 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanığın temyiz istemi, meşru savunma ve vesaireye ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

1. Sanığın, bayan kuaförü işletmeciliği yaptığı, katılanın ise kız arkadaşının kuaförün kullanılmayan kısmında geçici olarak kaldığı, sanığın, kuaförde kalan kişinin katılanın kız arkadaşı olduğunu bilmediği, katılanın kuaförün üst katına çıkarken sanık ile karşılaştığı ve taraflar arasında ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığının tespit edilemediği tartışma başladığı, sanığın demir çubukla vurduğu, katılanın ise yumruk attığı, her ikisinin de yaralandığı belirlenmiştir.

2. Sanık üzerine atılı suçlamayı tevil yoluyla ikrar etmiştir.

3. Adlî Tıp Kurumu İstanbul Anadolu Adlî Tıp Şube Müdürlüğünün

a. 03.04.2015 tarihli raporuna göre, katılanın, sağ frontalde 2 ve 1 cmlik kesi, şişlik ve hassasiyet, sol vertekste 2 adet yaklaşık 5 cmlik kesi mevcut olduğu, yaralanmanın, yaşamsal tehlikeye neden olmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu tespit edilmiştir.

b. 03.04.2015 tarihli diğer raporuna göre, sanığın, sol göz kapağında hafif hiperemi mevcut olduğu, yaralanmanın, yaşamsal tehlikeye neden olmadığı, basit tıbbî müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu tespit edilmiştir.

4. Kollukça düzenlenen tutanaklar, adli sicil kaydı dosyada mevcuttur.

IV. GEREKÇE

1. Hukuka uygunluk nedenlerinden biri olarak 5237 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen meşru savunmanın yargısal kararlarda ve öğretide; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiiller olarak kabul edilmesi karşısında, somut olayda, taraf beyanlarına göre her biri diğerinin ilk önce vurduğunu beyan ettiği, ayrıca katılanın yumruk kullanmasına karşın sanığın orantısız şekilde demir çubuk kullandığından, Mahkemece 5237 sayılı Kanun'un 25 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen meşru savunma hükümlerinin uygulanmamasında hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle İstanbul Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesinin, 17.02.2021 tarihli ve 2020/629 Esas, 2021/134 Karar sayılı kararında sanık tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanığın temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA, dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,  06.04.2023 tarihinde karar verildi.

Y A R G I T A Y

1.  C E Z A  D A İ R E S İ

Esas No: 2022/1784

Karar No: 2023/1569

SUÇ: Değişen suç vasfına göre kasten yaralama, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet

SUÇ TARİHİ: 27.03.2018

HÜKÜM: İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

TEMYİZ EDENLER: Katılan vekili

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği katılan vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun'a Muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet kararına karşı katılan vekilinin anılan suç yönünden temyize hak ve yetkisinin bulunmadığı, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hükmolunan cezanın türü ve miktarı da gözetildiğinde, 5271 sayılı Kanun'un 286 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca kesin olduğu belirlenmiştir.

I. HUKUKÎ SÜREÇ

1. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin, 15.01.2019 tarihli ve 2018/255 Esas, 2019/15 Karar sayılı kararı ile,

a) Sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda yüklenen eylemin 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrası (e) bendi uyarınca basit yaralama kapsamında kaldığı sonucuna varılarak söz konusu eylemin de 5237 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi uyarınca meşru savunma halinde olduğu gözetilerek 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi gereğince beraatına karar verilmiştir.

b) Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan eylemine uyan 6136 sayılı Kanun'un 13. maddesi birinci fıkrası uyarınca 10 ay hapis ve 25 gün karşılığı 500 Türk Lirası para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 11.06.2019 tarihli ve 2019/584 Esas, 2019/1136 Karar sayılı kararı ile,

Sanık hakkında, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik katılan vekilinin, sanık müdafinin ve o yer Cumhuriyet savcısının istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine, karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Katılan E….. Vekilinin Temyiz Sebepleri,

Sübuta, hatalı kabule, koşulları oluşmadığı halde meşru savunma hükümlerinin tatbik edildiğine, vekâlet ücretine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü

1. Sanık ile maktulün İstanbul ili S.. ilçesinde A…Sitesi denilen yerde gece vakti yol verme meselesi nedeniyle münakaşa yaşadıkları, münakaşanın kavgaya dönüşmesi üzerine tarafların birbirlerini elle basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, olay yerinden elde edilen görüntü kayıtlarına göre kavganın hareketli ortamında katılanın, sanığa, yere düşmüş olmasına rağmen vurmaya devam ettiği, sanığın da ruhsatsız tabancası ile 1 el katılanın bacaklarına doğru ateş ettiği ve isabet ettiremediği, arkasını dönüp olay yerinden uzaklaşmaya başlamasına karşın katılanın sanığa arkadan saldırarak olay yerinde bulunan güvenlik görevlileri araya girene kadar ısrarla eylemini devam ettirdiğinin anlaşılması karşısında; Mahkemece hayati bölgeleri hedef almayan, darp edilmesi neticesinde silahını kullanan ve atışı isabet etmemesine karşın eylemine devam etmediği anlaşılan sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrası (e) bendi uyarınca basit yaralama kapsamında kaldığı sonucuna varılarak söz konusu eylemin de 5237 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi uyarınca meşru savunma halinde olduğu gözetilerek 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi gereğince beraatine karar verildiği belirlenmiştir.

2. Sanığın tevil yollu ikrar içeren savunmaları, tanık beyanları, olay yeri inceleme raporu, görüntü kayıtları içeren 27.08.2018 tarihli bilirkişi raporu, İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 07.05.2018 tarihli adli tıp raporu dava dosyasında bulunmaktadır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü

İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE

Katılan vekilinin, sübuta, hatalı kabule, meşru savunma koşullarının oluşmadığına, vekâlet ücretine yönelen temyiz sebebi yönünden;

Sanık hakkında kurulan hükümde ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, alınan raporların yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, hukuka uygunluk nedenlerinden biri olarak 5237 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen meşru savunmanın yargısal kararlarda ve öğretide; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiiller olarak kabul edilmesi karşısında; somut olayda sanığın katılana yönelik yaralama eyleminin meşru savunma kapsamında gerçekleştiği, beraat eden sanık yönünden katılan vekiline vekâlet ücretine hükmedilmemesinde de bir isabetsizlik bulunmadığından anılan temyiz sebeplerinin incelenmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

V. KARAR

Sanık Hakkında Kasten Yaralama Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden,

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 11.06.2019 tarihli ve 2019/584 Esas, 2019/1136 Karar sayılı kararında katılan vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA, Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.04.2023 tarihinde karar verildi.

DOÇ. DR. CENGİZ APAYDIN

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

GENÇLİK CEZA PLATFORMU

HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org

---------------

[1] Dönmezer, Sulhi, Genel Ceza Hukuku Dersleri, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları,İstanbul 2003, s.166.

[2] Kühl, Kristian, Strafrecht Allgemeiner Teil,6. Auflage, Verlag Vahlen, München 2008, s. 112.

[3] Gropp, Walter, Strafrecht Allgemeiner Teil, Springer 2005, s. 119.

[4] Heinrich, Bernd, Ceza Hukuku Genel Kısım I, Editör, Ünver, Yener (çev. Hakeri, Hakan/ Ünver, Yener /Özbek, Veli, Özer/ Çakmut, Özlem, Yenerer/ Erman, Barış/ Doğan, Koray/ Atladı, Ramazan Barış/ Bacaksız, Pınar/ Tepe, İlker) Adalet Yayınevi, Ankara 2014, s 213.

[5] Jescheck, Hans Heinrich, Lehnrbuch, des Strafrechts, Allgemeiner Teil, 3d ed, Berlin 1978, s. 270.

[6] Eser, s. 631-632.

[7] Dönmezer/Erman, s. 116; İçel/Evik, s. 111; Artuk/Gökçen /Yenidünya, s.414; Zafer, Hamide, Ceza Hukuku Genel Hükümler TCK m. 1-75, Beta Yayıncılık, 4. Baskı, İstanbul 2015, s. 293; Hakeri, Hakan, Yeni Türk Ceza Hukukunun Temel Kavramları, Ankara 2005, s. 242; Koca, Mahmut/Üzülmez, İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2008; Demirbaş, s. 276; Özen, s. 71.

[8] Soyaslan, s. 374. Yazara göre meşru savunmanın koşulları haksız saldırı, savunma ve reaksiyon, saldırı ile savunma arasında dengedir.

[9] Heinrich, s. 217.

[10] Cutler, Jeffrey M, “Criminal LawBattered Woman Syndrome: The Killing of a Passive VictimA Perfect Crime? State v. Norman” Campell Law Review, Volume 11, 1989, s. 269-270.

[11] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 16.04.2013 tarihli, 2013/1-26 esas ve 2013/150 sayılı kararı (UYAP isimli Hâkimler ve Cumhuriyet Savcılarına Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).