İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 4860/09 başvuru numaralı Müdür Turgut ve Diğerleri-Türkiye davasında 26 Mart 2013 tarihinde sessiz sedasız hatalı bir karara imza attı. Başvurucular, 07.01.2009 tarihinde İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen dürüst yargılanma hakları ile Sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddiası ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne müracaat etmişlerdir.
Mahkeme, Türkiye’de 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un kabul edildiğini ve bu Kanunla kurulan komisyonu düzenleyen 5. maddenin 19.02.2013 tarihinde yürürlüğe girdiğini, bu sebeple başvurucuların öncelikle bu Komisyona başvurulmaları gerektiğini, ardından Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açmak ve sonrasında da Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru da bulunup, en sonunda İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabileceklerini belirterek, yapılan başvuruyu esasına girmeden reddetmiştir.
 
Karar tümü ile yanlıştır. Muhtemelen İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Türkiye’den gelen bireysel hak ihlallerine dayalı başvuruların önünü hukuka aykırı yöntemle kesmeye, deyim yerinde ise bu sorunların iç hukukta çözülmesini ve çözülemese bile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin önüne gelmemesini, geldiğinde de uzun bir süre geçeceğini bilen bireylerin başvuruda bulunmamasını hedeflemektedir.
 
Zaten çok geç karar veren ve makul sürede yargılanma hakkını önce kendisi ihlal eden İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Türkiye’deki ihlalleri görmezden gelmeyi ve böylelikle Türkiye’den İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların sayısını azaltmayı amaçlamıştır. Mahkemenin niyeti, iş yükünü azaltmaya dayalı sübjektif amaç taşımaktadır. Hatırlanacağı üzere Mahkeme, aynı hataya Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat bahsinde de düşmüştür. Kim bilir şimdi sırada, Sözleşmenin 3. maddesi ile istisnasız olarak koruma altına alınan işkence yasağı olabilir.
 
İşin önemi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kuruluş amaç ve fonksiyonu düşünüldüğünde, Müdür Turgut ve Diğerleri-Türkiye kararının isabetli olmayan sonuçlara yol açabileceğini ifade etmek isteriz.
 
1. 6384 sayılı Kanunla öngörülen yol, zorunlu olmayıp, isteğe bağlıdır. Ne kadar etkin olacağı tartışılır olan bu iç hukuk yolunun, tüketilmesi gereken olağan kanun yollarından olmadığı tartışmasızdır.
 
2. Anayasa m.148/4’de düzenlenen Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının, olağan kanun yolu olmadığı, olağan kanun yolları tüketildikten sonra başvurulan bir yöntem olduğu ve bu nedenle de bu başvurunun İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne bireysel müracaatta bulunabilmesi için aranan şart olamayacağı, aksine İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuru süresini kesmeyeceği de ortadadır.
 
Anayasa m.148/4 değiştirilmediği sürece birey, ister Anayasa Mahkemesi’ne veya isterse İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunma hakkına sahiptir. Bir Mahkemeye yapılan müracaat, diğerini engellemez, fakat başvuru süresini de durdurmaz. Ayrıca birey, her iki mahkemeye de aynı anda başvurabilir. Bu usulün karışıklığa yol açacağı düşünülebilir, ancak olağanüstü kanun yolları açısından durum budur.
 
3. Tüm bunların yanında, somut olayda başvuru tarihinin 7 Ocak 2009 olduğu, bu tarihte 6384 sayılı Kanun ile Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun henüz yürürlüğe girmediği dikkate alındığında, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararındaki isabetsizlik, süreci ne kadar uzattığı ve başvurucu bireyleri mağdur ettiğini ayrıca izaha gerek duymamaktayız.
 
Özetle Mahkeme, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin menfaatine, fakat bireylerin korunması gereken yararlarına uygun düşmeyen bir karar vermek suretiyle 6384 sayılı Kanunla kurulan komisyona müracaat ile tüm hak ihlalleri yönünden İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurmadan önce Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının kullanılmasını zorunlu saymaya çalışmıştır. Bu karar yanlıştır. Umarım, tespitlerimde haklı çıkmam ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de yukarıdaki açıklamanın doğru olmadığına dair bir açıklama yapar ve kuruluş belgesi olan İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile korunan kişi hak ve hürriyetlerinin özüne uygun karar bir karar verir.


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www.hukukihaber.netsitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)