Kanun nedir ve kimi bağlar? Bu sorunun cevabını vermeden evvel, Anayasanın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında gösterilen “hukuk devleti” ilkesinin ne olduğunu bilmek gerekir. “Hukuk devleti” ilkesi; hukuk kurallarına önce kendisi uyan, keyfi yetki kullanımına izin vermeyen, işlem ve eylemlerini hukukilik denetimine tabi tutulmasını engellemeyen devleti anlatır. Hukuk devletinde “normlar hiyerarşisi” geçerlidir. Alt sırada bulunan norm, üst norma aykırı olmamalı ve üst normu gözardı ederek uygulama yapılmamalıdır.

Devlet nedir? Bir ülke üzerinde yaşayan, ortak değer ve yararlar etrafında birleşen bireylerin oluşturduğu milletin kamu kudretini kullanma yetkisini verdiği ve kamu hizmetlerini sunan tüzel kişiliktir. Bu tüzel kişilik; kurulan hukuk düzenini ve bu düzende gözetilmesi gereken kişi hak ve hürriyetlerine saygılı olma, hatta bağlı kalma, bu amaçla yürürlüğe koyulan hukuk kurallarına uyma taahhüdü altındadır. Çünkü düzen; sırf düzen için değil, kişi hak ve hürriyetlerinin korunması için kurulup kollanır. Düzeni koruyan en önemli ve tesirli sosyal düzen kuralları ise, hukuk normlarıdır. Hukuk normlarının esasını kanunlar teşkil eder.

Yazılı hukuk sisteminin esası olan kanun; bir devletin ve milletin temelidir, bu nedenle de herkes tarafından uyulmak zorundadır. İki türlü kanun vardır; ilki, memleketin yönetim biçimini ve kişi hak ve hürriyetlerini gösteren anayasa ve diğeri de çerçeveyi çizen bu temel kanunun topluma yansıması sayılan ve parlamentonun çıkardığı yasalardır. Kanun, anayasaya uygun olmak zorundadır. Hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan ve anayasaya uygun çıkarılmış kanundan almadığı bir yetkiyi kullanamaz ve keyfi de hareket edemez.

Bir kanunun nasıl çıkarılacağı, genel olarak Anayasa m.87 ila 89’da ve özel olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 73 ila 91. maddelerinde gösterilmiştir. Çıkarılan kanunlara herkes, bu kapsamda yürütme organı ile idari makamlar ve yargı organı uymak zorundadır. Bu nedenledir ki Anayasa m.138/1’de hakimlerin, kanunlarla bağlı oldukları ve kanunlara göre hüküm vermeleri öngörülmüştür. Görüleceği üzere hiç kimse, yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından usulüne uygun şekilde hazırlanıp yürürlüğe giren kanunların üstünde değildir. Hiçbir gerekçe ve irade; temsili demokraside memleketin idaresini gösteren, kişi hak ve hürriyetlerini düzenleyen kanunu yok sayamaz ve görmezden gelemez.

Kanunda açık hüküm varsa, hiçbir gerekçe ve neden kanuna rağmen farklı bir karar vermeyi ve eylemde bulunmayı haklı kılmaz. Aksi halde; bir kanunun suç saydığı veya yasakladığı eylemlerin, ortada yasada yazılı hukuka uygunluk nedeni olmaksızın meşru hale getirilmesi tehlikesi ortaya çıkar ki, bu anlayışın “hukuk devleti” ilkesi ve bu ilkenin bir yansıması olan kanunlar nazarında kabulü mümkün değildir.

Hukukun evrensel ilke ve esasları ışığında çıkarılan ve yürürlükte olan, yani yasama organı tarafından kaldırılmamış veya Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş kanun her şey demektir ve herkesin üstündedir. Kanun koyucunun çıkardığı, lafzı ve ruhu ile herkesi bağlayan, özellikle hükümlerinin açıklığı ile yoruma dahi ihtiyaç bırakmayan netlikte olan kanunu, hiçbir şekilde kıyas, genişletici veya geliştirici veya amaca uygun yorum yöntemleri ile başkalaştırma, eğip bükme veya duruma göre görmezden gelme hak ve yetkisi kimseye verilmemiş ve tanınmamıştır.

Bir uyuşmazlık olduğunda, ki uyuşmazlık Devlet ile birey, birey ile bir başka birey veya birey ile toplum ve hatta bireyle yargı erki arasında da çıkabilir, sorunun çözümü kanunlarda aranmalıdır. Yargı erki veya idari makamlar açısından kanunda yetki tanınmışsa yetkililik, aksi halde yetkisizlik esastır. Kanunun tanımadığı hiçbir yetkinin Devlet veya yargı erki tarafından kullanılabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle; Anayasanın İkinci Kısmının İkinci Bölümünde yer alan Kişinin Hakları ve Ödevleri, Üçüncü Bölümünü oluşturan Sosyal ve İktisadi Haklar ile Dördüncü Bölüm altında yer alan Siyasi Haklar ve Ödevlerin nasıl sınırlandırılabileceğini öngören ve bu konuda çerçeveyi çizen “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’den asla taviz verilemez.

Anayasa m.13’e göre;
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”.

Örneğin; seçmen, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları Anayasa m.67’de düzenlenen bireyin siyasi hakları arasında sayılmış temel haklardandır.

Anayasa m.67/1’e göre;
“Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir”.

Anayasa m.67/4’de ilginç bir hükme de yer verilmiştir. Buna göre; bu haklar, yani seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakları kanunla düzenlenir.

Anayasanın Üçüncü Kısmı altında sıralanan Cumhuriyetin temel organları arasında ve “Yasama” başlıklı Birinci Bölümde, esasında bir seçim mahkemesi olan ve yargı erki içinde yer alan Yüksek Seçim Kurulu, “Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” başlıklı Anayasa m.79’da tanımlanmıştır. Yüksek Seçim Kurulu’nun kanunla düzenleneceği ve seçimlerin genel yönetim ve denetimi ile yetkili kılınan bu Kurulun ilgili kanunlarla bağlı olacağı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Zaten bu fikrin aksi de kabul edilemez. Bir yüksek yargı makamı olarak Yüksek Seçim Kurulu’nun Anayasa m.138/1’de öngörüldüğü şekilde vereceği her türlü kararda kanunlarla bağlı olacağı tartışmasızdır. Bu tartışmasızlık, yani kanuna uyma mecburiyeti Cumhuriyetin tüm organları için geçerlidir.

Sonuç olarak; kanun sıradan bir metin veya kağıtlarda yazılı kalması için söylenmiş sözler değildir. Kanun; hukuk düzeninin varlık sebebi olup, dayanağını milletten alır ve milletin temsilcileri eliyle çıkarılır. Kanun, düzen demektir. Toplumun ve bireylerin, tatbikine ve koruyuculuğuna inandığı, güvendiği, normlar hiyerarşisinin tepesinde yer alan hukuk kurallarına “kanun” denir. Usulüne uygun çıkarılan kanun ise herkesi bağlar. “Hukuk devleti” ilkesinin korunmasının bir yolu da, kanunlara uygunluktan ve keyfiliğe izin verilmemesinden geçer. Aksi halde, kanuna karşı gelme veya uygulama yapma veya kanuna rağmen hareket etme tehlikesi ile karşı karşıya kalınır.


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)