Üç siyasi partinin Anayasa Mahkemesi’ne, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun %10’luk ülke genel seçim barajı öngören 33. maddesinin 1. fıkrasının haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle yaptığı bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın bir basın mensubunun sorusuna verdiği cevapla seçim barajının iptali tartışmasına dönüştü.
 
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından 01.12.2014 tarihinde yapılan duyuruda Mahkeme Başkanının basın mensubunun sorusuna aynen, “Raportörün raporunu tamamlayarak ilgili bölüm başkanlığına sunulduğu, bölümün konuyu görüşerek seçim barajı ile ilgili bireysel başvurularda önemli usul sorunları olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nda görüşülmesinin daha isabetli olacağı düşüncesi ile dosyaların Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na gönderildiği, Genel Kurulun uygun olması halinde belki 2-3 hafta sonra görüşebileceği” cevabını verdiği ifade edildi.
 
Bu duyurudan; seçim barajı tartışmasının bireysel başvuruya konu edildiği, başvuruyu yapanın üç siyasi parti tüzel kişiliği olduğu, siyasi parti tüzel kişiliğinin bireysel başvuruda bulunma hakkı, bireysel başvuru konusu ve süresi ile ilgili ilk defa ortaya çıkan, daha önce karara bağlanmayan, bu sebeple de Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nda görüşülüp hakkında prensip kararı alınması gereken usule ilişkin meselelerin ele alınacağı, bu ön sorunlar halledilmeden işin esasına girilemeyeceği sonucuna varılabilir.
 
Ancak usul sorunlarının bunlardan ibaret olmayıp, farklı ve temel bir sorunun gündeme alınma ihtimalinin bulunduğu da tartışılmaktadır. Şöyle ki;
 
“Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı Anayasa m.152/1’e göre, “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır”.
 
Bir düşünceye göre; seçim barajının hak ihlaline neden olduğuna dair Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurunun “dava” olduğu, bireysel başvuruları inceleyen her bölümün “mahkeme” olduğu ve önlerine gelen bir davaya uygulanacak kanun veya kanun hükmünde kararnamede Anayasaya aykırılık görmesi halinde veya taraflardan birisinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varmak suretiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurabileceğinden, bireysel başvuruyu inceleyen bölüm “mahkeme” sıfatıyla, %10’luk ülke genel seçim barajını öngören 2839 sayılı Kanunun 33. maddesinin 1. fıkrasının, “hukuk devleti” ilkesine (Anayasa m.2), “eşitlik” ilkesine (Anayasa m.10) ve m.67/6’da yer alan “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.” hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nden itiraz yoluyla iptalini talep edebilecektir.
 
Buna göre, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruyu inceleyen ilgili bölümünü “davayı gören mahkeme” ve Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 33. maddesinin 1. fıkrasını da “davada uygulanacak hüküm” olarak kabul etmektedir. Bu usul benimsendiğinde, bireysel başvuru yoluyla hak ihlalinin tespiti talebinde bulunan başvurucunun başvurusunu inceleyen Anayasa Mahkemesi’nin ilgili bölümü, uyuşmazlığa uygulayacağı bir kanun hükmünü Anayasaya aykırı gördüğünde Anayasa Mahkemesi’ne bu kanun hükmünün iptali için başvurabilecektir.
 
Bu düşüncenin kabulü mümkün değildir. Sorun, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruyu inceleyen bölümünün, gördüğü bir davada uygulayacağı hükmün Anayasaya aykırı olduğundan bahisle yine Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasında değildir. İlgili bölüm, uyuşmazlığa uygulayacağı kanun hükmü yönünden bu başvuruyu yapabilir.
 
Ancak sorun, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 33. maddesinin 1. fıkrasının bireysel başvuruya konu davada uygulanma ihtimalinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Çünkü Anayasa m.152/1 davaya bakmakta olan mahkemeye, ancak uyuşmazlığa uygulayacağı bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümleri yönünden Anayasa Mahkemesi’ne başvurma yetkisi tanımaktadır. Örneğin; bir hukuk veya ceza davasını gören mahkeme, davada uygulayacağı kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir.
 
Somut olayda ise, başvurunun konusu bizatihi %10’luk ülke genel seçim barajını öngören Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 33. maddesinin 1. fıkrasıdır. Bu fıkra, Anayasa Mahkemesi’nin ilgili bölümünün bireysel başvuruda uygulayacağı ve uyuşmazlığı çözeceği bir hüküm değildir. Dolayısıyla Anayasa m.152’nin, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 33. maddesinin 1. fıkrasının Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nin ilgili bölümüne Anayasa Mahkemesi’ne başvurma yetkisi verdiği savunulamaz.
Bir an için, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 33. maddesinin 1. fıkrasının bireysel başvuruya konu uyuşmazlığa uygulandığı, bu hükmün hak ihlaline neden olduğu ve Anayasa m.152/1’in kapsamına girdiği ileri sürülebilir. Bu iddiayı, hem 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46 ve 50. maddeleri ve hem de Anayasa m.152/1’in lafzı nedeniyle kabul etmek mümkün değildir. Çünkü 6216 sayılı Kanun, bireysel başvuru yoluyla doğrudan veya dolaylı şekilde kanun hükmünün iptaline cevaz vermez. Anayasa m.152/1’in lafzı ve hatta ruhu incelendiğinde, bir davaya bakmakta olan mahkemenin uygulayacağı kanun veya kanun hükmünde kararname hükmünden bahsettiği, bu çerçeveye geçmişte uygulanan veya hak ihlali iddiasının dayanağı olarak gösterilen, ancak somut başvuruda uygulanma ihtimali bulunmayan kanun hükümlerine karşı Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamayacağı anlaşılacaktır.
 
Sonuç olarak; Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 33. maddesinin 1. fıkrası, uyuşmazlığa uygulanacak hüküm olmayıp bizzat uyuşmazlığın konusunu teşkil etmektedir. Bireysel başvurular hakkında Anayasa Mahkemesi’nin ilgili bölümünün uygulayacağı hükümler; 6216 sayılı Kanun, Anayasa, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve ek protokolleri olduğu halde, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun %10’luk ülke genel seçim barajını öngören hükmü değildir.
 
Burada mesele, seçim barajının uygulanmasının ve oranının yüksekliğinin “temsilde adalet” ilkesine aykırılığı olmayıp, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruları inceleyen ilgili bölümünün seçim barajı hükmünü “mahkeme” sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’ne götürüp götüremeyeceğidir. Bizce, Anayasa m.152/1’in net hükmü buna engeldir. Mahkeme ve hakim, Anayasa ve kanunlara göre karar vermelidir (Anayasa m.138/1).


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)