Yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi hususunda, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 129. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 94. maddesinin ilk şekli benzer hükümlere yer vermektedir. Mülga 129. maddede, yakalanan kimsenin mahkemeye götürülmesi konusunda biraz karışık hükme sahip olsa da yakalanan şahsın, hakkında kamu davası açılmışsa hemen, önceden sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılmışsa, yani sorgusu yapılıp da hakkında kamu davası açılmayan kişinin bu hakimin kararı ile yetkili mahkemeye götürüleceği, mahkemenin de yakalanan şahsın serbest bırakılmasına veya tutuklanmasına aynı gün karar vermesi gerektiği ifade edilmiş idi. Evvelce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan kişiden maksat, hakkında kamu davası açılan, fakat soruşturma aşamasında sorgusu yapılmış veya yapılmamış sanık farkının gözetilmesi değildir. Bu hükümde kanun koyucu, hakkında kamu davası açılmamakla birlikte daha önce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan ve yakalanan kimsenin mahkemeye götürülmesinden bahsetmiştir.

Gerçi mülga 128. maddenin soruşturma aşamasında yakalamayı düzenlediği, bu nedenle 129. maddenin kam davası aşaması ile ilgili olduğu, bu maddede kanun koyucunun soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan sanık ayırımına yer verdiği ileri sürülebilir. Bizce, mülga 129. maddenin birinci fıkrasının ilgili kısmı henüz hakkında kamu davası açılamayan sanık ile ilgili bir ayırımı öngörmüş ve soruşturma aşamasında yakalama ile ilgili asıl düzenleme mülga 128. maddede yapılmış idi.

Yürürlükte olan 5271 sayılı 94. maddenin ilk şekli, yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesine yönelik net bir düzenlemeye yer vermiştir. Bu maddeye göre; “Hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılır.

 
Yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değil ise en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hakim veya mahkeme tarafından bu kişinin sorgusu yapılır veya ifadesi alınır”.

Yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi usulünü düzenleyen bu hüküm isabetli idi. Haklarında kamu davası açılan sanıkların başka il veya ilçelerde yakalanmaları ve yargılanmaları gereken yerlere götürülmelerinde yaşanan ulaşım güçlüklerinden ve bu sırada yaşanan gecikmelerden dolayı, kanun koyucu daha yürürlüğe girmeden CMK m.94’ü değiştirmiştir. Değişik CMK m.94’e göre, “Hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın sulh ceza hakimi önüne çıkarılır; serbest bırakılmadığı takdirde, yetkili hakim veya mahkemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere tutuklanır”.

Bu değişiklik, adli makamların deyim yerinde ise elini rahatlatmış, yakalanan şüpheli veya sanıkların derhal görevli ve yetkili soruşturma ve kovuşturma makamlarına gönderilmeleri zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır. Bu defa ortaya iki ciddi sorun çıkmıştır; ilkine göre, soruşturma ve kovuşturma konusunda yetkili olan hakim ve mahkemenin yargılamaya bakmaması sebebiyle “emanet dosya” anlayışı yerleşmiştir. Konunun özüne girilmeden ve tüm dosya incelenmeden alınan kararlar da, beraberinde adaletsiz sonuçlara yol açabilmektedir. İkincisi ise, şüpheli veya sanığın yakalanıp tutuklandığı yerden yetkili hakim veya mahkemeye gönderilmesinde ciddi gecikmeler yaşanmakta idi. Tutuklanan şüpheli veya sanık, makul kabul edilmeyecek süre bekletilmekte ve aradan geçen uzun bir süre sonrasında yetkili hakim veya mahkemeye sevk edilmekte idi. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, şüpheli veya sanık hakları yönünden bu durumun ihlale yol açtığına dair kararlar vermiştir.

Gerçekten de CMK m.94’ün eski haline göre, yakalandığı yerden en geç 24 saat içinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılamayacağı düşünülen şüpheli veya sanığın, bu sürede en yakın sulh ceza hakimliğinin önüne çıkarılıp tutuklandığı ve aradan geçen usun bir süre sonrasında yetkili hakim veya mahkemenin bulunduğu yere nakledildiği görülmekte idi. Kanaatimizce, başka yerde yakalanan şüpheli veya sanığın derhal yetkili hakim veya mahkeme önüne, yani tabii (şimdiki adı ile kanuni) hakimi ve mahkemesinin önüne çıkarılması gerekir. Bu kural, hem bireyin hukuk güvenliği hakkı ve hem de kişi hürriyeti açısından bir güvencedir.

CMK m.94’te yapılan son değişikliklere göre, “Hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılır.

 
Yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değil ise en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hakim veya mahkeme tarafından bu kişinin sorgusu yapılır veya ifadesi alınır”.

 
Son düzenlemeye göre, hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama kararı üzerine yakalanan şüpheli veya sanığın en geç 24 sat içinde yetkili hakim veya mahkeme huzuruna çıkarılması gerekir. Bu süreye, şüpheli veya sanığın yetkili hakim veya mahkeme huzuruna çıkarılırken yolda geçecek zaman da dahildir. Kanun koyucu bu maddede, CMK m.91/1’de yer alan yolda geçecek sürenin sayılmayacağına dair istisna hükmüne yer vermemiştir. Kanun koyucu, yakalama emri üzerine yakalanan şüpheli veya sanığın hürriyetinden daha fazla mahrum bırakılmasını istememiştir.

 
CMK m.94/1’de öngörülen sürede yetkili hakimi veya mahkemesi önüne çıkarılmayan yakalanan şüpheli veya sanığın, aynı sürede yakalandığı yer adliyesinde ve bu adliyede mevcut değil ise en yakın adliyede bulunan sesli, ve görüntülü iletişim sistemi (SEGBİS’in) kullanılması suretiyle yetkili hakimi veya mahkemesi tarafından sorgusu yapılmalı veya ifadesi alınmalıdır.

 
Kanun koyucu, net bir şekilde kişinin yakalandığı yerde bulunan ve yargılamada yetkisi olmayan hakim veya mahkeme tarafından sorgusunun yapılmasını veya ifadesinin alınmasını yasaklamıştır.

 
06.03.2014 günü yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 7. maddesi ile değiştirilen CMK yeni m.94, yargılamada yetkisi olmayan hakim veya mahkemenin sorgu yapmasını ve ifade almasını engelleyip, her durumda bu yargılama tasarruflarının yetkili hakim veya mahkeme tarafından yerine getirilmesini öngörmüştür. Yakalamadan itibaren 24 saat içinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılması mümkün olmayan şüpheli veya sanık, teknik yöntemlerden yararlanılarak, yani SEGBİS kullanılmak suretiyle yetkili hakimi veya mahkemesi tarafından sorgulanacak veya bu kişilerin ifadesi alınacaktır.

 
Bu değişiklikle, 20.09.2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’te “Yakalama halinde dinleme” başlığı ile yer alan 17. madde anlamını ve uygulanma kabiliyetini yitirmiştir.

Bu maddeye göre, “Hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, derhal yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılır. Şayet çıkarılamıyorsa;

a) Yakalamanın yapıldığı yer cumhuriyet başsavcılığı, işin niteliğine göre yakalamayı talep eden ya da yakalama kararını veren makam ile irtibata geçer.
b) İrtibata geçilen makamın uygun görmesi halinde yakalanan şahıs, SEGBİS ile dinlenilmesi için hazır edilir. Yakalamanın yapıldığı yerde SEGBİS yoksa bu sistemin bulunduğu ve kullanıma hazır olduğu en yakın yer cumhuriyet başsavcılığı veya mahkemesine götürülür.
c) En geç yirmidört saat içinde bu işlemler yapılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın sulh ceza hakimi önüne çıkarılır; serbest bırakılmadığı takdirde, yetkili hakim veya mahkemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere tutuklanır.

                                                                                                                                                                      
Birinci fıkraya göre tutuklanan kişi, işin niteliğine göre yetkili cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkemece uygun görülmesi halinde SEGBİS’in kullanılması suretiyle de dinlenebilir”.

 
Uygulamada, başka yerde yakalanan şüpheli veya sanığın dinlenmesi konusunda hala SEGBİS Yönetmeliği’nin 17. maddesinin kullanıldığı görülmektedir. Maddenin birinci fıkrasına göre, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer hakim veya mahkemesi, yakalandığı andan itibaren 24 saat içerisinde yetkili hakim veya mahkemesinin önüne çıkarılmayan, en azından SEGBİS yöntemi ile de yetkili hakim veya mahkemesi tarafından dinlenemeyen şüpheli veya sanığın en kısa sürede yetkili hakim veya mahkemesine gönderilmek üzere tutuklanmasına karar verilecektir. Bu hüküm, net bir şekilde CMK yeni m.94’e aykırıdır. Örneğin, Ankara Adliyesi hakimi veya mahkemesi tarafından hakkında yakalama emri verilen şüpheli veya sanığın Sinop ilinde yakalanması halinde, haftanın hangi günü olursa olsun yakalanan şahsın 24 saat içerisinde Ankara Adliyesi’ne gönderilmesi veya bu sürede Ankara Adliyesi’nde bulunan hakim veya mahkemesinde sorgulanması veya ifadesinin alınması şarttır. Bu nedenle, Sinop ilinde yakalanan şüpheli veya sanığın o yer hakim veya mahkemesi tarafından sorgusunun yapılması veya ifadesinin alınması veya yetkili hakim veya mahkemeye gönderilmek üzere tutuklanması hukuka aykırıdır.

 
CMK yeni m.94’ün yürürlüğe girmesi ile birlikte, Yönetmeliğin 17. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile ikinci fıkrası anlamını yitirmiştir. Anayasa m.124/1’e göre, kanunların uygulanmasını gösteren yönetmelikler kanunlara aykırı olamaz. Bu ilke, normlar hiyerarşisinin temelini teşkil eder. Kanuna aykırı yönetmelik, ya değiştirilmeli veya “yok” sayılıp mevcut yasal düzenlemenin tatbiki yoluna gidilmelidir.

 
SEGBİS sistemi, tüm adliyeler ile tutukevi, cezaevi ve hatta kolluk nezarethanelerinde verimli bir şekilde kurulup işletilmeli, şüpheli veya sanığın tabii hakim/mahkeme güvencesi korunmak suretiyle sorgusu yapılmalı, ifadesi alınmalı, hatta soruşturmayı yürüten savcı ve kolluğun yakalanan şüphelinin ifadesinin alınmasına, delillerin toplanmasına ve yargılamanın en iyi şekilde sürdürülmesine katılımı sağlanmalıdır. SEGBİS sistemi ile amaç; bir taraftan şüpheli ve sanık haklarının korurken, diğer taraftan da bir an önce maddi hakikate ve adalete ulaşılmasının sağlanması olmalıdır.

Tabii hakim/mahkeme güvencesine uygun olarak SEGBİS sistemi ile sorgulanıp tutuklanan şüpheli veya sanık, yakalanıp tutuklandığı yerde bekletilmemeli, yetkili hakim ve mahkemenin bulunduğu adliyeye bir an önce sevk edilmelidir. Tutuklama veya adli kontrol tedbirlerine yönelik itirazlar da, yargılamanın yapıldığı yer hakimliğine veya mahkemesine yapılmalıdır. Çünkü itiraz mercii, soruşturma veya kovuşturmanın bulunduğu yer hakimliği veya mahkemesidir.

 
Uygulamada şu şekilde bir sorunun ortaya çıktığı görülmektedir; soruşturmayı yürüten ve yakalama emrinin çıkarılmasını sağlayan cumhuriyet savcının ve emrinde bulunan adli kolluğun veya kovuşturma aşamasında yetkili mahkemenin haberi ve bilgisi olmaksızın, yakalama emri ile aranan şüpheli veya sanığın yakalandığı, serbest bırakıldığı veya tutuklandığı, hatta itirazla salıverildiği, usule uygun sorgunun yapılamadığı veya ifadenin alınamadığı, dolayısıyla delillerin toplanamadığı, sorgu ve ifadenin yüzeysel gerçekleştirildiği, yakalandığı yer hakimliği veya mahkemesince verilen tutuklama kararına (ki bu kararlar hatalıdır) karşı yargılamanın bulunduğu yerde yapılan itirazın tam manası ile incelenemediği, tüm dosya incelenmeden yalnızca UYAP üzerinden şüpheli veya sanığın yakalandığı hakimliği veya mahkemesinde kayıtlı bilgi ve belgelerin incelendiği, tüm bu nedenlerle maddi hakikat ve adalet açısından sağlıklı sonuçlara ulaşılamadığı görülmektedir.

 
Kanaatimizce, soruşturma savcısını veya o soruşturma dosyasında yerine bakan savcıyı veya yargılamanın yapıldığı yerde bulunan hakimliği yakalama emri verilen dosya üzerinde yapacağı incelemeyi kovuşturmayı yürüten mahkemeyi veya yerine bakan mahkemeyi engelleyecek her türlü uygulama ve belirsizlik bertaraf edilmelidir. Bu konu çok önemlidir. Talep, karar ve tedbirlere konu dosya ve yargılamalara iyi nüfuz edilmeli, bunun için de mümkün olduğu kadar dosya üzerinde yetkisi olan savcı ve ilgili kolluk, hakim ve mahkemenin yargılama yetkisine giren dosya ile ilgili tasarruflarda söz sahibi olması sağlanmalıdır.


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)