125 SAYILI KARARNAME İLE DEPREM BÖLGESİNDE ÇALIŞAN İŞÇİLER İÇİN GETİRİLEN İŞTEN ÇIKARMA YASAĞINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

Deprem sebebiyle OHAL ilan edilen illerde bulunan iş veya hizmet sözleşmesi kapsamında çalışan işçiler ile işverenlerin sözleşme ilişkilerinin düzenlenmesine ilişkin 22.02.2023 tarih, 32112 sayılı Resmi Gazete’de Olağanüstü Hal Kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Alanına İlişkin Alınan Tedbirlere Dair 125 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi [1] yayımlandı. Kararnamenin “İstihdamın korunmasına ilişkin tedbirler” başlıklı 3. maddesine göre;

“(1) Olağanüstü hal ilan edilen illerde her türlü iş veya hizmet sözleşmesi, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren olağanüstü hal süresince 22/05/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde ve diğer kanunların ilgili hükümlerinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler, belirli süreli iş veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, işyerinin herhangi bir sebeple kapanması ve faaliyetinin sona ermesi, ilgili mevzuatına göre yapılan her türlü hizmet alımları ile yapım işlerinde işin sona ermesi dışında işveren tarafından feshedilemez.

(2) Bu madde hükümlerine aykırı olarak iş sözleşmesini fesheden işveren veya işveren vekiline, sözleşmesi feshedilen her işçi için fiilin işlendiği tarihteki 4857 sayılı Kanunun 39 uncu maddesince belirlenen aylık brüt asgari ücret tutarında çalışma ve iş kurumu il müdürlüklerince idari para cezası uygulanır.”

Kararnamenin 7. maddesinde anılan düzenlemenin Resmi Gazetede yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği öngörülmüştür. Buna göre fesih yasağına ilişkin düzenleme, 22.02.2023 ila olağanüstü halin sona ereceği 08.05.2023 tarihleri arasında işveren tarafından yapılacak fesihleri kapsamaktadır. Dolayısıyla fesih yasağı, OHAL ilan edilen bölgede Kararnamenin yürürlüğe giriş tarihinden önce işveren tarafından yapılan fesihleri kapsamadığı gibi, bu dönemde yapılan fesihler sebebiyle Kararname uyarınca işverene idari para cezası uygulanması da söz konusu olamayacaktır.

Dikkat çekici bir başka husus, Kararnamede işçilerin 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca sözleşmeyi fesih hakkının ve işverenin Kanunun md. 25/1 (II) hükmüne dayanarak haklı nedenle derhal fesih hakkının saklı tutulmasıdır. 4857 sayılı Kanunun md. 25/1 (II) bendinde işverene aşağıdaki hallerde iş sözleşmesini haklı nedenle derhal fesih hakkı tanınmaktadır;

“a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.

b) İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.

c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.

d) İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması.(1)

e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.

f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.

g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi (OHAL ilan edilen bölgede yaşayan ve depremden etkilenen işçilerin bu süreçte işe devam edememesi kadar olağan bir durum olamaz. Kararnamede açıkça düzenlenmemekle birlikte, meydana gelen depremin işçinin işe devamsızlık yapmasında haklı sebep olacağı şüphesizdir. Dolayısıyla 4857 sayılı Kanunun md. 25/1 (II) g bendinde işçinin devamsızlığı nedeniyle işverene tanınan fesih hakkının depremden etkilenen işçiler bakımından uygulanamayacağı kabul edilmelidir).

h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.

ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.”

İşverenin fesih yasağının uygulandığı dönem içerisinde iş sözleşmesini muvazaalı olarak yukarıda sayılan sebeplerden birine dayanarak feshetmesi halinde İş Kanunu md. 25/2 hükmü uyarınca işçi, feshin işverenin öne sürdüğü sebebe uygun olmadığı iddiası ile 18, 20 ve 21. madde hükümleri çerçevesinde yargı yoluna başvurabilir. Belirtmek gerekir ki, feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene ait olmakla birlikte, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia eden işçi de bu iddiasını ispatla yükümlü olacaktır.

Kararnamede değinilmemesi sebebiyle kanımca uygulamada belirsizlik yaratabilecek bir başka husus, depremden etkilenen ve sözleşmesinde belirtilen iş tanımına göre çalışması sağlığı bakımından uygun olmayan işçilerin iş sözleşmelerinin akıbetidir. Kararnamede fesih yasağından istisna tutulmaması sebebiyle depremden sağlığı doğrudan etkilenen işçilerin tedavi süreci ve bu sebeple çalışmadan geçirdiği süre 4857 sayılı İş Kanunu md. 25/I hükmünde belirtilen, işçinin işyerindeki çalışma süresine göre 17. maddedeki bildirim sürelerini altı hafta aşsa dahi, iş sözleşmesi işveren tarafından feshedilemeyecektir.

Normal şartlarda işçinin depremden etkilenmesi sebebiyle gördüğü tedavi sonucunda tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması durumunda İş Kanunu md. 25/I-b bendi uyarınca işverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı bulunmaktadır. Ancak yine Kararnamede istisna tutulmadığından, fesih yasağının bulunduğu dönemde işveren bu sebeple işçinin sözleşmesini feshedemeyecektir. Ancak işçinin ilgili Kanunlardaki şartları taşıması durumunda malulen emekli olması hali saklıdır. Bunların dışında örneğin iş yerinde şoför olarak çalışan bir işçinin deprem sebebiyle ayağını kaybetmesi ve malulen emeklilik hakkını da kullanmaması gibi bir durumda iş sözleşmesi anılan dönemde feshedilemeyecektir. Fesih yasağı başlamadan önceki veya yasağın sona erdiği dönemde ise kanımca işçinin sözleşmesi feshedilmeden önce, feshin son çare olması ilkesi uyarınca niteliğine uygun alternatif işlerde değerlendirilmesi yoluna gidilmesi gerekir.  

Son olarak, yürürlüğe giren Kararname, olağanüstü hal ilan edilen bölgedeki işveren ve işçiler için olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ancak 15.02.2023 tarih ve 32105 sayılı Resmi Gazetede, Afet Bölgesindeki Kamu Çalışanlarına Yönelik Tedbirler ile ilgili yayımlanan 2023/5 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile kamuda çalışanların çalışma, mali, sosyal hak ve yardımları ile diğer özlük haklarının durumuna ilişkin yapılacak düzenlemelerin, depremin meydana geldiği 06.02.2023 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde düzenlemesine karşın anılan Kararnamenin, yürürlük tarihinin 22.02.2023 olması sebebiyle, deprem tarihinden mezkur tarihe kadar işçi aleyhine yapılan iş ve işlemleri kapsamaması, pek çok mağduriyete yol açabileceği gibi, önümüzdeki dönemde bundan çıkabilecek ihtilaflar yargıdaki iş yükünün artmasına sebebiyet verebilir.

İhtilafları artırabileceğinden endişe duyulan bir başka husus, fesih yasağına uymayan işverenlere uygulanacak idari para cezası miktarıdır. Fesih yasağına uymayan işveren, sözleşmesini feshettiği her işçi için fiilin işlendiği tarihteki 4857 sayılı Kanunun 39. maddesince belirlenen aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası ödeyecektir. Ancak bu ceza miktarının özellikle asgari ücretten yüksek ücret ile çalışan işçilerin iş sözleşmesinin feshedilmesi konusunda işverenler için ne derecede caydırıcı olacağı tartışılabilir olmakla birlikte, önümüzdeki dönemde bu sorunun cevabına ilişkin somut örneklerle sıkça karşılaşılacağı öngörüsündeyim. Bu sebeple, yaşadığımız deprem felaketinin etkisini hala sürdürdüğü ve maddi-manevi olarak herkes için oldukça yıpratıcı olan bu dönemde, işçi ve işverenlerin her zamankinden daha sağduyulu ve hoşgörülü davranarak sözleşme edimlerini ifa hususunda biraz daha esnek davranılmasının ülkemize ve insanlığımıza yaraşır bir davranış olacağını düşünüyorum.

 

AV. CANSU ÖNÇLER

SAMSUN BAROSU

[1] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/02/20230222-7.pdf