Bir görüşe göre; seçimlerin “seçenler” ve “seçilenler” olarak iki süjesi bulunmaktadır. Seçim kanunlarında herhangi bir özneyi etkileyecek şartlarda yapılan değişikliğin uygulama alanına yönelik Anayasa m.67 dahilinde değerlendirme yapılırken, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından açıklanan seçim takviminin süjeleri etkileme şekline göre hareket edilmelidir. Şöyle ki; seçme yeterliliği ile alakalı yasa değişikliğinde bir yıllık sürenin hesabında oy verme günü dikkate alınması gerekirken, seçilme yeterliliği, usulü ve yönetimi ile ilgili değişiklikte ise, YSK tarafından açıklanan takvimde seçilmeye yönelik icrai ve kesin hüküm içeren durumlara yönelik süreler, yani seçimlerin resmi takvim başlangıcı ile seçim günü dikkate alınmalıdır. Böylece, Anayasanın ruhuna da uygun yorum yapılmış olur. Bu düşünceye göre; Anayasa m.67’nin son fıkrası ile korunan hukuki yarar, seçimler sırasında iktidarda olanın demokrasiye aykırı bir şekilde seçim yarışında avantaj elde etmemesine yönelik bir otokontrol sistemi oluşturmaktır. Bu yorumun, temsili demokrasi amacına hizmete elverişli ve gerekli olduğu ileri sürülmektedir.

Bir diğer düşünceye göre; bir yıllık süre hesabı, seçimlerin yapılacağı güne göre belirlenmeli, bu süreden geriye gidilerek bir yıllık süre tespit edilmeli ve bir yıllık sürenin aşıldığı durumda seçim kanunlarında yapılan değişiklikler uygulanmalıdır. Bu görüş net bir şekilde, değişikliklerin yürürlüğünde seçimlerin yapılacağı 14 Mayıs 2023’ü esas almakta ve Anayasa m.67’nin son fıkrasında geçen “seçim” kavramı seçimlerin yapılacağı günle sınırlı kabul etmektedir.

Bir diğer düşünceye göre ise; seçim kanunlarında yapılan değişiklikte Anayasa uyarınca hesaplanması gereken bir yıllık sürede, sadece seçimlerin yapılacağı gün değil, YSK tarafından resmi olarak seçim takviminin ilan edildiği, yani seçimlerin başladığı günden itibaren bir yıllık süre hesabı dikkate alınmalıdır. Seçim kanunlarında yapılan esaslı değişikliklerin yürürlüğe girmesinden itibaren işleyecek bir yıllık sürede YSK‘nın ilan ettiği resmi takvime göre, 14 Mart 2023’e kadar seçimlerin başlangıcına kadar bir yıllık süre dolmamışsa seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe giremez. Burada, “seçenler” ve “seçilenler” üzerinden ayırım yapılması da isabetli olmayacaktır. Bu düşünce, 298 sayılı Kanunda yapılan son değişiklerin bu seçimlerde uygulanmayacağını savunmaktadır.

Görüleceği üzere; bir düşünce “seçim” kavramını sadece seçimlerin yapılacağı gün olarak anlarken, diğer düşünce “seçim” kavramının geniş anlaşılması gerektiğini ve YSK‘nın resmi olarak ilan edeceği seçimlerin takvimine giren tüm günlerin “seçim” olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır ki, bu düşüncenin “seçim” kavramı ile murad edilen amaca ve işin ruhuna uygun olduğunu düşünmekteyiz.

Şimdi YSK’nın önünde karara bağlanması gereken iki mesele vardır. İlkinde YSK; Anayasa m.116/2 uyarınca Cumhurbaşkanı seçimleri yenileme kararı verdiğinden, kendisinin tekrar aday olup olmayacağı, yani en fazla iki kez Cumhurbaşkanı seçilebileceğinden, acaba bu defa ikinci kez mi, yoksa üçüncü kez mi seçilmek için aday olup olmayacağına dair karar verecek.

YSK ikincisinde ise; 298 sayılı Seçim Kanununda değişikliklerin üzerinden geçen bir yıllık sürenin 6 Nisan 2023 tarihinde dolacak olması sebebiyle, 14 Mart tarihinde başlayacak resmi seçim sürecinin bundan etkilenip etkilenmeyeceğine dair bir karar verecek.

Bir diğer mesele ise, YSK’yı ilgilendirmemektedir, çünkü “aday” olarak seçimlere girmeyen, Millet İttifakının adayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazandığı takdirde, onun tarafından Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanabilecekleri için, belediye başkanlarının belediye başkanlığı görevlerinden istifa etmeksizin Cumhurbaşkanı yardımcısı olup olamayacakları tartışması şimdilik rafta duracak.

Ancak YSK, “tekrar aday olma” ve “Seçim Kanunu değişikleri” meseleleri hakkında kısa sürede kesin nitelikte karar verecektir.