Tek taraflı ısrarlı bir şekilde takip kavramı, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği’nde[1] “Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, şiddet uygulayanın, şiddet mağduruna yönelik olarak, güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki veya psikolojik açıdan korku ve çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde, içeriği ne olursa olsun fiili, sözlü, yazılı olarak ya da her türlü iletişim aracını kullanarak ve baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranışı ifade eder (Uyg. Yön. md. 3/1-ş).” ifadesiyle tanımlanmaktadır. 6284 sayılı Kanun, aile içinde şiddet gören -ki bu şiddet hem psikolojik hem de fiziksel şiddeti kapsamaktadır-[2] kadın, çocuk veya diğer bireylerin koruma altına alırken aile içi olup olmadığı önem taşımaksızın ısrarlı bir şekilde takip edilen tüm bireyleri de kapsam altına almaktadır. Kanunda ısrarlı takip eyleminin hangi araçlarla gerçekleştirildiği/gerçekleştirilebileceği yer almamaktadır; sınırlamaya yer verilmemektedir. Burada önemli olan, takip edilen mağdur üzerinde bir şiddet uygulanmasına neden olunması, gündelik hayat rutinini devam etmesinde zorluk yaşaması ve ciddi bir korku ve endişeye yol açmasıdır. [3]

Israrlı takibin yol açtığı endişe ve korkunun değerlendirmesi ise hâkimin takdir yetkisi söz konusudur. 6284 sayılı Kanun çerçevesinde koruyucu ve önleyici olmak üzere iki şekilde tedbir kararı verilmektedir. Şiddet mağdurları ilgili mercilere (Bakanlık, kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısı) bildirdiği takdirde tedbir, aile mahkemeleri tarafından gerekçeli karar ile verilmektedir. [4] İlgili kanunda “birkaçına veya olayın özelliğine göre mülki amir tarafından alınabilecek tedbirler de dâhil olmak üzere, uygun görülecek benzer tedbirlere karar verilebilir:” ifadesinde hâkime ilgili olay ile alakalı değerlendirme ve tedbir kararı alma noktasında takdir yetkisi verildiği görülmektedir. Herhangi bir delil veya emarenin aranmaması da mağdurun ivedilikle korunmasının amaçlandığını göstermektedir (Uyg. Yön. md.12). Bununla birlikte, 6284 sayılı Kanun m 5/1’deki “Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verebilir.” düzenlemesinde, uygulanacak olan önleyici tedbirin, temel bir hakka müdahale etmesi sebebiyle var olan bir önleyici tedbire benzeyen bir tedbire hükmedilmektedir. Yeni bir önleyici tedbir yaratamayacağı aksi durumda, temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin Anayasa m 13 ile bir çelişkiye düşüleceğini düşünülmektedir. [5]

Bu husus hâkimin vereceği koruyucu tedbirler bakımından mümkündür. Önleyici tedbirler bakımından ise kişinin temel hak ve özgürlüklerini sınırlandıran nitelikte olduğu için kanunda delil veya emare aranmaksızın ifadesine yer verilmemekte diğer bir ifadeyle şiddetin varlığına veyahut şiddete uğrama tehlikesine[6] dair somut delil/emarenin varlığı aranmaktadır. “Gecikmeksizin verileceği ve bu kararın verilmesindeki gecikmenin de bu kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde olmaması gerektiği” ifadesi yer almaktadır (Uyg. Yön. md.17). Diğer bir ifadeyle acil müdahale olgusu aranmaktadır.

Hâkimin takdir yetkisini kullandığı koruyucu tedbir kararlarından bazıları kanunda tahdidi olarak sayılmaktadır. “İşyerinin değiştirilmesi” bu tedbirlerden biridir. Hâkim, şiddete uğrayan veyahut şiddete uğrama tehlikesi olan kişinin, şiddetten korunması amacıyla işyerinin değiştirilmesine karar verebilmektedir (Uyg. Yön. md.12/1-a). Bu tedbir sayesinde mağdurun iş hayatının etkilenmesinin önüne geçilmeye çalışarak hem ekonomik hem de sosyal açıdan olumsuz durumlarla karşılaşması engellenmeye çalışılmaktadır. [7] Konuya ilişkin bir olarak Anayasa Mahkemesi kararı söz konusudur: Boşandığı eşinden aynı yıl içerisinde hem darp edilen hem de bıçaklanan mağdur aile mahkemesine başvurarak işyerinin değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiş ancak mahkemenin işyeri değişikliği talebinin idari bir faaliyet olduğunu gerekçe göstererek reddetmesi üzerine  başvurucu, can güvenliğinin tehlikede olduğunu ve işyeri değişikliği talebinin reddedilmesinin yaşam hakkı ile kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi kararında, Anayasa Mahkemesi, “Başvurucunun can güvenliğinin tehlikede olduğunu somut temellere dayalı olarak açıklayarak önce çalıştığı kuruma daha sonra yargı makamlarına iletmiş olmasına karşın, Millî Eğitim Bakanlığı ve Aile Mahkemesinin şiddet mağduru başvurucuyu korumaya yönelik tedbirleri sağlama yönündeki pozitif yükümlülüklerine uygun hareket etmedikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirildiğinden söz edilemez. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, bu hakkın ihlal edildiğine, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere karar örneğinin gönderilmesine ve başvurucuya 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir[8]” kararında devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirmesinin gerekliliğine vurgu yapmaktadır.

6284 sayılı Kanun kapsamında yer alan koruyucu tedbirlerden bir diğeri, korunan kişilere geçici maddi yardım yapılmasıdır (Uyg. Yön. md.8). Maddi yardım yapılabilmesi için başvurucunun yardıma muhtaç olduğunu beyan etmesi ya da bu durumun somut olayın şartlarına göre mülki amirin böyle bir durumun varlığını tespit etmesi durumunda mümkündür. Bu sayede, şiddet mağdurunun ekonomik açıdan bağımsızlığının sağlanması yoluyla şiddet uygulayandan uzaklaşması sağlanmaktadır. [9] Ancak burada ortaya çıkan mesele, başvurucunun yardım ihtiyacı olduğunun saptanmasında hangi ölçütlere bakılacağı noktasıdır. Kanunda bu durumu aydınlatan bir ifadeye yer verilmemektedir. Somut olayın şartlarına göre takdir yetkisi söz konusu olmaktadır. Bunun yanında, Türk Medeni Kanunu uyarınca nafakaya da hükmedilebilecektir. [10]

Sonuç olarak, 2012 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girmiştir. Kanunun kapsamı geniş tutulmuş ve önemli düzenlemelere yer verilmektedir. Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerle ilgili koruyucu tedbirlere ve bu kişilere şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan kişilerle ilgili önleyici tedbirlere yer verilmektedir. Kanunun etkili olabilmesi için eksiksiz bir şekilde uygulanması önem taşımaktadır.

Av. Ayşe Gökçe Çelik

Kaynakça:

Günay, Mehmet: “6284 Sayılı  Kanuna Göre Koruyucu ve Önleyici Tedbirler”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Y. 3, C. 1, S. 10, Temmuz-2012, s. 647-686. http://www.cps.gov.uk/legal/s_to_u/stalking_and_ harassment https://www.kararara.com https://www.sinerjimevzuat.com.tr

İbicioğlu, G., & Durutürk, B. (2022, August 18). Bireysel Başvurularda Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kararlarının İncelenmesi. İstanbul Hukuk Mecmuası.

Songu, S. Ö., & Emir, A. Ş. (2020, November 23). 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un Çalışma İlişkilerine Etkisi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi.

Doğan, Recep: “Kadına Yönelik Şiddetin Bir Türü Olarak, Israrlı Takip (Stalking) Kavramı ve Suçu”, Ankara Barosu Dergisi, 2014/2, s. 140.

Anayasa Mahkemesi, C.K. başvurusu, 2016/3114, 18.07.2019, par. 37.

AYM 17.07.2019, 2016/14613, RG.:10.09.2019, S.: 30884.

----------------

[1] RG.: 18.01.2013, S.: 28532.

[2] Songu & Emir, 2020, pp. 1157-1178)

[3] Doğan, 2014, s.140

[4] 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun

[5] Ibıcıoglu & Emir, 2022

[6] Anayasa Mahkemesi, C.K. başvurusu, 2016/3114, 18.07.2019, par. 37.

[7] Günay, s. 657.

[8] AYM 17.07.2019, 2016/14613, RG.:10.09.2019, S.: 30884.

[9] Günay, s. 660.

[10] RG.: 08.12.2001, S.:24607.