MARKA KAVRAMI : Marka, “bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret''; “bir teşebbüsü andıran, temsil eden ve hedef kitleyi ona bağlayan kısa simge”; “bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğerlerinden ayırmaya yarayan işaret” ; “taciri ve/veya işletmeyi değil, belli bir işletmeye ait mal veya hizmetin tanıtılması ve ayırt edilmesine yarayan işaret”; “bir mamulü benzerlerinden ayırmak ve onun menşeini belirtmek amacıyla konan herhangi bir işaret” gibi biçimlerde tanımlanmaktadır. (TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012, s. 360.) SMK'nın '' Marka Olabilecek İşaretler'' başlıklı 4'üncü maddesinde ; '' Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunu açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.'' denilmek suretiyle marka kavramı Yasa'da dolaylı olarak açıklanmıştır.  Markanın oluşumunun temelinde bir fikir bulunmakla birlikte, bu fikrin bir hususiyetinin ya da belli bir düzeyinin bulunması gerekmemekte, standart bir emeğe ya da buluşa yahut belirli bir özgünlüğe dayanması aranmamaktadır. (Paslı, Ali, Marka Hukukunda Ürün Benzerliği,1.Baskı, İstanbul, 2018,s.15) Marka, ticaret ünvanı, işletme adı, internet alan adı, coğrafi işaretler ve geleneksel ürün adlarından farklıdır. Marka ile ticaret ünvanı, işletme adı ve internet alan adının örtüşmesi ve bu sebeple marka hakkı sahibinin haklarının ihlal edilmesi olanaklıdır. Dolayısıyla marka hakkı sahibi, işaretinin ticaret alanında kullanılması şartı ile işaretin ticaret ünvanı ya da işletme adı olarak kullanılmasını (SMK m.7-e) ve işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı olarak kullanılmasını (SMK m 7-d) önlemek için talepte bulunma hakkına sahiptir. (SMK m.7-2 ve 3) (Marka Suçları, Dr.Süleyman Emre Özdemir, SMK Md.30, s.27-47) Marka, gayri maddi mal niteliğinde olup, aynı zamanda para ile ölçülebilen, ekonomik bir değerdir. Bu nedenle marka, kişinin veya teşebbüsün malvarlığı unsurlarındandır. Marka hakkı, hak sahibine, markayı kullanabilmesi, sona erdirebilmesi, başkasına devredebilmesi veya 3. kişiler lehine mutlak veya şahsi nitelikli sınırlı haklar tesis edebilmesi ve markanın semerelerini toplayabilmesi olanaklarını sağlar. Benzer şekilde, hak konusu markanın 3.kişilerce izinsiz veya haksız kullanımının hak sahibince engellenebilmesi, tazminat davası açılabilmesi, şikayetçi olunabilmesi ve böylece hakkın verdiği aktif yetkilerden hak sahibinin münhasır bir şekilde yararlanabilmesini sağlar. (Kaya s.39-40, Paslı, Uluslararası Anlaşmalar,s.489-490)

MARKANIN UNSURLARI :

1-) İŞARET : Markadan söz edilebilmesi için öncelikle bir işaretin mevcut olması gereklidir. İşaret, bir teşebbüsü çağrıştıran, hedef kitleyi teşebbüse bağlayan, onu temsil ve kıs bir şekilde ifade eden bir simgedir. İşaret, markayı da kapsayan geniş anlama sahip olup, her marka işarettir ancak her işaret bir marka değildir. Marka olabilecek işaretler kanunda sınırlı olarak sayılmadığı için, birden çok işaret birleşiminin kokuların, tatların, 3D şekillerin, sloganların, hareketli görüntülerin, fotoğrafların da marka olarak tescili olanaklıdır.

2-) AYIRT EDİCİLİK :  Marka olarak kullanılmak istenen işaretin ayırt edici nitelikte olması zorunludur. Ayırt edicilik, bir işaretin diğerlerinden farklı olmasını veya öyle algılanmasını sağlayan unsur ve özelliklerin bütünüdür. (Kaya,s.32)

3-) AÇIK ve KESİNLİK : 556 sy KHK nın 5.maddesine göre, marka olabilecek işaretin, çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen (grafik olarak tasvir edilme) bir işaret olması gerektiği hüküm altına alınmıştır. SMK da' işaretin, marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması aranmaktadır. Bu unsur, işaretin zaman içinde bozulmadan, değişmeden sicilde muhafaza edilebilir olmasını, tescil başvurusu yapacak kişilerin sicilde kolay bir şekilde araştırma yapabilmesini ve marka hakkının ihlal edildiği iddiası üzerine mahkemenin, marka sahibinin markasının koruma kapsamının ne olduğunu kolayca belirleyebilir olmasını ifade etmektedir. (Pila/Torremans s.350-351; Çolak,s.61) Açıklık ve kesinliğin, yetkili makamlara, kamuya, tüketicilere ve marka hakkı sahibi ile rekabet içinde bulunan kişilere karşı olması gerekmektedir. (AB, 2015/2436 sy Marka Direktifi md.3-b)

MARKANIN FONKSİYONLARI :

1-) AYIRT ETME FONKSİYONU : Marka, farklı teşebbüslerin mal veya hizmetlerini ayırt etme dışında, aynı işletmenin farklı kalitedeki veya içerikteki mal veya hizmetlerini birbirlerinden ayırt etme işlevi de görmektedir.

2-) MENŞE (KAYNAK-KÖKEN) GÖSTERME FONKSİYONU : Marka, hangi teşebbüs tarafından malın üretildiğini veya piyasaya sürüldüğünü veya hizmetin sunulduğunu gösterir. Malın ve hizmetin kaynağını belirtir.

3-) GARANTİ (GÜVEN) FONKSİYONU : Markanın, tüketiciye beğendiği ve tercih ettiği malın veya hizmetin her zaman aynı veya daha iyi şekilde üretileceği veya sunulacağı yönünde bir güvenin oluşmasını ifade eder. Bu fonksiyon, malın satış sonrası teknik ve destek hizmetlerini de kapsamaktadır. (Öçal, Markaların Himayesi,s.18, Kaya s.61)

4-) REKLAM FONKSİYONU : Tüketici, malı ve hizmeti tanıtımı/reklamı yapılan marka aracılığıyla satın almaya başlar. Markalar seçilirken, markanın reklam kabiliyeti, halkın dikkatini çekmesi ve hafızada bıraktığı izlenim gibi özellikler dikkate alınır ve bu özellikleri kuvvetli olan markalar, bizzatihi reklam vazifesi de görür. (Marka Suçları, Dr.Süleyman Emre Özdemir, SMK Md.30, s.42)

Markalar; tescilli olup olmamasına göre markalar, ürün çeşidine göre markalar, bilinirlik derecesine göre markalar ve sahiplerine göre markalar olarak, türlerine göre tasnif edilmektedir.

MARKALARLA İLGİLİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER : Markalar ile ilgili olarak;

- “Sınai Mülkiyetin Himayesine Mahsus Milletlerarası Birlik Oluşturulması Hakkında Paris Sözleşmesi” (“Paris Sözleşmesi”) (1883),

- “Markaların Uluslararası Tescili Konusundaki Madrid Sözleşmesi” (“Madrid Sözleşmesi”) (1891),

- “Marka Tescilinde Eşyaların ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırmasına İlişkin Nice Sözleşmesi” (“Nice Sözleşmesi”) (1957),

- “Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) Kuruluş Sözleşmesi” (1967),

-“Markaların Figüratif Elemanlarının Sınıflandırılmasına İlişkin Viyana Sözleşmesi” (“Viyana Sözleşmesi”) (1973),- “Markaların Uluslararası Tescili Konusundaki Madrid Sözleşmesi ile İlgili Protokol” (“Madrid Protokolü”) (1989),

- “Marka Kanunu Anlaşması” (“TLT”) (1994),

- “Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Kuruluş Anlaşması ve eki Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması” (“TRIPS”) (1994)

Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanmasının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından uygun bulunarak Türk hukuk sisteminde yürürlüğe girmiştir. Marka Kanununa İlişkin Singapur Antlaşması (“Singapur Antlaşması”) ise, 28.03.2006 tarihinde imzalanmış olmakla birlikte henüz yürürlüğe girmemiştir. (Aslıhan Kart, Marka Hakkına Tecavüz Suçları, Yüksek Lisans Tezi, s.19-20)

MARKALARLA İLGİLİ ULUSAL MEVZUAT :

- 12.03.1965 tarihli ve 11951 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 551 sayılı “Markalar Kanunu” (mülga),

- 551 sayılı Markalar Kanunu’nu yürürlükten kaldıran, 27.06.1995 tarihli ve 22326 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 556 sayılı “Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” (“KHK”) (mülga) ve

- 10.01.2017 tarihli ve 29944 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı “Sınai Mülkiyet Kanunu” (“SMK”) bulunmaktadır.

MARKA HAKKININ OLUŞMASI : Marka hakkının oluşması hususunda '' Kullanma sistemi'' ve '' tescil sistemi'' olmak üzere iki sistem bulunmaktadır. Marka hakkının kazanılmasının doğal yolu olan kullanma sisteminde, marka üzerindeki ve markaya  bağlı mutlak hak, özellikli ve yenilik içermesi zorunlu olmayan bir düşünsel tercihe bağlı olarak ihdas ve istimal suretiyle ortaya çıkmaktadır. Marka hakkı , markayı ihdas eden ve kullanan, piyasada kullanıldığı mallar ve hizmetlerle ilgili olarak ayırt edici ve bilinir hale getiren kişiye aittir ve bu kişiye gerçek hak sahibi denilmektedir. Tescil sisteminde ise, ihdas edilmiş olan ancak kullanılmayan markanın tescil edilmesiyle marka hakkı oluşabileceği gibi, ihdas ve kullanma suretiyle doğan ve genel hükümlere göre korunan bir marka da tescil edilebilir. Marka başvurusunun reddedilebilmesi için tescil edilmek istenen marka ile tescil edilmiş markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar aynı olması gerektiği, 556 sayılı KHK’nin 7/ son hükmünün bir marka, tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetler ile ilgili olarak kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise, aynı maddenin (b) bendindeki, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil başvurusunda bulunulmuş bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar aynı olan marka bulunduğundan bahisle tescil isteminin reddolunmayacağı belirtilmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 03.07.2000 tarih ve E. 2000/ 5465, K. 2000/6306; 08.12.2003 tarih ve E. 2003/ 4210, K. 2003/ 11563 sayılı kararları.)

SMK ile marka sahibine sağlanan koruma kural olarak tescil ile elde edilir. (SMK md.7/1)  Genel olarak SMK da tescil sisteminin esas alındığını ve fakat marka hakkının ihdas ve kullanma ile oluşacağı da gözetilerek karma bir sistemin benimsendiği söylenebilir. . Ancak marka hakkının cezai himayesi bakımından tescil kurucu etkiye sahiptir. (SMK m.7/1 ve 30/5) Bu nedenle sadece, tescilli marka sahibinin hakları SMK md 30 kapsamında korunur. Tescilsiz markalar ise, ancak genel hükümler kapsamında, unsurları oluşmuş ise TTK da düzenlenen haksız rekabet suçlarına konu olabilir. (Marka Suçları, Dr. Süleyman Emre Özdemir, SMK Md.30, s.49)

Marka TPMK nezdindeki sicile kaydedilir. TPMK sicili aleni olup, herkes sicilin içeriğini inceleyebilir ve giderini ödeyerek sicil kaydının örneğini alabilir. (SMK md.22/3) .Sicilin aleniyeti ise TPMK bülteninde yayım yolu ile sağlanır. Markanın sahibine sağladığı haklar kural olarak 3.kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibariyle hüküm ifade eder. Tescil başvurusunda markanın kullanılacağı mal veya hizmet listelerinin gösterilmesi gerekmektedir. (SMK md.11/1-c)

Marka hakkı, markanın koruma süresinin sona ermesi ve süresi içinde yenilenmemesi, vazgeçme, markanın hükümsüzlüğü ve markanın iptali hallerinde sona ermektedir. Hükümsüzlük kararını mahkeme tesis etmekte iken, iptal kararını talep üzerine TÜRKPATENT vermektedir. Hükümsüzlük ve iptal kararı kesinleştiğinde marka sicilden terkin edilmektedir. SMK md. 28/1 e göre koruma süresinin dolması ve markanın süresi içinde yenilenmemesi ile marka sahibinin marka hakkından vazgeçmesi üzerine marka hakkının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Tescilli markanın koruma süresi marka başvuru tarihinden itibaren 10 yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler halinde yenilenebilir. Yenileme, markanın tescilli olduğu mal ve hizmetlerin tamamı için yapılabileceği gibi bir kısmı için de mümkündür (SMK m.23/1-3) Marka koruma süresinin sona ermesiyle SMK kapsamında elde edilen marka hakkı başkaca bir işlem yapılmadan kendiliğinden ortadan kalkar (SMK m.28/2) Marka sahibi, markanın tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin tamamı veya bir kısmı bakımı yönüyle hakkından vazgeçebilir. Vazgeçme TPMK ya yazılı olarak bildirilir ve bu sebebe dayanılarak marka hakkının sona erdiği Bültende yayımlanır. Vazgeçme, sicile kayıt tarihi itibariyle hüküm doğurur. (SMK m.28/3) Sicile kaydedilmiş hak ve lisans sahiplerinin izni olmadıkça marka sahibinin marka hakkından vazgeçmesi mümkün değildir. Marka üzerinde, 3.kişi tarafından hak sahipliği iddia edilmiş  ve bu hususta alınan tedbir kararı sicile kaydedilmişse, bu kişinin izni olmadıkça, markadan doğan haklardan vazgeçilemez. (SMK m.28/4) Marka tescilinde mutlak ret ve nispi ret sebeplerinden (SMK m.5-6) birinin mevcut olması halinde menfaati olanlar, C.Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilirler. (SMK .25) Markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde marka hakkı geçmişe etkili olarak ortadan kalkacak ve SMK ile sağlanan marka koruması hiç doğmamış sayılacaktır. (SMK m.27/1) SMK Md.26 ya göre; tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye'de ciddi biçimde kullanılmayan veya kullanımına 5 yıl kesintisiz ara verilen markanın bulunması, marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad haline gelmesi, marka sahibi tarafından veya marka sahibinin izniyle gerçekleştirilen kullanım sonucunda markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetlerin özellikle niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltması ve garanti markası veya ortak marka bakımından teknik şartnameye uygun kullanım olmaması durumlarında ilgili kişiler TPMK dan markanın iptalini isteyebilir. Markanın iptaline karar verilmesi halinde bu karar, iptal talebinin TPMK ya sunulduğu tarihten itibaren etkilidir. Ancak talep üzerine, iptal hallerinin daha önceki bir tarihte doğmuş olması halinde iptal kararının bu tarihten itibaren etkili olacağına karar verilebilir. (SMK m.27/2, Geçici Md.4)-(Bahadır,s.233-236), Marka Suçları, Dr. Süleyman Emre Özdemir, SMK Md.30, s.53)

Marka hakkında tecavüzün; Ekonomi, Yatırım, Rekabet, İstihdam, Vergi Gelirleri üzerinde toplumsal etkileri olduğu gibi, Kamu Güvenliği ve Düzeni, Kamu Sağlığı ve Tüketiciler üzerinde de etkileri bulunmaktadır.

SMK'DA DÜZENLENEN MARKA SUÇLARI : 

Marka hakkına karşı işlenen suçlar, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 30. maddesinde düzenlenmiştir. Marka hakkına karşı işlenen suçlar şunlardır:

1. Marka Hakkına Tecavüz Suçu : 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 30/1. maddesinde marka hakkına tecavüz suçu teşkil eden fiiller ve cezalar düzenlenmiştir. Kanuna göre; başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır (6769 sayılı Kanun m.30/1).

2. Marka Koruması İşaretini Kaldırma Suçu : Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.30/2).

3. Marka Hakkı Üzerinde Yetkisiz Tasarrufta Bulunma Suçu : Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.30/3).

Yukarıda yer alan marka hakkına karşı işlenen suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Marka hakkına tecavüze ilişkin cezai hükümler

SMK, Madde 30- (1) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(3) Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(4) Bu maddede yer alan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(5) Bu maddede yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır.

(6) Bu maddede yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.

(7) Başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara el konulmasını sağlaması hâlinde hakkında cezaya hükmolunmaz.

KORUNAN HUKUKİ DEĞER : Hukuki değer, bir ceza normu ile korunan, diğer bir ifade ile suçla ihlal olunan hak ve menfaat, kanunun yasak, emir hükmü ve yaptırım ile açıkça koruduğu hak ve çıkar, kanunun yasak hükmü ve yaptırım ile açıkça koruduğu bir hak, başka deyimle ceza kuralı ile korunan ve bir suçun ihlal ettiği zarar verdiği veya tehlikeye maruz bıraktığı  çıkar, suçun doğrudan ihlal ettiği hukuki varlık veya menfaat şeklinde tanımlanmaktadır. Herhangi bir hukuki değer ile ilişkilendirilemeyen bir suçtan bahsedilemez. Marka suçlarıyla, bireysel, toplumsal, ekonomik ve uluslararası birden çok değer ve menfaat, koruma altına alınmaktadır. Tescilli marka sahibi, markasının başkaları tarafından kullanılması, taklit edilmesi vb. fiilleri engellemek üzere şikayetçi olmak suretiyle ceza davası açılmasını sağlayabileceği gibi özel hukuk davaları da açabilir (6769 sy SMK m.7/2).

A-) İKTİBAS veya İLTİBAS SURETİYLE MARKA HAKKINA TECAVÜZ SUÇU (SMK Md. 30/1)

Bu suça, marka taklitçiliği suçu, markanın izinsiz kullanılması suçu, marka ve üretim korsanlığı suçu da denilmektedir. Uygulamada en çok rastlanan marka suçudur.  Başkasına ait marka hakkına iktibas ve iltibas suretiyle tecavüz edilerek, mal üretmek veya hizmet sunmak, satışa arz etmek veya satmak, ithal etmek, ihraç etmek, ticari amaçla satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak fiilleri yaptırım altına alınmıştır. Suç, icrai suç olmasının yanında, sırf hareket suçu olup, seçimlik hareketlerden herhangi birisi ile işlenebilir. Marka hakkına tecavüz, marka hakkı sahibinin izni olmaksızın markanın kanunda belirtilen biçimde kullanılmasıdır.

Takibi şikayete bağlı olan tüm marka suçları, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 30. maddesinde düzenlenmiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 30. maddesinde düzenlenen marka hakkına tecavüz suçunun oluşabilmesi için;

- a- Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek,

- b- Mal üretmek veya hizmet sunmak, satışa arz etmek veya satmak, ithal ya da ihraç etmek, ticari amaçla satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak fiillerinden birinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

- Marka hakkına tecavüz fiili, bir markanın sahibi olmaksızın veyahut marka sahibinin yasal ve usule uygun izni olmaksızın ilgili markanın kullanılması olarak ifade edilebilir. (CGK-K.2020/444).

Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller :

SMK Madde 29- (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:

a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.

b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.

c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.

ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.

Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları:

SMK Madde 7- (1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.

(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: (Haksız Kullanım Modelleri)

a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.

b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.

c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.

(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:

a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.

b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.

c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.

ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.

d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.

e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.

f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.

(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.

(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:

a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.

b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.

c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması

Ticari nitelikte olmayan kullanımlar kural olarak marka hakkına tecavüze sebebiyet vermemektedir. Marka hakkına tecavüzden söz edilebilmesi için; öncelikle marka sahibinin izninin bulunmaması ve tecavüz sayılan kullanımının ticari nitelikte olması gerekmektedir. Kullanımın markasal şekilde yapılması gerekir.

SMK’nin 29/ 1 (a) fıkrası, haksız kullanım türleri için aynı kanunun 7. maddesine atıf kurmaktadır. Kanunun 7/ 3. fıkrasında markasal kullanım, “işaretin ticaret alanında kullanılması hâli” olarak ifade edilmiş olup haksız kullanım halleri tahdidi olarak şöyle sayılmaktadır:

a) “İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması”,

b) “İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi”,

c) “İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi”,

ç) “İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması”,

d) “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması”,

e) “İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması”,

f) “İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması”.

Bu hallerin gerçekleşmesi halinde marka hakkı sahibi, bu izinsiz kullanım fiillerinin, aynı kanunun 7/ 2. fıkrası gereğince önlenmesini talep edebilecektir.

İKTİBAS KAVRAMI : Arapça kökenli olan iktibas sözlükte ;'' bir yazıyı, bir düşünceyi alma, başkasına ait bir sözü görüşü veya yazıyı aynen aktarma, alıntı, taklitçilik'' anlamlarına gelmektedir.  FSEK kapsamında iktibas, eserin bir bölümünün yeni oluşturulan bir başka eser içerisinde gerektiği kadar kullanılması anlamına gelirken; Marka hukuku bağlamında iktibas; başkasının hak sahibi olduğu bir markanın taklit edilmesidir. Marka taklitçiliği (trademark counterfeiting) da denilmektedir. 556 sayılı KHK ve devamında SMK da markanın hem aynının hem de ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılmasının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği belirtilmiş ve bu iki kavram taklitçilik olarak belirlenmiştir. (556 sy KHK m.61/1-b-SMK md.29/1-b) Yargıtay'a göre de iktibas, markanın aynının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılmasıdır. (YCGK,22.10.2019,7-369/621, Y.11.HD.12.03.2012,2084/3641) Örneğin, tasarım, renk, şekil ve yazılar bakımından tescilli olan bir markanın tıpatıp aynısı olan, ancak küçük bir ayrıntı olarak üzerine bir çizgi çizilerek üretilmiş olan tişört tescilli markayla ayırt edilemeyecek düzeyde benzerlik oluşturacağından iktibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçu meydana gelmiş olacaktır

551 sayılı Markalar Kanunu'nun ''Hakkın Şümulü'' başlıklı 17.maddesinde '' Markanın tescili yukardaki maddede yazılı himaye süresi içinde, marka sahibine, kanunun 1.maddesinde yazılı maksat ve tarzda kullanmak şartiyle ve sicilde gösterilen emtiaya müteallik olmak kaydiyle, markasından faydalanma hakkı verir'' denilmek suretiyle marka hakkının himayesinin sicilde gösterilen emtia ile sınırlı olduğu ifade edilmiştir. Bu nedenle, sicilde gösterilmeyen emtia üzerinde daha önce tescil edilmiş markanın aynen kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil etmemektedir. (Karayalçın s.425, Öçal-Markaların Himayesi,s.51, Cengiz s.74)

İktibas ve iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçu, şikayete tabi suçlardandır. (CMK md.73) SMK md 30/1 de mütecaviz işaretlerin kişisel amaçla bulundurulması suç olarak kabul edilmemiştir. Şikayet süresi süresi 6 aydır (Hak Düşürücü Süre). Bu süre, şikayet hakkı olan kişinin, fiilin veya failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlamaktadır.

SMK’nin 7/ 2, 29/ 1 ve 30/ 1. maddeleri bağlamında iktibas veya iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçu oluşabilmesi için tescilli marka ile iktibas edildiği ileri sürülen işaretin aynı mal veya hizmete ilişkin olması gerekmektedir.

Failin, iktibas veya iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz ederek gerçekleştireceği mal üretme veya hizmet sunma, satışa arz etme veya satma, ithal ya da ihraç etme eylemlerinde ise ticari amaç gütmesi aranmamaktadır.

İktibas suretiyle marka hakkında tecavüz;

- Tescil edilmiş markanın aynının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin,

- Aynı mal veya hizmetlerde kullanılması halinde gerçekleşir.

1. Markanın Aynının Kullanılması : 551 sy Markalar Kanunu md 47 göre; '' Başkasına ait tescilli bir markanın biçim, mana veya bunlardan birisi itibariyle eşini veya ebat yahut renk itibariyle veyahut dikkatle bakılmadıkça farkına varılmayacak kadar cüzi surette değiştirilmiş şeklinin kullanılması'' anlamına gelmektedir. Aynı olma, marka ile mütecaviz işaret arasında özdeşlik bulunması (tıpkı kullanım) anlamına gelir. Karşılaştırılan işaretlerin özdeş, birbirinden farksız, birebir aynı, taklit ve benzerlerinin kullanılmasını ifade eder ve bunun yanında, işaretlerin örneğin farklı renk veya büyüklükte olması, yazı karakteri ya da tipinin farklılaştırılması gibi değişiklikler aynı olma durumunu etkilemez. (YHGK 05.10.2012,11-154/659)

2. Markanın Ayırt Edilemeyecek Kadar Benzerinin Kullanılması :  Markanın tüm unsurlarının çok az denebilecek ölçüde değiştirilmesidir. Esasında yapılan değişiklikler markanın geneli içerisinde kaybolmaktadır. Markanın dikkatle bakılmadıkça farkına varılamayacak kadar cüzi surette değiştirilmiş şeklinin kullanılmasıdır, farkındalık o kadar önemsizdir ki ayniyet ortadan kalkmamakta, tüketiciler markayı eş görmektedir. Bu halde ayrıca iltibas araştırılması yapılmamaktadır. TPMK ya göre ayırt edilemeyecek kadar benzerlik karma nitelikteki işaretler bakımından genel izlenim üzerinden, karma nitelikte olmayan işaretler açısından ayırt edici unsurlardan hareketle değerlendirilmelidir. (Marka İnceleme Kılavuzu, Türk Patent ve Marka Kurumu, 2015 s.34-35) Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik, marka ile mütecaviz işaret arasındaki farklılıkların markanın kapsadığı mal ve hizmetin orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bıraktığı genel izlenim itibariyle önemsenmeyecek derecede düşük olması sebebiyle aynı işaret gibi algılanması halinde mevcuttur. (YHGK 05.10.2012, 11-154/659)

3. Aynı Mal veya Hizmet : İktibas suretiyle marka hakkına tecavüzden bahsedebilmek için, başkasının hak sahibi olduğu tescilli bir markanın aynının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak kullanılması gerekir. Taklit mal, tescil edildiği mallar açısından geçerli olan bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan bir işaretin, izinsiz şekilde mal veya ambalaj üzerinde kullanımı ile ortaya çıkan malları ifade eder. Gümrük Yönetmeliği Md.100/1-c ve TRIPS md.51/14. dipnotta, taklit markaların tanımı yapılmıştır.

İLTİBAS KAVRAMI : Arapça kökenli iltibas, kelime olarak andırışma, iki veya daha çok şeyin biri öteki sanılacak surette birbirine benzemesi, karıştırılma, karışıklık anlamlarına gelmektedir. Marka hukukunda, başkasının hak sahibi olduğu bir markanın tüketicilerin karıştırmalarına sebep olacak surette benzerinin kullanılmasıdır. İltibas ile karıştırılma ihtimali aynı anlama gelmektedir. 656 sayılı KHK ile iltibas  (Karıştırılma İhtimali) ; Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması'' dır. (656 sy KHK md.9/1-b, SMK Md 7/2-b) İltibasta tüketici, düşündüğü işletmenin malını aldığını zannederken, başka bir işletmenin malını almaktadır. Marka ve işaretin kaynağı arasında ilişki olduğunun düşünülmesi dahi karıştırılma ihtimaline sebebiyet verebilecek bir durumdur. İltibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçunun oluşabilmesi için hem işaret aynılığı veya benzerliği hem de mal veya hizmet aynılığı ya da benzerliği gerekmektedir. (Y.19.CD.24.01.2019,8221/882) İltibas suretiyle marka hakkına tecavüzün suç teşkil edebilmesi için; tescil edilmiş markanın benzerinin-aynı mal veya hizmetlerde kullanılması ve neticesinde karıştırılma ihtimalinin doğması gerekmektedir. (Türk Ceza Hukukunda Marka Hakkına Tecavüz Suçları, Av. Umay Uçak, s.119-120,126-134)

İltibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçu;

- Aynı işaretin aynı mal veya hizmetlerde kullanılması

- Aynı işaretin benzer mal veya hizmetlerde kullanılması

- Benzer işaretin aynı mal veya hizmetlerde kullanılması

- Benzer işaretin benzer mal ve hizmetlerde kullanılması sonucunda karıştırılma ihtimalinin doğması halinde gerçekleşir.(Sakarya BAM 5.CD.15.10.2020,528/2493, 4162/1609, YCGK 22.10.2019, 7-369/621)

İltibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçu açısından karıştırılma ihtimali; tüketicilerin marka ile işaret benzerliği sebebiyle marka ve işareti karıştırabilmesi ve malların veya hizmetlerin aynı işletmeden kaynaklandığı yanılgısına düşmesidir. Karıştırılma ihtimali, o mal veya hizmetin hitap ettiği tüketiciler (halk veya halkın bir kesimi) esas alınarak belirlenir. Ortalama tüketicinin edindiği toplu izlenim, algılanma riski göz önünde bulundurulur. Suçun oluşması için tüketicilerin karıştırmaya düşmesi aranmamakta, karıştırılma ihtimalinin mevcut olması yeterli kabul edilmektedir. Y.HGK 08.06.2016, 696/778 sayılı kararına göre, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi hukuki bir konu olduğundan, bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulamayacağı belirtilmektedir.

- İlişkilendirilme ihtimali, genel olarak karıştırma ihtimalinden farklılık arz etmektedir. İlişkilendirme ihtimalinde alıcı, markanın farklı olduğunu algılamakta ancak farklı olduğunu düşündüğü bu iki marka veya üreticileri ya da sunucuları arasında bir ilişki, bağlantı olduğunu sanarak ürünü veya hizmeti almaktadır. Benzer markanın aynı işletmeye ait farklı mal veya hizmetler olduğunu düşünerek o markayı tercih etmektedir.

- Karıştırma ihtimalinde, alıcı, bir markanın mal veya hizmetini aldığını düşünerek aslında o markaya benzer başka ve aslında almayı ummadığı bir başka üretici veya sunucudan mal veya hizmet almakta veya alma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu anlamda ilişkilendirilme ihtimali de karıştırma ihtimali kapsamındaki yerini almaktadır.(Aslıhan Kart, Marka Hakkına Tecavüz Suçları, Yüksek Lisans Tezi, s.99) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.02.2018 tarih ve E. 2017/ 100, K. 2018/ 228 sayılı kararı : ''Marka sahibinin, tescil ile sahip olduğu koruma, halk nezdinde, ilgili işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasının men edilmesini de kapsamaktadır. İşaret ile tescilli marka arasındaki "bağlantı olduğu ihtimali" de "karıştırılma ihtimali" kapsamına dâhildir. İltibas halinde halk, işareti kullanan işletmenin o marka ile aynı olduğu yanılgısına düşürülmekte, "karıştırılma ihtimali"nde ise bu iki işaret arasında herhangi bir sebeple bir bağlantı kurulabilir olması yeterli olmaktadır. Halk, söz konusu malın aslında başka bir işletmeye ait olduğunu fark etse ve fakat güvendiği, zihnindeki işletme ile malın üzerinde görünen işletme arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşündüğünde de geniş anlamda "karıştırılma ihtimali" vardır. Tescilli marka ile kullanılan işaret arasında görsel, işitsel veyahut genel görünüş itibariyle bir benzerlik bulunmazken, halk bunlar arasında herhangi bir bağlantı kuruyorsa karıştırılma ihtimali var kabul edilecektir. Böylece, ilişkilendirilme ihtimali de karıştırma ihtimali ve dolayısıyla iltibas kapsamındadır.''

Tescilli bir markanın iktibas veya iltibas yoluyla taklit edilip edilmediği bilirkişi raporuyla ortaya konulmalıdır. Bilirkişi, taklit ürün ile tescilli markayı tüm özellikleri bakımından karşılaştırıp iktibas veya iltibasın mevcut olup olmadığını kesin bir şekilde tespit etmelidir (Y.19.CD-K.2021/6735).

Seçimlik Hareketler :

1. Mal Üretmek : Mal, ihtiyaçları gideren, alınıp satılabilen her türlü fiziki ticaret eşyası, emtiadır. Malın üretilmesi değil; mütecaviz işaretin malın üzerine konulması cezai yaptırımı gerektirmektedir. İşaretin konulması, görünebilir bir şekilde işaret ile mal arasında örneğin, dikme-işleme-mühürleme-asma-damgalama-kazıma-kabartma-baskı ve benzeri biçimde doğrudan fiziki bağlantı kurulmasıdır. (İstanbul BAM 16.CD.17.12.2019, 2008/6398 ) SMK da işaretin üretilmesi suç olarak düzenlenmemiştir. İşaret üretim esnasında veya mal fiziki olarak ortaya çıktıktan sonra da konulabilir. Bu haller suça teşebbüs bağlamında değerlendirilmelidir.

2. Hizmet Sunmak : TKHK md 3/1-d göre Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan veya yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin  konusu olarak tanımlanmıştır. Bu halde mütecaviz işaret, hizmetle bağlantılı bir şekilde, örneğin işyeri cephesinde, restoranda servis edilen tabakların üzerinde, ürün ile birlikte verilen taşıma çantalarında, reklam ve tanıtım araçlarında, fiyat listeleri gibi ticari belgelerde kullanılmaktadır. Hizmetin sunuma hazır olması suçun tamamlanması için yeterli olmayıp,  hizmetin icrası başlamalıdır. İcrai ve hazırlık hareketleri ayrı değerlendirilmeli, TCK md 35 göz önünde bulundurulmalıdır. Mütecaviz işaretle reklam yapılması, broşür dağıtılması, müşterilere elektronik posta gönderilmesi, işaretli elbiselerin çalışanlarca kullanılması vs. hallerinde suç tamamlanmış sayılır.

3. Satışa Arz Etmek : Satışa arz, bir malı satma iradesini açığa vuran herhangi bir harekettir. Pazarlık etmek, anlaşmaya varmak, kapora almak, müşteri aramak, müşterilere mal tanıtmak, veya bu amaçla faaliyetlerde bulunmak, reklam yapmak veya vermek, broşür dağıtmak, malı fiziki olarak sergilemek, çevrimiçi satışa konu etmek gibi hareketler satışa arz etmedir.(Y.19.CD.26.04.2016,317/16351, Samsun BAM 5.CD.14.11.2018, 572/3142, Y.19.CD.23.10.2017,33309/8467) Malın bulundurulduğu yer, bulundurma şekli ve amacı, malın fiziki durumu, adedi, işaretli mal ile sanığın ticari faaliyetinin uygunluğu incelenerek sonuca ulaşılmalı, malın sadece işyerinde bulundurulması satışa arz olarak değerlendirilmemelidir. (İzmir BAM 11.CD.12.11.2019,3357/3276, İstanbul BAM 16.CD.05.12.2018, 2695/4569, Y.19.CD.07.06.2018 456/7002, Antalya BAM,10.CD.30.05.2017,1275/4521) Suçun oluşması için malın ayrıca satılması aranmaz. Satma fiili zaten ayrıca diğer seçimlik hareket olarak tanımlanmıştır.

4. Satmak :  Sözlükte bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek anlamına gelir. Satma fiilinin teşebbüs aşamasında kalması halinde hareket esasında tamamlanmış satışa arz etme veya hizmet sunma teşkil edecektir. (Durmuş/Erdem/Önok s.1003)

5. İthal veya İhraç Etmek : İthal etmek, mütecaviz işaretli mal veya hizmetin ülkeye sokulması, ihraç etmek; mütecaviz işaretli mal veya hizmetin ülkeden çıkartılmasıdır. Ülkeden kastedilen, Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasuları, açık denizlerde veya yabancı bir devletin ülkesinde bulunduğu sırada Türk bayrağını taşıyan hava ve deniz araçları, Türkiye'nin kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlar, askeri işgal altında bulunan yerlerdir. Paralel ithalata konu mallar iktibas ve iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçuna vücut vermeyecektir. Yine gri piyasada mallarda atılı suç oluşmayacaktır.

6. Satın Almak : Bir nesneyi (mal veya hizmeti) bedel ödeyerek kendine mal etmek anlamına gelir. Bir edim karşılığında mütecaviz işaretli malın devralınması veya hizmetin icrasına başlanması olarak tanımlanır. Failin ticari amaç gütmesi ve kar amacı bulunması atılı suç açısından gereklidir.

7. Bulundurmak ve Depolamak : Bulundurma, var olmayı, hazır bulunmasını sağlamayı ifade ederken, depolamak; saklamak, koruma amacıyla ambara koyma, biriktirme anlamlarını taşır. Bulundurma, mütecaviz işaretli mallar üzerinde fiili egemenlik ilişkisinin devam ettirilmesini, depolama ise,  işaretli malların herhangi bir yerde tutulmasını ifade etmektedir. Bu halde de failin ticari amaçla bu seçimlik hareketleri işlemesi gerekmektedir.

8. Nakletmek : Bir yerden başka bir yere geçirmek, iletmek anlamını taşır. Hizmetin nakledilmesi mümkün değildir. Mütecaviz malların yurt içinde bir yerden diğer bir yere taşınmasını ifade eder. Bu seçimlik harekette de failin ticari amaçla eylemi gerçekleştirmesi gerekir. Kısaca, SMK, satın alma, bulundurma, nakletme ve depolama fiilleri açısından failin ayrıca ticari amaçla hareket etme şartını aramıştır. Ticari amaçtan kastedilen, kazanç elde etme amacıdır. Bu amaçla fiilin icra edilmesi yeterli olup, kazancın gerçekten elde edilip edilmemesi veya zarara uğranılması önemli değildir. SMK Md.153/1 gereğince piyasaya sürülmüş ürünleri kişisel ihtiyaçları ölçüsünde elinde bulunduran veya kullanan kişilere karşı, hak sahibinin hukuk davası açamayacağı veya ceza davası için şikayette bulunamayacağını belirtmektedir. Failin ticari amaçla hareket edip etmediği her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

FAİLİN KASTI : Marka hakkına iktibas veya iltibas yoluyla tecavüz suçunun manevi unsuru kasttır. İktibas veya iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçunda kastın varlığından bahsedilebilmesi için, failin suça konu markanın tescilli bir marka olduğunu bilmesi veya bilebilecek durumda olması ve buna rağmen seçimlik hareketleri gerçekleştirmesi gerekmektedir. (Kaynak,s.334 vd., Başbüyük,s.156, Bayrak,s.134). Taksirle suçun işlenebilmesi mümkün değildir. Yüksek mahkeme içtihatlarında '' bilmesi gerektiği, bilebilecek durumda olma'' ibareleri sıklıkla kullanıldığından, suçun olası kastla işlenebilmesi de mümkündür. Seçimlik hareketlerden, satın almak, depolamak, nakletmek ve bulundurmak fiillerinde kastın yanında ayrıca failin ticari amaç (özel saik) kastının bulunması aranmaktadır. Markanın Türkiye'de tescilli olması, objektif cezalandırılma şartıdır. Marka hakkına tecavüz suçu kasten işlenebilen suçlardandır. Fail, kanuni tanımda yer alan fiilleri işlemek suretiyle bilerek ve isteyerek tescilli marka hakkına tecavüz etmelidir.  Mütecaviz işaretli malın bu özelliğinin bilinmesi suçun nüvesidir. Kastın tespitinde failin mesleği ve yaptığı iş, basiretli tacir olup olmadığı göz önünde bulundurulur. Yaptığı işten elde edindiği tecrübelere göre sattığı malların mütecaviz işaretli olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği hallerinde, hayatın olağan akışına (tecrübe kurallarına) göre suç kastının mevcut olduğu kabul edilir. (Y.19.CD.01.03.2018,10991/2227,  Bursa BAM, 5.CD.30.04.375/1177, İzmir BAM 11.CD.11.06.2019,823/1963, Adana BAM 10.CD.13.11.2019, 5871/2875). Kastı ortadan kaldıran hatanın mevcut olması durumunda fail bu hatasından yararlanır. Marka hakkına tecavüz suçlarından cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır. Marka tescilli değilse, tanınmış bir marka olsa dahi ceza hukuku korumasından faydalanamayacak, tescilli olmayan marka hakkına tecavüz edilse dahi faile bu yüzden cezai yaptırım uygulanamayacaktır. Türk marka hukukunda tescil ilkesi gereği, marka sahibi Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tutulan marka siciline tescil işlemini yaptırarak bu hakkı kazanacak ve böylece marka korumasından yararlanacaktır. Ceza hukuku bakımından tescil ilkesi zorunlu olup istisna olabilecek bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır. Tanınmış markalar tescil edilmedikleri mal ve hizmet sınıflarında hukuki yoldan korunsa da; suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği marka tanınmış olsa dahi cezai korumasının tescille sınırlı olması gerekmektedir. Başka bir ifade ile tescilli bir markanın tescilden doğan korumadan yararlanabilmesi, tescil edildiği şekilde ve tescil edildiği veya benzeri mal ve/veya hizmetlerde kullanılması ile mümkündür. Buna göre, örneğin; sadece giysiler sınıfında tescil edilmiş bir marka, inşaat hizmetleri sektöründe kullanıldığında marka hakkına tecavüz suçundan bahsedilmeyecek; şikayet ve bu konuda açılmış bir dava var ise somut olayın özelliğine göre Türk Ticaret Kanununda düzenlenen haksız rekabet suçu gündeme gelebilecektir (Y.7.CD-K.2022/506). Marka hakkına tecavüz suçu bir tehlike suçu niteliğinde olduğundan suçun vücut bulması için bir zararın meydana gelmesi aranmaz.

Marka suçlarında dava zamanaşımı süresi 8 yıldır, uzlaşma prosedürüne tabi suçlardandır. Koşullarının oluşması durumunda adli para cezasına çevrilme, HAGB ve erteleme hükümlerinin uygulanması mümkündür.

ETKİN PİŞMANLIK :

Marka hakkına tecavüz suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi gerekir

1- Fail tarafından başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malın satışa arz edilmesi veya satılması,

2- Satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi,

3- Satışa arz edilen veya satılan malın nereden temin ettiğini bildirerek;

a- Üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve

b- Üretilmiş mallara el konulmasını sağlaması.  Bu halde fail hakkında cezaya hükmolunmaz. (CGK-K.2020/444) (SMK md.30/7) Malın temin edildiği yer bildirilmiş ancak yapılan muhakeme işlemlerine rağmen üretenler ortaya çıkarılamamış ve üretilmiş mallara el konulamamışsa fail etkin pişmanlıktan yararlanamayacaktır. Mallar ele geçirilmesine karşın kişiler üretici değilse yine etkin pişmanlık hükümleri  uygulanmayacaktır.

Marka hakkına karşı işlenen suçlarda, yargılama yapmakla görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesidir.

Marka suçları sırt hareket suçlarındandır. Bu nevi suçlarda icrai hareketleri kısımlara ayrılabiliyorsa suça teşebbüs olanaklıdır.

B-) MARKA KORUMASI İŞARETİNİN KALDIRILMASI SUÇU (SMK M.30/2)

Marka koruması işareti, markanın tescilli olduğunu gösteren herhangi bir işarettir. Türkiye'de tescilli olduğu belirtilen işaretin mal veya ambalaj üzerinden kaldırılması halinde oluşur. Suçun hizmet markaları bakımından işlenmesi mümkün değildir. Markanın koruma altında bulunduğu, yani tescil edilmiş marka olduğu ''R'' (®)  (Registered-Tescilli-Müseccel) işaretiyle veya yerel bir işaretle gösterilmesi esastır. (Tekinalp s.519, Ayhan/Çağlar/Yıldız/İmirlioğlu,s.100) Yuvarlak içerisindeki ''TM'' ve '' SM'' işaretleri ise, tescil başvurusu yapılmış ancak henüz tescil olunmamış markaları ifade etmektedir. Yuvarlak içerisindeki ''C'' işareti ise, telif hakkı işareti İngilizce’deki “Copyright” kelimesinden gelir ve markanın veya ürünün telif hakkının olduğunu herhangi bir şekilde izin alınmadan kopyalanamayacağını, çoğaltılamayacağını, kullanılamayacağını gibi anlamlara gelir. Yasal olarak haklarının korunduğunu gösteren bir işarettir. C işareti yani telif hakkı işareti kullanımına hak kazanmış ürün ve markalar yasal olarak bütün hakları tescil edilmiş kişilere veya kurumsal şirketlere ait olduğunu göstermektedir. ''C'' işaretine sahip ürün ve markaların bütün dünyada bilinen bir işaret olduğundan dolayı caydırıcılık sağlayarak da bir koruma sağlar. Marka başvurusunun Bültende yayımlanması ancak tescil edilmemiş olması durumunda, şartlar mevcut ise, marka koruması bulunmakta olup, ihlal eden kişi hakkında tazminat davası açılabilmektedir. Ancak cezai müeyyide uygulanması için markanın Türkiye'de tescil edilmiş olması zorunludur. Bu sebeple tescil başvurusunda bulunulduğunu ifade eden, yukarıdaki işaretlerin kaldırılması durumunda atılı suç oluşmaz. Marka üzerine konulmuş koruma işareti yetkilendirilmemiş kişilerce kaldırılamaz. TDK ya göre kaldırmak; bulunduğu yerden almak, yok etmek, ortadan kaldırmak anlamlarına gelmektedir. İşaretin yetkisiz kişilerce mal veya ambalaj üzerinden sökülmesi, yok edilmesi, kazınması, üzerinin boyanması, başka bir işaret yapıştırılması hallerinde atılı suç oluşur. İşaretin kaldırılmasıyla suç oluşur bu nedenle SMK md 30/2 de tanımlanan suç, sırf hareket suçudur. SMK Md 30/2 de belirtilen bu suç da ancak kasten işlenebilir. İşaretin marka koruması olduğunu gösteren fonksiyon olduğunun fail tarafından bilinmesi veya bilebilecek durumda olması gerekir. Marka üzerinde yazan ''tescilli marka'' veya ''müseccel marka'' gibi ifadeler simge mahiyetinde olmadığından işaret niteliğinde değillerdir. Bu sebeple bu ifadelerin kaldırılması halinde atılı suç oluşmaz. (bkz.Marka Suçları, Dr.Süleyman Emre Özdemir, SMK Md.30/2, s.246)

C-) MARKA HAKKI ÜZERİNDE YETKİSİZ TASARRUFTA BULUNMA SUÇU (SMK M.30/3)

SMK Md 7/2, markanın tescilinden doğan hakların marka sahibine ait olduğunu belirtmiştir. Markanın tescil edilmesi marka hakkı sahibine tekelci haklar sağlamaktadır. SMK Md. 148/1 de '' Sınai mülkiyet hakkı devredilebilir, miras yolu ile intikal edebilir, lisans konusu olabilir, rehin verilebilir, teminat olarak gösterilebilir, haczedilebilir veya diğer hukuki işlemlere konu olabilir'' denmektedir. Bu işlemler ancak marka hakkı sahibi veya yetkilendirdiği kişiler tarafından yapılabilir. Suçun konusu Türkiye'de tescilli olan markalardır. Türkiye'de tescilli olan markalara tecavüz nedeniyle failin SMK md 30 hükümlerinde belirtilen suçlarından cezalandırılması olanaklı değildir. Marka hakkı üzerinde devir, lisans veya rehin işlemlerinden birisinin gerçekleştirilmesi ile yetkisiz tasarrufta bulunma suçu oluşur. Hak sahibi tarafından verilen temsil yetkisinin aşılması durumunda da atılı suç oluşur. Suçun oluşumu için icra edilen seçimlik hareketlerin hukuken geçerli olması aranmaz. (Başbüyük s.204) Marka hakkı üzerindeki yetkisiz tasarrufların, ivazlı veya ivazsız olmasının bir önemi yoktur. Failin hileli hareketlerde bulunarak SMK Md 30 da belirtilen suçların yanında dolandırıcılık suçunu da işlemesi halinde, gerçek içtima uyarınca ayrıca dolandırıcılık suçundan da cezalandırılması gerekmektedir. Kanun hükmünün yerine getirilmesi veya ilgilinin rızası gibi hukuka uygunluk sebeplerinin bulunması durumunda, SMK Md 30 da belirtilen suçlardan, failin cezalandırılması mümkün değildir.

Seçimlik Hareketler : 

a-) Devretmek : Hak sahibi, hak üzerindeki mutlak hakkını devralana geçirmektedir. SMK md.148/4 gereğince devir işleminin yazılı olması ve noter tarafından onaylanması gerekmektedir. SMK md 148/7 gereğince de, garanti markaları veya ortak markaların devri işlemlerinde geçerlilik şartı, noter onaylı olmasının yanında, sicilde tescil edilmiş olmasına bağlıdır.  Noter onaylaması veya tescil işleminin gerçekleşmesi anında suç tamamlanmış olur. TTK 11/3 gereğince sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, işletmenin devri markanın da devrini kapsamaktadır.

b-) Lisans Vermek : Lisans sözleşmesi ile marka hakkı sahibi markanın kullanma hakkını lisans alana vermektedir. Marka üzerindeki mülkiyet hakkı lisans veren kişide kalmaya devam etmektedir. Lisans verme yazılı şekle tabidir. Yetkisiz kişice bu hakkın kullanılması durumunda atılı suç oluşur. Kendisine lisans tanınmadığı sürece hakkın 3.kişilere devredilmesi veya alt lisans verilmesi durumunda da, atılı suç oluşur.

SMK MADDE 24- (1) Marka hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için lisans sözleşmesine konu olabilir.

(2) Lisans, inhisari lisans veya inhisari olmayan lisans şeklinde verilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans, inhisari değildir. İnhisari olmayan lisans sözleşmelerinde lisans veren markayı kendi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere de başka lisanslar verebilir. İnhisari lisans sözleşmelerinde lisans veren, başkasına lisans veremez ve hakkını açıkça saklı tutmadıkça kendisi de markayı kullanamaz.

(3) Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez.

(4) Lisans veren, lisans alan tarafından üretilecek malın veya sunulacak hizmetlerin kalitesini garanti altına alacak önlemleri alır. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorundadır. Aksi takdirde marka sahibi, tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir.

c-) Rehnetmek : Rehin, bir borcun ödenmemesi durumunda alacaklı tarafından el konulmak üzere bir sözleşme yapılırken, borçlu tarafından güvence olarak marka hakkının gösterilmesi durumunda söz konusu olur. Rehin işleminin yazılı geçerlilik şartı bulunmaktadır. Marka hakkı üzerinde sınırlı yetkisi olan kişinin bu sınırı aşarak bir başkası lehine yazılı rehin sözleşmesi yapması veya yetkisi olmadığı halde marka üzerinde rehin sözleşmesi yapılması durumunda atılı suç oluşacaktır. SMK md.30 da belirtilen her üç suçun da manevi unsuru kasttır. Failin markanın başkasına ait olduğunu, Türkiye'de tescilli olduğunu, yetkisinin bulunmadığını bilmesi veya bilebilecek durumda olması gerekmektedir. (Türk Ceza Hukukunda Marka Hakkına Tecavüz Suçları, Av.Umay Uçak, s.162-171)

YARGITAY İÇTİHATLARI : 

“Müşteki firma adına tescilli markanın taklidinin kullanıldığı ürünlerin sanığın işyerinde satıldığına dair vaki şikayet üzerine yapılan aramada işyerinin üst katında depo olarak kullanıldığı belirtilen bölümde istif edilmiş halde suça konu giyim eşyalarının ele geçirildiği, sanık savunmasında ürünlerin kalitesiz olması nedeniyle satışa arz etmediğini ileri sürmüş ise de markanın haksız kullanımı suretiyle üretilen ürünlerin ticari alanda bulundurmanın dahi suç teşkil edeceği nazara alınarak müşteki firmaya ait markanın markalar mevzuatı uyarınca tescil ve koruma kapsamında olduğunu ispatlayan belgelerin asılları ya da onaylı suretleri Türk Patent Enstitüsü Kurumundan getirtilip dosyaya konularak bilirkişiye orijinal ürünlerle birlikte karşılaştırmalı inceleme yaptırılıp hasıl olacak duruma göre sanığın hukuki durumunun tayini gereklidir. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller başlığını taşıyan 61. maddesinin (c) bendinde “Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak fiilinin marka hakkına tecavüz sayılacağı belirtilmiş olup, müşteki firma adına tescilli markanın taklidinin kullanıldığı ürünlerin sanığın işyerinde satıldığına dair vaki şikâyet üzerine yapılan aramada işyerinin üst katında depo olarak kullanıldığı belirtilen bölümde istif edilmiş halde suça konu giyim eşyalarının ele geçirildiği, sanık savunmasında ürünlerin kalitesiz olması nedeniyle satışa arz etmediğini ileri sürmüş ise de markanın haksız kullanımı suretiyle üretilen ürünlerin ticari alanda bulundurmanın dahi suç teşkil edeceği nazara alınarak müşteki firmaya ait markanın markalar mevzuatı uyarınca tescil ve koruma kapsamında olduğunu ispatlayan belgelerin asılları ya da onaylı suretleri Türk Patent Enstitüsü Kurumundan getirtilip dosyaya konularak bilirkişiye orijinal ürünlerle birlikte karşılaştırmalı inceleme yaptırılıp hâsıl olacak duruma göre sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken, yasal ve yerinde görülmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması bozmayı gerektirir.” (Yargıtay 7. C.D., 2002/23283 E. Ve 2003/4581 K.)

“Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında hiçbir akdi ilişki bulunmadığını, davalının haksız olarak müvekkili markasını işyerinde kullanarak “iltibas yarattığının tespit edildiğini”, davalının eyleminin haksız rekabet olduğunu ileri sürerek, davalının işyerinde kullandığı müvekkili markasına ait evrak ve işaretlerin kaldırılmasına, imha edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Servis hizmeti veren bir işletme, kendi işletme adını hâkim unsur şeklinde yazmak koşuluyla, işyerinde belirtilen markalı araçlara hizmet verildiğini göstermek bakımından marka sahibinin iznine gerek olmadan KHK’ nın 12. maddesinde tarif edildiği koşullarda tescilli markayı tali unsur olarak kullanabileceği, ancak sunulan fotoğraf ve tanıtma vasıtalarına göre davalının tali unsur olarak değil, hakim unsur teşkil edecek şekilde davacı marka ve logosunu kullandığının anlaşılması karşısında davanın kabulüne dair verilen karar isabetlidir. (556 S. KHK. m. 12)” (Yargıtay 11. H.D., 2003/2346 E. Ve 2003/8743 K.)

Dosya kapsamına göre, marka hakkına tecavüz suçundan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 30/1. maddesi uyarınca sanığın mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, suça konu taklit ürünlerin ise 5237 sayılı Kanun’un 54/1. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmiş ise de, benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 10/07/2019 tarihli ve 2019/14651 esas, 2019/10774 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere suça konu taklit ürünlerin üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımının başlı başına suç oluşturduğu nazara alındığında anılan taklit ürünlerin 5237 sayılı Kanun’un 54/4. maddesi uyarınca müsadere edilmesi gerektiği, Müsadere edilen eşya hakkında 5237 sayılı Kanun’un 54/1. maddesi uyarınca müsadere kararı verilebilmesi için müsadere konusu eşyanın bizatihi suç oluşturmayıp suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya olmasının gerekmesi, anılan fıkra uyarınca verilen müsadere hükmünü mahkûmiyet hükmüne bağlı kılacağı için mahkûmiyet hükmünün ortadan kalkması durumunda bağlı olduğu hükümle birlikte ortadan kalkacağı, Bu itibarla somut olayda denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet hükmü ortadan kaldırılarak, davanın düşmesine karar verileceği ve bu durumun üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı başlı başına suç teşkil eden taklit ürünlerin de yeniden sanığa iadesi sonucunu doğuracağından, 5237 sayılı Kanun’un 54/4. maddesi uyarınca müsadere kararı verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2020/3173 E. , 2021/3282 K.).

Saka markasının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli sahibi olan katılan … vekilinin 28.10.2013 havale tarihli dilekçesi ile; sanık ile imzaladıkları bayilik sözleşmesi uyarınca sanığın … Dağıtım ünvanı ile Adana’daki bayileri olarak çalıştığı halde, katılan şirket tarafından üretilmeyen suların doldurulduğu damacanaları, katılan şirket tarafından imal edilen damacana kapaklarına benzer şekil ve renkte kapaklar ile kapatarak … marka suymuş gibi piyasaya sürdüğünden bahisle şikayetçi olması üzerine sanık hakkında marka hakkına tecavüz suçundan soruşturma yapılarak kamu davası açılmış ve Yerel Mahkemece marka hakkına tecavüz suçunun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle sanık hakkında beraat kararı verilmişse de; iddianame içeriği ve tüm dosya kapsamına göre, sanığa isnat edilen eylemin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenen haksız rekabet suçunu oluşturup oluşturmadığı hususunun karar yerinde tartışılıp belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2016/2729 E. , 2018/12297. K.)

Şikayetçi şirketin yapılan ihtarlara rağmen orijinal ürünleri dosyaya ibraz edemediği ve üretimin sonlandırılması nedeniyle orijinal ürünlerin piyasadan da temin edilmediği, hükme esas alınan 13/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda, orijinal ürün örneklerinin şikayetçi şirket tarafından dosyaya sunulamaması nedeniyle orijinal ürünlerin görünümü ve markaların bu ürünlerde kullanılması konusunda herhangi bir değerlendirmenin yapılamadığının belirtildiğinin anlaşılması karşısında; sanığın savunmalarında dava konusu ürünleri fatura karşılığı satın aldığını ve taklit ürün satmadığını beyan ettiği de gözetilerek; sanığın, şikayetçi firma adına tescilli markanın iktibas veya iltibas yolu ile taklit edilerek üretilmiş ürünlerini sattığına dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delilin bulunmadığı gözetilerek, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/15747 E. , 2022/1772 K.).

Sanığın aşamalarda ele geçen ürünlerin Hummel markalı değil Adidas markalı olduğunu savunması, dosyada mevcut bilirkişi raporu ile dosyada yer alan fotoğrafların incelenmesinde suça konu eşofman altlarının iç etiket ve sol cep kısmında Adidas markasının gözle görünür şekilde ön planda olduğunun, yan kısmında bulunan ve katılan … adına tescilli olup şikayete konu edilen şekil markasının ise ayırt edici gücünün zayıf olduğunun anlaşılması, Adidas markası yönünden sanık hakkında şikayet bulunmaması karşısında; suça konu ürünler ile orijinal ürünler arasında genel görünüm ve insan duyularında bıraktıkları izlenim bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ortalama tüketiciler yönünden … firması adına tescilli marka ile iltibas oluşturmayacağı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/17306 E. , 2022/15119 K.).

Konusunda uzman bir bilirkişiden yeniden rapor alınarak; sanığa ait işyerinde ele geçirilen ürünler üzerinde kullanılan marka veya markaların, katılan firma adına tescilli olan markalarla iktibas veya iltibas oluşturacak şekilde taklit olarak kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise katılanın hangi marka veya markalarına tecavüz edildiği, bu markaların suç tarihi itibariyle geçerli olup olmadığı ve marka tescil korumasının emtia grubunu kapsayıp kapsamadığı belirlenerek, suça konu ürünlerde kullanıldığı iddia olunan marka ve logolar ile orjinal ürünlerde yer alan marka ve logoların karşılaştırılabilmesi için örnekleri veya resimlerinin de temyiz denetimine olanak verecek şekilde dosyaya eklenmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik kovuşturma ile ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/16994 E. , 2022/11853 K.).

Marka birden çok unsur içerdiği takdirde markanın asıl unsurunu, bütünü itibariyle görünüşü ve ayırt ediciliğini vurgulayan imaj oluşturur. Dosyada mevcut orijinal ve taklit olduğu iddia edilen ürünlere ait renkli fotoğrafların incelenmesinde; suça konu ürünler ile orijinal ürünler arasında renk, genel görünüm ve insan duyularında bıraktıkları izlenim bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ortalama tüketiciler yönünden iltibas dahi oluşturmayacağı, aksi kabulün tüm ekose desenli kumaşların katılanın tekeline bırakılması sonucunu doğuracağı ve bu durumun hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleriyle bağdaşmayacağı ve dava konusu ürünlerin yaka ve iç etiketlerinde “Zerra Fashion” ibaresinin de bulunduğu gözetilerek, sanığın beraati yerine, yerinde görülmeyen gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 19. Ceza Dairesi - Esas : 2020/3915 Karar : 2021/5406).

Tescilli bir markanın tescilden doğan korumadan yararlanabilmesi, tescil edildiği şekilde ve tescil edildiği veya benzeri mal ve/veya hizmetlerde kullanılması ile mümkündür. Buna göre, örneğin; sadece giysiler sınıfında tescil edilmiş bir marka, inşaat hizmetleri sektöründe kullanıldığında marka hakkına tecavüz suçundan bahsedilmeyecek; şikayet ve bu konuda açılmış bir dava var ise somut olayın özelliğine göre Türk Ticaret Kanununda düzenlenen haksız rekabet suçu gündeme gelebilecektir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/16548 E. , 2022/8159 K).

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2023/7223

Karar

: 2023/4076

Tarih

: 03.05.2023

Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 21/01/2021 tarihli ve 2020/2002 esas, 2021/1319 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, dosya kapsamına göre, İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 08/08/2022 tarihli kararı ile arama kararı talebinin tek dayanağının tek taraflı olarak düzenlenmiş tutanak olduğu cihetle ve arama için makul şüphenin oluşmadığından bahisle arama talebinin reddine karar verilmiş ise de, müşteki şirketin Türk Patent Enstitüsü marka sicilinde tescilli Okey ibareli markaların sahibi olduğu, şüpheli işyerinin ise müşteki şirket ile arasında herhangi bir lisans anlaşmasının olmamasına rağmen Beşiktaş 13.Noterliğinin 27/07/2022 tarihli ve 11180 yevmiye numaralı tutanağına göre suça konu olduğu iddia edilen ürünlerin şüpheli işyerinden alındığının tespit edildiği, dosya kapsamında bulunan 05/08/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre de incelenen ürünlerin marka taklidi eşyalar olduğu ve tüketiciler tarafından orijinallerinden ayırt edilemeyecek mahiyette olduğunun belirtildiği, kaldı ki müşteki firmanın şüpheli işyeri ile arasında lisans anlaşması veya satış konusunda izni olduğunun kabulü halinde orjinal ürünlerinin satışı yapılsaydı buna rağmen müşteki firmanın şüpheli işyerini şikayet etmesinin hayatın olağan akışına uymayacağının değerlendirilmesi karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 116/1. maddesinde yer alan "Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir" şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, soruşturmaya konu suç delillerin elde edilmesi amacıyla dosyada yer alan mevcut belgelerin arama için makul şüphenin oluştuğunun kabulü gerektiği cihetle, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır. Kabul

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2021/17831

Karar

: 2022/18826

Tarih

: 20.12.2022

Katılan vekilinin şikayeti üzerine, sanığa ait iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen dokuz çift spor ayakkabı üzerinde bulunan markanın, katılan şirket adına tescilli markalar ile iktibas veya iltibas yaratacak şekilde taklit edildiği iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın aşamalarda suça konu ayakkabılar üzerindeki markaların katılan adına tescilli marka ile ilgisinin bulunmadığını savunması, dosyada mevcut bilirkişi raporu ile dosyada yer alan fotoğrafların incelenmesinde sanığın iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen ayakkabıların dil kısımlarında ve etiketlerinde “First Class, Sportaç, Fiwittoys ve Arriva” markalarının gözle görünür şekilde ön planda olduğunun ve katılan adına tescilli olup şikayete konu edilen markanın ayırt edici gücünün zayıf olduğunun anlaşılması karşısında; suça konu ürünler ile orijinal ürünler arasında genel görünüm ve insan duyularında bıraktıkları izlenim bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ortalama tüketiciler yönünden iltibas oluşturmayacağı gözetilmeden, yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2021/17428

Karar

: 2022/17647

Tarih

: 06.12.2022

Öncelikle Türk Patent ve Marka Kurumundan suça konu ürünler üzerinde kullanılan marka veya markaların Resmi Marka Gazetesinde yayınlanma tarihi ile suç tarihinde geçerli bulunup bulunmadıklarının tespiti açısından marka tescil belgelerinin emtia listesi ile birlikte onaylı ve renkli örnekleri getirtilip, konusunda uzman bir bilirkişiden yeniden rapor alınarak; sanıklara ait işyeri ve depoda ele geçirilen ürünler üzerinde kullanılan marka veya markaların, katılan firmalar adına tescilli olan markalarla iktibas veya iltibas oluşturacak şekilde taklit olarak kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise katılanların hangi marka veya markalarına tecavüz edildiği, bu markaların suç tarihi itibariyle geçerli olup olmadığı ve marka tescil korumasının emtia grubunu kapsayıp kapsamadığı belirlenerek, suça konu ürünlerde kullanıldığı iddia olunan marka ve logolar ile orjinal ürünlerde yer alan marka ve logoların karşılaştırılabilmesi için örnekleri veya resimlerinin de temyiz denetimine olanak verecek şekilde dosyaya eklenmesinden sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik kovuşturma ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2021/16560

Karar

: 2022/9304

Tarih

: 28.04.2022

Hükme esas alınan 09.03.2016 tarihli bilirkişi raporunda, sanığın iş yerinde ele geçirilen ve taklit markalı olduğu iddia edilen bir adet peluş bebek ile orijinal ürün karşılaştırılıp, iltibas oluştuğu yönünde görüş bildirilmiş ise de, raporda yer alan fotoğrafların incelenmesinde her iki ürün arasında iltibasa yol açacak benzerlik bulunmadığının anlaşılması karşısında; Konusunda uzman bir bilirkişiden yeniden rapor alınarak; sanığa ait işyerinde ele geçirilen peluş bebek üzerinde kullanılan marka veya markaların, katılan firma adına tescilli olan markalarla iktibas veya iltibas oluşturacak şekilde taklit olarak kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise katılanın hangi marka veya markalarına tecavüz edildiği, bu markaların suç tarihi itibariyle geçerli olup olmadığı ve marka tescil korumasının emtia grubunu kapsayıp kapsamadığı belirlenerek, suça konu üründe kullanıldığı iddia olunan marka ve logolar ile orjinal ürünlerde yer alan marka ve logoların karşılaştırılabilmesi için örnekleri veya resimlerinin de temyiz denetimine olanak verecek şekilde dosyaya eklenmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik kovuşturma ile ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2021/16548

Karar

: 2022/8159

Tarih

: 21.04.2022

09.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre; sanığa ait iş yerinde yapılan aramada ele geçen cep telefonu kapakları üzerinde, katılan adına tescilli ... ve ... numaralı markaların iktibas yolu ile taklit edilerek kullanıldıklarının ve bu şekilde marka hakkına tecavüz fiilinin işlendiğinin belirtildiği, ancak dosya içerisinde mevcut olan ... ve ... numaralı marka tescil belgelerinin incelenmesinde; bu markaların emtia grubunda cep telefonu kapaklarının yer almadığının anlaşılması karşısında; katılan firma vekilinden varsa cep telefonu kapakları emtiasını kapsayan markalarının bulunup bulunmadığı sorulup, Türk Patent ve Marka Kurumundan bu markalara ait tescil belgelerinin onaylı örnekleri getirtildikten sonra yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak; sanığa ait işyerinde ele geçirilen cep telefonu kapakları üzerinde kullanılan markaların, katılan firmanın cep telefonu kapakları emtiası yönünden tescilli olan marka veya markalarıyla iktibas veya iltibas oluşturacak şekilde taklit olarak kullanılıp kullanılmadığı ve kullanılmış ise katılanın hangi marka veya markalarına tecavüz edildiği belirlenip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, yerinde görülmeyen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2021/15747

Karar

: 2022/1772

Tarih

: 27.01.2022

Şikayetçi şirketin yapılan ihtarlara rağmen orijinal ürünleri dosyaya ibraz edemediği ve üretimin sonlandırılması nedeniyle orijinal ürünlerin piyasadan da temin edilmediği, hükme esas alınan 13/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda, orijinal ürün örneklerinin şikayetçi şirket tarafından dosyaya sunulamaması nedeniyle orijinal ürünlerin görünümü ve markaların bu ürünlerde kullanılması konusunda herhangi bir değerlendirmenin yapılamadığının belirtildiğinin anlaşılması karşısında; sanığın savunmalarında dava konusu ürünleri fatura karşılığı satın aldığını ve taklit ürün satmadığını beyan ettiği de gözetilerek; sanığın, şikayetçi firma adına tescilli markanın iktibas veya iltibas yolu ile taklit edilerek üretilmiş ürünlerini sattığına dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delilin bulunmadığı gözetilerek, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2021/24135

Karar

: 2022/605

Tarih

: 11.01.2022

Katılan vekilinin şikayeti üzerine, sanığa ait iki farklı iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen beş çift spor ayakkabı üzerinde bulunan markanın, katılan şirket adına tescilli markalar ile iktibas veya iltibas yaratacak şekilde taklit edildiği iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın aşamalarda dava konusu ayakkabıları ... markalı ayakkabıların dağıtım şirketinden fatura karşılığı satın aldığını savunması ve dosyada mevcut bilirkişi raporları ile dosyada yer alan fotoğrafların incelenmesinde dava konusu ayakkabıların dil ve yan kısımlarında “...” markasının gözle görünür şekilde ön planda olduğunun anlaşılması karşısında; suça konu ürünler ile orijinal ürünler arasında genel görünüm ve insan duyularında bıraktıkları izlenim bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ortalama tüketiciler yönünden iltibas oluşturmayacağı gözetilerek

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2021/5703

Karar

: 2021/16755

Tarih

: 07.12.2021

Şikayetçi firmalar adına tescilli olduğu iddia edilen markalara ait marka tescil belgelerinin Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan Resmi Marka Gazetesinde yayınlanma tarihi ile suç tarihinde geçerli bulunup bulunmadıklarının tespiti açısından emtia listesi ile birlikte onaylı ve renkli örnekleri getirtildikten sonra konusunda uzman bir bilirkişi tayin edilerek; aramada ele geçirilen ürünler ile, şikayetçi firmalardan temin edilecek orjinal ürünlerin karşılaştırılması suretiyle; 01/04/2015 tarihinde ele geçirilen dava konusu ürünler üzerinde kullanılan markaların, şikayetçi firmalar adına tescilli olan markalarla iktibas veya iltibas oluşturacak şekilde taklit olarak kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise şikayetçilerin hangi marka veya markalarına tecavüz edildiği, bu markaların suç tarihi itibariyle geçerli olup olmadığı ve marka tescil korumasının emtia grubunu kapsayıp kapsamadığı belirlenerek, suça konu ürünlerde kullanıldığı iddia olunan marka ve logolar ile orjinal ürünlerde yer alan marka ve logoların karşılaştırılabilmesi için örnekleri veya resimlerinin de temyiz denetimine olanak verecek şekilde dosyaya eklenmesinden sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik kovuşturma yazılı şekilde hüküm kurulması,

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas

: 2017/1729

Karar

: 2017/1186

Tarih

: 14.06.2017

Kavram olarak "marka" bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan işaretlerdir. Marka'nın bir işaret olması yanında "ayırdedicilik" vasfı da taşıması gerekir (556 s. Markaların Korunması Hakkında KHK m.5/1; Yasaman/Yusufoğlu, Marka Hukuku, İstanbul 2004, s.15 vd.; Kaya, A.: Marka Hukuku, İstanbul 2006, s.32 vd.). Markanın ayırdedicilik niteliği taşıyan, özgün ve karakteristik kısmı asli (esaslı) unsuru olarak kabul edilirken, bu niteliği taşımayan ve herkesçe kullanılabilen unsurlarına tamamlayıcı unsur denilmektedir. Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 556 s. KHK'nin 1, 6, 9 ve 14 üncü maddelerinde ayrıntısıyla düzenlenmiştir. Kararname'nin 6 ncı maddesine göre korumanın temel kriteri "tescil"dir. Bu nedenledir ki, hükümsüzlüğüne karar verilip kesinleşinceye kadar bir marka, geçerli tüm hakları marka sahibine sağlayacaktır (Bu ilke HGK'nın 13.06.2012 gün ve 2012/11-155 E.-2012/376 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.).

Korumanın diğer iki kriteri ise tescili istenen markanın, daha önce tescilli bulunan markanın aynısı veya benzeri olması ve her iki markanın da aynı veya benzer tür mal ve hizmetlerde kullanılması durumudur. Korumada öncelik ilkesi gereğince, bir markanın, bir mal veya hizmeti, tescili esnasında tescil edilmiş veya tescil başvuru yapılmış bir markanın kapsadığı diğer mal veya hizmetlerden ayırt etmesi şart koşulmak suretiyle, önceki marka diğerine tercih olunur. Korunacak markanın mutlaka önceden tescil olunması gerekmeyip, hakkında önceden tescil başvurusu yapılmış olması yeterlidir. (HGK’nın 09.03.2016 gün, 2014/11-109 E.-2016/282 K. sayılı kararı) Başkasının hak sahibi olduğu bir markanın aynen kullanılması iktibas suretiyle marka hakkına tecavüz sayılır. İltibas suretiyle marka hakkına tecavüz ise başkasının hak sahibi olduğu bir markanın alıcıların karıştırmalarına neden olacak surette benzerinin kullanılması ile vücut bulur. Bu benzerliğin yaratacağı tehlike "karıştırılma (iltibas) ihtimali" dir. Direnmeye konu uyuşmazlık da özü itibariyle “iltibas” konusu ile ilgili olduğundan bu kavram üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır. Karıştırılma (iltibas) ihtimali bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi olarak tanımlanabilir (Tekinalp, Ü.: Fikri Mülkiyet Hukuku, 5.b., İstanbul 2012, s.436). Başka bir anlatımla iltibas iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Bozbel, S.: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). Bu husus araştırılırken önce markalar arasında, daha sonra mal veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığına bakılmalı ve benzerliğin saptanmasında markaların bütün olarak bıraktıkları genel izlenim dikkate alınmalıdır (Teoman, Ö.: Yaşayan Ticaret Hukuku, C.1, Hukuki Mütalaalar, İstanbul 1992, s.34, 120 vd. - naklen: Cengiz, D.: Türk Hukukunda İktibas veya İltibas Suretiyle Marka Hakkına Tecavüz, İstanbul 1995, s.7,) Benzerlik göreceli bir kavramdır. Tecavüzü oluşturan, alıcıların benzer markaları karıştırmaları ihtimalidir. Marka hakkının ihlalinden söz edebilmek için, iltibas tehlikesi gerekli ve yeterlidir (HGK’nın 09.03.2016 gün, 2014/11-842 E.-2016/288 K. sayılı kararı). Bu ihtimalin değerlendirilmesinde kıstas; bu işin ilgilisi veya uzmanı kimselerin değil, tüketicilerin algısı ve bakış açısıdır. Eğer tüketici konumundaki halk bu iki işaret arasında şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım gibi herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurabilecekse karıştırılma ihtimalinin varlığından söz edilebilir. Öğretide markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmektedir (Tekinalp, s.443). Marka grafik olarak tasvir edilebilir bir işaretin varlığını gerektirdiği gibi bu işaretin ayırt edici karakteri de haiz olması gerekir (Kaya, A.: Marka Hukuku, İstanbul 2006, s.15). Bu işaret yazı, resim ve bunların bileşiminden oluşabilmektedir. Bazı markalarda şekil, bazılarında söyleniş, bazılarında anlam, bazı markalarda ise bu hususların ikisi veya üçü marka şeklinin bütününde belirgin ve fark edilebilir olur ve benzerliğin saptanmasında önem taşırlar (Cengiz, s. 12). Bu noktada iltibasın varlığının saptanmasındaki işlevleri bakımından markaların esas ve tamamlayıcı unsurları ile ilgili açıklamada bulunmak gerekir. Esas unsurlar markanın ayırt edici nitelik taşıyan, özgün, karakteristik unsurlardır. Bunlar markanın benzerlerinden ayrılmasını sağlar. Tamamlayıcı unsurlar ise markada ayırt edici nitelik taşımaz, ilgili herkes tarafından kullanılabilir ve ancak belirli koşullara bağlı olarak esas unsurlarının yanında tamamlayıcı unsur olarak tescil edilebilirler. 556 sayılı KHK’nın 5194 s. Kanun ile değişik 7/1-b bendine göre “aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan” işaretler marka olarak tescil edilemezler. KHK’nın 8/1-b maddesi hükmü uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescili için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal ve hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa, marka sahibinin tescile itirazı üzerine başvurunun reddine karar verilir. Tescil edilmesi halinde de koşulları oluştuğunda anılan KHK'nın 42. maddesi uyarınca hükümsüzlüğü talep edilebilir. 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/1 -b bentleri uyarınca, tescilli markayı oluşturan işaretin aynısı veya benzerinin sonradan bir başkası adına tescili mümkün değildir. Ancak, somut uyuşmazlıkta her iki tarafın da yazı ile oluşturulmuş ibare üzerinde korunmaya değer üstün hakkı bulunmaktadır ve önceki tarihli markalarının tescil veya kullanımıyla ilgili olarak dava tarihine kadar aralarında bir uyuşmazlık çıkartılmamak suretiyle söz konusu ibare üzerinde taraflar yararına kazanılmış hak gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, davalının “İ... + deve/kervan şekli" işaretini de içeren dava konusu 1994 tescil tarihli 27.10.2004 tarihinde 159878 no ile yenilenen markası ile 2001/12676 sayılı markalarını davacının 1997 yılında tescilli “İ..." ibareli markalarına yakınlaştırarak (benzeştirerek) ilişkilendirme ihtimalini de içeren iltibas tehlikesi ve haksız yararlanma amacını taşıyıp taşımadığının dava konusu markaların seri marka niteliğinde olup olmadığı hususu ile birlikte tartışılması gerekir. Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.

T.C.

YARGITAY

ONDOKUZUNCU CEZA DAİRESİ

Esas

: 2019/29515

Karar

: 2019/12541

Tarih

: 10.10.2019

Katılan vekilinin şikayeti üzerine sanığa ait işyerinde 06.02.2012 günü yapılan aramada, üzerlerinde katılan adına tescilli markayı taşıyan toplam 30 adet 5’er litrelik zeytinyağı tenekelerinin ele geçirilmesi sonucu sanık hakkında marka hakkına tecavüz suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde, sanığın suç kastı bulunmadığından bahisle beraatine karar verilmişse de; bilirkişi raporu ile dava konusu ürünlerin taklit nitelikte olduğunun tespit edilmesi ve gıda toptancılığı işi ile uğraştığını beyan eden sanığın katılan firmaya ait markayı taşıyan ürünlerin taklit olduklarını bilebilecek durumda olması gözetilerek; mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

T.C.
YARGITAY
ONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ

Esas

: 2013/7692

Karar

: 2013/23115

Tarih

: 18.12.2013

Davacı vekili, davacı adına tescilli “SİLANEM” markası altında üretilen “SİLANEM 500/500 mg IV İnfüzyon için Toz İçeren Flakon” adlı ilacın; sınıf, emtia, içerik (etken madde) ve farmasotik özellikleri itibariyle aynı olan ve tescilli markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan “CİLAPEM 500/500 mg IV İnfüzyon için Toz İçeren Flakon” kullanılmak suretiyle markalarını taklit ederek ilaç üretip piyasaya sunan davalının eyleminin markalar arasında iltibas, müvekkilinin markasına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin tespiti ile, ürünlerin toplatılmasına ve imhasına, tanıtım ile ilgili basılı kağıtların da toplatılmasına ve imhasına, hükmün ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı markasının zayıf marka olduğu ve her iki markanın potansiyel kullanıcılarının doktor ve eczacı gibi profesyoneller olduğu göz önüne alındığında markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davalının gazete ilanında tescilsiz “CİLAPEM” markasının yanında markanın tescilli olduğu anlamına gelen ® işaretinin kullanılmasının 6762 Sayılı TTK'nın 57/4 hükmü uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davacının “SİLANEM” ibareli marka hakkına tecavüz fiilinin tespitine ilişkin isteminin reddine, davalının “CİLAPEM” ibareli markası tescilli olmadığı halde gazete ilanında tescilli olduğunu ifade eden ® işaretini kullanması sureti ile TTK.nın 57/4 maddesi gereğince haksız rekabet fiilinde bulunduğunun tespitine, hükmün ilanına, sair istemlerin reddine karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, taraf vekillerinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA..

T.C.

YARGITAY

7. CEZA DAİRESİ

E. 2021/5703

K. 2021/16755

T. 7.12.2021

MARKA HAKKINA TECAVÜZ SUÇU ( Tescil Belgelerinin Suç Tarihindeki Geçerliliklerinin Tespiti İçin Emtia Listesi ile Onaylı Renkli Örnekleri Getirilip Bilirkişi Tayin Edilerek Ele Geçirilen Ürünlerle Orijinal Ürünlerin Karşılaştırılması Gerektiği - Kullanılan Markaların Tescilli Markalarla İktibas veya İltibas Oluşturarak Taklit Olarak Kullanılıp Kullanılmadığı Kullanılmışsa Hangi Markalara Tecavüz Edildiği Kullanılan Markaların Suç Tarihinde Geçerli Olup Olmadığı ve Marka Tescil Korumasının Emtia Grubunu Kapsayıp Kapsamadığının Belirlenmesi Gerektiği )

ETKİN PİŞMANLIK ( CMK Md. 253'te Değişiklikle İçeriğinden "Etkin Pişmanlık Hükümlerine Yer Verilen Suçlar ile" İbaresinin Çıkarıldığı Özel Bir Etkin Pişmanlık Hükmü Olan 556 Sayılı KHK Md.61/7'nin 61/A Maddesinde Düzenlenen Satışa Arz Etme veya Satma Suçu Yönünden de Uzlaştırma Kurumunun Uygulanmasına Engel Teşkil Etmediği Uzlaştırmanın Soruşturma ve Kovuşturmalarda Mutlaka Öncelikle Uygulanması Zorunlu Bir Maddi Ceza Hukuku ve Ceza Muhakemesi Hukuku Kurumu Olduğu - Sanık Hakkında 6763 SK Md. 34 ile Değişik CMK Md. 253 ve 254'in Uygulanması Gerektiği )

ZİNCİRLEME SUÇ ( Marka Hakkına Tecavüz Suçu - Araçta ve Sanığa Ait Depoda Aynı Gün Yapılan Aramalarda Farklı Firmalar Adına Tescilli Markaların Taklidi Olan Ürünlerin Ele Geçirilmesi Karşısında Tayin Olunan Cezaların TCK'nın 43/2. Maddesi Gereğince Artırılmaması Suretiyle Sanıklar Hakkında Eksik Ceza Tayini Verilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )

VEKALET ÜCRETİ ( Marka Hakkına Tecavüz Suçu - Usulüne Uygun Olarak Duruşmalardan Haberdar Edildiği Halde Katılma Talebinde Bulunmayan ve Katılan Sıfatını da Almamış Olan Şikayetçi Firma Lehine Vekalet Ücretine Hükmedilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )

ŞİKAYET HAKKI ( Marka Hakkına Tecavüz - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Eksikliği Giderme Talep Yazısına Rağmen Firma Vekilinin Şikâyet Hakkı Sahibi Olduğunu Gösteren Belgeleri İbraz Edememesi Karşısında Marka Hakkı Sahibi Firmanın Sanıklar Hakkında Şikâyet Tarihi İtibarıyla Hukuken Geçerli Bir Şikâyetinin Bulunmadığı Gözetilerek Sadece Geçerli Vekaletname ve Yetki Belgesiyle Şikayette Bulunan Diğer Firma Vekillerinin Şikayetine Dayalı Olarak İlgili Firmalar Yönünden Hüküm Tesisi Gerektiği )

6769/m.29,30

5237/m.43

KHK-556/m.9,61/7

5271/m.253,254

ÖZET: Dava, marka hakkına tecavüz suçu ile ilgilidir.

1. Şikayetçi firmalar adına tescilli olduğu iddia edilen markalara ait marka tescil belgelerinin Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan Resmi Marka Gazetesinde yayınlanma tarihi ile suç tarihinde geçerli bulunup bulunmadıklarının tespiti açısından emtia listesi ile birlikte onaylı ve renkli örnekleri getirtildikten sonra konusunda uzman bir bilirkişi tayin edilerek; aramada ele geçirilen ürünler ile, şikayetçi firmalardan temin edilecek orijinal ürünlerin karşılaştırılması suretiyle; ele geçirilen dava konusu ürünler üzerinde kullanılan markaların, şikayetçi firmalar adına tescilli olan markalarla iktibas veya iltibas oluşturacak şekilde taklit olarak kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise şikayetçilerin hangi marka veya markalarına tecavüz edildiği, bu markaların suç tarihi itibariyle geçerli olup olmadığı ve marka tescil korumasının emtia grubunu kapsayıp kapsamadığı belirlenerek, suça konu ürünlerde kullanıldığı iddia olunan marka ve logolar ile orijinal ürünlerde yer alan marka ve logoların karşılaştırılabilmesi için örnekleri veya resimlerinin de temyiz denetimine olanak verecek şekilde dosyaya eklenmesinden sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik kovuşturma ile hüküm kurulması,

2. Sanığın dosya kapsamına göre taklit markalı deterjanları sattığı iddia edilen olayda; 6763 Sayılı Kanun'un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin çıkarılması nedeniyle özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/7. maddesinin aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/A maddesinde düzenlenen satışa arz etme veya satma suçu yönünden de uzlaştırma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması karşısında, sanık hakkında 6763 Sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik CMK'nun 253. ve 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğu,

3. Araçta ve sanığa ait depoda aynı gün yapılan aramalarda farklı firmalar adına tescilli markaların taklidi olan ürünlerin ele geçirilmesi karşısında, tayin olunan cezaların TCK'nun 43/2. maddesi gereğince artırılmaması suretiyle sanıklar hakkında eksik ceza tayini,

4. Usulüne uygun olarak duruşmalardan haberdar edildiği halde katılma talebinde bulunmayan ve katılan sıfatını da almamış olan şikayetçi firması lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,

5. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın eksikliği giderme talep yazısına rağmen, firma vekilinin şikâyet hakkı sahibi olduğunu gösteren belgeleri ibraz edememesi karşısında marka hakkı sahibi firmanın sanıklar hakkında şikâyet tarihi itibarıyla hukuken geçerli bir şikâyetinin bulunmadığı gözetilerek, sadece geçerli vekaletname ve yetki belgesiyle şikayette bulunan diğer firma vekillerinin şikayetine dayalı olarak ilgili firmalar yönünden hüküm tesisi gerektiğinin gözetilmemesi, bozmayı gerektirmiştir.

Av. Tuncay İLÇİM

Bursa Barosu