7445 sayılı İcra ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile birçok kanunda önemli değişiklikler ve yenilikler yapılmıştır. Başta 2004 sayılı İİK olmak üzere mevzuatımızda bulunan kanunlarda bazı yeni uygulamalar öngörülmüş, bazı kanunlarda da birtakım eklemeler yapılarak düzenleme yoluna gidilmiştir. Yapılan değişikliklerden kıymetli meslektaşlarımız için önemli olduğunu düşündüğüm bazı hususlara değinmeye çalışacağım.

A. İcra ve İflas Kanunu’nda Yapılan Bazı Düzenlenmeler

İİK 79. Maddesinden sonra gelmek üzere 79/a  “konutta haciz” başlığı altında düzenlenen yeni madde gereğince artık icra müdürü tarafından verilen konutta haciz kararının, icra mahkemesince onaylanması gerekmektedir. Söz konusu hüküm İcra müdürü, haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunu tespit ederse, bu yerde haciz yapılmasına karar verir ve bu kararı derhal icra mahkemesinin onayına sunar.”  şeklinde ifade edilmiştir. İcra mahkemesi, dosya üzerinden yapacağı inceleme ile haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunu tespit ederse en geç üç gün içinde icra müdürünün verdiği kararı kesin olarak onaylayacaktır. Burada icra mahkemesince yapılacak inceleme, haciz yapılması talep edilen yerin konut olup olmadığı tespitine dairdir. Kanun koyucunun burada konutta yapılmasına karar verilen haciz kararının, mahkeme tarafından da denetlenmesini istediğini görüyoruz. Ancak mahkemenin denetimi dar bir denetimden ibaret olup dosya üzerinden yapacağı inceleme ile sınırlandırılmıştır. Bu yeni düzenlenmeye bir istisna öngörülerek ihtiyati hacizler hakkında bu hükümlerin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla ihtiyati haciz işlemlerinde verilecek 79/a hükümleri uygulanmayacaktır.

Yine İİK’da yapılan bir diğer değişiklik haczi caiz olmayan mallar ve haklar hakkındadır. Buna göre 2004 sayılı Kanunun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan “bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri” ibaresi “bireylerine ait kişisel eşya ile ailenin ortak kullanımına hizmet eden tüm ev eşyası” şeklinde değiştirilmiştir. Yapılan bu değişikliğin bir bakıma konutta yapılacak haciz işlemlerini bir anlamda etkisiz kıldığı kanaatindeyim. Zira konutta bulunan birçok eşyanın ortak kullanıma hizmet eden eşyalar olduğu bir gerçektir. Öte yandan lüzumlu eşyalar ibaresi yerine kişisel eşyalar ibaresi tercih edilerek borçluya önemli bir itiraz alanı tanınmıştır. Nitekim bir eşya lüzumlu olmasa da kişisel kullanıma özgü olabilir ve bu durum söz konusu malın haczedilemeyeceği anlamına gelecektir.

Yukarıda bahsedilen değişiklikler 7445 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 05.04.2023 tarihinden sonra yapılacak haciz işlemleri için uygulanacaktır. Yürürlük tarihinde önce yapılan hacizler için değişikliklerden önceki hükümlerin uygulanmasına aynen devam edilecektir.

B. Türk Ceza Kanunu’nda Yapılan Bazı Düzenlemeler

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 79 uncu maddesinde düzenlenen göçmen kaçakçılığı suçunun birinci fıkrasında yer alan “üç yıldan” ibaresi “beş yıldan” şeklinde değiştirilmiştir. Yapılan bu değişiklik ile suçun alt sınırı beş yıla çıkarılmıştır.

Yine aynı Kanunun 188 inci maddesinde düzenlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun dördüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan “sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,” ibaresi “bazmorfin, sentetik kannabinoid ve türevleri, sentetik katinon ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri veya amfetamin ve türevleri olması,” şeklinde değiştirilmiştir. Yapılan bu değişikliğin günden güne bir yenisi üretilen uyuşturucu maddeler ile mücadelede ulaşılmak istenilen amaç doğrultusunda gayet yerinde olduğu şüphesizdir.

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçunun düzenlendiği 191. Maddeye de yeni bir fıkra eklenerek şüpheli hakkında verilecek erteleme kararı süresi içinde asgari olarak 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanacağı düzenlenmiştir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilecek ve Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili kuruma sevkine karar verecektir. Bu düzenleme ile kanun koyucunun uyuşturucu suçları ile mücadelede kararlılık iradesi bir kez daha ortaya konulmuştur.

C. Ceza Muhakemesi Kanununda Yapılan Bazı Düzenlemeler

Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi, 2021/121 E., 2022/88 K. sayılı kararı ile, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebileceğini düzenleyen 231/12. maddesini iptal etmiş olup söz konusu iptal kararının 23.06.2023 tarihinde yürürlüğe gireceğine karar vermişti. Anayasa Mahkemesi, itiraz yolunun yeterince usuli güvence sağlamaması, bir başarı şansı sunmaması, dosya üzerinden karar verilmesi ve etkili bir denetim yolu olmaması gerekçeleriyle, bu hükmü Anayasa’nın 40. maddesinde yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı bulmuştu.

Yapılan bu yeni düzenleme ile ilgili hüküm “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz mercii, karar ve hükmü inceler; usul ve esasa ilişkin hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde, gerekçesini göstererek karar ve hükmü kaldırır ve gereğinin yapılması için dosyayı mahkemesine gönderir.” Şeklinde yeniden düzenlemiştir. Henüz iptal edilen fıkra yürürlükten kalkmadan, bu yargı paketi kapsamında ilgili hüküm yeniden ele alınmış ve yeni hali 7445 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği gün (05.04.2023) mevzuata işlenmiştir.

Yapılan bu yeni düzenleme Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini karşılar nitelikte olup olmadığı konusunda ciddi tereddütleri de içinde barındırıyor. Zira Anayasa Mahkemesi itiraz yolunun yeterince güvence sağlamadığını belirterek iptal kararı verdiği halde, yapılan düzenlenme yine HAGB kararlarına karşı itiraz yolunu öngörmüştür. Bu doğrultuda yapılan düzenlenmenin yeterli olmadığı ve Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerine çare sunmadığı kanaatindeyim.

D. Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan Bazı Düzenlemeler

Değişiklik kanununun 31. Maddesiyle 6102 sayılı Kanunun 5/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiştir. TTK 5/A maddesi ticari davalarda arabuluculuk şartını düzenlemekle birlikte hangi davaların arabuluculuğa tabi olduğunu düzenlenmiştir. Önceki düzenlemeye göre konusu paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari uyuşmazlıklar dava şartı olarak arabuluculuğa tabi iken yeni düzenleme ile bunlara itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davaları da eklenmiştir. Söz konusu düzenleme ise 01.09.2023 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Yargıtay Hukuk Dairelerinin ticari nitelikteki menfi tespit davalarının arabuluculuğa tabi olmayacağı yönündeki kararları da, bu yapılan düzenleme ile geçerliliğini kaybetmiştir. Yargıtayın bu yönde olan kararları için bkz. (19. Hukuk Dairesi 2020/237 E. 2020/805 K. ,11. Hukuk Dairesi 2020/2891 E. 2021/4366 K.)

E. Arabuluculuk Kanununda Yapılan Bazı Düzenlemeler

6325 sayılı Kanuna 18/A maddesinden sonra gelmek üzere 18/B maddesi ile bazı yeni uyuşmazlık türlerine dava şartı olarak arabuluculuğa başvurma zorunluluğu getirilmiştir.

Eklenen yeni maddeye göre;

a) Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar.

b) Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar.

c) 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar.

ç) Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklarda

dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.

Söz konusu uyuşmazlıkların nitelikleri gereği arabuluculuğa elverişli olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Örneğin ortaklığın giderilmesi gibi taraf teşkilinin zor sağlandığı bir uyuşmazlık türünde tarafların arabuluculuk görüşmesine nasıl katılım sağlayacakları, her bir tarafa nasıl ulaşılacağı, arabuluculuk tutanağının nasıl imzalanacağı gibi birçok sakıncayı içinde barındırmaktadır. Hele ki taraflardan bazılarının yurtdışında yaşadığı düşünülürse ortaklığın giderilmesi davalarının açılmasının bu yeni düzenleme ile davacıya büyük külfetler yükleyeceği şüphesizdir.

Arabuluculuk şartı ile ilgili düzenlemeler de yürürlüğe 01.09.2023 tarihinde girecektir. Öte yandan bu madde kapsamında düzenlenen anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin alınması zorunlu olup bu şerh taşınmazla ilgili anlaşma belgeleri bakımından taşınmazın bulunduğu yer, diğer anlaşma belgeleri bakımından ise arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden alınacaktır. Meslektaşların bu hususa dikkat etmelerinin faydalı olacağı kanaatindeyim.

F. İş Mahkemeleri Kanununda Yapılan Bazı Düzenlemeler

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü maddesinin Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiş idi. Söz konusu maddeye yeni düzenleme ile “Bu alacak ve tazminatla ilgili itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davaları hakkında birinci cümle hükmü uygulanır.” Hükmü eklenerek ilgili alacaklardan ve tazminatlardan kaynaklı olarak açılan itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davaları da arabuluculuğa tabi tutulmuştur. Bu düzenleme de yine 01.09.2023 tarihinde yürürlüğe girecektir.

7445 sayılı kanun ile mevzuatlarımızda birçok değişiklik ve yenilikler yapılması yoluna gidilmiştir. Yapılan düzenlemelerin olumlu yanları olduğu gibi sakıncalı yönleri de bulunmaktadır. Söz konusu düzenlemelerin Türk Hukukuna faydalı olması dileğiyle.

Av. Hüseyin TUZCU

Samsun Barosu

>> İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun için TIKLAYINIZ