Keza bu duruma her bir meslektaşımın doğrudan tanıklığının yanında yargı kararları da tanıklık etmektedir. Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlaline dair kararlarından söz ediyorum.

Davaların gereğinden uzun sürdüğü ve bu nedenle ihlal ve başvurucu lehine tazminat kararının verildiği Anayasa Mahkemesi kararlarından sadece birkaçından örnek vermek istiyorum.  

Anayasa Mahkemesi 2. B., B. 2018/25775 T. 31.1.2023 tarihli kararına konu olayda, başvurucu 23/2/2012 tarihinde ilk derece mahkemesinde davasını açmış ve istinaf mahkemesi kesin kararını 16/07/2018 tarihinde davacıya tebliğ etmiştir. Bunun üzerine başvurucu da 15/8/2018 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuş ve Anayasa Mahkemesi 31/1/2023 tarihinde 6 yıl 3 ay 6 gün devam eden başvuru konusu yargılamanın makul sürede olmadığına karar vererek başvurucuya 39.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar vermiştir. Yalnız burada başvurucunun yargılamanın uzun sürdüğünden bahisle Anayasa mahkemesine 15/8/2018 tarihinde yaptığı başvuruya dair verilen kararın da 31/1/2023 tarihinde yani yaklaşık yaklaşık 4 yıl 5 ay sonra verildiği dikkatlerden kaçmamaktadır.  

Anayasa Mahkemesi GK, B. 2019/23977 T. 15.2.2023 tarihli kararına konu olayda ise başvurucu 11/1/2002 tarihinde dava açmış ve davası 16/4/2019 tarihinde yani 17 yıl sonra onanmıştır. Bunun üzerine başvurucu 3/7/2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun başvurusu 15/2/2023 tarihinde oybirliğiyle kabul edilmiş ve başvurucuya 144.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. 

Anayasa Mahkemesi GK, B. 2021/58970 T. 5.7.2022 tarihli kararına göre; 10/12/2014 tarihinde işçilik alacakları için başvurucu iş mahkemesinde dava açmış ve bu dava 17/02/2022 tarihinde yani 7 yıl 2 ay sonra dahi henüz kesin karara bağlanamamıştır. Başvurucu bu yargılama için 16/8/2021 tarihinde makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle başvuru yapmış ve Anayasa Mahkemesi, başvurucunun başvurusunu 5/7/2022 tarihinde oybirliğiyle kabul ederek başvurucuya 35.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Anayasa mahkemesi kararında makul sürede yargılanma hakkının ihlaline dair kendisine yapılan başvurulara ilişkin bir istatistik de sunmaktadır. Bahse konu GK, B. 2021/58970 T. 5.7.2022 tarihli kararında Anayasa Mahkemesi; “Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurulara bakıldığında 2020 yılında 6.782, 2021 yılında 24.553 ve 2022 yılının sadece ilk altı ayında yaklaşık 34.000 başvurunun yapıldığı görülmektedir. Buna göre söz konusu hak yönünden yapılan başvuruların artış oranının çok yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Anayasa Mahkemesinde derdest başvuru sayısı 108.000 civarında olup incelenmeyi bekleyen bu başvuruların yarısından fazlası makul sürede yargılanma hakkı ile ilgilidir.” demektedir.

Ülkemizde yargının işleyişinde bir takım yapısal sorunların olduğu çok açıktır. Hakkına ulaşamadığından bahisle hakkının temini ve adaletin sağlanması için yargı önüne gelen vatandaş bir de yıllarca süren yargılamalar yüzünden mağdur edilmektedir. Bence işin daha ilginç yanı insanlar yargıda davalarının çok geç sonuçlanıp mağdur edildiğinden bahisle hakkını aramak için son mercii olan Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunda yine makul sürede sonuç alamamaktadır. Zira yukarıda verdiğim örneklerde de görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesinde de 4 yıl 5 ay, 3 yıl 6 ay gibi sürelerde sonuçlanan dosyaların olduğu görülmektedir. Orhan Gazi’ye atfedilen sözde de denildiği gibi, Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür.

Yukarıda sunulan Anayasa Mahkemesi GK, B. 2021/58970 5.7.2022 tarihli kararına konu 7 yıl 2 ay sonra dahi hâlâ kesinleşmemiş olan dava işçilik alacakları için bir işçinin açtığı alacak davasıdır. Önüme gelen bir davada işçinin alacağını arabuluculuk aşamasında 2 ay içinde tahsil edip işçiye verdiğimde “Turan Bey valla artık eve gelen icra kağıtlarından, borçlardan dolayı eşimle boşanma aşamasına gelmiştim Allah razı olsun beni çok rahatlattınız.” dediğini bugün gibi hatırlıyorum.

Bu itibarla dava dosyalarının sadece birer kâğıttan ibaret olmadığı o dosyaların her birinin ardında umutlarıyla, çırpınışlarıyla, adalet özleminde birer insan olduğu unutulmamalıdır.

Yargının en büyük sorunlarından biri olan yıllarca süren davalar sorunu temenni ederiz en yakında çözüme kavuşturulur da Orhan gazinin dediği gibi sonradan gelen adalet, sırf geciktiği için zulüm olmaktan çıkar.

Son olarak yazıma Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU’na ait şu mısralarla son vermek istiyorum.    

Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.

Temele taş bulmak gecikebilir.

Devlete baş bulmak gecikebilir.

Adalet gecikmez tez verilmeli.

detail-photo-fancybox-0

Av. Turan ÖZKAYA