Her hukukçunun okul yıllarında en az bir kere duyduğu, kulağının aşina olduğu TMK m.612‘de düzenlenen mirasın resen tasfiyesi; alacak tahsilinde az bilinen yardımcı yöntemlerdendir. Bu konuya geçmeden önce hukukumuzdaki ana kuralın ölen kimsenin terekesinin tasfiyesinin TMK m. 632 vd. maddelerine göre yapıldığını hatırlatmak faydalı olacaktır. Ancak hukukumuz bazı durumlarda buna istisna getirmiştir. Bugün kaleme aldığımız başlık da bu istisnalardan biri olan TMK m. 612de düzenlenen terekenin resen tasfiyesidir.

Sulh hukuk mahkemesince terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesine karar verilmesi üzerine İİK’nun iflas tasfiyesine ilişkin hükümlerden terekenin tasfiyesine uygun olanlar uygulanır. Terekenin resen tasfiyesi/iflas hükümlerine göre tasfiyesi davası sulh hukuk mahkemesinde görülür ve bu davayla müteveffanın terekesinde bulunan tüm pasifler ve hacze kabil tüm aktifler cebri icra yoluyla paraya çevrilir; iflas hukuku hükümlerine göre tereke tasfiyesi yapılarak borçlu müteveffanın bilinen alacaklılarına alacakları dağıtılır; artan mal varlığı (varsa) mirası reddeden mirasçılar dahil bu mirasçılara verilir. Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde miras bırakanın bütün alacaklıları ve aktif-pasif bütün mal varlığı söz konusudur.

Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi iki durumda karşımıza çıkar:

Miras En Yakın Yasal Mirasçılar Tarafından Açıkça Reddedilmesi : Terekenin iflâs hükümlerine göre tasfiye edilmesini gerektiren sebeplerden biri, en yakın kanuni mirasçıların tamamı tarafından mirasın reddedilmiş olmasıdır. (MK m. 612). Bilindiği üzere mirasbırakanın ölümüyle miras, mirasçılara kendiliğinden geçmekle birlikte, mirasçılar bu mirası reddetme hakkına sahiptir. (MK m. 605,I). Mirasın reddi ise, yasal mirasçıların tamamının geçmişe etkili bir biçimde mirasbırakanın ölüm anına kadar mirasçılık sıfatını ortadan kaldırma sonucunu doğuran irade beyanıdır.

Madde 612- En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.

Mirasın Hükmen Reddi Diğer Bir Adı İle Borca Batık Olması : Terekenin iflâs hükümlerine göre reddini gerektiren sebeplerden diğeri ise, terekenin hükmen reddedilmiş olmasıdır. Medenî Kanun m.605/II’ye göre “Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır”. Terekenin hükmen reddedilmiş sayılması için, terekenin borca batık olması gerekir. Kanun koyucu, borca batıklık halinde, mirasçıların mirası kabul beyanında bulunmayarak susmasını mirasın hükmen reddi olarak kabul etmiştir. Borca batıklık, TMK 605/2ye göre  ölümü tarihinde açıkça belli olmalı veya resmen tespit edilmiş olmalıdır.

TMK 612ye göre murisin mirası en yakın mirasçıları tarafından reddolunduğu  ya da miras hükmen reddedildiği takdirde miras, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilecektir. Her ne kadar TMK 612. ve 636. maddeleri tereke için iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir ifadesini içerse de terekenin iflâs hükümlerine göre tasfiyesi, birçok noktada normal bir iflâs tasfiyesinden farklılık göstermektedir. Bu farklardan en belirgin olanı görevli mahkeme noktasındadır. Mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesinde görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi iken normal iflas prosedüründe iflas davası ticaret mahkemesinde açılmaktadır.

DAVA VE TASFİYE SÜRECİ

Terekenin borçlarının mevcudundan fazla olması veya en yakın mirasçıların tamamı tarafından reddi halinde, tasfiyenin yapılması iflâs hükümlerine tâbi olmakla birlikte, bu tasfiye mirasın reddine ya da hükmen reddine karar veren mahkemenin ihbarıyla re’sen yapılabileceği gibi alacaklılar ya da mirasçılar tarafından da talep edilebilir. Uygulamada genellikle alacaklıların talebiyle bu davalar görülmektedir.

Uygulamada genellikle bu yola alacağını tahsil edemeyen ve borçlusunun vefatı sonrası mirasçılara da yönelemeyen alacaklılar başvurmaktadır. Mirasın mirasçıların tamamı tarafından reddedilmesi durumunda mirasın re’sen tasfiyesi için ayrıca bir dava açılması gerekmemektedir. Mirasın reddedildiğine ilişkin kararı veren sulh hukuk mahkemesi dosyasından mirasın iflas hükümlerine göre tasfiye olunması talep edilir. Aslında bu talep Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında teknik anlamda bir dava olmayıp TMK’nın 612. maddesi uyarınca mirasın reddini tespit eden mahkemeyi harekete geçirmeye yönelik bir talep olarak tanımlanmıştır. (Örn:Yargıtay 14. HD’nin 14/01/2019 tarih ve 2016/5912 Esas 2019/280 Karar sayılı kararı)

Bu talep sonrası mahkeme kendi bünyesinde bir tereke dosyası açar ve tereke numarası verir(Örneğin Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 2024/1 Tereke numaralı dosyası gibi.). Yani terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinin talep edildiği dosyalar uygulamada tereke esasına kaydedilmektedir.

Tereke dosyasının açılması sonrasında sulh hukuk mahkemesinin öncelikle yeniden en yakın yasal mirasçıların mirası reddedip reddetmediğinin tespit etmelidir. Zira en yakın yasal mirasçılar tarafından miras reddedilmediyse ya da ret usule uygun değilse TMK’nın 612. maddesine göre iflas hükümlerine göre tasfiye şartları oluşmadığından mahkemenin talebi reddetmesi gerekecektir(Bkz: Yargıtay 2. HD’nin 17/12/2012 tarih ve 2011/20551 Esas 2012/30661 karar sayılı kararı).

Sulh hukuk mahkemesi mirası reddeden mirasçıları da dosyaya mirasçı sıfatıyla ekler ve davanın tüm safhalarına ilişkin tebligatları yapar. Sonrasında mahkeme müteveffanın tüm malvarlığının tespiti amacıyla (aktif-pasif tespiti) tapu müdürlüklerine, noterler birliğine, emniyet müdürlüklerine, icra müdürlüklerine, mahkemelere, vergi dairelerine, bankalara, elektrik-su-gaz aboneliklerine mahkeme tarafından müzekkere yazılır. İşbu müzekkere cevaplarına göre terekenin borca batık olup olmadığını tespit edilir.

Doktrinde terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde görevlinin kim olacağına ilişkin fikir ayrılığı mevcuttur. Bir görüşe göre sulh hukuk mahkemesi hakimi, İİK’daki iflas idare memurunun eşdeğer olduğu; sulh hukuk hakiminin tereke tasfiyesinde kararlarını tasfiye memuru sıfatı ile vereceği, TMK hükümlerine göre tasfiye işlerinin bizzat sulh hukuk hakimi tarafından yapılabileceği savunulmuştur. Ancak baskın görüş terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinin sulh hukuk hakiminin gözetimi altında, onun atayacağı tasfiye memuru tarafından yapılacağı, tasfiye memurunun iflas idaresi yerine geçeceği, sulh hakiminin de iflas takibinde ticaret mahkemesi ve icra mahkemesine verilen görevleri icra edeceği yönündedir. Yargıtay’a göre de terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde, tasfiye işlemleri sulh hukuk hakiminin gözetiminde mahkemenin görevlendireceği kişi veya kişiler tarafından da yürütülebilir. (bkz:Yargıtay İBK, 12/02/1941, 5/4 sayılı kararı). Nitekim uygulamada da bu görüş hakimdir. Yargılama sonucunda sulh hukuk mahkemesince terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi kararı verilmesi halinde mahkemece görevlendirilecek tasfiye memuruna tereke dosyası tevdi edilir. Bu karara karşı istinaf kanun yolu açıktır. Tasfiyeye talep eden davacı kendisini vekille temsil ettirmişse karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT göre maktu vekalet ücretine hükmedilir. (Bkz : Samsun  BAM 6.HD. 26.09.2023 T. 2023/2616E. 2023/2245 K.sayılı karar -  Samsun  BAM 6.HD. 05.07.2023 T. 2023/1726 E. 2023/1765 K.sayılı karar- Samsun BAM 6. HD 03.05.2023 T. 2023/1096 E.- 2023/1232 K. Sayılı kararı)

Kararın kesinleşmesinden sonra tasfiye işlemleri tereke tasfiye memuru tarafından yürütülecek olup sulh hukuk mahkemesinin görevi tasfiye memurunun yaptığı iş ve işlemleri denetim ve gözetim altında bulundurmaktır. Tasfiye memurunun bu emek ve mesaisine karşılık ücret takdir edilir. Yine tasfiye memurunun tasfiye sürecindeki işlemlerine karşı şikayet yolu açıktır ve şikayet mercii ise tereke hakimliğidir. Görüldüğü üzere tasfiye kararı sonrası süreç aynı iflas hukukunda olduğu gibi ilerlemektedir. İflas idaresinin yerini tasfiye memuru, iflas idaresi şikayet mercii olan icra mahkemesinin yerini ise tereke hakimliği almaktadır.

Tasfiye memuru, dosyayı tevdi aldıktan sonra İİK iflas hükümlerinden uygun olanları tasfiye dosyasına uygulamak suretiyle işlemlere başlar. Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi kararının da aynı iflas kararı gibi ilan edilmesi ve gerekli bildirimlerin yapılabilmesi için gereken tasfiye avansının tasfiye talep eden tarafından yatırılması gerekir. Tasfiye memuru ilanı yapar ve alacaklıları alacaklarını bildirmesi için süre verir. İşbu tasfiyede de kalan süreç İİK’daki iflasa ilişkin süreçle aynıdır ve buna ilişkin maddelere göre tasfiye tamamlanır. Tasfiye sonunda aktif bir malvarlığı ortaya çıkarsa alacaklılar alacaklarını alır; ortaya çıkmazsa tasfiye bu şekilde sonlandırılır.

AV. CANSU MUZAÇA & STJ. AV. BURCU ZELAL EROĞLU