Kişilerin yaşamının korunması için yeterli yasal ve idari bir çerçevenin oluşturulması yükümlülüğü, askerlik hizmetini ifa eden kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir. Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak, bu tür pozitif yükümlülükler yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede, basit bir ihmali veya değerlendirme hatasını aşan bir kusurun askerî yetkililere atfedilebilip atfedilemeyeceğinin ortaya konması gerekmektedir.

İlgili Karar:

♦ (Osman Şıh, B. No: 2014/19917, 20/7/2017) 

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN ŞIH BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/19917)

 

Karar Tarihi: 20/7/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Halil İbrahim DURSUN

Başvurucu

:

Osman ŞIH

Vekili

:

Av. İlhami BOŞÇA

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması sonucu ölüm olayının meydana gelmesi üzerine idare aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılan tam yargı davasının reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru dilekçesi, başvuruya konu dava ve soruşturma dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Tokat/Almus İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde asker iken 8/4/2012 tarihinde yaşamını yitiren 1991 doğumlu Rıdvan Şıh'ın babasıdır.

A. Rıdvan Şıh'ın Askerlik Süreci ve Ölümü

9. Başvurucunun oğlu Rıdvan Şıh, askerlik hizmetine başlamadan önce 21/3/2011 tarihinde yapılan son yoklamada "Sağlık sorununuz var mı? Herhangi bir sağlık raporunuz var mı? Devamlı kullandığınız bir ilaç ya da madde var mı?" gibi sorulara "Hayır" cevabını vermiştir. Aynı gün sağlık muayenesinden geçirilen ve askerliğe elverişli olduğu değerlendirilen Rıdvan Şıh 21/11/2011 tarihinde askere sevk edilmiş ve 24/11/2011 tarihinde 9. Jandarma Eğitim Alay Komuyanlığına (Bilecik) teslim olmuştur. Rıdvan Şıh 2/2/2012 tarihinde yapılan Psikososyal Risk Faktörü Tarama Anketi'nde "Daha önceden psikolojik bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son bir yıl içerisinde psikolojik bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son zamanlarda kendinizi öldürmeyi düşündünüz mü?" gibi sorulara "Hayır" cevabını vermiştir.

10. Bilecik'teki askerlik eğitimini 4/2/2012 tarihinde tamamlayan Rıdvan Şıh, yedi gün izin kullanmış ve 12/2/2012 tarihinde Almus İlçe Jandarma Komutanlığındaki birliğine teslim olmuştur. Birliğe katılış işlemleri sırasında yapılan çeşitli anketler neticesinde Rıdvan Şıh'ın sağlık durumu "normal" olarak değerlendirilmiştir. Yapılan anket ve görüşmelerde psikolojik bir sorunu olmadığı değerlendirilen Rıdvan Şıh, bu nedenle Rehberlik ve Danışma Merkezi (RDM) takibine de alınmamıştır.

11. Rıdvan Şıh 29/2/2012 tarihinde sol elindeki ağrı nedeniyle Almus Devlet Hastanesine sevk edilmiştir. Burada yapılan muayene neticesinde Rıdvan Şıh'ın Tokat Devlet Hastanesi Ortopedi Polikliniğine sevki uygun görülmüştür. Bunun üzerine Almus İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından Tokat Devlet Hastanesi Baştabipliğine 2/3/2012 tarihli sevk yazısı yazılarak Rıdvan Şıh'ın tedavisinin yapılması ve bu hususta kendilerine bilgi verilmesi istenmiştir. Bu kapsamda anılan Hastanenin Ortopedi Polikliniğinde 15/3/2012 tarihinde muayene edilen Rıdvan Şıh, sol elde travmaya dayalı romatizma teşhisiyle iki ay spor faaliyetlerinden muaf tutulmuş; ayrıca Hastanenin Psikiyatri Polikliniğe sevk edilmiştir. Psikiyatri Polikliniğinde 15/3/2012 tarihinde yapılan muayene sonucunda Rıdvan Şıh'a obsesif-kompulsif bozukluk tanısı konmuş ve mevcut ilaçlarına devamı önerilmiştir.

12. Tokat Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğince konulan obsesif-kompulsif bozukluk tanısı askerî yetkililerin dikkatinden kaçtığından Rıdvan Şıh bu kapsamda bir tedavi görmemiştir.

13. Rıdvan Şıh 7/4/2012 tarihinde saat 23.45'te silahlıktan rastgele aldığı bir silahla kendisini yaralamış ve akabinde kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak yaşamını yitirmiştir.

B. Ceza Soruşturması Süreci

14. Olay hakkında bilgilendirilen 5. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) nöbetçi Savcısı, yetkililere delillerin tespiti ve muhafazası için gerekli tedbirlerin alınması talimatını vermiştir.

15. Resen başlatılan soruşturma kapsamında olay yeri incelemesi ile ölü muayene ve otopsi işlemleri gerçekleştirilmiş, olay yerinde bulunan deliller muhafaza altına alınmıştır.

16. Olay yeri incelemesi sırasında Rıdvan Şıh'ın dolabında bazı ilaçlar bulunmuştur. Bu ilaçlar üzerinde Sivas Asker Hastanesinde görevli Tbp.Atğm Ö.D. tarafından yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde söz konusu ilaçların antibiyotik ve ağrı kesici niteliğinde ilaçlar olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporunda ayrıca Rıdvan Şıh'ın dolabında bulunan hiçbir ilacın antidepresan, antipsikotik, antimanik türü psikiyatrik rahatsızlıklarda kullanılan ilaçlardan olmadığı belirtilmiştir.

17. Ölü muayene ve otopsi tutanağında, vücudun ön yüzünden giren ateşli silah mermi çekirdeğinin önden arkaya vücuda paralel seyrederek karaciğer, kalp, sol akciğer ve diyaframda yaralanmaya neden olduğu, şahsın kesin ölüm sebebinin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı iç organ yaralanması ve iç kanama olduğu belirtilmiştir.

18. Askerî Savcı, Rıdvan Şıh'ın vurulma anına şahitlik eden kişiler ile diğer bazı kişilerin ifadesini 8/4/2012 tarihinde almıştır. Bu kapsamda dinlenen Kad. Çvş. C.B.nin ifadesi şöyledir:

"Ben olay tarihinde İlçe Jandarma Komutanlığı'nda nöbetçi astsubay idim, nöbet değişim saati olan 23.45 sularında Özal onbaşı ile birlikte silahlığı açtım, daha sonra Özal Onbaşı nöbet defterini doldurmak için içeriye girdi. Ben de diğer nöbetçilere bakmak için biraz daha ileriye gittim. Bu sırada Rıdvan içeriye girerek bir tane G-3 piyade tüfeği alarak dışarıya silahlığın 20 metre ilerisinde bulunan barfiks demirlerinin arkasındaki çimenlik alana gitmiş, ben de Rıdvan ile Özal Onbaşının arasında geçen yüksek sesli konuşmayı duyduğumda ne olduğunu anlamak için silahlığın önüne geldim, bu esnada Rıdvan'ı duvarın önünde barfiks direklerinin arkasındaki çimenlik alanda gördüm. Rıdvan silahın dipçiğini yere dayayıp silahın üzerine doğru eğilmiş ve namlusunu karın boşluğuna doğru dayamış bir şekilde duruyordu ve sürekli olarak “gelmeyin öldüreceğim kendimi” şeklinde bağırıyordu, ben de kendisini ikna etmek amacıyla “seni çarşı iznine gönderirim, seni hizmet bölüğüne alırım” şeklinde ikna edici sözler söyledim. Daha sonra Rıdvan'ın etrafında bulunan askerlere bir zarar gelmemesi amacıyla askerlere geri çekilmesini söyledim. Onlar geri çekildikten sonra ben tekrar Rıdvan ile konuştum, bu sırada karanlık olduğu için Rıdvan'ın duvara tam yaslanıp yaslanmadığını göremedim ancak duvarın önünde duruyordu, ben Rıdvan’ı yaklaşık olarak beş dakika kadar ikna etmeye çalıştım ki Rıdvan dört beş kere kelime-i şehadet getirdi ve “Bismillah” deyip tetiğe bastı, tetiğe bastıktan sonra kısa süre havalandıktan sonra etrafında dönüp yere yıkıldı. Daha sonra hazırda bekleyen aracı Rıdvan'ın bulunduğu yere çektirdim ve Rıdvan'ı araca koyup Almus Devlet Hastanesi'ne M.Ç. ile götürdüm. Oradan da Tokat Devlet Hastanesi'ne ambulans ile götürdük. Tokat Devlet Hastanesi'nde tedavi devam ederken Jandarma Er Rıdvan Şıh kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.

S.C.: Rıdvan benimle çok samimi idi, bana komutanları ya da herhangi bir arkadaşı ile problemi olduğundan bahsetmedi, eğer karakolda bulunan rütbeli ya da erlerden herhangi birisiyle bir husumeti olsaydı benim haberim olurdu. Kendisi şaka yapmayı seven ve komutanları tarafından sevilen bir askerdi, ailevi sorunları olup olmadığını bilmiyorum. Sadece ablasının rahatsız olduğunu söylemişti. Uyuşturucu madde kullanmıyordu, kız arkadaşı olup olmadığını bilmiyorum. Niçin intihar ettiğini bilmiyorum.”

19. İfadesi alınan Kad. Çvş. U.I.nın beyanı şöyledir:

"Benim evim bölüğe çok yakındır, ben olay günü evimde istirahat etmekte idim,adliyede katip olan komşum A.V.nin beni arayarak "Komutanım bölükte bir panik var, bir bakar mısınız” dedi. Bunun üzerine ben de balkona çıkıp askerlerin toplaştığını, Cemal uzmanın Rıdvan'ı ikna etmeye çalıştığını gördüm. Rıdvan ile benim evin arasında duvar olduğu için Rıdvan'ın ne şekilde durduğunu göremedim, ancak duvar kısa olduğu için eğer Rıdvan ayakta dik bir şekilde durmuş olsaydı evden görebilirdim. Cemal uzmanınız yaklaşık beş dakika boyunca Rıdvan'ı ikna etmeye çalıştı, Rıdvan'a “oğlum yapma, beni de yakacaksın kendini de yakacaksın, sen deli değilsin, sana kim deli dedi” dedi, “Sen akıllısın, çarşı istiyorsan çarşıya göndereyim, ne sıkıntın varsa gidereyim, yeter ki yanıma gel” şeklinde ikna edici sözler söyledi. Rıdvan ise başta “Ben deli değilim” diyordu ama Cemal uzmanımızın ikna edici sözlerinden sonra Rıdvan sustu, bunun üzerine ben de Rıdvan'ı ikna etmek amacıyla balkonda hazırlanıp bölüğe gidecektim ki bir el çok az ateş sesi duydum.Tahminimce Rıdvan çok yakından ateş ettiği için ses çok az geldi. Daha sonra ben İlçe Jandarma Komutanına haber verdim, daha sonra bölüğe geçip delillerin kaybolmasını engellemek amacıyla olay mahallini şeritle çevirip başına asker diktim ve gerekli bütün önlemleri aldım.Daha sonra da ilçe jandarma komutanımız olay yerine intikal etti.

S.C.: Rıdvan'ın komutanları ya da asker arkadaşları ile herhangi bir husumeti yoktur.Annesi kendisinin anlattığına göre trafik kazasında ölmüş,babası ile de arası iyi olmadığı için kendisini dedesi büyütmüş, bir tane ablası vardı o da hasta imiş,Bildiğim kadarıyla birkaç hafta önce tim komutanı H.İ. astsubaydan ablasını ziyaret etmek için izin talebinde bulunmuş, bu talebi uygun bulunmuş, ancak daha sonra gelip izne gitmekten vazgeçtiğini bildirmiş ve bunun üzerine izne gönderilmemiş, sivil yargıda alacak verecek meselesi yüzünden bir iki davası varmış, çarşı iznine gittiğinde adliyedeki A.V. ile bu davası hakkında görüşmüş, bu davası ile ilgili olarak yardımcı olmuş, uyuşturucu madde kullanmıyordu, hatta bildiğim kadarıyla çok dindar birisiydi. Benim bildiğim kadarıyla kız arkadaşı yoktu, ancak olaydan sonra arkadaşlarından öğrendiğime göre Gürcü asıllı bir bayan ile imam nikahlı olarak yaşıyormuş, maddi durumu iyiydi."

S.C.:Kendisi panik atak askerdi, ama verilen görevleri çok iyi bir şekilde yerine getirirdi, niçin intihar etmiş olabileceği konusunda bir bilgim yoktur. (...)”

20. İfadesi alınanJandarma Er. S.K.nin beyanı şöyledir:

"Ben hizmet muhafız birliğinde görev yapmaktayım, olay günü saat 23.50 sularındabizim koğuşa üç defa geldi,daha sonra kimseyle muhatap olmadan aşağıya silahlığın olduğu yere indi, bu sırada ben ranzamda uzaktaydım. Sesler duymam üzerine aşağıya indim, Rıdvan'ın “Ben deli değilim” diye bağırdığını duydum. Bu sırada Rıdvan silahının dipçiğini yere dayayıp,silahın üzerine eğilerek namlusunu karın boşluğuna getirmişti. Cemal uzman yanına yaklaşmaya ve kendisini ikna etmeye çalışıyordu ancak Rıdvan kimseyi yanına yaklaştırmıyordu, “gelmeyin vururum, manevrayı çıkarttım” diye bağırıp kelime-i şahadet getiriyordu. Ondan sonra aradan birkaç dakika daha geçince Rıdvan Bismillah deyip tetiğe bastı, bu sırada Rıdvan duvara yaslanmış bir şekilde duruyordu, biraz tökezleyip yere düştü,Rıdvan’ı ben, M.Ç.ve Cemal uzman beraber kaldırıp askeri araca koyduk, Cemal uzman ve M.Ç. Rıdvan'ı hastaneye götürdüler.

S.C.: Rıdvan'ın komutanlarımızla, herhangi bir arkadaşımızla husumeti yoktu, kendisinin ailevi problemi olup olmadığını bilmiyorum ancak annesinin camdan düşüp öldüğünü, bu nedenle de babasını kalbinden sildiğini anlatıyordu, ayrıca ablasının rahatsız olduğunu beyan ediyordu, arkadaşları arasında askerlikten kurtulmak istiyorum ya da intihar etmek istiyorum gibi sözler söylediğine dair bir şey bilmiyorum. Yabancı uyruklu bir kız arkadaşının olduğunu biliyorum,Rıdvan'ın ailesi bu kızı istemiyordu, ancak Rıdvan yine de bu kız arkadaşı ile görüşüyordu, uyuşturucu kullanmıyordu, neden intihar ettiğini bilmiyorum.Arkadaşları ile çok iyi geçinen bir askeri idi, intihar etmesine çok şaşırdım."

21. İfadesi alınanJandarma Er. B.A.nın beyanı şöyledir:

"Ben olay günü 22.00-24.00 saatleri arasında 4 nolu kule nöbetçisi idim. Olayın olduğu yer benim bulunduğum kulenin altı yedi metre kadar yakınındaydı. Sesler duyunca olay yerine doğru yöneldim, Rıdvan'ın silahın dipçiğini yere koyup üzerine doğru eğilerek silahın namlusunu karnına dayadığını ve bir eliyle de tetiği tuttuğunu gördüm. Bu sırada sürekli üst üste kelime-i şahadet getiriyordu ve ben deli değilim diyordu. M.Ç.Ö., Cemal Uzman, Özal Onbaşı Rıdvan’a doğru yaklaşmaya çalışıyordu. M.Ç.Ö., Rıdvan'a dört beş metre yaklaştığı sırada Rıdvan'ın “gelme vururum” demesi üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Daha sonra Cemal uzman ikna etmek için Rıdvan ile konuşmaya başladı. Rıdvan Cemal uzmanımızı dinlemiyordu ve sürekli olarak ben deli değilim deyip kelime-i şahadet getiriyordu. Konuşmalar bu şekilde devam ederken bir süre sonra Rıdvan silahını ateşledi ve yukarıya doğru irkildi, bir iki adım atmaya çalıştı ve düştü. Cemal Uzman, M.Ç.Ö. ve ismini hatırlayamadığım bir kaç arkadaşım yanına gelip Rıdvan'ı kaldırıp askeri bir araca bindirip hastaneye götürdüler.

S.C.: Rıdvan’ın komutanlarımızla ya da arkadaşlarımızla herhangi bir husumeti yoktu. Yeni geldiği için ve sempatik olduğu için komutanlarımız tarafından da sevilen bir kişiydi. Ailevi sorununun olup olmadığı hususunda Rıdvan ile birebir bir görüşmemiz olmamıştı, ancak arkadaşlardan duyduğum kadarıyla annesi ve babası vefat ettiği için Rıdvan dedesiyle birlikte yaşıyordu, ayrıca bana bir keresinde ablasının ciddi bir rahatsızlığı olduğundan bahsetmişti. Uyuşturucu madde kullanmıyordu, kız arkadaşı olup olmadığı konusunda bir bilgim yoktur. Neden intihar ettiği hususunda bir bilgim yoktur ancak bana bir kağıt göstermişti, Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesi'nde davasının olduğuna ilişkin bilgiler yer alıyordu."

22. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan diğer tanıklar genel olarak Rıdvan'ın kimseyle bir husumetinin bulunmadığını, maddi durumunun iyi olduğunu, şaka yapmayı seven dışa dönük bir asker olduğunu belirtmiştir. İfadesi alınan diğer tanıklar, olay anına ilişkin olarak ise yukarıdaki ifadelere benzer şekilde beyanda bulunmuştur.

23. Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm verileri değerlendirerek Rıdvan Şıh'ın ölümünde herhangi bir kişiye atfı kabil kusur ve ihmal bulunmadığı kanaatine varmış; 31/1/2013 tarihli ve E.2013/80, K.2013/9 sayılı karar ile kovuşturmayayer olmadığına karar vermiştir.

24. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, 2'nci Ordu Komutanlığı Askerî Mahkemesinin (Askerî Mahkeme) 25/3/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

C. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde Açılan Tam Yargı Davası Süreci

25. Başvurucu, maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle idareye müracaat etmiş; idare, dilekçeye süresi içinde cevap vermeyerek başvuruyu zımnen reddetmiştir.

26. Başvurucu, zımni ret üzerine 5/4/2013 tarihinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) Jandarma Genel Komutanlığı aleyhine tam yargı davası açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde özetle oğlunun ölümüne neden olan olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğunu, söz konusu olayın meydana gelmemesi için oğlunun silahsız olarak askerlik yapmasının sağlanması yahut askerlik durumunun değerlendirilerek terhis edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

27. AYİM İkinci Dairesi 14/5/2014 tarihli ve E.2013/1590, K.2014/713 sayılı karar ile başvurucunun dilekçelerini, Rıdvan Şıh'ın ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasında bulunan bilgi ve belgeleri dikkate alarak oyçokluğuyla davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:

"(...)

Dava konusu ölüm olayında hizmetin kurulması ve işletilmesinden doğan idareye atfı kabil bir hizmet kusurunun varlığından söz edilemez. Zira zararlı sonuç idarenin bir eyleminden veya ajanlarının kusurlu davranışından kaynaklanmayıp doğrudan doğruya davacının oğlunun kendi kusurlu fiili (intihar) ile meydana gelmiştir. 5 inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın kovuşturmaya yer olmadığı kararında da belirtildiği gibi davacının oğlu birlik silahlığından aldığı silahı kendi iradesi ile tam dolduruşa getirerek yapılan tüm ikna çalışmalarına rağmen kendisine ateş etmek suretiyle intihar etmiş olup davacılar yakınını intihar etmeye yönlendiren veya bu konuda onu teşvik eden herhangi bir idari eylem veya davalı idare ajanı şahıs mevcut değildir. Her ne kadar ölüm olayı askeri hizmeti esnasında vuku bulmuş ise de; Davacı yakınının kendi kusurundan dolayı zararlı sonucu doğuran eylem ile hizmet arasında illiyet bağı kesildiğinden müteveffanın kişisel kusurundan doğan olayda kusursuz sorumluluk kuram ve ilkesinin uygulanmasını gerektiren bir durum da bulunmamaktadır. Bu bakımdan idare hukuku ilkelerine ve Anayasanın 125/7’nci maddesine göre ölüm olayından idarenin sorumlu tutulamayacağı sonucuna varılmıştır.

 Her ne kadar davacı vekili, müteveffanın başta silahsız askerlik yapmasının sağlanması, askerliğe elverişlilik durumunun değerlendirilmesi ve silahlıktan gizlice silahı almasında idarenin hizmet kusuru bulunduğunu iddia etmiş ise de, gerek askere sevkten önce yapılan sağlık muayenesinde müteveffanın askerliğe elverişli olduğunun tespit edilmesi ve gerekse de müteveffanın bu yönde itirazının veya aksi bir beyanının bulunmaması nedeniyle müteveffanın askerliğe elverişsiz olduğu konusunda makul bir şüphenin oluşmadığı; müteveffanın intihar eyleminde kendisi dışında üçüncü bir kişinin illiyet bağı kurulabilecek eylemi olmaması; ayrıca davacı vekilinin müteveffanın silahsız olarak askerlik hizmetini yapması gerektiği yönündeki iddiası ise, müteveffanın görevi nedeniyle verilen bir silah ile intihar etmemesi nedeniyle esasa etkisinin olmadığı değerlendirmiştir.

 Davacı yakınının kendi kusurundan dolayı zararlı sonucu doğuran eylem ile hizmet arasında illiyet bağı kesildiği ve eylemin idari eylem olarak nitelendirilmesinin hukuken mümkün olmadığı, ayrıca müteveffanın kişisel kusurundan doğan olayda kusursuz sorumluluk kuram ve ilkesinin uygulanmasını gerektiren bir durum da olmadığı değerlendirildiğinden talep edilen maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır."

28. Karara katılmayan iki üyenin karşıoy yazısının ilgili kısmı ise şöyledir:

"Dava konusu olayda, müteveffa J. Er Rıdvan Şıh’ın psikiyatrik rahatsızlığı olduğu bilinmesine rağmen, RDM takibinde tutulmadığı, silahtan ve mühimmattan uzak tutulması için gerekli tedbirlerin alınmadığı, aksine mühimmatın kolay ulaşılabilecek şekilde soyunma dolaplarına konmasına müsaade edildiği, silahlıktan silah alınmasında gerekli kontrol ve nezaretin sağlanmadığı ve ilaçlarını kullanması için gerekli takip, kontrol ve nezaretin sağlanmadığı anlaşılmakla, müteveffanın intihar suretiyle ölümünde idarenin kısmen de olsa hizmet kusuru bulunduğu, dolayısıyla davacının zararının müteveffanın müterafik kusuru da dikkate alınarak, hizmet kusuru ilkesince karşılanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, aksi yönde değerlendirme ile davanın reddine karar veren sayın çoğunluğun görüşüne katılamadık."

29. Başvurucu, 14/7/2014 tarihli dilekçe ile özetle Tokat Devlet Hastanesinde yapılan muayenede oğluna obsesif kompulsif bozukluk tanısı konularak ilaç tedavisi önerildiğini ancak yetkili kişilerce oğlunun takibinin yapılmadığını, oğlunun intihar etmeden hemen önce "Ben deli değilim." şeklinde ifadeler kullandığını, dolayısıyla psikolojik rahatsızlığı bulunan oğlunun tedavi ve denetim altına alınması gerektiğinin tartışmasız olduğunu ancak somut olayda bunların yapılmadığını belirterek karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

30. Başvurucunun karar düzeltme talebi, AYİM İkinci Dairesinin 5/11/2014 tarihli ve E.2014/1655, K.2014/1526 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

31. Anılan kararın 25/11/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmesiyle 17/12/2014 tarihli mevcut başvuru yapılmıştır.

IV.İLGİLİ HUKUK

32. 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 28. maddesi şöyledir:

"Son yoklamaları yapılan kimseler Türk Silahlı Kuvvetleri Beden Kabiliyeti Yönetmeliğine göre ikiye ayrılırlar.

 1. Askerliğe elverişli olanlar,

 2. Askerliğe elverişli olmıyanlar. Askerliğe elverişli olmıyanlar asker edilmezler.

 Askerliğe elverişli olup olmadıklarının tespiti için yoklama kurullarınca bir hastane sağlık kurulu muayenesine gönderilmelerinde zaruret görülenlerin, yönetmelikte tespit edilecek esaslara göre yol ve iaşe masrafları Devletçe ödenir."

33. 24/11/1986 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 86/11092 sayılı mülga Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bu Yönetmeliğe bağlı ekler aşağıda gösterilmiştir:

 1) Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli general, amiral, üstsubay, subay, yedek subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, Askerî öğrenci, yedek subay adayları, yükümlüler ve erlerin sağlık yeteneklerine göre gruplandırmalarını gösteren Hastalık ve Arızalar listesi."

34. Anılan Yönetmelik'in Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Yükümlülerin ilk sağlık muayeneleri Askerlik Kanunu gereğince son yoklama sırasında askerlik şubelerinde toplanan askerlik meclisindeki iki tabip (birisi sivil olabilir) tarafından aşağıdaki şekilde yapılır.

 1) Ruh ve beden durumları ile iç organları dikkatle gözden geçirilir, nabız sayılır, kan basıncı ölçülür, çıplak olarak belirlenen boy ve kilolar tespit edilir. Soluk alma ve vermedeki göğüs genişlikleri ve muayene sonunda bulunan hastalık ve arızalar kaydedilir. Yükümlünün bildiği herhangi bir hastalık veya arızası olup olmadığına ilişkin ve muayene sırasında herhangi bir sağlık yakınması bulunup bulunmadığına ilişkin ekte yer alan Yükümlülere Yoklamalarda Uygulanacak Sağlık Durumu Hakkında Bilgi Formuna uygun yazılı beyanı alınır. Yükümlünün beyan ettiği hastalık veya arızasına ilişkin elinde mevcut bulunan tıbbi belgelerin birer örnekleri de alınarak yükümlünün beyanı ile birlikte askerlik şubesinde muhafaza edilir.

 2) Yükümlünün beyan ettiği hastalık veya arızası ya da fizik muayene ile saptanan bozuklukları nedeniyle muayene sonucunda karar verilemeyenlerle gözlem altında bulunmaları, uzman tabip tarafından değerlendirilmeleri veya laboratuar ya da görüntüleme tetkikleri gibi ileri tetkiklerle değerlendirilmeleri gerekenler en yakın asker hastanesine gönderilir."

35. Anılan Yönetmelik'in Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 6. maddesi şöyledir:

"Askerlik çağına giren yükümlüler, son yoklamaları sırasında askerlik meclislerinde veya asker hastanelerinin sağlık kurullarında, askerliğe elverişli olanlar ve askerliğe elverişli olmayanlar olmak üzere gruplandırılır.

 1) Askerliğe elverişli olanlar: Sağlık yetenekleri bakımından hiçbir hastalık ve arızası bulunmayanlar ile hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar Listesinin A dilimlerine girenlerdir.

 2) Askerliğe elverişli olmayanlar: Hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar Listesinin B ve D dilimlerine girenlerdir."

36. Anılan Yönetmelik'in Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 10. maddesi şöyledir:

"Son yoklamaları yapılan yükümlüler, askerliğe elverişli olanlar ve askerliğe elverişli olmayanlar olmak üzere gruplandırılır.

 Son yoklamaları sırasında askerlik meclislerince; askerliğe elverişli olmadığı tespit edilen yükümlüler, askere alınmazlar. Bunlardan arızaları gözle görülebilecek kadar belirgin olanların raporlarına, arızayı gösteren ön ve her iki yan cepheden çekilmiş üçer adet boy fotoğrafı eklenerek üç nüsha, yabancı askerlik şubesince işlem yapılıyor ise dört nüsha rapor düzenlenerek onay makamlarına gönderilir ve onaylanan raporlar kesinleşir. Kesinleşen raporlardan biri ilgiliye verilir, biri onay makamınca, diğeri ise yerli ve yabancı askerlik şubesi başkanlığınca muhafaza edilir.

 Sağlık durumları geçici olarak bozuk olan son yoklamaya tabi yükümlülere ertesi yıla bırakma, sevke tabi olanlara sevk tehiri kararı verilir ve üç nüsha rapor düzenlenerek onay makamlarına gönderilir. Raporları onaylanan bu yükümlülere ertesi yıla bırakma veya sevk tehiri işlemi yapılır. Onay makamlarınca tekrar muayenesine lüzum görülen yükümlüler, yeniden muayeneye gönderilir ve bunlara muayene sonucu alacakları rapor kararlarına göre işlem yapılır. Ertesi yıla bırakılanlar veya herhangi bir sebeple bir defadan fazla sağlık muayenesine tabi tutulanlar hakkında, her bir işlem öncesinde Yükümlülere Yoklamalarda Uygulanacak Sağlık Durumu Hakkında Bilgi Formu doldurtulur.

 Tabipler tarafından kesin karar verilemeyenler, en yakın asker hastanelerine gönderilir. Bunların kesin kararları, bu hastanelerin sağlık kurullarınca verilir."

37. Anılan Yönetmelik'in Rıdvan Şıh'ın askerlik yaptığı dönemde yürürlükte bulunan 15. maddesi şöyledir:

"Askere alındıktan sonra asker hastanelerinin sağlık kurullarından "Askerliğe Elverişli Değildir" kararı alan erler, raporlarının onaylanmasını beklemek üzere bu hastaneler tarafından yerli kayıtlı bulunduğu askerlik şubesi emrine gönderilir. Ayrıca durum silah altında bulunanların birliklerine duyurulur. Terhis işlemleri, raporları ilgili makamlarca onaylanıp askerlik şubesine geldikten sonra ilgili yönergeye göre yapılır. "Askerliğe Elverişli Değildir" kararı alanlar gerektiğinde ilgili makamlarca yeniden asker hastanelerinin sağlık kurullarına muayeneye gönderilerek alacakları son rapor kararına göre, ilgili yönerge gereğince işlem görür. "Askerliğe Elverişli Değildir" kararı alanlar emsalinin kanunda yazılı yaş sınırı dışına çıkma tarihine kadar Milli Savunma Bakanlığınca gerektiğinde tekrar muayene ettirilerek alacakları son rapor kararına göre işlem görür."

38. Anılan Yönetmelik'in 16. maddesi şöyledir:

"Geçici hastalık veya arızaları olan yükümlülerle er ve erbaşlara aşağıdaki işlemlerden biri yapılır.

 1) Ertesi yıla bırakma,

 2) Sevki geciktirme,

 3) Hava değişimi.

 Bu işlemleri gerektiren hastalık ve arızalar bu yönetmeliğin arızalar listesinin C dilimlerinde gösterilmiştir."

39. Anılan Yönetmelik'in Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 17. maddesi şöyledir:

"Son yoklamada veya son yoklamadan sonra gönderildikleri sağlık kurullarında yapılan muayeneleri sonucu geçici bir hastalık veya arızaları tesbit edilenlere ertesi yıla bırakma işlemi yapılır."

40. Anılan Yönetmelik'in Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 18. maddesi şöyledir:

"Askerliklerine karar verilen yükümlülere, sevkleri tarihine kadar geçecek süre içerisinde, hastalanır veya arızalanırlarsa, askerlik şubelerince gönderilecekleri sağlık kurullarında muayene sonucu alacakları raporlara göre sevki geciktirme işlemi yapılır."

41. Anılan Yönetmelik'in Rıdvan Şıh'ın askerlik yaptığı dönemde yürürlükte bulunan 19. maddesi şöyledir:

"Askerlik şubelerince birliklerine sevklerinden sonra geçici bir hastalığı tesbit edilen er ve erbaşlara hava değişimi işlemi yapılır."

42. Anılan Yönetmelik'e ekli Hastalık ve Arızalar Listesi'nin "Ruh Sağlığı ve Hastalıkları" üst başlıklı 15 ila 18. maddelerinde ruh sağlığı bozukluklarının farklı çeşitleri A, B, C ve D şeklinde kısımlara ayrılarak ayrıntılı şekilde belirtilmiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

43. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

44. Başvurucu, oğlunun Almus İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini ifa ettiği sırada başkasına ait bir silahı ateşlemek suretiyle intihar ettiğini, oğlunun idarenin gözetim ve sorumluluğu altında iken vefat ettiğini, idarenin silah altındaki kişilerin fiziksel ve ruhsal sağlıklarının korunması için gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlü olduğunu, Tokat Devlet Hastanesinde yapılan muayene neticesinde oğluna obsesif kompulsif bozukluk tanısı konularak ilaç tedavisi önerildiğini ancak yetkili kişilerce oğlunun takibinin yapılmadığını, tanık beyanlarına göre oğlunun intihar etmeden hemen önce "Ben deli değilim." şeklinde bağırdığını, oğlunun silahsız olarak askerlik yapması yahut askerliğe elverişli değil ise gerekli işlemler yapılarak terhis edilmesi gerekirken başkasına ait bir silahla kendisini vurması olayında idarenin kusurunun bulunduğunu belirterek yaşam hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesinin ve Anayasa'nın 125. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, AYİM kararından sonra bireysel başvuru yapmış olup olay hakkında yürütülen ceza soruşturması hakkında herhangi bir iddia ve itiraz ileri sürmemiştir. Başvurucu, AYİM kararından sonra yaptığı bireysel başvuruda temel olarak Rıdvan Şıh'ın yaşamının yetkili makamlarca korunamadığı iddiasını ileri sürmüştür. Bu sebeple başvurucunun tüm iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

46. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”

47. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

49. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı birbiriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).

50. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi, devlete elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

51. Bu kapsamda bazı özel koşullarda devletin kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Zorunlu askerlik hizmeti için de geçerli olan bu yükümlülüğün ortaya çıkması için askerî mercilerin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekir. Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif yükümlülük; yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede, basit bir ihmali veya değerlendirme hatasını aşan bir kusurun askerî yetkililere atfedilebilip atfedilemeyeceğinin ortaya konması gerekmektedir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 74).

52. Askerlik yükümlülüğü kapsamında yürütülen bazı eylem ve etkinliklerin doğasına ve insan unsuruna bağlı olarak ortaya çıkan risk seviyesine uygun şekilde yaşamı koruyucu yasal ve idari düzenlemelerin bulunması gerekmektedir. Devlet askerlik görevini zorunlu kıldığı için özellikle silahların kullanımı konusunda büyük bir titizlik göstermeli, psikolojik sorunları olan askerlerin tedavi edilmesini ve onlara yönelik uygun tedbirlerin alınmasını sağlamalıdır. Oluşturulan yasal ve idari düzenlemelerde, askerlik yaşamının doğasında var olan tehlikelerle karşı karşıya bulunan askerlerin etkin bir şekilde korunmasını sağlayan uygulamaya ilişkin tedbirlerin ve emir komuta zinciri içinde yer alan sorumlular tarafından işlenebilecek kusur ve hataların tespit edilmesini sağlayacak usullerin öngörülmesi gerekmektedir. Bu çerçevede askere alım sırasında kişilerin uygun denetimlerden geçirilmesi,askerlik öncesinde ve sırasında kişilere gerekli denetim ve müdahalelerin yapılması büyük önem taşımaktadır (Sadık Koçak ve diğerleri, §§ 75, 76).

53. Kişilerin yaşamının korunması için yeterli yasal ve idari bir çerçevenin oluşturulması yükümlülüğü, askerlik hizmetini ifa eden kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir.

54. Cezaevinde bulunan veya askerlik vazifesini yerine getiren bir kişinin sağlığı ve güvenliği açısından gerekli tedavi türünün ve kalması uygun olan yerin belirlenmesinin, o kişinin bu konulardaki muhakeme yeteneğinin somut olayın şartları içinde sağlıklı olmadığının açık olduğu durumlarda sadece kendi tercihlerine göre yapılması mümkün değildir (Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015, § 82).

b.İlkelerin Olaya Uygulanması

55. Başvuru konusu olay açısından yukarıda yer verilen ilkeler çerçevesinde devletin, Rıdvan Şıh'ın yaşamını kendi eylemine karşı koruma yükümlülüğünün olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu bağlamda öncelikli olarak askerî yetkililerin Rıdvan Şıh'ın intihar etme riskini bilip bilmediklerinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin ortaya konulması, böyle bir durum söz konusu ise yetkileri çerçevesinde gerekli tedbirleri alıp almadıklarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

56. Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan Yönetmelik'in 5. maddesinde, askerlik çağına giren yükümlülerin askere alınmadan önce sağlık muayenesinden geçirileceği, bu muayene sırasında yükümlünün bildiği herhangi bir hastalık veya arızasının bulunup bulunmadığına, muayene sırasında herhangi bir sağlık yakınmasının olup olmadığına ilişkin yazılı beyanının alınacağı belirtilmiştir (bkz. § 34). Aynı Yönetmelik'in Rıdvan Şıh'ın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 10. maddesinde ise sağlık konrtolleri neticesinde askerliğe elverişli olmadığı tespit edilen yükümlülerin askere alınmayacağı belirtilmiş; sağlık durumları geçici olarak bozuk olan son yoklamaya tabi yükümlüler hakkında ertesi yıla bırakma kararı, sevke tabi olanlar hakkında ise sevk tehiri kararı verileceği ifade edilmiştir (bkz. § 36). Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde son yoklama işlemleri kapsamında Şahinbey Toplum Sağlığı Merkezinde görevli bir doktor tarafından muayene edilen Rıdvan Şıh'ın askerliğe elverişli olduğunun değerlendirildiği, Rıdvan Şıh'ın son yoklama sırasında yapılan anketlerde herhangi bir rahatsızlığından bahsetmediği, birliğe katılışı sırasında yapılan mülakat ve anketlerde ise "Daha önceden psikolojik bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son bir yıl içerisinde psikolojik bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son zamanlarda kendinizi öldürmeyi düşündünüz mü?" gibi sorulara "Hayır" cevabını verdiği ve herhangi bir psikolojik rahatsızlıktan muzdarip olduğuna ilişkin bir beyanda bulunmadığı görülmektedir (bkz. § 9).

57. Rıdvan Şıh'ın askerlik yaptığı dönemde yürürlükte bulunan Yönetmelik'in 15. maddesinde, ilgili raporların alınması hâlinde askere alındıktan sonra da "Askerliğe elverişli değildir." kararının alınabileceği belirtilmiştir (bkz. § 37). Aynı Yönetmelik'in 19. maddesinde ise askerlik şubelerince birliklerine sevklerinden sonra geçici bir hastalığı tespit edilen er ve erbaşlara hava değişimi işleminin uygulanacağı ifade edilmiştir (bkz. § 41).

58. Başvuru formu ve ekleri ile soruşturma dosyasında bulunan bilgi ve belgeler bu kapsamda incelendiğinde askerlik eğitimini tamamlayan Rıdvan Şıh'ın yedi gün izin kullandıktan sonra Tokat/Almus'taki askerî birliğine teslim olduğu, Almus'taki birliğine katılmasından sonra yapılan çeşitli anketlerde Rıdvan Şıh'ın sağlık durumunun "normal" olarak değerlendirildiği görülmektedir.

59. Başvuru formu ve eklerine göre Rıdvan Şıh askerlik yaptığı dönemde elindeki bir sorun nedeniyle Tokat Devlet Hastanesi Ortopedi Polikiliğine sevk edilmiş ve 15/3/2012 tarihinde burada muayene olmuştur. Ortopedi Polikliniğinde yapılan bu muayenede Rıdvan Şıh'ın ayrıca psikiyatri polikliniğine sevkinin uygun olacağının değerlendirilmesi üzerine Rıdvan Şıh 15/3/2012 tarihinde anılan hastanenin psikiyatri polikliniğinde muayene olmuştur. Muayene sonucunda obsesif-kompulsif bozukluk tanısıyla Rıdvan Şıh'a mevcut ilaçlarına devam etmesi önerilmiş ancak hastane dönüşü gerekli takibin yapılmaması nedeniyle Rıdvan Şıh bu kapsamda herhangi bir tedavi görmemiştir.

60. Rıdvan Şıh, Psikiyatri Polikliniğinde muayene olduktan 23 gün sonra 7/4/2012 tarihinde saat 23.45'te silahlıktan rastgele aldığı bir silahı ateşleyerek intihar etmiştir.

61. Olay hakkında yürütülen soruşturma kapsamında ifadesi alınan askerler genel olarak Rıdvan Şıh'ın kimseyle bir husumetinin bulunmadığını, maddi durumunun iyi olduğunu, şaka yapmayı seven dışa dönük bir asker olduğunu ifade etmiştir.

62. Yukarıdaki açıklamalar (bkz. §§ 56-61) dikkate alındığında 15/3/2012 tarihinde kendisine konulan obsesif-kompulsif bozukluk tanısı haricinde, Rıdvan Şıh'ın intihar edebileceği şüphesini ortaya koyan bir verinin somut olayda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte obsesif-kompulsif bozukluk tanısının yetkili makamlarca fark edilmemesi nedeniyle Rıdvan Şıh'ın yaşamının korunması için gerekli önlemlerin alınamamış olması, somut olayda önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir. Bu sebeple fark edilmesi hâlinde Rıdvan Şıh'ın intihar etme riskinin bulunup bulunmadığını ortaya koyabilecek ve bu kapsamda Rıdvan Şıh'ın sıradan bir askere nazaran daha yakından takibe alınmasını sağlayabilecek nitelikteki bu hususun ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

63. Bu husus hakkındaki incelemeye geçmeden önce obsesif kompulsif bozukluk tanısının fark edilmesi hâlinde ölüm olayının meydana gelmeyeceği yahut fark edilse dahi bu rahatsızlığın intihara neden olmayacağı şeklinde tahminlere dayalı olarak değerlendirme yapmanın Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığı özellikle belirtilmelidir. Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda görevi, askerlik hizmetini ifa eden kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için oluşturulan sistemin somut olayda etkili bir şekilde işleyip işlemediğini tespit etmek olacaktır.

64. Öncelikle psikolojik rahatsızlığı bulunan bir kişiye önerilen tedavinin kişinin kendi inisiyatifine bırakılmasının bazı durumlarda oldukça sakıncalı sonuçlara yol açabileceği belirtilmelidir. Almus İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından Tokat Devlet Hastanesi Baştabipliğine gönderilen sevk yazısında Rıdvan Şıh'ın tedavisinin yapılması ve bu hususta komutanlığa bilgi verilmesi istenmiş olmasına rağmen (bkz. § 11) somut olayda Rıdvan Şıh, hastane dönüşü gerekli takip yapılmadığı için kendisine önerilen ilaç tedavisi ile ilgili olarak herhangi bir destek alamamıştır.

65. Askerlik hizmetini ifa eden kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için oluşturulan sistemin yalnızca teoride etkili olması yeterli olmayıp bu sistemin uygulamada da etkili olması gerekir. Somut olayda, 15/3/2012 tarihinde Tokat Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğinde yapılan muayene sonucunda Rıdvan Şıh'a obsesif-kompulsif bozukluk tanısı konulmuş ve mevcut ilaçlarına devamı önerilmiş olmasına rağmen hastane dönüşünde Rıdvan Şıh'ın takibi yapılmamış, hastanın takibi yapılmadığı için doktorlar tarafından konulan tanı ve önerilen tedavi askerî yetkililerce fark edilememiştir. Obsesif-kompulsif bozukluk tanısının yetkili makamlarca fark edilmemiş olması, Rıdvan Şıh'ın intihar etme riskinin bulunup bulunmadığının yetkili makamlarca tespit edilememesine ve bu kapsamda gerekli tedbirlerin alınamamasına sebep olmuştur. Bu durum intihar nedeninin obsesif-kompulsif bozukluk olduğu yahut ölümün obsesif-kompulsif bozukluk tanısının fark edilmemesi nedeniyle meydana geldiği anlamına gelmemekle birlikte askerlik hizmetini ifa eden kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için oluşturulan sistemin somut olayda etkili bir şekilde işlemediğinin açık bir işaretidir.

66. Ceza soruşturması kapsamında ifadesi alınan askerlerin genel olarak birbiriyle örtüşen beyanlarına göre Rıdvan Şıh intihar etmeden hemen önce "Ben deli değilim." şeklinde sözler sarf etmiştir (bkz. §§ 19-21). Bu durum Rıdvan Şıh'a konulan obsesif-kompulsif bozukluk tanısının askerî yetkililerce fark edilmesinin ve bu kapsamda Rıdvan Şıh'ın yaşamının korunması için ek özel tedbirlerin alınmasının somut olayda ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

67. AYİM'de görülen davada, obsesif-kompulsif bozukluk tanısının yetkili makamlarca fark edilmemiş olması hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadan ret kararı verilmiştir (bkz. § 27). Ret kararına katılmayan iki üye tarafından bu hususa vurgu yapılmış olmasına rağmen gerekçeli kararda bu husus hakkında hiçbir değerlendirme yapılmamış olmasının önemli bir eksiklik olduğu ayrıca vurgulanmalıdır.

68. Sonuç olarak sevk edildiği sağlık kuruluşundan dönen bir askerin hastalığı hakkında konulan teşhisin ve önerilen tedavinin hastane dönüşünde askerî makamlarca incelenmesi ve özellikle psikolojik rahatsızlığı bulunan askerlerin yakından takibe alınması gerekmesine rağmen somut olayda bunlar yapılmamış; askerlik hizmetini ifa eden kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için oluşturulan sistem trajik bir şekilde ölümle neticelenen somut olayda etkili bir şekilde işlememiştir.

69. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

71. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

72. Somut olayda yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

73. Yaşamı koruma yükümlülüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere yetkili idari yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

74. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verildiğinden ve bu karar üzerine yapılacak yargılamada başvurucunun maddi ve manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi mümkün olduğundan başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

75. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin E.2013/1590 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E.206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.