Teknik ve komplike bir yapıda hazırlanan 6100 sayılı HMK nun gerçek anlamda günümüz koşullarına uyum sağlamış donanımlı bir yasa olduğu kanaatindeyiz.
 
Bu yapısı itibari ile ciddi hak kayıplarına sebebiyet vermemek açısından davanın her aşamasında bir avukattan profesyonel yardım alınmasını da önemle ve ısrarla öneriyoruz.

Gerçekten de birçok dava çeşidi bakımından: davaların açılışı esnasında; -ön inceleme aşaması da dahil olmak üzere- her aşamada takibinde; delillerin bildirişi ve temyiz aşamasında yetkili ve ehil kişilerden destek alınması bizce mutlak surette zorunlu.

Aksi halde maddi anlamda haklı olunsa dahi davanın usul açısından ispatlanamaması veya telafisi mümkün olmayacak şekilde hak kaybına uğranması yani bir başka anlatımla davanın kaybedilmesi ihtimali kuvvetle muhtemel.

Avukatlığımın ilk yıllarında tanıdığım saygın bir avukat ağabeyim: “Davada her iki tarafta haklıdır. Dava usul bakımından kazanılır veya kaybedilir”  derdi. Yeni HMK rahmetle andığım sayın üstadımın bu sözünü daha da haklı kılacak mahiyette.

Zaten tasarı aşamasında da davaların avukat ile takip zorunluluğunun düşünüldüğü ancak yasanın bu şekli ile kabul edildiği de kulağımıza gelmiş ciddi bir varsayım

Bizce-çekişmesiz yargıya ilişkin hükümler ayrık kalmak kaydı ile - davaların takibinin vekil aracılığı ile yapılmasının zorunluluk haline getirilmesi hem çok daha şık hem de HMK nun ruhuna çok daha uygun olurdu.

Bu eksiğe  rağmen avukatın varlığını fiilen zorunlu kılan HMK nu bu açıdan avukatlık mesleği  lehine olarak değerlendiriyoruz.
 
Modern bir yapıya sahip olan HMK avukatın duruşmadaki konumunu ve duruşunu da daha ziyade ön plana çıkaran ve yapmış olduğu kamu görevi ile bağdaştıran düzenlemeler de getirmiştir.

HMK mahkeme düzenin sağlanmasına yönelik hükümlerde mahkeme düzenin avukat tarafından bozulması halini eski yasadan daha farklı olarak düzenlemiş ve avukatın hangi koşulda olursa olsun duruşma salonundan çıkarılmasını, avukat hakkında disiplin hapsi uygulanmasını ve avukatın tutuklanmasını HMK 151 madde metninde :

Duruşma düzeni

MADDE 151 - (1) Hakim, duruşmanın düzenini bozan kimseyi, bunu yapmaktan men eder ve gerekirse, avukatlar hariç, derhal duruşma salonundan çıkarılmasını emreder.

(2) Bir kimse, ihtara rağmen mahkemenin düzenini bozar veya mahkeme huzurunda uygun olmayan bir söz söylemeye veya davranışta bulunmaya devam ederse derhal yakalanır ve hakkında dört güne kadar disiplin hapsi uygulanır. Bu fıkra hükmü avukatlar hakkında uygulanmaz.

(3) Mahkemenin düzenini bozan eylem veya mahkeme huzurunda söylenen uygun olmayan söz veya davranış, ayrıca bir suç oluşturuyor ise bu durum bir tutanak ile Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir ve gerekiyorsa, avukatlar hariç, fiili işleyenin tutuklanmasına da karar verilir.


demek suretiyle engellemiştir.

Kamu görevini ifa eden ve vekil sıfatı taşıyan avukatın her ne nedenle olursa olsun mahkeme salonundan çıkartılmasına ve hatta tutuklanmasına imkan tanıyan eski yasa hükmü fiili olarak kullanılmamış olsa dahi gerçekten eğreti ve sakil durmaktaydı.

Biz avukatın duruşma düzenini ihlal edecek manada bir davranışta bulunmayacağına  inanıyoruz.Velev ki bunun aksi  ihtimalde HMK 79/1 maddesinde yerini bulan :

Vekilin veya vekalet verenin duruşmada uygun olmayan tutum ve davranışı

MADDE 79 - (1) Vekil, duruşma sırasında uygun olmayan tutum ve davranışta bulunursa, hakim tarafından uyarılır; vekil uyarıya uymaz ve fiil disiplin suçu veya adli suç teşkil eder nitelikte görülürse, duruşma salonunda bulunan kişilerin kimlik bilgileri, adresleri de yazılarak olay tutanağa geçirilir ve duruşma ertelenir. Vekil hakkında gerekli yasal işlem yapılmak üzere mahkemece vekilin kayıtlı olduğu baroya ve gerekiyorsa Cumhuriyet başsavcılığına bildirimde bulunulur.

yaptırımların uygulanması her zaman için mümkündür.

Bu nedenlerle duruşma düzeni içinde avukatı davacı veya davalı asilden ayıran bu düzenlemeyi mutlak surette avukatlık mesleği lehine bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.

HMK nun da avukatlık mesleği lehine değerlendirilecek bir başka husus da tanıklara,bilirkişilere veya duruşmaya çağrılan diğer kişilere doğrudan soru yöneltme hakkının avukata tanınmasıdır.

Avukatın özellikle tanığa hakim aracılığı ile soru yöneltmesini mesleğe ilk başladığım yıllardan itibaren hem abes hem de duruşmanın seyrine hiç de uygun düşmeyecek bir durum olarak görmüşümdür.

Sahiden de- az ilerimde duran tanığı yok sayarak ve ona  hitaben değil de -Mahkeme Hakimine yönelerek; tanığa şunlar şunlar  sorulsun demek ve hemen akabinde  Mahkeme Hakiminin talebimi tekrarlayarak tanığa soru yöneltmesi neredeyse komik olarak değerlendirilecek  bir durumun ortaya çıkmasına sebebiyet veriyordu.Ve bence herkes tarafından da yadırganıyordu.

Bu abes duruma ceza davaları ile ilgili olmak üzere 5271 sayılı CMK nun 201 maddesindeki;

5271 CMK

MADDE 201 - (1) Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana,tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.

şeklindeki düzenleme ile son verilmişti.

Hukuk davaları ile ilgili olarak da benzer bir düzenlemeye gidilmiş olması yine avukatlık mesleği açısından lehe bir gelişmedir.

Soru yöneltme

MADDE 152 - (1) Duruşmaya katılan taraf vekilleri; tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılan diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Taraflar ise hakim aracılığıyla soru sorabilirler. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde, sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine hakim karar verir

HMK 152 maddede yerini bulan doğrudan soru yöneltme hakkı sorulan sorunun konu ile ilgili olmaması halinde yöneltilen soruya itiraz edilmesi hakkı ile de yine aynı madde kapsamında sınırlandırılmıştır.

Kenar da köşede kalmış gibi gözükse de izah etmeye çalıştığımız bu hususlar nedeni ile 6100 sayılı HMK nu avukatlık mesleği açısından da gayet olumlu değerlendiriyoruz.  Ekim.2011.         

Av.Kadri Serhat DABAKOĞLU


"Bu yazının tüm hakları Dabakoğlu Hukuk Bürosuna aittir.Ve bu yazı www.sdabakoglu.av.tr adresinde yayınlanmıştır."
Yukarıdaki ibare eklenmek şartı ile yazarın izni alınmaksızın Fikir ve Sanat Eserleri Kanuna uygun alıntı yapılabilir.