TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ATALAY CANDELEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/596)

 

Karar Tarihi: 25/1/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ceren Sedef EREN

Başvurucular

:

Atalay CANDELEN ve diğerleri (bkz. Ekli tablo)

Vekili

:

bkz. Ekli tablo

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kişilik haklarını ihlal ettiği ileri sürülen internet içeriklerine erişimin engellenmesi ve/veya içeriğin çıkarılması yönündeki taleplerinin reddedilmesi nedeniyle başvurucuların şeref ve itibarın korunması haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucular, internette yayımlanan bazı içeriklerin kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesi uyarınca sulh ceza hâkimliklerinden söz konusu internet siteleriyle ilgili erişimin engellenmesi ve/veya içeriğin çıkarılması kararları verilmesini talep etmiştir. Bir kısım başvurucunun talebi sulh ceza hâkimliklerince 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesindeki şartların oluşmadığından bahisle reddedilmiş, bu kararlara karşı itirazları da yine sulh ceza hâkimliklerince kesin olarak reddedilmiştir. Bir kısım başvurucunun ise talebi kabul edilmiş olmasına rağmen ilgililerin itirazı üzerine, itiraz merci olan sulh ceza hâkimlikleri tarafından talebin kabulüne dair kararlar kesin olarak kaldırılmıştır.

3. Başvurucular nihai nitelikteki itirazın reddi veya kabulü kararlarından itibaren süresinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

4. Komisyonca bir kısım başvurucunun adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Ekli tabloda listesi verilen başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2016/596 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemeye 2016/596 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

5. İşbu dosyada birleşen 2018/28145 sayılı bireysel başvuru dosyasında başvurucu Mehmet Erdem Vural bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

6. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucu Muhammed Said Vural'ın açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Şeref ve İtibarın Korunması Hakkı ile Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

7. Başvurucular; sulh ceza hâkimliklerince iddialarının karşılanmadığını, taleplerinin dikkate alınmadığını ve dilekçe eklerinde sundukları delillerin değerlendirilmediğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca uyuşmazlığın esasını incelemeyen sulh ceza hâkimliklerinin kararlarının kesin nitelikte olduğunu ve bu kararlara karşı başvurabilecekleri başkaca bir merci de bulunmadığını belirterek şeref ve itibarlarının korunması hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakları ve diğer çeşitli anayasal haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, birleştirmeden önce sorulmuş olan bir kısım bireysel başvuru dosyasına ilişkin olarak görüşünü bildirmiştir. Başvurucuların bir kısmı, Bakanlık görüşlerine karşı süresinde cevap vermiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek birleşen dosyaların tamamı yönünden Bakanlık görüşü beklenmeden başvurunun incelenmesine karar verilmiştir. Bakanlık görüşlerinde, erişiminin engellenmesi talep edilen içeriklerin ifade veya basın özgürlüğü kapsamında kaldığının açık olduğu veya 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesindeki şartların bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucular Bakanlık görüşlerine karşı cevaplarında bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

9. Başvuru şeref ve itibarın korunması hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı kapsamında incelenmiştir (İ.D. ve diğerleri [GK], B. No: 2016/14513, 28/12/2022, §§ 60-62).

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan şeref ve itibarın korunması hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Anayasa Mahkemesi 2017 yılından itibaren verdiği muhtelif kararlarda 5651 sayılı Kanun ile getirilen, içeriğin yayından çıkarılması ve yayına erişimin engellenmesine yönelik usulü ayrıntılı bir şekilde incelemiş; bu usulün kanun koyucunun internet ortamında işlenen suçlarla mücadelenin daha etkin şekilde yapılabilmesi, özel hayatın ve kişilik haklarının hızlı ve etkili bir şekilde korunması ihtiyacı nedeniyle öngördüğü özel ve hızlı sonuç alınabilecek, koruma tedbiri niteliğinde ve istisnai bir yol olduğunu belirterek bu görüşünü istikrarlı bir şekilde sürdürmüştür (diğerleri arasından bkz. Ali Kıdık, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, §§ 55-63; Miyase İlknur ve diğerleri, B. No: 2015/15242, 18/7/2018, §§ 32-35; Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., B. No: 2015/6313, 13/9/2018, §§ 25-28; IPS İletişim Vakfı, B. No: 2015/14758, 30/10/2018, §§ 27-30).

12. Anayasa Mahkemesi yukarıda yer verilen kararlarında, ortada ilk bakışta ihlal bulunmayan hâllerde kişilik haklarının korunması için 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi yerine genel hukuk ve ceza hukuku yollarına başvurulması gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Bu tür durumlarda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ihlal bulunmadığı gerekçesiyle istediği korumayı elde edemeyen kişininde kişilik haklarının korunması için genel hukuk yoluna her hâlde başvurabileceğini, sulh ceza hâkiminin ilk bakışta ihlalin olduğuna veya olmadığına karar vermesinin uyuşmazlığın tümüyle çözümlendiği anlamına gelmeyeceğini ve bu kararların hiçbir zaman normal bir dava için maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğini belirtmiştir (Ali Kıdık, §§ 66, 67). Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi bugüne kadar içeriğe erişimin engellenmesi yönündeki taleplerin sulh ceza hâkimlikleri tarafından reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına karşı yapılan çok sayıdaki başvuruyu "başvurucunun ortaya çıktığını iddia ettiği zararın giderimi için uyuşmazlığın esasına dair 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi ile öngörülen erişimin engellenmesi yolu dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına başvurmadığı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunu yerine getirmediği" gerekçesiyle başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur (diğerleri arasından bkz. C.K. [GK], B. No: 2014/19685, 15/3/2018; A.A., B. No: 2014/7244, 12/9/2018; Medeni Özer, B. No: 2017/15421, 30/9/2020; bu yöndeki Komisyon kararlarına örnek olarak diğerleri arasından bkz. B. No: 2018/26489, 9/7/2019; B. No: 2018/35982, 28/8/2019; B. No: 2018/37080, 4/11/2019; B. No: 2019/34431, 11/6/2020).

13. Kişilik haklarına saldırı nedeniyle açılan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesini yapmakla görevli Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, internet içeriğine erişimin engellenmesi taleplerinin özel hukuk davaları yoluyla ileri sürülüp sürülemeyeceği hususunda birbirine yakın zamanlarda farklı yönde kararlar vermiştir. Öte yandan anılan Dairenin 2018 ve 2019 yıllarında verdiği kararlar ile sulh ceza hâkimliklerinin internet içeriğine erişimin engellenmesi taleplerine bakmakla görevli yegâne mahkeme olduğu görüşünü ağırlıkla benimsediği, dolayısıyla Dairenin kararlarında Anayasa Mahkemesi içtihadının karşılık bulmadığı anlaşılmaktadır(İ.D. ve diğerleri, §§ 75-78). O hâlde mevcut durumda kişilik haklarına yönelik suç teşkil etmeyen haksız fiil saldırıları için pratikte kullanılabilir tek başvuru yolu olarak 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesindeki usulün kaldığı görülmektedir (İ.D. ve diğerleri, § 82).

14. Anayasa Mahkemesi Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri kararında, 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinin, kamusal makamların takdir yetkisini daraltarak keyfî davranışların önüne geçebilmek için yargılama hukukunun usule ilişkin güvencelerinin yanında demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve orantılı karar verilmesini sağlayacak güvenceleri de içermediğini, bu nedenle ifade ve basın özgürlükleri yönünden yapısal bir sorun oluştuğunu ve bu sorunun kanundan kaynaklandığını kabul etmiştir (geniş değerlendirme için bkz. Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri [GK], B. No: 2018/14884, 27/10/2021, §§ 120-133 ). Anayasa Mahkemesi İ.D. ve diğerleri kararında ise temel güvencelere sahip olmayan kanuni dayanağın çatışan iki haktan yalnızca biri yönünden sorun oluşturduğunun düşünülemeyeceği, şikâyetlerin esasını inceleme imkânı olmayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi de sunamayan mevcut mekanizmanın, internet yayını nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasıyla sulh ceza hâkimliklerine başvuran kişiler yönünden de etkili bir başvuru yolu olmaktan uzak olduğu sonucuna ulaşmıştır (İ.D. ve diğerleri, § 89).

15. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44; İ.D. ve diğerleri, § 63).

16. Şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının bulunması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması tek başına yeterli olmayıp bu yolların aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yollara başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49; İ.D. ve diğerleri, § 64).

17. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi İ.D. ve diğerleri kararında, 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinin temel güvencelere sahip olmaması nedeniyle ifade özgürlüğü yanında kişilik haklarına yönelik saldırılara karşı da etkin bir koruma sağlayamadığı, üstelik üçüncü kişilerce kişilik haklarına yapılan müdahaleler için makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olduğu belirlenen özel hukuk yolunun da Yargıtay içtihadı ile erişimin engellenmesi taleplerine kapatıldığı hususlarını dikkate almıştır.Bu bağlamda anılan kararda, hâlihazırda erişimin engellenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle başvurucuların şeref ve itibarlarının korunması hakkına hukuki çare arayabilecekleri etkili bir başvuru yolu bulunmadığına, bu nedenle başvurucuların şeref ve itibarlarının korunması haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru haklarının ihlal edildiğine karar vermiştir (geniş değerlendirme için bkz. İ.D. ve diğerleri, §§ 83-98).

18. Başvuru konusu olaylarda da İ.D. ve diğerleri kararında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır. Bu nedenle tüm başvurucuların şeref ve itibarlarının korunması haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

19. Başvurucuların tamamı ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucuların bir kısmı ise değişen miktarlarda maddi ve/veya manevi tazminat taleplerinde bulunmuşlardır.

20. Somut başvuruda başvurucuların şeref ve itibarın korunması haklarının ihlal edildiği iddialarına hukuki çare arayabilecekleri etkili bir başvuru yolu bulunmadığı tespit edildiğine göre yeniden yargılama, mağduriyetin giderilmesi için uygun bir yol olmayacaktır (İ.D. ve diğerleri, § 110).

21. Talepte bulunan başvurucular, maddi zararlarına ilişkin olarak yeterli bilgi/belge sunmadıklarından maddi tazminat talepleri reddedilmelidir. Talepte bulunan başvuruculara ekli listede gösterilen miktarlarda manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Talepte bulunan başvurucuların kamuya açık belgelerde kimlik bilgilerinin GİZLİ TUTULMASINA,

B. Başvurucu Mehmet Erdem Vural'ın adli yardım talebinin KABULÜNE,

C. Şeref ve itibar hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

D. Anayasa'nın 17. maddesiyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

E. Başvuruculara ekli tabloda gösterilen miktarlarda manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ekli tabloda gösterilen yargılama giderlerinin başvuruculara ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.