TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CEMİL CENGİZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/75950)

 

Karar Tarihi: 14/12/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Cafiye Ece YALIM

Başvurucu

:

Cemil CENGİZ

Vekili

:

Av. Mukaddes SAYAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması bulunmadığı hâlde başvurucunun taşınmazına el konulması ve taşınmazın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/12/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiştir. OHAL 19/7/2018 tarihinde bir daha uzatılmayarak son bulmuştur. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.

7. Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından başvurucunun kiracısı H.O. hakkında yürütülen soruşturma kapsamında H.O.nun kullandığı ancak başvurucuya ait olan eve el konularak mülkiyetin kamuya geçirilmesi talep edilmiştir.

8. Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 2/8/2016 tarihinde Başsavcılığın talebini kabul etmiş, başvurucunun konut niteliğindeki taşınmazına el konulmasına ve mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar vermiştir. Kararda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesi ile 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 2. maddesi dayanak olarak gösterilmiştir.

9. 667 sayılı KHK'nın 2. maddesi 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 26/10/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucu aynen kanunlaşmıştır.

10. Mahkeme kararının gerekçesinde; Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)kurucusu ve lideri olan F.G.nin 1965 yılında ikamet ettiği, vaizlik yaptığı, "Bülbül Yuvası" olarak adlandırılan evin örgüt sempatizanları ve örgüt mensuplarınca uhrevi yer hâline getirildiği, yaklaşık 21 metrekare civarında olan, bülbül yuvası olarak belirtilen evin tapu kayıtlarına göre 180 ada 31 parselde başvurucu adına kayıtlı olduğu, su faturasının ise hakkında soruşturma yürütülen H.O. adına kayıtlı olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir.

11. Başvurucu 4/8/2016 tarihinde anılan karara itiraz etmiştir. Başvurucu, itiraz dilekçesinde taşınmazını 1/7/2011 tarihinde yaptıkları yazılı kira sözleşmesi ile H.O.ya kiraladığını, H.O.nun düzenli olarak kira bedelini ödediğini ve taşınmazı ne amaçla kullandığını bilmediğini, H.O. ile kiralayan-kiracı ilişkisi dışında herhangi bir bağlantısı olmadığını, taşınmazına el konulması nedeniyle mağdur edildiğini belirtmiş; itiraz dilekçesi ekinde H.O. ile aralarında düzenledikleri kira sözleşmesini sunmuştur.

12. Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi12/8/2016 tarihinde itirazı kesin olmak üzere reddetmiştir. Kararın gerekçesinde millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapılar hakkında 667 sayılı KHK'nın 2. maddesinin uygulanacağı, başvurucuya ait olan taşınmazın FETÖ/PDY lideri F.G.nin bir zamanlar yaşadığı yer olduğu, örgüt üyeleri tarafından bu taşınmaza manevi bir anlam yüklenerek ziyaret edilip taşınmazda toplantılar yapıldığı, bu nedenle yapının millî güvenliğe tehdit oluşturduğu değerlendirilmiş; anılan kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu belirtilmiştir.

13. Başvurucu 15/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

14. 5271 sayılı Kanun’un "Taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma" kenar başlıklı 128. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait;

a) Taşınmazlara,

b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına,

c) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba,

d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara,

e) Kıymetli evraka,

f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına,

g) Kiralık kasa mevcutlarına,

h) Diğer malvarlığı değerlerine,

Elkonulabilir. Somut olarak belirlenen bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir. (Ek cümle: 21/2/2014 – 6526/10 md.) Bu madde kapsamında elkoyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır. Bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilir.

 (2) Birinci fıkra hükmü;

a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan;

18. (Değişik: 2/12/2014-6572/41 md.) Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316),

...

 (3) Taşınmaza elkonulması kararı, tapu kütüğüne şerh verilmek suretiyle icra edilir.

...

Söz konusu karar, ilgili gerçek veya tüzel kişiye ayrıca tebliğ edilir.

...”

15. 667 sayılı KHK'nın "Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen;

a) Ekli (I) sayılı listede yer alan özel sağlık kurum ve kuruluşları,

b) Ekli (II) sayılı listede yer alan özel öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları ve pansiyonları,

c) Ekli (III) sayılı listede yer alan vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri,

ç) Ekli (IV) sayılı listede yer alan vakıf yükseköğretim kurumları,

d) Ekli (V) sayılı listede yer alan sendika, federasyon ve konfederasyonlar,

kapatılmıştır.

 (2) Kapatılan vakıfların her türlü taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilmiş sayılır. Kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarının sağlık uygulama ve araştırma merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda resen Hazine adına, her türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Birinci fıkrada sayılanların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazineden bir hak ve talepte bulunulamaz. Devire ilişkin işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli yardımı almak suretiyle ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.

 (3) Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı belirlenen ve ekli listelerde yer almayan özel ve vakıf sağlık kurum ve kuruluşları, özel öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları ve pansiyonları, vakıflar, dernekler, vakıf yükseköğretim kurumları, sendikalar, federasyonlar ve konfederasyonlar, ilgili bakanlıklarda bakan tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine bakan onayı ile kapatılır. Bu fıkra kapsamında kapatılan kurum ve kuruluşlar hakkında da ikinci fıkra hükümleri uygulanır.

..."

B. Uluslararası Hukuk

16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin kamu otoritelerince mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayanmasını zorunlu kıldığını ifade etmiştir. AİHM ayrıca demokratik toplumun temel ilkelerinden olan hukuk devletinin Sözleşme'de mündemiç bir kavram olduğunu vurgulamıştır (Vistins ve Perepjolkins/Letonya, B. No: 71243/01, 25/10/2012, § 95).

18. Ancak AİHM, kanunilik ilkesinin sağlanması bakımından müdahalenin iç hukukta yasal bir temelinin varlığının tek başına yeterli olmadığını, kanunun belli bir kalitesinin de olması gerektiğini vurgulamış; bu bağlamda kanunun hukuk devleti ilkesine uygun olmanın yanında keyfîliğe karşı güvenceler içermesi gerektiğine de işaret etmiştir(Vistins ve Perepjolkins/Letonya, § 96). AİHM'e göre mülkiyetten yoksun bırakma yetkisi tanıyan bir kanun kuralının kanunilik kriterini taşıdığından söz edilebilmesi için yeterli düzeyde erişilebilir, kesin ve öngörülebilir olması gerekir. Öngörülebilirliğin derecesinin tespitinde söz konusu kanunun içeriği, düzenlediği alanın mahiyeti ve temas ettiği kişilerin sayısı ve statüsü büyük önem taşımaktadır. Öngörülebilirlik, özellikle kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı koruma önlemleri getirilmiş olmasını gerektirmektedir. Öte yandan kanunun öngörülebilirlik ilkesinin önemiyle orantılı asgari usule ilişkin güvenceler içermesi gerekir (Vistins ve Perepjolkins/Letonya, § 97).

19. AİHM, her hukuk sisteminde kanun hükümlerinin yargısal yoruma tabi tutulmasının kaçınılmaz olduğunun altını çizmektedir. AİHM'e göre müphem hususların açıklığa kavuşturulması ve değişen koşullara uyum sağlanması her zaman için bir ihtiyaçtır.Kesinlik, ziyadesiyle arzulanan bir husus olduğu hâlde bu, aşırı katı olma sonucunu doğurabilmekte ve kanunun değişen koşullara uyumuna engel teşkil edebilmektedir. Birçok kanun kaçınılmaz olarak -az veya çok- belli bir derecede muğlaklık içerir. Muğlaklık barındıran bu kanunların yorumlanması ve uygulanması ise bir pratik sorunudur. Bu çerçevede kanunların müphem yönlerini açıklığa kavuşturmak ve yorumda ortaya çıkan şüpheleri dağıtmak mahkemelerin görevidir (OAO Neftyanaya Kompaniya Yukos/Rusya, B. No: 14902/04, 20/9/2011, § 568).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 14/12/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

21. Başvurucu, kendisi hakkında yürütülen herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olmadığı hâlde taşınmazına el konularak mülkiyetinin Hazineye geçirildiğini,1996 yılında satın aldığı taşınmazın 1965 yılında F.G. tarafından kullanıldığından haberdar olmadığını, taşınmazını 1/7/2011 tarihinde H.O.ya kiraya verdiğini, kiracısı H.O.nun terör örgütü ile bağlantısı olup olmadığını, taşınmazı ne amaçla kullandığını bilmediğini, su faturasının H.O. adına olmasına dayanılarak H.O. hakkında yürütülen soruşturma kapsamında kendisine ait olan taşınmazına el konularak mülkiyetinin Hazineye geçirilmesinin hatalı olduğunu belirterek mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

22. Bakanlık görüşünde Başsavcılığın başvurucunun taşınmazına ilişkin el koyma ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi talebi, Mahkemenin Başsavcılık talebini kabul etme kararı ve başvurucunun itirazının reddi kararı özetlenmiş; H.O. hakkında yürütülen soruşturmanın dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.

23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

B. Değerlendirme

24. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü taşınmazına el konulmasına ve mülkiyetinin kamuya geçirilmesine yöneliktir. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

26. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

27. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

28. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri (aynı kararda bkz. §§ 187-191) kararında, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır.

29. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 21/7/2016 tarihinde OHAL ilan edilmesine karar vermiş; daha sonra da OHAL birçok kez uzatılmıştır. OHAL ilanı nedenlerinin başında darbe teşebbüsü gelmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 224, 226). OHAL ilanı ile darbe teşebbüsünden kaynaklanan tehlikenin yanı sıra bu teşebbüsün arkasında olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY'den kaynaklanan tehdit ve tehlikenin de bertaraf edilmesinin amaçlandığı görülmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 48, 229). Nitekim darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmanın FETÖ/PDY olduğuna ilişkin olarak kamu makamlarınca ve soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmeler olgusal temellere dayanmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 216).

30. Başvurucunun taşınmazına el konulduğu ve mülkiyetin kamuya geçirildiği tarihte Türkiye'de OHAL yönetim usulü yürürlüktedir. Ayrıca başvurucunun şikâyet ettiği işlemin dayanağının olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğu görülmektedir. Bu itibarla söz konusu işlemin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. ve 35. Maddeleri maddesi kapsamında yapılacaktır.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Mülkün Varlığı

32. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Somut olayda elkoyma tedbirinin uygulandığı ve mülkiyetinin kamuya geçirildiği başvurucuya ait taşınmazın mülk teşkil ettiği hususunda kuşku bulunmamaktadır.

b. Müdahalenin Varlığı ve Türü

33. Başvurucuya ait konut niteliğindeki taşınmaza elkonularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Başvurucu, müdahale nedeniyle mülkünden yoksun kaldığından müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

i. Genel İlkeler

34. Anayasa'nın 15. maddesine göre savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabilmesi ve bunlar için Anayasa'nın diğer maddelerinde öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi mümkündür. Ancak Anayasa'nın 15. maddesi, bu hususta kamu otoritelerine sınırsız bir yetki tanımamaktadır. Anayasa'nın diğer maddelerinde öngörülen güvencelere aykırı tedbirlerin Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunmaması, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı bulunmaması ve durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir. Anayasa Mahkemesince Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme bu ölçütlerle sınırlı olacaktır. Mahkeme bu incelemenin usul ve esaslarını ortaya koymuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 192-211, 344).

35. Mülkiyet hakkı savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hâl gibi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında değildir. Dolayısıyla bu özgürlükler yönünden olağanüstü hâllerde Anayasa'daki güvencelere aykırı tedbirler alınması mümkündür.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Başvurucu, hakkında yürütülen bir soruşturma ya da kovuşturma olmadığı hâlde taşınmazının mülkiyetinin Hazineye geçirildiğinden yakınmıştır.

37. Somut olayda başvurucunun taşınmazına 5271 sayılı Kanun'un 128. maddesi ve 667 sayılı KHK'nın 2. maddesi hükümlerine göre elkoyma tedbiri uygulanmış ve taşınmazın mülkiyeti Hazineye geçirilmiştir.

38. 5271 sayılı Kanun'un 128. maddesinin birinci fıkrası incelendiğinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hâllerde şüpheli veya sanığa ait taşınmazlara el konulabileceğinin düzenlendiği görülmektedir. Mahkeme kararında, başvurucunun taşınmazına terör örgütü mensuplarınca manevi bir anlam atfedildiği, taşınmazın terör örgütü mensuplarınca toplantılar yapılarak kullanıldığı belirtilmiştir. Söz konusu taşınmazın terör örgütü mensuplarınca kullanıldığı, bu sebeple suç işlendiği veya kuvvetli suç şüphesi bulunduğu söylenebilse dahi anılan Kanun'un 128. maddesinin uygulanabilmesi için taşınmazın sahibinin şüpheli ya da sanık olması gerektiği kuşkusuzdur. Başvurucu hakkında açılmış herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma bulunduğuna dair bireysel başvuru dosyasında herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Başsavcılık tarafından taşınmaza el konulması ve mülkiyetinin kamuya geçirilmesi talebinin başvurucunun kiracısı olan H.O. hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında talep edildiği görülmüştür. Dolayısıyla 5271 sayılı Kanun'un 128. maddesinde başvurucunun taşınmazına el konulmasına açıkça imkân veren bir düzenleme olduğu söylenemez.

39. Mahkeme söz konusu taşınmazın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine dair verdiği karara dayanak olarak 667 sayılı KHK'nın 2. maddesini göstermiştir. 667 sayılı KHK'nın 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasında millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY'ye aidiyeti, bu örgütle iltisakı veya irtibatı belirlenen kurum ve kuruluşların kapatıldığı belirtilmiş; (2) numaralı fıkrada ise bu kurum ve kuruluşlara ait taşınmazların tapuda resen Hazine adına, her türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edileceği düzenlenmiştir. 667 sayılı KHK'nın 2. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı belirlenen ve ekli listelerde yer almayan özel ve vakıf sağlık kurum ve kuruluşları, özel öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları ve pansiyonları, vakıflar, dernekler, vakıf yükseköğretim kurumları, sendikalar, federasyonlar ve konfederasyonların ilgili bakanlıklarda bakan tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine bakan onayı ile kapatılacağı, kapatılan kurum ve kuruluşlar hakkında ikinci fıkra hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir (bkz. § 15).

40. Mahkeme kararında ve itirazı değerlendiren Edirne Ağır Ceza Mahkemesi kararında söz konusu taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçirilmeden önce herhangi bir kurum veya kuruluşa ait olduğundan söz edilmemiştir. Taşınmazın Hazineye devredilmesinden önce başvurucuya ait olduğu tapu kayıtlarından anlaşılmıştır. 667 sayılı KHK'nın 2. maddesi incelendiğinde taşınmazın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi yaptırımının millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY'ye aidiyeti, bu örgütle iltisakı veya irtibatı belirlenen kurum ve kuruluşlar hakkında uygulanacağının düzenlendiği görülmekte olup gerçek kişilerin bu kapsamda değerlendirilmesine imkân bulunmamaktadır. Bu durumda her ne kadar Mahkeme, gerekçesinde 667 sayılı KHK'nın 2. maddesini hükme esas aldığını belirtmişse de anılan maddenin başvurucuya ait taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçirilmesine imkân tanımadığı anlaşılmaktadır.

41. Anayasa Mahkemesi benzer bir değerlendirmeyi D.D.T. (B. No: 2019/5735, 20/6/2017, §§ 37-41) kararında yapmış olupşeklî olarak gösterilen kanun maddesinin gerçekten kanuni bir dayanak oluşturması için kanun maddesinin kişinin eylemi ile ilişkisinin ve varılan sonucun bir mantık silsilesi içinde gösterilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Somut olayda da başvurucunun konut niteliğindeki taşınmazının mülkiyetinin hazineye geçirilmesine karar verilmiş ancak dayanak olarak gösterilen hüküm ile kişinin hukuki durumu arasında, varılan sonucu haklı kılacak bir mantık ilişkisi ortaya konulamamıştır. Öte yandan 667 sayılı KHK'nın 2. maddesinde " Devire ilişkin işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli yardımı almak suretiyle ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir." hükmü yer almakta olup yürütülen kovuşturma kapsamında ceza mahkemelerinin taşınmazın devri konusunda bir yetkisi de bulunmamaktadır. Bu itibarla mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararının bu yönüyle dahi kanuna açıkça aykırı olduğu anlaşılmıştır.

42. Bu bilgiler ışığında başvurucu hakkında yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma olmadığı hâlde başvurucuya ait taşınmaza el konulması ve mülkiyetinin kamuya geçirilmesi şeklindeki başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin -olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde- olağanüstü hâl koşullarında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğunun söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır.

43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

44. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş ve 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

45. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda, elkoyma ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi tedbiri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, mülkiyet hakkına yapılan kanuni dayanağı olmayan müdahale bakımından yargısal makamların sorumlu olduğuna dikkati çekmektedir. Öte yandan ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

46. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesine (E.2016/944 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 239,50 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.039,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.