TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN KANDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/30971)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucu

:

Osman KANDEMİR

Vekili

:

Av. İbrahim KERTMEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, eşine uygulanan ziyaret yasağına karşı mahpusun infaz hâkimliğine yaptığı şikâyetin esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/7/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca 31/12/2021 tarihinde ifade özgürlüğü ile kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyet yönünden bir ihlal bulunmaması nedeniyle başvuru kabul edilemez bulunmuş, diğer şikayetler yönünden kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, İstanbul Anadolu Adliyesinde hâkim olarak görev yapmakta iken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu şüphesiyle tutuklanmış ve Silivri 6 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.

9. İnfaz Kurumu 7/12/2016 tarihli ve 2016/1831 sayılı kararıyla, görüş sırasında kurallara uymadığı gerekçesi ile başvurucunun eşi hakkında iki ay süreyle ziyaretten men yasağı getirmiştir.

10. Başvurucu, kararın kaldırılması talebiyle Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine 12/1/2017 tarihli dilekçeyle itirazda bulunmuştur. Dilekçesinde başvurucu 2/12/2016 tarihinde eşi ile kapalı görüş sırasında kendilerine bir şey söylenmeden görüşün sonlandırıldığını, İnfaz Kurumu idaresine görüşün neden sonlandırıldığını sormasına rağmen idarenin dilekçesine cevap vermediğini, 30/12/2016 tarihli açık görüşte de eşiyle görüştürülmediğini, kendisine kararın tebliğ edilmediğini, karara karşı etkili şekilde itiraz edemediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

11. İnfaz Hâkimliğinin 28/3/2017 tarihli kararıyla başvurucunun itirazı reddedilmiştir. İnfaz Hâkimliği kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... 5275 Sayılı Yasa'nın 86/8 maddesi; ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan kişilerin görüşmelerini sürdürmelerine derhal son verilerek, görüşme haklarının kurumun en üst amirliğince kısıtlanabileceğine amir olup, ziyaret kısıtlama kararına karşı ilgili ziyaretçi yönünden şikayet yargı yolu açık ise de; tutuklu/hükümlülerin şikayet yargı yoluna başvurmalarını mümkün kılan bir düzenleme mevcut olmadığı ayrıca öte yandan 4675 sayılı yasanın 6/1 maddesi gereği de başvuru hakkı olmayan kimselerce yapıldığından şikayet dilekçesinin reddine karar verilerek ..."

12. Başvurucunun Silivri Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itiraz, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

13. Nihai karar, başvurucuya 14/6/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 13/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

14. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Hükümlüyü ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir..."

...

 (3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır."

15. 5275 sayılı Kanun'un "Ziyaret ve görüşlerde uyulacak esaslar" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kapalı ve açık ceza infaz kurumlarına ziyaret veya görüşe gelen resmî heyet ve özel kişiler, kurum güvenliğini tehlikeye sokacak davranışlarda bulunamaz, kurum güvenliği için alınan ve uygulanan yasal ve idarî tedbirlerin değiştirilmesini isteyemezler.

 (2) Kurumun düzen ve güvenliğini, hükümlülerin sağlığını bozabilecek nitelikteki eşya ve maddeler ile her türlü iletişim araçları ve taşıma izin belgesi olsa da silâhlar kuruma sokulamaz. Ziyaret ve görüşlerde hükümlülere para, kıymetli evrak ve eşya verilemez.

 (5) Konusu suç teşkil etmemekle birlikte ceza infaz kurumlarına sokulması yasak olan her türlü eşya, çıkışta sahibine verilmek üzere idare tarafından muhafaza altına alınır.

...

 (8) Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhâl son verilir. Suç oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip özel kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle görüşme hakları, kurumun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar bakımından getirdiği hükümler saklıdır."

16. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 129. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhâl son verilir. Suç oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle görüşme hakları, kurumun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar bakımından getirdiği hükümler saklıdır."

17. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in (Ziyaret Yönetmeliği) 5. maddesinin birinci fıkrasının (o) bendi şöyledir:

"Ziyaret ve görüşlerde, kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhal son verilir. Suç oluşturan davranışlar, kurum idaresince tutanakla tespit edilerek, ilgili adlî ve idarî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip özel kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı istek ve davranışları nedeniyle görüşme hakları, ceza infaz kurumunun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir…"

18. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" İnfaz Hâkimliklerinin görevleri şunlardır.

1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahadeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak... "

19. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Şikâyet yoluna, kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da eşi, anası, babası, ayırt etme gücüne sahip çocuğu veya kardeşi, müdafii, kanunî temsilcisi veya ceza infaz kurumu ve tutukevi izleme kurulu başvurabilir."

20. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir. "

B. Uluslararası Hukuk

21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Herkes özel ve aile hayatına, ... saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

..."

22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre özel hayata saygı hakkı, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı güvence altına almaktadır. Bu yönüyle birlikte değerlendirildiğinde bahsi geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Oleksandr Volkov/Ukrayna, B. No: 21722/11, 9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29).

23. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No.2) [BD], B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).

24. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder ancak bu, kendiliğinden bu hakkın ihlali anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, § 123).

25. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına getirilen sınırlamalar makul ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72, 25/3/1983, §§ 99-105).

26. Sözleşme'nin "Etkili başvuru hakkı" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir."

27. AİHM, Sözleşme'nin 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin ulusal düzeyde korunması için etkili bir başvuru yolunun var olması gerektiğini belirtmektedir. AİHM'e göre Sözleşme'nin 13. maddesi yetkili ulusal makamlar tarafından Sözleşme kapsamına giren bir şikâyetin esasının incelenmesine izin veren ve uygun bir telafi yöntemi sunan bir iç hukuk yolunun sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca bu hukuk yolunun teoride olduğu kadar pratikte de etkili bir yol olması gerekmektedir (İlhan/Türkiye [BD], B. No: 22277/93, 27/6/2000, § 97; Kudla/Polonya [BD], B. No: 30210/96, 26/10/2000, § 157; Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 82).

28. AİHM, etkili başvuru hakkının Sözleşme çerçevesinde savunulabilir nitelikteki bir şikâyetin etkili bir şekilde mahkemelerce incelenmesini ve öngörülen yolun uygun bir telafi imkânı sunmaya elverişli olmasını güvence altına aldığını vurgulamaktadır (Kudla/Polonya, § 157; Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, B. No: 11379/03, 10/2/2011, § 35). AİHM, iç hukuktaki düzenlemelerin başvuruculara bu anlamda asgari güvenceleri içerecek şekilde yeterli bir hukuk yolu sunup sunmadığını irdelemektedir (Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, § 36).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

30. Başvurucu; eşi hakkında İnfaz Kurumunun verdiği ziyaretten men yasağının keyfî olduğunu, bu durum kendisini ilgilendirmesine rağmen söz konusu kararın kendisine tebliğ edilmediğini, verilen ziyaret kısıtlama kararına karşı İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyetin ilgili mevzuat uyarınca başvuru hakkının bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin aile hayatını etkilediğini belirterek aile hayatına saygı hakkı ile mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. Bakanlık görüşünde; başvurucunun eşi hakkında Disiplin Kurulunca verilen 7/12/2016 tarihli ziyaretten men kararı ile ilgili olarak hem başvurucunun hem de eşinin şikâyette bulunduğu ifade edilmiştir. Silivri 1. İnfaz Hâkimliğinin 25/1/2017 tarihli ve E.2017/16, K.2017/387 sayılı kararıyla, başvurucunun eşinin men kararına karşı yaptığı şikâyetini esastan inceleyerek şikâyetin reddine karar verdiği ve kararın itiraz yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği belirtilmiştir. Silivri 1. İnfaz Hâkimliğinin 28/3/2017 tarihli ve E.2017/1148, K.2017/1420 sayılı kararıyla da başvurucunun, eşi hakkında verilen ziyaretten men kararına karşı şikâyeti incelenerek "...ziyaret kısıtlama kararına karşı ilgili ziyaretçi yönünden şikayet yargı yolu açık ise de; tutuklu/hükümlülerin şikayet yargı yoluna başvurmalarını mümkün kılan bir düzenlemenin mevcut olmadığı" gerekçesiyle şikâyetin reddedildiği ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde, başvurucunun itirazını inceleyen Ağır Ceza Mahkemesinin 28/4/2017 tarihinde itirazın reddine kesin olarak karar verdiği, böylece başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararına karşı yaptığı itiraz ile kararın hukuki denetiminin sağlandığı vurgulanmıştır. Sonuç olarak başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği bildirilmiştir.

32. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, eşinin eline yazdığı yazıların ailevi durumlara ilişkin olduğunu, bu yazıların görüşme sırasında değil İnfaz Kurumuna giriş sırasında görüldüğünü, eşinin İnfaz Kurumuna girişi sırasında görevlilere bu yazıları gösterdiğini, görevlilerin de yazıların içeriğinde bir sakınca olmadığını belirterek eşinin girişine izin verdiğini ifade etmiştir. Ayrıca eşinin başvurusuyla ilgili olarak Silivri 1. İnfaz Hâkimliğinin 25/1/2017 tarihli ve E.2017/16, K.2017/387 sayılı kararının kendisine tebliğ edilmediğini, sağlıklı itirazda bulunma hakkının verilmediğini belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşünde değinilen hususların olayları doğru yansıtmadığını vurgulayarak başvuru formundaki açıklamalarını tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

33. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

34. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

..."

35. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:

"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.

Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."

36. Anayasa’nın 41. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Aile, Türk toplumunun temelidir ...

Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar..."

37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun eşi hakkındaki ziyaretten men yasağına ilişkin şikâyetinin başvuru hakkının bulunmadığı gerekçesiyle İnfaz Hâkimliğince reddedilmesine dair itirazının Anayasa'nın 20. maddesiyle bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Anayasa Mahkemesi İbrahim Aksoy (B. No: 2015/16346, 28/6/2018) başvurusunda eş hakkındaki görüş yasağına ilişkin diğer eşin yaptığı bireysel başvuruyu mağdur sıfatı açısından incelemiş; işlemin uygulanmasının doğal sonucu olarak başvurucunun eşi ile görüşmesinin kısıtlanacağını, dolayısıyla söz konusu yaptırımın başvurucunun temel haklarını kişisel olarak ve doğrudan etkilendiğini değerlendirmiştir (İbrahim Aksoy, § 35). Mevcut başvuruda da başvurucunun söz konusu yaptırıma karşı bireysel başvuruda bulunabilmesi bakımından mağdur statüsü bulunduğu değerlendirilmiştir.

39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

40. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesinde kamusal makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 41. maddesinin -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- özellikle aile hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında dikkate alınması gerektiği açıktır (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).

41. Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine yönelen ve zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Bunun yanında Anayasa'nın 5. maddesinde, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli şartların hazırlanması devletin temel amaç ve görevlerinden biri olarak sayılmaktadır. Bu düzenlemeler ışığında devletin bireylerin aile hayatına saygı hakkına karşı saldırılarını önlemekle yükümlü kılındığı, bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu söylenebilir (Ali Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, § 32; Erol Kumcu, B. No: 2015/18988, 9/5/2019, § 32; U.B., B. No: 2015/3175, 10/10/2019, § 33; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 42; İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, § 42).

42. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir.

43. Devletin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla iletişimini sağlayacak önlemleri alması pozitif yükümlülüklerinin bir gereği olsa da -belirtildiği üzere- hukuka uygun bir tutulmadan kaynaklanan kaçınılmaz sonuçlar nedeniyle aile hayatı kapsamındaki temasın sınırlandırılması doğaldır. Buna göre kamu düzeninin ve kurum güvenliğinin sağlanması yönündeki meşru amaç doğrultusunda ve makul bir gerekliliğin olması durumunda gerekçeleri ilgili ve yeterli şekilde açıklanarak hükümlülerin ailesiyle yapacakları görüşmelere belli sınırlamalar getirilebilir.

44. Elbette ki ceza infaz kurumu koşullarında suç işlenmesinin önlenmesi ya da yasa dışı haberleşmenin önüne geçilmesi amacıyla hükümlü veya tutuklu ile aile bireylerinin temas etmesine, aile ilişkilerinin sürdürülmesini sağlamaya elverişli kabul edilen uygun vasıtaları (görüş, telefonla iletişim vs.) oluşturma ve bunları denetleme hususunda idareye takdir yetkisi verilmesi söz konusu olabilir. Ancak anılan takdir yetkisi kullanılırken idarenin haklı bir gerekçe olmaksızın tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari düzeyde iletişim kurmasına imkân sağlamaması aile hayatına saygı hakkının ihlaline neden olabilir.

45. Bunun yanında aile hayatına saygı hakkı nedeniyle devlete yüklenen pozitif yükümlülük bu hakka yönelik müdahalelere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlayabilmeli ve oluşan zararların tazmin edilmesi için kamu makamlarınca gerçekleştirilen işlemler, yapılan eylemler ve ihmaller konusunda kişilere etkili bir karşı çıkma ve telafi imkânı tanımalıdır. Bu imkân ise ancak etkili bir başvuru yolu tanınması ile sağlanabilir (Murat Haliç, § 43; İlhan Gökhan, § 43).

46. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürdürülmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, § 44; İlhan Gökhan, § 44).

47. Öte yandan şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (İlhan Gökhan, §§ 47, 49).

48. Bu bağlamda eş hakkındaki ziyaretten men yasağına karşı İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunma imkânının, diğer bir ifadeyle etkili başvuru hakkının sağlanması Anayasa'nın 40. maddesinin gereğidir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

49. Somut olayda başvurucunun, eşi hakkındaki ziyaretten men yasağına karşı İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyetin başvuru hakkının bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesi etkili başvuru hakkına müdahale oluşturmaktadır.

50. İnfaz kurumundaki ziyaretçilerin görüşmelerin içeriğinin değerlendirilmesi infaz hâkimliğinin görevi kapsamında olupbu konudaki şikâyetler hususunda gereken önlemlerin ivedi olarak alınması devletin pozitif yükümlülüğünün etkin bir şekilde işlemesini sağlayacaktır. Bu bağlamda infaz hâkimliğinin yetki ve sorumluluğu altında bulunan bir meselenin öncelikle bu hâkimlik tarafından değerlendirilmesinin tutuklu veya hükümlülerin anayasal haklarının korunması bakımından daha işlevsel niteliğe sahip olduğu açıktır.

51. Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı, temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla oluşturulan idari ve yargısal mekanizmalara yapılan başvuruların mutlaka başvurucu lehine sonuçlanmasını güvence altına almamaktadır. Bu bağlamda ilgili idari ve yargısal mercilere düşen ödev, başvurucunun şikâyetinin esasını inceleyerek ilgili ve yeterli bir gerekçeyle karara bağlamaktır. Bununla birlikte mahkemelerin yorum ve değerlendirmelerinin söz konusu başvuru yoluna müracaat edilmesini anlamsız kılacak, ilgililerin başarı şansını zayıflatacak derecede keyfîlik içermesi ya da açıkça makul olmayan bir muhakemeye dayanması hâlinde etkili başvuru hakkı ihlal edilebilir.

52. Başvuru konusu olayda İnfaz Hâkimliğinin başvurucunun şikâyetini esas yönden incelememesinin temelini 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen şikâyet için gerekli olan başvuru hakkının bulunması koşulunun sağlanmaması oluşturmaktadır. Somut olayda İnfaz Kurumu, kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışta bulunduğu gerekçesiyle başvurucunun eşi hakkında ziyaretten men kararı vermiştir. İnfaz Hâkimliği ise men kararının başvurucu hakkında verilmediği, dolayısıyla başvurucunun bu karar nedeniyle herhangi bir hakkının etkilenmediği gerekçesiyle başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı şikâyeti reddetmiştir.

53. Anayasa Mahkemesinin somut davadaki kanıtları değerlendirme ve hukuk kurallarını yorumlama gibi bir görevi yoktur. Ancak mahkemelerin yargılama sırasında taraflarca ileri sürülen argümanları ilgili ve yeterli bir gerekçeyle karşılayarak ulaştığı sonucun makul ve öngörülebilir sınırlar içinde olması adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Aksi durumda taraflarca ve üçüncü kişilerce kabul edilebilirlikten uzak kararların ortaya çıkması sonucu doğabilecektir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesi kararlarını denetleme yetkisi bu noktada ortaya çıkmaktadır.

54. İnfaz Hâkimliği başvurucunun şikâyetini incelememe nedenini şeklî bir değerlendirmeyle, ziyaretten men kararının başvurucunun eşi hakkında verildiği gerekçesine dayandırmıştır. Ceza infaz kurumunda bulunan bir tutuklunun eşi hakkındaki ziyaret yasağından etkilenmemesi düşünülemez. Dolayısıyla şikâyet açısından başvurucunun başvuru hakkının bulunmadığını söylemek güçtür. Bu olgu karşısında Mahkemenin ret kararına esas aldığı ziyaret yasağının yalnızca başvurucunun eşi hakkında verildiği ve şikâyet hakkının bulunmadığı şeklindeki yorumu aile hayatına saygı hakkı gereği devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında başvurucunun kanun yoluna başvurma imkânını ortadan kaldırmaktadır.

55. Bu itibarla yargılama bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde eşine getirilen ziyaret yasağından doğrudan etkilenecek olan başvurucuya aile hayatına saygı hakkına ilişkin güvenceler kapsamında dava açma imkânı tanınması gerektiği hâlde Mahkemenin eşe konulan ziyaret yasağına itirazları ileri sürebilme ehliyetini yasak uygulanan eşle sınırlayan yorumunun Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvencelerle bağdaşmadığı açıktır.

56. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesiyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

57. Başvurucu ihlalin tespit edilmesi ve 40.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

58. Niteliği itibarıyla başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

59. Öte yandan somut olay bağlamında ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlali nedeniyle manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren net 7.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 7.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.