TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/34912)

 

Karar Tarihi: 12/7/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Kubilay TEKGÜL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutuklulukta makul sürenin aşılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, soruşturma aşamasında müdafinin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisine kısıtlama getirilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Bu başvuru 18/9/2017 tarihinde, 2017/39930 sayılı başvuru ise 15/12/2017 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca aralarındaki kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2017/39930 sayılı başvurunun bu başvuru ile birleştirilmesine ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye’de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

6. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY’nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

7. Özel sektörde mühendis olarak görev yapan başvurucu, 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’a muhalefet ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan bir soruşturma kapsamında 17/1/2017-27/1/2017 tarihleri arasında gözaltında tutulmuştur.

8. Başvurucu gözaltı sürecinde verdiği ifadesinde özetle Türkiye’de çalıştığı dönemde maaş hesabı olarak Bank Asyada hesap açtırdığını, yurt dışında olduğu için başka banka hesabı açtırma imkânı bulamadığını, bu nedenle bankacılık işlemleri için Bank Asyadaki hesabını kullandığını, E.D.ye borcu olduğu için bu kişiye para havalesi yaptığını ve Kimse Yok mu Derneğine ait genel ağ adresinde yer alan bazı hikâyelerden etkilenmesi nedeniyle zekat ve kurban gibi bazı dinî ödevlerini Derneğe para yatırarak yerine getirdiğini beyan etmiştir.

9. Başsavcılık 27/1/2017 tarihinde başvurucunun 6415 sayılı Kanun’a muhalefet ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanmasını istemiştir.

10. Başvurucu aynı gün İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunda daha önce verdiği ifadesiyle uyumlu beyanlarda bulunmuştur. Hâkimlik sorgu sonunda başvurucunun isnat edilen her iki suçtan da tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “[Başvurucuya] ... yüklenen terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren şüphelilerin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti mevcut delil durumu, delillerin tam olarak toplanmamış olması, toplanmayan delillerin karartılma ihtimalinin bulunması, şüphelilerin Fetö Terör Örgütünün finans kaynağı Bankasya ve Kimse Yokmu derneği vasıtasıyla örgüte finansman sağladığına yönelik kuvvetli şüphe, Bankasya ve Kimse Yokmu derneği üzerinden yapılan para transferleri ve bu transferler yapılırken yazılan açıklamalar, şüpheliler üzerinde bulunan dijital meteryaller üzerinde yapılan incelemelerin devam ediyor olması, Katar ülkesinden Fetö/PDY Terör örgütüne üye olması şüphesi nedeniyle sınır dışı edilmeleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde haklarında kuvvetli suç şüphesi oluştuğu,atılı suçun CMK 100/3-a da sayılan katalog suçlardan oluşu bu nedenlerle şüphelilerin yurt dışından sınır dışı edilmeleri ve yeniden kaçma ve saklanma şüphesi içerisende bulunduğu, adli kontrolun yetirli bir tedbir olamayacağı değerlendirilmekle [başvurucunun] üzerine atılı terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından CMK nun 100 ve 101.maddeleri uyarınca [tutuklanmasına karar verildi.]”

11. Başvurucunun sözü edilen karara yönelik itirazı, İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 13/2/2017 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

12. Başvurucunun tutukluluk hâli çeşitli sulh ceza hâkimlilerce verilen kararlarla 21/7/2017 tarihine kadar devam ettirilmiştir. İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hâkimliği 21/7/2017 tarihinde, başvurucunun tahliye talebini reddedip başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararda başvurucunun isnat edilen suçları işlediğine ilişkin somut delillerin varlığı, suçun vasıf ve mahiyeti, tutuklu kalınan süre, tutuklama kararlarındaki gerekçelerin mevcudiyetini koruyor olması, başvurucunun delilleri karartacağına ilişkin şüphenin bulunması, isnat edilen suç için kanunda öngörülen cezanın miktarı dikkate alınmıştır. Anılan karar başvurucu vekilince 10/8/2017 tarihinde öğrenilmiştir.

13. İlk başvuru 18/9/2017 tarihinde yapılmıştır.

14. İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hâkimliği 17/10/2017 tarihinde, başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Bu karara yönelik itiraz, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 10/11/2017 tarihinde reddedilmiştir. Söz konusu başvurucu vekilince 16/11/2017 tarihinde öğrenilmiştir.

15. İkinci başvuru 15/12/2017 tarihinde yapılmıştır.

16. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında bir fezleke düzenleyip İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir.

17. Başsavcılık, müdafinin dosya içeriğini inceleme ve belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar vermiştir.

18. Başsavcılık 15/5/2018 tarihinde; örgütle organik bağları tespit edilen ve örgüt üyesi oldukları sonuç ve kanaatine varılan şüphelilerin himmet, kurban ve sair yollarla ya da banka havalesi veya benzer şekillerde örgüte yapmış oldukları maddi yardımların örgüt üyeliği kapsamında değerlendirildiğini belirterek başvurucunun 6415 sayılı Kanun’a muhalefet suçu yönünden tahliye edilmesine karar vermiştir.

19. Başsavcılık aynı tarihte silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle başvurucu hakkında İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ceza Mahkemesi) kamu davası açmıştır. İddianameye göre;

i. Doha Büyükelçiliğinden gönderilen, yurt dışındaki FETÖ/PDY ile iltisaklı gerçek ve tüzel kişilere ilişkin listede başvurucunun da ismi bulunmaktadır.

ii. Örgüt liderinin 25/12/2013 tarihinde Bank Asyaya para yatırılması yönünde -örgüte yönelik- yaptığı çağrının sonrasında başvurucu, Bank Asyadaki hesabı aracılığıyla 191 bankacılık işlemi yapmıştır. 2/1/2013-24/2/2014 tarihleri arasında yapılan para aktarımlardan bir kısmı -başka hususlara ek olarak veya münhasıran- burs içindir. Başvurucunun 4/7/2014 tarihinde para gönderdiği E.D.hakkında “FETÖ/PDY şüphelisi” kaydı bulunmaktadır. Başvurucu aynı gün “gıda kolisi”, “iftariye”, “bayramlık” ve “zekat” açıklamalarıyla dört ayrı işlemle toplam 2.899,80 TL göndermiştir. Başvurucu 8/7/2014 tarihinde “ERZURUM ZEKAT” açıklamasıyla başka bir banka hesabına para göndermiştir.

iii. Başvurucunun eşi 5/9/2014 tarihinde Bank Asyada hesap açtırmıştır. Bu hesaptan 16/9/2014 tarihinde 6.200 TL’lik bir havale işlemi yapılmıştır. İşlem açıklamasında “HVL-YKCBORÇTAN KALAN ADEM ALADAĞ” ifadelerine yer verilmiştir.

iv. Kimse Yok mu Derneğinin kayıtlarında başvurucu ve eşi adına vacip kurbanı ile şükür kurbanı kesildiğine, başvurucunun “kurban” açıklaması ile 300 TL gönderdiğine, 22/9/2015 tarihinde ise çevrim içi bir ödeme sistemi aracılığıyla üç ayrı işlemle Derneğe toplam 42 TL yardımda bulunduğuna ilişkin bilgi bulunmaktadır.

v. Başvurucunun para gönderdiği veya aldığı Y.G.nin örgütün Katar devletindeki yapılanmasında yer aldığı değerlendirilmektedir. Y.G., M.Ç.ye gönderdiği bir elektronik postada yanındaki iki kişiyle birlikte Türkiye’ye gelip görüşmek istediğini bildirmiştir. Bu posta bilgi olarak S.B.ye ve A.İ.ye iletilmiştir.

20. Ceza Mahkemesi duruşmanın 5/9/2018 tarihli oturumunda başvurucunun yurt dışına çıkamama yönündeki adli kontrol tedbirine tabi tutularak tahliye edilmesine, 4/4/2023 tarihli oturumunda ise başvurucunun beraatine karar vermiştir.

21. Aleyhine kanun yoluna başvurulmaması nedeniyle sözü edilen karar 12/4/2023 tarihinde kesinleşmiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 12/7/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu özetle faaliyetine izin verilen bir banka aracılığıyla yaptığı bankacılık işlemlerinin ve dinî inançları gereğince yaptığı kurban bağışının suç sayılarak tutuklandığını, tutuklama için gerekli kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığını, tutuklama tedbirine başvurulmasının meşru bir amacı olmadığı gibi tutuklamanın ölçülü de olmadığını, tutuklama kararı ile tutukluluğun devamına ilişkin kararların genel, soyut ve gerekçesiz olduğunu ve tutuklulukta makul sürenin aşıldığını belirterek Anayasa’nın 2., 10., 17., 19., 24., 25., 35., 167. ve 172. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

24. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında açıklanan gerekçeler, iddianameyle başvurucuya isnat edilen eylemler ile bu eylemlere ilişkin olarak dayanılan delillerin içeriği dikkate alındığında tutuklamaya esas alınan delillerin objektif bir gözlemciyi suçun işlendiği hususunda ikna edebilecek nitelikte olduğu ve tutuklama anında da makul şüphenin bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir.

2. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

26. Başvurucu, faaliyetine izin verilen bir banka aracılığıyla yaptığı bankacılık işlemlerinin suç sayıldığını iddia etse de banka hesabı üzerinde tasarrufta bulunma hakkının kısıtlandığına ya da banka hesabına kamu makamlarınca bir şekilde müdahale edildiğine yönelik bir iddiada bulunmamıştır. Ayrıca başvurucunun dinî inançları gereğince yaptığı kurban bağışının suç sayılarak tutuklandığına ilişkin iddiası özünde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine yöneliktir. Bu nedenle bütün ihlal iddialarının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü ve yedinci fıkraları kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir

27. Anayasa’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği” kenar başlıklı 19. maddesinin birinci, üçüncü ve yedinci fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir...

...

Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.

28. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

29. Anayasa Mahkemesinin şimdiye kadar verdiği birçok kararda tutuklamanın hukuki olmadığı, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddialarıyla ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141 ila 144. maddeleri arasında düzenlenen tazminat davası yolunun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu belirtilmiştir (birçok karar arasından bkz. Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 34-50; Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ömer Köse, B. No: 2014/12036, 16/11/2016, §§ 28-38).

30. Anayasa Mahkemesine göre bireysel başvurunun incelenmesinden önce haklarında beraat kararı verilen kişilerin de -bu kararın kesinleşmesi şartıyla- sözü edilen tazminat yoluna başvurması ve ihlalin tespit edilmemesi veya ihlal tespit edilmekle birlikte ihlalden doğan zararların yeterli ölçüde tazmin edilmemesi hâlinde yeniden bireysel başvuru yapması gerekmektedir (bkz. Fatma Maden, B. No: 2016/28719, 17/7/2018, §§ 47, 49; Ertuğrul Raşit Benal, B. No: 2016/25245, 17/7/2018, §§ 40, 42).

31. Somut olayda başvurucu 5/9/2018 tarihinde tahliye edilmiş ve başvurucu hakkında verilen beraat kararı 12/4/2023 tarihinde kesinleşmiştir (bkz. §§ 20, 21). Bu durumda başvurucu da 5271 sayılı Kanun’un 141 ila 144. maddeleri arasında düzenlenen tazminat davası yoluna başvurmalı ve ihlalin tespit edilememesi ya da ihlal tespit edilmekle birlikte ihlalden doğan zararların yeterli ölçüde tazmin edilmemesi hâlinde yeni bir başvuru yapmalıdır.

32. Açıklanan nedenlerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü ve yedinci fıkraları yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

33. Başvurucu, soruşturma aşamasında müdafiinin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisine kısıtlama getirildiği için etkili bir savunma yapamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar; başvurucunun, kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı “güncel bir hakkının ihlal edildiği” iddiasında bulunması, iddia edilen ihlalden kişinin “kişisel olarak ve doğrudan” etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun “mağdur” olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).

35. Bir başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilebilmesi için başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp iddia edilen ihlalden doğrudan etkilendiğini, bir başka ifadeyle mağduriyetini kanıtlaması gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi mağdurluk statüsünün kabulü için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/6/2014, § 24).

36. Diğer yandan bir şüpheli hakkında yürütülen ceza soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine hükmedilmesi hâlinde -makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel gelmemek şartıyla- bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle mağdur olduklarının kabulü mümkün değildir. Ancak bu durum, soruşturma veya kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil yargılanma hakkı dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez (Mustafa Kamil Uzuner ve Mustafa Kadir Gül, B. No: 2013/3371, 9/3/2016, § 52).

37. Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında açılan kamu davası beraat kararıyla sonuçlandığından başvurucunun mağdur sıfatı bulunmamaktadır.

38. Açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü ve yedinci fıkraları yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.