TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M. K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/12161)

 

Karar Tarihi: 13/4/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 15/8/2023-32280

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

M.K.

Vekili

:

Av. Ayşe Süeda ÜNAL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; yurt dışından Türkiye'ye getirilme süreci ile tutulma, gözaltına alınma ve tutuklanma sırasındaki uygulamalar nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, adil yargılanma hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Öğretmen olan başvurucu, ailesi ile birlikte Pakistan'ın Lahor kentinde ikamet etmekteyken Pakistan Terörle Mücadele Birimi (CDT) tarafından aile fertleri ile birlikte konutundan alınarak aynı kentte bulunan başka bir eve yerleştirilmiş; 28/9/2017 ile 13/10/2017 tarihleri arasında bu evde tutulmuştur. Başvurucu ve ailesi 13/10/2017 tarihinde akşam saatlerinde CDT görevlileri tarafından havaalanına götürülerek uçakta Türk yetkililere teslim edilmiş ve İstanbul'a getirilmiştir. Hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği isnadı nedeniyle yakalama kararı bulunan başvurucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bağlı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ekipleri tarafından 14/10/2017 tarihinde saat 03.00 sıralarında İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınırken hakları ve ilgili başvuru yolları kendisine hatırlatılan, babasına durumuyla ilgili bilgi verilen başvurucunun İstanbul Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan muayenesinde fiziksel şiddete uğradığına dair şikâyeti bulunmamaktadır. Başvurucu, rızası doğrultusunda çocuklarının İstanbul'da bulunan yakınlarına bırakılmasının ardından 14/10/2017 tarihinde akşam saatlerinde Ankara Emniyet Müdürlüğüne bağlı TEM görevlilerine teslim edilerek Ankara'ya getirilmiştir.

3. 14/10/2017 ile 25/10/2017 tarihleri arasında gözaltında tutulduğu anlaşılan başvurucunun avukatla görüşmesi sağlanmış; Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesi alınmıştır. Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi tarafından başvurucu hakkında anılan tarihler arasını kapsayacak şekilde ayrı ayrı düzenlenen genel adli muayene raporlarında darp ve cebir izine rastlanmadığı ifade edilmiştir.

4. 24/10/2017 tarihinde başsavcılık nezdinde müdafi eşliğinde alınan ifadesinde başvurucuya ekleyeceği hususun olup olmadığı sorulmasına karşılık başvurucu, fiziksel/psikolojik şiddet uygulandığı yönünde herhangi bir beyanda bulunmamıştır.

5. 25/10/2017 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçu isnadıyla tutuklanan ve ceza yargılaması sonucunda 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılan (Hüküm istinaf incelemesindedir.) başvurucu, 22/11/2017 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sunduğu dilekçeyle Pakistan'daki tutulma sürecini de kapsayacak şekilde uçakta ve Türkiye'de gözaltında kötü muameleye uğradığını belirterek havaalanı görevlilerinden, kendisini Türkiye getiren görevlilerden ve TEM ekibinden şikâyetçi olmuştur. Soruşturma sürecinde dosya tefrik edilerek ilgili birimlerden kamera kayıtları istenmiş, olaya ilişkin evrak temin edilmiştir. Saklama süresinin bir ay olması nedeniyle gözaltı sürecine dair kamera kayıtlarına ulaşılamamıştır. Başsavcılık 30/1/2018 ve 10/4/2018 tarihlerinde hem Ankara Emniyetine bağlı TEM görevlileri hem de havaalanı görevlileri ile başvurucuyu Türkiye'ye getiren görevlilere ilişkin isnatlar yönünden kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Gerekçede özetle 14/10/2017 tarihinde gözaltına alınırken ilgili hukuk yolları ve hakları kendisine bildirilen, yakınlarına haber verilen ve avukatla görüşmesi sağlanan başvurucu hakkında düzenlenen hekim raporlarında fiziksel şiddete ilişkin hiçbir emare bulunmadığı, ruhsal yönden de olumsuz bir tespit yapılmadığı belirtilerek kamu davası açılmasına yeter derecede delil bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun söz konusu kararlara yaptığı itirazlar, sulh ceza hâkimlikleri tarafından 3/5/2018 ve 17/5/2018 tarihlerinde verilen kararlarla reddedilmiştir. Başvurucu anılan süreci takiben 8/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Komisyon; başvurucunun tutulması, Türkiye'ye getirilmesi, gözaltına alınması, tutuklanması süreçlerine ilişkin adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına ilişkin ihlal iddiaları yönünden kabul edilemezlik kararı vermiştir (Meral Kaçmaz, B. No: 2018/12161, 10/12/2020). Komisyon aynı kararla başvurucunun kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu özetle Pakistan'da başka bir evde tutulduğu dönem dâhil olmak üzere uçak yolculuğu esnasında ve Türkiye'de fiziksel ve sözlü şiddete maruz kaldığını, haksız yere özgürlüğünden mahrum bırakıldığını, baştan sona hukuka aykırı bir süreç yürütüldüğünü ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, somut sürece dair silsile detaylarıyla aktarılmak ve insan hakları yargısına ilişkin içtihada değinilmek suretiyle yargısal makamların ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyanda başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

8. Komisyon tarafından başvurucunun kötü muamele yasağına ilişkin ihlal iddiası dışında kalan iddiaları yönünden kabul edilemezlik kararı verilerek Bölüme sevkin sadece kötü muamele yasağına ilişkin ihlal iddiası yönünden yapılmış olması dikkate alınmak suretiyle inceleme salt kötü muamele yasağı kapsamında gerçekleştirilmiştir.

9. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 1. maddesi, bir taraf devletin ancak kendi yetki alanı içinde gerçekleşen ve Sözleşme'de koruma altına alınan haklardan birinin ihlali sonucunu doğuran eylem ya da ihmallerden sorumlu tutulabileceğini düzenlemektedir. Yetki alanı kavramı öncelikle mülki sınırları işaret etmekte ise de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bir taraf devletin kendi mülki sınırlarının dışında da hüküm ve tasarrufta bulunduğunun kabul edildiği istisnai hâller olduğunu belirtmektedir. AİHM devletin ülkesi sayılan bölge ya da araçlarda meydana gelen ya da başka bir yerde olmakla birlikte devletin otorite ve gücünü kullanan bir görevlisi tarafından eylemde bulunulan hâllerde taraf devletin hüküm ve tasarrufunun varlığını kabul etmektedir (Güzelyurtlu ve diğerleri/Kıbrıs ve Türkiye, B. No:36925/07, 29/1/2019, §§ 178,180; Al-Skeini ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 55721/07, 7/7/2011, § 132).

10. Anayasa'nın 148. maddesi ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesi uyarınca işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle hakkında bireysel başvuruda bulunulan kamu gücü faaliyeti Türkiye Cumhuriyeti devletine ait veya onun adına kullanılmış olmalıdır. Bu anlamda ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin kamu gücü kullanan organlarına atfedilebilir şekilde gerçekleşmiş temel hak ve özgürlük ihlalleri bireysel başvuru konusu olabilir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin yabancı devletlerin işlemleri aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceleme yetkisi bulunmamaktadır (Ali Kemal Renklioğlu, B. No: 2012/171, 12/2/2013, §§ 15, 17). Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. Kötü muamele iddialarının savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilebilmesi için iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmesi gerekmektedir. Söz konusu gereklilik sağlanmadığında mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek mümkün değildir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013; Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018).

11. Başvurucu, Pakistan'da CDT görevlileri tarafından kontrol altında tutulduğu 28/9/2017 ile 13/10/2017 tarihleri arasındaki dönemde de fiziksel şiddet gördüğünü ileri sürmüştür. Söz konusu şiddet iddiası, Pakistan'da ülkenin kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilen eylemlere ilişkindir ve bu hâliyle söz konusu eylemlerin Türkiye Cumhuriyeti devletinin kamu gücü kullanan organlarına atfedilebilir bir niteliğinin olmadığı açıktır. Bu nedenle başvurucunun Pakistan'da gözetim altında tutulduğu döneme ilişkin kötü muamele yasağının ihlal edildiğine yönelik iddialarının yer bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Diğer taraftan başvurucu, Pakistan'daki havaalanında uçak içinde Türk yetkililere teslim edilmiş olup bu andan itibaren Türkiye Cumhuriyeti devletinin otorite/gücünü kullanan görevlilerinin kontrolü altında olduğundan ve bu görevlilerin de eylemleri şikâyete konu edildiğinden uçak içinde Türk kamu görevlilerine teslimi takiben yolculuk boyunca ve devamında kötü muamele görüldüğüne ilişkin iddialar yönünden yer bakımından yetki kriteri açısından bir eksiklik söz konusu değildir. Uçakta başvurucunun teslimini takip eden eylemler ile gözaltı süreci için başvuru, diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden incelenmelidir.

13. Somut sürece bakıldığında FETÖ/PDY mensubu olduğu şüphesiyle hakkında arama/yakalama kararı verilen başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti kamu görevlileri tarafından Pakistan'da uçak içinde CDT görevlilerinden teslim alınarak İstanbul'a getirilmiş ve akabinde Ankara'da bir süre gözaltında tutulduktan sonra tutuklanmıştır. Başvurucu, uçakta yolculuk esnasında başlayan kötü muamelenin (darp, yumruk, tokat, tehdit vb.) gözaltında da devam ettiğini belirtmiştir. Buna karşın başvurucunun Türkiye'ye getirildikten hemen sonra gerek İstanbul'da gerekse Ankara'da hakkında düzenlenen genel adli muayene raporlarında darp ve cebir izine rastlanmadığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun maruz kaldığını iddia ettiği fiziksel şiddet eylemi ile hekim muayenesi sonunda yapılan tespitin uyumlu olduğu söylenemeyecektir. Bu bağlamda hakkında düzenlenen tıbbi raporlar uyarınca vücudunda darp ve cebir izine rastlanmayan başvurucu için kötü muamele bağlamında bir müdahalenin varlığından söz edilemez.

14. Ayrıca maruz kaldığı muamelenin doktorlar tarafından bilinmesine karşın raporlara geçirilmediğini belirten başvurucunun, avukatıyla görüştüğünde ve/veya Başsavcılık nezdinde alınan ifadesinde fiziksel/psikolojik şiddete ilişkin herhangi beyanda da bulunmadığı gözlemlenmiştir. Ayrıca tutuklanmasını takiben ceza infaz kurumuna alındığı sırada kötü muamele iddialarını dile getirdiği ve/veya ceza infaz kurumuna kabulde darp ve cebir izi tespiti yapıldığı yönünde bir iddia da ileri sürmeyen başvurucunun kötü muamele iddialarını destekleyen bir delil/emare (bir başkasının beyanı vs.) ortaya koymadığı, sözlü/psikolojik şiddet iddialarını destekleyen bir veriyi de dosya kapsamına sunmadığı görülmüştür. Sonuç itibarıyla başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı kanaatine ulaşılmıştır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Türk yetkililer tarafından teslim alınmasının ardından gerçekleşen eylemlere ilişkin kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Pakistan'ın kamu görevlilerinin eylemlerine bağlı olarak kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın yer bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Başvurucunun Türk yetkililer tarafından teslim alınmasının ardından gerçekleşen eylemlere ilişkin kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.