ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2018/149
Karar Sayısı : 2022/163
Karar Tarihi : 29/12/2022
R.G.Tarih-Sayı : 3/8/2023-32268
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile birlikte 134 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
A. 1. maddesinin birinci fıkrasının;
1. (c) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin,
2. (d) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne [20/4/2021 tarihli ve (73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle eklenen Üçüncü Bölüm nedeniyle Dokuzuncu Bölüm şeklinde teselsül ettirilmiştir.] eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...” bölümünün,
3. (g) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 504. maddesine eklenen (4) numaralı fıkranın birinci cümlesinin,
B. 3. maddesinin birinci fıkrasının;
1. (b) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (3) numaralı Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin,
a. 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “...en az üç yıl...” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
b. 3. maddesine eklenen (7) numaralı fıkranın,
2. (c) bendiyle (3) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. maddesine (5) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (6) numaralı fıkranın,
C. 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (4) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. maddenin,
Anayasa’nın 2., 6., 7., 10., 70., 104., 128. ve 130. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I. İPTALİ İSTENEN CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ KURALLARI
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK) iptali talep edilen kuralların da yer aldığı;
1. 1. maddesinin birinci fıkrasının;
a. (c) bendiyle (1) numaralı CBK’nın başlığıyla birlikte değiştirilen 263. maddesi şöyledir:
“Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü
MADDE 263 – (Değişik: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/1 md.)
(1) Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri şunlardır:
a) Dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin kayıtlarını tutmak, iş ve işlemlerini yürütmek,
b) 26/3/1987 tarihli ve 3335 sayılı Uluslararası Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkında Kanun hükümlerine göre kurulan teşekküllerin kayıtlarını tutmak, iş ve işlemlerini yürütmek,
c) Yardım toplama mevzuatına ilişkin iş ve işlemleri yürütmek,
ç) 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 35 inci maddesi kapsamındaki iş ve işlemler ile vakıflar, sendikalar, siyasi partiler, vakıf ve sendikaların üst kuruluşlarıyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığına mevzuatla verilen görevleri yapmak, bu kuruluşlar ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek,
d) 5253 sayılı Kanun kapsamındaki platformlarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek,
e) Görev alanına giren kuruluşlara rehberlik ve danışma hizmeti sunmak, idari, mali ve teknik destekte bulunmak, bunlarla ortak projeler yürütmek, eğitim ve benzeri konularda işbirliği yapmak,
f) Dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının; 3335 sayılı Kanuna göre kurulan teşekküllerin; yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre verilen her türlü izin ve faaliyetin denetimini yapmak,
g) Türk vatandaşları tarafından yurtdışında kurulan dernek ve benzeri kuruluşların kayıtlarını tutmak, kuruluş ve faaliyetlerini yurtiçinde ve yurtdışında ilgili makamlar aracılığıyla izlemek, değerlendirmek ve bu derneklerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamak,
ğ) Bu fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen kuruluşların yönetici veya üyelerinin yasalara aykırı faaliyetleri hakkında, ilgili kuruluşlarla işbirliği içinde çalışarak gerekli işlemleri yapmak,
h) Sivil toplum kuruluşları, ilgili kurumlar, üniversiteler ve diğer araştırma kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde, görev alanına giren konularda araştırma-geliştirme çalışmalarında bulunmak, orta ve uzun vadeli stratejileri belirlemek,
ı) Bakan tarafından verilen diğer görevleri yapmak.
(2) Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile taşra teşkilatına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”
b. (d) bendiyle (1) numaralı CBK’nın Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne [20/4/2021 tarihli ve (73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle eklenen Üçüncü Bölüm nedeniyle Dokuzuncu Bölüm şeklinde teselsül ettirilmiştir.] eklenen geçici 1. madde şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 1- (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/1 md.)
(1) Mevzuatta Dernekler Dairesi Başkanlığına yapılan atıflar Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne, Dernekler Dairesi Başkanına yapılan atıflar Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürüne yapılmış sayılır.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer ve yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski kadrolarına ait her türlü aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatları, ikramiye ve sözleşme ücretleri ile diğer mali haklarını İçişleri Bakanlığı bütçesinden almaya devam ederler.”
c. (g) bendiyle (1) numaralı CBK’nın fıkra eklenen 504. maddesi şöyledir:
“Bakan Yardımcıları
MADDE 504 - (1) Bakan Yardımcıları, bakanın emrinde ve onun yardımcısı olup bakanlık hizmetlerini bakan adına ve bakanın direktif ve emirleri yönünde, bakanlığın amaç ve politikalarına, kalkınma planlarına ve yıllık programlara, stratejik plan ve performans hedefleri ile hizmet gereklerine, mevzuat hükümlerine uygun olarak düzenler ve yürütür. Bu amaçla bakanlık teftiş kurulu hariç bakanlık kuruluşlarına gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar.
(2) Bakan Yardımcıları yukarıda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur.
(3) Bakan yardımcısı kadroları atama işlemi yapıldığı anda herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ihdas edilerek Genel Kadro ve Usulü Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ilgili bölümlerine eklenmiş sayılır.
(4) (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/1 md.) Bakan Yardımcısı kadrosuna atananların varsa emeklilik veya yaşlılık aylıkları kesilmez. (Ek cümle:RG-28/12/2018-30639-C.K.-24/2 md.) Ayrıca bu kadroya atanmadan önce veya atandıktan sonra emeklilik ya da yaşlılık aylığına hak kazananlara, talep etmeleri halinde mevcut görevleriyle ilişikleri kesilmeden emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanır.”
2. 3. maddesinin birinci fıkrasının;
a. (b) bendiyle (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin “…en az üç yıl…” ibaresinin madde metninden çıkarıldığı (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“(5) (Ek: RG-15/7/2018-30479 - CK-4/800 md.) Rektörler, (…) profesörlük yapanlar arasından atanır.”
b. (b) bendiyle (3) numaralı CBK’nın 3. maddesine eklenen (7) numaralı fıkra şöyledir:
“(7) (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/3 md.) TÜBİTAK Yönetim Kurulu üyeliklerine yapılacak atamalarda ikinci fıkranın (c) bendi hükmü uygulanmaz.”
c. (c) bendiyle (3) numaralı CBK’nın 6. maddesine eklenen (6) numaralı fıkra şöyledir:
“(6) (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/3 md.) 9/6/1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve vilayet teşkilatındaki derece ve sınıfları gösteren tabloya göre ikinci derecede bulunan kadroya mülki idare amirliği hizmetleri sınıfından atanmış olanlar, İçişleri Bakanlığı merkez teşkilatında durumlarına uygun mülkiye başmüfettişliği veya mülkiye müfettişliği kadrosuna atanırlar. Bu kadrolar atama işleminin gerçekleşmesiyle birlikte başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın ihdas edilmiş ve Bakanlığa ait kadro cetvelinin ilgili bölümüne eklenmiş sayılır. Bu şekilde ihdas edilmiş kadrolarda herhangi bir sebeple boşalma olması halinde bu kadrolar başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.”
3. 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. madde şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 1- (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/4 md.) (1) En az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla, Yönetim Kurulunun teşekkül ettiği tarihten itibaren altı ay içerisinde Yönetim Kurulunun teklifi ve Bakan onayı ile halen bulundukları kadro dereceleriyle birlikte Helal Akreditasyon Uzmanı olarak atanabilirler. Bu fıkraya göre atanacakların sayısı onu geçemez.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 6/12/2018 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör İsmail Emrah PERDECİOĞLU tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava konusu CBK kuralları, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Anayasal Çerçevesi ve Yargısal Denetimi
3. Anayasa Mahkemesi CBK’ların anayasal çerçevesini ve yargısal denetimine ilişkin ilkeleri daha önceki kararlarında belirlemiştir. Buna göre CBK’ların yargısal denetiminde öncelikle Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ila dördüncü cümlelerinde belirtilen konu bakımından yetki kurallarına uygunluğunun ele alınması gerekmekte olup bu kapsamda düzenlemenin; yürütme yetkisine ilişkin olması, Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerle ilgili olmaması, Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen ya da kanunda açıkça düzenlenen konulara ilişkin olmaması gerekir. Anılan fıkra yönünden herhangi bir aykırılık tespit edilmemesi durumunda ise bu defa CBK’ların içerik yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmalıdır (AYM, E.2019/78, K.2020/6, 23/01/2020, §§ 3-13; E.2019/31, K.2020/5, 23/01/2020, §§ 3-13; E.2018/119, K.2020/25, 11/06/2020, §§ 3-13; E.2018/155, K.2020/27, 11/06/2020, §§ 3-13).
B. CBK’nın 1. Maddesinin Birinci Fıkrasının (c) Bendiyle (1) Numaralı CBK’nın Başlığı ile Birlikte Değiştirilen 263. Maddesinin İncelenmesi
1. Genel Açıklama
4. İptali istenen kuralın (1) numaralı fıkrasında İçişleri Bakanlığının (Bakanlık) hizmet birimi olarak teşkilatlanmış Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Söz konusu fıkra uyarınca dernekler ve şubeleri, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşları, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilcilikleri, 4/11/2014 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanun’u kapsamındaki platformlar ile 26/3/1987 tarihli ve 3335 sayılı Uluslararası Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkında Kanun kapsamındaki Teşekküller Genel Müdürlüğün görev alanı kapsamında kalmaktadır.
5. Genel Müdürlüğün görev alanı kapsamında kalan bu kurum ve kuruluşların faaliyet alanları ile yasak ve izne tabi faaliyetleri, çalışma usul ve esasları, yükümlülükleri, denetimleri mevzuata aykırılık hâllerinde kendilerine uygulanacak yaptırımlar gibi hususlar 5253 sayılı Kanun’da ve 3335 sayılı Kanun’da düzenlenmektedir.
6. Bu kapsamda 5253 sayılı Kanun’un 36. maddesinde bu Kanun hükümlerinin derneklerin şubeleri, dernek ve vakıfların üst kuruluşları, merkezleri yurt dışında bulunan dernekler, vakıflar ve diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube veya temsilcilikleri ile Türkiye’de faaliyette veya iş birliğinde bulunma izinleri hakkında da ceza hükümleri ile birlikte uygulanacağı belirtilmiş, Kanun’da hüküm bulunmaması hâlinde ise 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür.
7. 3335 sayılı Kanun ise uluslararası nitelikteki teşekküllerin kurulmasına ilişkin olup Kanun’un 1. maddesinde bu tür teşekküllerin hangi hâllerde kurulabileceği, kurulmasında yetkili olan idari merci, tüzel kişilik kazanma usulü, dağılmış sayılma hâlleri, uluslararası birlik, federasyon veya benzeri teşekküllere iştirak edebilmeleri düzenlenmiştir. Kanun’un 2. maddesinde anılan Kanun’a uygun olarak kurulmasına izin verilen teşekküllerin denetimleri, hükmi şahsiyetlerinin sona ermesi ve faaliyetten alıkonulmaları hususunda 6/10/1983 tarihli ve 2908 sayılı mülga Dernekler Kanunu’nun ilgili hükümlerinin, burada hüküm bulunmaması hâlinde genel hükümlerin geçerli olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte 5253 sayılı Kanun’un 34. maddesinde diğer kanunlarda 2908 sayılı Dernekler Kanunu ile onun ek ve değişikliklerine veya belli maddelerine yapılan atıfların 5253 sayılı Kanun’a veya bu Kanun’un aynı konuları düzenleyen madde veya maddelerine yapılmış sayılacağı belirtildiğinden 3335 sayılı Kanun ile 2908 sayılı Kanun’a yapılan söz konusu atfın 5253 sayılı Kanun’a yapıldığı anlaşılmaktadır.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
8. Dava dilekçesinde özetle; Genel Müdürlüğün görev ve yetkilerini düzenleyen kuralın CBK ile düzenlenemeyecek konulara ilişkin olduğu, CBK ile düzenlenmesi yasaklanan alanda bulunan örgütlenme özgürlüğüne sınırlama getirildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 104. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (a) Bendinde Yer Alan “…kayıtlarını tutmak,…” İbaresi
9. Dava konusu kuralda dernek ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin kayıtlarının tutulması Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmektedir.
10. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde CBK ile düzenlenemeyecek konular Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevler olarak belirtilmiştir.
11. Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında anayasal güvenceye bağlanmıştır. Anılan maddenin üçüncü fıkrasında herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu ifade edilmiş; kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Buna göre Anayasa’nın anılan maddesinde düzenlenen ve “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı İkinci Bölümü’nde yer alan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ilişkin olarak CBK ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
12. Dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe verilen dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların kayıtlarının tutulması biçimindeki görev ve yetkinin kullanımının, bu kayıtlara esas teşkil etmek üzere söz konusu kurum ve kuruluşların uhdesinde bulunan kişisel nitelikteki verilerin elde edilmesi, kaydedilmesi, kayıtların organize edilmesi, arşivlenmesi niteliğindeki iş ve işlemlerin yerine getirilmesini de gerektirdiği açıktır.
13. Bu itibarla kural, kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
14. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca anılan fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
b. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının Bentleri Bağlayan Hükmü ile (a) Bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” İbaresi Dışında Kalan Kısmı
i. Kuralların Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
15. Dava konusu kurallarda Genel Müdürlüğün görev ve yetkilerinin belirlenmesi öngörülmekte ve dernekler ile şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin iş ve işlemlerinin yürütülmesi Genel Müdürlüğün görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır.
16. Kuralların kapsamında yer alan kurum ve kuruluşların faaliyet alanları ile yasak ve izne tabi faaliyetleri, çalışma usul ve esasları, yükümlülükleri, denetimleri ile mevzuata aykırılık hâllerinde kendilerine uygulanacak yaptırımlar gibi hususlar 5253 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir. Bu çerçevede anılan Kanun hükümlerinin ve ilgili mevzuatın uygulanmasına yönelik iş ve işlemleri yürütmekle görevli ve yetkili idarenin belirlenmesine ilişkin düzenleme öngören kuralların Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ilk cümlesinde belirtilen yürütme yetkisine ilişkin konularda çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
17. Dava konusu kurallarda öngörülen düzenleme, dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin 5253 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi öngörülen iş ve işlemlerini yürütmekle görevli ve yetkili hizmet biriminin belirlenmesinden ibaret olup bu itibarla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesindeki hak ve ödevlere ilişkin bir düzenleme içermemektedir (benzer yöndeki karar için bkz. AYM, E.2019/87, K.2022/158, 13/12/2022, §§ 98-102).
18. Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Ancak Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.” denilmek suretiyle bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrası uyarınca CBK ile düzenlenebileceği özel olarak belirtilen konular kapsamında kalmaktadır (AYM, E.2020/8, K.2021/25, 31/3/2021, § 21).
19. Bu bağlamda Anayasa’nın CBK’lar tarafından düzenleneceğini özel olarak öngördüğü bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulmasının düzenlenmesi kapsamında, bu konularla sınırlı olmak üzere Anayasa’nın 123. maddesinin anılan hükmünde belirtilen hususlarda düzenleme yapılabilir (AYM, E.2019/31, K.2020/5, 23/1/2020, § 31).
20. Bu çerçevede Bakanlığın hizmet birimi olan Genel Müdürlüğün görev ve yetkilerini düzenleyen kuralların Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında öngörülen bakanlıkların görevleri ve yetkilerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralların Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
21. Kurallarla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralların kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
22. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralların İçerik Yönünden İncelenmesi
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
24. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
25. Hukuk devletinin temel unsurlarından biri belirlilik ilkesidir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarına göre anılan ilke, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olmasını gerektirmektedir.
26. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirlilik ilkesinin yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade ettiği, yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi niteliklere ilişkin gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirliliğin sağlanabileceği, asıl olanın muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığı olduğu vurgulanmıştır (AYM, E.2019/94, K.2022/32, 24/3/2022, § 139). Anılan ilkenin yürütmenin asli düzenleyici işlemi niteliğinde olan CBK’lar bakımından da geçerli olduğunda şüphe bulunmamaktadır (AYM, E.2019/96, K.2022/17, 24/2/2022, § 47; E.2018/133, K.2021/79, § 52).
27. Dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin 5253 sayılı Kanun kapsamında uygulamaya yönelik iş ve işlemleri yürütme konusunda Genel Müdürlüğü yetkili idare olarak belirleyen kuralın belirsiz olduğu söylenemez.
28. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
c. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinde Yer Alan “…kayıtlarını tutmak,…” İbaresi
29. Dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe, 3335 sayılı Kanun’a göre kurulan teşekküllerin kayıtlarının tutulması görev ve yetkisi verilmektedir.
30. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural için de geçerlidir.
31. Bu itibarla kural, kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca anılan fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
ç. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” İbaresi Dışında Kalan Kısmı
i. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
33. Dava konusu kuralda 3335 sayılı Kanun’a göre kurulan teşekküllerin iş ve işlemlerinin yürütülmesi Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmektedir.
34. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak belirtilen hususlar mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
35. Bu itibarla 3335 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan teşekküllerin anılan Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde tabi oldukları iş ve işlemleri yürütmekle görevli ve yetkili idarenin belirlenmesine ilişkin düzenleme öngören kuralın yürütme yetkisine ilişkin olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı, ayrıca münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da olmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
36. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
38. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
39. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan kısmının içerik yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural için de geçerlidir.
40. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
d. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendi
i. Anlam ve Kapsam
41. Dava konusu kural ile görev ve yetkisine ilişkin düzenleme yapılan Genel Müdürlüğün, 5253 sayılı Kanun kapsamında kalan kuruluşlar ve 3335 sayılı Kanun kapsamındaki teşekküllere ilişkin konular ile ilgili sorumlulukları bulunmaktadır.
42. 5253 sayılı Kanun’un 10. ve 21. maddelerinde Kanun kapsamındaki kuruluşların yardım alabilmesine ve edebilmesine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. 3335 sayılı Kanun’da ise bu kanun kapsamındaki teşekküllerin yardım işlemlerine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte Kanun’un 2. maddesi uyarınca söz konusu teşekküller, yardım işlemleri yönünden 5253 sayılı Kanun’daki düzenlemelere tabidir.
43. Öte yandan gerek 5253 sayılı Kanun kapsamında kalan kuruluşlar gerekse 3335 sayılı Kanun kapsamındaki teşekküller 23/6/1983 tarihli ve 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’na da tabidir. Zira anılan Kanun’un 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı; yardım toplamaya yetkili kişi ve kuruluşları ve bunların hangi amaçla yardım toplayabileceklerini belirlemek, yardımın toplanmasına, kullanılmasına ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmektedir. Bu Kanun’da ayrıca Kanun’da yer alan birtakım düzenlemeler ile Kanun’un uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi yönünden İçişleri Bakanlığına tanınmış yetkiler bulunmaktadır.
44. Bu çerçevede dava konusu kuralda geçen “Yardım toplama mevzuatı[…]” ibaresinin, Genel Müdürlük tarafından iş ve işlemleri yürütülecek kuruluşları ilgilendiren yardım toplama mevzuatı ile sınırlı olarak anlam ifade ettiği anlaşılmaktadır.
ii. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
45. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak belirtilen hususlar mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
46. Bu itibarla Genel Müdürlüğe, kapsamında kalan kurum ve kuruluşlar yönünden yardım toplama mevzuatına ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesi görev ve yetkisini veren kuralın yürütme yetkisine ilişkin olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı, ayrıca münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da olmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
47. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
iii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
49. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
50. Bakanlığın hizmet birimlerinden olan Genel Müdürlüğe ilgili yardım mevzuatı uyarınca görülecek iş ve işlemlerin yürütülmesi görev ve yetkisi tanıyan kuralda, belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmamaktadır.
51. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
e. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (ç) Bendi
i. Anlam ve Kapsam
52. Dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 35. maddesi kapsamındaki iş ve işlemlerin yürütülmesi ile vakıflar, sendikalar, siyasi partiler, vakıf ve sendikaların üst kuruluşlarıyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığına mevzuatla verilen görevlerin yapılması, bu kuruluşlar ile ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesi görev ve yetkisi verilmektedir.
53. 5253 sayılı Kanun’un 35. maddesinde Kanun’un mesleki kuruluşlara uygulanacak hükümleri düzenlenmiş, bu kapsamda Kanun’un 19., 20., 23., 26., 28., 29., 30. ve 31. maddelerinin özel kanunlarında hüküm bulunmamak kaydıyla kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile işçi ve işveren sendikaları ve üst kuruluşları için de ceza hükümleriyle birlikte uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
54. Anılan Kanun’un 19. maddesinde derneklerin beyanname verme yükümlülüğü ve denetimi; 20. maddesinde kolluk kuvvetlerinin dernek ve eklentilerine girme, bu yerlerde arama yapma ve bu yerlerdeki eşyalara el koymaya ilişkin yetkilerinin usul ve esasları; 23. maddesinde dernek genel kurul toplantısı ve organlarına seçilenler ile üyelerin idareye bildirilmesi; 26. maddesinde derneklerin izinle kurabileceği tesisler; 28. maddesinde dernek adlarının tabi olacağı esaslar; 29. maddesinde bazı ad ve işaretlerin kullanılması yasağı; 30. maddesinde kurulması yasak olan dernekler ile yasak faaliyetler; 31. maddesinde de defterler ve kayıtlar ile yazışma dili hususlarında düzenlemeler bulunmaktadır.
55. Söz konusu maddelerde Hazine ve Maliye Bakanlığı, valilik ve kaymakamlıklar ile yargı mercilerinin yanı sıra İçişleri Bakanlığına verilmiş görev ve yetkiler de bulunmaktadır. Bu bağlamda kuralla Genel Müdürlük, özel kanunlarında hüküm bulunmamak kaydıyla kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile işçi ve işveren sendikaları ve üst kuruluşları bakımından 5253 sayılı Kanun’un belirtilen maddelerinde hüküm altına alınan, İçişleri Bakanlığının görev alanındaki hususlarla ilgili iş ve işlemleri yürütmekle görevli ve yetkili birim olarak belirlenmektedir.
56. Diğer yandan Kanun’un 33. maddesinde bu Kanun’da yazılı olan idari yaptırımlara karar vermeye mahallî mülki amirin yetkili olduğu belirtilmiştir.
ii. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
57. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ve üçüncü cümleleri bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak belirtilen hususlar mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
58. Bu itibarla 5253 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamındaki iş ve işlemlerin yürütülmesi ile vakıflar, sendikalar, siyasi partiler, vakıf ve sendikaların üst kuruluşlarıyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığına mevzuatla verilen görevlerin yapılması, bu kuruluşlar ile ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesi ile görevli ve yetkili birimin belirlenmesine ilişkin düzenleme öngören kuralın yürütme yetkisine ilişkin olduğu ayrıca münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da olmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
59. Diğer yandan 5253 sayılı Kanun’un kuralın atıfta bulunduğu 35. maddesi uyarınca İçişleri Bakanlığının sahip olduğu -bir bölümü Anayasa’nın CBK ile düzenlenmesi yasaklanan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle siyasi haklar ve ödevlerle de ilgisi bulunan- görev ve yetkilerin ve bunların kullanılmasına dair esasların söz konusu Kanun’da düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dava konusu kural ise anılan Kanun hükümleri çerçevesinde Bakanlık tarafından sahip olunan bu görev ve yetkiler kapsamında gerçekleştirilmesi gerekli iş ve işlemleri yürütmeye yetkili ilgili hizmet birimini belirlemekten ibaret olup bu itibarla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesindeki hak ve ödevlere ilişkin bir düzenleme içermemektedir.
60. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
61. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
iii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
62. 6216 Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
63. Dava konusu kuralda belirtilen 5253 sayılı Kanun’un 35. maddesinin atıfta bulunduğu Kanun hükümlerinde, Genel Müdürlüğe tanınan görev ve yetki kapsamında gerçekleştirilmesi öngörülen iş ve işlemlerin konusuna ve mahiyetine yönelik bir çerçevenin ortaya konulduğu görüldüğünden kuralın hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini zedeleyen bir yönü bulunmamaktadır.
64. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
f. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (d) Bendi
i. Anlam ve Kapsam
65. 5253 sayılı Kanun’un 2. maddesinde platform, derneklerin kendi aralarında veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere girişim, hareket ve benzeri adlarla oluşturdukları tüzel kişiliği bulunmayan geçici nitelikteki birliktelikler olarak tanımlanmıştır.
66. 5253 sayılı Kanun’un 25. maddesinin birinci fıkrasında derneklerin, amaçları ile ilgisi bulunan ve kanunlarla yasaklanmayan alanlarda, kendi aralarında veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere ve yetkili organlarının kararı ile plâtformlar oluşturabilecekleri belirtilmiş; ikinci fıkrasında da platformların, kanunların dernekler için yasakladığı amaç ve faaliyet konuları doğrultusunda kurulamayacakları ve faaliyet gösteremeyecekleri, bu yasağa aykırı hareket edenler hakkında, bu Kanun ve ilgili kanunların cezaî hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Diğer yandan daha önce de belirtildiği üzere Kanun’un 33. maddesinde bu Kanun’da yazılı olan idari yaptırımlara karar vermeye mahallî mülki amirin yetkili olduğu belirtilmiştir.
67. Dava konusu kuralla 5253 sayılı Kanun kapsamındaki platformlarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmektedir. Bu itibarla kural uyarınca platformların kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin olarak Kanun’un 25. maddesi kapsamında gerçekleştirilmesi öngörülen iş ve işlemlerin yürütülmesi görev ve yetkisi Genel Müdürlüğe ait bulunmaktadır.
ii. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
68. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ve üçüncü cümleleri bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak belirtilen hususlar mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
69. Bu itibarla 5253 sayılı Kanun kapsamındaki platformlarla ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesi ile görevli ve yetkili bakanlık biriminin belirlenmesine ilişkin düzenleme öngören kuralın yürütme yetkisine ilişkin olduğu ayrıca münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da olmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
70. Diğer yandan 5253 sayılı Kanun’un 25. maddesi ve bununla ilgili hükümleri kapsamında kanunların dernekler için yasakladığı amaç ve faaliyet konuları doğrultusunda kurulan veya faaliyet gösteren platformlara uygulanacak cezalarla ilgili düzenlemelere yer verildiği dolayısıyla Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer alan suç ve cezalara ilişkin esaslarla ilgili hususların esasen Kanun’da düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dava konusu kural ise anılan Kanun hükümleri çerçevesinde Bakanlık tarafından sahip olunan görev ve yetkiler kapsamında gerçekleştirilmesi gerekli iş ve işlemleri yürütmeye yetkili ilgili hizmet birimini belirlemekten ibaret olup bu itibarla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesindeki hak ve ödevlere ilişkin bir düzenleme içermemektedir.
71. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
72. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
iii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
73. 6216 Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
74. Dava konusu kuralda belirtilen 5253 sayılı Kanun’da, Genel Müdürlüğe tanınan görev ve yetki kapsamında platformlarla ilgili olarak gerçekleştirilmesi öngörülen iş ve işlemlerin konusuna ve mahiyetine yönelik bir çerçevenin ortaya konulduğu görüldüğünden kuralın hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini zedeleyen bir yönü bulunmamaktadır.
75. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
g. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (e) ve (h) Bentleri
i. Kuralların Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
76. Dava konusu kurallarla görev alanına giren kuruluşlara rehberlik ve danışma hizmeti sunmak, idari, mali ve teknik destekte bulunmak, bunlarla ortak projeler yürütmek, eğitim ve benzeri konularda işbirliği yapmak; sivil toplum kuruluşları, ilgili kurumlar, üniversiteler ve diğer araştırma kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde görev alanına giren konularda araştırma-geliştirme çalışmalarında bulunmak, orta ve uzun vadeli stratejileri belirlemek Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmiştir.
77. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak belirtilen hususlar mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar için de geçerlidir.
78. Bu itibarla kuralların yürütme yetkisine ilişkin olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı, ayrıca münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da olmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
79. Kurallarla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralların kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
80. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralların İçerik Yönünden İncelenmesi
81. Dava konusu kurallarla Genel Müdürlüğe tanınan, görev alanına giren kuruluşlara rehberlik ve danışma hizmeti sunmak, idari, mali ve teknik destekte bulunmak, bunlarla ortak projeler yürütmek, eğitim ve benzeri konularda işbirliği yapmak; sivil toplum kuruluşları, ilgili kurumlar, üniversiteler ve diğer araştırma kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde görev alanına giren konularda araştırma-geliştirme çalışmalarında bulunmak, orta ve uzun vadeli stratejileri belirlemek biçimindeki görev ve yetkinin kapsamının ve niteliğinin herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir şekilde düzenlendiği görülmektedir. Bu itibarla kuralların belirsizlik içerdiği söylenemez.
82. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
ğ. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (f) Bendi
83. 5253 sayılı Kanun’un “Uluslararası faaliyet” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasında derneklerin, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere uluslararası faaliyette veya iş birliğinde bulunabilecekleri, yurt dışında temsilcilik veya şube açabilecekleri, yurt dışında dernek veya üst kuruluş kurabileceklerini veya yurt dışında kurulmuş dernek veya kuruluşlara katılabilecekleri belirtilmiş, ikinci fıkrasında yabancı derneklerin Türkiye’de faaliyette veya iş birliğinde bulunabilmeleri, temsilcilik veya şube açabilmeleri, dernek veya üst kuruluş kurabilmeleri veya kurulmuş dernek veya üst kuruluşlara katılabilmelerinin Dışişleri Bakanlığının görüşü alınmak kaydıyla İçişleri Bakanlığının iznine tabi kılınmıştır.
84. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının dava konusu (f) bendinde dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının; 3335 sayılı Kanun’a göre kurulan teşekküllerin; yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre verilen her türlü izin ve faaliyetin denetimini yapmak Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmiştir.
85. Kural, Genel Müdürlüğü hem anılan kurum ve kuruluşların denetiminin yapılması hem de 5253 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre verilen her türlü izin ve faaliyetin denetiminin yapılması hususlarında görevli ve yetkili kılmaktadır.
86. Anayasa'nın 33. maddesinde “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir. / Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz./Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.(…)/ Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.” denilmektedir.
87. Anayasa'nın 33. maddesi temel olarak dernek hakkının ve genel olarak örgütlenme özgürlüğünün kullanılması sırasında kamu makamlarının keyfî müdahalelerine karşı korunmasını amaçlamaktadır (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, § 75). Dernekler, sendikalar, vakıflar, siyasi partiler, teşekküller daha genel bir ifade ile sivil toplum kuruluşları Anayasa’da güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğü ile sendika kurma hakkının ve siyasi faaliyette bulunma hakkının süjeleri arasındadır (bu yönde bkz. Ahmet Parmaksız [GK]; Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017; (Büyük Birlik Partisi ve Saadet Partisi [GK], B. No: 2014/8843, 10/12/2015).
88. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca Anayasa’nın 33. maddesinde düzenlenen ve “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı İkinci Bölümü’nde yer alan dernek kurma özgürlüğüne ilişkin olarak CBK ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
89. Dava konusu kural dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, 3335 sayılı Kanuna göre kurulan teşekküllerin, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube ve temsilciliklerinin, yabancı derneklerin her türlü izin ve faaliyetinin denetiminin yapılmasını Genel Müdürlüğe görev ve yetki olarak tanımak suretiyle Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer alan dernek kurma özgürlüğüne ilişkin bir düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
90. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
h. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (g) Bendi
91. Dava konusu kuralla Türk vatandaşları tarafından yurt dışında kurulan dernek ve benzeri kuruluşların kayıtlarını tutmak, kuruluş ve faaliyetlerini yurt içinde ve yurt dışında ilgili makamlar aracılığıyla izlemek, değerlendirmek ve bu derneklerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamak Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmektedir.
92. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin ve söz konusu fıkranın (f) bendinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümlerinde belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
93. Dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe verilen Türk vatandaşları tarafından yurt dışında kurulan dernek ve benzeri kuruluşların kayıtlarını tutmak biçimindeki görev ve yetkinin Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunması hakkı; söz konusu kuruluşları ve faaliyetlerini yurt içinde ve yurt dışında ilgili makamlar aracılığıyla izlemek, değerlendirmek ve bu derneklerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamak şeklindeki görev ve yetkinin ise Anayasa’nın 33. maddesinde düzenlenen dernek kurma özgürlüğüyle ilgili olduğu görüldüğünden kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
94. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
ı. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (ğ) Bendi
95. CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının dava konusu (ğ) bendinde Genel Müdürlüğe aynı fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen kuruluşların yönetici veya üyelerinin yasalara aykırı faaliyetleri hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak gerekli işlemleri yapma görev ve yetkisi verilmiştir.
96. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesinde “Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.” denilmiştir. Buna göre CBK’ların anılan Anayasa hükmü yönünden yapılacak denetiminde öncelikle karşılaştırmaya esas olabilecek, daha önce kabul edilmiş bir kanun hükmünün bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekir. Sonrasında ise -böyle bir kanun hükmü varsa- incelenen CBK kuralının kanunun açıkça düzenlediği konuya ilişkin olup olmadığı belirlenmelidir. Bu değerlendirme yapılırken önce ilgili kanunun CBK ile düzenlenen alanda hüküm ifade edip etmediğinin belirlenmesi, ardından da kanundaki düzenlemenin açık olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.
97. 5253 sayılı Kanun’un 32. maddesinde anılan Kanun hükümlerine aykırı davrananlar hakkında uygulanacak cezalar düzenlenmiş, “Cezaların uygulanması” kenar başlıklı 33. maddesinin üçüncü fıkrasında Kanun’da yazılı olan idari yaptırımlara karar verme yetkisinin mahallî mülki amirde olduğu hüküm altına alınmıştır. 3335 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca 5253 sayılı Kanun’un anılan hükümleri 3335 sayılı Kanun kapsamında kurulan teşekküller bakımından da geçerlidir.
98. Dava konusu kuralın atıf yaptığı (a) bendiyle dernekler ve şubeleri, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşları, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilcilikleri; (b) bendiyle de 3335 sayılı Kanun uyarınca kurulan teşekküller kuralın kapsamına alınmıştır. Kurala göre Genel Müdürlük bu kuruluşların yönetici veya üyelerinin yasalara aykırı faaliyetleri hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak gerekli işlemleri yapabilecektir.
99. Kuralın konusunu teşkil eden dernekler ve şubeleri, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşları, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ve temsilcilikleri ile 3335 sayılı Kanun kapsamındaki teşekküllerin 5253 sayılı Kanun’a aykırı faaliyetlerinin söz konusu olması durumunda 5253 sayılı Kanun’un 33. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca mahallî mülki amir idari yaptırım uygulayabilecektir.
100. Dolayısıyla dava konusu CBK kuralı olmasaydı anılan kuruluşların yönetici veya üyelerinin 5253 sayılı Kanun’a aykırı faaliyetleri hakkında 5253 sayılı Kanun’un 33. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanabileceği anlaşılmaktadır. Bu itibarla kanunun açıkça düzenlediği bir konuda düzenleme yapan CBK kuralının Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine aykırı düzenleme getirdiği sonucuna varılmıştır.
101. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
i. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (ı) Bendi
i. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
102. Dava konusu kuralla Genel Müdürlük bakan tarafından verilen diğer görevleri yapmakla yükümlü kılınmaktadır.
103. Bakanlığın hizmet biriminin görevlerinin belirlenmesiyle ilgili düzenleme getiren kuralın yürütme yetkisine ilişkin konulardan olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı ve Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönünün de bulunmadığı açıktır.
104. Diğer yandan kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
105. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
106. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 106. maddesi yönünden incelenmiştir.
107. Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında bakanlıkların görev ve yetkilerinin belirlenmesi yetkisi CBK’ya tanınmış olup CBK’ya tanınan bu asli yetkinin başka bir idari işleme bırakılması mümkün değildir. Bununla birlikte yürütme organının CBK çıkarmaya yetkili olduğu konuya ilişkin her türlü ayrıntıyı CBK ile düzenlemesi ve bu düzenlemelerin gereğini bizzat yerine getirmesi gerekli olmayıp CBK ile konuya ilişkin temel kuralları belirledikten ve genel çerçeveyi çizdikten sonra bu çerçevenin içinde kalan hususları belirleme yetkisini ilgili idareye bırakması mümkündür (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2019/105, K.2020/30, 12/6/2020, § 36; E.2018/124, K.2020/56, 15/10/2020, § 25).
108. Kuralda bakan tarafından verilen diğer görevleri yapmak Genel Müdürlüğün görevi olarak düzenlenmekte, bu itibarla Genel Müdürlüğe verilecek görevleri belirleme konusunda bakan yetkili kılınmış olmaktadır.
109. Bakan tarafından Genel Müdürlüğe verilecek görevlerin Genel Müdürlüğün yürütmekle yükümlü olduğu hizmet alanına ilişkin olacağı açıktır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2011/141, K.2013/10, 10/1/2013). Diğer yandan CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ila (h) bentlerinde düzenlenen görev ve yetkilerinin kapsam ve niteliğine bakıldığında Genel Müdürlüğün hizmet alanının çerçevesinin belirlenmiş olduğu, bu bağlamda söz konusu Genel Müdürlüğün sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili alanlardaki kamu hizmetlerini yürütmek üzere oluşturulmuş bir birim olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bakan tarafından Genel Müdürlüğe verilecek görevlerin belirlenmesine ilişkin temel ilkeler konulmak ve bir çerçeve çizilmek suretiyle idareye sınırları belirli bir alanda düzenleme yetkisi tanındığı görüldüğünden kural, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na tanıdığı doğrudan ve ilk elden düzenleme yetkisinin idareye bırakılması sonucunu doğurmamaktadır. Bu itibarla kuralın Anayasa’nın 106. maddesini ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır.
110. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasanın 106. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
j. Maddenin (2) Numaralı Fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile…” Bölümü
111. Kural (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinde belirtilen dernek ve kuruluşlarla bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli ile düzenleme ve kayıt esaslarının Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle düzenlenmesini öngörmektedir.
112. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
113. Bu itibarla kural, kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
114. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
k. Maddenin (2) Numaralı Fıkrasının Kalan Kısmı
i. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
115. Kural Genel Müdürlüğün taşra teşkilatına ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenmesini öngörmektedir.
116. Bakanlığın görev ve yetkilerinin belirlenmesiyle ilgili düzenleme getiren kuralın yürütme yetkisine ilişkin konulardan olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı ve Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönünün de bulunmadığı açıktır.
117. Ayrıca kuralda düzenlenen konuya yönelik olarak yürürlükte olan herhangi bir kanuni düzenleme saptanmamıştır.
118. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
119. 6216 Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 106. maddesi yönünden incelenmiştir.
120. Kural, Genel Müdürlüğün taşra teşkilatına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla yönetmelik çıkarılmasını öngörmek suretiyle bu alanın düzenlenmesi hususundaki yetkiyi Bakanlığa bırakmıştır.
121. (1) numaralı CBK’nın 271. maddesinde İçişleri Bakanlığının taşra teşkilatının kuruluş usul ve esaslarıyla ilgili düzenlemelere yer verilmiş olup bu kapsamda anılan maddede Bakanlığın taşra teşkilatında hudut mülki idare amiri istihdam edebileceği, nüfus ve vatandaşlık hizmetlerini yürütmek üzere illerde il nüfus ve vatandaşlık müdürlükleri, ilçelerde ilçe nüfus müdürlükleri kurabileceği, ihtiyaç durumuna göre nüfus müdürü ve memurlarını lüzum görülen yerlerde görevlendirebileceği belirtilmiştir. Söz konusu maddede ayrıca güvenlik politikaları ve sosyoekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi ve Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezinin görevlerinin yerine getirilmesi amacıyla illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulduğu, ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabileceği, valiliğin kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman, sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkili olduğu, tüm acil çağrıları karşılamak, sevk ve koordinasyonu sağlamak üzere büyükşehir belediyesi bulunan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı bünyesinde, diğer illerde ise valilikler bünyesinde 112 Acil Çağrı merkezleri kurulacağı, acil çağrı hizmeti veren kurumların çağrı hizmetini yürütmekle görevli personelin buralarda görevlendirileceği hususları hüküm altına alınmıştır.
122. Dolayısıyla Bakanlığın taşra teşkilatına ilişkin usul ve esaslarla ilgili olarak (1) numaralı CBK’nın 271. maddesinde temel ilkeler konulmak ve bir çerçeve çizilmek suretiyle idareye sınırları belirli bir alanda düzenleme yetkisi tanındığı görüldüğünden kural, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na tanıdığı doğrudan ve ilk elden düzenleme yetkisinin idareye bırakılması sonucunu doğurmamaktadır. Bu itibarla kuralın Anayasa’nın 106. maddesini ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır.
123. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 106. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
C. CBK’nın 1. Maddesinin Birinci Fıkrasının (d) Bendiyle (1) Numaralı CBK’nın Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne [20/4/2021 tarihli ve (73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle eklenen üçüncü bölüm nedeniyle dokuzuncu bölüm şeklinde teselsül ettirilmiştir.] Eklenen Geçici 1. Maddenin (2) Numaralı Fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...” Bölümünün İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
124. İçişleri Bakanlığının teşkilat ve görevlerini düzenleyen 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a (703 sayılı KHK ile Kanun’un adı “İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım Ve Hizmetlerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” şeklinde değiştirilmiştir) 31/7/2003 tarihli ve 4970 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile eklenen 13/A maddesinde Dernekler Dairesi Başkanlığı İçişleri Bakanlığının ana hizmet birimlerinden biri olarak düzenlenmiş; 4970 sayılı Kanun’un ek 3. maddesi ile de anılan Daire Başkanlığının ihtiyacını karşılamak üzere 81 adet İl Dernekler Müdürü kadrosu ihdas edilmiştir.
125. 703 sayılı KHK’nın 18. maddesiyle 3152 sayılı Kanun’un İçişleri Bakanlığının kuruluş, görev ve yetkileri ile teşkilatına ilişkin hükümleri ve bu kapsamda Dernekler Dairesi Başkanlığının düzenlendiği 13/A maddesi de yürürlükten kaldırılmış, dolayısıyla Dernekler Dairesi Başkanlığı kapatılmıştır.
126. 3152 sayılı Kanun’un belirtilen hükümlerinin ilga edilmesinden sonra İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısı (1) numaralı CBK’nın Dokuzuncu Bölümü’nde yeniden düzenlenmiş olup bu kapsamda anılan CBK’nın 256. maddesinde Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü Bakanlığın hizmet birimlerinden biri olarak gösterilmiş; anılan Bölüm’de yer alan geçici 1. maddenin (1) numaralı fıkrasında mevzuatta Dernekler Dairesi Başkanlığına yapılan atıfların Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne, Dernekler Dairesi Başkanına yapılan atıfların Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürüne yapılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
127. Diğer yandan (17) numaralı CBK’nın 5. maddesiyle İçişleri Bakanlığının taşra teşkilatına ait; ekli (4) Sayılı Liste’de yer alan 81 adet İl Dernekler Müdürü kadrosu iptal edilmiş, ekli (2) Sayılı Liste’de yer alan 81 adet İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürü kadrosu da ihdas edilmiştir.
128. Bu itibarla İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısında gerçekleştirilen değişiklik kapsamında Dernekler Dairesi Başkanlığına bağlı İl Dernekler Müdürü kadroları yerine Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne bağlı İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürü kadrolarının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
129. (1) numaralı CBK’nın geçici 1. maddesinin dava konusu kuralın da yer aldığı (2) numaralı fıkrasında ise bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevlerinin sona ermesi öngörülmüştür.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
130. Dava dilekçesinde özetle; kamu görevlisinin görevine son verilmesiyle ilgili düzenlemenin münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir alana ilişkin olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
131. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
132. Kural, bu maddenin yürürlüğe girdiği 13/9/2018 tarihi itibarıyla İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevlerinin sona ermesini öngörmektedir.
133. Anayasa Mahkemesi bakanlıkların kadrolarının ihdası ve iptaline ilişkin düzenlemelerin CBK’larla yapılmasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygun olup olmadığı hususunu daha önceki bazı kararlarında değerlendirmiştir. Bu kapsamda bakanlıkların kadrolarının ihdası ve iptaliyle ilgili düzenlemelerin idarenin teşkilat yapısı ile ilgili olup yürütme yetkisine ilişkin konulardan olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı ve Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasının “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir” şeklindeki hükmüyle bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönünün de bulunmadığı ifade edilmiştir (AYM, E.2020/8, K.2021/25, 31/3/2021, §§ 17-23; E.2021/50, K.2021/89, 16/12/2021, §§ 18-24; E.2021/91, K.2021/106, 30/12/2021, §§ 19-26).
134. Kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat yapısı içinde yer alan kadro unvanlarındaki değişikliklere bağlı olarak söz konusu kadrolarla ilgili olarak gerçekleştirilen atama veya göreve son verme işlemleri de idarenin teşkilat yapısıyla ilgili düzenlemelerin bir sonucudur. Bu itibarla, kadro ihdası ve iptaline ilişkin düzenlemelerin CBK’larla yapılmasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluğuna ilişkin olarak yukarıda yer verilen değerlendirmeler bu tür düzenlemeler bakımından da aynen geçerlidir.
135. İçişleri Bakanlığının ana hizmet birimlerinden olan Dernekler Dairesi Başkanlığının kapatılmasına ve bu Daire Başkanlığına ait İl Dernekler Müdürü kadrolarının iptal edilmesine bağlı olarak o kadrolardaki görevi yürüten kişilerin görevlerinin son ermesini öngören, dolayısıyla İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısıyla ilgili bir düzenleme getiren dava konusu kural yönünden, belirtilen kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
136. Bu itibarla kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir düzenleme içermemektedir.
137. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
138. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamışlardır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
139. 6216 Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
140. Kuralın hem kişiler hem de idare yönünden açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir bir şekilde düzenlendiği, bu itibarla belirli ve öngörülebilir olduğu anlaşılmaktadır.
141. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Ç. CBK’nın 1. Maddesinin Birinci Fıkrasının (g) Bendiyle (1) Numaralı CBK’nın 504. Maddesine Eklenen (4) Numaralı Fıkranın Birinci Cümlesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
142. Dava dilekçesinde özetle; kuralın münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuya ilişkin olduğu, bakan yardımcılığı kadrosuna atananlar ile diğer kamu görevlerine atananlar arasında meşru temeli olmayan eşitsizliğe sebebiyet verdiği belirtilerek Anayasa’nın 10., 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
143. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
144. Dava konusu kural, bakan yardımcısı kadrolarına atananların varsa emeklilik veya yaşlılık aylıklarının kesilmeyeceğini hüküm altına almaktadır.
145. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
146. Anayasa Mahkemesinin norm denetimi ve bireysel başvuruya ilişkin kararlarında da kişilere ödenmesi öngörülen ücret, maaş, yaşlılık aylığı, emeklilik ikramiyesi ve kıdem tazminatı gibi ödemeler mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmektedir (norm denetimine konu karar için bkz. AYM, E.2019/50, K. 2019/96, 25/12/2019, § 13; bireysel başvuruya konu kararlar için bkz. Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 32; Naci Altınbulduk, B. No: 2017/38608, 11/12/2019, § 19; Muzaffer Peker, B. No: 2016/7192, 7/11/2019, § 30).
147. Buna göre bakan yardımcısı kadrolarına atananların emeklilik veya yaşlılık aylıklarıyla ilgili bir düzenleme getiren kural, Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer alan mülkiyet hakkına ilişkin düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alanda kalmaktadır.
148. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
D. CBK’nın 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) Bendiyle (3) Numaralı CBK’nın 3. Maddesinin (5) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “...en az üç yıl...” İbaresinin Madde Metninden Çıkarılmasının İncelenmesi
1. Genel Açıklama
149. Yükseköğretim kurumları Anayasa’nın 130. maddesinde düzenlenmiş olup bu kapsamda anılan maddenin birinci ve ikinci fıkralarında çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversitelerin devlet tarafından kanunla kurulacağı; kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabileceği hükme bağlanmıştır.
150. Üniversite 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumu olarak tanımlanmıştır.
151. 2547 sayılı Kanun’da rektör, senato ve üniversite yönetim kurulu ile birlikte üniversitenin üç organından biri olarak düzenlenmiştir.
152. Anılan Kanun’un 13. maddesinde üniversite tüzel kişiliğini rektörün temsil edeceği belirtilmiş, ayrıca rektörün görev, yetki ve sorumlulukları da aynı maddede düzenlenmiştir.
153. Kanun’un 13. maddesine göre rektörün üniversite kurullarına başkanlık etmek, yükseköğretim üst kuruluşlarının kararlarını uygulamak, üniversite kurullarının önerilerini inceleyerek karara bağlamak ve üniversiteye bağlı kuruluşlar arasında düzenli çalışmayı sağlamak, üniversitenin yatırım programlarını, bütçesini ve kadro ihtiyaçlarını, bağlı birimlerinin ve üniversite yönetim kurulu ile senatonun görüş ve önerilerini aldıktan sonra hazırlamak ve Yükseköğretim Kuruluna sunmak, gerekli gördüğü hallerde üniversiteyi oluşturan kuruluş ve birimlerde görevli öğretim elemanlarının ve diğer personelin görev yerlerini değiştirmek veya bunlara yeni görevler vermek, üniversitenin birimleri ve her düzeydeki personeli üzerinde genel gözetim ve denetim görevini yapmak gibi görev ve yetkileri bulunmaktadır.
154. Diğer yandan Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasında üst kademe kamu yöneticilerini atamak ve onların görevlerine son vermek Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri arasında düzenlenmiş; 130. maddesinin altıncı fıkrasında da rektörlerin kanunun belirlediği usul ve esaslara göre Cumhurbaşkanı’nca seçilmesi ve atanması öngörülmüştür.
155. Bir yükseköğretim kurumu olarak üniversitelerin Anayasa’da düzenlenen nitelikleri ve bu bağlamda idare teşkilatı içindeki konumu ile rektörün bu yükseköğretim kurumundaki hukuki statüsü, görev ve yetkileri ile atamasının Cumhurbaşkanı tarafından yapılmasını öngören anayasal hüküm birlikte değerlendirildiğinde rektörün üst kademe kamu yöneticisi olduğu anlaşılmaktadır.
2. Anlam ve Kapsam
156. (3) numaralı CBK’nın 1. maddesinde CBK’nın amacının üst kademe kamu yöneticileri ile ilgili usul ve esaslarla kamu kurum ve kuruluşlarında atama usul ve esaslarını belirlemek olduğu; CBK’nın, ekli Cetvellerdeki kadro, pozisyon ve görevler ile bakanlıklar, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarını kapsadığı belirtilmiş olup bu kapsamda CBK’ya ekli (1) Sayılı Cetvel’de rektörlere de yer verilmiştir.
157. Anılan CBK’nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında CBK’ya ekli (I) Sayılı Cetvel’de yer alan kadro, pozisyon ve görevlere atanacaklarda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinde sayılan genel şartları taşımak, en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olmak, kamuda ve/veya sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmak kaydıyla uluslararası kuruluşlar ile özel sektörde veya serbest olarak en az beş yıl çalışmış olmak şartlarının aranacağı hükme bağlanmıştır.
158. Rektör olarak atanmak için ise anılan şartlara ilave olarak CBK’nın 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında en az üç yıl profesörlük yapmış olma şartı aranmakta ve bu kapsamda “Rektörler, en az üç yıl profesörlük yapanlar arasından atanır.” hükmü kurala bağlanmaktayken anılan fıkrada yer alan “…en az üç yıl…” ibaresi dava konusu kuralla fıkra metninden çıkarılmıştır.
159. Bu itibarla fıkranın yürürlükteki hâline göre rektörlerin yine profesörlük yapanlar arasından atanması gerekmekle birlikte dava konusu kuralla en az üç yıl profesörlük yapılmış olması rektör atamaları bakımından aranan bir nitelik/şart olmaktan çıkarılmıştır.
3. İptal Talebinin Gerekçesi
160. Dava dilekçesinde özetle; rektör olarak atanabilmek için en az üç yıl profesörlük yapmış olma şartını kaldıran kuralın münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, kamu hizmetine alınmada anayasal olarak dikkate alınması gereken “görevin gerektirdiği nitelikler” ile bağdaşmadığı, rektör atamasına ilişkin usulün 2547 sayılı Kanunu’nun 13. maddesinde düzenlendiği, üniversitelerin kuruluş ve organları ile bunların seçimlerinin kanunla düzenlenmesinin de anayasal bir zorunluluk olduğu, rektör atanmasına ilişkin usulün sıklıkla değiştirildiği, bu değişikliklerin kamu yararı amacı taşımadığı, özel çıkarların korunmasına yönelik olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 70., 104., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
161. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 70., 128. ve 130. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
162. Kuralın rektör olarak atanacak kişilerde aranan niteliklere ilişkin bir düzenleme öngördüğü bu itibarla yürütme yetkisine ilişkin olduğu açıktır.
163. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin CBK’larla düzenlenmesi yasaklanmış; anılan fıkranın üçüncü cümlesinde de Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konularda CBK çıkarılamayacağı belirtilmiştir.
164. Anayasa’nın kamu hizmetine girme hakkını düzenleyen 70. maddesinde “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir./Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.” hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın “Siyasî Haklar ve Ödevler” başlıklı Dördüncü Bölümü’nde yer alan ve 70. maddesinde güvence altına alınan kamu hizmetine girme hakkına ilişkin olarak CBK ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
165. Diğer yandan Anayasa’nın 130. maddesinin altıncı fıkrasında “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.” denildiğinden rektörlerin atama usul ve esasları Anayasa’nın münhasıran kanunla düzenlenmesini öngördüğü konulardandır.
166. Kamu hizmetine girme ve hizmete alınmada hangi nitelik ve şartların aranacağı Anayasa’nın 70. maddesi kapsamındadır.
167. Kural, bir kamu görevi olan rektörlüğe atanma için aranan şartlara/niteliklere ilişkin olduğundan hem kamu hizmetlerine girme hakkının uygulanmasına dair, hem de Anayasa’nın 130. maddesinin altıncı fıkrası bağlamında münhasıran kanunla yapılması gereken bir düzenleme niteliği taşımaktadır.
168. Bununla birlikte Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasında üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esasların CBK ile düzenleneceği ayrıca ve açıkça ifade edilmiştir. Başka bir ifadeyle, anılan konu Anayasa’nın özel olarak CBK ile düzenlenebileceğini öngördüğü konulardandır. Diğer yandan belirli bir kamu görevine atanma için aranan nitelikler de atama usul ve esaslarının bir unsuru olduğundan üst kademe kamu yöneticilerinin bu görevlere atanmasında aranacak niteliklerin CBK ile düzenlenmesi mümkündür. Dolayısıyla üst kademe kamu yöneticilerinin niteliklerinin belirlenmesine ilişkin düzenlemeler Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla bağlantılı olarak anılan maddenin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırılık oluşturmayacaktır.
169. Bu itibarla üst kademe kamu yöneticiliği görevlerinden olan rektörlüğe atanma şartlarına/niteliklerine ilişkin düzenleme getiren kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla bağlantılı olarak anılan maddenin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
170. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesi uyarınca kanunda açıkça düzenlenen konularda CBK çıkarılması mümkün değildir.
171. Kuralda düzenlenen rektör olarak atanacaklarda aranan nitelikler konusuna ilişkin olarak 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinde birtakım düzenlemeler yer almaktayken söz konusu düzenlemelerin 703 sayılı KHK’nın 135. maddesiyle 9/7/2018 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırıldığı görülmektedir. Bunun dışında da kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
172. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
173. Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasında üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esasların CBK ile düzenlenmesi öngörülmüştür. Anılan madde hükmü uyarınca Cumhurbaşkanı CBK’yla kamu görevlilerinin istihdamı alanında Anayasa'nın temel ilkelerine ve bu alanla ilgili öngördüğü kurallarına bağlı kalmak koşuluyla üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esasları belirleme hususunda takdir yetkisine sahiptir. Bu bağlamda yürütülen hizmetin özelliği de dikkate alınarak rektörlük görevinin gerektirdiği nitelikleri, dolayısıyla rektör olarak atanacaklarda aranan şartları belirlemek de Cumhurbaşkanı’nın takdir alanındadır.
174. Anayasa’nın 2. maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesi gereğince kanunların ve CBK’ların kamu yararı gözetilerek çıkarılması zorunludur. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre kamu yararı genel bir ifadeyle bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir. Kanunun ya da CBK’nın amaç ögesi bakımından Anayasa’ya uygun sayılabilmesi için çıkarılmasında kamu yararı dışında bir amacın gözetilmemiş olması gerekir. Kamu yararı dışında bir amaçla çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa amaç unsuru bakımından Anayasa’ya aykırılık söz konusudur.
175. Anayasa’ya uygunluk denetiminde kuralın öngörülmesindeki kamu yararı anlayışının isabetli olup olmadığı değil incelenen kuralın ihdasında kamu yararı dışında belli bireylerin ya da grupların çıkarlarının gözetilip gözetilmediği incelenir. Diğer bir anlatımla bir kuralın Anayasa’ya aykırılık sorunu çözümlenirken kamu yararı konusunda Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, yalnızca kuralın kamu yararı amacıyla çıkarılıp çıkarılmadığının denetimiyle sınırlıdır.
176. Kural, rektör olarak atanmak için aranan en az üç yıl profesörlük yapmış olma şartını kaldırmakta böylece herhangi bir süre kaydı olmaksızın profesörlük yapanlar arasından atama yapılmasına imkân tanımaktadır.
177. 2547 sayılı Kanun’un 26. maddesinde profesörlüğe yükseltilerek atanma için aranan asgari şartlar doçentlik unvanını aldıktan sonra en az beş yıl süreyle, açık bulunan profesörlük kadrosu ile ilgili bilim alanında çalışmış olmak ve doçentlik unvanını aldıktan sonra, ilgili bilim alanında özgün yayınlar veya çalışmalar yapmış olmak şeklinde belirlenmiş; profesörlüğe yükseltilerek atama için aranan bu asgari şartların yanında üniversitelerin de, Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim disiplinleri arasındaki farklılıkları da gözönünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte ek koşullar belirleyebilmeleri mümkün kılınmıştır.
178. Söz konusu şartların niteliği gözetildiğinde profesörlüğe yükseltilerek atanmış olmanın, burada geçen hizmet süresinden bağımsız olarak dahi, yükseköğretimle ilgili hizmet alanında belirli düzeyde bir akademik yeterlik ile mesleki liyakat ve tecrübeye işaret eden bir kariyer olduğu açıktır.
179. Bu itibarla rektör olarak atanmak için aranan şartlardan biri olan profesörlüğün, en az üç yıl yapılmış olması şartının kaldırılmasında hizmetin nitelik ve gereklerinin gözetilmesinden başka ve kamu yararı amacı dışında kişisel veya siyasi saiklerle hareket edildiği yolunda herhangi bir bulguya rastlanmadığından kuralın hukuk devleti ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
180. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
E. CBK’nın 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) Bendiyle (3) Numaralı CBK’nın 3. Maddesine Eklenen (7) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
1. Genel Açıklama
181. (4) numaralı CBK’nın Kırkbirinci Bölümü’nde Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) kuruluş ve teşkilatı ile görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiş, bu kapsamda 582. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Türkiye’nin rekabet gücünü ve refahını artırmak ve sürekli kılmak için toplumun her kesimi ve ilgili kurumlarla iş birliği içinde, ulusal öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları hakkında çalışmak, bunları gerçekleştirecek altyapının ve araçların oluşturulmasına katkı sağlamak, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini özendirmek, desteklemek, koordine etmek, yürütmek, bilim ve teknoloji kültürünün geliştirilmesinde öncülük yapmak amacıyla kurulan TÜBİTAK’ın tüzel kişiliğe, idari ve mali özerkliğe sahip, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla ilgili ve özel bütçeli bir kurum olduğu ifade edilmiştir.
182. Anılan CBK’nın 586. maddesinde yönetim kurulunun TÜBİTAK’ın en üst karar organı olduğu ve yedi üyeden oluştuğu belirtilmiş, 587. maddesinde ise Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceği hedef, ilke ve politikalar doğrultusunda kurumun çalışma ilke, program ve öncelikli alanlarını belirlemek; araştırma merkezleri, enstitüler ve benzeri diğer birimler ile başkanlık birimlerini kurmak, kaldırmak ve kurum organizasyon şemasını onaylamak; kurumun yurt içinde ve yurt dışındaki ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlara mevzuat hükümleri çerçevesinde üye olması için karar almak yönetim kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
183. TÜBİTAK’ın yönetim kurulu üyelerinin kurumda hiyerarşik bakımdan üst düzeyde ve ayrıca karar mercii olarak görev yaptıkları görülmektedir. Dolayısıyla bu kişilerin, görev-yetki ve sorumlulukları itibarıyla, TÜBİTAK’ın hizmet alanına ilişkin kamu politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında etkin bir otoriteye sahip oldukları şüphesizdir. Bu itibarla söz konusu yönetim kurulu üyelerinin üst kademe kamu yöneticisi niteliği taşıdığı anlaşılmıştır.
2. Anlam ve Kapsam
184. (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (2) numaralı fıkrasında CBK’ya ekli (II) Sayılı Cetvel’de yer alan kadro, pozisyon ve görevlere atanacaklarda aranan şartlar düzenlenmiş, bu kapsamda anılan fıkranın (c) bendinde “Kamuda en az 5 yıllık hizmeti bulunmak.” söz konusu şartlar arasında sayılmıştır.
185. Dava konusu kural TÜBİTAK’ın yönetim kurulu üyeliklerine yapılacak atamalarda (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) bendinin uygulanmayacağını öngörmektedir. Bu itibarla kural uyarınca TÜBİTAK’ın yönetim kurulu üyeliklerine yapılacak atamalarda kamuda en az beş yıl hizmet yapmış olma şartı aranmayacaktır.
3. İptal Talebinin Gerekçesi
186. Dava dilekçesinde özetle; kuralın münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konulara ilişkin olduğu, kamu hizmetine alınmada anayasal olarak dikkate alınması gereken “görevin gerektirdiği nitelikler” ile bağdaşmadığı belirtilerek Anayasa’nın 2., 70., 104., ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
187. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 70. ve 128. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
188. Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” denildiğinden kamu görevlilerinin niteliklerinin belirlenmesi Anayasa’nın münhasıran kanunla düzenlenmesini öngördüğü konulardandır.
189. Kural, bir kamu görevi olan TÜBİTAK yönetim kurulu üyeliğine atanma için aranan şartlara/niteliklere ilişkin olduğundan hem Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Dördüncü Bölümü’nde yer alan kamu hizmetlerine girme hakkının uygulanmasına dair, hem de Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında münhasıran kanunla yapılması gereken bir düzenleme niteliği taşımaktadır.
190. CBK’nın 3. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “...en az üç yıl...” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
191. Bu itibarla üst kademe kamu yöneticiliği görevlerinden olan TÜBİTAK yönetim kurulu üyeliğine atanma şartlarına/niteliklerine dair düzenleme getiren kuralın yürütme yetkisine ilişkin olduğu açık olup Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla bağlantılı olarak anılan maddenin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
192. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
193. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
194. Kural uyarınca TÜBİTAK’ın yönetim kurulu üyeliklerine yapılacak atamalarda kamuda en az beş yıl hizmet yapmış olma şartı aranmamasının sadece kamu kesiminde değil özel sektörde de bilim ve teknoloji alanındaki başarılı çalışmalarıyla ön plana çıkmış kişilerin hizmetinden yararlanılmasına imkân sağlayabileceği gözetildiğinde kuralın kamu yararı amacı dışında bir amaçla ihdas edildiği söylenemez. Bu itibarla kuralın hukuk devleti ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
195. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
F. CBK’nın 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının (c) Bendiyle (3) Numaralı CBK’nın 6. Maddesine (5) Numaralı Fıkrasından Sonra Gelmek Üzere Eklenen (6) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
196. (3) numaralı CBK’nın 6. maddesinin dava konusu (6) numaralı fıkrası 17/9/2020 tarihli ve (67) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
197. Açıklanan nedenle konusu kalmayan fıkraya ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
G. CBK’nın 4. Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) Bendiyle (4) Numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne Eklenen Geçici 1. Maddenin İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
198. (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’nde helal uygunluk değerlendirme kuruluşlarını akredite etmek, bu kuruluşların ulusal veya uluslararası standartlara göre faaliyette bulunmalarını ve bu suretle düzenledikleri belgelerin ulusal ve uluslararası alanda kabulünü temin etmek üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli Helal Akreditasyon Kurumunun (HAK) kuruluş, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esaslar düzenlenmiştir.
199. Anılan Bölüm’de yer alan dava konusu geçici 1. maddede hâlihazırda devletin merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolarda görev yapanların helal akreditasyon uzmanı olarak atanmasına imkân tanınmış ve söz konusu kadroya atanmak için aranan nitelikler ile atama usul ve esasları düzenlenmiş olup bu kapsamda anılan maddede; en az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanun’un 152. maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanların İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça dillerinin birinden yabancı dil bilgisi seviye tespit sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla, yönetim kurulunun teşekkül ettiği tarihten itibaren altı ay içerisinde yönetim kurulunun teklifi ve bakan onayı ile hâlen bulundukları kadro dereceleriyle birlikte helal akreditasyon uzmanı olarak atanabilecekleri, bu madde uyarınca atanacakların sayısının onu geçemeyeceği hükme bağlanmıştır.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
200. Dava dilekçesinde özetle; kuralın CBK ile düzenlenemeyecek konulara ilişkin olduğu belirtilerek Anayasa’nın 6., 7., 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Maddenin Birinci Cümlesinin “En az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla,…” Bölümü
201. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 6., 7. ve 128. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
202. Kural en az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanun’un 152. maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanların İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça dillerinin birinden yabancı dil bilgisi seviye tespit sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla helal akreditasyon uzmanı olarak atanabilmelerini öngörmektedir.
203. Anayasa'nın 128. maddesinde devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği ifade edilmiş; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
204. (4) numaralı CBK’nın 183. maddesinin (1) numaralı fıkrasında helal akreditasyon uzmanlarının 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesine göre istihdam edilecekleri öngörülmüş olup bu itibarla anılan personelin genel idari esaslara göre yürütülen kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yerine getirdikleri, dolayısıyla Anayasa’nın 128. maddesi anlamında kamu görevlisi sıfatına sahip bulundukları hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
205. Anayasa’nın 128. maddesine göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinin atanmalarının kanunla düzenlenmesi gerekmekte olup kuralla helal akreditasyon uzmanı kadrosuna atanabilme şartlarına yönelik bir düzenleme öngörülmektedir.
206. Bu itibarla Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuda düzenleme yapan kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
207. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, ikinci ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
b. Maddenin Birinci Cümlesinin Kalan Kısmı ile İkinci Cümlesi
208. (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. maddenin birinci cümlesinin “En az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla,…” bölümünün iptali nedeniyle anılan cümlenin kalan kısmı ile maddenin ikinci cümlesinin uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle maddenin birinci cümlesinin kalan kısmı ile ikinci cümlesi 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve bu kurallar yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılmasına gerek görülmemiştir.
IV. İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ
209. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrasında kanunun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa bunların da Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.
210. (17) numaralı CBK’nın 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. maddenin birinci cümlesinin “En az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla,…” bölümünün iptali nedeniyle uygulanma imkânı kalmayan birinci cümlenin kalan kısmının ve maddenin ikinci cümlesinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.
V. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
211. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte, 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmak suretiyle Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü hâllerde Resmî Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
212. (17) numaralı CBK’nın;
- 1. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle (1) numaralı CBK’nın başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibareleri ile (f), (g), (ğ) bentlerinin,
- 1. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle (1) numaralı CBK’nın başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin (2) numaralı fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile…” bölümünün,
- 1. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendiyle (1) numaralı CBK’nın 504. maddesine eklenen (4) numaralı fıkranın birinci cümlesinin,
- 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. maddenin,
iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun doldurulabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması için Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu kurallara ilişkin iptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VI. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
213. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralların uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği belirtilerek yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
A. 1. 1. maddesinin birinci fıkrasının;
a. (c) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin;
i. (1) numaralı fıkrasının;
(1). (a) ve (b) bentlerinde yer alan “...kayıtlarını tutmak,...” ibarelerine,
(2). (f), (g) ve (ğ) bentlerine,
ii. (2) numaralı fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile...” bölümüne,
b. (g) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 504. maddesine eklenen (4) numaralı fıkranın birinci cümlesine,
2. 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (4) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. maddeye,
yönelik iptal hükümlerinin yürürlüğe girmelerinin ertelenmeleri nedeniyle bu maddeye, cümleye, bentlere, bölüme ve ibarelere ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE,
B. 1. 1. maddesinin birinci fıkrasının;
a. (c) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin;
i. (1) numaralı fıkrasının;
(1). Bentleri bağlayan hükmü ile (a) ve (b) bentlerinin “...kayıtlarını tutmak,...” ibareleri dışında kalan kısımlarına,
(2). (c), (ç), (d), (e), (h) ve (ı) bentlerine,
ii. (2) numaralı fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile...” bölümü dışında kalan kısmına,
b. (d) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne (20/4/2021 tarihli ve (73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle eklenen Üçüncü Bölüm nedeniyle Dokuzuncu Bölüm şeklinde teselsül ettirilmiştir) eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...” bölümüne,
2. 3. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (3) numaralı Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
a. 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “...en az üç yıl...” ibaresinin madde metninden çıkarılmasına,
b. 3. maddesine eklenen (7) numaralı fıkraya,
yönelik iptal talepleri 29/12/2022 tarihli ve E.2018/149, K.2022/163 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkraya, bentlere, kısımlara, bölüme ve ibare değişikliğine ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE,
C. 3. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle (3) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. maddesine (5) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (6) numaralı fıkra hakkında 29/12/2022 tarihli ve E.2018/149, K.2022/163 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden bu fıkraya ilişkin yürürlüğün durdurulması talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
29/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII. HÜKÜM
12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
A. 1. maddesinin birinci fıkrasının;
1. (c) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin;
a. (1) numaralı fıkrasının;
i. Bentleri bağlayan hükmünün konu bakımından yetki ve içeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
ii. (a) ve (b) bentlerinin;
(1). “...kayıtlarını tutmak,...” ibarelerinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, Muhterem İNCE’nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükümlerinin Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
(2). “...kayıtlarını tutmak,...” ibarelerinin dışında kalan kısımlarının konu bakımından yetki ve içerikleri itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
iii. (c), (ç), (d) ve (e) bentlerinin konu bakımından yetki ve içerikleri itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
iv. (f) bendinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, İrfan FİDAN ile Muhterem İNCE’nin karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
v. (g) ve (ğ) bentlerinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, Muhterem İNCE’nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükümlerinin Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
vi. (h) ve (ı) bentlerinin konu bakımından yetki ve içerikleri itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
b. (2) numaralı fıkrasının;
i. “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile...” bölümünün konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Muhterem İNCE’nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
ii. Kalan kısmının konu bakımından yetki ve içeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. (d) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne (20/4/2021 tarihli ve (73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle eklenen Üçüncü Bölüm nedeniyle Dokuzuncu Bölüm şeklinde teselsül ettirilmiştir) eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...” bölümünün,
a. Konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. İçeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
3. (g) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 504. maddesine eklenen (4) numaralı fıkranın birinci cümlesinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
B. 3. maddesinin birinci fıkrasının;
1. (b) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (3) numaralı Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
a. 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “...en az üç yıl...” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının;
i. Konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
ii. İçeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
b. 3. maddesine eklenen (7) numaralı fıkranın konu bakımından yetki ve içeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. (c) bendiyle (3) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. maddesine (5) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (6) numaralı fıkra hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
C. 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (4) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. maddenin;
1. “En az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla,…” bölümünün konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. Kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
29/12/2022 tarihinde karar verildi.
Başkan Zühtü ARSLAN |
Başkanvekili Hasan Tahsin GÖKCAN |
Başkanvekili Kadir ÖZKAYA |
|
Üye Engin YILDIRIM |
Üye Muammer TOPAL |
Üye M. Emin KUZ |
|
Üye Rıdvan GÜLEÇ |
Üye Recai AKYEL |
Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
Üye Selahaddin MENTEŞ |
Üye Basri BAĞCI |
Üye İrfan FİDAN |
|
Üye Kenan YAŞAR |
Üye Muhterem İNCE |
||
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz çoğunluğu (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin (CBK); (a) 1. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle (1) numaralı CBK’nın sekizinci bölümüne eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının ilgili bölümünün ve (b) 3. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…en az üç yıl…” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir.
A. İl Dernekler Müdürü Kadrosunda Bulunanların Görevlerinin Sona Ermesi
2. Dava konusu kurala göre, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer.”
3. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin CBK’yla düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Aynı fıkranın üçüncü cümlesi uyarınca Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda, dördüncü cümlesine göre de kanunda açıkça düzenlenen konularda CBK çıkarılamaz.
4. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere bir kamu görevlisinin görevine kanunla son verme işlemi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvenceye alınan mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlandırma mahiyetindedir. Bu durum CBK ile göreve son verme işlemi için de geçerlidir. Dolayısıyla Anayasa’nın “yasak alan” olarak öngördüğü bir hakkın CBK ile sınırlandırılması 104. maddenin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesiyle bağdaşmaz.
5. Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca kamu görevlilerinin atanmalarına ve diğer özlük işlerine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Göreve son verme de atamayla ve özlük işleriyle doğrudan ilgili olduğundan kanunla düzenlenmesi gereken bir konudur. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin kararlarında kamu görevine son verme işleminin kural olarak bireysel işlemle yapılması gerektiği, ancak hukuki ve fiili zorunluluğun bulunduğu durumlarda istisnai olarak kanunla da göreve son verilme yoluna gidilebileceği belirtilmektedir (AYM, E.2014/57, K.2014/81, 10/4/2014; AYM, E.2016/144, K.2020/75, 10/12/2020, § 193).
6. Dava konusu CBK kuralı, İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısında yapılan değişikliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu değişiklikle Dernekler Dairesi Başkanlığının yerine Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü kurulmuş, bu kapsamda taşra teşkilatında yer alan “İl Dernekler Müdürü” kadroları iptal edilerek “İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürü” kadroları ihdas edilmiştir. Dolayısıyla, kuralla gerçekleştirilen “göreve son verme” işlemi yapısal değişiklikten kaynaklanan hukuki ve fiili zorunluluğun sonucu olarak kabul edilebilirse de, bunun CBK ile değil kanunla yapılması gerekirdi. Ayrıca, bu işlem Anayasa’nın 106. maddesinin son fıkrasında CBK ile düzenlenmesi öngörülen bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatının kurulmasının zorunlu sonucu olarak da kabul edilemez. Bu itibarla kural Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
7. Öte yandan, kadrosu kaldırılan kamu görevlilerinin durumu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Kadroları kaldırılan devlet memurları” başlıklı 91. maddesinde ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) “Kadro ve pozisyonları kaldırılan personel” başlıklı ek 33. maddesinde tüm yönleriyle açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla dava konusu CBK kuralı olmasaydı, 657 sayılı Kanun’un 91. maddesi veya “kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilatlarında gerçekleştirilen düzenlemelerin zorunlu kıldığı hallerde” kadrosu kaldırılanların durumunu düzenleyen 375 sayılı KHK’nın ek 33. maddesi uygulanacaktı. Kural, söz konusu kanun ve KHK hükümlerine atıftan ibaret olmadığı için tek başına ayakta kalabilme özelliğini haizdir. Bu sebeple, açıkça kanunla düzenlenen bir konuda çıkarılmış olan CBK kuralı Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine de aykırıdır.
B. Rektör Atamasında “en az üç yıl” Görev Şartının Kaldırılması
8. Dava konusu kural, rektör atanabilmek için “en az üç yıl” profesörlük yapmış olma şartını kaldırmaktadır.
9. Çoğunluk, rektörün Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında “üst kademe yönetici” olduğu, dolayısıyla atamaya ilişkin hususların CBK ile düzenlenmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna ulaşmıştır (§ 168). Rektörün üst kademe kamu yöneticisi olduğu görüşüne katılmakla birlikte, atama şartlarının CBK ile düzenlenebileceği görüşünü paylaşmak mümkün olmamıştır.
10. Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca kamu görevlilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Anayasa koyucu üst kademe yöneticilerin atanmaları hususunda ise genel ve özel hükümler ihdas etmiştir. Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre üst kademe kamu yöneticilerinin atanmaları ve görevden alınmaları yetkisi Cumhurbaşkanına aittir ve bu yöneticilerin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar CBK ile düzenlenir. Bu hüküm, Anayasa’nın 128. maddesinin istisnası mahiyetindedir. Dolayısıyla üst düzey yöneticilerin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar kural olarak CBK ile düzenlenir.
11. Bununla birlikte, konu bakımından yetki yönünden anayasallık denetimi yapılırken üst düzey yöneticilerin başka organlar tarafından atanmasını ve bu kapsamda atanmaya ilişkin usul ve esasların kanunla düzenlenmesini öngören özel anayasal hükümlerin de dikkate alınması gerekmektedir. Anayasa genel olarak üst kademe yöneticilerin atanması ve buna ilişkin usul ve esasların belirlenmesi yetkisini Cumhurbaşkanına vermekle birlikte, bunun istisnalarını oluşturan özel düzenlemelere de yer vermiştir. Anayasa’nın 130. maddesi de bu özel düzenlemelerden biridir. 130. maddenin dokuzuncu fıkrasına göre “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır”. Bu anayasal hüküm rektörlerin Cumhurbaşkanı, dekanların ise Yükseköğretim Kurulu tarafından atanmasını, daha önemlisi bunların atanmasına ilişkin usul ve esasların kanunla düzenlenmesini öngörmektedir.
12. Elbette dekanların üst kademe yönetici olup olmadığı özerk yorum kapsamında tartışılabilir. Ancak 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinde “dekan” Anayasa Mahkemesine seçilebilecek “üst kademe yöneticileri” arasında sayılmıştır. Bu durumda dekanların ve rektörlerin atanmalarına ilişkin usul ve esasların Anayasa’nın 130. maddesi uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Zira bu madde Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrası karşısında üst kademe yöneticilerin atanmaları bakımından özel bir düzenleme mahiyetindedir.
13. Anayasa koyucu rektörlerin atanmalarına ilişkin esasların da CBK ile düzenlenmesini murat etmiş olsaydı bunu açıkça yapabilirdi. Nitekim 2017 anayasa değişikliği sırasında Devlet Denetleme Kurulu (DDK) ve Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) düzenlendiği anayasal hükümlerde bu yönde değişiklikler yapılmıştır. Anayasa’nın 108. maddesinde DDK’nın başkan ve üyelerinin Cumhurbaşkanınca atanması yanında, üyelerin özlük işlerinin de CBK ile düzenlenmesi öngörülmüştür. Aynı şekilde Anayasa’nın 118. maddesinin son fıkrasında MGK genel sekreterliğinin teşkilatı ve görevlerinin CBK ile düzenleneceği belirtilmiştir.
14. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, anayasa koyucu üniversitelerin özerk statüsünü dikkate alarak yönetim ve denetim organlarının oluşum ve işleyişinden devletin sağladığı mali kaynakların kullanılmasına kadar hemen her konunun kanunla düzenlenmesini öngörmüştür. Anayasa üniversite özerkliğini korumaya yönelik temel ilke ve esasları belirlemiş, bilhassa yürütmenin bu özerkliğe zarar vermesini önlemek amacıyla da bazı hususların düzenlenmesini kanun koyucuya bırakmıştır.
15. Üniversitelerin en üst düzey yöneticileri olan ve üniversite tüzel kişiliğini temsil eden rektörlerin atanma şartları da bu kapsamda kanunla düzenlenmesi gereken bir konudur. Esasen bu durum Anayasa’nın 130. maddesi uyarınca, “kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip” olan üniversitelerin kanunla kurulma zorunluluğunun da bir gereğidir. Kanunla kurulma, üniversitelerin organlarına atanma şartlarının da kanunla düzenlenmesini gerektirmektedir. Bu itibarla, dava konusu CBK kuralı Anayasa’nın münhasıran kanunla düzenlenmesini öngördüğü bir konuyu düzenlediği için 104. maddenin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
16. Öte yandan, dava konusu kural rektör seçilebilmek için en az üç yıl profesörlük yapmış olma şartının kaldırılması nedeniyle kamu görevlisi olmayan profesörlerin de dışarıdan rektör olarak atanmasının yolunu açmıştır. Dolayısıyla kural, Anayasa’nın 70. maddesinde güvence altına alınan kamu hizmetine girme hakkına yönelik bir düzenleme yapmaktadır. Bu nedenle de Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır.
17. İptali istenen CBK kuralı kanunda açıkça düzenlenen konuda yapılan bir CBK düzenlemesi mahiyetindedir. Rektörlerin atanmasına ilişkin hükümler 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13. maddesinde düzenlenmiş durumdadır. Çoğunluğa göre 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinde yer alan rektör atanacaklarda aranacak niteliklere ilişkin düzenlemeler 703 sayılı KHK’nın 135. maddesiyle 9/7/2018 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırıldığı için konuya ilişkin herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır (§ 171).
18. Bu görüşün isabetli olmadığını açıklamak için 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesindeki değişiklik sürecine kısaca değinmek gerekecektir. “Rektör” başlıklı 13. maddenin “Atanması” alt başlıklı (a) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin ilk halinde rektörün Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) önereceği yüksek öğretimden sonra en az onbeş yıl başarılı hizmet vermiş tercihen devlet hizmetinde bulunmuş ikisi üniversitelerde görevli profesörlerden olmak üzere dört kişi arasından Devlet Başkanınca atanması öngörülmekteydi. Bu hüküm muhtelif zamanlarda yasal değişikliğe uğramış, bu kapsamda en son 1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Kanun’un 69. maddesiyle yapılan değişiklikle rektörlerin YÖK tarafından önerilecek, profesör olarak en az üç yıl görev yapmış üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanacağı belirtilmiştir. Bilahare 28/6/2018 tarihli ve 5772 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle de rektörlerin profesör akademik unvanına sahip kişiler arasından üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilecek adaylar arasından Cumhurbaşkanınca atanacağı belirtilmiştir.
19. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte 9/7/2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 703 sayılı KHK’nın 135. maddesiyle yapılan değişiklik sonucunda 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (a) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesi “Devlet ve vakıf üniversitelerine rektör, Cumhurbaşkanınca atanır” şeklini almıştır. Bu değişiklikten sonra rektörlerin atanmaları için -yaş haddine ilişkin düzenleme hariç- 2547 sayılı Kanun’da “en az üç yıl görev yapma” dahil herhangi bir şart kalmamıştır.
20. Diğer yandan, 15/7/2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan (4) numaralı CBK’nın 800. maddesiyle, (3) numaralı CBK’nın 3. maddesine (5) numaralı fıkra eklenerek “Rektörler, en az üç yıl profesörlük yapanlar arasından atanır.” şeklini almıştır. 12/9/2018 tarihli dava konusu CBK kuralı ise en az üç yıl ibaresini metinden çıkarmak suretiyle rektörlerin profesörlük yapanlar arasından atanmasını öngörmüştür.
21. Bu durumda rektörlerin atanmasına yönelik olarak bir yanda “profesörlük” şartı aramayan 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (a) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesi, diğer yanda da iptali istenen CBK kuralı ile değiştirilen ve “profesörlük” şartı arayan (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (5) numaralı fıkrası bulunmaktadır. 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinde atanmaya ilişkin olarak yaş dışında bir şarta yer verilmemiş olması, rektör atama konusunun kanunda düzenlenmediği anlamına gelmez. Dahası bu durum, kanun hükmünün bu haliyle uygulan(a)mayacağı anlamına da gelmemektedir. Şayet CBK kuralları olmasaydı rektörlerin atanmasına ilişkin olarak 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesi uygulanabilecek, Cumhurbaşkanı profesörlük yapan veya yapmayanlar arasından rektör atayabilecekti.
22. Esasen dava konusu CBK bir anlamda kanunla öngörülen atama şartlarında değişiklik yapmak suretiyle, kanunla düzenlenmiş bir konuda CBK ile yeni bir kural ihdas etmiştir. Kuşkusuz rektör atanmasına ilişkin esaslarda zamanla değişiklik yapılabilir. Ancak bu değişikliğin başta üniversitelerin bilimsel özerkliği olmak üzere, Anayasa’nın 130. maddesinde güvence altına alınmış olan ilke ve esaslara aykırı olmamak şartıyla ancak kanunla yapılması mümkündür. Bu nedenle, dava konusu CBK kuralı Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine de aykırıdır.
23. Yukarıda (A) ve (B) başlıkları altında açıklanan gerekçelerle dava konusu kuralların konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğunu düşündüğümden aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Başkan Zühtü ARSLAN |
KARŞIOY GEREKÇESİ
A. 17 Numaralı CBK’nın 1. Maddesiyle 1 Numaralı CBK’nın Sekizinci Bölümüne Eklenen Geçici 1. Maddenin 2 Numaralı Fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer” Bölümü
1. Anayasa Mahkemesi CBK kurallarının denetiminde incelemeyi öncelikle Anayasa’nın CBK düzenlenebilmesi için verdiği yetki (konu) yönünden yapmaktadır. Bu yönden yapılan incelemede Anayasaya aykırılık tespit edilemediğinde içerik yönünden Anayasaya aykırılık olup olmadığı incelenmektedir. Başka deyişle yasama yetkisine ilişkin asli ve genel düzenleme yetkisine karşın Anayasada 104. maddenin 17. fıkrasının ilk cümlesi uyarınca istisna olarak “yürütme yetkisine ilişkin konular” ile sınırlı şekilde CBK çıkarma yetkisi tanınmıştır. Bu istisnai fakat asli nitelikli yetki ayrıca Anayasanın 106/son maddesinde olduğu gibi diğer bazı konuları da kapsamaktadır. Öte yandan Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrasında CBK kurallarının ihdası yönünden genel ve temel hükümler öngörülmüştür. Anılan fıkrada belirtilen bu hükümler tüm CBK’lar yönünden uyulması gereken ilkeleri ifade etmektedir. Bununla birlikte Anayasada CBK çıkarılması öngörülen özel CBK alanları da söz konusu olduğundan, 104/17. maddedeki temel hükümlerin uygulama alanının, somut olaya göre ilgili hükümlerin birlikte değerlendirilerek belirlenmesi gerekmektedir.
2. İncelenen kuralda kadrosu kaldırılan bir kısım kamu görevlisinin görevlerinin CBK hükmü ile sona erdirildiği görülmektedir. Anayasanın 128. maddesi uyarınca kamu görevlilerinin atanmaları, görev ve yetkilerinin kanunla düzenleneceği belirtilmektedir. Herşeyden önce belirtilmelidir ki Anayasada öngörülen kanunla düzenleme zorunluluğu kanunla bireysel işlem kurma yetkisi anlamına gelmemektedir. Anayasa uyarınca kanun atama ve görevlendirme ya da görevden almayla ilgili kuralları koyma, bu yetkiyi kullanacak olanları belirleme gibi usul ve esaslara ilişkin çerçeveyi belirlemelidir. Bireysel işlem tesisi ise kanunla yetki verilen idari merciler tarafından kullanılır. Anayasada CBK’ya verilen yetki ise 106/son maddede bir bakanlık veya taşra teşkilatının kurulmasının, genel olarak bunların görev ve yetkilerinin ve teşkilat yapısının belirlenmesinden ibarettir. Başka deyişle Anayasa’da CBK’ya verilen yetki yine diğer anayasal hükümlerde kanunla düzenlenmesi öngörülen alanlarla sınırlanmıştır. Nitekim CBK yetkisini sınırlayan kurallar 104. maddenin 17. fıkrasında ifade edilmektedir. Öte yandan kadrosu kaldırılanların görevlerine son verilmesi işlemi teşkilat kurmanın zorunlu bir sonucu da değildir.
3. Diğer taraftan 657 sayılı DMK’nın 33. maddesinde kadrosu kaldırılan memurların durumu, 375 sayılı KHK’nın ek 33. maddesinde ise CBK ile kadro veya pozisyonları kaldırılan personelin durumu düzenlenmektedir. Başka deyişle incelenen kuralla hem münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuda, hem de daha önce kanunda düzenlenen bir konuda CBK ile düzenleme yapılarak Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrasının 3. ve 4. cümlelerine aykırılık oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kural konu bakımından Anayasaya aykırı görülerek iptal edilmelidir.
B. 17 Numaralı CBK’nın 3. Maddesiyle 3 Numaralı CBK’nın 3. Maddesinin 5 Numaralı Fıkrasında Rektörlerin Atanmasıyla İlgili Olarak Yer Alan “üç yıl” İbaresinin Madde Metninden Çıkartılması
4. Anayasanın 104/9. maddesinde üst kademe yöneticilerini atama, görevden alma ile buna ilişkin usul ve esasların Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği belirtilmektedir. Bu yetki uyarınca CBK ile üst kademe yöneticilerinin atanması ve görevden alınmasıyla ilgili kriterler, usul ve esaslar belirlenecektir. Bununla birlikte Anayasada CBK’ya verilen yetkinin sınırsız olmadığı, sınırın yine Anayasadaki diğer hükümler gözetilerek belirlenmesi gerektiği açıktır. Nitekim Anayasanın 130/6. maddesi uyarınca rektörleri atama yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiş ise de bu atama yetkisinin kanunda belirlenen usul ve esaslara tabi olduğu da ifade edilmiştir. Anayasanın 130. maddesinde üniversitelerin Devletin gözetim ve denetimine tabi olmakla birlikte bilimsel özerkliğe sahip olduğu belirtilmiştir. Üniversitelerin bilimsel özerkliğinin korunması, belli ölçüde idari özerkliği de gerektirmektedir. Nitekim aynı maddenin onuncu fıkrasında üniversitelerin yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanlarının genel yönetim birimlerine karşı bağımsız kılındığı görülmektedir.
5. Üniversitelerin özerk niteliğinin ve rektörlerin atanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesine özgü bir düzenleme olan Anayasanın 130. maddesi karşısında CBK ile rektörlerin atanmasına ilişkin niteliklerin düzenlenemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle incelenen kuralın konu bakımından yetki yönüyle Anayasaya (104/17-3.c.) aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği görüşündeyim.
|
|
|
|
Başkanvekili Hasan Tahsin GÖKCAN |
KARŞIOY GEREKÇESİ
A) “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer…” kuralı yönünden
1. Kuralda bahsi geçen kişilerin görevlerine son verilmesi işleminin Anayasa’nın 128. maddesi gereğince kanun yoluyla gerçekleştirilmesi gerekirdi. Dolayısıyla kural, konu yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesiyle uyuşmamaktadır.
2. Kaldı ki dava konusu kuralla ilgili aynı konuda 657 sayılı Kanun’un 91. maddesinde bir düzenleme bulunmaktadır. Bu nedenle de kural, Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının dördüncü cümlesine aykırı düşmektedir.
B) “…en az üç yıl…” ibaresi yönünden
3. Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla Cumhurbaşkanı’na üst kademe yöneticilerini atama, görevlerine son verme ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları CBK ile düzenleme yetkisi verilmiştir. Rektör, bu madde kapsamında bir üst düzey kamu yöneticisidir.
4. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca bu özel alanda doğrudan düzenleme yapma yetkisi olmakla beraber Anayasa’nın 70., 128. ve 130. maddelerine baktığımızda dava konusu düzenlemenin kanunla yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
5. Üniversiteler Anayasa’nın 130. maddesi uyarınca bilimsel özerkliğe sahip yapılardır. Bilimsel özerklik sadece üniversite öğretim üye ve görevlilerinin eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetlerinde özerk olmasıyla sınırlı bir kavram olarak anlaşılmamalıdır. Burada Anayasa’nın 130. maddesi kişi olarak üniversite öğretim üyelerinin bilimsel özerkliğinin yanında kurum olarak üniversitenin bilimsel özerkliğini de güvence altına almaktadır. Nitekim Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nün “özerklik” maddesine baktığımızda, “Bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi, otonomluk: Bilimsel özerklik. Üniversite özerkliği.”, şeklinde bir tanımlama yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla bilimsel özerklik kurumsal olarak kendi kendini yönetme hakkını da içermektedir.
6. Nasıl ki yüksek yargı organlarının başkanları üst düzey kamu yöneticisi sıfatına haiz olmalarına rağmen bunlarla ilgili Anayasa’nın 104. maddesine dayanarak CBK ile bir düzenleme yapılması söz konusu olamazsa, benzer şekilde üniversite rektörlerinin atanmalarıyla ilgili düzenlemelerin de yukarıdaki açıklamalar ışığında CBK ile yapılmaması beklenir. Burada üniversitelerin bilimsel özerkliğinin yargı organlarının bağımsızlığıyla aynı seviyede olduğunu kastetmiyoruz, zira ilkinde özerklik söz konusuyken, diğerinde bağımsızlık söz konusudur. Elbette, anayasal olarak yargı organlarının bağımsızlığı ile üniversite özerkliği aynı şey değildir ancak Anayasa’nın 130. maddesinde yer alan kanunla düzenleme koşulunu ve bilimsel özerklik kavramını birlikte değerlendirdiğimizde dava konusu kuralın CBK ile değil de, kanunla düzenlenmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
7. Dava konusu kural konu yönünden Anayasa’nın 70. maddesiyle bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesine ve 128. ve 130. maddeleriyle bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
Üye Engin YILDIRIM |
KARŞIOY GEREKÇESİ
(17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin (CBK) 1. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle (1) numaralı CBK’nın Altıncı Kısmının Sekizinci Bölümüne eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer…” bölümünün Anayasaya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Red kararının gerekçesinde; bakanlıkların kadrolarının ihdası ve iptali ile ilgili düzenlemelerin idarenin teşkilât yapısıyla ilgili olmasından dolayı yürütme yetkisine ilişkin konulardan olduğu, Anayasada CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı, Anayasanın 106. maddesinin son fıkrası ile bağlantılı olarak 104. maddenin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olmadığı gibi daha önce kanunlarda da açıkça düzenlenmediği, bu nedenlerle kuralın konu yönünden Anayasanın 104. maddesine aykırı olmadığı belirtilmiştir.
Kararda da açıklandığı üzere, anılan kadrolar 4970 sayılı Kanunla ihdas edilmiş ve 703 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesi sonucunda yürürlükten kalkmıştır. İncelenen hükümle bu kadroda bulunanların görevlerinin sona ereceği hükme bağlanmıştır.
Memur statüsündeki bu kişilerin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri ile diğer özlük işleri gibi görevlerinin sona ermesi de Anayasanın 128. maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi gereken konular arasındadır.
Bu itibarla CBK’nın geçici 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevlerinin sona ereceğine ilişkin bölümü CBK ile düzenlenemeyeceğinden Anayasaya aykırıdır (aynı yönde bkz. 31/3/2021 tarihli ve E.2020/8, K. 2021/25 sayılı; 28/9/2022 tarihli ve E.2021/90, K.2022/108 sayılı kararlara ilişkin karşıoy gerekçelerim).
Yukarıda belirtilen sebeplerle, anılan kuralın konu bakımından yetki yönünden Anayasanın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun red kararına karşıyım.
|
|
|
|
Üye M. Emin KUZ |
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz çoğunluğunun 12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Sekizinci Bölümüne eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...” bölümü ile 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “...en az üç yıl...” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ilişkin kararlarına katılmamaktayım.
2. İptali gerektiği kanaatinde olduğum ve (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Sekizinci Bölümüne eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrası ile (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin geçici 1. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürlüğü kadrosunda bulunanların görevinin sona ermesi öngörülmektedir.
3. Dava konusu kuralın (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “Dernekler Dairesi Başkanlığı”nın “Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü” şeklinde yeniden yapılanmaya gidilmiş olmasından kaynaklanan dönüşümün bir gereği olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kuralının birer kamu görevlisi sayılan İl Dernekler Müdürlüğü kadrosunda bulunanların görevlerine son verme ile ilgili bir düzenleme yaptığı aşikardır. Anayasa’nın 128. maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü gereğince göreve son vermeye ilişkin bu biçimdeki bir düzenlemenin ise münhasıran kanunla yapılması gerekmektedir.
4. Bu nedenle dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kuralının konu bakımından yetki yönü ile “Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.” şeklindeki Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırılık gerekçesiyle konu bakımından yetki yönünden iptali gerekmektedir.
5. (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin iptali gerektiği kanaatinde olduğum ve üniversite rektörlerinin atanması hususundaki “en az üç yıl” profesörlük yapma şartını kaldıran kural da Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuyu düzenlemesi nedeniyle konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırıdır.
6. Burada kuralın Anayasa’nın 130. maddesindeki kanunla yapılması gerektiği şeklindeki özel vurgu nedeniyle Anayasa’ya aykırı olduğunu öncelikle ifade etmek gerekir. Zira Anayasa’nın 130. maddesinin (6) numaralı fıkrasında “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca” atanır hükmüne yer verilmektedir. Anayasa’nın 130. maddesi hükmü esasında rektörlerin merkezi idare dışında, ayrı kamu tüzelkişiliğine sahip ve yine Anayasa’nın 130. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ifade edildiği üzere bilimsel özerkliğe sahip olan üniversitelerin en üst yöneticisi olmaları nedeniyle bu yöneticilerin atanması ile ilgili şartların mutlaka kanunla düzenlenmesi gereğine özel olarak vurgu yapmaktadır.
7. Kuralın içerik yönü ile Anayasa’ya aykırılık taşımadığı için iptal isteminin bu yönü ile reddi gerektiği şeklindeki Mahkememiz çoğunluk kararına katılmaktayım. Zira Anayasa’nın 130. maddesinden üniversite rektörlerinin en az üç yıl profesörlük şartına sahip olması gerektiği şeklindeki bir anayasal zorunluluk çıkarılamayacağı kanaatindeyim. Bununla birlikte bu kuraldaki temel Anayasa’ya aykırılık üniversite rektörlüğüne atanma ile ilgili bir şartın kanunla düzenlenmesi gerektiği halde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesinden kaynaklanmaktadır.
8. Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasında Cumhurbaşkanının yetkileri arasında üst kademe kamu yöneticilerini atama yetkisine ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasların Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği hükmüne yer verilse ve rektörlerin de bu yönü ile üst kademe yöneticisi olduğu kabul edilse dahi 2017 yılında yeni hükümet sistemine geçilirken yapılan Anayasa değişiklikleri sonrasında bile halen Anayasa’nın 130. maddesinde bahse konu “kanunla düzenleme” şeklindeki özel vurgunun aynen yer almayı sürdürdüğüne dikkat etmek gerekir. Rektör atanma ile ilgili şartlar konusundaki Anayasa’nın özel hükmü halen Anayasa’nın 130. maddesinin (6) numaralı fıkrası olduğuna göre Cumhurbaşkanınca rektörlerin atanması ile ilgili şartların bu özel Anayasa hükmü gereğince mutlaka kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.
9. Burada ayrıca vurgulamak gerekir ki yukarıda da değinildiği üzere ayrı kamu tüzelkişiliği ve özerkliği gereğince yerinden yönetim esasına göre çalışmaları ve merkezi idare dışında örgütlenmeleri aynı zamanda üniversite rektörlerinin atanması ile ilgili şartların belirlenmesinde de münhasıran kanun koyucunun düzenleme yapması gerektiği sonucuna ulaşmayı zorunlu kılmaktadır. Esasında yükseköğretim kurumlarının düzenlendiği Anayasa’nın 130. maddesinde rektörlerin atanması konusu yanında diğer birçok fıkrada belirtilen hususlardaki düzenlemelerin münhasıran kanunla yapılması gereğine vurgu yapılıyor olması da üniversitelerin bu özel konumuyla izah edilebilir.
10. Bu nedenle üniversite rektörlerinin atanması konusunda “en az üç yıl” profesörlük yapma şartını kaldıran dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmünün de Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki hüküm gereğince Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konulardan birisini düzenlemesi nedeniyle konu bakımından yetki yönü ile Anayasa’ya aykırı olduğundan iptali gerektiği gerekçesiyle çoğunluğun aksi yöndeki kanaatine katılmamaktayım.
|
|
|
|
Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
KARŞI OY
1. 12/09/2018 tarihli 17 numaralı bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik yapılması hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (3 numaralı CBK’nın 3. Maddesinin (5) Fıkrasında yer alan “… en az üç yıl…” ibaresinin madde metninden çıkarılması yönündeki iptal talebinin reddi yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
2. Davanın konusu rektör olarak atanacak profesörlerin görev süresinin ve niteliklerinin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle düzenlenmesinin Anayasa’nın 2.,70.,104.,128. ve 130. Maddelerine aykırı olduğu iddiasına ilişkindir.
3. Anayasa’nın 2. Maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi mahkememizin kararlarında da geçtiği üzere “ eylem ve işlemler hukuka uygun insan haklarına saygılı, hak ve özgürlüklerin koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimi açık olan devlettir.
4. Anayasa’nın 70. Maddesinde de görevin gerektirdiği niteliklerin atamada temel kriter olarak düzenleneceği ifade edilmiştir. Görevin gerektirdiği nitelik kamu hizmetlerinin genel bir ilkesi olan liyakat esası üzerinde belirginleşir. Anayasa’nın 2. Maddesi ile birlikte yorumlandığında liyakat esas almayan bir düzenlemenin kamu yararını amaçladığı söylenemez.
5. Anayasa’nın 130. Maddesinde Yüksek Öğretim Kurumları ve Üst Kuruluşlar başlığı altında Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur. Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilir .Kanun, üniversitelerin ülke sathına dengeli bir biçimde yayılmasını gözetir. Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler. Ancak, bu yetki, Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez. Üniversiteler ve bunlara bağlı birimler, Devletin gözetimi ve denetimi altında olup, güvenlik hizmetleri Devletçe sağlanır. Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır. Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları; Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar. Üniversitelerin hazırladığı bütçeler; Yükseköğretim Kurulunca tetkik ve onaylandıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığına sunulur ve merkezi yönetim bütçesinin bağlı olduğu esaslara uygun olarak işleme tabi tutularak yürürlüğe konulur ve denetlenir.(1)Yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile işleyişleri ve bunların seçimleri, görev, yetki ve sorumlulukları üniversiteler üzerinde Devletin gözetim ve denetim hakkını kullanma usulleri, öğretim elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı yetiştirme, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer kurumlar ile ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretime giriş, devam ve alınacak harçlar, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler, disiplin ve ceza işleri, malî işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının uyacakları koşullar, üniversitelerarası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesi, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere Devletin sağladığı malî kaynakların kullanılması kanunla düzenlenir. Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, malî ve idarî konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tâbidir.(1) 29/10/2005 tarihli ve 5428 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “genel ve katma bütçelerin” ibaresi “merkezi yönetim bütçesinin” şeklinde değiştirilmiştir.
Yukarıda tam metni verilen Anayasa hükmüyle Anayasa koyucunun üniversiteleri bilimsel özerkliği esas alan liyakat esasının korunduğu bir sistemi benimsemiştir. Nitekim Anayasa mahkemesi 2014/100 E. 2015/6 K sayılı kararında şu şekilde ifade edilmiştir.
“Üniversitelerin özerkliği ve öğretim elemanlarının konumu
Anayasa'nın yükseköğretim kurumlarını düzenleyen 130. maddesinde çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile Devlet ya da vakıflar tarafından Devletin gözetim ve denetimine tâbi olarak kurulan yükseköğretim kurumlarının bilimsel özerkliğe sahip oldukları belirtilmektedir. Madde gerekçesinde ise, yasaya bırakılan konuların “bilimsel özerklik ilkesi göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Üniversiteler, eğitim-öğretim, yayın ve danışmanlık faaliyetinde bulunur ve bu suretle ülkeye ve insanlığa hizmet etme amacını gerçekleştirirler.
Anayasa Mahkemesi'ne göre "özerklik, belli sınırlar içerisinde serbestçe davranabilmeyi anlatır." Bilimsel özerklik ise geniş bir kavram olup bu ilke ile üniversiteler Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan ana niteliklere sahip bir hukuk devletinin üniversitesine yaraşır biçimde öğretim, araştırma ve yayın konularını belirlemek ve yürütmek ve ilgilerini bu doğrultuda çalışmaya yöneltmek serbestliğine sahip kılınmışlardır. (AYM'nin 30.5.1990 günlü, E. 1990/2, K. 1990/10 sayılı kararı).
130. maddenin yükseköğretim kurumlarının düzenlenişine ilişkin 9. fıkrasında ise "(...) öğretim elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı yetiştirme, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer kurumlar ile ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretime giriş, devam ve alınacak harçlar, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler, disiplin ve ceza işleri, malî işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının uyacakları koşullar, üniversitelerarası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesi, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere Devletin sağladığı malî kaynakların kullanılması kanunla düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi çeşitli kararlarında öğretim elemanlarının statülerine ilişkin tespitlerde bulunmuş ve üniversitelerde yürütülen bilimsel ve akademik faaliyetin aktörleri olan öğretim elemanlarının ayrı bir meslek grubu oluşturduklarının altını çizmiştir. Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 130. maddesinin, üniversitelerin bir hukuk devletinin üniversitesine yaraşır biçimde, uygar ve evrensel karakterde öğretim-eğitim, araştırma ve yayın konularında bilimsel özerkliğe sahip bir kamu tüzelkişisi biçiminde kurulmasını ve Cumhuriyetin temel organları içinde bu niteliğiyle yer almasını istediğini ve buna bağlı olarak üniversitelerin öğretim üyeleri ve yardımcılarını kapsayan kendine özgü önem ve değerde bir meslek sınıfı düşündüğünü ve buna göre düzenlemeler yaptığını ifade etmektedir (AYM'nin 30.5.1990 günlü, E. 1990/2, K. 1990/10 sayılı kararı). Anayasa Mahkemesi'ne göre "Anayasa'da üniversite, bilimsel çalışmaların yapıldığı ve bilimin öğretildiği kurum olarak nitelendirilip bilimsel ve idari özerkliğe sahip kılınarak diğer kamu kurumlarından farklı değerlendirilmiş, öğretim üyelerine de kamu görevlisi olmakla birlikte genel sınıflandırma içinde ayrı bir yer verilerek kendilerine özgü önem ve değerde bir meslek sınıfı olduğu belirtilmiştir. Öğretim üyelerinin bu konumları dikkate alındığında bunları diğer kamu görevlileri gibi değerlendirmek mümkün değildir." (16.7.2010 günlü, E. 2010/29, K. 2010/90 sayılı karar).”
Hukuk devleti ilkesinin gereği ve Anayasa’nın 130.,70. Maddeleri uyarınca liyakat esasının sağlanabilmesi için atanma usul ve esaslarının kanun ile açıkça düzenlenmesi gerekmektedir.
6. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin hangi alanda çıkarılacağına ilişkin düzenleme Anayasa’nın 104. Maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Madde’nin 17. Fıkrasına göre Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz şeklinde düzenlenmiştir.
7. Anayasa’nın 130. Maddesinde rektör atamalarının münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken alanlardan olduğu yukarıda belirtilen gerekçelerle ifade edildiğinden kural konu bakımından yetki yönüyle Anayasa’ya aykırıdır. İptali gerekir.
Üye Selahaddin MENTEŞ |
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkinda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline çoğunluğun oyuyla karar verilmiştir. Aşağıdaki nedenlerle çoğunluğun kararına katılamadım.
2. (1) numaralı CBK’nun “Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü” başlıklı 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi şöyledir.
“Dernekler ve şubelerin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının; 3335 sayılı kanuna göre kurulan teşekkürlerin; yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye'deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı kanunun 5 inci maddesine göre verilen her türlü izin ve faaliyetin denetimini yapmak”
3. Kural genel müdürlüğe 3335 sayılı kanun kapsamındaki teşekküllerin yabancı dernek vakıf ve kar amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye'deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı kanunun 5 maddesine göre verilen her türlü izin ve faaliyetlerin denetimini yapma yetkisini vermektedir.
4. 6771 sayılı kanunla yapılan Anayasa değişikliği ile hukuk sistemimize giren cbkaların esasları anayasanın 104 maddesinin 17 fıkrasında düzenlenerek cumhurbaşkanına bazı konularda cbk ile düzenleme yapma yetkisi verilmiştir.
5. Kurala göre; bir dernek, vakıf veya kâr amacı gütmeyen kuruluşların kurulmasına izin verilip verilmemesi tartışma konusu değildir. Anılan kural; dernek, vakıf veya kuruluşlara verilen izin ve faaliyetlerinin denetimini yapmakla sınırlıdır. Herhangi bir müeyyide veya yaptırım uygulaması yetkisini içermediği gibi faaliyetin denetiminin ilgili dernek, vakıf veya kuruluşun tüzüğünde belirtilen amaçlara göre yapılıp yapılmadığını değerlendirmekle sınırlıdır. Kural, Anayasa’nın 33. maddesindeki “Dernek kurma hürriyeti”ne yönelik bir müdahale olarak görülemeyeceği gibi, anılan hükümdeki hürriyetleri sınırlandıran veya düzenleyen bir ibare de içermediği dikkatten kaçmamalıdır. Tekim İçişleri bakanlığı sivil toplumla ilişkiler Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yönetmelik’te Genel Müdürlüğün görevi ayrıntılı şekilde belirtilmiştir.
6. Öte yandan 5253 sayılı kanunun 19. maddesinde derneklerin İçişleri Bakanlığı ve mülki idare amiri tarafından denetlettirilebileceği düzenlenmiştir. Benzer şekilde 3335 sayılı Kanun’un 2 maddesinde de söz konusu teşekkürlerin denetiminin Dernekler Kanunu’na göre yapılacağı hükme bağlanmıştır. Dava konusu kuralla 5253 ve 5335 sayılı Kanunlarla İçişleri Bakanlığı'na verilen görevin Sivil Toplumla İlişkiler Genel müdürlüğünce yerine getirileceği düzenlenmiştir. Kanunla verilen bir görevin hangi idari birim tarafından yerine getirileceğini düzenleyen kuralın Anayasa’nın 33 maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğü ile ilgili düzenleme yaptığı düşünülemez. Genel müdürlüğe tanınan denetim yapma yetkisinin ilgili mevzuatta Bakanlığa tanınan yetkileri aşan bir yönü bulunmamaktadır. Bu yönüyle kural, hizmet birimlerinden olan Genel Müdürlüğün görev ve yetkilerine, dolayısıyla yürütme yetkisine ilişkin bir konuyu düzenlemektedir.
7. Sonuç olarak anılan kural, Anayasa’nın CBK ile düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısmının Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenlenme içermemekte, yürütme yetkisine ilişkin bir konuyu düzenlemektedir. Ayrıca kural kanunda açıkça düzenlenen konuda çıkarılmış CBK hükmü niteliğinde de değildir.
8. Öte yandan kural, Bakanlığın hizmet birimlerinden olan Genel Müdürlüğe denetim yapma yetkisi vermektedir. İlgili mevzuat incelendiğinde bu denetim yetkisinin, 5253 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Bakanlığa tanınan denetim işlem ve faaliyetlerinin yerine getirilmesinin sağlanması gerektiğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda kuralda belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı da açıktır.
9. Açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’nın 104 maddesinin onyedinci fıkrasına ve Anayasa’nın 2 maddesine de aykırı olmadığı düşüncesiyle çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmadım.
|
|
|
|
Üye İrfan FİDAN |
KARŞI OY
1. 12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında CBK’nın 1. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Sekizinci Bölümüne eklenen geçici 1. maddenin “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...” şeklindeki (2) numaralı fıkrasının “konu bakımından yetki yönünden” Anayasa’ya aykırı olmadığına dair çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
2. Kuralda Dava konusu CBK hükmü ile il dernekler müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erdirilmektedir.
3. İl dernekler müdürü kadrosu, 31/7/2003 tarihli ve 4970 sayılı Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ihdas edilmiş olmakla birlikte 703 sayılı KHK’nın Geçici 9. maddesinin 9/7/2018 tarihinde yürürlüğe girmesi sonucunda ise ilga edilmiştir. Bu doğrultuda söz konusu kadro ilga edilmeden önce kadroya atanma usulünün, kadroya atananların görev ve yetkilerinin düzenlendiği 8/6/2007 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan mülga İçişleri Bakanlığı Personeli Yer Değiştirme ve Atama Yönetmeliği ile 15/10/2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan mülga Dernekler Dairesi Başkanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı Kuruluş, Görev, Çalışma ve Denetim Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin ilgili hükümleri incelendiğinde il dernekler müdürlerinin, Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen memur veya diğer kamu görevlisi niteliğinde görev ifa ettikleri sonucuna varılmaktadır.
4. Anayasa’nın 128. maddesi gereğince memurların niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödeneklerinin ve diğer özlük işlerinin kanun ile düzenlenmesi Anayasal bir zorunluluktur.
5. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesi uyarınca CBK kuralının Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konulara ilişkin olmaması gereklidir.
6. Açıklanan nedenle kural “konu bakımından yetki” yönüyle Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanaati ile iptal talebinin reddine dair çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
Üye Kenan YAŞAR |
KARŞIOY GEREKÇESİ
12/9/2018 tarihli ve (17) Numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1. Maddesinin Birinci Fıkrasının (c) Bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de Yayımlanan (1) Numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Başlığı İle Birlikte Değiştirilen 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (a) Bendinde Yer Alan “…kayıtlarını tutmak,…” İbaresi
1. Mahkememiz çoğunluğu, 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK) 13/9/2018 tarihli ve 30534 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle değiştirilen 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
2. Dava konusu kural, dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin kayıtlarını tutulmasını Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün (Genel Müdürlük) görevleri arasında düzenlemektedir.
3. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, Genel Müdürlüğe verilen bu görevin kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup Anayasa’nın ikinci bölümünde kişinin hakları ve ödevleri başlığı altında özel hayatın gizliliği kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına yönelik bir düzenleme niteliği taşıdığı ve bu itibarla CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kaldığı belirtilmiştir. Dava konusu kuralın Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
4. Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi (AYM) CBK’ların anayasal çerçevesini ve yargısal denetimine ilişkin ilkeleri daha önceki kararlarında belirlemiştir. Buna göre CBK’ların yargısal denetiminde öncelikle Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ila dördüncü cümlelerinde belirtilen konu bakımından yetki kurallarına uygunluğunun ele alınması gerekmekte olup bu kapsamda düzenlemenin; yürütme yetkisine ilişkin olması, Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerle ilgili olmaması, Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen ya da kanunda açıkça düzenlenen konulara ilişkin olmaması gerekir. Anılan fıkra yönünden herhangi bir aykırılık tespit edilmemesi durumunda ise bu defa CBK’ların içerik yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmalıdır (AYM, E.2019/78, K.2020/6, 23/01/2020, §§ 3-13; E.2019/31, K.2020/5, 23/01/2020, §§ 3-13).
5. CBK’nın 256. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ) bendiyle Genel Müdürlük, İçişleri Bakanlığı’nın hizmet birimlerinden biri olarak düzenlenmiştir. Bu hizmet biriminin görevinin belirlenmesine ilişkin olan dava konusu kuralın, yürütme yetkisine ilişkin bir konuda yapılan düzenleme niteliğinde olduğu dolayısıyla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci cümlesine aykırı olmadığı anlaşılmaktadır.
6. Kuralın Anayasa’ya uygun olup olmadığının denetimi yapılırken ikinci olarak incelenmesi gereken husus, Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerle ilgili olup olmadığıdır.
7. Anayasa’da olağan dönemde CBK ile düzenleneceği özel olarak belirtilen konuların Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında CBK’lar için öngörülen sınırlamalara tabi olmayacağına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında CBK’lar için getirilen sınırlamalar, Anayasa’da CBK ile düzenleneceği özel olarak belirtilen konular için de geçerlidir. Bununla birlikte söz konusu sınırlamalar Anayasa’nın CBK’lara ilişkin diğer hükümleri ile birlikte yorumlanmalıdır (AYM, E.2019/31, K.2020/5, 23/01/2020, § 25).
8. Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir” denilmek suretiyle bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrası uyarınca CBK ile düzenlenebileceği özel olarak belirtilen konular kapsamında kalmaktadır. Anılan maddede bakanlıkların teşkilat yapısına ilişkin düzenlemelerin açıkça CBK ile düzenlenebileceği belirtilmektedir.
9. Bu itibarla, İçişleri Bakanlığının hizmet birimi olarak ihdas edilen Genel Müdürlüğe verilen dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin kayıtlarının tutulması hususunda görev verilmesinin CBK ile düzenlenebileceği ve bu düzenlemelerin Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
10. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesi uyarınca CBK’lar bakımından aranan bir diğer husus, CBK kuralının Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konulara ilişkin olmaması gereğidir.
11. Anayasa’nın CBK tarafından düzenleneceğini özel olarak öngördüğü yukarıda belirtilen bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatlarının kurulması ile düzenlenmesi kapsamında, bu konularla sınırlı olmak üzere Anayasa’nın 106. maddesinin anılan hükmünde belirtilen hususlarda CBK ile düzenleme yapılabilir.
12. Bu çerçevede kuralın Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında CBK ile düzenlenmesi öngörülen İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla kuralın Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
13. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
14. Açıklanan nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı olmadığını ve iptal talebinin reddedilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
15. Çoğunluk kararında kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından, içerik yönünden inceleme yapılmamıştır. Çoğunluk kararının aksine kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı olmadığı kanaatinde olduğumdan, içerik yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.
16. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
17. Hukuk devletinin temel unsurlarından biri belirlilik ilkesidir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarına göre anılan ilke, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olmasını gerektirmektedir.
18. Anılan ilkenin yürütmenin asli düzenleyici işlemi niteliğinde olan CBK’lar bakımından da geçerli olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Kuralla Genel Müdürlüğe verilen görevin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği görüldüğünden kuralda belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
19. Açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olmadığı düşünülmektedir.
CBK’nın 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinde Yer Alan “…kayıtlarını tutmak…” İbaresi
20. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
21. Dava konusu kural, Genel Müdürlüğe 3335 sayılı Kanun kapsamında kurulan teşekkülerin kayıtlarının tutulması görevi tanımaktadır.
22. Çoğunluk görüşünde, CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçelerin dava konusu kural için de geçerli olduğu dolayısıyla kuralın kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kaldığı belirtilmiştir.
23. CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresine dönük karşıoyumdaki gerekçeler bu kural yönünden de geçerlidir. Bu itibarla kuralın Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
CBK’nın 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (f) Bendi
24. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
25. Dava konusu kuralda, dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının; 3335 sayılı Kanun’a göre kurulan teşekküllerin; yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre verilen her türlü izin ve faaliyetin denetimini yapmak Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmiştir.
26. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, Genel Müdürlüğe verilen bu görev ve yetkinin Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer alan dernek kurma özgürlüğüne ilişkin bir düzenleme niteliği niteliği taşıdığı ve bu itibarla CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kaldığı belirtilmiştir. Dava konusu kuralın Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
27. CBK’nın 256. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ) bendiyle İçişleri Bakanlığının hizmet birimi olarak düzenlenen Genel Müdürlüğün görev ve yetkisinin belirlenmesine ilişkin olan dava konusu kuralın, yürütme yetkisine ilişkin bir konuda yapılan düzenleme niteliğinde olduğu dolayısıyla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci cümlesine aykırı olmadığı anlaşılmaktadır.
28. Ayrıca CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresine dönük karşıoyumdaki gerekçe doğrultusunda dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe verilen dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının; 3335 sayılı Kanun’a göre kurulan teşekküllerin; yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre verilen her türlü izin ve faaliyetin denetimini yapmak hususunda görev ve yetki verilmesinin CBK ile düzenlenebileceği ve bu düzenlemelerin Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
29. Öte yandan kuralın, Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında CBK ile düzenlenmesi öngörülen İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısına ilişkin olduğu anlaşıldığından Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
30. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme de tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı olmadığını ve iptal talebinin reddedilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
32. Çoğunluk kararında kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından, içerik yönünden inceleme yapılmamıştır. Çoğunluk kararının aksine kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı olmadığı kanaatinde olduğumdan, içerik yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.
33. Kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği görüldüğünden Anayasa’nın 2. maddesi yönünden kuralda belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olmadığı düşünülmektedir.
CBK’nın 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (g) Bendi
35. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
36. Dava konusu kuralda, Türk vatandaşları tarafından yurt dışında kurulan dernek ve benzeri kuruluşların kayıtlarını tutmak, kuruluş ve faaliyetlerini yurt içinde ve yurt dışında ilgili makamlar aracılığıyla izlemek, değerlendirmek ve bu derneklerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamak Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmiştir.
37. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin ve söz konusu fıkranın (f) bendinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümlerinde belirtilen gerekçelerin mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerli olduğu ifade edilerek kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunması hakkı ile Anayasa’nın 33. maddesinde düzenlenen dernek kurma özgürlüğüyle ilgili olduğu dolayısıyla kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kaldığına kanaat getirilmiştir. Dava konusu kuralın Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
38. CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresine ve söz konusu fıkranın (f) bendine ilişkin karşıoyumda belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
39. Buna göre dava konusu kural, yürütme yetkisine ilişkin olup Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı olmadığı gibi kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme de tespit edilememiştir.
40. Öte yandan kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği görüldüğünden Anayasa’nın 2. maddesi yönünden kuralda belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
41. Açıklanan nedenlerle kuralın, konu ve içerik yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığını ve iptal talebinin reddedilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
CBK’nın 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (ğ) Bendi
42. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
43. Dava konusu kuralda, Genel Müdürlüğe aynı fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen kuruluşların yönetici veya üyelerinin yasalara aykırı faaliyetleri hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak gerekli işlemleri yapma görev ve yetkisi verilmiştir.
44. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, kuralın 5253 sayılı Kanun’un 33. maddesinin üçüncü fıkrası ile aynı konuda bir düzenleme niteliğinde olduğu dolayısıyla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine aykırı düzenleme getirdiği sonucuna varılmıştır. Dava konusu kuralın Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
45. Çoğunluk görüşünde dava konusu kural ile aynı konuda düzenleme niteliğinde olduğuna kanaat getirilen 5253 sayılı Kanun’un 33. maddesinin üçüncü fıkrası ile anılan Kanun’da yazılı olan idarî yaptırımlara karar vermeye mahalli mülki amirin yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır. İptali istenen kuralda ise Genel Müdürlüğe dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilcilikleri ile 3335 sayılı Kanun uyarınca kurulan teşekküllerin yönetici veya üyelerinin yasalara aykırı faaliyetleri hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak gerekli işlemleri yapma görev ve yetkisi verilmiştir. Bu çerçevede 5253 sayılı Kanun’un 33. maddesinin üçüncü fıkrasında 5253 sayılı Kanun’a kapsamındaki idari yaptırımlara hangi merci tarafından karar verileceğinin düzenlendiği, dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe verilen yasalara aykırı faaliyetler hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak gerekli işlemleri yapma görev ve yetkisinin düzenlendiği anlaşıldığından kuralların aynı konuda ihdas edilmiş düzenlemeler niteliğinde olduğu kabul edilemez.
46. Öte yandan kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği görüldüğünden Anayasa’nın 2. maddesi yönünden kuralda belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle kuralın, konu ve içerik yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığını ve iptal talebinin reddedilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
CBK’nın 263. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile…” Bölümü
48. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (2) numaralı fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile…” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
49. Dava konusu kuralda, CBK’nın 263. maddesinde belirtilen dernek ve kuruluşlarla bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli ile düzenleme ve kayıt esaslarının Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.
50. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümlerinde belirtilen gerekçelerin mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerli olduğu ifade edilerek kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunması hakkı ile ilgili olduğu dolayısıyla kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kaldığına kanaat getirilmiştir. Dava konusu kuralın Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
51. CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresine ilişkin karşıoyumda belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
52. Buna göre dava konusu kural, yürütme yetkisine ilişkin olup Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı olmadığı gibi kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme de tespit edilememiştir.
53. Öte yandan kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği görüldüğünden Anayasa’nın 2. maddesi yönünden kuralda belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
54. Açıklanan nedenlerle kuralın, konu ve içerik yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığını ve iptal talebinin reddedilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
Üye Muhterem İNCE |