TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Ö. A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/18685)

 

Karar Tarihi: 16/3/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu

:

Ö. A.

Vekili

:

Av. Burak ÇOLAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamu görevlileri tarafından alıkonulma ve fiziksel şiddete maruz kalma olayına yönelik şikâyetin etkili soruşturulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının, bu şikâyetin soruşturulmasında görevlilerin ihmallerine rağmen cezalandırılmamaları nedeniyle de adil yargılanma hakkınınihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/6/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. 1975 yılında doğan başvurucu, özel eğitim kurumlarında bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Ankara'da danışmanlık şirketi kurmuştur. Olay tarihinde de bu şirkette aile danışmanı olarak çalışmaktadır.

11. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında başvurucu hakkında yakalama kararıçıkarılmıştır. Başvurucu, bu süreçte ülkede olağanüstü hâl ilanı olmasından korktuğunu ve teslim olmadığını dile getirmiştir.

12. Anlatımına göre başvurucu 1/4/2017 tarihinde şehir merkezinde bir taksiyle seyir hâlinde iken iki araç başvurucunun içinde bulunduğu taksiyi sıkıştırmak suretiyle durdurmuş, siyah renkli ve Transporter model araçtan inen kişiler kendilerini polis olarak tanıtarak başvurucuyu zorla taksiden indirmiş, ellerini kelepçelemiş, ayaklarını bağlamış, kafasına çuval geçirerek Transporter model araca bindirmiştir. Araç içinde darbedildiğini ileri süren başvurucu; daha sonra bir hücreye götürüldüğünü, burada kırk iki gün tutulduğunu, ilk yirmi gün -bazı beyanlarında yirmi beş olduğunu söylemektedir- işkence odası olarak tabir ettiği bir odada sopa ile dövüldüğünü, kendisine elektrik şoku verilip cinsel ve psikolojik şiddet uygulandığını, ailesiyle tehdit edilerek hakaretlere maruz kaldığını iddia etmiştir. Bu süre zarfında doktor kontrolünden geçirilmediğini belirten başvurucu; yan odalardan da çığlıklar duyduğunu, isim vermesi için baskı yapıldığını, ilk yirmi beş günden sonra kötü muameleye maruz kalmadığını, yaralanma izlerinin geçmesi için beklendiğini ifade etmiştir.

13. Başvurucu; alıkonulduğu yerden 12/5/2017 tarihinde çıkarılarak bir arabaya bindirildiğini, arabadayken telefonunun kendisine iade edilip Ankara Emniyet Müdürlüğünü aramasının istendiğini, araması üzerine bulunduğu yere gelen kolluk görevlilerine teslim edilerek bu kolluk görevlilerince gözaltına alındığını dile getirmiştir. Başvurucu hakkında düzenlenen Adli Kolluk-Cumhuriyet Savcısı Görüşme Tutanağında; başvurucunun kolluk birimlerini arayarak kendini tanıttığı, bulunduğu konumu belirtip teslim olmak istemesi üzerine bulunduğu yere gidilerek başvurucunun gözaltına alındığı belirtilmiştir. Başvurucuyla ilgili olarak düzenlenen Yakalama ve Gözaltına Alma Tutanaklarının iseşablonmahiyette olması nedeniyle olayla ilgili bilgi içermediği (yakalama talimatına binaen yakalandığının belirtildiği)anlaşılmıştır.

14. Başvurucu 12/5/2017 tarihi ile 16/5/2017 tarihi arasında gözaltında tutulmuştur. Başvurucu hakkında 12/5/2017 ve 16/5/2017 tarihlerinde Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen genel adli muayene raporlarında başvurucuda darp ve cebir izi bulunmadığı belirtilmiştir.

15. Savunmasının 16/5/2017 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından alınmasının ardından başvurucu, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunu müteakip tutuklanarak Sincan 2 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Başvurucu; Başsavcılıkta ve sorgusunda üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini, tanımadığı kişiler tarafından kaçırılarak kırk günü aşkın süre alıkonulduğunu iddia etmiştir.

16. Diğer taraftan başvurucunun eşi F.A. başvurucu gözaltına alınmadan önce (başvurucunun kaçırıldığını iddia ettiği günden iki gün sonra) 3/4/2017 tarihinde Başsavcılığa dilekçe ibraz ederek eşinden iki üç haftadır haber alamadığını, eşinin hayatından endişe ettiğini beyan etmiş ve bulunmasını talep etmiştir. F.A.nın dilekçesi üzerine Başsavcılık soruşturma başlatmıştır (Sor. No: 2017/58881).

17. Soruşturma kapsamında şikâyetçinin ifadesi alınmış, başvurucunun en son görüldüğü yere yakın kamera görüntülerinin araştırılması 14/4/2017 tarihinde ilgili kolluk biriminden talep edilmiştir. Başvurucunun olay günü bir taksiye bindiği kamera görüntüleriyle anlaşılmış, taksinin plaka numarası 17/4/2017 tarihinde kolluk araştırmasıyla tespit edilmiştir.

18. Taksi şoförü O.K. 18/4/2017 tarihinde tanık olarak dinlenmiştir. Tanık,başvurucunun iki araçtan inen silahlı kişilerce zorla taksiden indirildiğini ve araçlardan birine bindirilerek götürüldüğünü dile getirmiş; araçlardan birini görmediğini, diğerinin H.S. Starex veya V. Transporter marka olabileceğini ifade etmiştir. Başsavcılık taksinin başvurucuyu aldığı Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Tahsilat Bürosunun olay gününe ait kamera görüntülerini 18/4/2017 tarihinde ilgili idareden talep etmiş, görüntüler 21/4/2017 tarihinde Başsavcılığa gönderilmiştir. Diğer taraftan Başsavcılık, taksinin durdurulduğu yeri gören kameraların görüntülerinin tespit edilmesi için 4/5/2017 tarihinde, tanıklar M.K. ile H.B.nin başvurucunun kaçırılma olayıyla ilgili bilgisine başvurulması için 11/5/2017 tarihinde ilgili kolluk merkezine iki kez talimat yazmıştır. Tanıklar M.K. ve H.B.nin beyanlarının FETÖ/PDY soruşturmalarıyla ilgili olarak ve ayrıca hakkında yakalama kararı bulunan başvurucunun gizlenip gizlenmediği hususlarında bilgilerine başvurulmak amacıyla alınmak istendiği ilgili soruşturma dosyalarından anlaşılmıştır.

19. Başvurucunun 12/5/2017 tarihinde gözaltına alınmasından sonra MOBESE kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde olay günü taksinin birkaç araçla birlikte seyir hâlindeyken görüntülerinin olduğu tespit edilmiş; araçların durduğu yeri görebilecek işyeri kameralarının olmadığı, işyerindeki çalışanlarla yapılan görüşmede olayla ilgili kimsenin bilgisinin bulunmadığı (olay günü dikkat çekici bir şey fark etmediklerini dile getirdikleri) kolluk görevlilerince düzenlenen 29/5/2017 tarihli CD İnceleme ve Araştırma Tutanağı'na yansımıştır.

20. Bu arada başvurucunun eşinin şikâyetiyle ilgili yapılan soruşturmada 6/6/2017 tarihinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden daimî arama kararı verilmiş; 17/10/2017 tarihinde alıkonulma şikâyeti hakkında daimî aramada devam eden bu soruşturma, birlikte yürütülen FETÖ/PDY soruşturmasından ayrılmıştır (Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun Sor. No: 2017/168693 dosyada devam edilmesi kararı verilmiştir.).Ayırma kararında şüpheli, meçhul; suç, kişi hürriyetinden yoksun kılma olarak belirtilmiştir. Aynı tarihte soruşturma, Başsavcılığın Zamanaşımı Bürosuna tevdi edilmiştir. İnceleme tarihi itibarıyla daimi arama kararından sonra herhangi bir işlem yapılmadığı görülmüştür.

21. Başvurucu; tutuklandıktan sonra vekili aracılığıyla 30/6/2017 tarihinde Başsavcılığa gönderdiği dilekçe ile kamu görevlileri tarafından alıkonulup fiziksel ve sözlü şiddete maruz kaldığını, ayrıca olayla ilgili yapılan soruşturmada kolluk görevlilerinin yavaş ve özensiz hareket ettiğini iddia ederek şikâyetçi olmuştur. Başvurucunun şikâyeti üzerine soruşturma (Sor. No: 2017/111913) başlatılmış, daha önce aynı konuda soruşturma yapıldığı tespit edilerek 1/8/2017 tarihinde meçhul şüpheli hakkında kişi hürriyetini yoksun kılma suçu şikâyeti yönünden soruşturma daimî aramaya alınmıştır. İnceleme tarihi itibarıyla daimî arama kararından sonra Başsavcılıkça herhangi bir işlem yapılmamıştır.

22. Öte yandan başvurucunun hukuka aykırı olarak alıkonulmasıyla ilgili yapılan şikâyetin kolluk görevlilerince özensiz araştırıldığı iddiası soruşturulmuş, kolluk tarafından yapılan işlemler ve tarihleri belirtilmiş, Başsavcılıkça 21/9/2017 tarihinde ilgili polis memurları hakkında görevi ihmal suçu kapsamında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Başsavcılık kararının gerekçesi şöyledir:

" ... soruşturmada yapılan işlemlerin kronolojik sırayla bildirildiği, buna göre;

1. 03.04.2017 tarihli [F.A]’ın Cumhuriyet Savcılığına Müracaat Dilekçesi,

2. 03.04.2017 tarihli 2017/58881 Soruşturma sayılı Müşteki İfade Tutanağı,

3. 13.04.2017 tarihli Müşteki vekili Av.[B.Ç.]’ın 2017/58881 Soruşturma evrakına verdiği dilekçe,

4. 14.04.2017 tarihli 2017/58881 CBS soruşturma talimatı ([G.K.Z.] C. Savcısı E-İmzalı)

5. 18.04.2017 tarihli soruşturma evrakı ile ilgili Tutanak (Araştırma)

6. 18.04.2017 tarihli soruşturma evrakı ile tanık ifade tutanağı (Taksi Şoförü [O.K.])

7. 18.04.2017 tarihli soruşturma evrakı ile tanık ifade tutanağı [Ü.Ç.]

8. 18.04.2017 tarihli soruşturma evrakı ile bilgi alma tutanağı [F.A.]

9. 21.04.2017 tarihli soruşturma evrakı ile ASKİ görüntü CD’si 26.04.2017 tarihinde savcılık kalemi S. Hnm. Teslim edilmiştir.

10.03.05.2017 tarihli 2017/58881 CBS soruşturma talimatı ([G.K.Z.] C. Savcısı E-İmzalı) Önder ASAN’ın aracında [06 ...76] A... Mahallesi K... Caddesi 1... Sokak No: 1 sayılı adreste arama yapılmasına talimatı,

11. 04.05.2017 tarihli soruşturma evrakı ile yapılan aramanın tutanağı,

12. 05.05.2017 tarihli soruşturma evrakı ile aramada el konulan muhafaza altına alınan materyaller için yapılan ilgili şube yazışmaları,

13. 05.05.2017 tarihli 2017/58881 CBS Soruşturma talimatı ([G.K.Z.] C.Savcısı E-İmzalı) Kısıtlama KARARI,

14. 05.5.2017 tarihli soruşturma evrakı ile bilgi alma tutanağı (arama yapılan evi kiraya veren [V.S.])

15. 05.05.2017 tarihli soruşturma evrakı ile bilgi alma tutanağı (arama yapılan evi kiraya verirken aracı olan emlakçı [Y.C.])

16. 08.05.2017 tarihli soruşturma evrakı ile yapılan aramada el konulan, muhafaza altına alınan Türk Lirası ve Amerikan Dolarları için Ziraat Bankası yazışmaları,

17. 09.05.2017 tarihli soruşturma evrakı ile C. Başsavcılığı ile yapılan yazışmalar,

18. 11.05.2017 tarihli 2017/58881 CBS soruşturma talimatı ([G.K.Z.] C.Savcısı E-îmzalı) ([M.K.] ve [H.B.] ile ilgili)

19. 12.05.2017 tarihli soruşturma evrakı ile C. Başsavcılığı ile yapılan yazışmalar,

20. 18.05.2017 tarihli soruşturma evrakı ile C. Başsavcılığı ile yapılan yazışmalar,

21.29.05.2017 tarihli soruşturma evrakı ile C. Başsavcılığı ile yapılan yazışmalar (Mobese-Kgys Görüntü inceleme ve CD’leri)

22. 01.08.2017 tarihli 2017/111913 sayılı DAİMİ ARAMA KARARI ([G.K.Z.] C. Savcısı E-İmzalı)

23. 12.09.2017 tarihli soruşturma evrakı ile C. Başsavcılığı ile yapılan yazışmalar, (Daimi Arama Kararı ile ilgili tutanak), işlemlerinin soruşturma kapsamında yapıldığının bildirildiği anlaşılmakla,

KARAR:

1-Şüphelilerin görevlerini ihmal ettiğine dair kamu davasının açılmasını gerektirir delil bulunmadığından KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA..."

23. Başvurucunun Başsavcılık kararına itirazı, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/4/2018 tarihli kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesine istinaden reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya 14/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

24. Başvurucu12/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

25. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

...

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

...

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

26. 5237 sayılı Kanun'un "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" kenar başlıklı 109. maddesi şöyledir:

"(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."

27. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar."

B. Uluslararası Hukuk

28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."

29. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmışöyledir:

" Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …"

30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamış; terörle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşme'yle yasaklandığını belirtmiştir. AİHM, kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediğini içtihatlarında hatırlatmıştır (Selmouni/Fransa, B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119).

31. Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunu söylenebilmesi için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007 §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).

32. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131; Tepe/Türkiye, B. No: 31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).

33. AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini ancak iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05, 45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91).

34. AİHM içtihatlarına göre bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkân veren bir sistemin benimsenmiş olması veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması hâlleridir (Perez/Fransa, B. No: 47287/99, 12/2/2004, § 70).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

35. Anayasa Mahkemesinin 16/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

36. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

37. Başvurucu; özensiz hareket etmeleri nedeniyle kolluk görevlileri hakkında şikayetçi olduğunu, şikâyeti sonucu verilen soruşturma ve yargı makamları kararlarının gerekçesiz olduğunu, kolluk görevlilerinin ihmali nedeniyle maddi gerçeğe ulaşılması imkânsız hâle gelmesine rağmen haklarında kovuşturmama kararı verildiğini, bu nedenle adil yargılanmahakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

38. Bakanlık, bu iddiayla ilgili ayrıca görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

39. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

41. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Bir ceza davasında üçüncü kişilerin cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, § 23, 24).

42. 5271 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkileri ceza muhakemesi süreci ile sınırlı olup hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir etkisi yoktur.

43. Başvurucu, görevi ihmal suçunu işlediğini düşündüğü kolluk görevlileri hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla suç duyurusunda bulunmuş olup talebi üçüncü kişinin cezalandırılmasıyla sınırlıdır. Başvurucu, üçüncü kişi ya da kişilerin fiili nedeniyle medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin zararının giderilmesini istiyorsa hukuk mahkemeleri önünde dava açma imkânına sahiptir.

44. Sonuç olarak bir ceza soruşturmasında kendisi hakkında mağdur sıfatını haiz başvurucunun, suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

46. Başvurucu; gözaltına alınmadan önce kimliği belirsiz kişilerce kaçırılarak kırk iki gün alıkonulduğunu, ilk yirmi gün fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddete maruz kaldığını, sopayla dövüldüğünü, elektrikli şok aletiyle tehdit edildiğini, makatından cisim sokulmaya çalışıldığını, isim vermesi için sürekli baskı yapıldığını, bu süreçte doktor kontrolünden geçirilmediğini ileri sürmüştür. Bu olaya ilişkin şikâyetinin kolluk görevlilerince etraflıca araştırılmadığını, bu nedenle etkili başvuru hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

47. Bakanlık görüşünde, başvurucunun eşinin yaptığı suç duyurusu neticesinde yürütülen soruşturma kapsamında başvurucunun olay günü bazı kişiler tarafından bir araca bindirildiğinin tespit edildiği, soruşturma makamının kamera görüntülerini incelediği, kamera görüntülerinde şüphelilerin tespiti açısından yeterli veri olmaması sebebiyle olay yerindeki işyerlerinden tanık araştırması yapıldığı, buna karşılık başvurucunun kaçırılması olayına karışan kişi veya kişilerin kamu görevlisi olduğunu ortaya koyan bir delilin tespit edilemediği, ayrıca başvurucunun Başsavcılık ifadesinde ve Hâkimlik sorgusunda kaçırıldığından bahsetmediği belirtilmiş; diğer taraftan usul yükümlüğünün gereğinin özenle yerine getirildiği ifade edilmiştir.

48. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı cevabında, görüşte belirtildiğinin aksine Başsavcılık ifadesinde ve Hâkimlik sorgusunda kaçırılma olayını anlattığını, Başsavcılığın olay yerini görüntüleyen kameraların kayıtlarına, olaya tanıklık eden taksi şoförüne geç ulaştığını, ayrıca kamera görüntülerinin bilirkişilerce incelenip incelenmediğinin bilinmediğini ifade ederek olayının soruşturulmasında ihmal olduğunu yinelemiştir.

2. Değerlendirme

49. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun etkili başvuru hakkı ile eşitlik ilkesine yönelik şikâyetleri özü itibarıyla kaçırılma ve kötü muameleye maruz kalma iddiasına ilişkin olup iddialarının tamamı Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kaldığı değerlendirilerek sadece bu madde yönünden inceleme yapılmıştır.

50. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

51. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

52. Başvurucunun zorla alıkonulması ve kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin şikayetleri ile ilgili soruşturmalarda 6/6/2017 ve 1/8/2017 tarihlerinde meçhul şüpheli hakkında daimî arama kararı verilmiştir. Başvurucu, bu soruşturmalarda görev yapan kolluk görevlilerinin ihmali olduğunu ileri sürdüğünden kolluk görevlileri ile ilgili görevi ihmal suçundan yapılan soruşturma sonucunu bekleyerek 12/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Bu durumda Anayasa Mahkemesince öncelikle değerlendirilecek husus, başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığıdır.

53. Anayasa Mahkemesi, kolluk görevlilerinin güç kullanımı sonucunda gerçekleştiği ileri sürülen kötü muamele yasağının ihlali iddialarını incelediği birçok başvuruda tüketilmesi gereken etkili hukuk yolunun ceza soruşturması olduğunu belirtmiştir (birçok karar arasından bkz. Onur Cingil, B. No: 2013/7836, 16/4/2015, § 52; Zeki Güngör, B. No: 2013/8491, 31/3/2016, § 39; N.T.U. ve N.T., B. No: 2014/4372, 19/12/2017, § 28; Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017, § 140). Başvuru yollarının tüketilmesi kuralı, bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünde inceleme yapılabilmesi için mutlak surette gerekli olmasa da yürütülen soruşturmanın -makul bir süreyi aşmaması şartıyla- ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

54. Buna karşın başvurucunun bir soruşturmanın açılmayacağının, soruşturmada ilerleme olmadığının, etkili bir ceza soruşturması yapılmadığının, ileride de böyle bir soruşturmanın yürütüleceği konusunda gerçekçi bir olasılık olmadığının farkına vardığı veya varması gerektiği andan itibaren yaptığı bireysel başvurular kabul edilebilmelidir. Böyle bir durumda başvurucu, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 77).

55. Zira böylesine bir soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucu, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardığı veya varması gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucunun etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varması gerektiği her başvurunun şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87; Sultani Acar, B. No: 2014/16344, 22/3/2018, § 84).

56. Somut olayda başvurucunun eşinin başvurucunun kaybolması ile ilgili şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma devam ederken başvurucunun 12/5/2017 tarihinde ortaya çıkarak gözaltına alınmasının ardından 6/6/2017 tarihinde bu şikâyete ilişkin daimî arama kararı verilmiştir. Başvurucu daha sonra alıkonulduğunu, kötü muameleye maruz bırakıldığını ve alıkonulması sürecindeki ceza soruşturmasında kolluk görevlilerinin ihmalinin bulunduğunu iddia ettiği 30/6/2017 tarihli şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada bir yandan alıkonulma ile ilgili iddia yönünden 1/8/2017 tarihinde daimî arama kararı verilirken diğer yandan da kolluk görevlilerinin ihmali iddiası kapsamında yürütülen soruşturmaya devam edilmiştir. Daha sonra kolluk görevlileri hakkındaki görevi ihmal suçu isnadıyla yapılan soruşturma tamamlanarak 21/9/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş, karar itiraz sürecinden geçerek kesinleşmiştir.

57. İtiraz mercinin kararından itibaren yasal süresi içinde bireysel başvuruda bulunan başvurucunun adil yargılanma hakkına yönelik şikayetlerinin yanı sıra kötü muamele yasağına yönelik şikayetleri bakımından başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının tespiti yukarıda yer verilen içtihat uyarınca soruşturmanın etkisiz olduğunu farkettiği/farketmesinin beklendiği tarihten sonra başvurusunu makul süre içinde yapıp yapmadığına ilişkindir.

58. Başvurucunun 6/6/2017 ve 1/8/2017 tarihlerinde verilen daimî arama kararlarıyla soruşturmaların etkisiz olduğunun farkına varması kural olarak beklenir. Zira bu kararlardan sonra soruşturmalarda herhangi bir işlem yapılmamıştır. Bununla birlikte mevcut olayda başvurucunun kaybolması ile ilgili ilk soruşturmada daimî arama kararı verilmesinin ardından başvurucunun kötü muamele şikâyetlerini de içeren ikinci bir soruşturma açılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ikinci soruşturmanın sonucunu beklemesi bireysel başvurunun ikincillik ilkesine uygun düşmektedir.

59. Bu defa başvurucunun ikinci soruşturmada 1/8/2017 tarihinde verilen daimî arama kararından sonra başvuruda bulunması gerektiği düşünülebilir. Ancak ikinci soruşturmanın tamamı hakkında daimî arama kararı verilmediği dikkate alınmalıdır. Aynı soruşturmada bir yandan daimî arama kararı verilmişken bir yandan da kaybolmasıyla ilgili önceki soruşturmanın kolluk görevlilerinin ihmali nedeniyle etkisiz olduğu şikâyetine yönelik kolluk görevlileri hakkındaki soruşturma devam etmektedir. Bu durumda başvurucunun devam eden bu soruşturmayı konusu itibarıyla kötü muamele yasağına ilişkin etkili soruşturma yürütülmediği şikâyetinden bağımsız görmemesi, bu nedenle devam eden soruşturma sonucunu da beklemesi makul karşılanmalıdır. Dolayısıyla başvurucunun birbirinden bağımsız olmayan soruşturma süreçlerini tüketmeyi beklemesinin ardından yapılan başvurunun süresinde yapıldığı değerlendirilmiştir.

60. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

61. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

62. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

63. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

64. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde -Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, § 25).

65. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).

66. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplaması gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114). Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

67. Başvurucu, bir ceza soruşturmasında şüpheli olarak aranmaktayken tutanaklaragöre kolluk birimlerine telefonla haber vererek bulunduğu yeri bildirmiş ve burada teslim olmuştur. Başvurucu, teslim olmadan önce kendisinin silahlı kişilerce kaçırılarak kırk iki gün alıkonulduğunu, bu süreçte kendisine fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet uygulandığını, bu kişilerin zoruyla kolluk görevlilerini arayıp kendisini ihbar ettiğini iddia etmiş; gözaltına alındıktan sonra olayla ilgili olarak şikâyetçi olmuştur.

68. Başvurucu gözaltına alınmadan kırk gün önce -kaçırıldığını iddia ettiği günden iki gün sonra- başvurucunun eşinin Başsavcılığa müracaat ederek başvurucudan haftalardır haber alamadığını ve hayatından endişe ettiğini dile getirmesi üzerine ceza soruşturması başlatılmıştır. Anılan ceza soruşturmasında başvurucunun 1/4/2017 tarihinde bir taksiye bindiği, daha sonra iki araçtan inen kişilerin taksiyi durdurarak başvurucuyu zorla diğer araçlardan birine bindirdiği kamera görüntüleri ve taksi şoförü beyanıyla tespit edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun gözaltına alınmadan önce bir süre alıkonulduğu hususundaki iddiaları makul delillerle desteklenmiştir.

69. Diğer taraftan başvurucu, kendisini polis olarak tanıtan kişilerce kaçırıldığını beyan etmekteyse de bu kişilerin belirlenmesine yönelik bir bilgisi olduğundan bahsetmemiştir. Dolayısıyla faillerin fiziki özellikleri, adları, lakapları veya onları ya da tutulduğunu iddia ettiği yeri belirleyici herhangi bir açıklama yapmamıştır.Aynı şekilde başvurucunun alıkonulduğu ilk günlerde çeşitli fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddete uğradığına ilişkin iddiasını gözaltına alındığı tarihte düzenlenecek sağlık raporuyla desteklememiştir. Ancak tüm bu olguların yanı sıra başvurucunun kim olduğu belirlenemeyen (kamu görevlisi veya değil) birileri tarafından zorla alıkonulduğuna ilişkin somut delillerin bulunması, başvurucunun ilk yirmi veya yirmi beş günden sonra kötü muameleye maruz kalmadığına ve yaralanma izlerinin geçmesi için beklendiğine ilişkin ifadesi -kendisini ihbar etmek suretiyle yakalanarak gözaltına alınma biçimi dikkate alındığında- kötü muameleye maruz kalma iddiasının savunulabilir olduğu değerlendirilmiştir. Bu durumda başvurucunun soruşturma makamlarınca etkili soruşturma yapılması yönündeki beklentisi meşru kabul edilmiştir.

70. Başvurucunun eşinin şikâyet tarihinden yaklaşık on gün sonra başvurucu vekili tarafından sunulan dilekçe dikkate alınarak başvurucunun olay günü en son taksiye bindiği yer tespit edilmiş, başvurucunun taksiye bindiği yeri gösteren kameralardan taksi şoförüne ulaşılmış, taksi şoförünün beyanı soruşturma açıldıktan on beş gün sonra alınmıştır. Yine taksinin durdurulduğu yer kamera kayıtlarıyla tespit edilmiştir. Ancak görüntülerden araçların plakalarının belirlenememesi nedeniyle araçların sürücülerine ulaşılamamıştır.

71. Bu itibarla başvurucunun kaybolması ile ilgili şikâyet alındıktan sonra kamu makamlarınca derhâl harekete geçildiği, başvurucunun nerede olduğunun araştırıldığı sırada başvurucunun kolluk birimlerini arayarak ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Kırk günden daha az bir sürede başvurucunun kaçırılma iddiasıyla ilgili bazı delillere ulaşıldığı ve soruşturmada ilerleme kaydedildiği ortadadır. Ancak başvurucunun ortaya çıktıktan/gözaltına alındıktan sonraki süreçte soruşturmada yeni bir delile ulaşılamadığı, herhangi bir araştırma yapılmadığı neticede faillerin kimliklerinin belirlenemediği görülmüştür.

72. Hâlen ilgili soruşturmaların daimî arama şeklinde açık olduğu ve daimî aramaya alındıktan sonra da herhangi bir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır. Başvurunun inceleme tarihi itibarıyla yaklaşık altı yıldır devam eden soruşturmaya rağmen Ankara'nın merkezinde gündüz saatlerinde bir taksiyle seyir hâlinde iken zorla alıkonulma iddiasının faillerinin tespit edilememesi makul süratle ve özenle soruşturma yapılması ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

73. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutuyla ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

D. Giderim Yönünden

74. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

75. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

76. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin devam eden soruşturmalara ilişkin olduğu dikkate alındığında sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

77. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerekir.

78. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil Yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutuyla İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2017/168693, Sor. No: 2017/111913) GÖNDERİLMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.