TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

B. E. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/23057)

 

Karar Tarihi: 2/11/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mustafa İlhan ÖZTÜRK

Başvurucu

:

B. E.

Vekili

:

Av. Fırat GÜNDOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, memur olan başvurucunun sosyal medya hesabı üzerinden yapmış olduğu paylaşım nedeniyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/7/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. 1981 doğumlu olan başvurucu, Yalova iline bağlı bir ilçe müftülüğünde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapmaktadır.

6. Başvurucu 31/8/2015 tarihinde Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde, akrabası F.E.nin Rize'nin Güneysu ilçesinde bulunan Kıble Dağı Camisi'ne yapmış olduğu ziyarete dair fotoğrafının altına yorum yapmıştır. Başvurucu ve iki akrabası arasında geçen yazışmalar şu şekildedir:

"E.B. : Orası neresi?

F.E. : Geçenlerde Cumhurbaşkanı'nın açılışını yaptığı Rize/Güneysu Kıble Dağı Cami

E.B. :Maşallah seyyah gibisin

Başvurucu : İmparatorun yaptırdığı bazilika

F.E. : Hayırdır zoruna mı gitti? Bu adamın her yaptığı batıyor size

Başvurucu : Yo niye gitsin, gidip gelip kutsanın "

7. Başvurucunun yapmış olduğu yorumlar nedeniyle Cumhurbaşkanı'na hakaret edildiği iddiasıyla ihbarda bulunulmuştur. İhbar üzerine Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında Cumhurbaşkanı'na hakaret suçundan kamu davası açmıştır. Yargılamayı yapan Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesi, kullanılan ifadelerin hakaret suçunu oluşturmadığı gerekçesiyle beraat kararı vermiştir. Karar, temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

8. Başvurucu hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda Yalova Valiliği İl Disiplin Kurulu tarafından 2/1/2017 tarihinde 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının D bendinin (l) alt bendi uyarınca amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek fiilinden dolayı başvurucu üç yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Başvurucunun itirazı Diyanet İşleri Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığının 9/2/2017 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

9. Başvurucu, verilen disiplin cezasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek işlemin iptali için dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; Kıble Dağı Camisi'nin Cumhurbaşkanı tarafından yaptırılmadığını, kendisinin yalnızca açılışını yaptığını, bu nedenle söz konusu paylaşımın Cumhurbaşkanı'na yönelik olmadığını belirtmiştir. Paylaşımda hedef alınan kişinin akrabası F.E. olduğunu, F.E.nin dini vecibelerini yerine getirmeyen yalnızca gösteriş amacıyla ibadethaneleri ziyaret eden bir kimse olması nedeniyle bu şekilde bir ifade kullandığını belirtmiştir. Başvurucu; kültürümüzde ıssız, şehir merkezinden uzak, ulaşılması güç yerlerde ibadethane yaptırma geleneği olmadığını, camilerin toplanma, ibadet etme ve sosyalleşme amacıyla kullanılması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, anılan caminin ise dikdörtgen kare örtü planı, kubbe çapının dar olması ve abartılı süsleme anlayışı nedeniyle Türk İslam mimarisinden çok Roma mimarisini anımsatan bir bazilikaya benzediğini vurgulamak istediğini ileri sürmüştür. Başvurucu yapmış olduğu yorumun caminin konumu ile teknik ve mimari yapısına yönelik eleştirilerden ibaret olduğunu ifade etmiştir.

10. Bursa 3. İdare Mahkemesinin (Mahkeme) 21/6/2017 tarihli kararı ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"...Devletin başı konumundaki Cumhurbaşkanı'nı kastederek 'İmparator' ve kral sarayı anlamında 'bazilika' kelimelerinin kullanıldığı, Müslümanların ibadet yeri olan caminin açılışına ilişkin yazıların yazıldığı bir yazışmada yazılan 'İmparatorun yaptırdığı bazilika' kelimesi ile amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak fiilinin sübuta erdiği kanaatine varıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir..."

11. Başvurucunun itirazı İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 24/4/2018 tarihli kararı ile reddedilmiş ve nihai karar başvurucuya 26/6/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu 18/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

13. 657 sayılı Kanun'un "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

...

D - Kademe ilerlemesinin durdurulması : Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1 - 3 yıl durdurulmasıdır.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

...

l) Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya

bunları tehdit etmek,

... "

B. Uluslararası Hukuk

14. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Gülistan Atasoy ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15845, 21/1/2021, §§ 31-33; Yasin Agin ve diğerleri [GK], B. No:2017/32534, 21/1/2021, §§ 26-27.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Anayasa Mahkemesinin 2/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

16. Başvurucu; sosyal medya üzerinden bir akrabasını eleştirmek amacıyla kullandığı sözlerin hiçbir ilgisi olmadığı hâlde Cumhurbaşkanı'na hakaret olarak kabul edildiğini, ceza yargılaması neticesinde sözlerin hakaret unsuru taşımadığı kabul edilerek beraat etmesine karşın bu hususun da dikkate alınmadığını belirterek ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Bakanlık görüşünde; derece mahkemelerinin kararlarında da belirtildiği üzere, sarf edilen sözlerin eleştiri sınırlarını aşarak hakaret niteliğinde ve kişilerin şeref ve itibarını zedeler nitelikte olduğu, başvurucu hakkında verilen kararın etkileri itibarıyla orantılı olduğu ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile kişinin şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkı arasında adil dengenin korunduğu ifade edilmiştir.

18. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında önceki iddialarını yinelemiştir.

B. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

20. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…"

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

22. Başvurucu, sosyal paylaşım sitesi üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmıştır. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

23. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

24. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

25. 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının D bendinin (l) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

26. Başvurucunun kademe ilerlemesinin durdurulması disiplin cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararın Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Geriye müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesi kalmaktadır.

27. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Derece mahkemeleri, bireylerin fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir denge sağlamalıdır (Bekir Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 58, 61, 66). Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57). Bununla birlikte kamu gücünü kullanan organlar değerlendirmelerinde ifade özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu gözönünde bulundurmak zorundadır (Bekir Coşkun, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

28. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında altını çizdiği gibi, kamu görevlisi olmak sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirmektedir. Kişi kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılır, kamu hizmetinin kendine has özellikleri bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38; Cem Özaydın, B. No: 2017/26800, 13/1/2022, § 36; Elif Güneysu, B. No: 2017/31733, 7/10/2021, § 42). Bu sebeplerle kamu görevlilerinin ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde Anayasa Mahkemesi kamu görevlisinin bu yönünü görmezden gelemez.

29. Kamu görevlileri tabi oldukları ve zikri geçen devlet memurluğu statülerinin -kanun ve diğer alt mevzuata dayanan- gereklerini yerine getirmemeleri halinde bir disiplin cezası ile karşılaşacaklardır. Disiplin uygulamaları; devlet organizasyonu içinde düzenin sağlanması ve korunması, memurun görevine bağlanması, hizmetlerin en etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için kullanılır; hukuki gerekçeleri ve sonuçları vardır. Disiplin uygulamalarının nihai hedefi sağlanan düzen sayesinde verimli bir çalışma ortamının ve nihai olarak da kamu yararının sağlanmasıdır. Bu bakımdan disiplin cezaları memurların görevlerini layıkıyla ve uyum içinde yerine getirmesi için önemli bir araçtır. (Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, § 53). Öte yandan münhasıran memurların görevleriyle ilgili olması disiplin cezaları hakkında yapılan değerlendirmelerin ciddiyetini azaltmamaktadır. Çünkü düşünce açıklamaları karşılığında uygulanan disiplin cezalarının kamu görevlilerinin temel hak ve özgürlükleri üzerinde bir caydırıcı etki oluşturacağı açıktır (bkz. Mehmet Alanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15462, 29/9/2021, § 49; Şah İsmail Harmancı, B. No: 2018/15359, 17/11/2021, § 41).

30. Somut olayda memur olan başvurucu sosyal medya üzerinden akrabası tarafından paylaşılan bir cami fotoğrafının altına yapmış olduğu "imparatorun yaptırdığı bazilika" şeklindeki bir yorum nedeniyle kademe ilerlemesinin durdurulması ile cezalandırılmıştır. Mahkeme, başvurucunun anılan sözleri ile Cumhurbaşkanına hakaret ettiği kanaatine varmıştır. Başvurucu ise, sözlerinin Cumhurbaşkanı ile ilgisinin olmadığını, söz konusu caminin konumu ve mimari özellikleri itibarıyla bazilikayı andırdığını anlatmak amacıyla anılan paylaşımı yaptığını ifade etmiştir.

31. İlk derece mahkemesi imparator benzetmesinin neden tahkir olduğuna ilişkinbir gerekçeye yer vermediği gibi çevresinde herhangi bir yerleşim olmayan ve bir dağın doruğuna yapılan caminin bazilikaya benzetilmesinin niçin Cumhurbaşkanı'na hakaret olarak kabul ettiğini de açıklamamış; başvurucunun dava dilekçesindeki açıklamalarına dair bir değerlendirmede bulunmamıştır. Ayrıca ilk derece mahkemesince söz konusu mesajlaşmanın kısmen genele kapalı olan bir ortamda üç akraba arasında gerçekleşmiş olmasının olaya etkisinin ne olduğunu da değerlendirmemiştir.

32. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında, ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56).

33. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında değerlendirmelerinde herhangi bir gerekçe sunmayan İdare ve Bölge İdare Mahkemesinin başvurucunun bir disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyduğunun kabul edilmesi mümkün olmamıştır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

35. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ile 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

36. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

37. Öte yandan tazminat talep ettiği ve ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya 13.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 3. İdare Mahkemesine (E.2017/327, K.2017/1146) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya 13.500 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.