TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZGÜR SOLAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24539)

 

Karar Tarihi: 20/12/2022

R.G. Tarih ve Sayı: 23/2/2023-32113

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucu

:

Özgür SOLAK

Vekili

:

Av. Mustafa SOYLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; spor faaliyetlerinin kısıtlanması nedeniyle kötü muamele yasağının, yüksek lisans eğitimi için gerekli kaynakların temin edilmemesi nedeniyle eğitim hakkının, ceza infaz kurumu idaresinin buna yönelik işlemlerine karşı yapılan şikâyetin infaz hâkimliğince esas yönünden değerlendirilmeksizin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, olay tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olarak Burhaniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

3. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumuna verdiği 5/2/2018 tarihli dilekçe ile yüksek lisans öğrencisi olduğunu, tezini yazmak için gerekli kaynakların verilmediğini, bilgisayar kullanma imkânı sağlanmadığını, sportif faaliyetlere katılmasına izin verilmediğini belirterek kısıtlamaların kaldırılmasını talep etmiştir.

4. Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) 24/11/2017 tarihli ve 2017/82 sayılı kararına dayanarak Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında tutuklananlara eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine katılma izni verilmemesine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; Ceza İnfaz Kurumunda bulunan hükümlü ve tutuklu sayısının kapasitenin üzerinde olması nedeniyle iş yoğunluğunun fazla olduğu, personel sayısı da gözönüne alındığında söz konusu faaliyetlerin tamamının yaptırılması durumunda olağanüstü hâl süreci de dikkate alındığında güvenlik zafiyeti oluşacağı belirtilmiştir.

5. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı şikâyet, Burhaniye İnfaz Hâkimliğinin 27/2/2018 tarihli kararıyla Eğitim Kurulunca verilen kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

6. İnfaz Hâkimliği kararına karşı yapılan itiraz, kararın usule ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesinin 18/5/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

7. Başvurucuya ailesi "İnfaz Hukuku" adlı kitabı kargo yoluyla göndermiştir. Ceza İnfaz Kurumu söz konusu kitabı başvurucuya teslim etmemiştir.

8. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğine 26/2/2018 tarihli dilekçe ile şikâyette bulunmuştur. Dilekçede başvurucu; ailesinin kargoyla gönderdiği "İnfaz Hukuku" adlı kitabın 2/2/2018 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna geldiğini, kitabın kendisine teslim edilmemesi üzerine 21/2/2018 tarihli dilekçe ile kitabın teslim edilmemesine ilişkin kararın ve gerekçesinin tebliğini talep ettiğini ifade etmiştir. Ceza İnfaz Kurumunun bu talebe yanıt vermediğini belirterek kitabın tarafına verilmemesine dair ret kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

9. İnfaz Hâkimliği 15/3/2018 tarihli kararı ile başvurucunun kitabın tarafına verilmesi talebinin öncelikle Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu ile İnfaz Kurumunun ilgili birimleri tarafından değerlendirilmesi, değerlendirme sonucu verilen bu karara karşı başvurucunun itiraz etmesi hâlinde talebin Hâkimliğe gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle başvurucunun talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

10. Başvurucu, Hâkimlik kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtiraz dilekçesinde; kargoyla gelen kitabın Kurum tarafından kendisine teslim edilmemesinin ve memur tarafından sözlü olarak teslim edilmeyeceğinin bildirilmesinin bir ret işlemi olduğunu, Hâkimliğin Kurumdan bilgi sormadan, araştırma yapmadan karar verdiğini belirtmiştir. İtirazı inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek itirazı 18/5/2018 tarihinde reddetmiştir.

11. Başvurucu, nihai kararları 26/6/2018 tarihinde öğrendikten sonra 25/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvurucu, adli yardım talebinde bulunmuştur. Adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Sportif Faaliyetlere Katılımın Sınırlandırıldığına İlişkin İddia

13. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda eğitim ve spor faaliyetlerinin kısıtlanması nedeniyle spor hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Başvurucunun ihlal iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

15. Anayasa Mahkemesi; söz konusu ihlal iddiasına ilişkin temel ilkeleri ortaya koyduğu ve değerlendirmelerde bulunduğu kararında, bu türden bir kısıtlamanın ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklere dayandığını belirtmiştir. Öte yandan; başvurucunun günde en az bir saat açık havada gezinme imkânına sahip olduğunu, bu süre zarfında açık havada egzersiz yapma gibi sportif faaliyetlerde bulunabileceğini, kitap ve dergi dâhil sakıncalı olmayan her türlü süreli ya da süresiz yayına erişme ve bilgi edinme konusunda herhangi bir engellemeyle karşılaşmadığını, söz konusu uygulamanın geçici nitelikte olduğunu, ayrıca başvurucunun hastalıklarının tedavisi ile ruh ve beden sağlığının korunması hususunda tıbbi destek alamadığına ve dış dünya ile makul ölçüde ilişki kuramadığına dair herhangi bir iddiasının bulunmadığını tespit etmiştir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında Anayasa Mahkemesi, makul gerekliliklere dayanan geçici tedbir mahiyetindeki uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve tutukluluğa ilişkin kaçınılmaz olarak ortaya çıkan elemin ötesinde Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden asgari ağırlık derecesini aşmadığı sonucuna ulaşarak kötü muamele yasağına yönelik bir ihlalin olmadığına karar vermiştir (İbrahim Kaptan, B. No: 2017/30510, 18/7/2018, §§ 49-65).

16. Somut olayda, başvurucunun şikâyeti yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağıyla Bağlantılı Olarak Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu; eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine yönelik birtakım engellemelerin ayrımcılık saikiyle FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklanan kişilere uygulandığını, diğer tutuklu ve hükümlülere ayrımcı bir müdahalede bulunulmadığını belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Anayasa Mahkemesi, söz konusu ihlal iddiasına ilişkin temel ilkeleri ortaya koyduğu ve değerlendirmelerde bulunduğu kararında bu yöndeki şikâyeti kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesi kapsamında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi, yalnızca FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklanan kişilerin eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine katılmasına izin verilmemesine karar verildiğini ve terör suçlarından tutuklu ya da hükümlü olanlar dâhil diğer mahpuslar hakkında bu yönde bir kısıtlamaya gidilmediğini belirterek öncelikle başvurucuya farklı muamelede bulunulduğunu tespit etmiştir. Anayasa Mahkemesi, her ne kadar başvurucuya farklı bir muamelede bulunulduğu açık olsa da somut olaya konu muamelenin objektif ve makul bir sebebe dayandığını, kullanılan yöntemin ölçülü olduğunu değerlendirerek kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak ele alınan eşitlik ilkesine ilişkin bir ihlalin olmadığı sonucuna ulaşmıştır (İbrahim Kaptan, §§ 66-82).

20. Somut olayda, başvurucunun şikâyeti yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Eğitim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Diğer İddia

22. Başvurucu; Karatay Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tezli yüksek lisans öğrencisi olduğunu, tezini hazırlamak için gereken kaynakların temin edilmediğini ve bilgisayar kullanma izni verilmediğini, bu nedenle eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 36), belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 68), kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde bir negatif ödev yüklediğine (Adem Öğüt ve diğerleri, B. No: 2014/20527, 22/11/2017, § 44; Yüksel Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 36) karar vermiştir.

24. Bununla birlikte Anayasa’nın 42. maddesi, devlete ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlülere eğitim ve öğrenim imkânı sağlanması yönünde pozitif bir yükümlülük yüklememiştir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 71).

25. Tutuklu ve hükümlülerin eğitim hakkına yönelik değerlendirmelerde tutuklu ve hükümlüler açısından ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal ve kaçınılmaz sonuçları gözönünde tutulmalıdır. Zira tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlere genel olarak sahip olmaları, bu hakların tutuklu ve hükümlüler için ceza infaz kurumu dışındaki bireyler kadar güvence altına alındığı anlamında değerlendirilmemelidir. Ceza infaz kurumlarının işlevi ve amacı kapsamında tutuklu ve hükümlülerin hakları ceza infaz kurumuna girmekle zaten sınırlanmıştır. Eğitim hakkı için de aynı değerlendirme mümkündür (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 73).

26. Başvuru konusu olayda tutuklu olan başvurucu, olağanüstü hâlin devamında ve Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu süre boyunca yükseköğrenim faaliyetlerini sürdüremediğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesinin önceki içtihadında da belirtildiği üzere kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan mahpusların tam zamanlı eğitime erişimlerinin engellenmesi, başka bir ifadeyle kapalı ceza infaz kurumunda tutuldukları süre zarfında tam zamanlı eğitim faaliyetlerine devam edememeleri Anayasa'nın 42. maddesinin birinci fıkrası kapsamında eğitim hakkından yoksun bırakılma olarak değerlendirilemez (Seyran Çakmakcı, B. No: 2014/16310, 19/4/2018, § 23; Müjdat Gürbüz, B. No: 2017/36529, 23/5/2018, § 133).

27. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun eğitim hakkına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucu, ailesinin ambalajlı olarak gönderdiği "İnfaz Hukuku" adlı kitabın Ceza İnfaz Kurumu tarafından kendisine teslim edilmemesi üzerine başvurduğu İnfaz Hâkimliğince dilekçenin öncelikle Ceza İnfaz Kurumu idaresince değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle işin esası hakkında karar verilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde; başvurucunun ailesi tarafından ambalajlı olarak kargo yoluyla Ceza İnfaz Kurumuna gönderilen "İnfaz Hukuku" adlı kitabın 16/8/2018 tarihinde Kuruma ulaştığı ve aynı gün başvurucuya teslim edildiği, ayrıca bu hususun Ceza İnfaz Kurumu tarafından Üzerine Yayın Teslim Etme Tutanağı ile kayıt altına alındığı belirtilerek başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı yönünden değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara ve derece mahkemelerinin gerekçelerine yer verilmiştir. Bakanlık, başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.

30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; şikâyetlerinin İnfaz Hâkimliği ve itiraz makamınca değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca başvurucu 9/2/2018 tarihinde gelen kitabın Eğitim Kurulunun 16/2/2018 tarihli kararıyla depoya kaldırıldığını ve ilgili yazıdan da anlaşıldığı üzere kendisine kitabın teslim edilmediğini belirtmiştir. Yapılan uygulamalar nedeniyle yüksek lisans eğitimi ile ilgili de mağduriyet yaşadığını ifade etmiştir.

31. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nda tutuklu ve hükümlüler hakkında ceza infaz kurumlarınca tesis edilen idari işlemlere ilişkin şikâyetlerin infaz hâkimliklerince sonuca bağlanması öngörülmüştür. Anılan Kanun'un 1. maddesinde infaz hâkimliklerinin kuruluş amacı; ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak olarak belirtilmiştir. Madde gerekçesinde işlem kavramı hükümlü ve tutuklular hakkında yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre hukuki sonuç doğurmaya yönelik her türlü karar, önlem ve irade açıklamasını, faaliyet kavramı ise hükümlü ve tutukluların konumlarında değişiklik yapan her türlü eylemler ile iyileştirme ve eğitim programlarına uygun olan çalışmaları ifade etmektedir (Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 55).

32. 4675 sayılı Kanun'un infaz hâkimliklerinin görevini düzenleyen 4. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, burada barındırılmaları, ısıtılmaları, giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemenin ve karara bağlamanın infaz hâkimliklerinin görevleri arasında olduğu belirtilmiştir.

33. Somut olayda başvurucu "İnfaz Hukuku" kitabının Ceza İnfaz Kurumu tarafından kendisine teslim edilmediğini, buna dair bir karar alınmış ise kararın kendisine tebliğini istemesine rağmen talebine yanıt verilmediğini belirterek İnfaz Hâkimliğine şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun infaz hâkimliğine şikâyette bulunabilmesi için Ceza İnfaz Kurumu tarafından gerçekleştirilmiş bir işlem ya da faaliyet olması gerektiği, doğrudan infaz hâkimliğinden talepte bulunmanın mümkün olmadığı, öncelikle Ceza İnfaz Kurumu idaresine başvuru yapılması gerektiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

34. Başvuru konusu olayda İnfaz Hâkimliğine yapılan şikâyetin başvurucunun ailesi tarafından ambalajlı olarak gönderilen "İnfaz Hukuku" adlı kitabın kendisine teslim edilmemesiyle ilgili taleplerinin Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından dikkate alınmaması, başka bir ifadeyle başvurucunun şikâyetlerine karşı Kurum tarafından herhangi bir işlem tesis edilmemesi hususuna dayandığı açıktır. İnfaz Hâkimliği, Ceza İnfaz Kurumu idaresinin söz konusu taleplere cevap vermemesini 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesinde yer alan herhangi bir işlem ya da faaliyet kapsamında değerlendirmemiştir.

35. Ceza İnfaz Kurumu tarafından kitabın herhangi bir gerekçe sunulmadan başvurucuya verilmemesine ilişkin eylemlerin de bir tür işlem ya da faaliyet olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilir. Başka bir ifadeyle başvurucunun talebine kurumun cevap vermemesinin 4675 sayılı Kanun'un infaz hâkimliğinin görevlerini düzenleyen 4. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumuna yerleştirilmesi, burada barındırılması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması konularıyla ilgili işlem ve faaliyet olarak kabul edilmesi mümkündür.

36. Dolayısıyla başvurucunun şikâyet konusu taleplerine Kurum tarafından cevap verilmemesi suretiyle gerçekleştirilen işlemlerin 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesi kapsamında infaz hâkimliği tarafından denetlenebilir olduğu dikkate alındığında İnfaz Hâkimliğinin kendi görev ve yetki alanında bir işlem tesis edilmediğinden bahisle şikâyeti esas yönünden incelemeksizin reddetmesi mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi kanunilik unsurundan yoksun bırakmaktadır (aynı mahiyetteki karar için bkz. Ziya Özden, §§ 61, 62).

37. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Hasan Çift (B. No: 2017/39367, 12/1/2021) başvurusu ile ilgili verdiği kararda, tutuklu ve hükümlülerin tutulma koşulları ile ilgili taleplerini inceleyerek çözüm bulma konusunda daha elverişli şartlara sahip olan idare ve gözlem kuruluna başvurmaksızın doğrudan infaz hâkimliğine yapılan başvuruların infaz kurumuna yönlendirilmesinde mahkemeye erişim hakkı yönünden başvurucu üzerinde aşırı bir külfet meydana getirmediği, yapılan müdahalenin orantılı olduğu belirtilmiş ise de somut başvuruda başvurucunun ilgili kurula başvurmasına rağmen talebi hakkında değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.

38. Bakanlık görüşünde söz konusu kitabın başvurucuya teslim edildiği ileri sürülmüş ise de şikâyetin esasına etki eden bu konuda İnfaz Hâkimliğince herhangi bir değerlendirme ve araştırma yapılmamıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM YÖNÜNDEN

40. Başvurucu ihlalin tespiti, 50.000 TL maddi ve 300.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

41. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

42. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmayıp başvurucu da yeterli bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Sportif faaliyetlere katılmanın sınırlandırıldığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Burhaniye İnfaz Hâkimliği (E.2018/571, K.2018/493) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.