TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYFER KILIÇASLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/25090)

 

Karar Tarihi: 16/11/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ali Erdem ŞAHİN

Başvurucu

:

Ayfer KILIÇASLAN

Vekili

:

Av. Alperen ARIK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/8/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Niğde'de bir ortaokulda beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapmaktadır.

A. Disiplin Soruşturması Süreci

6. Başvurucu ile daha önce aynı okulda görev yapan okul müdürü N.E. tarafından başvurucunun sosyal medya paylaşımlarının "cumhurbaşkanı ve hükumet aleyhine olduğu" değerlendirilerek incelenmesi istemiyle millî eğitim müdürlüğüne başvurulması üzerine başvurucu hakkında "bir siyasi parti aleyhinde paylaşımda bulunmak" iddiası yönünden disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucunun disiplin soruşturmasına konu edilen ve Anayasa Mahkemesine sunulan belgelerde daha fazla bir ayrıntıya yer verilmeyen sosyal medya "Facebook" paylaşımları şöyledir:

"-Amasya Karıştı! AKP hile yapmak için sabahı beklemedi; MHP suç duyurusunda bulundu iletisi (gazete2023.com),

-Oy pusulalı görsel ile birlikte "Skandal: AKP'li başkan gece oyunu paylaştı" iletisi (sozcu.com.tr),

-Çamardı İmam Hatip Lisesi 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı provası yapıyor ama gençlere Tayip'i anmaları için bu ucuz işi yaptırıyorlar bu yöneticileri bu hareketlerinden dolayı kınıyorum paylaşımı;

-Anıtkabir'e giden vatandaşlarla ilgili görselle birlikte bedavaya otobüsle, makarnaya, 100 TL'ye değil, ölümünden 68 yıl sonra bile koşa koşa sevgiyle gidilendir dünya lideri paylaşımı;

-Son dönemin en geçerli beş mesleği 1)Yağcılık, 2)Yalakalık, 3)Yaltaklık, 4)Yandaşçılık, 5)Yardakçılık, hepsinin ortak adı Yavşaklık paylaşımı;

-Öyle bir deprem geliyor ki 17 Aralık halt etmiş Fuat Avni Bombayı Patlattı Erdoğan Gidici.. Kalemi Kırıldı Satan Satana, Efkan Ala'dan nefret ediyorum paylaşımı;

-Fuat Avni'den Duyuru 2015 Genel Seçimi oy verme paylaşımı;

-Orak çekiç görseli ile birlikte Tunceli Ovacık Belediyesi Komünizm ile yönetilen bir belediye ulaşım halka parasız, tohum bedava, tarım makinaları halka bedava hizmet veriyor ve Türkiye'de kar eden tek belediye paylaşımı"

7. Disiplin soruşturması sürecinde, başvurucu ve okul müdürü N.E.nin ifadesine başvurulmuştur. N.E. ifadesinde başvurucu ile bir buçuk sene birlikte çalıştıklarını, başvurucunun Cumhurbaşkanı ve Hükûmet aleyhine Fuat Avni paylaşımlarında bulunması nedeniyle bu durumu yazı ile millî eğitim müdürlüğüne bildirdiğini, başvurucunun çok ayrı bir kişiliği olduğunu, samimi olduğu pek kimsenin olmadığını ve sürekli birilerini şikâyet eden kendine özgü bir öğretmen olduğunu beyan etmiştir. Başvurucu ise ifadesinde genel olarak paylaşımlarının ve şahsının FETÖ ile ilgili olmadığını vurgulamıştır. Bununla birlikte zaman zaman arkadaş grubuna gelen paylaşımları okuduğunu ancak yorum yapmadığını, her kesimden arkadaşları olduğunu ve onların paylaşımlarını hatır için paylaşmış olabileceğini, Fuat Avni paylaşımlarında art niyeti olmadığını, anılan paylaşımların birçoğunu okumadan paylaştığını ve paylaşımlarının art niyetli olarak şikâyet edildiğini belirtmiştir.

8. Soruşturma sonucunda; başvurucunun hizmet dışında da olsa kendisine gelen mesajları en fazla okuyup silmesi veya engellemesi gerekirken bu mesajları paylaştığı, anılan paylaşımların iktidar partisi olan AK Parti aleyhine olduğu ve bu bağlamda bir parti aleyhinde paylaşımda bulunmak fiilinin sübuta erdiği kanaatine ulaşılmıştır. Nihayetinde başvurucu hakkında 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (o) alt bendi uyarınca "herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunduğu" gerekçesiyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının uygulanması teklif edilmiş ve başvurucunun konuya ilişkin savunması istenmiştir.

9. Başvurucu savunmasında; bir parti aleyhinde paylaşımda bulunma suçlamasını kabul etmediğini, ayferpamuk ismiyle kullandığı Facebook adresinin daha önce çalınmış olduğunu ve konuya ilişkin suç duyurusunda bulunduğunu, soruşturma konusu paylaşımları kesinlikle kendisinin yapmadığını ve ilgili paylaşımı yapanların bulunmasını istediğini belirtmiştir. Nihayetinde disiplin kurulu kararı ile başvurucunun Adalet ve Kalkınma Partisi aleyhine ve Türkiye Komünist Partisi lehine paylaşımda bulunduğu kabul edilerek teklif edilen cezanın kabulüne karar verilmiştir. Anılan karara karşı itiraz edilmemesi üzerine disiplin cezası kesinleşmiştir.

B. Başvurucunun Disiplin Cezasına İlişkin İşleme Karşı Açtığı İptal Davası Süreci

10. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali istemiyle Aksaray İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme, dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı özetle şöyledir:

"...Davacının siyasi paylaşımlara yer verdiği dosya içeriğinden sabit olup, sübuta eren eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de; davacının eyleminin 657 sayılı Kanun'un 125/D-o maddesinde yer alan 'Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak' suçunu oluşturmadığı, sosyal medya ortamı üzerinden yapılan söz konusu paylaşımların 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/A-e bendinde belirtilen 'Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışlar' kapsamında kaldığı anlaşılmakla birlikte, bir siyasi parti yararına ya da zararına fiilen faaliyette bulunmak kapsamında değerlendirilemeyeceği, davacının kişisel Facebook hesabı üzerinden yapmış olduğu ve daha sonra sildiği yorumların fiilen herhangi bir siyasi parti yararına ya da zararına faaliyet kapsamında kaldığı gerekçesiyle tesis edilen dava konusu işlemde, disiplin hukukunda esas olan 'tipiklik' şartının gerçekleşmemesi nedeniyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır."

11. Davalı idare, iptal kararına karşı istinaf talebinde bulunmuştur. Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi, başvuru konusu eylemin sübuta erdiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:

"Uyuşmazlık konusu olayda, soruşturma kapsamında davacının alınan ifadesinde söz konusu paylaşımların kendisine ait olduğunu kabul ettiği, söz konusu paylaşımların siyasi içerikli olduğu, dolayısıyla davacıya isnat edilen 'bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak' fiilini işlediği sübuta erdiğinin anlaşılması nedeniyle, davacının fiilinin karşılığı yasa hükmü uyarınca 1 yıl kademe ilerlemesi durdurulması cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, dava konusu işlemin iptali yönünde verilen istinafa konu mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır."

IV. İLGİLİ HUKUK

12. 657 sayılı Kanun'un "Tarafsızlık ve Devlete Bağlılık" başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.

Devlet memurları her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler."

13. 657 sayılı Kanun’un “Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

D - Kademe ilerlemesinin durdurulması: Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1 - 3 yıl durdurulmasıdır.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

o) Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

15. Başvurucu, paylaşımlara uygulanan cezanın tipiklik şartını karşılamadığını, paylaşımların kendisi tarafından yapılmadığını ve Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğunu belirterek ifade özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkını ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Bakanlık görüşünde; somut başvuruda ifade özgürlüğüne bir müdahalenin bulunup bulunmadığı, bulunduğu düşünüldüğü takdirde müdahalenin kanun tarafından öngörülmüş meşru bir amacı haiz olup olmadığı, şikâyete konu edilen işlemin belirtilen meşru amaç ile orantılı olup olmadığı, bu anlamda idare ve derece mahkemeleri kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği hususu değerlendirilirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınmasının faydalı olacağı belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

17. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması, ...kamu düzeni, ...başkalarının ...haklarının... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir...

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

19. Başvurucunun sosyal medya paylaşımıyla herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunması nedeniyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasının başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu değerlendirilmiştir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

20. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine... ilkesine aykırı olamaz.”

21. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

22. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (o) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan müdahalenin kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ve nesnelliğinin sağlanmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı anlaşılmaktadır. Geriye müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesi kalmaktadır.

23. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Derece mahkemeleri, bireylerin fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir denge sağlamalıdır (Bekir Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 58, 61, 66). Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57). Bununla birlikte kamu gücünü kullanan organlar değerlendirmelerinde ifade özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu gözönünde bulundurmak zorundadırlar (Bekir Coşkun, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

24. Somut olayda başvurucunun yapmış olduğu sosyal medya paylaşımlarının siyasi parti yararına veya zararına faaliyette bulunmak eylemi kapsamında kaldığı gerekçesiyle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmıştır (bkz. §§ 6-9). Yargılama sürecinde Mahkemece eyleme uygulanan disiplin hükmünün tipiklik unsurunu karşılamadığı gerekçesiyle verilen dava konusu işlemin iptaline ilişkin karar (bkz. § 10) istinaf aşamasında kaldırılmıştır. Bölge İdare Mahkemesi kararında ise başvurucunun somut olaya konu paylaşımları yaptığını kabul ettiği ve anılan paylaşımların siyasi içerikli olduğu belirtilerek fiilin işlendiğinin sübuta erdiği sonucuyla davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir (bkz. § 11).

25. Açıktır ki idare ve derece mahkemeleri, başvurucunun yapmış olduğu sosyal medya paylaşımıyla tabi olduğu statü hukukuna aykırı hareket ettiği sonucuna varmıştır. Anayasa'nın 128. maddesinin birinci fıkrasına göre devletin, yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmektedir. Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında ayrıca önemi nedeniyle memurların ve diğer kamu görevlilerinin görev ve yetkilerinin, haklarının ve yükümlülüklerinin kanun ile düzenleneceği de ifade edilmiştir. Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında ise memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü olduklarının altı çizilmiştir. 657 sayılı Kanun’un 7. maddesine göre ise devlet memuru, tarafsızlığını gölgeleyecek şekilde bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamayacakları gibi siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda da bulunmazlar. Nitekim aynı Kanun'un 125. maddesinde herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına faaliyette bulunan devlet memurlarına disiplin cezaları verileceği ifade edilmiştir (Sinan Akbulut, B. No: 2019/1396, 2/11/2022, § 30).

26. Anayasal ve ilgili yasal çerçeve göstermektedir ki gerek Anayasa koyucu gerekse yasa koyucu kamu hizmetlerinin Anayasa’ya sadakat ödevi ile tarafsızlık yükümlülüğüne aykırı davranan ya da aykırı davranabileceği yolunda haklı ve objektif bir kanaat uyandıran kamu görevlileriyle yürütülmesini arzu etmemektedir (Şah İsmail Harmancı, B. No: 2018/15359, 17/11/2021, § 40). Söz konusu arzunun bir sonucu olarak kanun koyucu kamu görevlisinin meslek hayatı ile sınırlı olacak şekilde apolitik görünmesini amaçlamış ve bu şekilde kamu gücünü kullanan görevlilerin siyasi kutuplaşmalarda yer almasının önüne geçerek idareye tarafsız bir pozisyon kazandırmak istemiştir (Levent Tunçel, B. No: 2017/34185, 16/3/2022, § 44).

27. Hiç şüphesiz Anayasa ve kanun koyucunun söz konusu beklentisi başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlükler alanında kamu görevlilerinin sıradan bireylere göre daha fazla sınırlanmaları anlamına gelecektir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında altını çizdiği gibi kamu görevlisi olmak sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirmektedir. Kişi kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılır, kamu hizmetinin kendine has özellikleri bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38; Cem Özaydın, B. No: 2017/26800, 13/1/2022, § 36; Elif Güneysu, B. No: 2017/31733, 7/10/2021, § 42). Bu sebeplerle kamu görevlilerinin ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde Anayasa Mahkemesi kamu görevlisinin bu yönünü görmezden gelemez (Sinan Akbulut, § 32).

28. Kamu görevlileri tabi oldukları ve zikri geçen devlet memurluğu statülerinin -kanun ve diğer alt mevzuata dayanan- gereklerini yerine getirmemeleri hâlinde bir disiplin cezası ile karşılaşacaktır. Disiplin uygulamaları; devlet organizasyonu içinde düzenin sağlanması ve korunması, memurun görevine bağlanması, hizmetlerin en etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için kullanılır; hukuki gerekçeleri ve sonuçları vardır. Disiplin uygulamalarının nihai hedefi sağlanan düzen sayesinde verimli bir çalışma ortamının ve nihai olarak da kamu yararının sağlanmasıdır. Bu bakımdan disiplin cezaları memurların görevlerini layıkıyla ve uyum içinde yerine getirmesi için önemli bir araçtır (Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, § 53). Öte yandan münhasıran memurların görevleriyle ilgili olması disiplin cezaları hakkında yapılan değerlendirmelerin ciddiyetini azaltmamaktadır. Çünkü düşünce açıklamaları karşılığında uygulanan disiplin cezalarının kamu görevlilerinin temel hak ve özgürlükleri üzerinde bir caydırıcı etki oluşturacağı açıktır (bkz. Mehmet Alanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15462, 29/9/2021, § 49; Şah İsmail Harmancı, § 41).

29. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, düşünce açıklamaları nedeniyle kamu görevlileri hakkında verilen disiplin cezalarına ilişkin olarak idarenin ve bu tür cezaların hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin -subjektif yorumlardan kaçınmaları için- yapmaları gerekenleri açıklamıştır. Somut olayda başvurucunun paylaşımlarının (bkz. § 6) bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunma olarak kabul edildiği de gözönüne alındığında idare ve yargı mercilerinin en azından şu değerlendirmeleri yapmaları beklenir (Sinan Akbulut, § 34):

i. Söz konusu olan ifade özgürlüğü olduğu için devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olma haklarının bulunduğu gözardı edilmemelidir (Hasan Güngör, B. No: 2013/6152, 24/2/2016, § 49; Ömer Yalçın, B. No: 2017/30798, 29/9/2020, § 27; Zeki Çınar, B. No: 2016/3585, 12/6/2019, §§ 34, 35).

ii. Sosyal yönleri de bulunan bireyler oldukları düşünüldüğünde kamu görevlilerinin her tür düşünce açıklamasının değil siyasi partiler lehine veya aleyhine olarak başkalarını ikna etme çabası olarak kabul edilebilecek açıklamaları propaganda olarak kabul edilmelidir. Bu kapsamda bir kamu görevlisinin açıkladığı düşüncenin yahut başvuruya konu olayda olduğu gibi başkalarınca açıklanan bir düşüncenin yorumsuz bir şekilde paylaşmasının başkalarını siyasi partiler lehine veya aleyhine ikna etme çabası olarak kabul edilebilmesi için ise açıklamanın siyasi partilerle yahut siyasal meselelerle ilgili olması tek başına yeterli kabul edilemez.

- Kamu görevlisinin bulunduğu konum ve üstlendiği devlet görevinin -içeriğiyle birlikte değerlendirildiğinde- açıklamanın yapıldığı koşullarda siyasi partiler lehine veya aleyhine olarak başkalarını ikna çabası olarak vasıflandırmaya elverişli olduğunun,

- Somut olayın koşullarında kamu görevlisinin düşünce açıklamasını kamu görevi statüsünün ve görev yaptığı alanın kendisine sağladığı unvanı dâhil herhangi bir olanağı kullanarak yapmış ise bunun gösterilmesi gerekir (kamu görevinin niteliğine ilişkin olarak bkz. Adem Talas [GK], B. No: 2014/12143, 16/11/2017, § 47).

iii. Buna ilaveten yaptığı bir düşünce açıklamasının bizzat kamu görevlisini siyasi kutuplaşmanın bir parçası hâline getirdiği veya siyasi kutuplaşmaya neden olduğu yahut kamu görevlisinin apolitik görüntüsünü bozduğu tespit edilmeli ve bunların kamu hizmetlerinin sürekliliğini, etkinliğini, verimliliğini ya da gereği gibi yerine getirilmesini ne şekilde etkilediğinin ve cezayı gerekli kılan -devlet organizasyonu içinde düzenin bozulması, hizmetlerin yürütülememesi gibi- sonuçların neler olduğunun veya bu tür sonuçlara neden olmasının kuvvetle muhtemel olduğunun ortaya konulması gerekir (disiplin cezası ile cezalandırılabilmeleri için kamu görevlisinin fiillerinin memuriyetlerini etkilediğinin gösterilmesi gerekliliğine ilişkin olarak bkz. Yasin Agin ve diğerleri [GK], B. No: 2017/32534, 21/1/2021, §§ 61, 63; Levent Tunçel, §§ 42, 44; Disiplin hukukunun amaçları için bkz. Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, § 53).

iv. Her durumda kamu görevlisinin ödev ve sorumluluk derecesinin, bulunduğu konum ve görev yaptığı alanla bağlantılı olarak belirlenmesi gerekmektedir (Hikmet Aslan, B. No: 2014/11036, 16/6/2016, § 55; Hasan Güngör, § 48; öğretmenlerin bir otorite figürü olmalarından hareketle meslek hayatında tabi olduğu ödev ve yükümlülüklerin belirli bir dereceye kadar okul dışında devam ettirmesinin gerekli olduğunu ilişkin geniş değerlendirmeler için bkz. Elif Güneysu, § 54; Cem Özaydın, § § 42, 43).

v. Hükmedilen disiplin cezasıyla kamusal önemi bulunan objektif amaca (bkz. § 28) ulaşılabileceği başka bir deyişle kamu görevlisinin cezalandırılmasının zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiği gösterilmeli; düşünce açıklamasının kamu görevini etkileme derecesiyle orantılı bir disiplin cezasına hükmedilmedir (bkz. Mehmet Alanç ve diğerleri, § 45; Şah İsmail Harmancı, § 37; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, § 45).

vi. Değerlendirmelerin oldukça açık, spesifik ve tekil olarak yapılması gerekmektedir (bireyselleştirilmiş değerlendirme zorunluluğuna ilişkin olarak bkz. Şah İsmail Harmancı, § 41).

30. Anayasa Mahkemesi başvurucuyu cezalandıran idarenin ve nihai kararı veren Bölge İdare Mahkemesinin gerekçelerini dikkatli bir şekilde ele almıştır. Buna göre ne idarenin ne de bölge idare mahkemesinin başvuruya konu paylaşımların "siyasi parti lehine ve aleyhine faaliyette bulunma" kapsamında kaldığını belirtmek dışında, anılan mercilerin Anayasa Mahkemesinin kamu görevlisinin ifade özgürlüğüne yapılan böyle bir müdahalede yapılmasını beklediği ve yukarıda sıralanan değerlendirmelerden hiçbirini yapmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bölge İdare Mahkemesi başvurucunun düşünce açıklamasının siyasi partiler lehine veya aleyhine propaganda olarak nitelendirmeden önce propagandanın yukarıda zikredilen unsurları ile açıklamalar arasında nesnel ve doğrudan bir ilişki kurmamış, başka bir deyişle ulaşılan sonuç kanun hükmünü aşar biçimde düşünce açıklamasına dolaylı anlamlar yükleyen subjektif yorumdan ibaret kalmıştır (terör propagandası için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 117; kamu görevlisinin siyasi açıklamalarının propaganda niteliği için bkz. Sinan Akbulut, § 35).

31. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında, ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).

32. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında değerlendirmelerinde Anayasa Mahkemesinin kabul ettiği standartları uygulamayan İdare ve Bölge İdare Mahkemesinin başvurucunun bir disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyduğunun kabul edilmesi mümkün olmamıştır.

33. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir.

İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

34. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi ile birlikte 15.000 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

35. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

36. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucunun uğradığını iddia ettiği zararla ilgili bilgi ve belge sunulmadığından maddi tazminat talebi reddedilmiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Aksaray İdare Mahkemesine (E.2017/443, K.2018/30) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/11/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu; sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

2. Başvurucunun sosyal medya "Facebook" paylaşımları şöyledir:

"-Amasya Karıştı! AKP hile yapmak için sabahı beklemedi; MHP suç duyurusunda bulundu iletisi (gazete2023.com),

-Oy pusulalı görsel ile birlikte "Skandal: AKP'li başkan gece oyunu paylaştı" iletisi (sozcu.com.tr),

-Çamardı İmam Hatip Lisesi 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı provası yapıyor ama gençlere Tayip'i anmaları için bu ucuz işi yaptırıyorlar bu yöneticileri bu hareketlerinden dolayı kınıyorum paylaşımı;

-Anıtkabir'e giden vatandaşlarla ilgili görselle birlikte bedavaya otobüsle, makarnaya, 100 TL'ye değil, ölümünden 68 yıl sonra bile koşa koşa sevgiyle gidilendir dünya lideri paylaşımı;

-Son dönemin en geçerli beş mesleği 1)Yağcılık, 2)Yalakalık, 3)Yaltaklık, 4)Yandaşçılık, 5)Yardakçılık, hepsinin ortak adı Yavşaklık paylaşımı;

-Öyle bir deprem geliyor ki 17 Aralık halt etmiş Fuat Avni Bombayı Patlattı Erdoğan Gidici.. Kalemi Kırıldı Satan Satana, Efkan Ala'dan nefret ediyorum paylaşımı;

-Fuat Avni'den Duyuru 2015 Genel Seçimi oy verme paylaşımı;

-Orak çekiç görseli ile birlikte Tunceli Ovacık Belediyesi Komünizm ile yönetilen bir belediye ulaşım halka parasız, tohum bedava, tarım makinaları halka bedava hizmet veriyor ve Türkiye'de kar eden tek belediye paylaşımı"

3. Başvurucu hakkında yapılan idari soruşturma sonunda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (o) alt bendi uyarınca "herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunduğu" gerekçesiyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının verilmesine karar verilmiştir. Anılan karara karşı açılan iptal davası Bölge İdare Mahkemesince reddedilmiştir.

4. Somut olayda başvurucuya bu söylemi nedeniyle verilen disiplin cezasının ifade özgürlüğüne müdahale teşkil ettiği açıktır.

5. Bu müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ile ölçülülük koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

6. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (o) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan müdahalenin kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ve nesnelliğinin sağlanmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı anlaşılmaktadır.

7. Bu tespitlerden sonra müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının ve ölçülülük ilkesini karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi kalmaktadır.

8. Anayasa'nın 128. maddesinin birinci fıkrasına göre devletin, yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmektedir. Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında ayrıca önemi nedeniyle memurların ve diğer kamu görevlilerinin görev ve yetkilerinin, haklarının ve yükümlülüklerinin kanun ile düzenleneceği de ifade edilmiştir. Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında ise memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü olduklarının altı çizilmiştir. 657 sayılı Kanun’un 7. maddesine göre ise devlet memuru, tarafsızlığını gölgeleyecek şekilde bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamayacakları gibi siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda da bulunmazlar. Nitekim aynı Kanun'un 125. maddesinde herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına faaliyette bulunan devlet memurlarına disiplin cezaları verileceği ifade edilmiştir (Sinan Akbulut, B. No: 2019/1396, 2/11/2022, § 30).

9. Anayasal ve ilgili yasal çerçeve göstermektedir ki gerek anayasa koyucu gerekse yasa koyucu, kamu görevlisinden hizmet içinde olduğu gibi hizmet dışında da resmî sıfatın gerektirdiği güven ve itibara uygun davranışlar sergilenmesini bekleyerek idareye duyulan güveni korumayı amaçlamaktadır. Bu anlamda kamu hizmetlerinin statü hukukunun sağladığı itibar ve güvene aykırı davranan ya da aykırı davranabileceği yolunda haklı ve objektif bir kanaat uyandıran kamu görevlileriyle yürütülmesini arzu etmemektedir (sadakat ve tarafsızlık yükümlülüğüne ilişkin benzer değerlendirmeler için bkz. Şah İsmail Harmancı, B. No: 2018/15359, 17/11/2021, § 40).

10. Hiç şüphesiz anayasa ve kanun koyucunun söz konusu beklentisi başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlükler alanında kamu görevlilerinin sıradan bireylere göre daha fazla sınırlanmaları anlamına gelecektir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında altını çizdiği gibi kamu görevlisi olmak sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirmektedir. Kişi kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılır, kamu hizmetinin kendine has özellikleri bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38; Cem Özaydın, B. No: 2017/26800, 13/1/2022, § 36; Elif Güneysu, B. No: 2017/31733, 7/10/2021, § 42). Bu sebeplerle kamu görevlilerinin ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde Anayasa Mahkemesi kamu görevlisinin bu yönünü görmezden gelemez.

11. Kamu görevlileri tabi oldukları ve zikri geçen devlet memurluğu statülerinin -kanun ve diğer alt mevzuata dayanan- gereklerini yerine getirmemeleri hâlinde bir disiplin cezası ile karşılaşacaklardır. Disiplin uygulamaları; devlet organizasyonu içinde düzenin sağlanması ve korunması, memurun görevine bağlanması, hizmetlerin en etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için kullanılır; hukuki gerekçeleri ve sonuçları vardır. Disiplin uygulamalarının nihai hedefi sağlanan düzen sayesinde verimli bir çalışma ortamının ve nihai olarak da kamu yararının sağlanmasıdır. Bu bakımdan disiplin cezaları memurların görevlerini layıkıyla ve uyum içinde yerine getirmesi için önemli bir araçtır (Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, § 53).

12. Somut olayda başvurucunun sıradan bir kamu görevini yürütmediği, öğretmen olduğu ve yaptığı görev gereği tarafsızlığını zedelemeyecek şekilde görevini sürdürmesi gerektiği açıktır. Elbette ki öğretmenlerin de siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunları ile ilgilenme ve tercih yapma gibi haklarının olduğu muhakkaktır. Ancak öğretmenin tarafsızlığını zedeleyecek ve herhangi bir siyasi partinin yararına veya zararına olacak şekilde görüş açıklaması kabul edilemez. Zira kamu görevi olan ve çocukları eğitmek ve öğretmekle görevli bir öğretmenin algısal olarak da tarafsız olduğunu göstermesi beklenir. Aksi durumda, yani siyasi görüşlerini ortaya koyan ve bunu alenileştirerek tüm kamuoyuna duyuran bir öğretmenin tarafsızlığının zedeleneceği dikkatten kaçmamalıdır.

13. Öte yandan bir kamu görevlisinin veya öğretmenin kendi mesleğinin siyasi, sosyal veya ekonomik yönlerine ilişkin görüş açıklamaları da makul görülebilir. Ancak mesleği veya yaptığı iş ile ilgili olmayan siyasi ve sosyal görüşlerini açığa çıkarabilecek ve özellikle herhangi bir siyasi partinin yararına veya zararına faaliyette bulunma algısı yaratabilecek şekilde görüş açıklamaları ve bunun da alenileştirilmesi tarafsızlığını ve tarafsız görünme algısını zedeleyecektir.

14. Somut olayda başvurucunun açıklamaları, yaptığı mesleğin sosyal, siyasal veya ekonomik durumuyla ilgili olmadığı, ülke gündeminde zaman zaman konuşulan siyasi, sosyal ve ekonomik bazı durumlarla ilgili olduğu ve bir siyasi parti ismi açıkça zikredilen söylemler olduğu açıktır. Başvurucunun sosyal ve siyasal hayata dair genel eleştirilerden ziyade açıkça bir siyasi parti ismini belirterek ve kısmen de matufiyet sağlayarak söylemlerde bulunduğu tartışma dışıdır. Başvurucunun yaptığı paylaşımın içeriğinin tarafsızlığını zedeleyecek ve siyasi görüş ve düşüncelerini ortaya çıkarabilecek mahiyette olduğu da dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla öğretmen olan ve örnek olma niteliği bulunan başvurucu hakkında, aleni ve kamuoyuna açık bir alanda yaptığı, mesleğinin sosyal, siyasi ve ekonomik sorunları ile hiçbir bağlantısı olmayan ve özellikle isim de vererek bir siyasi parti ile ilgili açıklamaları nedeniyle tarafsızlığını tartışmaya açacak şekildeki söylemlerinden dolayı disiplin soruşturması yapılmasının demokratik bir toplumda gerekli olmadığı söylenemez.

15. Bölge İdare Mahkemesinin, söz konusu paylaşımların siyasi içerikli olduğu, dolayısıyla davacıya isnat edilen "bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak" fiilini işlediği sübuta erdiğinin anlaşılması nedeniyle, davacının fiilinin karşılığı yasa hükmü uyarınca 1 yıl kademe ilerlemesi durdurulması cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin delilleri değerlendirmesi konusundaki takdir yetkisine, bariz bir takdir hatası veya açık keyfilik söz konusu olmadığı sürece müdahale edemez. Somut olayda Bölge İdare Mahkemesinin kararının gerekçesiz olduğu da söylenemez. Öte yandan başvurunun söylemlerinin 657 sayılı Kanun’daki “tipiklik” unsurunu sağlayıp sağlamadığı da Anayasa Mahkemesinin değerlendirip tartışacağı bir husus olarak kabul edilemez.

16. Ayrıca çoğunluk tarafından verilen kararda belirtildiği üzere Bölge İdare Mahkemesi kararı ve 657 sayılı Kanun’da "siyasi parti lehine ve aleyhine faaliyette bulunma" şeklinde bir ifade bulunmamakta olup Bölge İdare Mahkemesi kararı ve Kanun’da “bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak” şeklinde belirtme yapılmıştır. İki kullanımın birbirinden farklı olduğu da dikkatten kaçmamalıdır.

17. Bu tespitlerden sonra yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

18. Başvurucu hakkında yapılan disiplin soruşturması süreci sonunda kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verildiği tespit edilmiştir. Öncelikle başvurucu hakkında uygulanan cezanın, disiplin soruşturması sonunda verilen disiplin cezası olduğu hatırda tutulmalıdır. Cezai veya hukuki başka bir yaptırım veya işlem söz konusu değildir. Verilen disiplin cezası ise “kademe ilerlemesinin durdurulması” cezasıdır. Başvurucu, hakkındaki bu cezanın mesleği veya sosyal ve ekonomik durumuna ne şekilde etki ettiğini de ortaya koymamıştır. Bu nedenlerle başvurucu hakkında tesis edilen ve idari soruşturma süreci sonunda verilen disiplin cezasının başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı söylenemez.

19. Açıklanan nedenlerle somut olay yönünden, başvurucunun söylemi ile hakkında verilen disiplin cezasının ağırlığı dikkate alındığında, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmadığının söylenemeyeceği, başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.

Üye

İrfan FİDAN

Üye

Muhterem İNCE