TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEVDA YEŞİLKAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/5010)

 

Karar Tarihi: 11/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Sevda YEŞİLKAYA

Vekili

:

Av. Raziye ÖZTÜRK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltında güvenlik güçlerinin sözlü ve fiziksel şiddetine maruz kalınması, olumsuz tutulma koşullarında tutulması ve bu iddialar hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/2/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu 13/8/2016 tarihinde PKK/KCK silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla gözaltına alınmış, 28/8/2016 tarihinde müsnet suçtan tutuklanmıştır.

7. Başvurucunun gözaltına girişi sırasındaki muayenesi sonrası temin edilen 13/8/2016 tarihli (saat 04.47) genel adli muayene raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun bu tarihten sonra gözaltında bulunduğu süre zarfında her gün genel adli muayene raporu temin edilmiştir. Bu raporların hepsinde darp ve cebir izine rastlanmadığı kaydı mevcuttur.

8. Başvurucunun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) sunduğu şikâyet dilekçesi ekindeki 17/8/2016 tarihli genel adli muayene raporunda yer alan ve doktor tarafından yazılan bir kısım notun okunamadığı fakat raporda darp ve cebir izine rastlanmadığının yazılı olduğu görülmüştür. Bunun dışında yine şikâyet dilekçesi ekinde sunduğu 22/8/2016 tarihinde hazırlanan genel adli muayene raporunun lezyonlar ile ilgili bulgular kısmında "sağ el bileğinde şüphe ağrı+hematom duvara [Vurmuş ya da vurma yazmakta olup tam olarak okunamamaktadır.]" tespitine yer verilmiş, bu raporun sonuç kısmında darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir.

9. Başvurucu 14/10/2016 tarihinde 17/8/2016 ve 22/8/2016 tarihli genel adli muayene raporlarını da sunarak Cumhuriyet Başsavcılığına polis memurları hakkında işkence, kötü muamele, hakaret, tehdit, görevi kötüye kullanma suçlarından suç duyurusunda bulunmuştur.

10. Cumhuriyet Başsavcılığı; Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosundan 19/10/2016 tarihli yazı ile başvurucunun yakalanmasına, gözaltına alınmasına, tutuklanmasına yönelik verilen kararların, polis memurlarınca düzenlenmiş tutanakların ve yakalanmasından ceza infaz kurumuna teslim edilene kadar geçen sürede alınan tüm adli raporların okunaklı örneklerinin iletilmesini talep etmiştir.

11. Cumhuriyet Başsavcılığı aynı tarihte, yukarıda talep edilen belgelerin yanı sıra şikâyet dilekçesinde yaşlı, kısa boylu, kafasının ortası hafif kel, gözleri iri ve göbekli olarak tarif edilen polis memurunun kim olduğunun tespit edilerek bu aşamada sadece sicil numarasının bildirilmesini, kamera görüntüleri varsa bunların iletilmesini İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünden talep etmiştir.

12. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü 13/12/2016 tarihli yazısıyla, başvurucunun Oto Hırsızlık Büro Amirliği nezarethanesinde 13/8/2016 ile 28/8/2016 tarihleri arasında gözaltında kaldığını, 12/12/2016 tarihinde yapılan teknik incelemede kamera cihazında 19/11/2016 tarihinden itibaren kamera kaydının olduğunun, talep edilen tarihlere ait kaydın olmadığının tespit edildiğini, 16/12/2016 tarihli yazısıyla da şikâyet dilekçesinde yaşlı, kısa boylu gibi özelliklerle tarif edilen polis memurunun kim olduğuna yönelik tespit yapılamadığını bildirmiştir.

13. Cumhuriyet Başsavcılığı aynı tarihte İstanbul Valiliğinden olayla ilgili olarak yürütülen disiplin soruşturmasına dair evrakın iletilmesini talep etmiştir. İl Emniyet Müdürlüğünün 17/9/2017 tarihli yazısıyla disiplin soruşturması açılmasına yer olmadığı değerlendirilerek dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Yazının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Müşteki vekilinin iddiasının 13-17.08.2016 tarihi itibariyle TEM Şube Müdürlüğü Bürosunda gece görev yaptığı İl Emniyet Müdürlüğünce bildirilen görevlilerin fiziksel özelliklerine uymadığı, görevlilerin en kısasının 174 cm olduğu, bu ölçünün kısa boylu olarak değerlendirilmeyeceği, görevlilerden en yaşlı olanın ise 1976 doğumlu olduğu bunun da yaşlı olarak değerlendirilmesinin güç olduğunun değerlendirildiği, ifadesi alınan görevlilerden [M.Ç.nin] saçının başının üst bölgesini tamamen açıkta bırakacak şekilde dökülmüş olduğu, bunun 'kafasının ortası hafif kel' şeklinde tasvir edilemeyeceği,

Müşteki vekilinin dilekçesinde şikayetçinin gördüğünde belirttiği şahısları kesin olarak tespit edeceğini ileri sürmesine karşın müşteki vekilinin bürosuna telefonla ulaşılarak müvekkiliyle birlikte yada tek başına şikayetçi sıfatıyla ifade vermek üzere davet edilmesine ve ifade için gün ve saat verilmesine rağmen bu davete icabet etmediği,

...

Şikayetçinin ileri sürdüğü hususları ortaya koyacak açık kanıtlar bulunmadığı, nezarethane girişi çıkışı ve nezarethanede bulunduğu sürede alınan adli raporların tamamında darp cebir izine rastlanmadığının belirtildiği, iddiaları kanıtlayacak bir bulguya rastlanılmadığı anlaşıldığından... bir işlem yapılmasına yer olmadığı kanaati bildirilmiştir..."

14. Cumhuriyet Başsavcılığı 8/11/2016 tarihinde İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünden (Şube Müdürlüğü) başvurucuya ait genel adli muayene raporlarının incelenerek başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına dair bir bulgu olup olmadığının bildirilmesini, bulgulara göre kesin rapor düzenlenmesini talep etmiştir. Şube Müdürlüğünün 10/11/2016 tarihli raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"...Haseki E.A. Hastanesinin 13.08.2016 tarih... raporunda ve Beşiktaş Sait Çiftçi Devlet Hastanesinin 13.08.2016 tarih saat 17:43 ibareli raporunda haricen bir lezyon bildirilmediği, Sarıyer Devlet Hastanesinin 15.08.2016 tarih saat 18:29 ibareli, Sarıyer Devlet Hastanesinin 17.08.2016 tarihli... saat 15:52 ibareli raporunda, 19.08.2016 tarih saat 15:53 ibareli raporunda, aynı hastanenin 20.08.2016 tarih saat 17:04 ibareli raporunda, aynı hastanenin 21.08.2016 tarih saat 16:58 ibareli raporunda, haricen bir lezyon bildirilmediği, haricen bir lezyon bildirilmediği, Beşiktaş Sait Çiftçi Devlet Hastanesinin 22.08.2016 tarih saat 17:03 ibareli raporda, sağ el bileğinde şişlik, ağrı ve hematom olduğunun belirtildiği, arızasının,

Kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı,

Basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu..."

15. Cumhuriyet Başsavcılığı 21/11/2017 tarihinde polis memurları hakkında görevi kötüye kullanma, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırı aşma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Müştekinin yargılanmakta olduğu İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesinin ... dosyasının bir sureti soruşturma evrakının içerisine konulmuştur.

Müştekinin gözaltı süresince alınan raporlarına ilişkin düzenlenen İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünün... 10/11/2016 tarihli raporunda, ... haricen bir lezyon bildirilmediği, Beşiktaş Sait Çiftçi Devlet Hastanesinin 22.08.2016 tarih saat 17:03 ibareli raporda, sağ el bileğinde şişlik, ağrı ve hematom olduğunun belirtildiği, arızasının, kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtilmiştir.

İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 16/12/2016 tarihli yazısında olaya ilişkin kamera görüntüsü olmadığı belirtilmiştir.

Yapılan soruşturma sonunda;

...

2-Müştekinin gözaltında kaldığı sürece alınan adli raporlarında sadece 22/08/2016 tarihli raporda sağ el bileğinde şişlik olduğunun belirtilmesi, bu yaranın basit nitelikte olması ve raporda bunun duvara çarpma sonucu oluştuğunun belirtilmiş olması,

Dikkate alındığında müştekinin soyut iddiası dışında polis memurlarının gözaltında kaldığı süre zarfında müştekiye yönelik suç teşkil eden bir eylemde bulunulduğuna ilişkin soruşturmaya devam edilmesi ve kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediği anlaşılmıştır..."

16. Başvurucu; anılan karara itirazında kendisine şüphelileri teşhis etme imkânı tanınmadığını, kamera kayıtlarının iletilmemesinin suçu gizlemeye yönelik olduğunu, bir kişinin sinirlendiğinde bileğini duvara vurmasının olağan olmadığını ancak elin duvara vurulabileceğini, kolluk görevlilerinin ifadelerinin alınmadığını, emniyetin raporuna dayanarak kovuşturmasızlık kararı verildiğini belirtilmiştir.

17. İtiraz, İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin 4/1/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:

"... müşteki hakkında Beşiktaş Sait Çiftçi Devlet Hastanesince düzenlenen 22/08/2016 tarihli raporda müştekinin sağ el bileğinde şişlik, ağrı ve hematom bulguları olduğunun belirtildiği, bulguların altında 'duvara' vurduğu şeklinde tespitin bulunduğu, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün... konu ile ilgili tahkikat yazısında müştekinin tarif ettiği eşkale uygun herhangi bir polis memurunun tespit edilemediğinin ve müştekinin kaldığı nezarethane kısmı ile ilgili herhangi bir görüntü kaydının bulunmadığın belirtildiği, ... dikkate alındığında, müşteki vekilinin itirazının reddine..."

18. Ret kararı, başvurucuya 16/1/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 15/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. İlgili hukuk için bkz. Vedat Şorli ve Bilal Şorli, B. No: 2014/10459, 13/7/2016, §§ 64-69; Mehmet Baydan [GK], B. No: 2014/16308, 12/4/2018, §§ 24, 25.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 11/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

21. Başvurucu; gözaltında bulunduğu sürede kolluk görevlilerinin fiziksel ve sözlü şiddetine maruz kaldığını, genel adli muayene raporunda sağ bileğinde yaralama tespit edildiğini, bu durumun maruz kaldığı kötü muamelenin açık bir delili olduğunu, tutulduğu süreçte kendisine çoğu zaman yemek verilmeyip tuvalete götürülmediğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca iddialarına rağmen olayın yeterli soruşturulmadığını, kolluk görevlilerinin şüpheli olarak ifadelerinin alınmadığını, polis memurunu teşhis edebileceğini beyan ettiği hâlde teşhis işleminin yaptırılmadığını, kamera kayıtlarına ulaşılamamasının delillerin saklanması amacına yönelik olduğunu, kolluk görevlilerinin cezasız kalmasını sağlayacak şekilde eksik incelemeyle kovuşturmasızlık kararı verildiğini belirterek kötü muamele yasağı ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

22. Bakanlık görüşünde, İçişleri Bakanlığından temin edilen görüş ve belgeler uyarınca mevcut başvuruda işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilip edilmediğinin takdirinin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir.

23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiştir.

B. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından gözaltında kolluk görevlilerinin fiziksel şiddetine maruz kalındığı iddialarının yanında aynı zamanda sözlü şiddet nedeniyle de kötü muameleye maruz kalındığına ilişkin iddialar ileri sürülmüşse de, başvurucu bu iddiasını destekler mahiyette bir veri sunmadığı gibi dosyada bu tür bir bilgi ve belgeye de rastlanmadığından başvurucunun iddiaları bir bütün olarak kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiş ve başvuru gözaltında kolluk görevlilerinin fiziksel şiddetine maruz kalındığı iddiasıyla sınırlı olarak incelenmiştir.

25. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

26. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri " kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

1. Gözaltında Tutma Koşulları Nedeniyle Kötü Muameleye Maruz Kalındığına İlişkin İddia

27. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17). Anayasa Mahkemesi gözaltında tutulan kişilerin nezarethane tutma koşullarının yetersizliği nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddialarıyla ilgili olarak temel ilkeleri ortaya koyduğu ve değerlendirmelerde bulunduğu kararında, şikâyete konu yetersiz koşullardaki tutma hâli sona ermişse idari yargı yolunda açılacak tam yargı (tazminat) davasını etkili bir yol olarak kabul etmiştir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634, 28/5/2019, §§ 17-31). Bu başvuruda da anılan içtihatta belirlenen temel ilkeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

28. Bu durumda 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi dikkate alındığında ulaşılabilir, tutulma koşullarının standartlara uygun olmaması sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen tam yargı davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.

29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

30. Bununla birlikte bu aşama itibarıyla oluşan durum nedeniyle eldeki başvuruya ve eldeki başvuruyla aynı nitelikte olup Anayasa Mahkemesinde derdest olan başvurulara konu olaylar yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davaların süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu doğmuştur. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek idari yargı mercilerinin takdirindedir. Ancak eldeki başvuru ve bununla aynı nitelikte olup derdest olan başvurular hakkında verilen başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararlarından sonra idari yargıya başvuran kişiler yönünden dava açma sürelerinin bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiği de tabiidir (Nebahat Baysal Gül, § 32).

2. Gözaltında Kolluk Görevlilerinin Fiziksel Şiddeti Nedeniyle Kötü Muameleye Maruz Kalındığına İlişkin İddia

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan bu iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

32. Yukarıda belirtildiği üzere bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde -Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, § 25).

33. Yürütülecek ceza soruşturmalarının derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116). Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

34. 13/8/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucu hakkında düzenlenen tüm adli muayene raporlarında herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir. Bu bağlamda 17/8/2016 tarihli raporda birtakım okunaklı olmayan tespitler yer alsa da bu raporda da darp ve cebir izine rastlanmadığının kayıtlı olduğu görülmüştür. 22/8/2016 tarihli adli muayene raporunda ise başvurucunun sağ el bileğinde ağrı ve hematom bulunduğu, ayrıca "duvara vurma ya da vurmuş" şeklinde bir ibarenin yanı sıra herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmadığı yönünde bir kaydın bulunduğu anlaşılmıştır.

35. 22/8/2016 tarihli adli muayene raporundaki duvara vurma şeklinde kayıt altına alınan yaralanma dikkate alındığında başvurucunun gözaltı süresinde yaralandığı hususunda bir karine ortaya çıkmaktadır. Bu durumda kamu makamlarınca sağlıklı olarak gözaltına alınan başvurucunun burada ne şekilde yaralandığının açıklanması gerekmektedir.

36. Bu bağlamda soruşturma dosyası incelendiğinde 22/8/2016 tarihli rapordaki doktor tarafından "duvara vurma ya da vurmuş" şeklinde yazılan ifade bakımından başvurucunun hakkında rapor düzenlendikten sonra söz konusu ifadenin kendisinin beyanına dayalı olarak yazılmadığı yönünde bir itirazının bulunmadığı görülmüştür. Başvurucunun aynı rapordaki darp cebir izine rastlanmadığı yönündeki kayda karşı da bir itirazı olmamıştır. Başvurucu, bileğindeki kanlanma ve şişlik şeklinde tarif edilen ve kendisinin de bu yönüyle bir itirazının olmadığı yaralanmasına ilişkin olarak sadece "bir kişinin sinirlendiğinde bileğini duvara vurmasının olağan olmadığı" şeklinde açıklama getirmektedir.

37. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinden önceki yetkili mercilerin başvurucunun kanlanma ve şişlik şeklinde tarif edilen yaralanmasının bileğini duvara vurması sonucu oluştuğu açıklamasının somut olayın koşullarına göre makul görülmesinde bir sorun olmadığı kanaatine varılmıştır. Bunun yanında aynı mercilerin başvurucunun iddiaları ile ilgili olarak bir sonuca varırken "Olay ve Olgular" bölümünde aktarılan idari soruşturmadaki bilgi ve belgelere dayanarak başvurucunun kendisine yönelik kötü muamelede bulunduğunu ileri sürdüğü ve fiziksel özelliklerini tarif ettiği polis memurlarının eşkâline uygun herhangi bir polis memurunun tespit edilemediğini de gözönünde tuttuklarını belirtmek gerekir.

38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gözaltında tutma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Gözaltında kolluk görevlilerinin fiziksel şiddetine maruz kalınması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/1/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu gözaltında olduğu sürede kolluk görevlileri tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığını iddia etmekte ve bu husus hakkında etkili ceza soruşturulması yürütülmemesinden yakınmaktadır.

2. 13/8/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucuda, 22/8/2016 tarihli adli muayenesine kadar hakkında düzenlenmiş adli muayene raporlarında herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmamıştır. 17/8/2016 tarihli raporda birtakım okunaklı olmayan tespitler mevcut olsa da raporda darp ve cebir izine rastlanmadığının kayıtlı olduğu görülmüştür. Bununla birlikte 22/8/2016 tarihli adli muayene raporunda başvurucunun sağ el bileğinde ağrı ve hematom bulunduğu, ayrıca “duvara vurma ya da vurmuş” şeklinde bir ibare olduğu görülmektedir.

3. 22/8/2016 tarihli adli muayene raporu dikkate alındığında başvurucunun gözaltı süresi içinde yaralandığı anlaşılmaktadır. Sağlıklı olarak gözaltına alındığı varsayılan başvurucunun burada ne şekilde yaralandığının tereddüde yer vermeyecek şekilde kamu makamlarınca açıklanması gerekmektedir.

4. Bir kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği zaman vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını çürütecek kanıtları sunma yükümlülüğü devlete aittir.

5. Bu bağlamda, 22/8/2016 tarihli raporda başvurucunun sağ el bileğindeki ağrı ve hematom yanında doktor tarafından "duvara vurma ya da vurmuş" şeklinde yazılı ibare bakımından, her ne kadar aynı raporun sonuç kısmında darp ve cebir izine rastlanmadığı kaydına yer verilmiş olsa da net olmayan vurma hususuna ilişkin sözkonusu ibarenin başvurucunun kolunu duvara vurduğunu beyan etmesi üzerine mi yazıldığı ya da hangi nedenle yazıldığı yürütülen soruşturma kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açıklığa kavuşturulamamıştır.

6. Öte yandan 22/8/2016 tarihli raporda bilekte hematom bulgusu var iken özellikle 23/8/2016 ve 24/8/2016 tarihli adli muayene raporları ve sonraki tarihli diğer raporlarda önceki raporda yer alan hematom bulgusunun akıbetine hiç yer verilmemesi yalnızca darp ve cebir izine rastlanmadığının belirtilmesi raporlar arasında bir çelişki oluşturmaktadır. Hematom bulgusunun tespit edildiği 22/8/2016 tarihinden bir ve iki gün sonra düzenlenen genel muayene raporlarında bu bulgunun akıbetinin ne olduğu da soruşturma kapsamında netleştirilmemiştir.

7. Başvurucunun şikâyetine ilişkin olayda, yürütülen soruşturma kapsamında daha objektif niteliği olduğu açık olan kamera görüntüleri de -kayıtların bulunmaması nedeniyle- temin edilememiştir. Bu görüntülerin neden temin edilemediği hususunda idarece yeterli sayılabilecek bir açıklama yapılmamıştır.

8. Başvurucunun kötü muamele iddiasına delil olarak sunduğu adli raporun netleştirilmesi amacıyla söz konusu raporu ve sonrasındaki adli muayene raporlarını düzenleyen doktorların tanık olarak beyanlarının alınarak hem “duvara vurma ya da vurmuş” ibaresinin netleştirilmesinin hem de sonraki tarihli raporlardaki hematom bulgusunun akıbetine dair belirsizliğin ve raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi de sağlanamamıştır.

9. Bu değerlendirmeler ışığında başvurucunun gözaltında güvenlik güçlerinin fiziksel şiddetine maruz kaldığı iddiası bakımından yukarıda yapılan tüm tespitler doğrultusunda gözaltında yaralanmasına ilişkin olarak kamu makamlarınca makul bir açıklamanın yapılmadığı anlaşıldığından kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin kabulü gerekmektedir.

10. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının hem usulü güvenceler hem de esas yönünden ihlal edildiği sonucuna ulaştığımdan çoğunluk kararına katılmıyorum.

Üye

 Engin YILDIRIM