TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/13246)

 

Karar Tarihi: 2/3/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

A.A.

Vekili

:

Av. Kaya KARTAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, çocuklar hakkında bakım tedbiri uygulanması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/4/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, beşi kız ve biri erkek olmak üzere en büyüğü 2005 en küçüğü 2018 yılı doğumlu altı çocuk babasıdır.

6. Dörtyol Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğü (Müdürlük) tarafından Erzin Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) sunulan 17/4/2018 tarihli dilekçeyle başvurucunun çocukları olan 2005 doğumlu Z.A., 2006 doğumlu Z.A. ve 2007 doğumlu İ.A. hakkında eğitim tedbiri kararı verilmesi talep edilmiştir. Söz konusu dilekçenin ekinde yer alan ve okul müdürü, muhtar ile iki sosyal çalışmacının imzasının bulunduğu 12/4/2018 tarihli tutanakta; çocuklarını okula göndermemesi nedeniyle başvurucunun ikametinde görüşme gerçekleştirildiği, başvurucunun çocuklarını okula göndermemekte kararlı olduğu ve bu kararının sonuçlarına katlanacağını belirttiği ifade edilmiştir.

7. İki sosyal çalışmacı tarafından hazırlanan 16/4/2018 tarihli sosyal inceleme raporunda şu tespitlere yer verilmiştir:

i. Başvurucunun ortaokul çağındaki çocuklarının eğitimlerine devam etmelerine engel olduğuna ilişkin olarak Erzin İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünden iletilen bilgi doğrultusunda konuyla ilgili olarak görüşmeler gerçekleştirildiği, başvurucunun çekirdek ailesinin hayatlarını kendi doğrularına göre şekillendirdiği, mevcut kuralları benimsemediği,

ii. Başvurucunun bir süredir çalışmadığı, dağdan otlar toplayıp satarak geçimini sağlamaya çalıştığı, düzenli bir gelirinin bulunmadığı, adı geçen çocukların 2017 yılından beri eğitimlerine devam etmedikleri, görüşme esnasında başvurucunun toplumun genel yaşayışının kendi düşüncesine uygun olmadığını ve aldığı kararın kesin olduğunu ifade ettiği,

iii. Başvurucunun çocukların eğitimlerine devam etmesini istemediği, çocuklarının eğitimi kısıtlaması nedeniyle başvurucuya iki kez idari para cezası verildiği, bu nedenlerle eğitim hakları elinden alınan çocuklar hakkında 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca eğitim tedbiri kararı verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir.

8. Mahkeme; talebin kabulüne, adı geçen çocuklar hakkında eğitim tedbiri uygulanmasına ve en geç üçer aylık sürelerle konuyla ilgili rapor düzenlenmesine 20/4/2018 tarihinde karar vermiştir.

9. Yapılan bir ihbar üzerine çocukların durumunun değerlendirilmesi amacıyla bir psikolog tarafından 30/1/2019 tarihinde düzenlenen ve Mahkemeye sunulan sosyal inceleme raporunda ise şu tespitlere yer verilmiştir.

i. Başvurucunun ilkokula gidenler de dâhil olmak üzere çocuklarını okula göndermediği, çocukların bakım ve ihtiyaçlarının giderilmediği yönünde 7/1/2019 tarihinde ismi bilinmeyen bir şahıs tarafından 183 ihbar hattına bildirimde bulunulduğu, erkek çocuk İ.A.nın dağlarda çobanlık yaptığına ilişkin olarak çevreden duyumların bulunduğu, başvurucunun kızlı-erkekli sınıflarda eğitime karşı olduğunu ve daha fazla zorlanması durumunda ülkeyi terk edeceğini beyan ettiği,

ii. Daha önce verilen eğitim tedbiri kararına ve yapılan çalışmalara rağmen adı geçen çocukların okula gönderilmediği, başvurucuya yeniden idari para cezası verildiği, çocuklarla sağlıklı bir görüşme yapılamadığı, çocukların anne ve babasının etkisinde kalarak okula gitmemelerinin doğru olduğunu düşündükleri, çocukların uyumlu ve sakin oldukları,

iii. Çobanlık yapan çocuk İ.A.nın hareketli olduğu, izinsiz alma davranışının bulunduğu, kız çocuklarının hiçbir şekilde dışarı adım atmadıkları, evin içinde kaldıkları, başvurucu babanın işsiz olduğu, kurum, kuruluş ve yakınlarından yardım almayı reddettikleri, müstakil ve iki kattan oluşan bir evin üst katında oturdukları, bakımsız olan evin başvurucunun babasına ait olduğu ve alt katında kimsenin oturmadığı,

iv. Ailenin sosyal çevrelerinin olmadığı, eve gelen kişilere kapıyı açmadıkları, toplumdan izole şekilde yaşadıkları, çocukların genel ihtiyaçlarının karşılanmasında güçlük yaşandığı, mevcut koşulların çocukların gelişimini olumsuz etkilemesi ve koruma kararına ihtiyaç duyulması nedenleriyle en küçük çocuk olan 2018 doğumlu Ş.A. dışındaki beş çocuk hakkında 5395 sayılı Kanun uyarınca bakım tedbiri verilmesinin uygun olacağı, küçük Ş.A.nın yeni doğan olması ve annenin yanından ayrılmasının yararına uygun olmaması nedeniyle durumunun bir yıl sonra yeniden değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

10. Müdürlük söz konusu raporu dayanak göstererek en küçüğü 2014 doğumlu olan beş çocuk hakkında bakım tedbirine karar verilmesi talebiyle 30/1/2019 tarihinde Mahkemeye başvurmuştur.

11. Mahkeme, raporda yer alan değerlendirmelere yer vererek 5395 sayılı Kanun'un 9. maddesi kapsamında acil koruma kararı alınmasına, Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca çocuklar hakkında bakım tedbiri uygulanmasına ve çocukların bulunduğu yerin gizli tutulmasına 30/1/2019 tarihinde karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; çocukların ailesi tarafından sosyal hayata kazandırılmadığı, çocukların sağlıklı bireyler olabilmesi hususunda ailenin üzerine düşenleri yapmadığı, ailede eğitim sistemine karşı çocukların geleceğini olumsuz etkileyecek şekilde yanlış algının bulunduğu, 5395 sayılı Kanun'un amacı ve ailenin yapısı ile çocukların içinde bulunduğu durum dikkate alındığında tedbirin zorunlu olduğu ifade edilmiştir.

12. Adı geçen çocuklar, kolluk marifetiyle 11/2/2019 tarihinde ailesinin yanından alınarak sevgi evine yerleştirilmiş ve bu suretle haklarında verilen bakım tedbiri kararının uygulanmasına başlanmıştır.

13. Başvurucu 4/2/2019 ve 15/2/2019 tarihlerinde ayrı ayrı sunduğu itiraz dilekçelerinde; çocukların bakımları ile ilgili herhangi bir sıkıntılarının bulunmadığını, bu durumun çocuklarca teyit edilebileceğini, çocuklarının alınmasından rahatsızlık duyduklarını, gerekirse yakınlarının vasi tayin edilebileceğini ifade etmiştir. Ayrıca 2018 yılında verilen eğitim tedbirinden haberdar olmadığını, söz konusu kararın tebliğ edilmediğini, kendilerinin ve çocuklarının yaşadığı travmanın dikkate alınması gerektiğini belirterek tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

14. Başvurucu vekili tarafından sunulan 11/2/2019 tarihli itiraz dilekçesinde ise çocukların eğitimini daha nitelikli şekilde evde başvurucunun verdiği, çocukların bilgi birikimlerinin ve yeteneklerinin okula giden çocuklardan farklı olmadığı ve çocukların gelişimleri için gereken tüm sorumlulukların ailesi tarafından yerine getirildiği ileri sürülmüştür. Ayrıca çocukların ailesiyle birlikte yaşadığı evde yapılan incelemenin yetersiz olduğu, kitaplığın fotoğraflarının çekilmesiyle yetinildiği, çocukların içinde bulunduğu koşulların değerlendirilmediği, itiraz süreçlerinin sağlıklı şekilde işletilebilmesi adına başvurucunun taraf olarak dava dosyasına eklenmediği iddia edilmiştir. Tartışmalı olan zorunlu eğitim uygulamasını benimsemediği için aileye yapılan muamelenin ayrımcı olduğu, beş çocuğun aynı anda ailesinden alınması ve yaş farkları dolayısıyla birbirlerinden koparılması nedeniyle onarılmaz hasarlara neden olunacağı, verilen bakım ve koruma kararının hukuka aykırı olduğu, mevzuatta öngörülen koşulların oluşmadığı ve çocukların üstün yararlarının dikkate alınmadığı belirtilmiştir.

15. Dörtyol 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/2/2019 tarihli kararıyla yaşı küçük çocukların eğitim ve yaşam haklarının ellerinden alınamayacağı belirtilerek söz konusu itirazların reddine karar verilmiştir.

16. Başvurucu, nihai kararı 2/4/2019 tarihinde öğrenmiş ve 19/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Başvurucunun vekili aracılığıyla bakım tedbiri kararına karşı sunduğu 25/4/2019 tarihli itiraz dilekçesi, mevcut koşullarda bir değişiklik olmadığı gerekçesiyle 26/4/2019 tarihinde reddedilmiştir.

18. Müdürlük tarafından 8/5/2019 tarihinde Mahkemeye sunulan dilekçe ile çocuklar hakkında düzenlenen yeni tarihli sosyal inceleme raporu doğrultusunda bakım tedbirinin kaldırılarak çocuklar hakkında danışmanlık ve eğitim tedbirine hükmedilmesi talep edilmiştir. Bahse konu 6/5/2019 tarihli sosyal inceleme raporunda; çocukların anne ve babasıyla yapılan görüşmede çocuklarını sevdiklerini, dinî inanışları nedeniyle bu olayın yaşandığını, haklarında devam eden bir soruşturma ya da kovuşturmanın bulunmadığını, çocukların bakım ve sorumluluklarını yerine getireceklerini ve okula göndereceklerini beyan ettikleri ifade edilmiştir. Raporda; çocuklarla yapılan görüşmelerde çocukların anne ve babasıyla gitmek istediklerini beyan ettikleri, anne ve babasıyla güçlü bağlarının bulunduğu ve ne zaman ailelerinin yanına gidecekleri hususunda sürekli sorular sordukları belirtilmiştir. Çocukların bakım ve sorumluluklarını yerine getirme, eğitimlerine hassasiyet gösterme hususunda başvurucunun ve eşinin taahhütname imzaladıkları, mevcut durumda çocukların ailesinin yanına dönmelerinin onların yararlarına uygun olacağı, bu bakımdan önceki koşullarda olumlu anlamda değişiklik meydana geldiği vurgulanmıştır. Ayrıca raporda; çocukların genel durumlarının takip edilmesi, devamsızlık ve ihmalin önlenmesi, çocukların hayat planlamalarını daha akılcı ve olgun şekilde yapabilmeleri ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesi amacıyla belirli süre daha danışmanlık ve eğitim tedbirine devam edilmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir.

19. Mahkeme, anılan raporda yapılan tespit ve değerlendirmeleri gerekçe göstererek bakım tedbirinin kaldırılmasına ve çocuklar hakkında danışmanlık ile eğitim tedbiri uygulanmasına 8/5/2019 tarihinde karar vermiştir. Söz konusu karar doğrultusunda çocuklar, 9/5/2019 tarihinde ailesine teslim edilmiştir. Ayrıca danışmanlık tedbiri, olumlu sonuçlara ulaşıldığı gerekçesiyle 17/7/2020 tarihinde, eğitim tedbiri ise ailenin taşınması nedeniyle 29/4/2022 tarihinde Mahkemece kaldırılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

20. 5395 sayılı Kanun'un "Koruyucu ve destekleyici tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir. Bunlardan;

...

a) Danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeye,

b) Eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak devamına; iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine,

c) Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine,

...

Yönelik tedbirdir."

21. 5395 sayılı Kanun'un "Acil korunma kararı alınması " kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:

"(1) Derhâl korunma altına alınmasını gerektiren bir durumun varlığı hâlinde çocuk, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından bakım ve gözetim altına alındıktan sonra acil korunma kararının alınması için Kurum tarafından çocuğun Kuruma geldiği tarihten itibaren en geç beş gün içinde çocuk hâkimine müracaat edilir. Hâkim tarafından, üç gün içinde talep hakkında karar verilir. Hâkim, çocuğun bulunduğu yerin gizli tutulmasına ve gerektiğinde kişisel ilişkinin tesisine karar verebilir.

 (2) Acil korunma kararı en fazla otuz günlük süre ile sınırlı olmak üzere verilebilir. Bu süre içinde Kurumca çocuk hakkında sosyal inceleme yapılır. Kurum, yaptığı inceleme sonucunda, tedbir kararı alınmasının gerekmediği sonucuna varırsa bu yöndeki görüşünü ve sağlayacağı hizmetleri hâkime bildirir. Çocuğun, ailesine teslim edilip edilmeyeceğine veya uygun görülen başkaca bir tedbire hâkim tarafından karar verilir.

 (3) Kurum, çocuk hakkında tedbir kararı alınması gerektiği sonucuna varırsa hâkimden koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilmesini talep eder."

B. Uluslararası Hukuk

22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), önüne gelen birçok davada aile yaşamına saygının kamu makamlarına ebeveynler ve çocuklarını bir araya getirmek şeklinde pozitif bir görev yüklediğini ve bunun ayrılığa devletin değil bir ebeveynin yol açtığı durumlarda da geçerli olduğunu, bu alandaki pozitif yükümlülüğün bireyler arasındaki ilişkiler alanında dahi aile yaşamına saygıyı güvence altına almak için tasarlanmış, hem bireylerin haklarını koruyan düzenleyici yargısal bir çerçeve oluşturulmasını hem de fiilen hayata geçirilecek uygun tedbirlerin alınmasını gerektirdiğini ifade etmektedir (Hokkanen/Finlandiya, B. No: 19823/92, 23/9/1994, § 58; Glaser/Birleşik Krallık, B. No: 32346/96, 19/9/2000, § 63; Bajrami/Arnavutluk, B. No: 35853/04, 12/12/2006, § 52).

23. AİHM, çocuğun ve ebeveynin menfaatlerine ilişkin değerlendirmenin ulusal yargı makamlarınca yapılması gerektiğini kabul etmekle birlikte uyuşmazlığa ilişkin yargılama prosedürünün adil olması ve ilgililere bütün haklarını kullanabilme olanağı sağlaması gerektiğini ifade etmekte; bu bağlamda ulusal mahkemelerin özellikle olgusal, duygusal, psikolojik, maddi ve tıbbi nitelikteki bütün faktörler ile ailenin durumunu derinlemesine inceleyip incelemediğini, çocuğun yüksek menfaatlerini tespit etmek suretiyle ilgili kişilerin de yararlarına ilişkin makul bir değerlendirme ve dengelemede bulunulup bulunulmadığını belirlemek durumunda olduğunu belirtmektedir (İlker Ensar Uyanık/Türkiye, B. No: 60328/09, 3/5/2012, § 52; Neulinger ve Shuruk/İsviçre [BD], B. No: 41615/07, 6/7/2010, § 139).

24. Öte yandan derece mahkemelerinin çocuklarla ilgili koruma tedbirlerinin değerlendirilmesinde aile hayatı kapsamındaki ilişkilerin sürdürülebilir ve etkili olmasını temin edecek şekilde hareket etmesi zaruridir. Bu kapsamda -özellikle müdahalenin ölçülülüğü noktasında- derece mahkemelerinin takdir yetkilerini makul ve sağduyulu bir şekilde kullanıp kullanmadıkları hususunu değerlendirme durumunda olan AİHM, bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını incelemek durumundadır (Bronda/İtalya, B. No: 22430/93, 9/6/1998, § 59; Hokkanen/Finlandiya, § 55). Ebeveynin yeterli bakımı ve barınmayı sağlayamadığı gerekçesiyle görme engelli olan çocukların devlet koruması altına alınması olayının konu edildiği Saviny/Ukrayna davasında AİHM; çocukların neden koruma altına alındığı konusunda derinlemesine bir inceleme yapılmadığı, aile bağlarını daha az etkileyecek nitelikteki alternatiflerin araştırılmadığı ve kamu makamlarınca aile birliğini teşvik etme konusundaki yükümlülüklerin yerine getirilmediği gerekçeleriyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Saviny/Ukrayna, B. No: 39948/06, 18/12/2008).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Anayasa Mahkemesinin 2/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu; çocukların içinde bulunduğu koşulların yeterli şekilde incelenmediğini, verilen tedbir kararlarının gerekliliğinin ortaya konulamadığını, itirazlarının haksız şekilde ve yetersiz gerekçelerle reddedildiğini, tedbir talepleri hakkında karar veren Mahkemece taraf teşkilinin sağlanmaması nedeniyle mahkemeye erişiminin engellendiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; yaşları küçük olan çocukların aile ortamından alınarak ve birbirlerinden koparılarak farklı yerlere yerleştirildiğini, bu suretle çocuklar nezdinde telafisi olmayan hasarlara yol açtığını, aile birliğine zarar verildiğini, süreç içerisinde çocukların üstün yararlarının dikkate alınmadığını ve tedbirin hızlı şekilde kaldırılması gerektiğini belirterek adil yargılanma hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

27. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, ... aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”

28. Anayasa’nın 41. maddesi şöyledir:

 “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının çocuklar hakkında verilen bakım tedbiri kararının onların üstün yararına aykırı olduğu ve aile birliğinin ortadan kaldırılması anlamına geldiği temelinde ileri sürüldüğü anlaşılmakla başvurunun bir bütün hâlinde Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

31. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının çocuğun kamu gücü tarafından koruma altına alındığı süreçte ve sonrasında da devam edeceği açıktır. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri anne, baba ve çocuk arasındaki bağın devamlılığını sağlamak üzere tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir (Serpil Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016, § 67; Selim Adıyaman, B. No: 2013/8846, 9/3/2016, § 45; B.Y. ve Y.O.Y., B. No: 2017/32942, 8/6/2021, § 36).

32. Bununla birlikte ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının tesisinde dikkate alınması gereken temel unsur çocuğun üstün yararıdır. Bu bakımdan anne ve babanın çocukla ilişki kurma konusundaki hukuki menfaatleri ile çocuğun sağlığı ve gelişimi açısından üstün olan menfaati arasında adil denge kurulması gerekmektedir. Anne ve baba ile temasın çocuğun üstün yararını ağır şekilde tehdit ettiği durumlarda, kamusal makamların çocuğu koruyacak şekilde tedbirler alma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Toros, § 80; B.Y. ve Y.O.Y., § 37).

33. Anayasanın 41. maddesinde ifade edilen çocuğun yüksek yararı, mahkemeler, idari makamlar ve yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilkedir. Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman öncelikli olarak bu işlemin çocuğun yararına uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması, aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından son derece önemlidir (Şükran İrge, B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 33; B.Y. ve Y.O.Y., § 38).

34. Ayrıca ebeveynlerin hak ve yetkileri ile çocuğun yararının çatışması hâlinde devletin çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimini koruyacak şekilde tedbirler alması pozitif yükümlülüklerinin de bir gereğidir. Bu kapsamda çocuğun üstün yararına olanın ne olacağı belirlenirken çocuğun içinde bulunduğu şartların incelenmesi, mevcut durumun ve gereksinimlerin bilimsel bir bakış açısıyla objektif şekilde uzman raporlarıyla ortaya konulması ve çatışan menfaatler arasında adil bir denge gözetilmesi gerekir (B.Y. ve Y.O.Y., § 39). Bu yapılırken aile bağlarını diğerlerine nazaran daha az şekilde etkileyecek yolların seçilmesi ve aile birliğinin mümkün olduğunca korunması konusunda devlete yüklenen yükümlülükler gözardı edilmemelidir.

35. Öte yandan çocuklar hakkında verilen tedbir kararları hakkında ilgili kamusal makamların yerini almak ve çocuklar için uygun koruma önlemlerinin ne olduğunu bizzat karara bağlamak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava grubu açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle ve söz konusu süreçte aile hayatına saygı hakkının gerektirdiği güvencelerin gerek ebeveyn gerek çocuk açısından gözetilip gözetilmediğini denetlenmekle sınırlıdır (M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 135; B.Y. ve Y.O.Y., §§ 40, 41).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Eldeki başvuruya konu olan bakım tedbiri, çocuğun menfaatlerinin sağlanması amacıyla mevzuatta öngörülen koruyucu ve destekleyici tedbirlerden biridir. Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi durumunda çocuğun bakım yurtlarına, ilgili kurumlara yerleştirilmesi ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması suretiyle yerine getirilir. Bakım tedbirinde çocuğun alışageldiği ortamdan ve çoğu zaman aile bireylerinden ayrılması söz konusu olduğundan diğer tedbirlerle kıyaslandığında aile bağlarının daha fazla etkileneceği açıktır.

37. Aile birlikteliğinin geçici de olsa kaldırılması ve çocuğun önceki bakım ortamından uzaklaştırılması hususunda verilecek kararların çocuğun üstün yararının korunması gayesini şüpheye yer vermeyecek şekilde destekleyen uzman raporlarına dayandırılması ve mümkün olduğunca alternatif yöntemlerin denenmesi gerekir. Bu anlamda kararlar, çatışan menfaatleri dengelemeli ve başvurulan yöntemin gerekli olduğunu ortaya koyan ilgili ve yeterli gerekçeleri içermelidir.

38. Somut olaya konu süreç bir bütün olarak ele alındığında; ilk olarak ortaokul çağındaki üç çocuk hakkında 20/4/2018 tarihinde eğitim tedbiri kararı alındığı, bu karar doğrultusunda çocukların takiplerinin uzmanlarca yapıldığı, akabinde çocukların bakımlarının yetersiz olduğuna ilişkin gelen ihbar üzerine tüm çocuklar yönünden yeniden ve detaylı bir değerlendirme yapılarak inceleme raporu hazırlandığı görülmektedir. Söz konusu raporda; çocukların gelişimlerine uygun olmayan koşullarda barındırıldığı, toplumdan izole şekilde yaşadıkları, genel ihtiyaçlarının karşılanmasında güçlük yaşandığı belirtilmiş ve bakım tedbirinin gerekli olduğu hususunda değerlendirmelere yer verilmiştir. Mahkeme de bu tespitler doğrultusunda beş çocuk hakkında bakım tedbirine hükmetmiştir.

39. Haklarında bakım tedbiri verilen beş çocuk 11/2/2019 tarihinde ailesinden alınarak kamusal makamların koruması ve gözetimi altındaki sevgi yurtlarına yerleştirilmiştir. Bakım tedbirinin uygulanması sürecinde, çocukların takibini yapan Müdürlük tarafından koşullara ve çocukların durumlarına yönelik değerlendirmeler yapılmıştır. Neticede çocukların anne ve babasının yanına gitmek istemeleri, çocukların bakım ve sorumluluklarını yerine getirme, eğitimlerine hassasiyet gösterme hususunda başvurucunun ve eşinin taahhütname imzalamaları ve değişen yeni koşullarda çocukların ailelerinin yanına dönmelerinin onların üstün yararlarına olacağı gerekçeleriyle bakım tedbiri kaldırılmış ve aile birlikteliğine etkisi çok daha düşük olan eğitim ve danışmanlık tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda çocuklar 9/5/2019 tarihinde ailesine teslim edilmiştir.

40. Dolayısıyla bahse konu bakım tedbirinin üç aya yakın bir süre boyunca geçici olarak uygulandığı anlaşılmaktadır. Verilen kararlar incelendiğinde de bakım tedbirinin kaldırılması ve tedbirin türünün değiştirilmesi konusunda çocukların üstün yararlarının korunması ilkesini gözetecek şekilde yaklaşım ortaya konulduğu, değişen koşullara ve çocukların durumuna ilişkin bilimsel raporlara dayalı olarak hareket edildiği görülmektedir.

41. Ayrıca bakım tedbirine hükmedilmesi ile meydana gelmesi muhtemel sonuçların çocukların gelişimlerine olan etkileri dikkate alınarak adımlar atıldığı, çocukların takibi neticesinde yapılan kademeli değerlendirmeler ve diğer tedbir yöntemleri gözönüne alınarak bakım tedbirinin hayata geçirildiği ve bu suretle çatışan menfaatler arasında adil bir denge kurulduğu söylenebilir. Yine söz konusu tedbirin uzun süre uygulanmadığı ve tedbirden umulan yararın gerçekleştiği hususunda ilgili kamusal makamlarca açık tespitlerde bulunulduğu görülmektedir. Bakım tedbirinin sonlandırılmasının akabinde çocukların ailesine teslim edilerek geçici ayrılığa dayanan durumun sona erdirildiği, bununla birlikte çocukların genel durumlarının takip edilmesi ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesi amacıyla belirli süre daha danışmanlık ve eğitim tedbirlerine hükmedildiği de dikkate alındığında sürecin idari ve yargısal makamlar tarafından hassasiyetle ve alternatif tedbirler uygulanarak tamamlandığı anlaşılmaktadır.

42. Çocukların gelişimlerinin gerektirdiği gereksinimlerin saptanması ile hak ve menfaatlerinin temini amacıyla düzenli aralıklarla ve yerinde incelemeler yapıldığı, bu kapsamda ayrıntılı sosyal inceleme raporları hazırlandığı görülmektedir. Mahkemelerce verilen kararların çocukların yararının neyi gerektireceği hususunda ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği ve başvurulan yöntemin gerekliliği konusunda ikna edici nitelikte olduğu değerlendirilmektedir. Yine başvurucunun tedbir kararlarına itiraz edebildiği, iddia ve taleplerini sunabildiği ve kararların itiraz incelemesine tabi tutularak denetlendiği görülmektedir.

43. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, çocukların üstün yararlarının korunması ilkesinin uygulanması gayesiyle uzman raporlarına dayalı olarak hareket edildiği ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında aile birliğinin mümkün olduğunca korunması konusunda devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerin yerine getirildiği sonucuna varılmaktadır.

44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,

B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.