TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. S. BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2019/14946)

 

Karar Tarihi: 10/5/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 7/7/2023-32241

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

A. S.

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun yazmış olduğu dilekçelerde yer alan ifadeler nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.

A. 2019/14946 Sayılı Başvuru Yönünden

3. Başvurucu 15/1/2019 tarihinde Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesine (Mahkeme) gönderilmek üzere Osmaniye İnfaz Hâkimliğinin (İnfaz Hâkimliği) bir kararı hakkında itiraz dilekçesi yazmıştır. Ceza İnfaz Kurumu görevlileri el yazısıyla yazılmış dilekçeyi incelemiştir. İnceleme sonucunda dilekçede kurum görevlilerine karşı asılsız ithamlarda bulunulduğu gerekçesiyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.

4. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde düzenlenen kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etme veya davranışta bulunma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucuya bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası verilmesine karar vermiştir.

5. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun şikâyetini 7/3/2019 tarihinde reddetmiştir. Hâkimlik, Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek şikâyetin reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu, Hâkimlik kararına itiraz etmiştir. Mahkeme, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazı 27/3/2019 tarihinde reddetmiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 4/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra 22/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. 2019/16019 Sayılı Başvuru Yönünden

8. Başvurucu, hakkında verilen bir hücre cezasının infazına başlanması öncesinde 30/10/2018 tarihinde kurum revirine götürülmek istenmiştir. Başvurucunun kurum revirine götürülmesi öncesinde üst araması yapılmıştır.

9. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumuna hitaben üst araması sırasında cinsel tacize maruz kaldığını iddia ettiği bir dilekçe yazmıştır. Başvurucu; söz konusu dilekçesinde, kendisine tacizde bulunulduğunu ve bu nedenle de psikolojisinin bozulduğunu, psikolojik destek almak için Kurumun Psikososyal Servisi ile görüşmek istediğini ifade etmiştir.

10. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Servisi ile görüşmek istediğine dair dilekçesi üzerine kaldığı odaya 12/11/2018 tarihinde bir kurum görevlisi gelmiştir. Başvurucu, gelen bu görevliye hitaben ''Ben senle muhatap olmam, seni şikâyet etmek için kurum psikoloğu ile görüşecektim, buraya baş memur gelecek, senin de ismini biliyorum, adın Batuhan, benimle muhatap olma, ben odadan çıkmıyorum.'' şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Aynı gün başvurucu, başka bir görevli tarafından görüşmek istediği Psikososyal servisine götürülmüştür.

11. Başvurucunun Psikososyal Servisi ile görüşme sırasında yaptığı bazı açıklamalar ve kendisini bu birime götürmek isteyen görevliye söylediği sözler hakkında bir tutanak tutulmuştur. Söz konusu tutanağa istinaden başvurucu hakkında bir disiplin soruşturması başlatılmıştır. Yapılan disiplin soruşturması sonucunda Disiplin Kurulu 22/11/2018 tarihinde, başvurucunun kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunma disiplin eylemini işlediği gerekçesiyle 15 gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Başvurucu, anılan disiplin cezasını bu başvuruya konu etmemiştir.

12. Söz konusu disiplin cezası sonrasında başvurucu, Psikososyal Servisine hitaben bir dilekçe yazmıştır. Dilekçenin içeriği nedeniyle başvurucu hakkında ayrı bir disiplin soruşturması başlatılmıştır. Disiplin Kurulu, disiplin soruşturması sonucunda 5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde düzenlenen kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etme veya davranışta bulunma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucuya bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası verilmesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu kararında disiplin cezasına konu edilen sözler şu şekildedir:

''Açıkçası bende hastanın haklarını namusu gibi koruyamayan insanlarla da karşılaşmadım, Bana bir şey olmasın da aman. Başkasının zaten kaybedecek bir şeyi yok, oysa öylemi? Benim çok şeyim ve, neden kendimi bir başkası için riske atayım? der ve o insan tercihini başkasının yani kaybedecek bir şeyi olmayanın hilafında yapar, böylece kaybetmekten endişe duyduğu şeyleri koruduğunu düşünür. Görünüşte kaybetmemiştir. Ama her şey görünür değildir ki, mesela, şeref, haysiyet, onur gözle görünmez. Hani denir ya insan ne için yaşar? diye. Hep söylenir, insan onuru için yaşar. Sizce, sizce insan ne için yaşar? bu sorunun cevabını gerçekten o güzel gözlerinize bakarak duymak isterdim. Soru: 12/11/2018 tarihinde saat 11.00 da siz beni ikinci kez çağırdığınızda, öncesinde bir takım laf salatasından sonra Müdür bey bu olayın dışarı çıkmamasının senin için de iyi olacağını söylüyor, bu olayı dışarı taşırsan her seferinde ilgili yerlere ifade verirsin bu senin olayları hatırlamanı (tekrar) sağlar bunun için istersen olay kurum içinde çözülsün, dışarı taşıyacağım dersen bizde rapor düzenlememiz gerekiyor. Dediniz mi? Demediniz mi? A-demedik B-dedik C-her ikisi D-hiçbiri E-biz öyle dedik ama... Doğru söyleyeni de dokuz köyden kovarlar. Saygı değer hanım efendi ve bey efendi, inanın, tüm samimiyetimle söylüyorum. Şuanda, burada yalnız başıma bu hücrede olmayı sizin ve müdür beyin yerinde olmaya tercih ederdim, Dilerim rabbim aynı misli ile sizden hakkımı alsın.''

13. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Hâkimliğe şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun şikâyetini 20/3/2019 tarihinde reddetmiştir. Hâkimlik, Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek şikâyetin reddine karar vermiştir.

14. Başvurucu, Hâkimlik kararına itiraz etmiştir. Mahkeme, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazı 9/4/2019 tarihinde reddetmiştir. Başvurucu, nihai kararı 24/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra 29/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

16. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, 2019/16019 numaralı başvurunun 2019/14946 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

A. 2019/14946 Sayılı Başvuru Yönünden

17. Başvurucu; Mahkemeye hitaben yazdığı dilekçenin ve kullandığı sözlerin savunmasına ilişkin olduğunu, dilekçedeki bazı sözlerin anlam bütünlüğü dikkate alınmadan disiplin yaptırımına konu edildiğini belirtmiştir. Ayrıca dilekçesindeki sözlerin adli veya idari yönden bir işlem gerektirmesi durumunda bu hususta karar verebilecek mercinin mahkeme olduğunu, dilekçesinde üçüncü kişilere dolaylı veya doğrudan bir suçlamasının söz konusu olmadığını ifade etmiş; adil yargılanma hakkı bağlamında savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylar hakkında verdiği bazı kararlara, Disiplin Kurulunun ve derece mahkemelerinin gerekçelerine yer verilmiştir. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddiaları tekrarlamıştır.

19. Somut olayda başvurucu, resmî bir kuruma yazdığı dilekçedeki sözleri nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Başvuruya konu olayda başvurucu, düşüncelerini yazıyla açıklamış; söz konusu dilekçeyi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün bir aracı olarak kullanmıştır. Bu nedenle mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Fevzi Kayacan (4), B. No: 2018/350, 27/7/2022, § 22; M.C., B. No: 2018/4986, 14/9/2022, § 19).

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

21. Resmî bir kuruma yazdığı dilekçedeki sözleri nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

22. Anayasa Mahkemesi çok sayıda kararında ifade özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu belirtmiştir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38). Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).

23. Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

24. Eldeki başvuruda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının olup olmadığı incelenmelidir. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılabilecektir (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çekilen kararlar için bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35; Hüseyin Ercan, B. No: 2018/11352, 8/9/2021, §§ 35, 36). Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).

25. Bir uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının ve özellikle müdahalenin kanuni dayanağını oluşturan kanun hükümlerinin yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Derece mahkemelerinin ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğu ifade edilen hükümlerle ilgili olarak geliştirdiği yorumların isabetli olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının kanunun açık lafzıyla çeliştiği veya kanun metni dikkate alındığında bireyler tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı hâllerde ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılması mümkündür (Hüseyin Ercan, § 36; Fevzi Kayacan (4), § 30; M.C., § 27; mahkemeye erişim hakkı yönünden benzer değerlendirme için bkz. Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 59).

26. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasında mahpuslar tarafından resmî makamlara gönderilen mektup, faks ve telgrafların denetime tabi olmadığı açıkça düzenleme altına alınarak mahpusların resmî makamlara yazdığı dilekçelere ayrı bir önem verilmiştir. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin gerekçesine göre söz konusu kanun hükmü ile her hükümlünün ceza infaz kurumlarının merkez idaresine, adli makamlara veya diğer yetkili makamlara kapalı zarfla istek veya şikâyette bulunmasına izin verilmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla öngörülen düzenleme ile ceza infaz kurumlarında bulunan mahpusların herhangi bir baskı ve etki altında kalmadan düşüncelerini resmi makamlara rahatça iletmesinin sağlanmaya çalışıldığı görülmüştür (Fevzi Kayacan (4), §§ 31-32; M.C., §§ 28, 29).

27. Başvuru konusu olayda başvurucu, Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesine itiraza ilişkin bir dilekçe göndermek istemiştir. Dilekçenin gönderildiği kurumun resmî makam olduğunda şüphe yoktur. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince Ceza İnfaz Kurumunun söz konusu dilekçeye yönelik fiziki kontrol yapması ve dilekçeyi ilgili kuruma göndermesi gerekmektedir. Söz konusu mevzuat gereğince Ceza İnfaz Kurumunun dilekçeyi okumaya yetkisi olmadığı gibi dilekçeleri okuduktan sonra tespit ettiği sözlere yönelik olarak bir işlem yapmaya da yetkisi bulunmamaktadır. Ancak somut olayda Ceza İnfaz Kurumu 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasının açık hükmüne ve yetkisi olmamasına rağmen başvurucunun resmî makama gönderdiği dilekçeyi denetlemiş, başvurucuya disiplin cezası uygulamıştır. Bu durumda başvurucunun resmî makama yazdığı dilekçeyi denetleyerek dilekçenin içeriği nedeniyle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmasının kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. 2019/16019 Sayılı Başvuru Yönünden

29. Başvurucu; düşünce açıklaması niteliğinde olan ve hiç kimsenin kişilik haklarına saldırı niteliği taşımayan sözlerinin disiplin cezasına konu edildiğini, hukuka aykırı bir şekilde cezalandırıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Bakanlık, bu başvuru yönünden görüş bildirmemiştir.

31. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

33. Ceza İnfaz Kurumunun bir birimine hitaben yazdığı dilekçedeki sözleri nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.

34. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

1. Hükümlü ve Tutuklular Hakkında Disiplin Cezası Uygulanmasına İlişkin İlkeler

35. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

36. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun yazdığı dilekçede yer alan sözlerin kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.

2. Somut Olayın Değerlendirilmesi

37. Somut olayda başvuruya konu dilekçesinde kurum görevlilerine karşı uygunsuz sözler kullandığından bahisle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmıştır. İlgili idare ve derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun cezalandırılmasına neden olan son dilekçesinden önce yaşananlar ile birlikte dilekçe içeriği olayların bütünü gözönüne alınarak değerlendirilmemiş, hangi sözlerin hangi nedenlerle kurum görevlilerinin katlanma eşiğini aşacak nitelikte uygunsuz olarak kabul edildiği açıklanmamıştır. Başvurucunun söz konusu dilekçede kullandığı ifadelerin kurum düzeni ve güvenliği üzerindeki etkisine ilişkin de bir değerlendirme yapılmamıştır.

38. Sonuç olarak somut olayda başvurucunun yazdığı dilekçeyle kurum görevlilerine uygunsuz söz sarf etme eylemini işlediği somut olgulara dayanılarak açıklanamamıştır. Bunun yanında başvurucunun 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesinde öngörülen kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması için zorunlu mevzuat ve emirleri ihlal ettiği de Disiplin Kurulu ve derece mahkemelerince ortaya konulamamıştır.

39. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3), B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda idare ve derece mahkemeleri, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.

40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

41. Somut başvuruda ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından adil yargılanma hakkı kapsamında kalan şikâyetlerin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

III. GİDERİM

42. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 750.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

43. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

44. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte yandan başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Adil yargılanma hakkı yönünden İNCELEME YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,

D. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

E. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (E.2019/540, K.2019/1049 ve E.2019/541, K.2019/1172 sayılı kararlar) GÖNDERİLMESİNE,

F. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.