TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZGEN YALÇIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/16849)

 

Karar Tarihi: 18/10/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mücahit AYDIN

Başvurucu

:

Özgen YALÇIN

Vekili

:

Av. Emre Baturay ALTINOK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, akademisyen olan başvurucu hakkında yürütülmekte olan disiplin soruşturmasından kaynaklı olarak yurt dışı görevlendirmesinin iptal edilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Adnan Menderes Üniversitesinde (Üniversite) araştırma görevlisi olarak görev yapmaktayken 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 39. maddesi uyarınca akademik çalışmalar yapmak üzere 2/10/2015 ve 8/8/2016 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde görevlendirilmiştir. Başvurucu görevlendirmesi devam ederken 11/1/2016 tarihinde kamuoyuna duyurulan "Barış İçin Akademisyenler Bildirisi" veya "Bu Suça Ortak Olmayacağız Bildirisi" olarak isimlendirilen bildirinin imzacıları arasında yer almıştır. Bunun üzerine Rektörlük makamının 14/1/2016 tarihli soruşturma emri ile disiplin soruşturması başlatılmıştır. Açılan soruşturma nedeniyle başvurucunun yurt dışı görevlendirmesi 18/1/2016 tarihinde iptal edilmiştir.

3. Başvurucu, yurt dışı görevlendirmesinin iptalinden sonra gereken süre zarfında görevine başlamamıştır. Üniversitenin 6/4/2016 tarihli yazısı ile başvurucu hakkında, 14/3/2016 tarihinden itibaren 10 gün süre ile görevine gelmediğinden görevden çekilmiş sayıldığına dair karar verilmiştir.

4. Başvurucu, yurt dışı görevlendirmesinin iptali işlemine karşı 26/1/2016 tarihinde idari yargıda dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; devam eden disiplin soruşturması nedeniyle görevlendirme iptalinin masumiyet karinesine aykırı olduğunu, yurt dışında yürüttüğü araştırmaların ve laboratuvar çalışmalarının önemli derecede aksayacağını ve çalışmalarını yarıda bırakmasının akademik itibarına zarar vereceğini belirtmiştir.

5. İdare mahkemesi kararında 2547 sayılı Kanun'un 39. maddesi uyarınca görevlendirmenin şartlarının ortadan kalktığı durumlarda ya da kamu yararının gerektirdiği hâllerde hizmetin gereği olarak görevlendirme işleminin iptal edilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucu hakkında açılan disiplin soruşturmasının sağlıklı şekilde yürütülebilmesi açısından yurt dışı görevlendirmesinin iptali işleminin kamu yararı ve hizmet gereği bakımından hukuka aykırılık taşımadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Ret kararı usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle temyiz kanun yolunda onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi ise 12/3/2019 tarihinde reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.

6. Başvurucu, nihai kararı 20/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra 20/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; devam eden soruşturma süreci sonuçlanmadan yurt dışı görevlendirmesinin iptal edilerek akademik çalışmalarını yarıda kesip dönmesinin istenmesinin onur kırıcı olduğunu, ifade özgürlüğü kapsamında olan eylemi nedeniyle cezalandırılmak istendiğini, disiplin soruşturması sürecinde yasal güvencelere riayet edilmediğini ve yargı sürecinde de hatalı ve çelişkili kararlar verildiğini belirtmiştir. Başvurucu bu nedenlerle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının, özel hayata saygı hakkının, adil yargılanma hakkının, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde sürece, ilgili mevzuata ve Anayasa Mahkemesi içtihadına yer verilmiş ve başvuru incelenirken Anayasa'nın, anılan mevzuat ve içtihadın yanı sıra somut olayın kendine özgü şartlarının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

9. Anayasa Mahkemesi, önceki birçok kararında, özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanılmaksızın mesleki hayata yönelen müdahalelerin özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için gerekli olan şartların neler olduğuna ilişkin detaylı değerlendirmelerde bulunmuştur (Tamer Mahmutoğlu, §§ 84-90; C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 97-101; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 106-110). Başvurucunun yurt dışı görevlendirmesinin iptali tek başına özel hayata saygı hakkının uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte söz konusu işlemin başvurucunun mesleki faaliyetlerine, akademik itibarına ve ilişkilerine olumsuz şekilde etki ettiği, bu etkinin ciddi olduğu ve belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru, özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Yürütülen disiplin soruşturması nedeniyle yurt dışı görevlendirmesinin iptal edilmesinin başvurucunun özel hayata saygı hakkına müdahale oluşturduğu açıktır. 2547 sayılı Kanun'un 39. maddesi çerçevesinde gerçekleştirildiği görülen söz konusu müdahalenin kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkında yürütülen disiplin soruşturması nedeniyle gerçekleştirilen müdahalenin kamu düzeninin sağlanması meşru amacına yönelik olduğu kanaatine varılmıştır. Bu belirlemelerin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

12. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik toplum düzeninin gerekleri kavramı öncelikle ilgili hak yönünden getirilen sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir (AYM, E.2016/179, K.2017/176, 28/12/2017; Haluk Öktem, § 49; Erhun Öksüz, § 53; G.G., § 56; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 44; Salim Onur Şakar, B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § 35).

13. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Ölçülülük ilkesinin amacı temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden gereklilik ve araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesi anlamına gelen orantılılık unsurlarını içermektedir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 48; Bülent Polat, § 106; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016 § 70; Bülent Kaya, [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 82).

14. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım sınırlamalara tabi olmayı gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta olup kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38).

15. Üniversitelerde görev yapan öğretim görevlilerinin belirli usul ve şartlar çerçevesinde akademik çalışmalar yapmak üzere yurt dışında görevlendirilmesi söz konusu olabilir. Bu konuda idareye, belirli bir takdir alanı tanınması makul karşılanmalıdır. Bu takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine yönelik olmak kaydıyla görevlendirilmelerin sona erdirilmesini de kapsadığının kabulü gerekir. Zira kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğudur (İhsan Asutay, § 39).

16. Bununla beraber kamu hizmetlerinin sürekliliği ve düzenliliği ilkesi ile kamu görevlilerinin özel hayatına saygı hakları arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekir. Ayrıca özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkelerine uygun olduğu konusunda idari ve yargısal makamlar tarafından oluşturulan gerekçelerin ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli olması gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 45, 47; Murat Deniz, B. No: 2014/5318, 21/9/2016, § 66). Yine söz konusu tedbirlerin yargısal denetiminin usule ilişkin gereklilikler yerine getirilerek etkili bir şekilde ve makul bir süre içinde tamamlanması önemlidir.

17. Somut olayda başvurucunun yurt dışı görevlendirmesi, kamuoyunda bilindiği şekliyle, Barış İçin Akademisyenler Bildirisinin imzacıları arasında yer alması nedeniyle yürütülen disiplin soruşturması kapsamında iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK] (B. No: 2018/17635, 26/7/2019) başvurusunda bahse konu bildirinin imzacısı bir kısım akademisyen hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan uygulanan adli ceza şeklindeki müdahaleleri incelemiştir. Anılan kararda; söz konusu bildiride sert sözlere ve ağır ithamlara yer verilmekle birlikte genel olarak kamu gücünü kullananlara hukuk içinde kalmaları ve meseleleri şiddeti dışlayan yöntemlerle çözmeleri çağrısında bulunulduğu, bildiride yer alan düşüncelerin hoşgörüyle karşılanmasının çoğulcu demokratik düzenin gereklerinden olduğu ifade edilmiştir. Bunun yanında kararda; akademisyenlerin açıkladıkları görüşlerin kendi araştırma, mesleki uzmanlık ve yeterlilik alanlarına ilişkin olmasa, tartışmalı olsa veya rağbet görmese dahi ifade özgürlüğünün sıkı koruması altında kaldığı vurgulanmıştır (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 9-13, 99-111).

18. Somut başvuruya konu müdahaleyi ise adli ceza değil başvurucu hakkında tesis edilen yurt dışı görevlendirmesinin iptali şeklindeki idari işlem oluşturmaktadır. Söz konusu idari işlem başvurucunun üniversitede araştırma görevlisi olarak yürüttüğü kamu görevine ilişkin mevzuat çerçevesinde tesis edilmiştir. Başvurucunun kamu görevi nedeniyle tesis edilen idari işlem şeklindeki müdahalenin Anayasa Mahkemesinin kamu görevlilerinin tabi olduğu statü hukuku kapsamında ortaya koyduğu ve ilgili makamlarca uygulanmasını beklediği ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

19. Somut olayda güvenlik güçlerince terör örgütüne karşı yürütülen geniş kapsamlı bir operasyon sırasında yayımlanan ve kamuoyunda sert tepkilere neden olan bir bildiriye destek verdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmış ve sonrasında yurt dışı görevlendirmesi iptal edilmiştir. Başvurucunun yurt dışı görevlendirmesinin ve görevlendirmesinin sona erdirilmesinin ilgili mevzuat çerçevesinde idarenin takdir yetkisinde olduğu açıktır. İdarenin bu yetkisini kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanıp kullanmadığı yönünde yargısal denetime tabi olduğuna ise kuşku yoktur. Bunun yanında takdir yetkisinin kullanımında kamusal yarar ile başvurucunun özel hayatına saygı hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekir.

20. Başvurucunun yurt dışı görevlendirmesinin hakkında açılan disiplin soruşturması nedeniyle iptal edildiği görülmektedir. Bununla beraber Üniversite tarafından idari soruşturma kapsamında başvurucunun yurt dışı görevlendirmesinin iptalinin neden gerekli olduğu hususu ortaya koyulmamıştır. Derece mahkemeleri kararlarında da başvurucu hakkında açılan disiplin soruşturmasının sağlıklı şekilde yürütülebilmesi açısından görevlendirme işleminin iptalinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu şeklinde genel ve soyut bir gerekçeye yer verilmekle yetinilmiştir. Kararlarda başvurucunun mesleki çalışmalarının akamete uğraması ve akademik itibarının zarar görmesi gibi özel hayata saygı hakkı kapsamındaki iddialarına yönelik bir değerlendirme de yapılmamıştır. Bu doğrultuda başvuruya konu olan iptal işleminin somut olay ve olgulara dayandırıldığını ve müdahalenin gerekliliğinin yeterince tartışıldığını söylemek mümkün değildir.

21. Söz konusu müdahalenin başvurucunun özel hayatında doğurabileceği olumsuz etkiler de gözetildiğinde idari ve yargısal organlar tarafından konunun tüm yönleriyle ele alındığını ve müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı konusunda ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçelerin ortaya koyulduğunu söylemek güçtür. Dolayısıyla somut olaydaki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Engin YILDIRIM bu sonuca ek gerekçeyle katılmıştır.

III. GİDERİM

23. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile 3.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100)

25. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Aydın 2. İdare Mahkemesine (E.2016/171, K.2016/576) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

 

EK GEREKÇE

Mahkememizce ulaşılan ihlal sonucunu katılmakla birlikte başvurucunun yurt dışı görevlendirilmesinin iptal edilmesinin temel nedeninin “Barış Bildirisi” olarak adlandırılan metni imzalamış olması dikkate alındığında ihlalin usulü güvencelere aykırı davranılmasıyla sınırlı tutulmaması gerekir. Akademisyen olan başvurucu anılan bildiriyi imzalamasından dolayı idari bir işleme maruz kalmış, akabinde de görevden çekilmiş sayılmıştır. Dolayısıyla bir başka başvuruda Mahkememizce ifade özgürlüğü kapsamında olduğu kabul edilen söz konusu metnin (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019) başvurucu tarafından imzalanmasının kendisi açısından özel hayatı üzerinde ağır sonuçları olmuştur. Her şeyden önce başvurucu işini kaybetmiştir. Bunun da başvurucunun özel hayatı üzerindeki olumsuz etkileri yadsınamaz. Dolayısıyla Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının sadece usulü boyutu değil, esası da ihlal edilmiştir.

Üye

 Engin YILDIRIM