TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET GALİTEKİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/18008)

 

Karar Tarihi: 12/1/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Ahmet GALİTEKİN

Vekili

:

Av. Ramazan VEFA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle öğretmenlik mesleğine başlatılmama işlemine karşı açılan iptal davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanarak davanın reddedilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, masumiyet karinesinin, kamu hizmetine girme hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/4/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 2015 yılında Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi bölümünden mezun olduktan sonra 2017 yılı Temmuz ayında Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesi, İsmet Öztop Ortaokuluna sözleşmeli Türkçe öğretmeni olarak yerleştirilmiştir.

9. Başvurucu hakkında 12/4/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 12. maddesi uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Yönetmelik'in 15. maddesi uyarınca yapılan değerlendirme sonucunda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucunun ataması gerçekleştirilmemiştir.

10. Başvurucu söz konusu işlemin iptali istemiyle 25/12/2017 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, somut olmayan bilgiye dayanarak kamu hizmetine girme hakkının engellendiğini belirtmiştir. Güvenlik soruşturmasının hiçbir somut bilgi ve belgeye dayanmadığından yakınan başvurucu, kanun hükmünde kararname ile temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılamayacağını ifade etmiştir.

11. Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi 18/1/2018 tarihinde davayı yetki yönünden reddetmiştir. Kararda, dava konusu işlemi tesis eden Millî Eğitim Bakanlığının bulunduğu yer idare mahkemesi olan Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğu belirtilmiştir.

12. Ankara 16. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 16/11/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda; başvurucunun üniversite eğitimi sırasında PKK/KCK yapılanmasının gençlik kolu olan DYG ile bağlantılı EDÖ-DER (Dernek) içinde faaliyette bulunduğu, PKK/KCK terör örgütü ile bağlantılı oluşumlar tarafından düzenlenen etkinliklerde yer aldığı ifade edilmiştir. Bu bilgileri Yönetmelik hükümleri ışığında değerlendiren Mahkeme, başvurucunun yapacağı görevin önemini de dikkate alarak güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak değerlendirilmesini hukuka uygun bulmuştur. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"Dava dosyasının incelenmesinden; 2017 yılı temmuz sözleşmeli öğretmen alımı duyurusu kapsamında Türkçe öğretmeni olarak Şanlıurfa İli, Viranşehir İlçesi, İsmet Öztop Ortaokuluna atanan davacı hakkında, Iğdır İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen güvenlik soruşturması sonucunda, 'kendisi: Erzincan İlinde 2011-2015 yıllarında üniversitede eğitim gördüğü dönemde PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması DYG içerisinde faaliyet yürüten Erzincan Üniversitesi öğrencileri tarafından kurulan EDÖ-DER vasıtasıyla faaliyet yürüttüğü, PKK/KCK terör örgütü yanlısı oluşumlar tarafından düzenlenen etkinliklere katıldığı' hususlarının tespit edildiği, bu bilgiler uyarınca güvenlik soruşturması olumsuz kabul edilerek atamasının iptal edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın yukarıda yer verilen mevzuat hükümleriyle değerlendirilmesinden; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği uyarınca güvenlik soruşturmasının ilgili kişinin içinde bulunduğu ortam da dikkate alınarak yapılacağı, davacı hakkında da bu mahiyette bir güvenlik soruşturması yapıldığı, elde edilen bilgilerin niteliği ve içeriği ile atanmak istenen kadroda yürütülen kamu hizmetinin önem ve niteliği bir bütün olarak değerlendirildiğinde, atamasının iptal edilmesine ilişkin işlemde kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. "

13. Başvurucu karara karşı 24/12/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, hakkında açılan herhangi bir dava ya da soruşturma bulunmadığını, soyut istihbari nitelikteki bilgilerden hareket edildiğini belirtmiş; güvenlik soruşturmasının içeriğinin somut bilgiler ile kanıtlanmadığını, yerleştirilmesi yapılan görevi yerine getirmede bir engelinin bulunmadığını ifade etmiştir.

14. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 14/3/2019 tarihinde istinaf talebini kesin olarak reddetmiştir.

15. Nihai karar başvurucu tarafından 10/4/2019 tarihinde öğrenilmiştir. Başvurucu 30/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

16. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 6. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatla bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatla uygulamak zorundadırlar"

17. Yönetmelik'in "Amaç" başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Bu Yönetmeliğin amacı; ... ilk defa veya yeniden kamu hizmeti ve görevlerine atanacaklar hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını düzenlemektir."

18. Aynı Yönetmelik'in "Kapsam" başlıklı 2. maddesi şöyledir:

"Bu Yönetmelik; ... ilk defa veya yeniden kamu hizmeti ve görevlerine atanacakları ... için yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının esas ve usullerini, bunu yapacak mercileri, hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak gizlilik dereceli yerlerde çalışan kamu personeli ile meslek grupları ve üst kademe yöneticilerini kapsar"

19. Aynı Yönetmelik'in "Yöntem" başlıklı 12. maddesi şöyledir:

"Bu Yönetmelik kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarınca yaptırılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında aşağıdaki yöntem izlenir :

a ) 9 / A ve 9 / B maddeleri kapsamındaki talepler doğrudan Cumhurbaşkanlığına iletilir.

b ) Emniyet Genel Müdürlüğü ve/veya mahalli mülki idare amirliklerince (a) bendi kapsamındaki talepleri hariç yapılması öngörülen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ilgili bakanlık veya kamu kurumu ve kuruluşlarının talebi üzerine gerçekleştirilir. İllerden gelen talepler valilikler aracılığı ile yapılır.

c) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması taleplerinin ilgili makama ulaşmasından itibaren arşiv araştırması sonuçları en geç 30 iş günü, güvenlik soruşturması sonuçları en geç 60 iş günü içinde cevaplandırılır. Soruşturma ve araştırma sonucu içeren bilgi ve belgeler ilgilinin işlemini yapan makamlardaki dosyasında asgari ‘‘gizli’’ gizlilik derecesinde aidiyet konusuna göre fiziki ve / veya elektronik ortamda muhafaza edilir .

ç) Güvenlik soruşturmasını ve arşiv araştırmasını isteyen makama, kişi hakkında karar vermeye yeterli bilgiler aktarılır.

d ) Güvenlik soruşturmasını ve arşiv araştırmasını nasıl ve ne şekilde yapılacağı, soruşturma ve araştırma yapmaya yetkili makamların görev ve talimatları ile belirlenir.

e ) Mahalli mülki idari amirliklerince yapılmış olan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında durumu saptananların evrakının bir örneği dosya açılmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilir.

f) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması taleplerine, ilgili kişinin adı, soyadı ve kimlik numarası bilgilerini içeren liste dijital ortama kaydedilerek eklenir. Ancak Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığına iletilmek üzere gönderilen güvenlik soruşturması talep yazılarına, söz konusu liste yerine bu Yönetmeliğin ekinde yer alan güvenlik soruşturması formu dijital ortama kaydedilerek eklenir."

20. Aynı Yönetmelik'in "Değerlendirme" başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla gerektiğinde kişinin gizlilik dereceli birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp çalıştırılmamaları, yer değiştirerek bu görevlere devam edip etmemeleri ile 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesi kapsamında belirtilen şartları taşıyıp taşımadığı gibi hususları incelemek ve sonucunu sorumlu amirin takdirine sunmak üzere; bakanlıklarda görevlendirilecek bakan yardımcısının, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında en üst amirin, üniversitelerde rektörün, illerde valinin başkanlığında, personel birim amiri, hukuk müşaviri ve varsa güvenlik işlerinden sorumlu birim amirinden oluşan değerlendirme komisyonu kurulur. Cumhurbaşkanlığında kurulacak Değerlendirme Komisyonu İdari İşler Başkanının görevlendireceği bir üst kademe yöneticisinin başkanlığında belirlenecek genel müdürlerin katılımıyla oluşur. Türk Silahlı Kuvvetlerinde ise bu Komisyonun oluşumu kendi yönergeleri ile belirlenir. Değerlendirme Komisyonunun çalışma tutanakları ve kararları gizlidir"

B. Uluslararası Hukuk

21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar[ın] ... esası konusunda karar verecek olan ... bir mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."

22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) adil yargılanma hakkının demokratik toplumda önemli bir yere sahip olduğunu vurgulamaktadır (Airey/İrlanda, B. No: 6289/73, 9/10/1979, § 24). AİHM'e göre hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan hukuki belirlilik Sözleşme'nin bütün maddelerinde mündemiçtir (Iordan Iordanov/Bulgaristan, B. No: 23530/02, 2/7/2009, § 47). Adil yargılanma hakkı hukukun kabul edilmiş evrensel ilkelerine uygun olarak yorumlanmalıdır. Bu bağlamda hakkın tesliminden kaçınma (denial of justice) yasağı bu ilkelerin başında gelmektedir (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 35).

23. AİHM iç hukukun yorumlanmasında öncelikli görevin ulusal otoritelere ait olduğunu vurgulamaktadır. AİHM’in görevi ulusal hukuk mercilerinin yorumlarının etkilerinin Sözleşme ile uyumlu olup olmadığını tespit etmekle sınırlıdır (Waite ve Kennedy/Almanya, B. No: 26083/94, 18/2/1999, § 54). AİHM kural olarak kendisinin ulusal mahkemelerin yerine geçerek değerlendirme yapma görevinin bulunmadığını, ulusal hukukun yorumlanmasına ilişkin sorunları çözmenin öncelikli olarak ulusal otoritelerin -özellikle ulusal mahkemelerin- yetkisinde olduğunu ifade etmektedir. AİHM bu sebeple ulusal mahkemelerin iç hukukun yorumuna ilişkin tartışmalarına karışmayacağını belirtmektedir. Ancak AİHM keyfîliğin bulunduğu, diğer bir ifadeyle ulusal mahkemelerin iç hukuku açıkça hatalı veya keyfî ya da adaleti hiçe sayacak şekilde uyguladıklarını gözlemlediği hâllerde bunu sorgulayabileceğine işaret etmektedir (Anđelkovıć/Sırbistan, B. No: 1401/08, 9/4/2013, § 24).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 12/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu; hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin kanıtlanmadığını, buna ilişkin somut bir bilgi ya da belgenin bulunmadığını, hakkında açılmış herhangi bir dava olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde; başvurucunun hakkında yapılan güvenlik soruşturmasından, arşiv araştırmasına konu iddialardan ve üzerine atılı eylemden haberdar olduğu belirtilmiş, işleme karşı açtığı davada iddia ve savunmasını sunma imkânının bulunduğu ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca Mahkemenin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında elde edilen delilleri ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirmek suretiyle sonuca ulaştığı; olguları belirleme, delillendirme ve hükmü bu delillerle gerekçelendirme anlamında adil yargılanma hakkının usul güvencelerini ihlal edecek bir yaklaşım sergilemediği dile getirilmiştir.

27. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında başvurucu dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaları tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

28. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, başvuru formunda adil yargılanma hakkının usul güvencelerine ilişkin bir iddia ileri sürmemiş olup başvurucunun şikâyetlerinin genel olarak adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik olduğu değerlendirildiğinden inceleme bu kapsamda yapılmıştır.

30. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

31. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

32. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde aslında yargılamanın sonucuna dair olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149).

33. Somut olaydaki dava, başvurucunun öğretmen olarak atamasının yapılmamasına dair işleme karşı açılmıştır. Davada çözüme kavuşturulması gereken temel mesele başvurucunun güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi sonucunun olumsuz olup olmadığıdır. Mahkeme güvenlik soruşturması sonucunun olumsuz olduğunu kabul etmiştir.

34. Başvurucu her ne kadar işlemin dayanağı olan Yönetmelik hükümlerinin yeterli güvenceyi sağlamadığını ileri sürse de adil yargılanma hakkı uyuşmazlıkta uygulanacak kuralın içeriği itibarıyla adil olmasını değil uygulanma şekli itibarıyla adil olmasını garanti etmektedir. Bu itibarla başvuruya konu olayda değerlendirilecek olan Yönetmelik hükümlerinin uygulanması şeklinin adil olup olmadığı hususudur.

35. Yönetmelik'in amaç ve kapsamından anlaşıldığı üzere ilk defa veya yeniden kamu hizmetine atanacak olanlar hakkında güvenlik soruşturması yapılması gerekmektedir. Güvenlik soruşturması belirtilen yönteme göre yapıldıktan sonra elde edilen veriler değerlendirilerek güvenlik soruşturmasının sonucunun olumlu olup olmadığına karar verilecektir (bkz. §§ 17-20).

36. Bireysel başvuruya konu kararın gerekçesinden de Mahkemenin Yönetmelik hükümlerini güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması biçiminde yorumladığı anlaşılmaktadır.

37. Uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanmasında öncelikli yetkinin derece mahkemelerine ait olduğunun altı bir kez daha çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin kendi yorumunu derece mahkemelerinin yorumunun yerine kaim etmesi söz konusu olamaz. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının etkilerinin adil yargılanma hakkıyla çelişip çelişmediğini incelemek Anayasa Mahkemesinin görevindedir. Bu bakımdan bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede derece mahkemelerinin söz konusu fıkranın güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmasını gerektirdiği biçimindeki yorumu veri kabul edilecektir (Sebiha Kaya, B. No: 2018/34124, 20/5/2021, § 48).

38. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması şartının aranmasının kuralı belli ölçüde muğlaklaştırdığı söylenebilir. Zira güvenlik soruşturmasının olumlu neticelenip neticelenmediği konusunda ulaşılacak sonucun atamaya yetkili konumda bulunan kişi veya kişilere bağlı olarak değişmesi riski bulunmaktadır. Bu da keyfî ve ayrımcı uygulamaların gelişmesine, dolayısıyla bireylerin devlete olan güvenlerinin zedelenmesine sebep olabilecektir. Bununla birlikte kuralların iyi uygulanmayabileceği hususunda oluşan şüphe tek başına kuralın öngörülemez olduğu sonucuna varılmasına haklılık kazandırmaz. Hukuk kurallarının muğlak ifadeler içermesi hukuk devletinde arzu edilir bir durum olmasa da modern devlette bundan kaçınılması ve kuralın kapsamına giren tüm durumların kazuistik bir yöntemle önceden düzenlenmesi imkânsızdır. Dolayısıyla kuralın somut olaydaki uygulanma biçimi, diğer ifadeyle Mahkemenin somut olayda kuralın kapsamını öngörülemez biçimde genişletip genişletmediği önemli hâle gelmektedir (Sebiha Kaya, § 49).

39. İlk derece mahkemesinin başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak kabul ederken başvurucunun üniversite eğitimi sırasında PKK gençlik yapılanmasına ilişkili olan Dernekte faaliyet göstermesine ve PKK yanlısı oluşum tarafından düzenlenen etkinliklere katılmasına dayandığı anlaşılmaktadır.

40. Mahkemenin bu yorumunun keyfî olmadığı vurgulanmalıdır. Anayasa'ya ve 657 sayılı Kanun'a göre devlete sadakat yükümlülüğü devlet memurlarının temel ödevlerindendir. Bu sebeple bir kimse hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda bu kişinin devlete sadakatinden kuşkulanılmasını haklı gösterecek ölçüde tespitlerin elde edilmesi hâlinde güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak nitelenmesi makul karşılanabilir (Sebiha Kaya, § 52).

41. Mahkeme başvurucunun PKK örgütü ile bağlantısına yönelik olarak yapılan tespitleri dayanak almıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu elde edilen verilerin somut olmaması hâlinde bunlara dayanılarak güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak nitelenmesi keyfîliğe yol açabilir ve kuralın uygulanmasını öngörülebilir olmaktan çıkarabilir. Bu açıdan somut olayda başvurucu hakkında yapılan tespitler gözetildiğinde atamasının iptal edilmesinin başvurucu açısından öngörülebilir olup olmadığı ve kamu makamlarının yorumlarının keyfîlik taşıyıp taşımadığı değerlendirilmelidir.

42. Başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak nitelendirilmesine yol açan tespitler; başvurucunun üniversite eğitimi sırasında PKK terör örgütünün gençlik yapılanması ile ilişkili olduğu iddia edilen Dernekte faaliyet göstermesi ve terör örgütü ile bağlantılı olduğu iddia edilen oluşumların düzenlediği etkinliklere katılmasıdır. Terör örgütüyle bağlantısı olan bir dernekte faaliyet gösteren ve terör örgütüyle ilgisi bulunan oluşumların düzenlediği etkinliklere katılan bir kişinin anayasal düzene sadakati hususunda kamu makamlarında kuşku oluşması kabul edilebilir bir durumdur. Başvurucunun özellikle üniversiteden mezun olduktan iki yıl sonra öğretenlik mesleğine yerleştirildiği ve öğretmenlik mesleğinin toplum hayatındaki önemi ve öğretmenlerin küçük yaştaki öğrencilerle olan yakın ilişkisi gibi hususlar dikkate alınarak değerlendirme yapılmasının öngörülebilir olduğu açıktır. Bununla birlikte kamu makamlarının soyut bilgiler içeren bir istihbarat raporundan hareket etmediği de gözlemlenmektedir. Aksine söz konusu raporda, başvurucunun Dernek faaliyetlerine ve terör örgütü ile ilgisi bulunan oluşumların düzenlediği etkinliklere katıldığına ilişkin olarak somut tespitler yer almaktadır. Ayrıca başvurucu bu durumun aksini açıkça ileri sürmemiş; söz konusu Dernekte faaliyet göstermediğini, etkinliklere katılmadığını ya da Derneğin terör örgütü ile ilgisinin bulunmadığını iddia etmemiştir. Başvuru formunda da yalnızca soyut bilgilerden hareket edilerek değerlendirme yapıldığını ve hiçbir şekilde gözaltına alınmadığını belirtmiştir. Bu nedenle Mahkemenin, PKK terör örgütünün gençlik yapılanması ile ilişkili Dernekte yürütülen faaliyeti ve terör örgütü ile ilişkili oluşumların düzenlediği etkinliklere katılma iddialarını güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması olarak yorumlamasında herhangi bir keyfîlik veya bariz takdir hatası bulunmamaktadır.

43. Tüm bu hususlar gözetildiğinde başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak kabul edilmesinin keyfî ve temelsiz olmadığı, bu nedenle başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

B. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

45. Başvurucu, hakkında herhangi bir soruşturma ya da açılmış dava olmamasına rağmen soyut bilgilere dayanılarak atamasının gerçekleştirilmemesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

46. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Anılan maddeye adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kendisine bir suç isnat edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dair 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Fameka İnş. Plastik San ve Tic. Ltd. Şirketi, B. No: 2014/3905, 19/4/2017, § 27).

47. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

48. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki yönü bulunmaktadır. Güvencenin ilk yönü; kişi hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, bir başka ifadeyle kişinin ceza gerektiren bir suçla itham edildiği (suç isnadı altında olduğu) sürece ilişkin olup suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Güvencenin bu yönünün kapsamı sadece ceza yargılamasını yürüten mahkemeyle sınırlı değildir. Güvence aynı zamanda diğer tüm idari ve adli makamların da işlem ve kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar. Dolayısıyla sadece suç isnadına konu ceza yargılaması kapsamında değil ceza yargılaması ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuki süreç ve yargılamalarda da (idari, hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilir (Galip Şahin, B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 39).

49. Güvencenin ikinci yönü ise ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir (Galip Şahin, § 40).

50. Masumiyet karinesinin sağladığı ve yukarıda anılan güvencenin dışında kalan, ayrıca suç isnadına ve suç ithamına ilişkin olmayan durumlara yönelik ihlal iddiaları ise masumiyet karinesinin kapsamı içinde yer almamaktadır (İdris Ertaş [GK], B. No: 2018/21949, 20/5/2021, § 74).

51. Somut olayda başvurucu hakkında herhangi bir ceza yargılamasının bulunmadığı açıktır. Bireysel başvuruya konu derece mahkemesi kararında, öğretmen olarak atamanın gerçekleştirilmemesine yönelik işlem Yönetmelik kapsamında değerlendirilmiş olup mahkeme kararında başvurucuya herhangi bir suçlamada bulunulmadığı görülmüştür. Derece mahkemesindeki yargılamanın bir ceza yargılaması niteliği taşımadığı ve kararda kullanılan dilin başvurucunun masumiyetini sorgulamadığı açıktır.

52. Buna göre hakkında ceza yargılaması ve suç isnadı bulunmayan, herhangi bir suçla itham da edilmeyen başvurucunun ihlal iddialarının masumiyet karinesi kapsamına girmediği anlaşılmıştır.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kamu Hizmetine Girme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

54. Başvurucu yapılan güvenlik soruşturması neticesinde kamu hizmetine girmesinin soyut gerekçelerle engellenmesine bağlı olarak kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

55. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

56. Bireyin kamu hizmetine girme hakkı Anayasa’nın 70. maddesinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan değildir. Dolayısıyla başvurucunun başvuru formunda ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü kamu hizmetine girme hakkı, Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmemektedir.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

58. Başvurucu, hakkında tesis edilen işleme karşı hangi sürede nasıl dava açılacağının gösterilmemesi nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

59. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

60. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17). Bireysel başvurunun ikincil olma niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemeyecektir.

61. Başvurucu dava konusu edilen işlemde kanun yolu ve süresinin gösterilmemesi nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucunun dava dilekçesi ile istinaf yoluna başvuru dilekçesi incelendiğinde anılan hususu dile getirmediği görülmektedir (bkz. §§ 10, 13). Bu nedenle de başvurucunun etkili başvuru yolunun ihlal edildiği iddiasını kanun yolu aşamasında ileri sürdüğünden bahsedilemeyecektir.

62. Bu nedenle etkili başvuru hakkına yönelik iddianın yargılama sürecinde dile getirilmediği gibi ilgili mahkemelere buna ilişkin bilgi veya belge sunulmadan yapılan bireysel başvurunun bu kısmının incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

3. Kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

4. Etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/1/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Başvurunun özel hayat hakkından incelenerek ihlal sonucuna ulaşılması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun kararına katılmam mümkün olmamıştır.

2. Başvurucu öğretmen olarak atandıktan sonra güvenlik soruşturması raporunda yer alan bazı bulgular gerekçe gösterilerek göreve başlatılmamıştır. Başvurucunun kamu görevine girmesi özel hayata saygı hakkı kapsamında kalmamaktadır. Buna karşın başvurucu öğrenciyken herhangi bir suç işlediğinden bahisle değil yasal bir derneğin faaliyetlerine katıldığından bahisle atanmamıştır. Güvenlik soruşturması raporunda başvurucunun faaliyetlerine katıldığı iddia edilen söz konusu dernek PKK ve onun bazı alt oluşumları ile bağlantılı olduğu iddia edilmiştir. Başvurucu PKK ile irtibatlı gösterilmiştir.

3. Başvurucu, başvuru formunda faaliyetlerine katıldığı kabul edilen yasal bir derneğin PKK ile irtibatlı olduğunun söylenmesi ve göreve atanmasının yapılmaması nedeniyle PKK’lı gibi gösterilmiş olmasının masumiyet karinesinin ihlal edildiğini açıkça ifade etmiştir. Hiç şüphesiz bir kimsenin kamu gücü tarafından bir terör örgütü ile irtibatının bulunduğu izleniminin yaratılması yahut başkalarınca o şekilde algılanmasına neden olması itibarını ve kişisel ilişkilerini önemli derecede zedeleyecektir. Bu nedenle meselenin özel hayat hakkından incelenmesi gerektiği kanaatindeyim.

4. Bir başvuru formunda bir hak ve özgürlüğe ilişkin şikâyet bulunup bulunmadığını yorumlarken aşırı katı yaklaşımların hak kayıplarına neden olacağı açıktır. Bugüne kadar devam ettirilen yaklaşım devam ettirilerek özü itibariyle bir şikâyet dile getirilmişse nitelemenin mahkememizce yapılması uygundu. Bu nedenle eldeki başvurunun özel hayat hakkından incelenebileceğini düşünüyorum.

5. Kanunilik incelemesinde başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının dayanağı olan kuralların Anayasa’ya uygunluğunun incelenmesi gerektiği kanaatindeyim. Nitekim Anayasa Mahkemesi Fatih Saraman, Turgut Duman ve Abdurrahim Kaya ve diğerleri kararlarında kamu görevlerinde çalıştırılacak personel hakkında uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının kanuni dayanağı olan 4045 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik ilkesine uygun olup olmadığı detaylı olarak incelenmiştir. 4045 sayılı Kanun'un güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin nerelerden elde edileceği ve ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağı, kişilerin söz konusu bilgilere itiraz etme olanağı olup olmadığı, bilgilerin bir müddet sonra silinmesinin mümkün olup olmadığı veya silinmesine dair izlenecek usulün ne olduğu, gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek gruplarının tespiti, güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak mercilerin kimler olduğu ile ilgili hiçbir düzenleme içermediği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra 4045 sayılı Kanun'da, kesinleşmiş ceza mahkûmiyetlerine dair ilk olarak akla gelmesi ve uygulanması gereken kanun olan 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'na atıf içeren bir düzenlemenin bulunmadığı, geçmiş ceza mahkûmiyetlerine ilişkin kayıtlar bakımından hangi suçların kamu görevine girmeye engel olduğu, kişilerin on sekiz yaşından önce işlediği suçlara dair kayıtların güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına sebep olup olmayacağı konusunda hiçbir belirleme, suçlar arasında herhangi bir ayrım ve derecelendirme yapılmadığı belirtilmiştir. Sonuç olarak 4045 sayılı Kanun'da bireyleri keyfiliğe karşı koruyucu hiçbir hükme yer verilmediği vurgulanmıştır (Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, 29/5/2019).

6. Anılan kararlarda, Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin konuyla ilgili hükümleri de incelenmiştir. Söz konusu kararda; anılan Yönetmelik'in de elde edilen bilgilerin saklanma süreleri, bilgilerin bir müddet sonra silinmesinin mümkün olup olmadığı veya silinmesine dair izlenecek usulün ne olduğu, kişilerin söz konusu bilgilere itiraz etme olanağı olup olmadığı hususlarını düzenlemediği, bireylerin özel hayatına saygı hakkının güvencelerini sağlayacak hükümlerden yoksun olduğu belirtilmiştir (Fatih Saraman, §§ 88-90; Turgut Duman, §§ 86-88).

7. Eldeki başvuruda da Yukarıda anılan Anayasa Mahkemesinin Fatih Saraman, Turgut Duman ve Abdurrahim Kaya ve diğerleri kararlarında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığından -aynı gerekçelerle- başvurucunun özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına yönelen müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna varılması gerektiğini düşünüyorum.

8. Müdahalenin ayrıca demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun da gösterilemediği kanaatindeyim. Şöyle ki terör ile irtibatı olan kişilerin devlet kurumlarına atanmaları elbette beklenemez. Bununla birlikte kategorik yaklaşımların her zaman mağduriyetlere yol açacağı izahtan varestedir. Eldeki başvuruda idare ve mahkemelerin yapması gereken başvurucu ile ilgili olarak oluşan şüphenin bireyselleştirilmiş bir soruşturma ile aydınlatılmasıydı.

9. Bu kapsamda başvuru istikrarlı olarak söz konusu derneğin faaliyetlerine katılmadığını ileri sürmesine rağmen idare ve mahkemeler herhangi bir tahkikat yapmadan söz konusu raporu doğru kabul etmişlerdir. Öte yandan başvurucunun söz konusu derneğin faaliyetlerine katıldığı gösterilse bile iddia edildiği gibi yasal olarak faaliyetlerine devam eden bir dernek ile bir terör örgütü arasında varlığı iddia edilen ilişkiye dair ne tür deliller bulunduğu tartışılmamıştır.

10. Dahası varlığı iddia edilen faaliyetlerin neler olduğu, bu tür faaliyetlerin bir terör örgütü ile irtibatı gösterip göstermediği ve kişilerin kamu görevlisi olması için engel derecede bir şüpheye neden olup olmadıkları açıklanmamıştır. Yasalar çerçevesinde faaliyet gösteren bir derneğin çatısı altında üstelik suç oluşturduğu iddia edilmemiş faaliyetlerden dolayı kişilerin temel hak ve özgürlüklerine kategorik olarak yapılan müdahalelerin öngörülebilir olduğu iddia edilemez.

11. Sonuç olarak üniversite öğrencisi olduğu dönemde bir terör örgütü ile hangi sebeplerle irtibatının bulunduğu açıklanmamış yasal bir derneğin nitelikleri belli olmayan faaliyetlerine katıldığını ileri süren bir güvenlik raporuna dayanılarak kamu görevine alınmaması ile başvurucunun kişisel itibarı zedelenmiştir. Buna karşın idare ve derece mahkemelerinin müdahaleyi haklılaştırmak için ortaya koyduğu gerekçeler ilgili ve yeterli değildir. Müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı ve başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin (1) numaralı fıkrasında korunan şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiği kanaatindeyim.

Bu gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edemedim.

Üye

 Selahaddin MENTEŞ