TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYTEN ADALI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/2036)

 

Karar Tarihi: 21/12/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Berrak YILMAZ

Başvurucular

:

1. Ayten ADALI

 

 

2. Bayram SELVİ

 

 

3. Feriha YABAN

 

 

4. Gülten SELVİ

 

 

5. Düriye SELVİ

Başvurucular Vekili

:

Av. Ercan ŞAHİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, soy bağının reddine ilişkin davanın esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/1/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. A.S. ile eşi S.S. 10/4/1997 tarihinde evlenmiş, 31/1/2007 tarihinde boşanmıştır. Evlilik birliği içinde 27/5/2002 tarihinde doğan ikiz çocukları okul çağına geldiğinde 26/5/2008 tarihinde anne S.S. tarafından nüfusa kaydettirilmiştir.

7. A.S. 16/5/2014 tarihinde vekili aracılığıyla Ankara 9. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) soy bağının reddi davası açmıştır. Mahkeme 20/5/2014 tarihinde dava dilekçesini esaslı unsurları taşıdığından bahisle kabul ederek davalılara tebliğine tensiple karar vermiştir. A.S. anılan davayı açtıktan sonra 22/5/2014 tarihinde vefat etmiştir. Müteveffanın ölümünden sonra vekili müteveffanın annesi ve kardeşleri adına davayı devam ettirmiştir. Başvurucular müteveffanın annesi ve kardeşleridir.

8. Vefat eden davacının vekili 17/4/2015 tarihinde davacının kardeşleri A.A., G.S., B.S. ve F.Y.ye ait vekâletnameyi Mahkemeye sunmuş; 30/4/2015 tarihli duruşmada ise22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 291. maddesi uyarınca vefat eden müvekkilinin annesi ve kardeşleri adına davayı devam ettireceğini belirtmiş, ayrıca anne D.S.nin vekâletnamesini bilahare ibraz edeceğini ifade etmiştir. Mahkeme, duruşmada anne D.S.nin vekâletnamesini ibraz etmesi yönünde vekile iki haftalık süre verilmesine karar vermiştir. Vekil bu süre içinde anne D.S.ye ait vekâletnameyi 8/6/2015 tarihinde Mahkemeye ibraz etmiştir.

9. Mahkeme 28/4/2016 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme; kararda, soy bağının reddine ilişkin olarak müteveffa koca tarafından açılan davanın şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğunu, bu konuda dava açabilmesi ya da açılan davayı takip edebilmesi için vekilin özel yetkisi olması gerektiğini vurgulamıştır. Davanın müteveffa tarafından vekile verilen genel vekâletname ile ikame edildiğini, vekâletnamenin soy bağının reddi davası açmaya yönelik özel yetki ihtiva etmediğini, bu dava şartı noksanlığının müvekkilin vefat etmesi nedeniyle fiilen giderilmesinin mümkün olmadığını, bu yönüyle davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddi gerektiğini ifade etmiştir.

10. Mahkeme; kararda ayrıca müteveffanın kardeşleri tarafından vekile verilen vekâletnamenin 17/4/2015 tarihinde, annesi tarafından verilen vekâletnamenin ise 8/6/2015 tarihinde dosyaya sunulduğunu belirtmiştir. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince davada taraf değişikliğinin ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olduğunu, davalı yanın açık rızası bulunmadığını, aynı maddenin (3) ve (4) numaralı fıkralarında düzenlenen özel durumların söz konusu olmadığını ifade etmiştir. 4721 sayılı Kanun'un 291. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince soy bağının reddi davası açma hakkının kocanın alt soyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişide olduğunun tadadi olarak sayıldığını, bu bağlamda kardeşler dava açma hakkı olanlar arasında sayılmadığından kardeşlerin taraf ehliyetlerinin bulunmadığını, yine müteveffanın annesi tarafından sunulan vekâletname, müteveffanın ölümünden bir yıl geçtikten sonra sunulduğundan maddede öngörülen, bir yıl içinde davanın ikame edilmiş sayılmasının mümkün olmadığını açıklamıştır.

11. Söz konusu karara karşı yapılan temyiz başvurusu Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından 7/5/2018 tarihinde reddedilerek mahkeme kararının onanmasına hükmedilmiştir. Karar düzeltme talebi ise 6/11/2018 tarihinde reddedilmiştir.

12. Nihai karar, başvurucular vekiline 19/12/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

13. 6100 sayılı Kanun'un "Dava sırasında taraflardan birinin ölümü" kenar başlıklı 55. maddesi şöyledir:

"(1)Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir."

14. 6100 sayılı Kanun'un 71. maddesi şöyledir:

"Dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabilir ve takip edebilir."

15. 6100 sayılı Kanun'un "Davaya vekâletin kanuni kapsamı" kenar başlıklı 73. maddesi şöyledir:

"(1) Davaya vekâlet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar.

 (2) Belirtilen bu yetkiyi kısıtlamaya yönelik bütün sınırlandırıcı işlemler, karşı taraf yönünden geçersizdir."

16. 6100 sayılı Kanun'un "Davaya vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren hâller" kenar başlıklı 74. maddesi şöyledir:

"(1) Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.

17. 6100 sayılı Kanun'un "Dava şartları" kenar başlıklı 114. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi şöyledir:

"Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması."

18. 6100 sayılı Kanun'un "Dava şartlarının incelenmesi" kenar başlıklı 115. maddesi şöyledir:

"(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.

 (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.

(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez."

19. 6100 sayılı Kanun'un "Tarafta iradî değişiklik" kenar başlıklı 124. maddesi şöyledir:

"(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.

 (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.

 (3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.

 (4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder."

20. 4721 sayılı Kanun'un "Yargılama usulü" kenar başlıklı 284. maddesi şöyledir:

"Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır:

1. Hâkim maddî olguları re'sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder.

2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hâkimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hâkim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir."

21. 4721 sayılı Kanun'un "Soybağının reddi" başlığı altında "Dava hakkı" kenar başlıklı 286. maddesi şöyledir:

"Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır.

Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır. "

22. 4721 sayılı Kanun'un "Hak düşürücü süreler" kenar başlıklı 289. maddesi şöyledir:

"Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, (…) içinde açmak zorundadır.

Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.

Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar."

23. 4721 sayılı Kanun'un "Diğer ilgililerin dava hakkı" kenar başlıklı 291. maddesi şöyledir:

"Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir.

Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, (…) içinde soybağının reddi davasını açar.

Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır."

B. Uluslararası Hukuk

24. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, §§ 28-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Anayasa Mahkemesinin 21/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

26. Başvurucular; soy bağının reddine ilişkin davanın esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının, hak arama hürriyetinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

27. Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

28. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

29. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:

"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.

Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."

30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

31. Somut olayda soy bağının reddine ilişkin dava, müteveffanın kardeşleri olan başvurucular yönünden davada taraf ehliyetlerinin bulunmadığı, müteveffanın annesi olan başvurucu yönünden vekâletnamenin bir yıllık dava açma süresi geçtikten sonra sunulduğu gerekçesiyle esasa girilmeden reddedilmiştir. Söz konusu sürece ilişkin olarak başvurucuların temel iddiası, özel hayata saygı hakkı kapsamında soy bağının reddine ilişkin davanın esasa girilmeden reddine karar verilmesi nedeniyle bu dava hakkında etkili, ciddi ve sonuç alıcı çözüm imkânı sunulmamasıdır. Bu kapsamda başvurucuların iddialarının öncelikle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

33. Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine yönelen, zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Bunun yanında Anayasa'nın 5. maddesinde bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli şartların hazırlanması, devletin temel amaç ve görevlerinden biri olarak sayılmaktadır. Bu düzenlemeler ışığında devletin bireylerin özel hayatına saygı hakkı ile kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına keyfî olarak müdahale etmemenin yanında üçüncü kişilerin anılan hak ve özgürlüklere karşı saldırılarını önlemekle yükümlü kılındığı, bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu söylenebilir (Ali Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, § 32; Erol Kumcu, B. No: 2015/18988, 9/5/2019, § 32; U.B., B. No: 2015/3175, 10/10/2019, § 33; Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020, § 35).

34. Söz konusu yükümlülükler, kişilerin maddi ve manevi varlıklarının korunmasını ve devam eden müdahalelerin durdurulmasını sağlayabilmelidir. Ayrıca müdahalenin kaynağı olan işlemler, eylemler veya ihmaller konusunda kişilere etkili bir karşı çıkma ve oluşan zararlarını tazmin edebilmeleri için bunları telafi etme imkânı tanımalıdır. Bu imkân ise ancak etkili bir başvuru yolunun mevcut olması ile mümkündür (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Meral Danış Beştaş (3), § 36).

35. Etkili başvuru hakkı anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese, hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Meral Danış Beştaş (3), § 37).

36. Kişilerin özel hayatının korunması hakkına yönelik eylemler ya da ihmaller konusunda muhataplarınca dava açılması, itirazlarda bulunulması ve hukuka aykırılıkların tespit edilerek kaldırılması konusunda hukuki yollara başvurulması doğaldır. Devletin kişilerin özel hayatın korunması hakkına müdahale edilmesini önleyecek ve müdahale edildiği takdirde giderim sağlayacak etkili hukuki başvuru yollarını hayata geçirmesi ve bu yolları işlevsel kılması gerekir (Hasankoray Şen, B. No: 2019/24604, 23/11/2022, § 29).

37. Bu anlamda kişilerin özel hayatının korunması hakkına müdahale teşkil ettiği ve kaldırılması gerektiği konusunda ileri sürülecek iddiaların esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanması bakımından bir gerekliliktir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Başvuru özetle başvurucuların soy bağının reddine dair açtıkları davanın esasına girilmeden reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkına yönelik ihlal iddialarını dile getirilebilecekleri etkili bir başvuru yolunun bulunmamasına, başka bir deyişle mevcut yargısal sistemin olayın koşulları altında etkili bir şekilde işletilmemesine ilişkindir.

39. Somut olayda soy bağının reddi davası müteveffanın verdiği genel vekâletname ile açılmış ve davacı davanın açılmasından altı gün sonra vefat etmiştir. Davayı açan vekilin müvekkilinin vefatından sonra 17/4/2015 tarihinde davacının kardeşlerine ait vekâletname sunduğu, 30/4/2015 tarihli duruşmada ise davayı davacının annesi ve kardeşleri adına devam ettireceğini beyan ettiği görülmüştür.

40. Mahkeme kararında soy bağının reddine ilişkin olarak müteveffa tarafından açılan davanın şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu, bu konuda dava açabilmesi ya da açılmış davayı takip edebilmesi için vekilin özel yetkisinin olması gerektiği belirtilmiştir. Soy bağının reddine ilişkin dava; müteveffanın kardeşleri olan başvurucular yönünden davada taraf ehliyetleri olmadığı, müteveffanın annesi olan başvurucu yönünden vekâletnamenin davada bir yıllık dava açma süresi geçtikten sonra sunulduğu gerekçesiyle esasa girilmeden reddedilmiştir.

41. Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamenin bulunması dava şartlarındandır. İlgili mevzuata göre dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise mahkeme bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilebilir (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 10/5/2012 tarihli ve E.2011/32222, K.2012/16239 kararı). Genel vekâletname ile açıldığı tespit edilen somut davada, Mahkeme tensiple vekâletnamedeki eksikliği giderme yönünde bir karar almamış; eksikliğin giderilmesi için davacıya/vekiline kesin süre vermediği gibi dilekçenin kabulüne karar vermiştir. Akabinde davacı kocanın vefat etmesi nedeniyle bu dava şartı noksanlığının koca yönünden sonradan giderilmesi mümkün olmamıştır.

42. Öte yandan müteveffanın davayı devam ettirmek isteyen annesi yönünden 4721 sayılı Kanun'un 291. maddesinde belirtilen sürenin geçtiğinden bahisle ret kararı verilmişse de Mahkemenin sürenin hesabında davayı devam ettirme iradesini yasal süre içinde gösteren annenin bu iradesini gözetmeyerek vekâletnamenin ibrazını esas aldığı görülmüştür. Ayrıca Mahkeme anılan sürenin geçmesine ve hak kaybına ilişkin bir hatırlatma yapmadığı gibi bu süre zarfında Mahkemenin eksikliklerin tamamlanmasına yönelik kesin süre de vermediği, bu suretle süre aşımı nedeniyle davacının annesinin anılan kanun maddesi bağlamındaki dava hakkını da kullanamaz duruma düştüğü anlaşılmıştır.

43. Bu durumda olayda dava açıldıktan sonra davacının vefat etmesi üzerine yasal mirasçıları olan başvurucuların davayı devam ettirmelerinde hukuki yararlarının olmadığı söylenemez. Başvurucuların anılan bağlamda davayı devam ettirme iradelerini ortaya koydukları dikkate alınmalıdır. Olayda soy bağının reddi davasında, davanın açılmasından sonra davacının ölmesi hâlinde mirasçılarının genel hükümler kapsamında davayı devam ettirip ettirmeyecekleri, dava hakları var ise dava şartındaki başlangıçtaki bir eksikliğin mirasçıların dava hakkına etkisi, davanın kamu düzenine ilişkin önemi de gözetilerek değerlendirilmemiştir. Özellikle başvurucu anne yönünden davanın açılmamış sayılması hâlinde Mahkemenin kabulüne göre davacının ölümünden itibaren annesinin bir yıl içinde dava açabileceği ancak olayın koşulları altında yargılama sürecinde bu sürenin de geçmiş olması nedeniyle dava imkânının ortadan kalktığının altı çizilmelidir.

44. Davacının açtığı ancak kısa bir süre sonra vefat etmesi nedeniyle dava şartı noksanlığı tamamlatılamayan soy bağının reddi davasının başvurucular yönünden katı bir yorumla yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden ve değerlendirilmeden usule ilişkin gerekçelerle reddedilmesinin başvurucuların iddialarının incelenmesine ve başvuruculara uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak murisin sağlığında açtığı davanın tamamlanabilir bir eksiklik olan özel vekâletname olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi; anılan eksikliğin giderilmesine ilişkin olarak Mahkeme tarafından usule uygun ve ivedi hareket edilmediği, bu nedenle başvuruculara sağlanan başka bir dava imkânı da olmadığı dikkate alındığında temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiğine yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenememesi sorununa yol açmıştır. Sonuç olarak başvuruculara özel hayata saygı hakkı kapsamında olduğunu ileri sürdükleri soy bağının reddi talebiyle başvurabilecekleri, asgari güvenceleri içeren, pratikte de işleyen etkili bir hukuk yolunun sunulmadığı sonucuna varılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

46. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

47. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altınaalınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlali sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 9. Aile Mahkemesine (E.2014/655, K.2016/725) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 8. Hukuk Dairesine (E.2018/12529, K.2018/18211) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.