TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET HANKUŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/24153)

 

Karar Tarihi: 12/1/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mahmut ATEŞ

Başvurucu

:

Mehmet HANKUŞ

Vekili

:

Av. Nurali ÇİTİL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari gözetim altında darbedilme ve bu olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/7/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Suriye Arap Cumhuriyeti uyruklu olan başvurucu, Antalya 9. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak yargılandığı davada 24/5/2018 tarihinde tahliyesine karar verilmesinin ardından sınır dışı edilmek üzere idari gözetim altına alınmıştır.

10. Başvurucunun yargılandığı davada müdafiliği görevini üstlenen Av. Gamze Karabaş başka bir iş için 8/6/2018 tarihinde başvurucunun tutulduğu geri gönderim merkezine gelmiştir. Başvurucu, geri gönderim merkezi müdürünün odasına götürülürken tesadüfen karşılaştığı Av. Gamze Karabaş'a ağlayarak ve işaretlerle görevliler tarafından darbedildiğini anlatmıştır. Av. Gamze Karabaş bu olayla ilgili olarak başvurucunun adli yardıma ihtiyacı olduğunu belirten bir tutanak düzenleyerek aynı tarihte Antalya Barosuna göndermiştir.

11. Antalya Barosu İnsan Hakları Merkezi, Av. Gamze Karabaş'ın düzenlediği tutanak üzerine başvurucu ile görüşme yapmak için iki avukat görevlendirmiştir. Görevlendirilen avukatlar Nurali Çitil ve Şaziye Gökmen 11/6/2018 tarihinde geri gönderim merkezinde bir tercüman eşliğinde başvurucu ile görüşme yapmıştır. Bu görüşme sonucunda avukatlar tarafından düzenlenen 12/6/2018 tarihli tutanakta başvurucunun anlatımları özetle şu şekilde yer almıştır:

i. Geri gönderme merkezindeki yemeklerden şikâyet etmesi üzerine 8/6/2018 tarihinde tutulduğu odaya giren, isimleri C., İ. ve A. olan, biri polis memuru üç görevli yüzüne tokat atmak, göğüs, karın ve sırt bölgesine yumrukla vurmak suretiyle kendisini darbetmiştir.

ii. Darbetme olayından bir saat kadar sonra görevlilerce odasından alınıp başka bir odaya götürülürken tesadüfen Av. Gamze Karabaş'ı görmüş ve ona yaşadıklarını anlatmaya çalıştığı sırada ismini M. olarak bildiği bir görevlinin odasına apar topar sokulmuştur. Burada bulunduğu sırada, şikâyetçi olması hâlinde sınır dışı edileceği veya başka bir gönderim merkezine transfer edileceği söylenerek tehdit edilmiştir.

iii. Görüşme sırasında anlattığı olaylara kendisi ile aynı odada kalan A.Ş. isimli, Irak uyruklu şahsın tanıklık edebileceğini, ayrıca bir süredir açlık grevinde olduğunu belirtmiştir.

12. Bu tutanaktaki bilgileri değerlendiren Antalya Barosu 20/6/2018 tarihli ve 103/6 sayılı kararı ile başvurucunun durumunun Antalya Valiliğine bildirilmesine karar vermiştir.

13. Başvurucu 12/6/2018 tarihinde Antalya'daki geri gönderme merkezinden Gaziantep'teki geri gönderme merkezine nakledilmiştir. Başvurucunun kardeşi A.H., Antalya Barosunu telefonla arayarak başvurucunun nakledildiği gün geri gönderme merkezi görevlilerince bir kez daha darbedildiğini ifade etmiştir. Bunun üzerine Antalya Barosu görevlileri Gaziantep Barosu ile irtibat kurarak başvurucu ile görüşülmesini talep etmiştir. Gaziantep Barosu İnsan Hakları Merkezinde görevli avukatlar Cumali Şimşek ve Şafak Yılmaz bu talep üzerine 22/6/2018 tarihinde başvurucu ile geri gönderme merkezinde bir görüşme gerçekleştirmiştir. Görüşme sonucunda düzenlenen tutanakta özetle şu hususlar yer almıştır:

i. Başvurucu, Gaziantep'e nakli için götürüldüğü esnada geri gönderme merkezinin çıkışındaki merdivenlerde isimlerini bilmediği ancak teşhis edebileceği 7-8 görevli tarafından darbedilmiştir. Aldığı yumruk ve tekme darbelerinin etkisiyle merdivenlerden yuvarlanan başvurucu yerde bulunduğu sırada görevlilerden biri ayağıyla başvurucunun boynuna basmış, bu sırada diğer görevliler başvurucuyu darbetmeye devam etmiştir. Bulunduğu yerden alınarak geri gönderme merkezinin emanet odasına götürülen başvurucu burada da darbedilmiştir. Bu olaylara başvurucu ile birlikte Gaziantep'e nakledilmek üzere olay yerinde bulunan B.A. ve F.E.C. isimli yabancı uyruklu şahıslar tanık olmuştur.

ii. Avukatlar başvurucunun sol alın bölgesinde, saçının içine doğru uzanan bir kesi, sağ kolunun dirsek bölgesinde tam olarak iyileşmeyen 2x3 cm boyutlarında sürtme şeklinde bir yaralanma ve sağ dizinin üzerinde kolunda tarif edilen yaralanmaya benzer bir yara daha olduğunu görmüştür.

iii. Başvurucu avukatlara, darbedildiği esnada kendisine Suriye'ye gönüllü geri dönüş formu olduğunu düşündüğü bir belge imzalatıldığını ancak Suriye'ye dönme iradesinin bulunmadığını, Suriye'ye döndüğü takdirde kardeşleri gibi öldürülebileceğini ifade etmiştir.

14. Bu gelişmeler üzerine Antalya Barosu 3/7/2018 tarihinde Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuş; suç duyurusuna, başvurucu ile görüşme sonucu düzenlenen tutanakları da eklemiştir.

15. Bunun üzerine 2018/61766 soruşturma numarası ile soruşturma başlatılmıştır. Başsavcılık soruşturma kapsamında 7/8/2018 tarihinde Antalya Geri Gönderme Merkezine bir müzekkere yazarak başvurucunun sınır dışı edilmesinin gerekçesinin ne olduğu, Gaziantep Geri Gönderme Merkezine niçin gönderildiği, işkence ve kötü muamele iddialarının doğru olup olmadığı hususlarında ayrıntılı bilgi verilmesini, ayrıca başvurucunun görüntülerini içeren, olay tarihine ait kamera kayıtlarının gönderilmesini istemiştir.

16. Antalya İl Göç İdaresi Müdürlüğünün bu müzekkereye cevap verdiği 5/9/2018 tarihli yazıda başvurucuya kötü muamelede bulunulmasının söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Bu yazı ve ekinde yer alan belgelerdeki bilgiler şu şekilde özetlenebilir:

i. Başvurucu, hakkında verilen 25/5/2018 tarihli sınır dışı etme ve idari gözetim kararlarının ardından idari gözetime alınarak Antalya geri gönderim merkezinde tutulmaya başlanmıştır. Başvurucu, bu geri gönderim merkezinin kapasitesi ve burada bulunan yabancı terörist savaşçı sayısı nedeniyle 12/6/2018 tarihinde Gaziantep geri gönderim merkezine sevk edilmiştir. Başvurucunun Antalya'da kaldığı sürede aile üyeleri ve avukatları ile düzenli olarak görüştüğüne dair tutanaklar yazı ekinde yer almaktadır.

ii. Antalya geri gönderim merkezi görevlileri tarafından düzenlenen ve üzerinde tarih bulunmayan tutanakta; 8/6/2018 günü saat 13.00 sıralarında başvurucunun kendisini odaya almak isteyen görevlilere zorluk çıkartarak odaya girmek istemediği, bağırarak müdürle görüşmek istediğini söylediği, bu olayların ardından başvurucunun odasına alındığı belirtilmektedir.

iii. Antalya geri gönderim merkezi görevlileri tarafından düzenlenen bir başka tutanakta özetle; 12/6/2018 tarihinde Suriye uyruklu şahısların sevklerini sağlamak üzere çıkış kapısına doğru yönlendirildikleri ancak bu şahısların asansör koridoruna vardıklarında gelmeyeceklerini ve avukatlarını istediklerini söyledikleri, şahısların ilk olarak kapıları tekmeledikleri, ardından yumrukla görevliyi darp ettikleri, ikazlara rağmen katta bulunan eşyalara zarar verdikleri, bunun üzerine telsizle güvenlik görevlisi V.V., polis memuru C.Ö. ve sevk için bekleyen Jandarma görevlilerinin takviye için çağrıldığı, gelen kolluk ekibi tarafından yapılan ikazlara riayet etmeyen F.C. adlı bir şahısla birlikte başvurucunun yangın merdivenlerine geldiklerinde tekrar saldırıda bulunarak çevredeki eşyalara ve kapılara zarar verdikleri, darp teşebbüsünde bulundukları, bunun ardından şahısların C.Ö. ve N.G. adlı görevliler tarafından zorla garaj kapısına götürülerek görevlilere teslim edildiği, yaralanan C.Ö. ve N.G.nin ise darp raporu almak üzere hastaneye gittikleri belirtilmiştir.

iv. Yazı ekinde yer alan doktor raporlarına göre 12/6/2018 tarihli olaylarda polis memuru C.Ö. ve güvenlik görevlisi N.G. yaralanmış, C.Ö.nün el bileği ve el yüzeyinde kırık oluşmuştur. Başvurucunun Antalya geri gönderim merkezine kabul edildiği 25/5/2018 ve Gaziantep geri gönderim merkezine kabul edildiği 13/6/2018 tarihli doktor raporlarında ise başvurucuda darp ve cebir izi bulunmadığı belirtilmiştir.

v. Yazı ekinde ayrıca geri gönderim merkezinde görevli güvenlik görevlilerinin listesine de yer verilmiştir.

17. Başsavcılık, yukarıda özetlenen Antalya İl Göç İdaresi Müdürlüğünün cevabi yazısının kendisine ulaşmasının ardından 3/10/2018 tarihinde başvurucunun kötü muamele gördüğüne dair iddialarıyla ilgili yürüttüğü soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Karar başlığında Antalya Barosuna ihbar eden sıfatıyla yer verilmiş, başvurucu ise kararda mağdur, müşteki ya da başka herhangi bir sıfatla yer almamıştır. Karar gerekçesinde başvurucunun geri gönderme merkezlerine kabul edilirken alınan doktor raporlarında darp ve cebir izi bulunmadığının bildirildiği, geri gönderme merkezinin teknik altyapısı nedeniyle olay tarihinden on gün sonra silinen güvenlik kamerası kayıtlarına ulaşılamadığı belirtilmiştir. Kararın sonuç kısmı ise şöyledir:

"...

Soruşturma dosyasının incelenmesinde, Antalya İl Göç İdaresi Geri Gönderme Merkezinde tutulan müşteki ile ilgili Av. Gamze Karabaş tarafından kendisine kötü muamele yapıldığına dair tutanak tutulmuş ise de, tutanağın tamamen müştekini soyut beyanı doğrultusunda tutulduğu, müştekiye kötü muamele veya işkence yapıldığına dair her türlü şüpheden uzak somut ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşılmakla,

Şüpheli hakkında kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA;

Karar örneğinin tebliğine yer olmadığına,

CMK 'nın 172 ve devamı maddeleri gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Antalya Sulh Ceza Hakimliğine itiraz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi."

18. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara başvurucu vekili itiraz etmiştir. Antalya 2. Sulh Ceza Hâkimliği, üzerinde tarih bulunmayan 2019/736 D. İş sayılı kararıyla, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.

19. Antalya İl Göç İdaresinin 19/4/2022 tarihli yazısında başvurucunun 20/9/2018 tarihinde gönüllü geri dönüş kapsamında Türkiye'den çıkışının sağlandığı belirtilmiştir.

20. Başvurucu 12/7/2019 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

21. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

...

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

...

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında... artırılır."

22. 5237 sayılı Kanun'un "Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" kenar başlıklı 256. maddesi şöyledir:

"Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır."

23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:

"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

 (2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."

B. Uluslararası Hukuk

24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."

25. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10/12/1984 tarihli ve 39/46 sayılı kararıyla kabul edilen, 3441 sayılı Kanun ile onaylanan, 29/4/1988 tarihli ve 19799 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Alçaltıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’nin 12. maddesi şöyledir:

 “Her Taraf Devlet, yetkisi altındaki ülkelerde bir işkence eyleminin işlendiğine inanmak için ciddi sebepler mevcut olan her halde, yetkili mercilerin derhal ve tarafsız soruşturma yürütmelerini sağlayacaktır.”

26. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu’nun (İstanbul Protokolü) birinci ekinin 2. fıkrası şöyledir:

 “Devletler, işkence ve kötü muamele şikayetleri ve bildirimlerinin, anında ve etkili bir biçimde soruşturulmasını sağlamakla yükümlüdürler. Açık bir şikayetin olmadığı durumlarda bile işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin belirtiler varsa, soruşturma yapılmalıdır. Soruşturmayı yürütenler, bu tür olayların faili olduğundan şüphelenilen kişiler ve onların hizmet ettiği kurum ve kuruluşlardan bağımsız, soruşturma yürütebilecek vasıfta, tarafsız kişiler olmalıdır. Bu kişilerin tarafsız tıp uzmanlarına veya konuyla ilgili diğer uzmanlara erişim veya bu tür uzmanları çağırma yetkileri olmalıdır. Soruşturmalar yürütülürken, en yüksek profesyonel standartlara uygun yöntemler kullanılmalı ve soruşturma sonuçları kamuya açıklanmalıdır.”

27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamıştır. Terörle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi, mağdurların davranışlarından bağımsız olarak, işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşme'yle yasaklandığını belirtmiş, kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediğini içtihatlarında hatırlatmıştır (birçok karar arasından bkz. Selmouni/Fransa, B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119).

28. Bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunun söylenebilmesi için eylemin asgari ağırlık eşiğini aşması beklenir (birçok karar arasından bkz. Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007 §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).

29. AİHM, sağlıklı olarak gözaltına alınan bir kişinin serbest bırakıldığı sırada yaralanmış olması halinde bu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda geçerli bir açıklama yapmanın devletin yükümlülüğünde olduğunu belirtmiştir (Selmouni/Fransa, § 87). AİHM'e göre bir kişi, özgürlüğünden yoksun bırakıldığında veya daha genel anlamda kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya kaldığında -örneğin tutuklandığı sırada- kişinin davranışları kesinlikle gerektirmediği hâlde kişiye karşı fiziksel güç kullanımı insan onurunu zedelemekte; kural olarak Sözleşme’nin 3. maddesi tarafından güvence altına alınan hakkın ihlalini teşkil etmektedir (Bouyid/Belçika [BD], B. No: 23380/09, 28/9/2015, § 88; Ribitsch/Avusturya, B. No: 18896/91, 4/12/1995, § 38; Mete ve diğerleri/Türkiye, B. No: 294/08, 4/10/2011, § 106).

30. AİHM'e göre Sözleşme'nin 3. maddesi 1. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, bir kişi Sözleşme'nin 3. maddesini ihlal eder şekilde polis ya da diğer kamu görevlilerinin müdahalesine maruz kaldığına dair savunulabilir bir iddiada bulunduğunda etkili ve resmî bir soruşturma yapılmalıdır. Bu soruşturma sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilmelidir. Aksi hâlde temel önemde bir yasak olmasına karşılık işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı uygulamada etkisiz olacak ve oluşan fiilî cezasızlık nedeniyle kamu görevlilerinin kontrollerinde olan kişilerin haklarını kötüye kullanmaları mümkün olacaktır (Labita/İtalya, § 131). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Anayasa Mahkemesinin 12/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

32. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

33. Başvurucu; geri gönderme merkezinde bulunduğu sırada görevliler tarafından darbedildiğini, bu olayla ilgili olarak etkili bir soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu karara yaptığı itirazın Sulh Ceza Hâkimliğince gerekçesiz olarak reddedildiğini, böylece kötü muamele yasağı ile birlikte adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının da ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucuya göre hak ihlali iddialarının gerekçeleri şöyledir:

i. Tutarlı anlatımları ve kendisiyle mülakat yapan avukatların tutanağa geçirdikleri gözlemler, tutulduğu geri gönderme merkezindeki görevliler tarafından darbedilmek suretiyle kötü muameleye maruz kaldığını ortaya koymaktadır.

ii. Avukatlarla görüşmesinin hemen ardından sınır dışı edilmek üzere başka bir geri gönderme merkezine sevk edilmiş ve bu sırada yaşanan olaylarda eylemleriyle bir görevlinin yaralandığı, başka bir görevlinin elinin kırıldığı, geri gönderme merkezindeki eşyalara zarar verdiği hususları tutanak altına alınmıştır. Bu olaylarla ilgili bir soruşturma yapılmadan da sınır dışı edilmiştir. Bu durum olayın yetkililerce örtbas edilmek istendiğini göstermektedir.

iii. Olaylara tanık olan birçok kişi ile şüphelilerin isimlerini bildirmesine karşın bu kişilerin beyanları alınmamıştır. Müşteki olarak ifadesi alınmamış hatta soruşturma dosyasına herhangi bir sıfatla kaydedilmemiş ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kendisine tebliğ edilmemiştir. Dosyada kaydının bulunmaması nedeniyle avukatının tüm araştırmalarına rağmen Antalya Barosunun yaptığı ihbarın ardından iddialarla ilgili bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığı konusunda bilgi edinememiş, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı avukatı tesadüfen öğrenince itirazda bulunmuştur. Bu nedenlerle etkili başvuru hakkı ihlal edilmiştir.

iv. Soruşturma makamı; iddia edilen kötü muamele eylemleri ile ilgili bilgileri, kötü muamelede bulundukları iddia edilen görevlilerin çalıştığı kurumdan talep ederek bağımsızlık ilkesine aykırı davranmıştır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazını reddeden Sulh Ceza Hâkimliğinin daha önce hakkındaki idari gözetim kararının kaldırılması talebini reddetmesi nedeniyle bağımsız olarak kabul edilmesi de mümkün değildir. Ayrıca soruşturma makul bir sürede tamamlanmamıştır.

v. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itiraz gerekçesiz olarak reddedilmiştir. Bu nedenle adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı ihlal edilmiştir.

34. Bakanlık görüşlerinde; Anayasa Mahkemesinin kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarını incelediği Cezmi Demir ve diğerleri (B. No: 2013/293, 17/7/2014), Tahir Canan, (B. No: 2012/969, 18/9/2013), C.D. (B. No: 2013/394, 6/3/2014) ve Serpil Kerimoğlu ve diğerleri (B. No: 2012/752, 17/9/2013) kararlarında belirttiği ilkelerine atıfta bulunularak özetle şu hususlar dile getirilmiştir: Etkili soruşturma yükümlülüğünün amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Etkili soruşturma yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değildir, dolayısıyla Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları mahkûmiyetle veya belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklememektedir.

35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında bireysel başvurusunda dile getirdiği iddialarını tekrar ederek Bakanlığın görüşlerinde iddiaları ile ilgili hiçbir hususa cevap vermediğini ifade etmiştir.

C. Değerlendirme

36. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

37. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile bu karara yaptığı itirazın reddi kararlarının gerekçesiz olduğu, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle soruşturmaya katılımının sağlanmadığı iddiaları bütünüyle kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında etkili soruşturma yapma yükümlülüğüne ilişkindir. Bu nedenle adil yargılanma ve etkili başvuru hakları bakımından ayrı bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

39. Kötü muamele yasağının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği iddialarının incelenebilmesi için olayı çevreleyen maddi koşulların inceleme yapmaya olanak verecek şekilde aydınlatılmış olması gerekmektedir. Somut başvuruda ise Anayasa Mahkemesinin önünde kötü muamele yasağının ihlali iddiasının maddi yönden incelenmesine yeterli olacak şekilde olayın gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla incelemenin yalnızca kötü muamele yasağının usul boyutu ile sınırlı olarak yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

41. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bireylere işkence veya eziyet yapılması ya da bireylerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulmaları yasaklanmıştır. Bu, yasak mutlak bir nitelik taşımaktadır ve öncelikle kamusal yetkiyle güç kullanan görevlilerin kişilerin beden ve ruh bütünlüğüne hiçbir şekilde zarar vermemelerini gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

42. Bir muamelenin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme yapılırken muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).

43. İşkence ve kötü muamele yasağının usul boyutu, işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine yönelik tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran iddialarla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yapılması yükümlülüğü getirmektedir (Cihan Koçak, B. No: 2014/12302, 21/9/2017, § 46). Bir devlet görevlisi tarafından Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin bir iddianın soruşturma makamına iletilmesi durumunda etkili soruşturma yükümlülüğünün başlaması için öncelikle gerekli olan husus, söz konusu iddianın savunulabilir olmasıdır. İddianın savunulabilir olması, açık ve olgulara ilişkin ayrıntı içermesinin yanında ancak makul kanıtlarla desteklenmesiyle mümkündür (Alper Tunga Kuru ve Özcan Kaya Güvenç, B. No: 2016/2486, 17/11/2021, § 40).

44. Ceza soruşturmasının etkili olması için makul derecede özenli ve hızlı yürütülmesi gerekmektedir. Soruşturma makamları resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmelidir. Bu deliller olayın özelliğine göre kriminal incelemeler, olay yeri keşfi, görgü tanıklarının, mağdur ve olası şüphelilerin beyanları olabilir. Kötü muameleye maruz kaldığını iddia eden kişilerin tıbbi muayeneleri geciktirilmeden yaptırılmalı, iddia edilen kötü muamelenin varlığı ve boyutları konusunda rapor temin edilmelidir. Özgürlüklerinden yoksun olan kişilerin kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia etmeleri durumunda vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü devlete aittir. Özellikle iddiaların doktor raporlarıyla desteklendiği hallerde kötü muamele yasağının ihlali bakımından açık sorunlar ortaya çıkabilir (Serdar Avci, B. No: 2015/19474, 9/1/2020, §§ 56, 64).

45. Kötü muamele iddialarıyla ilgili cezai soruşturmaların etkililiğini sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilaveten her olayda, mağdurların meşru menfaatlerini korumak için bu sürece etkili bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115). Devlet memurları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olabilmesi için soruşturmadan sorumlu olan ve tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması gerekir. Soruşturmanın bağımsızlığı sadece hiyerarşik ya da kurumsal bağlantının olmamasını değil aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117).

46. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz konusu kararın bireylerin vücut bütünlüğüne yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığı noktasında yeterli bir değerlendirme de içermesi gerekmektedir (Cebrail Bektaş ve Yüksel Şahin, B. No: 2015/4787, 25/9/2019, § 64).

b. İlkelerin Olaya uygulanması

47. Başvurucu, hem 8/6/2018 tarihinde geri gönderme merkezinde tesadüfen karşılaştığı Av. Gamze Karabaş'a hem de 11/6/2018 ve 22/6/2018 tarihlerinde kendisiyle görüşme yapan avukatlara tutarlı olarak görevliler tarafından darbedildiğini beyan etmiştir. 12/6/2018 tarihli olayı başvurucunun kardeşi Antalya Barosuna ihbar etmiştir. Dolayısıyla başvurucunun kardeşiyle yaptığı konuşmada da aynı iddialarını dile getirdiği anlaşılmaktadır. Öte yandan 22/6/2018 tarihli görüşmeyi gerçekleştiren avukatlar, başvurucunun sol alın bölgesinde, saçının içine doğru uzanan bir kesi, sağ kolunun dirsek bölgesinde tam olarak iyileşmeyen 2x3 cm boyutlarında sürtme şeklinde bir yaralanma ve sağ dizinin üzerinde kolunda tarif edilen yaralanmaya benzer bir yara daha olduğunu görerek bir tutanak düzenlemiştir (bkz. §§ 11-13). Bu nedenle başvurucunun hukuka aykırı olarak ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla iddialarla ilgili olarak sorumluların belirlenmesini ve gerekirse cezalandırılmasını sağlamaya elverişli ve etkili resmî bir soruşturma yapılması gerekmektedir.

48. Başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına dair iddialarıyla ilgili başlatılan soruşturmada Başsavcılık, Antalya Geri Gönderme Merkezinden başvurucunun iddialarının doğru olup olmadığı hususunda bilgi verilmesini, başvurucunun olay tarihine ait görüntülerini içeren kamera kayıtlarının gönderilmesini istemiştir (bkz. § 15). Bir başka deyişle önemli bazı delillerin gönderilmesinin istendiği birim ile kötü muamele eylemini gerçekleştirdiği iddia edilen kişilerin çalıştığı birim aynıdır.

49. Oysa "Genel İlkeler" kısmında belirtildiği üzere bir kişinin kamu görevlileri tarafından kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla ilgili soruşturma yürütülürken bağımsızlık kriterinin yerine getirilmesine özellikle önem verilmelidir. Olayın aydınlatılmasında önemli olan delillerin kötü muamele eylemini gerçekleştirdiği iddia edilen kişilerin kurumsal ve hiyerarşik olarak bağlı bulundukları birimden talep edilmesinin bağımsızlık kriteri ile bağdaştığını kabul etmek mümkün görülmemiştir. Ayrıca bu durumun 5271 sayılı Kanun'un 160. maddesinde düzenlendiği şekilde ceza soruşturmasında delillerin Cumhuriyet savcısı tarafından adli kolluk marifetiyle toplanması ilkesine de uygun olmadığı değerlendirilmiştir.

50. Etkili soruşturma yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değildir. Dolayısıyla bu yükümlülük devlete tüm kötü muamele iddialarıyla ilgili bir ceza kovuşturması süreci başlatma ya da tüm yargılamaları belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklemez. Öte yandan kamu güveninin sürdürülmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve bu tür eylemlere hoşgörü gösterildiği görünümünün engellenmesi açısından kötü muamele oluşturan eylemlerin cezasız kalmaması gerekir. Kamu görevlilerinin kötü muamelesine maruz kalındığı iddiasıyla başlatılan bir ceza soruşturmasının amacı olayı bütün yönleriyle ortaya çıkarmak, varsa sorumluların belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmalarını sağlamaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için soruşturma kapsamında gerekli görülen delillerin ivedi ve eksiksiz bir şekilde toplanması gerektiği açıktır.

51. Hangi delillerin toplanması gerektiği soruşturmanın niteliğine göre değişiklik gösterir. Geri gönderme merkezinde tutulan bir kişinin kamu görevlileri tarafından darbedildiği iddiasıyla yürütülen bir soruşturmada; iddia edilen eylemin failleri, mağduru ve varsa tanıkların beyanı, gözaltında bulunulan yerdeki güvenlik kamerası kayıtları ve doktor raporlarının toplanması gereken temel deliller olduğu kuşkusuzdur. Somut başvuruya konu soruşturmada ise Başsavcılığın yaptığı yegane delil toplama işleminin geri gönderme merkezine başvurucunun kötü muamele iddialarının doğru olup olmadığı hususlarında bilgi verilmesi ve ilgili kamera kayıtlarının gönderilmesi talebini içeren bir müzekkere göndermek olduğu görülmüştür. Bu müzekkereye verilen cevapta; olaylarla ilgili tutanakları düzenleyen görevlilerin, başvurucunun, başvurucunun eylemlerin faili olarak tarif ettiği kişilerin ya da gösterdiği tanıkların beyanları bulunmamaktadır. Neticede ceza soruşturması, belirtilen bu temel deliller toplanmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlandırılmıştır.

52. İl Göç İdaresince Başsavcılığa gönderilen yazı ekinde yer alan ve 12/6/2018 tarihinde başvurucunun sevk edildiği Gaziantep Geri Gönderme Merkezine kabul edilmeden önce alındığı anlaşılan doktor raporunda, başvurucuda darp ve cebir izi bulunmadığı belirtilmiştir. Bu rapor 22/6/2018 tarihinde başvurucuyla görüşen avukatların başvurucunun vücudundaki yaralanmalara dair yaptıkları tespitlerle açıkça çelişki oluşturmaktadır. Soruşturma sırasında bu çelişkinin giderilmesi için yeni bir tıbbi rapor aldırılmadığı görülmüştür.

53. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yalnızca 8/6/2018 tarihinde yaşandığı iddia edilen olay değerlendirilerek bir sonuca varılmıştır. Buna karşılık kararda, başvurucunun Gaziantep Geri Gönderme Merkezine sevkinin yapıldığı 12/6/2018 tarihinde görevlilerce darbedildiğine ilişkin iddiaları ve başvurucuyla 22/6/2018 tarihinde görüşen avukatların tespitleri ile ilgili bir değerlendirme yapılmamıştır.

54. Bunun da ötesinde 12/6/2018 tarihinde yaşanan olaylarda başvurucunun eylemleri nedeniyle bir görevlinin yaralandığı, bir polis memurunun elinin kırıldığı, başvurucunun geri gönderme merkezindeki eşyalara zarar verdiği, bu eylemlerinin ardından zor kullanılarak sevk işlemini yapacak jandarma görevlilerine teslim edildiği hususlarında geri gönderme merkezi görevlilerince düzenlenen bir tutanak da bulunmaktadır. 5237 sayılı Kanun'da ciddi yaptırımlara bağlanan ve resen soruşturma gerektiren, nitelikli yaralama ve kamu malına zarar verme gibi suçları oluşturması muhtemel olan, başvurucuya atılı bu suçların aynı zamanda 5237 sayılı Kanun'un 279. maddesi uyarınca, bilgisi bulunan kamu görevlileri tarafından ihbarı da gerekmektedir. Başvuru dosyasında; Başsavcılığa ulaşan böyle bir ihbar bulunup bulunmadığı, 12/6/2018 tarihli olaylarla ilgili başvurucu hakkında bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği, böyle bir soruşturma varsa soruşturma kapsamında başvurucunun doktor raporunun alınıp alınmadığı ve olay tarihinde geri gönderme merkezindeki güvenlik kamerası kayıtlarının bilgisi olan kamu görevlilerince muhafaza altına alınıp alınmadığı hususlarında bir bilgi bulunmamaktadır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddine dair kararda belirtilen bu eksikliklere açıklık getirecek bir gerekçeye de yer verilmemiştir.

55. Başvurucu; soruşturma dosyasına mağdur, müşteki ya da başka bir sıfatla kayıt edilmemiştir. Bunun yanı sıra itiraz edilmesi mümkün bir karar olan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda kararın tebliğine gerek bulunmadığı belirtilmiştir. Soruşturma sırasında ifadesine de başvurulmadığı gözetildiğinde başvurucunun kötü muamele iddialarıyla ilgili soruşturmaya etkin bir şekilde katılımının sağlanarak delillerini ileri sürme ve verilen kararlara itiraz etme imkânından mahrum bırakıldığı kanaatine varılmıştır.

56. Dolayısıyla somut başvuruda başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına dair iddialarının aydınlatabilecek, maddi olayların bütün yönleriyle açığa çıkmasını ve varsa sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek nitelikte bir soruşturma yürütüldüğü söylenemez.

57. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutu bakımından ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. ...

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

59. Başvurucu, ileri sürdüğü hak ihlallerinin tespiti ile yeniden soruşturma yapılmasına karar verilmesinin yanında 120.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

60. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

61. Somut başvuruda ihlalin etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklandığı tespit edilmiş ve Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

62. Bu durumda kötü muamele yasağının usul boyutu bakımından ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden soruşturma ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılması ve ihlal kararı verilmesinin nedenlerini gideren Anayasa Mahkemesinin belirttiği ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/61766) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

63. Kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edilmiş olması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

64. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının usul boyutu bakımından ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.