TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FATMA ER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/24160)

 

Karar Tarihi: 10/5/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Berrak YILMAZ

Başvurucu

:

Fatma ER

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, farklı ceza infaz kurumunda bulunan eşle yapılan telefon görüşmesinin hem arayan hem de aranan yönünden haftalık telefonla görüşme hakkından düşürülmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Şikâyet konusu müdahale tarihi itibarıyla başvurucu Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum), eşi de Manisa T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda silahlı terör örgütü üyeliği suçundan tutuklu olarak bulunmaktadır.

3. Başvurucu farklı ceza infaz kurumunda bulunan eşi ile yaptığı telefon görüşmesinin hem kendi hem de eşinin haftalık telefonla görüşme hakkından düşürüldüğünü ve bu uygulamanın herhangi bir hukuki dayanağının bulunmadığını ileri sürerek Kuruma uygulamanın değiştirilmesi talebinde bulunmuştur.

4. Kurum 25/4/2019 tarihli kararıyla başvurucunun talebini reddetmiştir. Kararda Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) 8/3/2019 tarihli görüş yazısına atıf yapılarak söz konusu görüş yazısı gereği 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) 88. maddesinin birinci fıkrasındaki kişilerden olması kaydıyla anılan maddenin ikinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen süre ile sınırlı olmak suretiyle arayan ve aranan hükümlü/tutuklu yönünden haftalık telefon hakkının kullanılmış sayılacağı ve bu nedenle başvurucunun talebinin reddedildiği ifade edilmiştir.

5. Farklı ceza infaz kurumlarında barındırılmakta olan hükümlü ve tutukluların telefonla görüşme hakkına ilişkin olarak Genel Müdürlüğün bahsi geçen görüş yazısında; 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 66. maddesi ile Tüzük'ün 88. maddelerine değinilmiş ve Tüzük'ün 88. maddesinin birinci fıkrasında sayılan kişilerden olması şartıyla yine bu maddenin ikinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen süre ile sınırlı olmak suretiyle arayan ve aranan hükümlü ve tutuklu yönünden haftalık telefonla görüşme hakkının kullanılmış sayılacağı belirtilmiştir.

6. Başvurucu 23/8/2019 tarihli dilekçe ile karara karşı şikâyet yoluyla Antalya 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurmuştur. Başvurucu şikâyet dilekçesinde, farklı ceza infaz kurumunda bulunan eşinin telefonla görüşme hakkı kapsamında tarafını arayıp konuşması durumunda kendisinin haftalık telefonla görüşme hakkının da kullanılmış sayıldığını ve bu nedenle o hafta için çocuğuyla telefon görüşmesi yapamadığını öne sürmüştür. İnfaz Hâkimliği 6/5/2019 tarihinde şikâyeti reddetmiştir. Kararda Genel Müdürlük görüşü gözetildiğinde Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun bu karara itirazı Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kesin olarak reddedilmiştir.

7. Başvurucu nihai hükmü 11/6/2019 tarihinde öğrendikten sonra 10/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. İnceleme tarihi itibarıyla şikâyet konusu uygulamanın dayanağı olan 8/3/2019 tarihli Genel Müdürlük görüş yazısının bahsi geçen kısmının -Danıştay 10. Dairesinin 26/2/2020 tarihli kararıyla- yürütmesinin durdurulduğu ve bunun üzerine Genel Müdürlük tarafından 22/6/2020 tarihli yeni bir görüş yazısıyla "Birbirleri ile telefon görüşme hakkına sahip hükümlü ve tutukluların farklı ceza infaz kurumlarında barındırılmaları halinde kurumlar arasında gerekli koordinenin sağlanarak görüşme yaptırılması, görüşmenin arayan hükümlü veya tutuklunun haftalık telefonla görüşme hakkından düşülmesi, aranan hükümlü veya tutuklunun telefonla görüşme hakkının baki kalmasının uygun olacağı" şeklinde uygulama değişikliğine gidildiği görülmüştür.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).

11. Başvurucu, farklı ceza infaz kurumunda bulunan eşinin telefonla görüşme hakkı kapsamında tarafını arayıp konuşması durumunda kendisinin haftalık telefonla görüşme hakkının da kullanılmış sayıldığını ve bu nedenle o hafta için çocuğuyla telefon görüşmesi yapamadığını belirterek aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Başvuru aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Devletin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla iletişimini devam ettirecek önlemleri alması pozitif yükümlülüklerinin bir gereği olsa da hukuka uygun bir tutulmadan kaynaklanan kaçınılmaz sonuçlar nedeniyle aile hayatı kapsamındaki temasın sınırlandırılması doğaldır. Kamu düzeninin ve kurum güvenliğinin sağlanması yönündeki meşru amaç doğrultusunda ve makul bir gerekliliğin olması durumunda gerekçeleri ilgili ve yeterli şekilde açıklanarak belirli bir süre boyunca söz konusu pozitif yükümlülüğün karşılanmaması da olağan kabul edilebilir. Ancak aile hayatına saygı hakkının gereklerinin mümkün olan ilk fırsatta yerine getirilmesi ve mahpusların ailesiyle olan temasının hızlı şekilde yeniden sağlanması bir gerekliliktir (Hüseyin Ekinci, B. No: 2016/38867, 3/7/2019, § 56).

15. Bu bağlamda tutuklu ya da hükümlünün aile hayatını sürdürmesini sağlamaya yeterli olacak şekilde yakın derecedeki aile bireyleriyle asgari düzeyde bir iletişim ve temas kurması her durumda sağlanmalıdır. Böylesi bir yükümlülüğün yerine getirilmesi ve tedbirler alınması, aile hayatına saygı hakkı kapsamında devletten beklenen asgari bir gerekliliktir. Birtakım teknik ya da fiziki olanakların bulunmaması, tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari şekilde iletişim ve temas kuramamasına gerekçe olarak gösterilemez. Zira mahpusun ailesiyle iletişim kurması her durumda mutlaka yüz yüze görüştürülmesi anlamına gelmemektedir (Hüseyin Ekinci, § 57).

16. Devletin, hükümlü ve tutukluların özellikle yakın derecedeki aile bireyleriyle temasını devam ettirecek önlemleri alması yönünde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük, makul bir gerekliliğin olması durumunda, kamu düzeninin ve kurum güvenliğinin sağlanması yönündeki meşru amaç doğrultusunda sınırlı bir süre için yerine getirilmeyebilir. Fakat devlet her durumda tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari bir iletişim kurmasını sağlamak zorundadır. Devlet, bu asgari iletişimin sağlanması konusundaki yükümlülüğünü gerektiğinde uygun vasıtalar aracılığıyla da yerine getirebilir. Ayrıca suç işlenmesinin önlenmesi ya da yasa dışı haberleşmenin önüne geçilmesi amacıyla bu vasıtaların denetlenmesi ve izlenmesi mümkündür (Hüseyin Ekinci, § 64).

17. Somut olayda başvurucu, farklı ceza infaz kurumunda bulunan eşinin telefonla görüşme hakkı kapsamında tarafını arayıp konuşması durumunda kendisinin haftalık telefonla görüşme hakkının da kullanılmış sayıldığını ve bu nedenle o hafta için çocuğuyla telefon görüşmesi yapamadığını ifade ederek bu uygulamanın değiştirilmesi talebinde bulunmuştur. Kurum, Genel Müdürlüğün 8/3/2019 tarihli görüş yazısına istinaden başvurucunun talebinin reddine karar vermiştir. Başvurucunun şikâyet ve itiraz başvuruları da İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Kurum kararının usule ve yasaya uygun olduğu belirtilerek reddedilmiştir. Buna göre Kurum ve derece mahkemesi kararlarında başvurucunun itirazlarına ilişkin olarak uygulamanın haklılığını gösterecek şekilde ikna edici gerekçeler ortaya konulduğunu söylemek güçtür. Diğer yandan şikâyet konusu uygulamanın dayanağı olan 8/3/2019 tarihli Genel Müdürlük görüş yazısının ilgili kısmının yürütmesinin durdurulduğunu ve Genel Müdürlük tarafından 22/6/2020 tarihli yeni bir görüş yazısıyla başvurucunun talebiyle uyumluluk gösteren bir uygulama değişikliğine gidildiğini de vurgulamak gerekir (bkz. § 8). Sonuç olarak başvurucunun dile getirdiği talebin idari ve yargısal merciler tarafından makul bir gereklilik ortaya koyulmadan karşılanmadığı ve aile hayatına saygı hakkının öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilmediği değerlendirilmiştir.

18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

19. Başvurucu ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.

20. Başvuruda aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun 17/6/2022 tarihinde tahliye edildiği ve hakkındaki müdahalenin sona erdiği görülmüştür. Hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı değerlendirilmiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin bilgi için Antalya 1. İnfaz Hâkimliği (E.2019/1052, K.2019/1139) ve Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi (2019/836 D.İş) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.