TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

G. Ş. S. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/24527)

 

Karar Tarihi: 29/3/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

G. Ş. S.

Vekili

:

Av. Nevra HÜKKAMOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; hukuka aykırı şekilde elde edildiği ileri sürülen ses kaydının yargılamada kullanılması nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin, yargılamanın sonucunun adil olmaması ve hukuka aykırı delile dayanılarak karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvuruya konu olayların gerçekleştiği tarihte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu bir subay olan başvurucu hakkında kendisi gibi subay olan devre arkadaşı Y.K. tarafından 3/11/2015 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyusunda bulunulmuştur. Müşteki Y.K., başvurucunun 19/5/2015 tarihinde kendisini telefonla aradığını, hakaret ve tehdit ettiğini, iftirada bulunduğunu ifade etmiştir. Y.K., başvurucuyla arasında geçen telefon görüşmesini kaydederek yazılı hâle getirdiğini belirtmiş ve bu kapsamda ses kaydı içeren bir CD'yi başsavcılığa sunmuştur. Y.K., söz konusu telefon görüşmesi esnasında ağabeyi B.A.K. ile oğlu Z.E.K.nın yanında olduğunu, hakaret ve tehdide şahit olduklarını, bu kişilerin tanık olarak dinlenebileceğini de dile getirmiştir. Ayrıca müşteki, başvurucu tarafından aranmasını paralel yapılanmanın kendisini TSK'dan uzaklaştırmak gayesiyle başvurduğu hukuka aykırı yollardan biri olarak değerlendirdiğini de beyan etmiştir.

3. Başsavcılık tarafından söz konusu görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmediğine yönelik Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından (kapatılan)bilgi talep edilmiştir. Gelen cevapta, müştekiyi 19/5/2015 tarihinde arayan telefon numarasının başvurucuya ait olduğu ve telefon görüşmesinin 850 saniye sürdüğü belirtilmiştir. Tanık olarak dinlenen B.A.K. ve Z.E.K., başvurucunun müştekiye söylediği sözleri hoparlörden duyduklarını ve müştekinin beyanlarının doğru olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu 8/4/2016 tarihinde alınan ifadesinde, suçlamaların gerçek dışı olduğunu, tanıkların ifadelerinin doğru olmadığını ve telefon görüşmesinin rızası dışında kaydedilmesi nedeniyle müştekinin haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu işlediğini ileri sürmüştür.

4. Yetkisizlik kararı üzerine soruşturma dosyasının gönderildiği Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun müştekiyi cep telefonuyla arayarak hakaret suçunu işlediği konusunda yeterli şüphenin bulunduğu belirtilmiş ve hakaret suçundan cezalandırılması talebiyle 18/1/2017 tarihinde kamu davası açılmıştır. Samsun 9. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada başvurucu; ses kaydının montaj olduğunu, tanıkların müştekinin akrabaları olduğunu belirterek üzerine atılı hakaret suçunu işlemediğini ileri sürmüştür. Mahkeme; ses kaydının konuşmanın en başından itibaren gerçekleştirildiğini ve işlenmekte olan suçla ilgili ani gelişen bir durumun olmadığını belirterek ses kaydının hukuka uygun bir delil olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varmıştır. Bununla birlikte Mahkeme, katılan ile başvurucu arasındaki telefon görüşmesi sırasında katılanın yanında bulunan tanıkların katılanın istikrarlı beyanlarını desteklediği gerekçesiyle başvurucunun hakaret suçunu işlediğinin sabit olduğuna ve 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına 26/9/2017 tarihinde kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme ayrıca başvurucuya isnat edilen tehdit suçu kapsamında herhangi bir kamu davasının açılmadığını ya da bir takipsizlik kararı verilmediğini belirterek bu hususta gereğinin takdir ve ifası için ilgili başsavcılığa durumun bildirilmesi yönünde müzekkere yazılmasına karar vermiştir.

5. Başsavcılık, başvurucunun eylemine uyan tehdit suçundan da cezalandırılması talebiyle 19/3/2018 tarihinde kamu davası açmıştır. Samsun 5. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada başvurucu; görüşmenin kayda alınmasının herhangi bir yasal dayanağının bulunmadığını, ses kaydının montaj olduğunu, suçlamayı kabul etmediğini ifade etmiştir. Mahkeme; telefon görüşmesinin kaydedilmesinin usule aykırı olduğunu ancak tanık ifadeleri ile diğer deliller dikkate alındığında suç kastının sabit görüldüğünü belirterek başvurucunun 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına 18/6/2019 tarihinde kesin olarak karar vermiştir.

6. Öte yandan başvurucu, müşteki/katılan Y.K. hakkında haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında suç duyurusunda bulunmuş ve başsavcılık tarafından anılan suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle 18/1/2017 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Söz konusu karara karşı kanun yoluna başvurulup başvurulmadığına ilişkin olarak bireysel başvuru dosyasına herhangi bir bilgi ya da belge sunulmamıştır.

7. Başvurucu, Samsun 5. Asliye Ceza Mahkemesince 18/6/2019 tarihinde verilen nihai kararı aynı tarihte öğrendikten sonra 16/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Özel Hayata Saygı Hakkı ile Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu; telefon görüşmesinin herhangi bir yasal dayanağı olmaksızın kaydedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ses kaydının ve içeriğinin cezalandırılmasına gerekçe olamayacağını, ses kaydının montaj olduğuna ve gerçek dışı ifadeler içerdiğine ilişkin iddialarının değerlendirilmediğini belirterek haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığınca sunulan görüş yazısında; Y.K. hakkında verilen 18/1/2017 tarihli takipsizlik kararına karşı başvurucu tarafından itiraz yoluna başvurulmaması nedeniyle başvuru yollarının tüketilmediği ifade edilmiştir. Ayrıca söz konusu takipsizlik kararının 31/1/2017 tarihinde başvurucunun vekiline tebliğ edildiği, bu durumda mevcut başvurunun süre aşımı gerekçesiyle kabul edilemez bulunması gerektiği ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, Y.K.nın kendisine karşı işlenen haksız eylemi ortaya koyma kastıyla ve delil elde etme amacıyla hareket ettiği, ulaşılan sonuç bakımından devletin yargısal koruma sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediğinin söylenemeyeceği ifade edilmiştir. Başvurucu tarafından Bakanlık görüşüne karşı sunulan dilekçede, mevcut başvurunun Samsun 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen karara ilişkin olduğu belirtilmiş ve başvuru dilekçesinde yer verilen iddialar tekrar edilmiştir.

10. Başvuru, özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir.

11. Anayasa'nın 20. maddesinde herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu ve Anayasa'nın 22. maddesinde haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemeler sadece kamu makamlarının müdahaleleri yönünden değil niteliğine uygun düştüğü ölçüde özel kişilerin gerçekleştirdiği müdahaleler bakımından da geçerlidir. Bu bağlamda kamusal makamlar uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin yasal altyapıyı oluşturmalı, söz konusu uyuşmazlıkları adil yargılama gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelemeli ve bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğini denetlemelidir. Bu doğrultuda derece mahkemelerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, taraflar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli ve ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 47-50).

12. Somut olayda, müşteki/katılan sıfatıyla süreçte yer alan Y.K. tarafından başvurucuyla gerçekleştirilen telefon görüşmesinin kaydedildiği açıktır. Tehdit ve hakaret suçları kapsamında Y.K.nın başvurucu hakkında suç duyurusunda bulunduğu ve söz konusu kaydı ilgili başsavcılığa teslim ettiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte telefon görüşmesi esnasında Y.K.nın yanında bulunan ve hoparlör aracılığıyla başvurucunun sözlerini duyduklarını belirten iki kişi de tanık olarak dinlenmiştir. Başvurucu hakkında açılan dava kapsamında yapılan yargılamada da söz konusu tanıkların, müşteki ile başvurucunun beyanları ve HTS kayıtları mahkemece değerlendirilmiştir.

13. Y.K. tarafından alınan ve dava dosyasına sunulan ses kaydının hukukiliğine ilişkin değerlendirmelerin ise başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararının gerekçesinde yer aldığı görülmektedir. Buna göre yargılamayı yapan mahkeme, söz konusu ses kaydının usule uygun şekilde alınmadığını açıkça tespit etmiş ve kaydı hukuka aykırı delil olarak nitelendirerek hükme esas almamıştır. Mahkeme, ses kaydını değil telefon görüşmesi sırasında Y.K.nın yanında bulunan tanıkların beyanları ile HTS kayıtlarını dikkate alarak hüküm kurmuştur. Bu durumda başvurucu tarafından iddia edildiğinin aksine mahkûmiyet kararı verilirken usule uygun olmadığı saptanan ses kaydına itibar edilmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca başvuruya konu edilen yargılama sürecinde 850 saniye sürdüğü tespit edilen söz konusu ses kaydının alenileştirilmediği görülmektedir.

14. Neticede, usule aykırı şekilde alındığı mahkemece tespit edilen, hükme esas alınmayan ve alenileştirilmeyen ses kaydı nedeniyle başvurucunun özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetine yönelik kamu gücü marifetiyle doğrudan bir müdahalede bulunulduğu söylenemeyecektir.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Başvurucu; hukuka aykırı delile dayalı olarak hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini, dayanak delilin söz konusu kaydın yer aldığı CD olduğunu, tanıkları sorgulatamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; verilen kararlarda ses kaydı deliline dayanılmadığı, tanık ifadeleri ve HTS kayıtları dikkate alınarak karar verildiği ifade edilmiştir. Ayrıca yargılama boyunca başvurucunun ya da vekilinin tanıkları sorgulama veya tanıkların yeniden dinlenmesi konusunda mahkemeye sundukları herhangi bir talebin bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucu tarafından sunulan dilekçede ise başvuru formunda yer alan hususlar tekrar edilmiştir.

17. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

19. Somut olaya konu olan yargılama neticesinde verilen kararın gerekçesinde söz konusu delilin usule uygun şekilde elde edilmediği saptanmış ve bu nedenle hukuka aykırı olduğu ileri sürülen ses kaydına dayanılmamıştır. Kararda, tanıkların ifadelerine ve HTS kayıtlarına dayanılarak hüküm kurulduğu ifade edilmiştir. Ayrıca tanıkların yeniden dinlenmesine ya da tanıkların sorgulanmasına ilişkin olarak başvurucu tarafından yargılama sürecinde talepte bulunulmamıştır. Bu durumda, başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 29/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.