TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMAİL SAYICI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/27487)

 

Karar Tarihi: 18/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

İsmail SAYICI

Vekili

:

Av. İhsan SAYICI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tutuklu olan başvurucuya kurum dışından gelen bir dokümanın ceza infaz kurumu idaresince verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca adil yargılanma hakkı bağlamında kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiği ileri sürülmüştür.

2. Başvurucu, Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olarak bulunmaktadır.

3. Başvurucuya Ceza İnfaz Kurumu dışından ve bir yakını tarafından "Yargı Reformu Stratejisi" başlığını taşıyan bilgisayar çıktısı biçiminde bir doküman gönderilmiştir. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) dokümanı incelemiştir. Disiplin Kurulu, başvuru konusu dokümanın fotokopi niteliğinde olduğunu, nereden ve ne amaçlı gönderildiğinin belli olmadığını belirtmiş ve şifreli haberleşmenin önlenebilmesi noktasında sakıncalı olarak değerlendirildiğine karar vermiştir.

4. Başvurucu, Disiplin Kurulu kararı sonrasında Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği/Hâkimlik) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Hâkimlik, Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek 8/7/2019 tarihinde şikâyeti reddetmiştir. Başvurucu, Hâkimlik kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Hâkimlik kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek 17/7/2019 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.

5. Başvurucu, nihai kararı 18/7/2019 tarihinde öğrendikten sonra 5/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

8. Başvurucu; kendisine gelen mektubun sakıncalı bulunan yerleri var ise ilgili kısmın haricindeki yerlerin kendisine tesliminin gerektiğini ancak dokümanın tamamının kendisine verilmediğini, yargılandığı davada savunması için de kullanabileceği dokümanın gerekçesiz kararlarla tarafına verilmediğini belirtmiş ve haberleşme özgürlüğünün, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara ve Disiplin Kurulunun ve derece mahkemelerinin gerekçelerine yer verilmiştir. Daha sonra Bakanlık, başvurucunun haberleşme özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.

9. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı cevabında, savunması için kendisine gönderilen dokümanın tamamının kendisine verilmediğini, ilgisiz ve yetersiz gerekçelerle dokümana ulaşmasının engellendiğini, gizli haberleşme olgusuna dair somut bir dayanağın ortaya konulmadığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucu, yargılandığı ceza davasına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının mütalaasına karşı yazılacak dilekçede kullanılacağı açık olan belgeye ulaşmasının engellenerek haberleşme özgürlüğünün yanında adil yargılanma hakkı bağlamında savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. Başvurucu; başvuru konusu dokümanı, hakkında yürütülen ceza yargılamasındaki savunmasında kullanmak istediğini ifade etmiştir. Başvuru konusu dokümanın yargı organına ilişkin devletin genel stratejisini içerdiği ve başka içeriğinin olduğuna dair bir iddiada da bulunulmadığı dikkate alındığında söz konusu dokümanın başvurucuya verilmemesinin savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı ışığında ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır (benzer bir değerlendirme için bkz. Serhat Çetiner (2), B. No: 2016/78508, 27/11/2019, § 18).

11. Anayasa Mahkemesi Diyadin Akdemir (B. No: 2015/9562, 4/4/2018) kararında tutuklu ve hükümlülere gönderilen fotokopi şeklindeki dokümanların Anayasa Mahkemesince kabul edilen ilke ve kriterler ışığında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 3. ve 62. maddeleri uyarınca yapılacak denetime tabi tutulmasının ceza infaz kurumu idareleri ve derece mahkemelerine makul olmayan bir yükümlülük getirilmesi anlamına geleceğine karar vermiştir (Diyadin Akdemir, § 21). Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesine göre fotokopi şeklindeki dokümanların zorlayıcı bir ihtiyaç olmadığı müddetçe, herhangi bir denetime tabi tutulmaksızın ceza infaz kurumuna alınmaması kural olarak Anayasa'ya aykırılık oluşturmaz (Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 46).

12. Öte yandan suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki kişi, savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmalıdır. Bu itibarla anılan güvence adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olup bu hakkın doğal sonucudur (Ufuk Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971, 1/2/2017, § 37). Savunma için gerekli kolaylık kavramı şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya olabilecek zorunlu olan imkânları ifade etmekte ve silahların eşitliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu kolaylıklar, savunma için gerekli olanlardır. Kişinin beraat etmesini veya cezasının azaltılmasını sağlayabilecek delil niteliğindeki belgelere erişimine ve müdafiiyle görüşmesine izin verilmesi, gerekçeli kararın tebliğ edilmesi ve yargılama esnasında esaslı değişikliklerden haberdar edilmesi sağlanacak kolaylıklardır (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 45).

13. Somut olayda başvurucu, söz konusu dokümanı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının mütalaasına karşı yazılacak dilekçede kullanacağını belirtmiştir. Ancak başvurucu, başvuru formunda ve Bakanlık görüşüne karşı beyanında yargılandığı ceza davasına dair bir açıklamada bulunmamış, hatta henüz kendisine iletilmemiş mütalaa için başvuru konusu dokümana ulaşmak istediğini belirtmiştir. Başvurucu; tamamen soyut taleplerde bulunmuş, söz konusu dokümanın -resmî bir belge olduğunun belirtilmesi de dikkate alındığında- Ceza İnfaz Kurumundan talepte bulunduğu hâlde kendisine verilmediğini ileri sürmemiş, bir yakını tarafından gönderilen dokümanın Ceza İnfaz Kurumu idaresince kendisine teslim edilmesinin kendisi için zorlayıcı bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymamıştır.

14. Sonuç olarak başvurucunun savunması için kullanacağını söylediği fotokopi niteliğindeki bilgisayar çıktısı dokümanın -ulaşmak için başka olanağı da bulunduğundan- herhangi bir denetime tabi tutulmaksızın ceza infaz kurumuna alınmaması şeklindeki müdahalenin ifade özgürlüğü yönünden bir ihlal teşkil etmediğinin açık olduğu değerlendirilmiştir.

15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucu; Hâkimlik kararına karşı itirazının 2 numaralı ağır ceza mahkemesince incelenmesinin kanuni bir zorunluluk olduğunu ancak kendisinin itirazının 1 numaralı ağır ceza mahkemesince incelendiğini belirtmiş ve adil yargılanma hakkı bağlamında kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Hukuk devletinde kanuni hâkim, tabii hâkim olarak anlaşılmalıdır. Tabii hâkim kavramı ise dar anlamda, suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerini yasanın belirlemesi diye tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla tabii hâkim ilkesi, yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya hâkimlerin atanmasına engel oluşturur; sanığa veya davanın yanlarına göre hâkim atanmasına olanak vermez (AYM, E.1990/13, K.1990/30, 20/11/1990; Adnan Gültepe, B. No: 2014/16516, 8/3/2018, § 42).

19. Kanuni hâkim güvencesi ilkesi, olayın niteliğine göre yargılamanın hangi mahkemede yapılacağının önceden belirlenmiş olması ilkesidir. Yargılama, tabii hâkimi dışında başka bir hâkim tarafından yapılamaz (Muhammet Kaplan, B. No: 2013/1586, 18/9/2013, § 31).

20. Başvurucu 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 6. maddesinin altıncı fıkrasında İnfaz Hâkimliği kararlarına karşı itirazları inceleme yetkisinin ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde (2) numaralı daireye verildiğini belirtmiştir. Ancak 15/8/2017 tarihinde yapılan değişiklikle bu düzenleme kaldırılmış, sadece itirazların infaz hâkimliğinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine yapılacağı şeklinde düzenlemeye 4675 sayılı Kanun'da yer verilmiştir.

21. İlgili düzenlemeye göre başvurucunun kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılmadığı ve uyuşmazlığın esasını çözecek olan mahkemenin, ihtilafın doğmasından sonra kurulan bir mahkeme olmayıp görev ve yetkileri daha önceden kanunla belirlenmiş bir mahkeme olduğu dikkate alındığında söz konusu iddia yönünden açık ve görünür bir ihlalin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Adli yardım talebinin kabulü ile geçici olarak muaf tutulan 364,6 TL harçtan ibaret yargılama giderinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucudan TAHSİLİNE 18/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.