TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

K.V. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/28915)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Berrak YILMAZ

Başvurucu

:

K.V.

Vekili

:

Av. Murat OZAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/8/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu ile anne N.U.nun evlilik dışı birlikteliklerinden 13/11/2014 tarihinde müşterek çocukları T.B. dünyaya gelmiştir.

8. Anılan birlikteliğinin sonlanması üzerine başvurucu, müşterek çocuğun velayetinin kendisine verilmesi talebiyle Kütahya 2. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, N.U. ile çalıştığı gece kulübünde tanıştığını, N.U.ya ev açmak suretiyle onu yaşadığı çevreden uzaklaştırdığını, geçimini temin ettiğini, birlikteliklerinden doğan ve 3,5 yaşındaki müşterek çocuklarını tanıma yoluyla soy bağına aldığını vurgulamıştır. Kendisinin çalıştığını, çocuğunun maddi olarak her türlü ihtiyacını karşılayabileceğini kendisinin, tek çocuk olduğunu, anne ve babasının emekli aylığı aldığını ve kendilerine ait evde oturduklarını, çocuğun babaanne ve dedesinin gözetiminde olacağını belirtmiştir. Anne N.U.nun çocuğun ihtiyaçlarını karşılayacak bir mal varlığı ve geliri bulunmadığını, eğilimli olduğu yaşam tarzı ve çevresinin çocuğun ruhsal ve bedensel gelişimine uygun olmadığını ifade etmiştir. Anne N.U. cevap dilekçesinde iddiaları kabul etmediğini, başvurucunun bir ev kiraladığını ancak evin kirasını, elektrik ve doğal gaz faturalarını ödemediğini, iddia ettiği gibi birlikte yaşamadıklarını, müşterek çocukla sağlıklı bir baba-oğul ilişkisi kurmadığını, kendisine de ağır küfrettiğini ve hakaretlerde bulunduğunu, kendisini tehdit ettiğini belirtmiştir.

9. Yargılama sürecinde Mahkemece velayet hususunda üç sosyal inceleme raporu alınmıştır. 22/5/2018 tarihli tek sosyal çalışmacı tarafından düzenlenen ilk raporda müşterek çocuğun velayetinin babaya verilebileceği kanaati bildirilmiştir. 26/9/2018 tarihli tek sosyal çalışmacı tarafından düzenlenen ikinci raporda müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Bu iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla üç sosyal çalışmacı tarafından düzenlenen 18/11/2018 tarihli üçüncü rapor, tarafların hazır bulunduğu bir ortamda inceleme yapılarak hazırlanmıştır. Anılan raporda, başvurucunun sosyoekonomik düzeyinin çocuğun ihtiyaçlarını karşılar nitelikte olduğu, çocuğun bakımı konusunda dede ve babaannenin de aktif rol alacağı, çocuğun babasını on beş günde bir görmesi nedeniyle baba sevgisine ve babayla vakit geçirmeye ihtiyaç duyduğu, görüşme anlarında ilk teması baba ile kurmaya çalıştığı ve babaya öncelik verdiğinin görüldüğü belirtilmiştir. Raporda müşterek çocuğun velayetinin başvurucuya verilmesinin uygun olacağı, aksi yönde karar verilmesi hâlinde çocuğun gelişiminin sağlıklı olabilmesi için başvurucu ile görüşme sıklığının artırılmasının, uygun görülecek zamanlarda başvurucuya yatılı olarak izinli verilmesinin uygun olacağı sonucuna varılmıştır.

10. Mahkeme 26/4/2019 tarihinde davanın kabulüne ve müşterek çocuğun velayetinin başvurucuya verilmesine, anne ile çocuğu arasında kişisel ilişki kurulmasına karar vermiştir. Kararda; yargılamada dinlenen tanıkların beyanları ve velayet hususunda alınan heyet raporu gözönüne alındığında çocuğun velayetinin babaya verilmesinin küçüğün menfaatine olduğu kanaatine varıldığı, annenin çocuğun başvurucu ile görüşmesi konusunda zorluk çıkardığı, başvurucunun çocuğu icra aracılığı ile gördüğü, annenin çocuğu babasına göstermeyeceğine ilişkin tanık beyanlarının dikkate alınarak velayetin başvurucuya verildiği belirtilmiştir.

11. Anne N.U. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine (Bölge Adliye Mahkemesi) istinaf başvurusunda bulunarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talebinde bulunmuştur. Daire 3/7/2019 tarihinde ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak velayetin anneye verilmesine ve başvurucu ile çocuğu arasında kişisel ilişki kurulmasına kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; çocuğun yaşı gözetildiğinde annenin bakım ve şefkatine muhtaç olduğu, velayetin anneden alınmasını gerektirir sebeplerin bulunmadığı, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın yerinde olmadığı belirtilmiştir.

12. Nihai karar başvurucuya 18/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. İlgili hukuk için bkz. Aysel Aslan, B. No: 2019/12792, 12/1/2021, §§ 16-24.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu; velayet davası sonucunda çocuğunun velayetinin kendisine verilmesine karar verildiğini, annenin asılsız isnatlarla istinaf başvurusunda bulunduğunu ve Bölge Adliye Mahkemesinin velayetin değiştirilmesi davasını kabul ettiğini ifade etmiştir. Başvurucu; Bölge Adliye Mahkemesi kararında, derece mahkemesi tarafından alınan ve karara dayanak teşkil eden sosyal inceleme raporundan hiç bahsedilmediğini, sadece çocuğun yaşının küçüklüğünün gerekçe gösterildiğini ve söz konusu sosyal inceleme raporuna niçin itibar edilmediğine dair hiçbir gerekçe belirtmediğini ve izahatta bulunulmadığını, çocuğun üstün yararının gözetilmediğini belirtmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa'nın ailenin korunması ve çocuk haklarına ilişkin düzenlemelerine aykırı davranıldığını belirterek aile hayatına saygı ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; kamuya açık belgelerde kimliklerinin gizli tutulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme

16. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği ve korunması" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”

17. Anayasa’nın "Ailenin korunması ve çocuk hakları" kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:

 “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

19. Velayet hakkına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar, adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına sıklıkla konu olmakla birlikte sürecin ivedi olarak yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili prosedürlere ilişkin işlem ve eylemlerin aile hayatına saygı hakkı bağlamında meydana getirdiği sonuçlar dikkate alındığında söz konusu iddiaların aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması uygun görülmektedir (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 82; M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 137).

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

21. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26).

22. Devletin pozitif tedbirler alma yükümlülüğü konusunda Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri; ebeveynin, çocuğuyla bütünleşmesinin sağlanması amacıyla tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir. 41. maddede, her çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmektedir (Serpil Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016).

23. Ebeveyn ile çocukların birlikte yaşama istekleri, aile hayatının vazgeçilmez bir unsuru olup ebeveyn arasında ortak yaşamın kurulamaması veya hukuken ya da fiilen sona ermiş olması aile hayatını ortadan kaldırmaz. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının anne ve babanın birlikte yaşamamaları veya ortak yaşama son vermelerinin ardından da devam edeceği açık olup anne, baba ve çocuğun aile hayatlarına saygı hakkı, belirtilen durumlarda ailenin yeniden birleştirilmesine yönelik tedbirleri de içermektedir. Söz konusu yükümlülük, ebeveyn veya diğer aile bireyleri arasındaki velayet ve kişisel ilişki tesisine ilişkin uyuşmazlıklar için de geçerlidir (Murat Atılgan, § 25).

24. Anayasa'nın 41. maddesinde ifade edilen çocuğun yüksek yararı mahkemeler, idari makamlar ve yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilkedir. Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman bu işlemin çocuğun yararına olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından oldukça önemlidir (Şükran İrge, B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 33).

25. Öte yandan mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle derece mahkemelerinin yetkisinde ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda olduğu tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemekte ve özellikle mahkemelerin kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini incelemektedir (M.M.E. ve T.E., § 135).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

26. Somut olayda tarafların altı yıllık evlilik dışı birlikteliklerinden bir müşterek çocuklarının olduğu, başvurucunun velayet davası açtığı, bu davanın kabul edildiği ve velayetin babaya verildiği, annenin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davanın kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldığı, velayetin anneye verilmesine ve başvurucu ile çocuğu arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verildiği görülmüştür.

27. Başvuru konusu yargısal süreç incelendiğinde ilk derece mahkemesinin yargılama sürecinde küçük çocuk için usulüne uygun olarak tarafsız bir kayyım atadığı, tarafları ve tanıkları dinlediği, konuyla ilgili uzman bilirkişi raporları aldırdığı anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesinin ise ilk derece mahkemesi tarafından karara dayanak teşkil edilen deliller hakkında değerlendirme yapmadığı, çocuğun yaşını dikkate alarak bu yaştaki bir çocuğun annenin bakım ve şefkatine muhtaç olduğunu belirttiği, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak velayeti anneye verdiği görülmüştür.

28. Yargı makamlarınca uyuşmazlığın özenli şekilde incelenmesi, ilgili tarafların katılım haklarına riayet edilerek iddia, savunma ve delillerinin gereği gibi değerlendirilmesi ve takdirin gerekçelerinin ayrıntılı şekilde ortaya konulması zaruridir. Bu kapsamda yargısal makamlar tarafından ilgili tüm unsurlar incelenmeli ve ilgili menfaatler arasında bir dengeleme yapılmalıdır (Melahat Karkin, B.No: 2014/17751, 13/10/2016, § 63).

29. Şüphesiz çocuğun üstün yararının ne olduğuna ilişkin tespit, bu tür davalarda dikkate alınması gereken en önemli unsurdur. Derece mahkemelerince, takdir gerekçesinin ilgili ebeveynin kanun yoluna müracaat imkânını da etkili şekilde kullanabilmesini sağlayacak surette ayrıntılı olarak ortaya konulması ve ulaşılan sonuçların yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar gibi yeterli ve objektif verilere dayandırılması gerekmektedir (Murat Atılgan, § 45; N.Ö., B. No: 2014/19725, 19/11/2015, § 56; Marcus Frank Cerny, § 84; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Saviny/Ukrayna, B. No: 39948/06, 18/12/2008, §§ 56-58; Gluhakovic/Hırvatistan, § 62).

30. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi tarafından iki rapor alınmış ve raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek adına üçüncü bir rapor alınmıştır. İlk derece mahkemesi üç kişilik heyet tarafından çocuk ve davanın tarafları ile bire bir görüşmeler yapılarak hazırlanan üçüncü raporda belirtilen tespitlere dayanarak çocuğun velayetinin babaya verilmesine karar vermiştir. Bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesi kararında söz konusu rapora neden katılmadığı yönünde bir açıklama yapmadığı gibi ilk derece mahkemesi tarafından tanık beyanları ve tarafların ifadeleri sonucu tarafların koşulları ve çocuğun yaşayacağı ortam konusunda oluşan kanaate niçin katılmadığına dair bir değerlendirmede de bulunmamıştır. Anılan kararda sadece çocuğun yaşına vurgu yapmış ve bu yaştaki bir çocuğun annenin bakım ve şefkatine muhtaç olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda istinaf mercii tarafından çocuğun içinde bulunduğu koşulların tam olarak ortaya konulmak suretiyle çocuğun sağlığı ve gelişimi açısından üstün yararına olanın açık bir şekilde tespit edildiği söylenemez.

31. Velayet davalarında asıl amacın tarafların iddiaları ile mevcut deliller değerlendirilmek suretiyle çocuğun üstün yararına olanın belirlenmesi olduğu hatırlatılmalıdır. Bu bağlamda istinaf merciinin velayetin değiştirilmesiyle ilgili olarak ilk derece mahkemesi yargılaması sırasında alınan tanık beyanları, bilirkişi raporları gibi velayet davasını etkileyebilecek nitelikteki delillere niçin itibar etmediği yönünde bir gerekçe ortaya koyamadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak derece mahkemelerince aile hayatına saygı hakkına ilişkin Anayasa'da belirtilen güvenceleri ve çocuğun üstün yararı ilkesini gözeten özenli bir yargılama yapıldığı söylenemez.

32. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği anlaşılmakla Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

33. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.

34. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

35. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kütahya 2. Aile Mahkemesine (E.2018/102, K.2019/305) GÖNDERİLMESİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine (E.2019/1279, K.2019/934) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.