TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMİNE KARA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/32518)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucular

:

1. Emine KARA

 

 

2. Hatice KARA

 

 

3. İlyas KARA

Başvurucular Vekili

:

Av. Mehmet Reha AKAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, işçilik alacağı nedeniyle açılan davanın aynı maddi olaya dayanılmak suretiyle açılan başka davalarda verilen kararların aksi bir sonuca ulaşılarak reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/9/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucuların murisi B.K. 18/3/2016 tarihinde vefat etmiştir. B.K., Elektrik Üretim A.Ş.nin (EÜAŞ/işveren) Seyitömer Termik Santrali'nde işçi olarak çalışmaktayken dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesi hükümlerinden faydalanmak istemiş ancak işveren, aralarında iş akdi bulunmadığı gerekçesiyle talebi reddetmiştir.

9. Başvurucuların murisi B.K., bu defa hizmet kolunda faaliyette bulunan Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikasına (Sendika) üye olma talebinde bulunmuş; Sendikanın üyelik talebini kabul edip üyelik başvuru formunu göndermesi üzerine EÜAŞ, başvurucuların murisinin kendi personeli olmadığını belirterek belgeleri iade etmiştir.

10. Başvurucuların murisi B.K.; kendisi ile birlikte EÜAŞ'a ait işyerinde çalışan Sendikaya üye işçilerin asıl işverenin işçisi olduğu hâlde muvazaalı olarak alt işveren işçisi gibi gösterildiğini, işverenin daha az maliyetle işçi çalıştırmak için bu yola başvurduğunu, bu açıdan bireysel ve kolektif haklarının kısıtlandığını, hâlen yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden Sendika üyeliği nedeniyle yararlanması gerektiğini ileri sürerek sözleşmeden kaynaklanan işçilik alacaklarının tahsili istemiyle dava açmıştır.

11. Kütahya İş Mahkemesi 30/5/2014 tarihli kararında, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen aynı mahiyetteki çok sayıda davayı da emsal göstermek suretiyle, başvurucular murisi B.K.'nın farklı hazırlanan tek tip sözleşmeler ile -ihaleyi alan firmalar değişse dahi- EÜAŞ bünyesinde çalışmalarını kesintisiz devam ettirdiğini, bu firmalar ile alt işverenlik sözleşmelerinin 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesine aykırı ve muvazaalı olduğunu, alt işverenlerin yaptıkları asıl işin işçi temini olduğunu belirterek davayı kabul etmiştir.

12. Mahkemenin benzer nitelikteki çok sayıda kararı ile birlikte anılan hüküm temyiz edilmiş; Yargıtay 22. Hukuk Dairesi (Daire) 12/11/2014 tarihinde 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 15. maddesini ilk defa somut olay çerçevesinde değerlendirdiğini belirterek elektrik üretimi yapan davalı Şirketin bu madde kapsamında tanınan imtiyazlara sahip olması gerektiğini, bu nedenle asıl işin tamamını veya bir kısmını alt işverene devredebileceğini, bu açıdan muvazaalı alt işverenlik ilişkisinden bahsedilemeyeceğini belirterek benzer nitelikteki birçok karar ile birlikte hükmü bozmuştur.

13. Kütahya İş Mahkemesi yeniden yaptığı yargılamada direnme kararı vermiştir. Bu kararın temyizi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna (HGK) gönderilmiş; HGK 29/4/2015 tarihli kararında, geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinde alt işverenin işçisi asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağından alt işverenin işçisi olan başvurucular murisinin davalı asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan alacak isteminin reddi yerine kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasına karar vermiştir.

14. Yargıtay HGK bozma kararları üzerine aralarında başvurucular murisinin de bulunduğu bazı işçiler tarafından açılan davalar Kütahya 2. İş Mahkemesine, bazı davalar da Kütahya 1. İş Mahkemesine tevzi edilmiştir.

15. Aralarında başvurucular murisinin davasının da olduğu davalara bakan Kütahya 2. İş Mahkemesi ise birçok dosyada Yargıtay HGK'nın 29/4/2015 tarihli bozma ilamı ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 12/11/2014 tarihli bozma ilamına uyarak 2/11/2015 tarihinde davaların reddine karar vermiştir. Daire 17/2/2016 tarihli kararıyla kararı onamıştır.

16. Başvurucular tarafından dosyaya sunulan yargı kararlarına göre Kütahya 1. İş Mahkemesi yeniden yaptığı yargılamada iki yüz elliden fazla dosya ile ilgili direnme kararı vermiştir. Bu kararların temyizi üzerine dosya Yargıtay HGK'ya gönderilmiş; HGK 30/9/2015 tarihli kararında, davalı kamu tüzel kişiliği ile yapılan hizmet alım sözleşmelerinin içeriği, alt işverenlerin değişmesine rağmen çalışan işçilerin değişmemesi, alınacak işçilerin unvanlarının şartnamede ayrı ayrı belirtilmesi, alt işverenin ücret bordrolarını tutan bir işçi dışında diğer işçileri sevk ve idare eden işçisinin bulunmaması, puantaj kayıtlarının EÜAŞ tarafından belirlenen kişilerce tutulması, işe alan ve işten çıkaranın EÜAŞ olması, davacı ve alt işveren şirket işçilerinin asıl işveren olan EÜAŞ'ın işçileri ile aynı şekilde ve üretimin her bölümünde çalışması, emir ve talimatların EÜAŞ tarafından verilmesi, çalışma şartlarının ve yıllık izinlerin EÜAŞ tarafından belirlenmesi, alt işveren işçilerinin yapılan iş ve hizmette EÜAŞ tarafından temin edilen ve yine davalıya ait araçları kullanması gibi nedenleri gözönünde tutarak EÜAŞ ile alt işveren arasındaki hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve başvurucuların murisinin asıl işverenin işçisi olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin direnme kararını yerinde bulmuş, Daire tarafından incelenmeyen diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyaları Daireye göndermiştir. Daire, bozma ilamına uymuş; benzer dosyalarda aynı şekilde açılan işçilerin davalarının kabulüne yönelik kararları onamıştır.

17. Başvurucular, onama kararını 11/9/2019 tarihinde öğrenmiş ve 18/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. İlgili hukuk için bkz. Hakan Altıncan [GK], B. No: 2016/13021, 17/5/2018, §§ 20-36.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

20. Başvurucular; yargısal süreçte murisleri ile aynı durumda olan işçilerle ilgili davaların bir kısmı işçi lehine sonuçlandığı hâlde murislerinin de dâhil olduğu aynı nitelikteki bazı davalarda ret kararları verildiğini, böylelikle aynı işyerinde çalışan aynı durumdaki işçilerle ilgili davaların bir kısmı kabul edilirken bir kısmının ise reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 10., 35., 36. ve 60. maddelerindeki haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama kararı verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

21. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, Anayasa'nın 10., 35. ve 60. maddelerinde güvence altına alınan haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüşse de iddialarının özünün adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

24. Başvuru konusuna ilişkin ilkelerin daha önce ortaya konulduğu Hakan Altıncan kararında Anayasa Mahkemesi; Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin uyuşmazlığın çözümünde kullanılan yöntemden ayrılarak yeni bir yaklaşım benimsediğini, esas itibarıyla Yargıtay Dairesinin hukuk kurallarını yorumlama ve uygulama yetkisine sahip olarak içtihat değişikliğine gitmiş olmasının tek başına adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmayacağını ancak anılan değişikliğin aynı uyuşmazlıkları çözüme bağlayan diğer Daire ve HGK tarafından benimsenmediğini, en üst dereceli mahkeme sıfatıyla Yargıtayın kendi içinde tutarlı ve yeknesak bir uygulamanın bulunmadığını ifade etmiştir. Ayrıca Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin daha sonra da bu yeni yaklaşımıyla çelişkili sonuçlar doğuran kararlar verdiği, bu çelişki nedeniyle benzer durumda bulunan kişilerin bir kısmının talepleri doğrultusunda karar elde ederken bir kısmının davalarının aksi yönde sonuçlandığı, bu açıdan aynı somut olaydan kaynaklanan uyuşmazlıklara konu davaların birbirine zıt şekilde sonuçlanmasının ve başvurucunun davasının da bu şekilde reddedilmesinin hukuki belirsizliğe yol açtığı, bu durumun başvurucu ve hukuk düzeni açısından öngörülemez nitelikte olduğu belirtilerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır (Hakan Altıncan, §§ 54, 55).

25. Somut olayda başvurucuların murisi tarafından açılan davanın Mahkemece kabul edilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından verilen bozma kararına karşı Mahkemece direnilmesi üzerine Yargıtay HGK direnme kararını bozduğu, aynı dönemde açılan benzer davalarda ise Yargıtay HGK'nın önceki kararından dönerek Mahkemenin kabul kararı yönünde değerlendirmeler yaptığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin HGK'nın içtihat değişikliğinden sonra bu konuda herhangi bir değerlendirme yapmaksızın ret kararını onadığı görülmektedir. Bu süreçte benzer davalarda içtihat değişikliği doğrultusunda davaların kabulüne karar verildiği açıktır. Dolayısıyla yargı sisteminin içinde Yargıtay HGK'nın içtihat değişikliği ve Yargıtay Daireleri arasındaki içtihat farklılığı nedeniyle aynı ya da benzer nitelikteki davaların bir kısmı kabul edilirken diğer bir kısmının ret ile sonuçlandığı anlaşılmaktadır.

26. Başvurucunun davasının ne şekilde sonuçlanması gerektiğine dair herhangi bir çıkarım yapmak Anayasa Mahkemesinin değerlendirme yetkisi dışında kalmakla birlikte nihai yargılama makamını oluşturan Yargıtay Daireleri ve HGK'nın aynı dönemdeki benzer davalar ile ilgili içtihat değişikliği nedeniyle oluşan farklı kararlar arasındaki yorum farklılıklarının benzer nitelikteki davaların karara bağlanması sürecinde hukuki belirsizliğe yol açtığı, bu belirsizliğin giderilmesine yönelik mekanizmanın da Yargıtayca işletilmediği ve bu durumun başvurucu için öngörülemez nitelikte olduğu anlaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

28. Başvurucular; ihlalin tespiti, tazminat ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat talepleri kabul edilmemiştir.

31. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kütahya 2. İş Mahkemesine (E.2015/1301, K.2015/766) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 22. Hukuk Dairesine (E.2016/1071, K.2016/4280) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/11/2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.