TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

D.K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/32695)

 

Karar Tarihi: 10/5/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

D.K.

Vekili

:

Av. Ali ÇELİK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, yabancı dil sınavında alınan puan şüpheli bulunarak eş değer sınava çağrılma işlemine karşı açılan davada uyuşmazlığın esasına ilişkin iddialar karşılanmadan karar verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, ilgili tarihte Nevşehir Hacıbektaş Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Bölümünde (Üniversite) profesör öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

3. Başvurucu, doçentlik programlarına kabul edilmek için gerekli yabancı dil puanını (86,25 puan) 2008 yılında girdiği Üniversiteler Arası Kurul Yabancı Dil Sınavı'nda (ÜDS 2008 Mart Dönemi) almıştır. Diğer şartları da sağlayan başvurucu, doçentlik programına kabul edilmiştir. Başvurucu, daha önce girdiği 2007 yılı ÜDS-2'den 22,50 puan almıştır.

4. Başvurucunun katılmış olduğu sınavlara ilişkin S.T isimli şahıs tarafından yapılan ihbar üzerine Ölçme Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından inceleme başlatılmıştır.

5. ÖSYM İhbar Değerlendirme Komisyonunca yapılan incelemede, başvurucunun 2002-2008 yılları arasında 10 yabancı dil sınavına katıldığı belirlenmiştir. ÖSYM bu sınavlardan en düşüğünün 22,50 puan, 2008 ÜDS-1 sınavı hariç en yükseğinin ise 38,75 puan olduğunu belirtmiştir. ÖSYM ayrıca başvurucunun sınav ortalamasının 33,30 puan iken 2008 ÜDS Mart Dönemi'nden 86,25 puan aldığını, dolayısıyla bu sınav sonucunun hayatın olağan akışına aykırı olduğu değerlendirmiştir. Bu tespitlerden hareketle başvurucunun eş değer sınava çağrılmasına yönelik ÖSYM Yönetim Kurulunun kararının alındığı anlaşılmaktadır.

6. ÖSYM Başkanlığı Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığı 13/2/2018 tarihli yazısıyla başvurucuyu eş değer sınava çağırmıştır. Yazının ilgili kısmı şöyledir:

"...Sınava katılım sağlamadığınız takdirde, [17/2/2011 tarih ve] 6114 sayılı [Ölçme, Seçme Ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında] Kanun'un 9. maddesi 8. fıkrasına göre olağan dışı olarak değerlendirilen sınavınız ve söz konusu sınav kapsamında elde ettiğiniz tüm haklar geçersiz sayılacaktır."

7. Söz konusu çağrı yazısının tebliğ edilmesi üzerine başvurucu, işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde on yıl aradan sonra yabancı dil sınav bilgisinin ölçülmesinin anlamlı olmayacağını, girdiği sınavda olağan dışı bir durum olduğunun somut verilerle ortaya konulamadığını ifade etmiştir. Başvurucu, bu zamana kadar hakkında açılmış hiçbir idari soruşturma bulunmadığını, başvuruya konu sınavda da herhangi bir usulsüzlük yapmadığını ifade etmiştir.

8. ÖSYM açılan davaya karşı verdiği cevap dilekçesinde, başvurucuya ilişkin olarak daha önce İhbar Değerlendirme Komisyonunca hazırlanan "aday değerlendirme raporu"nda yer alan tespitleri tekrar etmekle yetinmiştir.

9. Davanın görüldüğü Ankara 10. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 11/12/2018 tarihli kararıyla işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle, davalı idarece sınavlardan alınan puanların kıyaslaması haricinde söz konusu 2008 yılı ÜDS'nin şaibeli bulunması ile ilgili başkaca bir bilgi ve somut gerekçe sunulamadığı vurgulanmıştır. Mahkeme ayrıca 2008 yılı ÜDS Mart Dönemi için başvurucunun sınav sorularını önceden ele geçirdiği veyahut kopya çektiği ya da sınavın tümü ile ilgili soruların önceden alındığı, toplu olarak kopya çekildiği vs. gibi herhangi bir durumun da saptanmadığını belirlemiştir. Mahkeme son olarak başvurucunun daha önceden girdiği sınavlarda aldığı notlar kıyaslanarak davaya konu işlemin tesis edildiğini, bu şekilde yapılan değerlendirmenin hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal edeceğini, bu sebeple uyuşmazlığa konu eş değer sınava çağırma işleminde hukuka uyarlık bulunmadığını belirtmiştir.

10. Kararın ÖSYM tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay Sekizinci Dairesi (Daire) 4/7/2019 tarihli kararla Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak oyçokluğuyla karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Dava konusu işleme dayanak 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin 8. fıkrası, davalı idarenin sınav güvenliğini sağlamak, gizlilik, tarafsızlık, bilimsellik ilkeleri çerçevesinde adaylara fırsat eşitliği sağlama ve haksız kazancın önüne geçmek amacıyla gerek adli soruşturmalar ve gerekse kurum içinde yapılan analizlerde sınav sonucu kuşkulu bulunan adayların eşdeğer sınava tabi tutulması amacıyla öngörülmüş olup esasen davalı idarece ülke çapında uygulanan sınav iş ve işlemlerinde kamu yararının ve kamu düzeninin etkin bir biçimde sağlanması amacıyla getirilmiş bir düzenleme niteliğine sahiptir.

Bu kapsamda, 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin 8. fıkrasının lafzından, amacından, oluşumundan ve gerekçesinden sayılan istisnai durum gözetilerek geçmişe etki yasağının dışına çıkılarak önceki olay, işlem ve eylemlere etki edecek şekilde bir düzenleme getirildiği anlaşıldığından; eşdeğer sınava çağırılmaya yönelik tesis edilen dava konusu işlemde hukuk devleti ilkesi ile kanunların geriye yürümezliği ilkesine aykırı davranıldığı yönündeki iddialara itibar edilmesine olanak bulunmamaktadır.

Bakılan olayda, düzenlemeyle sınavlardan sonra incelenen sınav belgelerinde, elektronik kayıtlarda veya yapılan analizlerde olağandışı bulgulara rastlanması hâlinde adayların Yönetim Kurulu kararıyla eşdeğer sınava çağrılabilecekleri hususunda davalı idareye takdir hakkının tanındığı anlaşılmakta olup; adayın eşdeğer sınava çağrılabilmesi için sınav sonuçlarında olağandışı bulgulara rastlanılmış olmasının yeterli olduğu, bunun dışında adayın kopya çektiğine yahut kendisi yerine bir başka adayın sınava girdiğine yönelik herhangi bir tespitte bulunulmasının gerekli olmadığı görülmektedir. Zira düzenlemeyle sınavlarda olağandışı bulgulara rastlanılması durumunda bu olağandışı bulguların bertaraf edilmesi amaçlanmaktadır. Nitekim davacının da 2002-2008 yılları arası toplam 10 kez katıldığı yabancı dil sınav sonuçlarından,2005 ÜDS Mart Döneminde en yüksek 38,75 puan aldığı, şüpheli bulunan 2008 Mart Dönemi ÜDS sınavından bir dönem önce girdiği 2007 Ekim Dönemi ÜDS sınavından 22,50 puan aldığı, bu sınavdan yaklaşık 5 ay sonra girdiği 2008 ÜDS Mart döneminde almış olduğu puanın ise 86,25 puan olması sebebiyle sınav sonucunun olağandışı olduğu kabul edilerek adayın eşdeğer sınava çağrıldığı görüldüğünden, davalı idareye tanınan takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanıldığı sonucuna varılmış olup davacının 2008 ÜDS Mart dönemi sınavının şüpheli bulunarak adayın eşdeğer sınava çağrılabilmesi için sınavda kopya çekme ve başka bir kimsenin sınava girmesi gibi somut veri ve tespitlerin bulunması gerekliliğine işaretle dava konusu işlemin iptali yönünde hüküm veren İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir"

11. Nihai karar, başvurucuya 6/9/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu 24/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Başvurucunun eş değer sınava sağlık sorunlarını mazeret göstererek katılmaması üzerine ÖSYM, sınava girmediği gerekçesiyle 14/6/2021 tarihli işlemi ile başvurucunun 2008 ÜDS sonucunu iptal etmiştir. Sınav sonucunun iptali işlemi dayanak alınarak 11/8/2021 tarihli Üniversite Yönetim Kurulu kararıyla başvurucunun doçentlik belgesi iptal edilmiştir.

14. Başvurucu ayrıca ÖSYM'nin eş değer sınava çağırmaya ilişkin 26/10/2021 tarihli ikinci işleminin iptali istemiyle Ankara 6. İdare Mahkemesinde açtığı dava 24/1/2022 tarihinde reddedilmiş, yapılan temyiz incelemesi sonucu Danıştay Sekizinci Dairesinin 18/3/2022 tarihli kesin kararıyla onanmıştır.

15. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

16. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

17. Başvurucu; eş değer sınavdan yeterli bir puan alamaması hâlinde doktorası ve sonrasında akademik unvanlarının geri alınması gibi mesleki hayatı, itibarı, ailesi ve çevresi ile ilişkileri açısından çok önemli sonuçlar doğuracak bir işleme muhatap olması nedeniyle mağduriyet yaşayacağını ifade etmiştir. Başvurucu; böyle ağır sonuçları olan bir tedbirin ancak ciddi ve somut delillere dayanan bir şüphe nedeniyle uygulanabileceğini ifade ederek derece mahkemelerince yapılan yargılamalarda davanın sonucuna etki edecek somut olgulara ilişkin açıklamalarının değerlendirilmemesi ve idarenin işleminin hukuka uygun olup olmadığının yeterli şekilde incelenmemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

18. Başvurucunun doktora eğitimine başlaması için sağlaması gereken şartlardan olan yabancı dil yeterlilik sınav sonucu ÖSYM Yönetim Kurulu tarafından olağan dışı olarak kabul edilmiş ve başvurucu eş değer sınava girmek için davet edilmiştir. Başvurucuya gönderilen çağrıda, eş değer sınava katılım sağlanmaması durumunda sınavın ve sınav kapsamında edinilen tüm hakların geçersiz sayılacağı belirtilmektedir.

19. Başvurucu hakkında tesis edilen işlem yahut karar nedeniyle başvurucunun anayasal haklarına yönelik yakın ve kayda değer bir riskin oluştuğunun gösterilmesi yeterlidir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun eş değer sınava çağrılması şeklinde tesis edilen işlem ile başvurucunun doktora diplomasının geçerliliği üzerinde yakın ve makul bir risk doğduğu açıktır. Nitekim bireysel başvuru yapıldıktan sonra başvurucu tarafından verilen ek beyanlardan başvurucunun anılan sınava dayalı tüm haklarının iptal edildiği anlaşılmıştır. Kaldı ki yargılama makamları dava konusu eş değer sınava çağırma işleminin esasını incelemişlerdir. Bu koşullar altında başvurucunun medeni haklarıyla ilgili olduğunda tereddüt bulunmayan yargılamaya ilişkin şikâyetler yönünden başvurucunun mağdur sıfatının olduğu açıktır.

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, eş değer sınava çağrılma işlemine karşı açtığı davada davanın esasına etkili iddialarının Danıştay tarafından karşılanmayarak davanın reddine karar verilmesine ilişkindir. Başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin iddiaları gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

22. Eldeki başvuruda başvurucunun 2008 yılı Mart Dönemi'nde girdiği ÜDS'den 86,25 puan alarak bir doktora programına kabul edildiği, öğrenimini tamamlayarak doktora diplomasını aldığı, sonrasında ÖSYM tarafından -sınava katılım sağlanmadığı takdirde olağan dışı bulgu gerekçesiyle şüpheli olarak değerlendirilen sınavın ve söz konusu sınav kapsamında elde edilmiş tüm hakların geçersiz sayılacağı belirtilerek- ücretsiz olarak eş değer sınava girmeye davet edildiği görülmektedir.

23. ÖSYM 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanun'un "Sınav Güvenliği" başlıklı 9. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca adayları, sınavlardan sonra incelenen belgelerinde, elektronik kayıtlarında veya haklarında yapılan analizlerde olağan dışı bulgulara rastlandığı takdirde eş değer sınava çağırabilir. Anılan Kanun ile bu yetki ÖSYM'ye tanınmış olup söz konusu işlem olağan dışı bulguların ortaya konulması şartına bağlanmıştır.

24. ÖSYM Yönetim Kurulu eş değer sınav uygulaması ve değerlendirmesine ilişkin usul ve esaslara dair yapılacak değerlendirme yönünden bir yöntem belirlemiştir. İlgili kararda, adayın girdiği aynı kapsamdaki tüm sınavların puan ortalamaları, olağan dışı artışlar, madde güçlüğü ve sınavın ayırt ediciliği gibi veriler çerçevesinde bir analiz yapılacağı belirtilmektedir. Yine aynı kararın (5) numaralı bendinde Olağandışılık Araştırma Komisyonu ve İhbar Değerlendirme Komisyonunun (Komisyon) gerekli görülen hâllerde incelenen sınava ilişkin kapalı döneme intikal eden ve baskı öncesi aşamada iptal edilen soruları da gözönünde bulundurarak adayların soru kitapçıklarını ve cevap anahtarlarını inceleyebileceği belirtilmektedir.

25. Komisyon tarafından yapılan inceleme neticesinde başvurucu hakkında hazırlanan aday değerlendirme raporunda (rapor) başvurucunun katıldığı toplam on yabancı dil sınavında aldığı puanların, puan ortalamalarının ve katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiğinin dikkate alındığı açıkça anlaşılmaktadır. Raporda, inceleme için belirlenen kriterlerden olan soru kitapçıklarının ve cevap anahtarlarının tetkikinin ise yapılmadığı rapordan anlaşılmakla birlikte bu incelemenin hangi sebeple gerçekleştirilmediği yahut bu incelemeye neden ihtiyaç duyulmadığı konusunda bir açıklamada bulunulmamıştır.

26. Söz konusu incelemenin sınav güvenliğine ilişkin bir işlem olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Sınav güvenliğine ilişkin alınacak tedbirlerin devletin yükümlülüğünde olduğu ve bu hususta takdir marjının oldukça geniş olduğu da açıktır. Bununla birlikte devlet, birey nazarında hukuk güvenliği ilkesini zedeleyebilecek işlemlerden kaçınmakla da yükümlüdür. Bu doğrultuda özellikle geriye yönelik olarak yapılacak denetim işlemleri yönünden sınavın denetimine neden olan şüphe, sınavın üstünden geçen süre, denetim sonucu ortaya çıkan olağan dışı bulguların niteliği eğitim hakkına yapılacak müdahalenin zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık gelip gelmemesi noktasında yapılacak değerlendirme yönünden büyük önem arz etmektedir. Nitekim bireylere kendilerine düşen yükümlülükleri öngörme ve davranışlarını ayarlama imkânını vermeyen norm ve uygulamaların hukuk güvenliği ilkesini zedeleyeceği açıktır. Hukuksal durumların takdirindeki belirsizlik, temel haklar alanında getirilen güvenceleri işlevsiz kılabilir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Sara Akgül [GK], B. No: 2015/269, 22/11/2018, § 108).

27. Somut olayda Daire kararı incelendiğinde Dairenin öncelikle 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (8) numaralı fıkrasını kanunların geriye yürümezliği ilkesinin bir istisnası olarak gördüğü ve başvurucunun 10 kez katıldığı yabancı dil sınavından 2005 ÜDS Mart Dönemi'nde 38,75 puan aldığı, 2007 ÜDS ekim döneminde ise 22,50 puan aldığı hâlde, 2008 ÜDS Mart Dönemi'nde 86,25 puan almasının olağandışı bulgu olarak nitelendirildiği görülmüştür. Dairenin sınavın üzerinden geçen süre ile kazanımlara ilişkin değerlendirme yapmadığı ve dolayısıyla geriye yürümede bir hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna vardığı anlaşılmaktadır.

28. Bununla birlikte idarenin iyi yönetişim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğünün olduğu Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında ifade edilmiştir (mülkiyet hakkı kapsamında bkz. Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 68; Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 44; eğitim hakkı kapsamında bkz. Şehmus Altuğrul, B. No: 2017/38317, 13/1/2021, § 54). İyi yönetişim ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu bahis mevzusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (Şehmus Altuğrul, § 54). İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden faydalanır. Bu kabul neticesinde kişiler söz konusu işlemlere dayanarak pek çok hak veya menfaate sahip olabilirler. Dolayısıyla aksi yöndeki bir iddia sonucunda ortaya çıkabilecek kapsamlı sorunlar gözönünde bulundurulduğunda söz konusu iddianın ciddi bir şekilde temellendirilmesi iyi yönetişim bağlamında tutarlılığın bir gereğidir. Somut olayda olduğu gibi çeşitli güvenlik tedbirleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş, geçerliliği uzun yıllar boyunca tüm kamusal makamlarca kabul edilmiş, kişilere akademik yeterlilik elde etmeleri noktasında önemli hak veya menfaatler sağlamış bir sınavla ilgili olarak kişinin şüpheli sonuçlar elde ettiği yönünde ortaya atılan iddianın ciddi bir şüpheye yol açıp açmadığının tartışılmadığı açıktır (Özcan Bayrak, B. No: 2019/14060, 3/11/2022, § 56).

29. Nazara alınması gereken bir diğer konu ise başvurucunun incelemeye alınan sınavının üstünden geçen süredir. Başvurucunun 2008 yılı Mart Dönemi'nde girdiği sınav hakkındaki inceleme işlemleri 1/6/2017 tarihinde, evrakın Komisyona devredilmesiyle başlamıştır. Başvurucunun 9 yılı aşkın bir süre önce katıldığı söz konusu sınava ilişkin sonuç belgesinin bu süreçte sunulan kamusal makamlarca kabul edilerek başvurucunun akademik bir derece olan doktoraya başlamasını sağladığı açıktır. Kanunda öngörülen olağan dışı bulgulara rastlanması kriteri, sınav sonrası yapılacak tüm incelemeler yönünden getirilmekle birlikte başvurucunun oldukça uzun zaman sonra ortaya atılan bir iddia sonucunda eş değer sınava çağrılabilmesi için bu kriterin son derece katı bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Başka bir ifade ile kriterin sağlanması için basit ve soyut bir şüphe yeterli olmayıp başvurucunun sınavda usulsüzlük yaptığının, yapılan bir usulsüzlüğe ortak olduğunun veya sonuçlarından faydalandığı bir usulsüzlüğün yapılmasına göz yumduğuna ilişkin bulgunun somut olarak ortaya konulması şarttır.

30. Başvurucu, son iki sınavı arasındaki puan farkını sınavlar arasında geçen süre ve bu esnada dil yeteneğini geliştirmesi ile açıklamaktadır. Bununla birlikte İhbar Değerlendirme Komisyonunca başvurucunun katıldığı sınavların ortalamasının ve başvurucunun katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiğinden başka bir hususun dikkate alınmadığı görülmektedir. Başvurucuya sınavda usulsüzlük yaptığına ilişkin açık bir suçlamada bulunulmadığı ve başvurucunun ilgili artışla alakalı açıklamalarının tümüyle anlamsız veya görülmemiş bir durum olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı gözetildiğinde eş değer sınava çağrılma için kanun tarafından aranan olağan dışı bulgulara rastlanması kriterinin -özellikle sınavın üzerinden geçen süre dikkate alındığında- karşılanmış olduğu söylenemez (Özcan Bayrak, § 58).

31. Gerek ÖSYM gerekse Daire tarafından ortaya konulan gerekçede, başvurucunun eş değer sınava çağrılması ile ilgili olarak girdiği sınavların ortalaması ve son iki sınavı arasındaki puan farkı dışında başka hiçbir tespite yer verilmediği, ilgili tespitin kanun tarafından aranan olağan dışı bulgu kriterini karşılamaya yeterli olup olmadığının yukarıdaki değerlendirmeler ışığında tartışılmadığı anlaşılmıştır. Buna göre başvurucunun davanın sonucuna ilişkin temel iddialarının Daire tarafından karşılanmadığı görülmektedir.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

33. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

34. Başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

35. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Danıştay Sekizinci Dairesine (E.2019/5546, K.2019/6639) iletilmek üzere Ankara 10. İdare Mahkemesine (E.2018/509, K.2018/2612) GÖNDERİLMESİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10,264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.