TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
A.A.A. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/33087) |
|
Karar Tarihi: 23/5/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 19/7/2023-32253 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Volkan ÇAKMAK |
Başvurucu |
: |
A.A.A |
Vekili |
: |
Av. Hacer Filiz ORHAN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, eğitim kurumunda gerçekleşen kötü muameleye ilişkin olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 22/4/2018 tarihinde anneannesi ile evde bulunduğu sırada, okul öncesi eğitim kurumunda tuvaletini kaçırması nedeniyle bakıcı öğretmen T.Ö.nün cinsel organına iğne batırdığını ifade etmiş; başvurucunun annesi E.A. 26/4/2018 tarihli dilekçe ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde adı geçen öğretmenden şikâyetçi olmuştur. E.A. 26/4/2018 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde özetle konuyu olay tarihi itibarıyla dört yaşında olan oğluyla konuştuğunu, oğlunun T.Ö.nün başörtüsünden çıkardığı iğneyi cinsel organına nasıl batırdığını eliyle gösterdiğini, oğlunun bu konuşmasını kamera ile kaydettiğini, durumu da okul yönetimiyle paylaştığını belirtmiştir.
3. Başsavcılık 26/6/2018 tarihinde başvurucuyu mağdur sıfatıyla beyanının alınması için Ankara Çocuk İzlem Merkezine sevk etmiştir. 13/7/2018 tarihinde Cumhuriyet savcısı, adli görüşmeci ve müdafi eşliğinde alınan ifadesinde başvurucu özetle okulda kendisini üzen bir şey olmadığını, okulda tuvalet sonrası temizliğini kendisinin yaptığını, kendisine kimsenin iğne batırmadığını, cinsel organını gören, iğne batıran olmadığını beyan etmiştir. Sosyal Hizmet Uzmanı Adli Görüşmeci A.K.Y. üzerinde tarih bulunmayan adli görüşme değerlendirme raporunda; başvurucunun kendisine yöneltilen sorulara yaşına uyumlu yanıtlar verdiğini, kavrama, kendisini ifade etme konusunda normal sınırlar içinde bulunduğunu, anlatımlarının ve anlatılanlara verdiği duygusal tepkilerin tutarlı olduğunu, istenmeyen kötü bir davranışı ifade etme eğiliminin güçlü ve ifadesinin güvenilir olabileceği yönünde kanaat oluştuğunu belirtmiştir. Söz konusu ifade üzerine başvurucu müdafii 13/7/2018 tarihinde Başsavcılığa sunduğu dilekçe ile olayın üzerinden aylar sonra çocuktan alınan ifadenin güvenilir olmadığını, başvurucunun annesinin aldığı video kaydında başvurucunun iğneyi ve batırmayı T.Ö.nün adını anarak açıkça ifade ettiğini belirterek soruşturmanın genişletilmesini talep etmiştir.
4. Başsavcılık 14/9/2018 tarihinde başvurucu hakkında sağlık raporu düzenlenmesi için Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi nezdinde talepte bulunmuştur. Anılan sağlık kurumu 26/9/2018 tarihli cevabi yazısında başvurucunun görüldüğünü ancak olay tarihinin eski olduğunu, annenin daha önce farklı bir sağlık kurumuna gittiğini, bu sağlık kurumundan bilgi istenebileceğini belirtmiştir. Bu tespit üzerine Başsavcılık 7/11/2018 tarihinde başvurucunun 2018 yılının Mart ayında götürüldüğü sağlık kurumundan bilgi/belge talep etmiştir. Sunulan belgelerin ileri sürülen kötü muameleye (tarih itibarıyla da) ilişkin olmadığı anlaşılmıştır.
5. Başsavcılık 2018 yılının Eylül ayı içinde T.Ö.nün ifadesinin alınması için ilgili emniyet birimine talimat vermiştir. T.Ö.nün il içinde farklı bir eğitim kurumuna tayin olması nedeniyle yazışmalar, farklı emniyet birimlerine gönderilmiştir. T.Ö. 19/11/2018 tarihli ifadesinde özetle suçlamayı kabul etmediğini, başörtüsünde iğne taşımadığını, çocuklara şefkatle yaklaştığını, tuvaletini kaçırdığı için bir çocuğa eziyet etmesinin mümkün olmadığını, başvurucunun annesi ile aralarında husumet olmadığını ancak birkaç konuda tartışma yaşadıklarını, bir keresinde başvurucunun annesinin kurum çalışanı olan Ş.Ç. ile yaptığı ve kendi isminin de geçtiği bir konuşmada "Kafayı taktığım birkaç kişi var." şeklinde beyanda bulunduğunu, başvurucunun annesinin kişisel nedenlerle şikâyetçi olduğunu düşündüğünü ifade etmiştir.
6. 20/11/2018 tarihinde üç kurum çalışanının tanık sıfatıyla ifadesi alınmıştır. G.G. ifadesinde olaya ilişkin bilgisi bulunmadığını, T.Ö.nün genel olarak çocuklara sevgi ile yaklaştığını belirtmiştir. E.T. konu ile ilgili bilgisi olmadığını belirtirken Ş.Ç. ise T.Ö.nün iddia edilen eylemi yapmasına ihtimal vermediğini, şikâyet gerçekleştikten sonra başvurucunun annesi ile yaptığı bir konuşma esnasında kendisine "Kafayı taktığım birkaç kişi var." dediğini ancak bu konuşmada T.Ö.nün adının geçmediğini beyan etmiştir. Başsavcılık, başvurucunun annesinin talebi üzerine kurumda başvurucunun öğretmeni olarak görev yapan B.K.nın ifadesini almıştır. 2019 yılının Nisan ayında alınan ifadesinde B.K., başvurucunun okula başladıktan bir süre sonra tuvalet, altına kaçırma problemi yaşadığını, bu problemi annesine ilettiklerini, problemin çözüldüğünü, şikâyetin problem çözüldükten sonra yapıldığını, şikâyetten sonra T.Ö.nün işyerinden ayrıldığını, olaya ilişkin bilgisinin bu kadar olduğunu beyan etmiştir.
7. 11/4/2019 tarihli dilekçe ile başvurucu için psikolojik değerlendirme yapılması ve başvurucunun annesi ile yaptığı konuşmaya ilişkin görüntü kayıtlarının incelenmesi için Başsavcılıktan talepte bulunulmuştur. Başsavcılık 2019 yılının Nisan ayında, şikâyetin yapıldığında sunulan ve başvurucunun annesi ile konuşmasını içeren görüntü kaydı üzerinde, konuşulanların tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermiştir. Konuşmanın aktarıldığı 13/5/2019 tarihli raporda; başvurucunun T.Ö.yü sevmediğini belirttiği ve annesinin soruları üzerine T.Ö.nün iğnesi olduğunu, cinsel organına batırdığını ifade ettiği ve bu hususu birkaç kez tekrarladığı ifade edilmiştir.
8. Başsavcılık 15/5/2019 tarihinde, soyut iddia dışında şikâyete konu olayın gerçekleştiğini gösteren yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Karara yapılan itiraz, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 15/8/2019 tarihinde reddedilmiştir.
9. Başvurucu 26/8/2019 tarihinde nihai kararı tebellüğ etmesinin ardından 24/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; şikâyete konu olayla ilgili olarak yürütülen soruşturma sürecinin eksiklikler içerdiğini, Başsavcılığın süreci geciktirip zamanında harekete geçmediğini, Çocuk İzlem Merkezindeki görüşmenin sağlıklı yapılmadığını, sağlık raporu için şikâyetin üzerinden beş ay geçmesinin beklendiğini, şüphelinin ifadesinin şikâyetten yedi ay sonra alındığını belirterek etkili bir soruşturma yapılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur. Konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadını sunan Adalet Bakanlığı (Bakanlık) adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığını, Anayasa Mahkemesince daha önce verilen kararların değerlendirmede gözönünde bulundurulması gerektiğini yazılı görüşünde ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Başvuru, kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında incelenmiştir.
13. Başvurucu, başvuru tarihi ve işbu değerlendirmenin yapıldığı tarih itibarıyla reşit değildir. Başvurucunun sunduğu ve bireysel başvuru için özel yetki içeren vekâletname ise anne ve babası tarafından başvurucuyu veli sıfatıyla temsilen imza edilmek suretiyle düzenlenmiştir. Başvuruya konu kötü muamele iddiasının mağduru doğrudan başvurucudur. Başvurucunun anne ve babasının söz konusu iddia bağlamında mağdur sıfatını taşımadığı açık olduğundan usule uygun vekâletname ile yapılmış bireysel başvuruda başvuru ehliyeti bakımından bir eksiklik görülmemiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili kabul edilebilmesi için derhâl başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit edilmesi, olayı çevreleyen tüm koşulların aydınlatılması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanması ve soruşturmanın özenle yürütülmesi gerekir. Kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma hızlı ve derinlikli yürütülmeli; yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalıdır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma hakkı veya tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013).
15. Başvurucunun gerçekleştiğini ileri sürdüğü olayı yaşadığı tarihte dört yaşında olması, olayın nasıl gerçekleştiğini anlattığı bir video kaydının varlığı ancak sınırlı/kapalı bir alanda gerçekleşme ihtimali olan olayın ispatında tüm külfetin başvurucuya yüklenmesinin ölçüsüz bir durum yaratacağı dikkate alındığında başvurucunun kötü muamele yasağı bağlamında savunulabilir bir iddiasının bulunduğu kanaatine ulaşılmıştır.
16. Başvurucunun okul öncesi eğitim kurumunda kötü muameleye maruz kaldığına dair iddiasının söz konusu olduğu somut olayda 26/4/2018 tarihli şikâyet dilekçesi üzerine aynı gün anne E.A.nın müşteki sıfatıyla ifadesini alan Başsavcılık, soruşturma sürecindeki olayı aydınlatmaya yönelik ilk edimini şikâyetin üzerinden iki ay geçtikten sonra başvurucuyu Çocuk İzlem Merkezine sevk ederek gerçekleştirmiştir. Başvurucu, Gözlem Merkezinde adli görüşmeciyle 13/7/2018 tarihinde konuşabilmiştir. Başvurucu, şikâyetin yapıldığı dönemde annesi tarafından alınan görüntü kaydında açıkça T.Ö.yü sevmediğini ve T.Ö.nün cinsel organına iğne batırdığını ifade ederken 13/7/2018 tarihinde bunun tam aksini beyan etmiştir. Başvurucunun anılan dönemde dört yaşında olduğu dikkate alındığında mağdur olarak beyanının alınması için geçen yaklaşık üç aylık sürenin olayları hatırlaması, değerlendirme yapabilmesi için makul olduğu yorumunu getirmek mümkün değildir. Dört yaşında bir çocuk olan mağdurun Çocuk İzlem Merkezine sevk edilmesinden önce iki ay boyunca hareketsiz kalınması soruşturmanın ciddiyeti hususunda haklı bir şüphe doğurmaktadır.
17. Başsavcılık, şüpheli T.Ö.nün ifadesine başvurulması için şikâyetin üzerinden beş ay geçtikten sonra harekete geçmiş; T.Ö.nün ifadesi 19/11/2018 tarihinde, şikâyetin üzerinden yedi ay geçtikten sonra alınmıştır. Benzer şekilde başvurucunun sağlık kontrolü için yine şikâyetin üzerinden beş ay geçtikten sonra sağlık kurumundan talepte bulunulmuş ancak sağlık kurumu olay tarihinin eski olduğunu belirterek rapor sunmadan başvurucunun daha önce (şikâyetten daha önce) çeşitli sebeplerle gittiği sağlık kurumundan belge talep edilmesini Başsavcılığa önermiştir. Fiziksel kötü muamele iddialarında gerçekleştiği ileri sürülen müdahalenin/şikâyetin hemen ardından, olası delillerin kaybedilmemesi adına vakit geçirmeksizin tıbbi inceleme (psikolojik/fiziksel) yapılmasının olayın aydınlatılmasında kritik bir önemi olduğu izahtan varestedir. Dört yaşındaki bir çocuğa ilişkin kötü muamele iddiasının söz konusu olduğu vakada olası bir tıbbi raporun olayın aydınlatılmasındaki belirleyici rolü gözönüne alındığında Başsavcılığın tıbbi rapor alınması için şikâyetin ardından beş ay boyunca herhangi bir girişimde bulunmaması ve şüphelinin ifadesini şikâyetin üzerinden yedi ay geçtikten sonra alması soruşturmanın özensiz yürütüldüğünü gösteren ciddi bir emaredir. Tıbbi rapor düzenlenmesi talebine sağlık kurumunun verdiği "olayın eski tarihli olduğu" yönündeki cevap dahi bu özensizliği ortaya koyar niteliktedir.
18. Ayrıca bu hususlara ek olarak anne E.A.nın şikâyet dilekçesinde belirttiği, başvurucunun beyanını içeren görüntü kaydının şikâyetin üzerinden yedi ay geçtikten sonra incelenmesi, eğitim kurumunda başvurucu ile bizzat ilgilenen öğretmen B.K.nın ifadesinin başvurucu müdafiinin talebi üzerine şikâyetten bir yıl sonra, diğer kurum çalışanlarının ifadesinin ise şikâyetten yedi ay sonra alınması da olayın aydınlatılması adına makul bir çaba gösterilmediği yönünde haklı bir izlenim yaratmaktadır. Ayrıca Başsavcılığın söz konusu edimleri (tıbbi rapor, ifadelerin alınması, görüntülerin incelenmesi vb.) olayın aydınlatılması adına süratle gerçekleştirmesinin önünde somut olayın koşullarından (kişilerin bulunamaması, kaçması, tıbbi incelemeye direnilmesi vb.) kaynaklan bir engel/zorluk bulunmadığı gözlemlenmiştir.
19. Tüm bu belirlemeler ışığında soruşturmanın Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği makul bir özen, ciddiyet ve süratle yürütülmesi koşulunu sağlamadığı, bir başka ifadeyle etkili bir soruşturma yürütülmediği kanaatine ulaşıldığından kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
20. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ve 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
21. Kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlaline yönelik olarak ulaşılan sonuç ağırlıklı olarak olayın aydınlatılması için gerçekleştirilmesi gereken edimlerde geç kalındığı gerekçesine dayandığından üzerinden yaklaşık beş yıl geçmiş olay için mevcut durum itibarıyla yeniden yapılacak soruşturmanın mağduriyeti giderme potansiyeli olmadığı değerlendirilmiştir. Bununla beraber ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında talebiyle bağlı kalınarak net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimlik bilgilerinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/85461) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.