TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ŞAFAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/35740)

 

Karar Tarihi: 19/1/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Habip OĞUZ

Başvurucu

:

Mehmet ŞAFAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, temyiz başvuru dilekçesinin Yargıtaya ulaştırılmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuru, ceza infaz kurumunda tek kişilik odada tutulduğu, koridorda tıraş edildiği iddiaları gibi soruşturma ve kovuşturma evrelerinde gerçekleştirilen işlemler nedeniyle başka temel hakların ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri de içermektedir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/10/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

4. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Bursa Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 24/8/2016 tarihli kararıyla meslekten çıkarılmıştır.

7. Başvurucu, hakkında başlatılan adli soruşturma sonunda açılan kamu davasında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan hapis cezasına mahkûm edilmiştir.

8. Başvurucu ve müdafiinin kararı istinaf etmesi üzerine istinaf talebi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince (Ceza Dairesi) 11/7/2018 tarihli kararla esastan reddedilmiştir. Anılan karar başvurucuya 6/9/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

9. Ceza Dairesinin istinaf talebinin esastan reddine ilişkin kararı başvurucu müdafii tarafından 3/9/2018 tarihinde, başvurucu tarafından ise 17/9/2018 tarihinde temyiz edilmiştir. Söke T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu (İnfaz Kurumu) 17/9/2018 tarihli yazısı ile başvurucunun temyiz dilekçesini Söke Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir.

10. Başvurucu müdafii temyiz dilekçesinde genel itibarıyla; mahkemenin kanuna aykırı teşekkül ettiğini, kararın gerekçeli olmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alındığını, suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını, suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Başvurucunun 17/9/2018 tarihli temyiz dilekçesinde, müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüklerinden farklı olarak; soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlandığı, tanık dinletme talebinin reddedildiği, HSYK 3. Dairesine yapılan ihbar ve şikâyetlerin delil olarak gerekçeli kararda yer aldığı, esas hakkında savunma yapmasının kısıtlandığı ve el konulan dijital materyallerinin iade edilmediği iddiaları da yer almaktadır.

12. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/6/2019 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır.

13. Kesinleşen karara istinaden Başsavcılık tarafından düzenlenen 30/9/2019 tarihli müddetname başvurucuya 2/10/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Böylece başvurucu anılan tarihte nihaî kararı öğrenmiştir.

14. Başvurucu İnfaz Kurumuna hitaben yazdığı 11/11/2019 tarihli dilekçesi ile Yargıtaya sunulmak üzere Ceza Dairesine gönderdiği 17/9/2018 tarihli, 22 sayfadan oluşan temyiz dilekçesini İnfaz Kurumu kanalıyla Başsavcılığa gönderdiğini, temyiz dilekçesinin Yargıtaya ulaşmadığını belirterek akıbetinin araştırılması talebinde bulunmuştur.

15. Bu arada başvurucu 31/10/2019 tarihli dilekçe ile kesinleşen hükme yönelik olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından itiraz yoluna gidilmesi talebinde de bulunmuştur.

16. Başvurucunun İnfaz Kurumuna yaptığı talebine (§ 14) istinaden, Ceza Dairesi İnfaz Kurumuna gönderdiği yazıda; başvurucuya ait temyiz dilekçesinin Ceza Dairesine ulaşmadığı, verilen hükmün Yargıtay incelemesinden geçerek onandığı, temyiz dilekçesinin akıbetinin Başsavcılıktan sorulması gerektiği belirtilmiştir.

17. Başsavcılık ise 28/11/2019 tarihli yazısında, başvurucunun dilekçesinin Başsavcılığın muhabere bürosuna geldiği fakat sistemsel hata sebebiyle açılamadığından işlemsiz kaldığı, başvurucu tarafından yeniden gönderilen temyiz dilekçesinin 27/11/2019 tarihinde Ceza Dairesine gönderildiği belirtilmiştir.

18. Başsavcılığın 28/11/2019 tarihli yazısı ekinde başvurucunun temyiz dilekçesinin Ceza Dairesine gönderilmesi üzerine, Ceza Dairesi dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere Mahkemeden istemiştir. Ancak dosyanın Mahkeme tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına önceden gönderildiğinin anlaşılması üzerine, temyiz dilekçesi Ceza Dairesi tarafından 2/12/2019 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

19. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise hem başvurucunun doğrudan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği talep hem de Ceza Dairesinin gönderdiği 2/12/2019 tarihli yazı ekindeki temyiz dilekçesi ile ilgili olarak 11/12/2019 tarihli yazısında ileri sürülen itiraz sebeplerinin daha önce dile getirildiği, Yargıtay 16. Ceza Dairece yapılan incelemede bu konuların değerlendirildiği, hükmün esasına etkili bir hususun inceleme dışı bırakılmadığı, karara itirazı gerektirir maddi ve hukuki bir sebep bulunmadığı gerekçeleriyle itiraz yoluna gidilmediğini belirtmiştir.

20. Başvurucu 22/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Temyiz istemi ve süresi" kenar başlıklı 291. maddesi şöyledir:

"(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.

 (2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar."

22. 5271 sayılı Kanunun "Temyiz başvurusunun içeriği" kenar başlıklı 294. maddesi şu şekildedir:

"(1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.

 (2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir."

23. 5271 sayılı Kanunun "Temyizde incelenecek hususlar" kenar başlıklı 301. maddesi şu şekildedir:

"(1) Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar."

B. Uluslararası Hukuk

24. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, §§ 21-28.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Anayasa Mahkemesinin 19/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tek Kişilik Odada Tutulduğu İddiası Yönünden

26. Başvurucu, isteği dışında başka bir ceza infaz kurumuna nakledildiğini ve hücreye konulduğunu, üç yılı aşkın süredir hücrede olduğunu böylece kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Somut olayda başvurucunun, anılan iddiaları infaz hakimliği önüne taşıdığına ilişkin bilgi ve belge sunmadığı, böylece hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Koridorda Tıraş Edildiği İddiası Yönünden

29. Başvurucu ceza infaz kurumunda berberhane olduğu halde aşağılama amaçlı olarak koridorda tıraş edildiğini, böylece kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Başvurucu, saç tıraşının Ceza İnfaz Kurumundaki özel bir odada yapılmamış olmasının kendisi üzerinde ne şekilde fiziksel ve ruhsal etkileri olduğu konusunda ve infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz elem seviyesinin ötesinde asgari bir ağırlık derecesine ulaştığı kanaati oluşturacak bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle somut olayda tutulma koşulları bakımından asgari eşik derecesinin aşılmadığı dikkate alınarak başvurucunun iddiasının kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Öte yandan başvurucunun zorla tıraş edildiğine veya kötü muamele amaçlı olarak belli bir saç modeline zorlandığına yönelik bir iddiasının da olmadığı görülmektedir (Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019, § 50).

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

32. Başvurucu özel soruşturma usullerine uyulmadığını, bu sebeple gözaltının ve tutuklamanın hukuki olmadığını, tutuklamanın makul süreyi aştığını, gizlilik kararı nedeniyle soruşturma dosyasına erişmediğini ileri sürmüştür.

33. Anayasa Mahkemesi, Mehmet Emin Kılıç ve Mehmet Şimşek kararlarında; yakalama ve gözaltına almanın hukuki olmaması, tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması gibi “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvuruların, ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmadığı gerekçesiyle süre aşımı olduğu sonucuna varmıştır (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §§ 19-32; Mehmet Şimşek, B. No: 2018/10953, 22/7/2020, §§ 47-70). Anılan kararlarda belirtilenlere benzer şikâyetler içeren somut başvuruda ileri sürülen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

34. Başvurucu temyiz başvuru dilekçesinin Yargıtaya ulaştırılmadığını, Yargıtayın temyiz başvuru dilekçesini incelemeden kararı onadığını, böylece adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında verilen hükmün başvurucu müdafiinin temyiz dilekçesine istinaden Yargıtaya gönderildiği, mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinin Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından yapıldığı, belirtilen açıklamalar doğrultusunda mevcut başvuruda başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması hususunun Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu ifade edilmiştir.

36. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru formunda mahkemeye erişim hakkı kapsamında dile getirdiği iddiaları yinelemiştir.

b. Değerlendirme

37. Başvurucunun iddialarının özünün adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

39. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşmeyi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

40. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

41. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına yönelik uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması kanun yoluna başvurma olarak nitelendirilmektedir (Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37). Mahkemeye erişim hakkı ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).

42. Mahkemeye erişim hakkı, suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklarda da uygulanabilir bir haktır. Buna göre mahkemeye erişim hakkı; hakkında suç isnadı bulunan bir kimsenin bu isnatla ilgili olarak bir mahkeme tarafından bu isnadın yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar verilmesini isteme, -başvurma imkânı tanınmış ise- itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma hakkını da kapsamaktadır (bazı değişikliler birlikte bkz. Hasan İşten, § 36).

43. Somut olayda başvurucu ve müdafiinin yokluğunda verilen Ceza Dairesi kararı başvurucu tarafından temyiz edilmesine rağmen Savcılık tarafından temyiz dilekçesinin gönderilmediği, böylece temyiz talebinin Yargıtay tarafından değerlendirilmediği anlaşılmakla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu görülmektedir.

 (2) Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

44. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

45. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

46. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedene dayanma ve demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. İlk olarak mevcut müdahalenin kanunilik koşulunu taşıyıp taşımadığı incelenecektir.

47. Anayasa uyarınca temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların öncelikle kanunla öngörülmüş olması gerekir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre de Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütünün karşılanması için müdahale şekli anlamda bir kanuna dayanmalıdır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 31; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 75; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, § 65; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, 29/5/2019, § 66).

48. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup bu noktada kanunun niteliği önem kazanmaktadır. Kanunla sınırlama ölçütü sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmekte; böylece uygulayıcının keyfî davranışlarının önüne geçtiği gibi kişinin hukuku bilmesine de yardımcı olmakta; bu yönüyle hukuk güvenliği teminatı sağlamaktadır (Halime Sare Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 62; Fatih Saraman, § 66; Turgut Duman, § 67).

49. 5271 sayılı Kanun'un 301. maddesinde Yargıtayın, sadece temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapacağı belirtilmiştir.

50. Kişilere atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerden kaynaklanan hatalardan sorumlu tutularak onların mahkemeye erişimlerinin engellenmesi suretiyle bu hakka yapılan bir müdahale kanuni dayanaktan yoksun olur. Özellikle kanun yollarına başvurma dilekçelerinin suç isnadı altındaki kişinin kusurundan kaynaklanmayan sebeplerle ilgili mercilere gönderilmemesi, kanun yolu denetiminin etkili yapılmamasına ve dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlaline yol açar.

51. Somut olayda, Ceza Dairesinin 11/7/2018 tarihli kararı başvurucu ve müdafiinin yokluğunda verilmiştir. Anılan karar başvurucuya 6/9/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu 17/9/2018 tarihinde temyiz talebinde bulunmuştur (bkz. § 9). Temyiz dilekçesi, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/6/2019 tarihli onama kararından sonra (2/12/2019 tarihinde) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

52. Başvurucunun süresinde Yargıtaya gönderilmeyen temyiz dilekçesinde, müdafiinin temyiz itirazlarından farklı olarak ileri sürdüğü iddialar da bulunmaktadır (bkz. § 11). Başvurucunun bu iddiaları temyiz kanun yolunda incelenmeksizin hükmün onandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle başvurucunun 17/9/2018 tarihli temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü savunma ve itirazları değerlendirilmeden kanun yolu denetimi yapılmıştır. Başvurucunun temyiz dilekçesinin Yargıtaya süresinde gönderilmemesi ise adliyenin iç işleyişinden kaynaklanan ihmali sebeplerden kaynaklanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

53. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

2. Diğer İhlal İddiaları

54. Başvurucu; atılı suç için kanunda belirtilen ceza süresi yönünden kendisine zorunlu müdafi atanması gerektiğini, yargılama sırasında zorunlu müdafi atanmadığından savunma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

55. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

3. Giderim Yönünden

56. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

57. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

58. Başvurucunun; ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat, uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kötü muamele yasağı kapsamındaki tek kişilik odada tutulduğu iddiası yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi; saç tıraşının koridorda yapıldığı iddiası yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Başvurunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama -temyiz incelemesi- yapılmak amacıyla Yargıtay ilgili dairesine iletilmek üzere İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/28, K.2018/93) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.