TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BEYTULLAH BAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/35771)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

Beytullah BAY

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kargo yoluyla gelen basılı yayınların ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucuya teslim edilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Bafra T Tipi Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olarak bulunmaktadır.

3. Başvurucuya Ceza İnfaz Kurumu dışından ve bir yakını tarafından Dünya Barışı İçin Bediüzzaman Modeli, Hizb-ü Envari'l-Hakaikı'n-Nuriye Büyük Cevşen ve Türkçe Açıklaması, İman Hizmeti, İman ve Küfür Muvazeneleri, Medrese-i Yusufiye Risalesi ve Nur Talebelerinin Hizmet Rehberi adlı altı adet kitap kargoyla gönderilmiştir.

4. Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Kurul) başvuru konusu kitapları incelemiş, örgütsel haberleşme amacı ile kullanılabileceği ve şifreli mesajlar içerebileceği gerekçeleriyle kitapların başvurucuya verilmeyerek kurumda saklanmasına karar vermiştir.

5. Başvurucu, Kurul kararı sonrasında Bafra İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği/Hâkimlik) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Hâkimlik şikâyeti 26/8/2019 tarihinde reddetmiştir. Hâkimlik, şikâyeti reddederken başvuru konusu kitapların mahpusların ıslahını ve gelişimini artırıcı, insan, millet, yurt sevgisini güçlendirici ve manevi gelişimini arttırıcı bir yayın niteliğinde olmadığı, örgütsel haberleşme amacı ile kullanılabileceği ve şifreli mesajlar içerebileceği gerekçelerine dayanmıştır.

6. Başvurucu, Hâkimlik kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Bafra Ağır Ceza Mahkemesi, Hâkimlik kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek 1/10/2019 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 4/10/2019 tarihinde öğrendikten sonra 23/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Öte yandan başvurucu adli yardım talebinde bulunmuştur. Adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu; başvuru konusu kitapların somut dayanaktan yoksun kararlarla tarafına verilmediğini, kitaplar hakkında herhangi bir bilirkişi incelemesinin de yaptırılmadığını, daha hiç kullanılmamış olan kitaplarla şifreli haberleşmenin nasıl mümkün olduğunun açıklanmadığını belirterek eğitim hakkının ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. Anayasa Mahkemesi daha önce vermiş olduğu birçok kararında, tutuklu ve hükümlülere kargo yoluyla gelen ya da ziyaretçileri aracılığıyla getirilen veya hükümlü ve tutukluların kendi satın aldıkları süreli ya da süresiz yayınların ceza infaz kurumlarına kabul edilmemesini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir (ilgili kararlar için bkz. Recep Bekik ve diğerleri [GK], B. No: 2016/12936, 27/3/2019, § 24; İbrahim Kaptan (2), B. No: 2017/30723, 12/9/2018, § 23; Delil Ek, B. No: 2016/14159, 17/6/2020, § 13). Söz konusu kararlar çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında başvurucunun şikâyetinin ifade özgürlüğü bağlamında incelenmesi gerekir.

11. Anayasa Mahkemesi İbrahim Kaptan (2) kararında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da tutuklu ve hükümlülere kargo yoluyla gelen ya da ziyaretçileri aracılığıyla getirilen -ders kitapları hariç- süreli ya da süresiz yayınların ceza infaz kurumlarına kabul edilmesinin düzenlenmemiş olmasını ayrıntılı olarak değerlendirmiştir. Söz konusu kararında Anayasa Mahkemesi, kargo yoluyla gelen ya da ziyaretçileri aracılığıyla getirilen yayınların ceza infaz kurumlarına kabul edilmemesinin mahpusların bilgiye ulaşmasını ve dolayısıyla ifade özgürlüğünü adil olmayan bir şekilde kısıtlamadığını, mahpusların emanet hesabına ücretinin yatırılması hâlinde ceza infaz kurumu idaresi aracılığıyla süreli ve süresiz yayın talep etme ve ceza infaz kurumu kütüphanelerinden yararlanma haklarının da bulunduğunu tespit etmiştir. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumlarına bu şekilde getirilen yayınların Anayasa Mahkemesince kabul edilen ilke ve kriterler ışığında incelenerek mahpuslara verilmesini istemenin idare üzerinde kurum düzeni ve güvenliği ile suç işlenmesinin önlenmesi görevlerini layıkıyla yerine getirmelerine engel olacak derecede yükümlülük oluşturmasına yol açabileceğini belirtmiş ve (İbrahim Kaptan (2), §§ 33-37) kanun ile getirilen sınırlandırmanın ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlal oluşturmadığı sonucuna varmıştır (H.Y., B. No: 2018/22011, 27/7/2022, § 20).

12. Dolayısıyla idarelerin ve derece mahkemelerinin kargo yoluyla gelen ya da ziyaretçileri aracılığıyla getirilen yayınların ceza infaz kurumlarına alınıp alınmaması yönünde bir karar vermek için bir içerik değerlendirmesi yapmak yükümlülükleri bulunmamaktadır. Buradan hareket edildiğinde kanunda bulunmadığı hâlde idare veya mahkemelerin bu tür yayınları inceleyerek içerikleri nedeniyle ceza infaz kurumuna alınmamasına karar vermeleri bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesini, idare ve derece mahkemelerinin ileri sürdüğü gerekçelerin ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleyi haklı kılıp kılmadığı yönünde bir denetim yapma yükümlülüğü altına sokmaz (H.Y., § 21).

13. Sonuç olarak somut olayda başvuru konusu kitapların kargoyla gönderildiği dikkate alındığında İbrahim Kaptan (2) kararında varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. İdare ve derece mahkemelerince ortaya konan gerekçe her ne olursa olsun -başvuru konusu kitaplara mevcut yöntemlerden biri ile erişilemediği de iddia edilmediğine göre- başvuruya konu kitapların teslim edilmemesi şeklinde başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin bir ihlal teşkil etmediğinin açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

15. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.